Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/266 E. 2019/873 K. 08.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/266
KARAR NO : 2019/873

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/03/2017
KARAR TARİHİ : 08/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle;müvekkili şirket ile davalı şirket arasında … İli, … İlçesi, … Mahallesinde bulunan akaryakıt istasyonunun işleticiliği hususunda 23/03/2015 tarihli 5 yıl süreli Bayilik Sözleşmesi ve yine aynı tarihli Çerçeve Protokolü akdedildiğini, bunlara ilave olarak davalı ile ürün alım taahhütnamesi akdedildiğini, taahhütnameye göre yıllık asgari 600TON olmak üzere toplam 3000 Ton beyaz ürünü … almayı taahhüt ettiğini, eksik alınan her ton ürün için ton başına 140.USD tutarında kar mahrumiyeti ödemeyi kabul ettiğini, davalı tarafın hiçbir somut gerekçe göstermeden sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih ettiğini, bu nedenle müvekkilinin cezai şart ve kar mahrumiyeti talebi için huzurdaki davayı açtığını beyanla neticeten çerçeve protokolünün 13/c maddesinde yer alan 100.000.USD tutarındaki cezai şart bedelinin, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000.USD nin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte, ürün alım taahhütnamesi uyarınca eksik kalan ürün miktarı için hesaplanan 400.640,52.USD lik kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000.USD sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalının Ticaret Sicil adresine T.K nun 35. Maddesine göre usulüne uygun şekilde tebligat yapılmasına rağmen, davalının davaya cevap ve itirazlarını bildirir dilekçe vermediği anlaşılmıştır.
DELİLLER :
Bayilik Sözleşmesi, Ürün Alım Taahhütnamesi, Çerçeve Protokol, … 6. Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarnamesi, Ticari Defter ve Kayıtlar, Bilirkişi raporu.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN: Dava bayilik sözleşmesinin feshinden kaynaklı ceza-i şart ve kar mahrumiyeti alacağına ilişkindir.
Davalının ticari defterlerinin incelenmesi için … Asliye Hukuk Mahkemesine … tarihli duruşma ara kararı gereği talimat yazılmış, davalının defterlerini ibraz etmemesi üzerine rapor alınmadan talimatın iade edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 18/01/2019 tarihli duruşmasının ara kararı gereğince dosya rapor hazırlanmak üzere mali müşavir, akaryakıt sektör uzmanı ve akit uzmanı bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 17/06/2019 teslim tarihli raporda;
“MALİ İNCELEME
1-Huzurdaki davada davacının, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği iddiası ile zarara uğradığını beyanla aşağıdaki taleplerde bulunduğu anlaşılmaktadır.
a) Çerçeve Protokolü’ nün 13/c maddesi uyarınca tahakkuk eden 100.000.USD cezai şart alacağının şimdilik 1.000.USD sinin temerrüt (ihtarname) tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile,
b) Ürün Alım Taahhütnamesi uyarınca eksik kalan ürün miktarı için hesaplanan 400.640,52.USD kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000.USD sinin temerrüt (ihtarname) tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği görülmektedir.
2.)Dosyada mevcut olan sözleşmelerin tetkikinde;
* Davacı … A.Ş. ile Davalı … Ltd.Şti. arasında akdedilmiş, 23/03/2015 tarihli STANDART BAYİLİK SÖZLEŞMESİ nin mevcut olduğu görülmüş olup, söz konusu sözleşmenin altında tarafların kaşe ve imzasının mevcut olduğu görülmektedir.
* Sözleşmenin süresinin 23/03/2015 tarihinden itibaren 5 yıl olduğu, buna göre sözleşmenin bitiş tarihinin 23/03/2020 tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
* Sözleşmeye ek aynı tarihli bir Taahhütname’ nin mevcut olduğu, taahhütnameye göre:”…davalının taahhütname ile satın almayı kabul ve taahhüt ettiği yıllık satış miktarlarını gerçekleştirilmemesi halinde …’ e eksik kalan yıllık alım miktarları üzerinden akaryakıt ürünleri ve LPG için 140.USD/ton tutarında ödeme yapılacağının ..” kararlaştırılmış olduğu görülmektedir.
