Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/224 E. 2022/850 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/224 Esas
KARAR NO : 2022/850

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/03/2017
KARAR TARİHİ : 23/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 07/03/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilin alacağının tahsili için davalılar hakkında tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla … 14. İcra Müdürlüğünün … ve … esas sayılı dosyaları ile icra takibi başlatıldığını, borçlular tarafından icra takibine itiraz edildiğini, haksız ve kötü niyetli itirazın iptalini talep etmek gerektiğini, müvekkil şirket Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları alanında faaliyet gösterdiğini, davalılardan … şirketi müvekkil şirket ile temsilcisi … vasıtasıyla “sınai haklar” sözleşmesi imzalandığını, davalı şirkete birçok kez yapılan yazılı ve sözlü ihtara rağmen verilen hizmetin karşılığı ödenmediğini, ve bu nedenle de davalılar hakkında icra takibi başlatıldığını, ancak borçluların haksız itirazları üzerine takip durduğunu, müvekkil ile davalı borçlu arasında imzalanan sözleşmeler karşılıklı yazışmalar ve faturalar ekte olduğunu, müvekkilin davalılardan alacaklı olduğunu, tüm ticari kayıt ve defterleri ile sabit olduğunu, davalıların itirazları haksız olduğundan itirazın iptali gerektiğini, davanın kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla … 14. İcra Müdürlüğünün … ve … esas sayılı dosyalarındaki itirazının iptalini, kötü niyetli davalıların alacağın %20 sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yüklemesini talep ve dava etmiştir.
Davalıların 22/05/2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; diğer davalı müvekkil şirket …’da kurulduğunu, ve merkezi Amsterdam/Hollanda’da olduğunu, bu şirketin ortağı … A.Ş. olduğunu, yetkilileri…ve … olduğunu, müvekkil … Diğer davalının ortağı olmadığı gibi yetkilileri de farklı olduğunu, yine her iki şirket arasında herhangi bir hakimiyet sözleşmesi de bulunmadığını, müvekkil …A.Ş. İnternet sitesinde “…” markasının adının geçmesi her iki şirket arasında hakim ve bağlı şirket ikilisinin olduğu anlamına gelmediğini, müvekkil şirket Türkiye’de gerek tüketici gerekse toplumda Mexx markasıyla ilgili böyle bir güven uyandırmadığını, kaldı ki 2015 yılının başında diğer davalı ile sözleşme imzalayan davacının bu güvene dayanarak diğer davalı ile çalışmaya başladığını, iddiası soyut olduğunu, ispata muhtaç olduğunu, davacı yan diğer davalı ile yapmış olduğu ticari ilişkide tüm faturaları diğer davalıya kestiğini, fatura ödemeleri diğer davalı tarafından yurtdışından davacı hesabına direkt olarak ödendiğini, yukarıda belirmiş olduğu nedenlerle müvekkil şirkete açılan işbu davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, arz ve izah olunan nedenlerle müvekkil şirketin fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla öncelikle davanın husumet yönünde reddine, bu talebin kabul görmediği takdirde davanın esas yönden reddine, yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Bilirkişi raporları, faturalar, sözleşme örnekleri, hesap ekstreleri, … 14. İcra Dairesinin …icra dosyası aslı, … 14. İcra Dairesinin … icra dosyası aslı, davacının dosyaya sunduğu bir kısım deliller dosya arasında delil olarak mevcuttur.
Dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile; … Davacıya toplam 420-USD + 9.555.EURO + 5.360.-CHF borçlu olduğunu, davalının temerrüde düştüğünü, veya düşürüldüğünü gösteren bir delile dosya içeriğinde rastlanmadığı sebebiyle takip talebi ile istenen temerrüt faizinin dayanağının bulunmadığını, dolayısıyla faize ilişkin itirazın yerinde olduğunu, davalı …Ş. Rapor içerisinde gösterilen sebeplerle davacı karşısında sorumluluğunun bulunmadığını, … hakkında acente hükümlerinin uygulanacağını, dolayısıyla …’ye izafen davanın …’e yöneltilmesinde husumet bakımından isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varıldığı görülmüştür.
Dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile; …’in … şirketinin acentası olarak değerlendirilemeyeceğini, dolayısıyla da davanın … şirketine izafeten …’e yönlendirilmesinin herhangi bir yasal dayanağının bulunmadığını, …’in … şirketinin doğrudan hakimi olduğuna dair herhangi bir somut delil bulunmadığını, TTK. m. 209 hükmü tüketicinin haklarının korunmasına yönelik olduğunu, tacir olan davacının bu hükümden yararlanmasının söz konusu olamayacağını, bir an önce davacının da bu hükümden yararlanabileceğinin kabul edilmesi durumunda Mexx şirketiyle yapılan ticaretin Eroğlu şirketinin oluşturduğu güven ve itibardan kaynaklandığının ayrıca ispat edilmesi gerektiğini, dosya kapsamında bu yönde herhangi bir delile rastlanmadığı kanaatine varıldığı görülmüştür.
Dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile; borçlunun ödeme gücüne ilişkin araştırma yapması ve ödeme gücü tespit ederek gerekli ise teminat talep etmesi alacaklının sorumluluğunda bulunan bir görev olduğunu, zarara sebep olan işlemin unsurlarına ilişkin somut beklenti oluşturmakta kasıt bedelin ödenmesine ilişkin güven sağlanması olduğunu, ancak dosyaya sunulan bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde davacı tarafın dava konusu işlemin gerçekleştirilmesinde ve bu işlemde kaynaklı borcun ifasında davalı şirketin kendisine somut bir güven ve beklenti oluşturduğu hususunu ispatlayamadığını, davacının tacir olduğunu, ve bu konuda basiretli davranma yükümlülüğü de dikatte alındığında somut güven oluşturulmasına ilişkin şartların daha ağır şekilde aranacağını, …’in dava konusu sözleşmeyi borçlu şirketin ad ve hesabına imzaladığını, düzenleme kapsamında avukatlar için ayrı bir husus yer almadığını, bu sebeple davalı …’in borçlu şirket ad ve hesabına işlemde bulunduğunu, acentelik hükümlerine tabi olduğunu ve TTK m.105/II uyarınca kendisine karşı dava açılabileceğini, davacı şirket tarafından davalı şirket …’ye 14.446,25 USD, 9.555,00 CHF tutarlı faturalar düzenlendiği davacı yanın bu faturalardan kaynaklı olarak davalıdan alacaklı olduğunun mahkemenin değerlendirmesine muntazır olacağı kanaatine varıldığı görülmüştür.
Dosyaya sunulan bilirkişi ek raporu ile; hakim şirketin sorumluluğu ve …’e karşı dava açılabilir olduğuna ilişkin kök raporda yapılan değerlendirmelerin değiştirilmesini gerektirecek bir hususun bulunmadığı, bu sebep kök rapordaki değerlendirmelerin aynen devam ettiği görülmüştür.
Dosyaya sunulan bilirkişi ikinci ek raporu ile hakim şirketin sorumluluğu ve …’e karşı dava açılabilir olduğuna ilişkin kök ve 1. ek raporda yapılan değerlendirmelerin değiştirilmesini gerektirecek bir hususun bulunmadığı, bu sebeple mezkur anlatıma uyumlu olarak esasen kök rapordaki değerlendirmelerin aynen devam ettiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, sözleşme kapsamında ödeme ediminin yerine getirilmemesinden kaynaklı itirazın iptali davasıdır.
Davanın davalılardan… şirketinin, davacı şirket ile davalı şirket temsilcisi … vasıtasıyla “sınai haklar” sözleşmesi imzalandığını ve bu kapsamda dünyanın birçok ülkesinde davalının markasının tescili ve takibinin yapıldığını, yazılı ve sözlü ihtara rağmen verilen hizmetin karşılığı ödenmediğini ve bu nedenle de davalılar hakkında icra takibi başlatıldığını, icra takiplerine itiraz edildiği, itirazın haksız olduğundan bahisle itirazın iptali amacıyla açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı yan, 30.01.2017 tarihli … 14. İcra Müdürlüğünün …E. Sayılı dosyası ile; 14.446,35 USD Fatura, 9.555,00 EUR Fatura, 5.360,00 CHF Fatura, 1.160,88 USD işlemiş faiz, 1.006.08 EUR işlemi faiz 543,28 CHF işlemiş faiz toplam 15.607,23 USD, 10.561,08 EUR, 5.905,28 CHF olmak üzere toplam 32.073,59 alacak için davalılar…ve ….’ye izafeten … aleyhine icra takibi başlattığı anlaşılmaktadır.
