Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1048 E. 2022/734 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1048 Esas
KARAR NO : 2022/734

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/11/2017
KARAR TARİHİ : 23/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 27/11/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket tarafından davalı/borçlu aleyhine … 21. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile fatura alacağına dayalı ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, davalı tarafından hem yetkiye hem de borca itiraz edildiğini, davalının yetki itirazı yerinde olmadığını, işbu itiraz şeklen de usule aykırı olduğunu, bu nedenle yetki itirazı yerinde olmadığını, davalı tarafından borca ve faize yapılan itiraz haksız ve dayanaksız olduğunu, davalı tarafından faiz oranına ve faiz tutarına karşı yapılan itirazların haksız olduğunu, davalı tarafından yapılan borca itiraz haksız kötü niyetli ve yalnızca takibi durdurmaya yönelik olduğunu, icra takibine konu alacağın likit olduğu da göz önünde bulundurulduğunda davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, bu nedenle dayanaksız ve hukuka aykırı olan yetki itirazının iptaline, davalının yaptığı itirazların iptali ile icra takibinin takip talebinde yen alan asıl alacak, işlemiş faiz ve faiz oranı ile aynen devamına, davalı aleyhine takip konusu alacağın %20′ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin 20/02/2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının davasını ve iddialarını kabul etmediğini, davacı şirket ile davalı şirket arasında ki ilişki 08/12/2014 tarihinde imzalanan bayilik sözleşmesi ile başladığını, 29/09/2016 tarihinde taraflar karşılıklı olarak sözleşmeyi feshettiğini, bu tarih itibariyle de mal alımını durdurduğunu, …’a son mal iadesi 05/10/2016 tarihi itibariyle yapıldığını, ve taraflar arasında ki alış veriş tam anlamıyla son bulduğunu, taraflar arasındaki sözleşme devam ettiği sürece davalı müvekkil bu sözleşmeye uygun olarak çalıştığını, sözleşme uyarınca yapması gereken tüm ödemeleri zamanında yaptığını, sözleşme sona ererken taraflar arasındaki hesaplar da gözden geçirildiğini, ve karşılıklı mutabakat yapıldığını, bu mutabakat uyarınca da müvekkil, davacı şirkete ödeme yapıldığını, davacı ile davalı arasındaki ticaret devam ederken hangi miktarda faturaları düzenlemesi gerektiğini, davalıya davacı belirttiğini, davacının talebi ve onayı olmadan müvekkil tarafından asla fatura düzenlenmediğini, bu durumu gösterir ilgili e-mail ve yazışmaları mahkemeye ibraz edeceğini, bu nedenle davanın reddine, müvekkiline tazminat ödenmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı üzerinden bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: … 21. İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasının aslı, bilirkişi raporu, bir adet usb, bir adet cd dosya arasında delil olarak mevcuttur.
Talimat Mahkemesince hazırlanan 04.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda; Davalı şirket kayıtları üzerinde yaptığımız incelemelerimiz neticesinde davalı şirketin defterlerinin 213 sayılı VUK’nun 221-222-223-224-225 sayılı maddelerinde belirlenen süre ve şekillere uygun olarak açılış tasdiklerinin yaptırıldığı; elektronik defterinin beratlarının süresinde verildiği, GİB imzalı berat indirildiği, bu defterlerin VUK’nun 215. ve 219. maddelerinde belirtilen kayıt nizamına göre ve genel kabul görmüş muhasebe standartları, muhasebe sistemi uygulama genel tebliğ hükümlerine uygun olarak tutulduğu ve sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, takip ve dava konusu edilen faturaların davacı tarafın iddia ettiği gibi “fazla kesilen taşıma primi” ve “fazla kesilen iadesizlik primi” nden dolayı kesildiği iddia edildiği, gerçekten davalı tarafından fazla kesilmiş “taşıma primi” ve “fazla kesilmiş iadesizlik priminin” olup olmadığının tespiti dava dosyasındaki belgelerin incelenmesinden mümkün olmayacağı, ayrıca davalı şirket kayıtlarının incelenmesinden de davacının bu iddiasının tespitinin mümkün olmadığı, raporumun önceki bölümünde açıkladığım üzere, anılan faturalardan dolayı davalıdan olan alacağının kaynağı stok miktar hareketlerini gösterir faturalar ile davacı yasal defterlerinin detaylı olarak incelenmesi sonucunda hesaplanabileceği, davalı şirket kayıtlarının incelenmesinden takip ve dava konusu edilen faturaların davalı şirketin defterinde muhasebe kaydına rastlanmadığı, ayrıca davalı şirketin davacı şirkete takip tarihi itibari ile 82,05-TL. borcu olduğu, 31.12.2017 tarihi itibari ile … yevmiye maddesiyle hesabın kapatıldığı davalının davacıya borcu kalmadığı, belirtilmiştir.