* Yine davacı ile davalı arasında 23/03/2015 tarihinde akdedilen bir ÇERÇEVE PROTOKOLÜ’ nün mevcut olduğu, Protokolün altında her iki tarafında kaşe ve imzasının olduğu görülmektedir.
Prototolün/ Bayilik Anlaşmasının Süresi başlıklı 9. Maddesinde aynen :”…İşbu protokol ve eki bulunduğu Standart Bayilik Anlaşması, imza tarihinden itibaren başlamak ve 5 yıl süre ile geçerli olmak üzere imzalanmış olup, süre hitamında kendiliğinden sona erecektir…” şeklindedir.
3.) Davacı tarafından sunulan ticari defterlerin tetkikinde;
a.) Davalı ile olan ticari münasebetini 120 Alıcılar cari hesabında … nolu müşteri kodu altında takip etmekte olduğu,
b.) Davalıya düzenlenen faturaları bu hesabın borcuna kaydetmiş olduğu, buna karşılık yapmış olduğu ödemeleri ise bu hesabın alacağına kaydetmiş olduğu tespit edilmiştir.
c.) Davacı tarafından bu davaya, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından süresinden önce haksız fesih edildiği iddiası ile yukarıda birinci madde de listelenmiş olan talepleri konu etmiş olduğu anlaşılmaktadır.
4.) Davalı ticari defterlerinin incelenmesi için Mahkemenizce … 1. Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmış olup, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından dosyanın … Talimat sırasına kaydının yapıldığı, defter incelemesi için davalıya yapılan tebliğatın bila döndüğü, bunun üzerine TK 35. maddesine göre yapılan tebligatın tebliğ edildiği, ancak davalı tarafından herhangi bir ticari defter ibrazında bulunulmadığı için rapor düzenlenmeksizin dosyanın iade edildiği anlaşılmaktadır.
5.) Sayın Mahkemece davacı taleplerinin kabulü halinde yapılan tespitler aşağıdaki gibidir.
Davacı, Çerçeve Protokolü’ nün 13/c maddesi uyarınca tahakkuk eden 100.000.USD cezai şart alacağının şimdilik 1.000.USD sinin temerrüt (ihtarname) tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsili talebine ilişkin olarak;
Davalı tarafından davacıya 01/09/2016 tarihli ihtarnamenin gönderilmiş olduğu, ihtarnameye göre :”..23/03/2015 tarihinde imzalanan akaryakıt bayilik sözleşmesini 01/09/2016 tarihi itibariyle gördüğüm lüzum üzerine fesih ediyorum… ” açıklaması ile davalı tarafından fesih edildiği anlaşılmaktadır.
Çerçeve Protokolünün Protokol Hükümleri İhlali başlıklı 13. maddesi ;…”
Bayi, işbu Protokol, Standart Bayilik Anlaşması ve eklerini … tarafından yukarıda açıklanan şekilde feshedilmesi ve/veya işbu Anlaşma ve eklerini süresinden önce feshetmesi veya fesih sonucu doğuracak şekilde hareket etmesi halinde;
b bendinde :”… Fesih sebebiyle maruz kalacağı bilcümle zarar ve ziyanı karşılamayı…”
c bendinde ise :”…..’ e Standart Bayilik Anlaşmasından kaynaklanan tüm hakları ve diğer ceza i şartları talep hakları saklı kalmak kaydıyla fesih tarihinde 100.000.USD miktarında cezai şartı, ifa tarihinde uygulanmakta olan T.C. Merkez Bankası döviz satış Kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder …” şeklindedir.
Buna göre davacının davalıdan sözleşmenin erken feshi nedeniyle talep edebileceği cezai şart tutarının 100.000.USD olduğu anlaşılmaktadır. Ancak davacı talebi 1.000.USD olduğundan taleple bağlılık ilkesi gereği bu tutarın dikkate alınması gerekmektedir.
Davacı cezai şart talebinin yanında davalının sözleşmeyi fesih ettiği tarihten itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile işlemiş faiz talebinde de bulunmuş olup, yapılan faiz hesabı aşağıdaki gibi olmaktadır
Davacının talep edebileceği faiz tutarı 24,29.USD olarak hesaplanmıştır.