20.02.2017 tarihli … 14. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile; 14.446,35 USD Fatura, 9.555,00 EUR Fatura, 5.360,00 CHF Fatura, 1.160,88 USD işlemiş faiz, 1.006.08 EUR işlemi faiz 543,28 CHF işlemiş faiz toplam 15.607,23 USD, 10.561,08 EUR, 5.905,28 CHF olmak üzere toplam 32.073,59 alacak için davalı …Ş. aleyhine icra takibi başlattığı anlaşılmaktadır.
Dava dosyamızda alınan 30.10.2018 tarihli, 28.10.2020 tarihli kök ve buna bağlı bilirkişi ek raporunda; “Davacı şirket ile davalı şirket arasında akdedilen sina-i haklar sözleşmeleri düzenlendiği ilgili sözleşmeler, davacı şirket adına … davalılardan Davalı … adına … tarafından imza altına alındığı bu sözleşmeler uyarınca davacı şirket tarafından 1. Davalı şirkete aşağıda dökümü yapılan faturaların düzenlendiği tarafımızdan görülmüştür. Dosyada borçlu şirkete iştirak eden … şirketinin ortaklık yapısına ilişkin davacı tarafından sunulan evrak incelendiğinde, Holer şirketinin tek pay sahibinin …A.Ş. olduğu görülmektedir. … A.Ş. şirketinin 21.12.2016 tarihli sermaye artırım kararı sonrası, 46.400.000 TL esas sermayesinin 3.360.000TL’lik kısmı … şirketine aittir. Geri kalan 43.040.000 TL’lik kısmı ise … A. Ş.’ye aittir. Sermaye artırım kararı öncesi 8.8400.000TL’lik sermayenin 3.360.000 TL’sine … sahiptir. …Tic. A. Ş.’nin ortaklık yapısı hakkında bilgi/bulunmamaktadır. Davacı taraf dava konusu sözleşmeyi … şirketinin uyandırdığı güvene dayalı olarak imzaladığını iddia etmektedir. … şirketinin tanıtımlarında ve kamuya açıklamalarında, söz konusu devir işlemine yer vermesi, toplantıların bu şirketin merkezinde yapılması, ilişkilerin bu şirket çalışanları üzerinden yürütülmesi, her türlü bilgi ve belgenin bu şirkete gönderilmesi ve yazışmaların bu şirketin mail adresine sahip kişilerin adreslerine gönderildiği hususları, oluşturulan güveni ispatlamak amacıyla ileri sürülmektedir. Davacı tarafından ileri sürülen hususlar incelendiğinde, davacının borçlu şirket ile işlem yapmasına yönelik somut bir güven duygusu oluşmasına sebep olabilecek başlıkların bulunmadığı görülmektedir. …’da bulunan bir şirket ile sözleşme imzalanmasında hâkim şirketin borçların ödenmesi konusunda bir sorun yaşanmayacağına yönelik beyanı, bu kapsamda değerlendirilebilecektir. Ancak davalı şirketin bu yönde bir beyan veya iması tespit edilememiştir. Yukarıdaki açıklamada da yer verildiği üzere, borçlunun ödeme gücüne ilişkin araştırma yapması ve ödeme gücü tespit ederek gerekli ise teminat talep etmesi, alacaklının sorumluluğunda bulunan bir görevdir. Zarara sebep olan işlemin unsurlarına ilişkin somut beklenti oluşturmaktan kasıt, bedelin ödenmesine ilişkin güven sağlanmasıdır. Ancak dosyaya sunulan bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde, davacı tarafın dava konusu işlemin gerçekleştirilmesinde ve bu işlemden kaynaklı borcun ifasında davalı şirketin kendisine somut bir güven ve beklenti oluşturduğu hususunu ispatlayamadığı kanaatine varılmaktadır. Davacının tacir olduğu ve bu konuda basiretli davranma yükümlülüğü de dikkate alındığında, somut güven oluşturulmasına ilişkin şartların daha ağır şekilde aranacağı açıktır. TTK’nın Acentelik bölümünde yer alan TTK m.103, acente olmadığı halde acentelik hükümlerine tabi olanları tespit etmektedir. Maddenin 2. Fıkrası açık şekilde Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi bulunmayan yabancı tacirler ad ve hesabına ülke içinde işlemlerde bulunanların da bu kapsamda olduğunu tespit etmektedir. Borçlu şirket Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi bulunmayan yabancı tacir niteliğindedir. … dava konusu sözleşmeyi borçlu şirketin ad ve hesabına imzalamıştır. Düzenleme kapsamında avukatlar için ayrı bir husus yer almamaktadır. Bu sebeple davalı …’in borçlu şirket ad ve hesabına işlemde bulunduğu, acentelik hükümlerine tabi olduğu ve TTK m.105/l uyarınca kendisıine karşı dava açılabileceği,” belirtilmiştir.