Talimat Mahkemesince hazırlanan 08.07.2020 tarihli bilirkişi raporunda; Mahkeme dosyasının, icra dosyasının, dosyalar içerisine sunulan tüm evrak ve belgeler ile davacı şirketin 2017 yılı E defter kayıtlarının incelenmesi neticesinde; davacı şirketin 2017 yılı defterlerinin E defter şeklinde tutulduğu, dava konusu ile ilgili olarak kayıtlarının usulüne uygun yapıldığı, icra dosyasına ve davaya konu olan; 10/07/2017 tarihli, fazla kesilen taşıma primi açıklamalı … no.lu ” 18 KDV dahil 34.819,24 TL bedelli ve 10/07/2017 tarihli, fazla kesilen taşıma primi açıklamalı … no.lu V 8 KDV dahil 22.834,32 TL bedelli faturaların alacak şeklinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin davalı şirketten 30/10/2017 icra takip tarihi itibarıyla talep edebileceği alacak bedeli 57.653,56 TL dir. Mevcut dosya içeriği belgelerin incelenmesinde davacı şirket tarafından davalı şirkete gönderilmiş herhangi bir borç ödeme ihtarı görülememiş olup, bu nedenle davalı şirket icra takip tarihine kadar olan süreçte temerrüde düşürülmemiş olduğundan icra takip tarihine kadar olan süreç için faiz hesaplanmamıştır. Davalı şirket ancak icra takip tarihi itibarıyla temerrüde düşürülmemiş olduğundan faizin icra takip tarihinden itibaren işletilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı, belirtilmiştir.
Talimat Mahkemesince hazırlanan 08.02.2022 tarihli bilirkişi raporunda; Takip alacaklısı davacının takip borçlusu davalıdan iki adet …ve …no.lu faturaya dayalı toplam 57.653,56 TLasıl ve 1,901,78 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 59,555,34 TL.sı alacaklı olduğu hesaplanmıştır. Davacı şirketin e-defter beratları görüldü, e-defler yevmiye kayıtlarının muhasebe ilke ve standartlarına uygun tutulduğu ve elektronik ortamda muhafaza edildiği, bu durumda incelenen 2016 ve 2017 yılına ait ticari defterlerin delil niteliği taşıdığı saptandığı, belirtilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 09.09.2022 tarihli bilirkişi raporu ile; Davacı ile davalı arasında bayilik sözleşmesinden kaynaklı cari hesap ilişkisinin bulunduğunun, davacı tarafından davalıya hitaben kaleme alınan cari hesap mutabakatı başlıklı belgede 31/12/2016 tarihi itibariyle 29.373,60 borç bakiyesi göründüğünün, imzalanıp gönderilmesinin, itiraz olması halinde hesap ekstresinin gönderilmesinin ve incelemelerle yardımcı olunacağının bahsedilmesi, fakat cevabına ilişkin herhangi bir bilgi yahut belgenin ibraz olunmadığının, taraflar arasında mutabakat metni akdedilmiş olsa dahi davalının iadesizlik ve taşıma primlerini yüksek tutmak amacıyla miktarı fazla gösterilerek fatura düzenlemesi ihtimalinde, bu alacak kalemlerine ilişkin talep bulunmanın mümkün olabileceğinin, dava dosyasına mübrez belgeler incelendiğinde davacı tarafından kesilen faturalara davalının itiraz edildiği yönünde herhangi bir belgeye bulunmadığının, bu sebeple faturanın içeriğinin hukuka uygun olduğunun ispat etmeninin davacının üzerinde olduğunun, davacı yan davalı yandan iadesizlik primi olarak 21.142,89 TL+%8 KDV 1.691,43 TL= 22.834,32 TL talep edebileceğinin, davacı yan davalı yandan taşıma prime olarak 29.507,83 TL+ %18 KDV 5,311,41 TL= 34.819,24 TL talep edebileceğinin, davacı yan davalı yandan TTK 1530 uyarınca 1.375,39 TL faiz talep edebileceğinin sonuç ve kanaatine ulaşıldığı, belirtilmiştir.
GEREKÇE: Dava, cari hesap ilişkisinden kaynaklı açılan itirazın iptali davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddede cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz. (YHGK 28.03.2018 tarih, 2017/19-1634 Esas ve 2018/633 Karar sayılı ilamı) Huzurdaki davada taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında bir borç ilişkisi bulunduğu görülmekle, cari hesap ilişkin şartlarının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür. İki tarafın (veya bir tarafın) gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır.
Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır ( 6100 sayılı HMK m.187/1). TMK 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir. HMK’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Kendisine ispat yükünün düştüğü taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Somut olayda, davacı taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında cari hesap ilişkisi bulunduğu ve bu kapsamda mal tesliminin yapıldığını iddia eden davacıda olduğu görülmekle, ticari ilişki karşılığı malların teslim edildiği davacı yanca ispatlanması halinde, bedelin ödendiği ya da varsa iadenin ise davalı yanca ispatlanması gerekecektir. Bu kapsamda uyuşmazlık kapsamında alacağın ödenip ödenmediği ile bedelin ticari kayıtlara nasıl işlendiği ve davacının alacaklı olup olmadığı hususunda tarafların ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelenmesine karar verilmiştir.