6.) Davacı, Ürün Alım Taahhütnamesi uyarınca eksik kalan ürün miktarı için hesaplanan 400.640,52.USD kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000.USD sinin temerrüt (ihtarname) tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsili talebine ilişkin olarak;.
Ürün Alım Taahhütnamesine göre :”…davalı birinci yıldan başlamak ve anılan anlaşmaların yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere, yıllık asgari 600 TON, sözleşme süresince ise 3000 TON beyaz ürünü davacıdan almayı kabul ve taahhüt eder…
Yukarıda beyan edilen satın alma taahhüdünün her bir yıllık anlaşma dönenime ilişkin olarak yerine getirilmediği takdirde,
……..anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 140.USD tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığı kar mahrumiyeti ödemeyi kabul ve taahhüt eder….” şeklinde olup, ancak ;
Yargıtay HGK. E. 2012/19-670, K. 2013/171, T. 16.01.2013, Yargıtay 19. HD., E. 2013/14654, K. 2013/19950, T. 17.12.2013. Yargıtay 19 HD. T. 16.01.2014 tarihli kararlarında :”…Beş yıl süreli bir ’’akaryakıt bayilik sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK ‘nun 179/II.md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulu ile ilgili çekince (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayie noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirilebilir.
Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımını süresi boyunca süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulu istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179/II. maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK’ nun 20.01.2013 T.2012/19-670 E.2013/171K. Sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda,’’ ceza koşulu istenemeyeceği’’ ne dair haklı bir güven olunmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.
Yukarıda yapılan açıklamaların Sayın Mahkemece kabulü halinde 2015 yılı sonunda davacı tarafından davalıya eksik alım yaptığına ilişkin herhangi bir ihtarname tebliğine rastlanılmamış olduğundan, 01/01/2016 tarihinden sözleşme sonuna kadar davalıdan eksik alımlara ilişkin kar mahrumiyeti talep edebileceğine kaanat getirilmiş olup, buna göre yapılan hesaplama aşağıdaki gibidir.
Buna göre taahhütname uyarınca eksik kalan ürün miktarı için davacının davalıdan talep edebileceği kar mahrumiyeti tutarı 352.638,86.-USD olarak hesaplanmıştır. Ancak davacı talebi şimdilik 1.000.USD olduğundan taleple bağlılık ilkesi bu tutarın dikkate alınması gerekmektedir.
8.) Davacı kar mahrumiyeti talebinin yanında davalının sözleşmeyi fesih ettiği tarihten itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile işlemiş faiz talebinde de bulunmuş olup, yapılan faiz hesabı aşağıdaki gibi olmaktadır
Davacının talep edebileceği faiz tutarı 24,29.USD olarak hesaplanmıştır
9.) Sayın Mahkemece tarafımıza verilen görev ile cezai şartın davalının ekonomik mahviyetine sebebiyet verip vermeyeceğinin tespiti istenilmiş olup, ancak davalı yana ilişkin ticari defter ve kayıtları ile yine davalı şirkete ait Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin dosyada mevcut olmaması sebebiyle buna ilişkin herhangi bir tespit yapılamamıştır.