TTK’nun “Güvenden Doğan Sorumluluk” başlıklı 209.maddesi; Hâkim şirket, topluluk itibarının, topluma veya tüketiciye güven veren bir düzeye ulaştığı hâllerde, bu itibarın kullanılmasının uyandırdığı güvenden sorumludur.
TTK.’nun 209. maddesinin uygulama alanı bulabilmesi için; “…TTK.’da 209. maddede ortaklıklar topluluğunda güvenden doğan sorumluluk düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, hakim ortaklık, topluluk itibarının, topluma ve tüketiciye güven veren bir düzeye ulaştığı hallerde, bu itibarın kullanılmasının uyandırdığı güvenden sorumludur…TTK 209 düzenlemesi dikkate alındığında sorumluluğun şartları bakımından şunlar söylenebilir…bağlı ortaklığın sorumluluğu bir haksız fiile dayanıyorsa, bu halde hiçbir şekilde hakim ortaklığın güven sorumluluğuna dayanılamaz. Çünkü bu tür sorumluluğun (güven sorumluluğunun) ortaya çıkması için, işlem temelli bir temasın bulunması zorunludur” (Ayrıntılı bilgi için bkz. Prof. Dr. Oruç Hami ŞENER, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku Ders Kitabı, 2015/II, sf. 191-197). Söz konusu açıklamalardan da anlaşılabildiği üzere TTK. 209’nun söz konusu olayda uygulanması mümkün değildir. Çünkü öncelikle söz konusu olay bir haksız fiil sorumluluğudur. Yukarıda açıklandığı üzere haksız fiil sorumluluğuna ilişkin olarak güven sorumluluğuna başvurulamaz. İkinci olarak taraflar arasındaki ilişki bir hizmet ilişkisidir ve hizmet ilişkilerinde söz konusu hükmün uygulanması mümkün değildir. Ayrıca söz konusu maddenin gerekçesine bakıldığında; “…Bu sebeple sorumluluğun merkez şartı, “itibarın kullanılması”dır. Kullanma yoksa, sadece topluluğa “mensubiyet”, sorumluluğu doğurmaz. Her şirketler topluluğu hükmün kapsamında değildir. Bir topluluğun kapsama girebilmesi için itibarının topluma veya tüketiciye güven veren bir düzeye ulaşmış olması gerekir (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 16/04/2018 tarih, 2018/1430 Esas ve 2018/3811 Karar)
Güvenden doğan sorumluluk hükmünden tacirlerin faydalanıp faydalanamayacağı hususunda yasada açık hüküm bulunmamaktadır. Bu madde hükmünde en geniş anlamda faydalanacak olan sıradan tüketicilerdir. İkinci ve belki daha ağır şartlarla yararlanabilecek grup ise TTK 18/2 gereğince basiretli davranış yükümlülüğüne tabi olan ve basiretsizliğinden bir mazeret olarak istifade edemeyecek olan tacirlerdir.