HMK’nun 222/3 maddesi; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.” hükmünü içermektedir. Bununla beraber Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/425 K. 2021/440 sayılı kararında; “Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatının gerektiği düzenlendiğinden, ticari defterlerin kesin delil olduğu anlaşılmaktadır.” şeklinde belirtildiği üzere HMK’nun 222’deki şartları oluştuğunda ticari defterlerin ispat gücü bakımından sahibi lehine kesin delil niteliği taşıdığı kabul edilecektir. Anlatılan kapsamda taraflarca ticari defter ve kayıtları bilirkişi incelemesi için dosyamıza ibraz edilmiştir.
Davalı yanın ticari defter ve kayıtlarının incelendiği 04.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda, davalının davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığı yönünde tespit yapılmış ise de; talimat Mahkemesince hazırlanan 08.07.2020 tarihli bilirkişi raporu ile 08.02.2022 tarihli bilirkişi raporunda davacının 59,555,34 TL alacaklı olduğu hesaplanmıştır.
Raporlar arasında farklılığın giderilmesi için Mahkememizce alınan 09.09.2022 tarihli bilirkişi heyet raporunda; taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında cari hesaba yönelik itiraz olması halinde hesap ekstresinin gönderilmesinin ve incelemelerle yardımcı olunacağının bahsedildiği, fakat cevabına ilişkin herhangi bir bilgi yahut belgenin ibraz olunmadığının, taraflar arasında mutabakat metni akdedilmiş olsa dahi davalının iadesizlik ve taşıma primlerini yüksek tutmak amacıyla miktarı fazla gösterilerek fatura düzenlemesi ihtimalinde, bu alacak kalemlerine ilişkin talep bulunmanın mümkün olabileceğinin, dava dosyasına mübrez belgeler incelendiğinde davacı tarafından kesilen faturalara davalının itiraz edildiği yönünde herhangi bir belgeye bulunmadığının, bu sebeple faturanın içeriğinin hukuka uygun olduğunun ispat etmeninin davacının üzerinde olduğunun, davacı yan davalı yandan iadesizlik primi olarak 21.142,89 TL+%8 KDV 1.691,43 TL= 22.834,32 TL talep edebileceğinin, davacı yan davalı yandan taşıma prime olarak 29.507,83 TL+ %18 KDV 5,311,41 TL= 34.819,24 TL talep edebileceğinin, belirtiliği anlaşılmaktadır.
Bilirkişi raporunda cari hesap sözleşmesi kapsamındaki alacak nedeniyle davacı yanca hazırlanan ve gönderilen faturalara davalı yanca itiraz edilmediği, bu kapsamda sonrasında yapılan itirazda ispat yükünün faturayı alan davalı da olduğu, ancak bilirkişi raporunda bu kısımda sehven “davacıda” olduğunun belirtildiği, raporun devamında, taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında cari hesaba yönelik itiraz olması halinde hesap ekstresinin gönderilmesinin ve incelemelerle yardımcı olunacağının bahsedildiği, fakat davalının cevabına ilişkin herhangi bir bilgi yahut belgenin ibraz olunmadığının, taraflar arasında mutabakat metni akdedilmiş olsa dahi davalının iadesizlik ve taşıma primlerini yüksek tutmak amacıyla miktarı fazla gösterilerek fatura düzenlemesi ihtimalinin bulunduğu, davacı tarafından kesilen faturalara davalının itiraz edildiği yönünde herhangi bir belgeye bulunmadığının, bu sebeple faturanın içeriğinin hukuka uygun olduğunun ispat etmeninin davalının üzerinde olduğu, anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne, dava konusu alacak yönünden ihtar ya da temerrüt bulunmadığından işlemiş faiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalının icra takibine haksız yere itirazda bulunması ve alacağın likit olması nedeni ile toplam alacağın % 20 oranında icra inkar tazminatının (İİK mad.67/2) davalıdan tahsilde tekerrür olmamak üzere alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;
1-Davanın tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla KISMEN KABULÜNE,
Davalının … 21.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 57.653,56 TL asıl alacak ile bu alacağa takip tarihi olan 30/10/2017 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek ticari avans faizi uygulanarak devamına, işleyen faiz talebinin REDDİNE,
2-İİK mad. 67/2 uyarınca alacak likit ve itiraz haksız olduğundan 57.653,56 TL alacağın %20’si olan 11.530,71 TL icra inkâr tazminatının tahsilde tekerrür olmamak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihi itibarıyla alınması gereken 3.938,31 TL harçtan peşin alınan 717,15 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 3.221,16‬ TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
4-Davacı duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar yönünden hesaplanan 9.224,57 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red olunan miktar yönünden hesaplanan 1.724,87 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 717,15 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 5,20 TL vekalet harcı, 4.100,00 TL bilirkişi ücreti, 1.799,00 TL tebligat posta gideri olmak üzere toplam 5.935,6‬0 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre takdiren 5.763,17 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/11/2022

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)