10.) Yapılan Mali İnceleme Sonucunda ;
a.) Davacı … A.Ş. ile Davalı … Ltd.Şti. arasında akdedilmiş, 23/03/2015 tarihli STANDART BAYİLİK SÖZLEŞMESİ ile aynı tarihli bir ÇERÇEVE PROTOKOLÜ’ nün mevcut olduğu,
b.) Davalı tarafından davacı şirkete gönderilen … 6. Noterliğinin … yevmiye nolu … tarihli ihbarnamesi ile taraflar arasındaki sözleşmenin fesih edildiği,
c.) Davalı ticari defterlerinin incelenmesi için dosyanın talimatla ilgili mahkemeye gönderildiği, ancak davalı tarafından herhangi bir ticari defter ibrazında bulunulmadığı için rapor düzenlenmeksizin dosyanın iade edildiği,
d.)Sayın Mahkemece davacı taleplerinin kabulü halinde rapor içinde yapılan detaylı hesaplamalara göre;
* Davacının davalıdan sözleşmenin erken feshi nedeniyle talep edebileceği Cezai Şart tutarının 100.000.USD olduğu, ancak davacı talebi 1.000.USD olduğundan taleple bağlılık ilkesi gereği bu tutarın dikkate alınması gerektiği, davacının cezai şart için talep edebileceği faiz tutarının ise 24,29.USD olduğu,
* Davacının davalıdan talep edebileceği kar mahrumiyeti tutarının 352.638,86.-USD hesaplandığı, ancak davacının kar mahrumiyeti talebi 1.000.USD olduğundan taleple bağlılık ilkesi gereği bu tutarın dikkate alınması gerektiği, davacının kar mahrumiyeti için talep edebileceği faiz tutarının ise 24,29.USD olduğu,
e.)Sayın Mahkemece cezai şartın davalının ekonomik mahviyetine sebebiyet verip vermeyeceğinin tespiti istenildiği, ancak davalı yana ilişkin ticari defter ve kayıtları ile yine davalı şirkete ait Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin dosyada mevcut olmaması sebebiyle buna ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılamadığına dair tespitlerimiz saygıyla arz olunur.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME
11. Dava konusu olayda davacının kar mahrumiyeti ve cezai şart alacağı talebinin yerinde olup olmadığı hususu, taraflar arasında yapılan sözleşme ve eklerinin yorumuna ve somut olayın şartlarının değerlendirilmesine bağlı bulunmaktadır.
12. Davacı tarafın dava dilekçesi ile sunmuş olduğu “Standart Bayilik Anlaşması” başlıklı EK-1, “Çerçeve Protokol” başlıklı EK-2, “Ürün Alım Taahhütnamesi” başlıklı EK-3 sözleşmelerinin niteliğinin belirlenmesi için bayilik sözleşmesi ve bayilik sözleşmesinin çerçeve sözleşme niteliği üzerinde durulmalıdır.
Bayilik sözleşmesi ile üretici, malların tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede satmak üzere bayiye göndermeyi; buna karşılık olarak bayi de sözleşme konusu mal veya hizmeti kendi adına ve hesabına satmak ve bu mal ile hizmetlerin sürümünü arttıracak faaliyetlerde bulunmak yükümlülüğünü üstlenir.
Buna göre bayilik sözleşmesinin özellikleri, sürekli borç doğuran bir sözleşme olması, çerçeve niteliği taşıması, bayinin kendi adına ve hesabına hareket etmesi, üreticinin dağıtım ağı ile bütünleşmesi ve sürümü artırıcı faaliyetlerde bulunmasıdır.
Çerçeve sözleşme ile tarafların, ileride yapmayı planladıkları münferit sözleşmelere uygulanacak ortak hükümleri belirlemesi ifade edilir. Taraflar arasındaki birinci ilişki, üreticinin bayiye sözleşme konusu malların satış hakkını tanıdığı ve bunun karşısında bayinin de malların sürümünü artırma faaliyetini üstlendiği ilişkidir. Çerçeve sözleşme olarak adlandırılan ilişki, bu ilişkidir. Bayilik sözleşmenin temelini oluşturan ikinci ilişkiyi ise, üreticinin bayiye mal teslim etmesi ile bayinin mal teslim alma ve bedeli ödeme borcu oluşturur.
Bayi, bayilik sözleşmesinden doğan, malların sürümünü arttırma borcu gereğince sözleşmede kararlaştırılan aralıklarda ve miktarlarda mal almak zorundadır. Bayinin bu yükümlülüğü karşısında, üretici veya sağlayıcı konumundaki taraf da mal sağlamak yükümlülüğündedir. Bayi, sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına, rizikosu kendine ait olmak üzere satar. Bu durum bayinin mali yönden bağımsız olduğunu gösterir ve onu acente ve komisyoncudan ayırır.
Somut olayda taraflar arasında akdedilen “Standart Bayilik Anlaşması” başlıklı EK-1 ve birinci maddesinde bayilik/işleticilik faaliyetinde bulunulmasına ilişkin tarafların karışlıklı hak ve yükümlülüklerini düzenlemek amacıyla hazırlandığı ifade edilen “Çerçeve Protokol” başlıklı EK-2 sözleşmesinin niteliği bayilik sözleşmesidir.