Güven veren itibarın belirli veya belirlenebilir alanda kullanılmış olması gerekir. Bundan kasıt, itibara güvenen ile bu itibarı kullanan topluluk üyesi arasında bir hukuksal ilişkinin varlığı kast edilir. Bu bankacılık işlemlerinde olduğu gibi süreklilik arz eden bir cari hesap ilişkisi olabileceği gibi satım veya iş görme sözleşmesi de olabilir yani kullanma belli bir işle ilgili olmalıdır.
Söz konusu beklenti haklı ve korumaya layık nitelikte olmalıdır. Bu kapsamda itibarın kullanılması- güvenin oluşması süreci içindeki ilişkinin, yavru şirketle, muhatabı üçüncü kişi arasındaki özel bir hukuku bağ çerçevesinde gerçekleşmiş olması da zorunludur. Özel hukuki bağ, bireylerin idari biçimde kurdukları temas çerçevesinde, birbirlerinin hukuk alanlarının ve hukuki işlemlere yönelik karar verme idarelerinin etkileme imkanına sahip olmaları, birbirlerine bu imkanı vermeleri şeklinde tarif edilebilir. Müşterinin güven beklentisi içinde zarara uğraması gerekir.
Bu kapsamda somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, davalı şirketler arasındaki organik bağ bulunduğu sabit olmakla birlikte davalı … şirketin hakim şirket sıfatıyla davacı şirketle çalışmak hususunda somut beklentinin oluşabilmesi için davacıya, hakim şirket veya şirketler topluluğunca bağlı şirketin iş ve işlemleri ile ilgili sözlü veya yazılı bir güvence verilmesinin veya bu anlama gelebilecek desteklerin verilmesi, ödeme yapılması, yahut şirket topluluğunun kamuoyuna yönelik ilan ve reklamlarında bağlı şirketin iş ve işlemlerinde arkasında olduklarına dair bir beyanda bulunması gerekmektedir. Yoksa yalnızca bir takım afişlerde ve haberlere konu olması bu husus için yeterli olmayacaktır.
Güvenden doğan sorumluluk doktrinde ise, “…Güvenden kaynaklanan sorumluluk deyince, sorumluluğun kaynağı, hakim ortaklığın, topluluğa duyulan genel güveni kullanarak, karşı tarafta (yani bağlı ortaklıkla işlem yapan üçüncü kişide) somut duruma ilişkin bir takım inanç ve beklentiler uyandırması, ancak bunları karşılamaması ve karşı tarafı zarara uğratmasıdır. Yani burada soyut değil, somut güven korunmaktadır. Yoksa burada sorumluluğun kaynağı, toplumun ve tüketicilerin itibarlı ortaklık topluluklarına duyduğu, onların daima dürüst davranacaklarına, kaliteli hizmet sunacaklarına ilişkin güven değildir. Dolayısıyla bağlı ortaklığın alacaklıları, hakim ortaklığın, kendilerine yönelik özel ölçüde güven sağlamaya, somut beklenti uyandırmaya elverişli davranış ve açıklamalar olmaksızın, salt bağlı ortaklığın ticari itibarı yüksek bir ortaklıklar topluluğuna dahil olması gerekçesine dayanarak ondan tahsil edemedikleri alacaklarını hakim ortaklıktan talep edemezler.” (Ayrıntılı bilgi için bkz. Prof. Dr. Oruç Hami ŞENER, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku Ders Kitabı, 2015/II, sf. 191-197). Bu hususta bilirkişi heyetine ait kök ve ek raporda da detayı ile yer verildiği anlaşılmakla davanın Eroğlu Holding A.Ş. yönünden HMK madde 114/1-d ve 115/2 gereği dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Diğer davalı … yönünden TTK’nun madde 103/1-b bakımından yapılan değerlendirmede, bilirkişi raporlarında da detayı ile belirtildiği üzere; davalı …’in dava konusu sözleşmeyi borçlu şirketin ad ve hesabına imzaladığı, düzenleme kapsamında avukatlar için ayrı bir husus yer almadığı, bu sebeple davalı …’in borçlu şirket ad ve hesabına işlemde bulunduğu, acentelik hükümlerine tabi olduğu ve TTK m.105/lI uyarınca kendisine karşı dava açılabileceği, davacı şirket tarafından davalı şirket … ye 14.446,25 USD, 9.555,00 EUR, 5.360,00 CHF tutarlı Faturalar düzenlendiği davacı yanın bu faturalardan kaynaklı olarak davalıdan alacaklı olduğunun, belirtildiği görülmektedir.
