Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/522 E. 2018/696 K. 28.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/522 Esas
KARAR NO : 2018/696

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 05/06/2017
KARAR TARİHİ : 28/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili daa dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, hesap açarak parasını davalı bankaya yatırmasının nedeninin, davalının faizsiz kazanç sağlamayı taahhüt etmesi olduğunu, ancak verilen tüm taahhütlere rağmen davalının üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini, iflas sürecine kendi kusurlu davranışlarıyla girdiği, davalının iflas sürecine girdiği tarihten itibaren müvekkilinin hesabındaki parasını almaya çalıştığını, ancak iflas üzerinden 16 yıl geçtiğini, davalı ….’nin 2001 yılında tasfiye sürecine girdiğini, davalı şirket ile … Tic. Ltd. Şti. ‘nin( … Mah. … Sok. No:42 Kat:2 …) aralarında davacı müvekkilinin hesabındaki 27.159,00-USD tutarındaki para için borcun temliki sözleşmesi yapıldığını ve … Tic. Ltd. Şti.’nin borcu üstlendiğini, aynca davacı müvekkili ve … Tic. Ltd. Şti.’nin 07/02/2011 tarihinde davalıdan olan alacağını almak umuduyla temlik sözleşmesi yaptığını, ayrıca bu sözleşmenin hukuki olarak hiçbir geçerlilik taşımadığını, davacı müvekkili ile … Tic. Ltd. Şti.’nin arasındaki temlik sözleşmesinin TBK hükümlerine göre kesin olarak hükümsüz olduğunu, sözleşmenin adi yazılı şekil kararlaştırıldığını ve davacı müvekkili sözleşmeyi imzalamasına rağmen borç altına giren söz konusu şirketi temsile yetkili hiçbir kimsenin sözleşmeyi imzalamadığını, bu durumda temlik sözleşmesinin geçersiz olduğunu, TBK hükümlerine göre eski borç tüm ferileriyle birlikte varlığını sürdürdüğünü ve davalı şirket …’nin mevcut borçtan hukuki olarak borcun tamamından yasal faizi ve diğer ferileriyle sorumlu olduğunu, aynca davacı müvekkilinin, davalı şirkete borcunu ödemesi için defalarca ihtar yapmasına rağmen davalı şirketin hiçbir şekilde borcunu ödemediğini, …’nin davacının güvenini kötüye kullandığını, taraflar arasındaki vekalet ilişkisindeki sadakat ve özen borcunu yerine getirmediğini ve basiretli bir tacir gibi hareket etmediğini, ayrıca müvekkili, borcun ödeneceğine dair geçersiz ve hukuka aykırı temlik sözleşmesiyle oyaladığını ve borcunu yıllarca ödemekten kaçındığını, müvekkilinin bu süreçte hem maddi hem de manevi zararlarının ortaya çıktığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacının … Merkez şubesi hesabına yatırmış olduğu 27.159,00-USD (27.159,00-USD / 01.06.2017 tarihi TL miktarı ( 1 USD= 3,5367 TL ) olmak üzere 27.159,00 x 3,5367=96.053,20 TL)’ nin, 22/09/1998 tarihinden itibaren TL’ ye ödenen en yüksek banka faizi ile birlikte tahsiline dava masrafları ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Ltd. Şti. vekili 04/08/2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle müvekkili şirketin adresi … olduğunu, bu sebeple yetki itirazlarının olduğunu, davacı tarafın iddia ettiği temlik sözleşmesinde tarafların imzası olması gerekirken müvekkil şirketi temsile yetkili herhangi bir kimsenin imzasının olmadığını, müvekkil şirketin böyle bir sözleşmeden sorumlu tutulabilmesi için şirketi borç altına sokabilecek tasarruflara yetkili temsilciler tarafından imzalanmış olması gerektiğini, davacı tarafın ikrarı ile de sabit olan müvekkili şirketin … Kurumu A.Ş.’nin borcundan dolayı sorumlu tutulabilmesi mümkün olmadığını, diğer davalı … Kurumunun faaliyet izninin BDDK’nın 10/02/2001 tarihli 171 sayılı kararı ile kaldırıldığını ve davalı kurumun tasfiye sürecine girdiğini, tasfiye sonuçlanmadan kar-zarar durumu belirlenmeden davacının alacak talebinde bulunması mümkün olmadığını, tasfiyenin sonuçlanmadığını ve bu sebeple de muaccel bir alacaktan söz edilemeyeceğini, ileri sürerek davacı tarafında kabul ettiği hükümsüz sözleşmenin müvekkil şirket tarafından hukuki sonuç doğurmayacağından bahisle husumet olmaması, ayrıca sözleşme geçerli olsa dahi borcun nakli sözleşmelerinde borcu devralanın borcu devredenin ileri sürme hakkına sahip olduğu savunmaları ileri sürebilecek olması ve borcu devreden şirketin tasfiye halinde olması ve buna müteakip muaccel bir alacaktan söz etmenin mümkün olmaması sebebiyle davanın esastan reddine, yargılama masraflarının ve vekalet ücretinin davacı taraftan tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekili 24/08/2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yerleşim yerinin dava dilekçesindeki … adresi olduğunu, iş bu davada, davacı yanın tacir olmadığını uyuşmazlığın da tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olmadığını bu nedenle, dava konusu uyuşmazlıkta Ticaret Mahkemesi görevsiz olup, görevli Mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, sözleşmenin taraflarının ‘Temlik Alan’ sıfatıyla .. Paz. ve Tic. Ltd. Şti. ile ‘Muhatap’ sıfatıyla davacının olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmenin tarafı olmadığını, dolayısıyla iş bu sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklanan uyuşmazlıkta, sözleşmenin tarafı olmayan müvekkili şirkete husumet yöneltilmesi hukuken mümkün olmadığını, bu itibarla, müvekkil şirket hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesini, davacı, müvekkili şirket nezdinde bulunan kar ve zarara katılım hesabında bulunan alacaklarını, Temlik ve İbra Sözleşmesi ile … Tic. Ltd. Şti. ‘ye devir ve temlik ettiğini, müvekkili şirketten hiçbir hak ve alacaklarının kalmadığını beyan ettiğini, davacı müvekkili şirketteki hesaplarını, diğer davalıya temlik ettikten sonra, temlik alan …Tic. Ltd. Şti. ile temlik edilen alacağın ödenmesi hususunda kendi aralarında ‘Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi’ yaptıklarını, müvekkili şirket söz konusu sözleşmenin tarafı olmadığından, anılan sözleşmenin ifa edilmemesinden ya da eksik ifasından kaynaklanacak uyuşmazlıklarda müvekkili şirketin sorumluluğundan söz edilmesi ve alacağın temliki sözleşmesine istinaden müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilmesinin hukuki bir dayanağı bulunmadığını, davacı taraf, müvekkili şirketteki alacaklarını 3. kişiye devir ve temlik ettirdiğini, müvekkili şirketten hiçbir hak ve alacaklarının kalmadığını beyan etmiş olmakla, müvekkil şirketin davacıya herhangi bir borcunun kalmadığını müvekkili şirket aleyhine açılmış bulunan huzurdaki davanın esas yönünle de reddinin gerektiğini, davacının kesinlemiş muaccel bir alacağı bulunmadığından tasfiye sonuçlanmadan alacak talep edilmesi mümkün olmadığından davanın bu yönden de reddi gerektiğini, bu nedenle, bir an için dava konusu işlemin geçersiz olduğunu ve davacı tarafından yapılan alacağın devri işleminin hükümsüz olduğunu ve hesabın müvekkili şirkette kalmaya devam ettiğinin kabulü halinde dahi, davacının, henüz tasfiyesi neticelenmeyen nezdinde kesinleşmiş, muaccel, miktarı belirli bir alacağının olmadığını, adı geçene alacak isabet edip etmeyeceği ile edecekse miktarının tasfiye sonunda belli olacağını, tasfiye sonuçlanmadan alacak talep edilmesinin hukuken mümkün olmadığını beyan ederek davanın yetki yönünden, görev yönünden, husumet yokluğu nedeniyle usulden ve hukuki dayanaktan yoksun olması nedeni ile esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı tarafından açılan dava, TBK hükümleri çerçevesinde alacak davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, borcun temliki sözleşmesi gereğince davalı finans şirketinin borcunu üstlenen davalı şirketin daha sonra davacı ile yaptığı alacağın temliki sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, davacının davalı finans kurumuna yatırdığı paradan dolayı davalılardan alacaklı olup olmadığı hususlarındadır.
Türk Ticaret Kanunun 4.maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı kanunun 5.maddesinin 2. fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4.maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunun 3.maddesinde, ”Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” düzenlemesi getirilmiştir.
Bir hukuki işlemin veya fiilin TTK’nun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
Somut olayda, davacının tacir olmadığı ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı anlaşılmakla, uyuşmazlığı çözmede mahkememiz görevsiz olup, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan davacının davasının 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddesi gereğince usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;
Davanın görev nedeni ile reddine, HMK 20. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinin ardından iki haftalık yasal süresi içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar Davalı Tasfiye Halinde İhlas Finans Vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı.28/05/2018

Katip …

Hakim …