Şöyle ki, taraflar arasında akdedilen “Standart Bayilik Sözleşmesi” isimli sözleşme hükümleri incelendiğinde, birinci maddede adresi belirtili gayrimenkul üzerine kurulu istasyonda, …’ın münhasıran …’den ve/veya …’in gösterdiği yerden satın alacağı malları kendi nam ve hesabına olmak üzere satmayı, bulundurmayı kabul ve taahhüt ettiği, ikinci maddede …’ın …’i üçüncü kişiler nezdinde temsil yetkisine sahip olmadığı görülmektedir.
Çerçeve protokolün hükümleri incelendiğinde ikinci maddesinde …’ın, satış yerine … veya … tarafından gösterilen yerlerden mübayaa edeceği malları satmayı, bulundurmayı teşhir etmeyi kabul ve taahhüt ettiği görülmektedir.
İlgili maddeler ve sözleşmenin sona erme sebepleri, sözleşmeden doğan borca aykırı davranışın sonuçları, yetkili mahkemeye ilişkin diğer sair maddelerden de anlaşılacağı üzere taraflar arasında ileride yapmayı planladıkları münferit sözleşmelere uygulanacak ortak hükümleri belirleyen işbu sözleşmeler bayilik sözleşmesidir. “Ürün Alım Taahhütnamesi” başlıklı EK-3 ise bu sözleşmenin tamamlayıcısı niteliğindedir.
13. Taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin hukuki niteliği tespit edildikten sonra incelenmesi gereken konu ise ürün alım taahhütnamesinde belirlenen asgari alım yükümlülüğünün sözleşme özgürlüğünün sınırı içerisinde kalıp kalmadığıdır.
Somut olayda ürün alım taahhütnamesinde “birinci yıldan başlamak ve anılan anlaşmaların yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere, yıllık asgari 600 (sözleşme süresince toplam 3000 ton) beyaz ürünü münhasıran … A.Ş.’den veya … … A.Ş.’nin yazılı olarak göstereceği ikmal kaynaklarından satın almayı kabul ve taahhüt ederiz” ifadesiyle asgari alım yükümlülüğü somutlaştırılmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 26. maddesinde “Sözleşme özgürlüğü” başlığı adı altında, bir sözleşmenin içeriğinin, bu sözleşmenin taraflarınca kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirlenebileceği düzenlenmiştir. Bu hükmün hemen sonrasında TBK m. 27/1’de kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz olduğu belirtilmiştir.
Bilindiği üzere bayilik sözleşmelerinde bayinin satın alma yükümlülüğünün somutlaştırılmış hali olarak “asgarî satın alma yükümlülükleri” yer almaktadır. Asgarî satın alma yükümlülüğünün miktarı konusunda hakkaniyete uygun bir miktar tespit edilmesine dikkat edilmelidir. Ayrıca TBK. m. 27’ye göre, bu yükümlülüğün emredici hükümlere, ahlâka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ve konusunun imkânsız olmaması gerekir. Bayiden yerine getirmesi beklenemeyecek oranda yüksek bir miktar belirlenmesi de, ahlâka aykırı sayılmalıdır.
Petrol bayii işleten davalı şirketin ekonomik göstergelerine, geçmiş yıllardaki tecrübelerine dayalı olarak sözleşmeyi imzaladığı, basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek zorunda olduğu dikkate alındığında anılan asgari alım yükümlülüğünün TBK’nin 27. maddesine aykırı nitelikte olduğunun söylenemeyeceği kanaati hâsıl olmuştur.
14. Bu değerlendirmelerden sonra davacının taleplerinin yerindeliği değerlendirilmelidir.
Davacının iki talebi bulunmaktadır. Biri bayilik sözleşmesinin haksız feshi sebebiyle öngörülen 100.000-USD’lik cezai şart talebi; diğeri davacı tarafından kâr mahrumiyeti olarak nitelendirilen tutardır. Aşağıda bu iki talep sırasıyla incelenecektir.