Dava dosyasına sunulan kayıt ve belgelerden de anlaşılacağı üzere, davalı …’in Davalı … adına imzaladığı, bu sözleşmeler uyarınca davacı şirket tarafından davalı şirket adına pek çok faturanın düzenlendiği ve işlemlerinin takibi de davalı … tarafından yapılmış ve acentesi gibi davranmış olmakla, bu davalı yönünden davanın asıl alacak yönünden kabulüne, ancak ihtar ve temerrüt olmadığından işleyen faiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Ancak davacı yanca yalnızca asıl alacak yönünden itirazın iptali talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Davanın davalısının icra takibine haksız yere itirazda bulunması ve alacağın likit olması nedeni ile toplam alacağın % 20 oranında icra inkar tazminatının (İİK mad.67/2) tahsilde tekerrür olmamak üzere davalı …’den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık kapsamında davacının alacağının EURO+DOLAR+CHF cinsinden olduğu kabul edilmiş, bu alacağın hangi tarihteki döviz kuru üzerinden karar bağlanacağı hususunun öncelikle açıklanması gerektiği anlaşılmaktadır. Mahkememizce kabul edilen 14.446,36 USD+9.555,00 EURO+5.360,00 CHF alacağının davacının talebi doğrultusunda karar tarihi olan 23.12.2022 tarihindeki Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden 1 EURO 19,8699 TL, 1 DOLAR 18,7209 TL, 1 CHF 20,1587 TL olacak şekilde TL’ye çevrilerek hesaplanan 568.356,38 TL üzerinden vekalet ücretine hükmetmek gerekmiştir.
AAÜT’de açıklanan 7/2.maddesi hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez, hükmü kapsamında davalı …Ş. yönünden vekalet ücretine hükmedilmiştir.
7036 sayılı Yasa ile getirilen zorunlu arabuluculuk müessesi gereği aynı yasanın 3/14, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. Bakanlık bütçesinden ödenen arabuluculuk ücreti yargılama giderlerinden sayılır. Bu nedenle zorunlu arabuluculuk ücretinin devlet tarafından ödenen kısmının davada haksız çıkan taraftan re’sen alınmasına karar verilmesi gerekli olup, Devlet bütçesinden karşılanan zorunlu arabuluculuk ücretinin davadaki haklılık oranına göre davalı …’den tahsiline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;
1-Davanın … A.Ş. yönünden HMK madde 114/1-d ve 115/2 gereği dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Davanın davalı …’ye izafeten … yönünden tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla KISMEN KABULÜNE,
Davalının … 14.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin asıl alacak ve bu alacağa takip tarihi olan 31/01/2017 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek ticari avans faizi uygulanarak devamına, işleyen faiz talebinin REDDİNE,
3-İİK mad. 67/2 uyarınca alacak likit ve itiraz haksız olduğundan takipteki asıl alacağın (14.446,36 USD+9.555,00 EURO+5.360,00 CHF) %20’si üzerinden icra inkâr tazminatının tahsilde tekerrür olmamak üzere davalı Mexx Global B.V.’ye izafeten …’den alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihi itibarıyla alınması gereken 38.824,42 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 38.793,02 TL harcın davalı …’den tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
5-Davacı duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar yönünden hesaplanan 80.519,20 TL vekalet ücretinin davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı …Ş. duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red olunan miktar yönünden hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …Ş.’ye verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 4,60 TL vekalet harcı, 13.050,00 TL bilirkişi ücreti – tebligat – posta gideri olmak üzere toplam 13.086,00 TL yargılama giderinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yatırılan 844,91 TL peşin harcın davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine,
9-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/12/2022

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)