14.1. Davalının sözleşmeyi feshinde haklı sebebi olup olmadığı ve bu bağlamda Protokolün 13/c maddesinde düzenlenmiş olan cezai şartın talep edilip edilemeyeceği değerlendirilmelidir.
Bayilik sözleşmesi sürekli bir borç ilişkisi kurduğundan tarafların sözleşmeden tek taraflı olarak kurtulabilme imkânı vardır. Ancak belirli süreli sözleşmelerde bu imkân söz konusu değildir meğer ki taraflar aksini kararlaştırsın. Somut olayda taraflar arasında 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi imzalanmış olup sözleşmeye göre taraflara tek taraflı fesih olanağı verilmemiştir. Dolayısıyla davalının herhangi bir sebep bildirmeksizin (haklı bir sebebi olmaksızın) sözleşmeyi feshetmesi halinde davacı bu fesih sebebiyle uğradığı zararları talep edebilecektir.
Somut olayda, davalı vekili tarafından davacıya gönderilen ihtarnamede herhangi bir sebep göstermeksizin “gördüğüm lüzum üzerine” ifadesi ile sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Dosya kapsamında feshin haklı olduğunu gösterir başkaca bir delil mevcut olmadığından davalının feshinin haklı bir sebebe dayanmadığı, protokolün 13/c maddesi uyarına öngörülen cezaî şart talebinin şartlarının oluştuğu ve buna bağlı talebin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
14.2. İncelenmesi gereken diğer bir husus ise davacının kar mahrumiyetine ilişkin talebidir.
Ürün alım taahhütnamesinde,
“satın alma taahhüdümüzü her bir yıllık anlaşma dönemine ilişkin olarak yerine getiremediğimiz takdirde
(a)Anlaşma süresi hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 140-USD tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi,
(b)işbu taahhütnameye aykırılığın münakit anlaşmaların da ihlali olarak değerlendirilebileceğini,

(d)Bu ahvalde işbu taahhüdümüzün ve kar mahrumiyeti miktarının anlaşmalarda öngörülen cezai şart miktarın hiçbir şekilde mahsup edilmeyeceğini haklı nedenle feshedilmesi halinde cezai şarta ilaveten talep edilebileceğini

beyan, kabul ve taahhüt ederiz.” hükmüne yer verilmiştir.
Asgari alım taahhüdüne uyulmaması halinde öngörülen ve taraflarca “yoksun kalınan kar” olarak ifade edilen yaptırımın niteliğinin; cezai şart mı, götürü tazminat mı olduğu tespit edilmelidir.
Bilindiği üzere, cezai şart, borçlunun borca aykırı davranışı halinde borçlu tarafından alacaklıya ödenmesi önceden kararlaştırılmış miktarı belirli olan edimdir. Alacaklı bir zarara uğradığını ve zararın miktarını ispat etmeksizin sadece borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmediğini ispat etmek suretiyle ceza koşulu tazminatını talep edebilir.
Götürü tazminat ile tarafların ileride doğacak zararları makul bir tahmin ile sınırlandırmaya çalışılmaktadır.
Sözleşmede asgari alım taahhüdüne aykırılık halinde eksik kalan ton başına 140-USD olarak belirlenen bedele ilişkin olarak “kar mahrumiyeti” ifadesi kullanılmıştır. Sözleşmelerin niteliği tespit edilirken tarafların kullandıkları ifadelerden ziyade gerçek iradelerin tespiti gerekmektedir. Tarafların asgari alım taahhüdüne uyulmaması halinde öngördükleri yaptırım ile amaçlanan, davalıyı ifaya zorlamaktır; yoksa ifa edilmeme halinde davacının uğrayacağı zararın üst limitini belirlemek değildir. Bununla birlikte asgari alım taahhüdünün (d) bendinde “anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesini müteakip … tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edilebileceği” açıkça belirtilerek, öngörülen yaptırımın cezai şart niteliğinde olduğuna vurgu yapılmıştır. Bu sebeple, her ne kadar asgari alım taahhüdünün ihlali halinde kar mahrumiyeti ödeneceği kararlaştırılmış ise de öngörülen yaptırımın amacının davalıyı ifaya zorlamak olması sebebiyle asgari alım taahhüdünün ihlali halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırıldığı sonucuna varılmıştır.
Buna göre, somut olayda bayilik sözleşmesinde ve sözleşme eki taahhütnamede yer alan “yıllık alım yükümlülüğü” ne uymama hali için kararlaştırılan yaptırım cezai şart olup, hukuki ilişkinin niteliği gereği ifaya eklenen ceza koşuludur. Taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi ve eki olan asgari alım taahhüdünde (i) sözleşmenin süresinden önce ve haklı sebep olmaksızın feshi hali için (ii) yıllık asgari alım yükümlülüğüne aykırılı hali için olmak üzere iki ayrı cezai şart kararlaştırılmıştır.
Bu bilgiler ışığında, dava dilekçesinin talep kısmında yer alan ve “Ürün Alım Taahhütnamesi” ne aykırılık halinde öngörülen talebin yerindeliği incelenmelidir.
Taraflar sözleşmede, sözleşmenin haksız feshi halinde ödenmesi gereken sözleşme cezası miktarının yanında cezai şart niteliğinde yoksun kalınan karın miktarını da belirlemişlerdir. Yoksun kalınan kar miktarını önceden belirleyen hüküm ikinci bir cezai şart niteliğinde olduğundan, aynı durum için (yoksun kalınan kârdan kaynaklanan zararın karşılanması için) iki farklı cezai şart öngörülmüştür. Bu haliyle -sözleşmenin ayakta kalmadığı dönem bakımından- asgari alım taahhüdüne aykırılık hali için öngörülen cezai şarta bağlı talebin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Asgari alım taahhüdüne bağlı talep, sözleşme sona ermeseydi ve bu taahhüde uyulmasaydı tatbik edilecekti. Oysa sözleşme sona erdirilmiştir ve haksız fesih için de ayrı bir cezaî şart (100.000-USD) belirlenmiştir. Bu bakımdan, kanımızca artık sözleşme ayakta kalsaydı talep edilebilecek olan, asgari alım taahhüdüne bağlı cezaî şartın/kâr mahrumiyetinin talep edilmesi haklı görülmemelidir. Bununla birlikte, davacının uğradığı zarar, cezaî şart niteliğindeki 100.000-USD’yi aşıyorsa TBK m. 180/II hükmü uyarınca bunu ayrıca talep edebilir.
15. Yukarıda sonuca etkisi yönünden üzerinde durulan tüm hususlara ek olarak ayrıca cezai şartın tenkisinin mümkün olup olmadığı değerlendirilmelidir.
TBK m. 182 f. 2 hükmü uyarınca hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirmekle yükümlü ise de; TTK m. 22’ye göre, ceza koşulu taahhüdünde bulunan taraf tacir sıfatına sahipse, aşırı olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez. Ancak öğretide, cezai şart anlaşmasının tacirin ekonomik varlığını tehlikeye düşürecek kadar ahlâka veya kişilik haklarına aykırı görülebilecek şekilde ağır olması durumunda cezai şartın kısmen veya tamamen geçersiz sayılabileceği kabul edilmektedir. Cezai şart miktarının borçlunun ekonomik bakımdan mahvına sebebiyet verecek ölçüde fahiş olduğunun saptanması durumunda bundan indirim yapılabileceği Yargıtay’ca1 da kabul edilmektedir.
Somut olayda da “…’e standart bayilik anlaşmasından kaynaklanan tüm hakları ve cezai şartları talep hakkı saklı kalmak kaydıyla fesih tarihinde 100.000-USD miktarında cezai şartı ifa tarihinde uygulanmakta olan T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı olarak ödemeyi” ifadesiyle belirlenen cezai şart bedeli davalının ekonomik mahvına yol açacak nitelikte ise kısmen veya tamamen geçersiz sayılabilecektir.
SONUÇ
Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle;
• Davacının taleplerinin yerinde olup olmadığı hususunun, taraflar arasında yapılan sözleşme ve eklerinin yorumuna ve somut olayın şartlarının değerlendirilmesine bağlı bulunduğu;
• Taraflar arasındaki sözleşmenin akaryakıt bayilik sözleşmesi olduğu;
• Yıllık 600 ton “asgari alım yükümlülüğünün” BK m. 27 bağlamında geçerli olduğunun söylenebileceği,
• Protokol’ün 13/c maddesi ile sözleşmenin süresinden önce ve haksız feshi hali için cezai şart öngörüldüğü;
• Asgari alım taahhüdüne aykırılı hali için öngörülen “kar mahrumiyeti” yaptırımının cezai şart niteliğinde olduğu;
• Davalının feshinde haklı olmadığı ve süresinden önce feshettiği, bu sebeple Protokol’ün 13/c maddesinde öngörülen 100.000-USD cezai şart talebinin yerinde olduğu;
• Ancak Davalının asgari alım taahhüdüne aykırılık haline dayalı olarak talep ettiği kar mahrumiyeti bedelinin cezai şart niteliğinde olduğu, aynı durum için iki farklı cezai şart öngörülemeyeceği, bu talebin cezai şart olarak geçerli olmayacağı ve yerinde olmadığı,
• sözleşme ayakta kalsaydı talep edilebilecek olan, asgari alım taahhüdüne bağlı cezaî şartın/kâr mahrumiyetinin talep edilmesinin haklı olmayacağı,
• Bununla birlikte, davacının uğradığı zarar, cezaî şart niteliğindeki 100.000-USD’yi aşıyorsa TBK m. 180/II hükmü uyarınca bunu ayrıca talep edebileceği” şeklinde görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
GEREKÇE :
Buna göre, taraflar arasında akaryakıt istasyonu işleticiliğine ilişkin bayilik sözleşmesi yapıldığı, ancak süresinden önce davalı tarafça sözleşmenin haksız yere feshedildiği, bu nedenle davacının sözleşmede düzenlenen cezai şart bedelinin ve alınmayan ürüne karşılık gelen şekilde kar mahrumiyetini talep ettiği, talebin şimdilik 1000 USD olarak belirtildiği, davalının dosyaya herhangi bir cevap sunmadığı gibi defter ve belgelerini de ibrazdan kaçındığı, sözleşmede 100.000 USD cezai şartın öngörüldüğü, tarafların sözleşmenin bu hükmü ile bağlı olduğu, yine davalı tarafça cezai şart bedelinin şirketin ekonomik mahfına sebep olacağına yönelik bir savunmada da bulunulmadığı, bu haliyle taleple bağlı kalınmak suretiyle alınan bilirkişi raporuda gözetilmek suretiyle 1000 USD cezai şart bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği, ancak sözleşmede belirtilen ve davaya konu her yıl davalı tarfça 600 ton mal alınacağı, alınmayan her ton için 140 USD ödeme yapılacağına ilişkin düzenlemenin de sözleşmenin ayakta kalması halinde uygulanacağı ve buna bağlı olarak eksik alım olması halinde hesaplamaya konu edilebileceği, haksız fesih nedeniyle sözleşmenin sona ermesi nedeniyle ayrıca cezai şart bedelinin yukarıda açıklandığı şekilde davalının sorumluluğunda olduğu, bu haliyle sözleşmenin sona ermesiyle ifaya bağlı ceza koşulunun uygulanamayacağı anlaşılmakla, kar mahrumiyetine yönelik talebin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davacının davasının kısmen kabul,kısmen reddine, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile davacının cezai şart alacağı davasının kabulü ile 1000 USD ‘nin 01/09/2016 tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davacının kar mahrumiyetine yönelik davasının reddine,
3-Karar tarihine göre alınması gereken 256,76 TL harçtan peşin alınan 128,39 TL. harcın mahsubu ile bakiye 128,37 TL. harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı taraftan peşin alınan 128,39 TL harç masrafının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 2.725,00 TLvekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan toplam : 2.338,70 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 1.169,35 TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 08/10/2019

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)

Davacı Masraf Dökümü :
Harç giderleri : 31,40-TL
Bilirkişi Ücreti : 2.100,00-TL
Teb.-müz.posta giderleri : 207,30-TL
Toplam : 2.338,70-TL