Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/714 E. 2021/304 K. 20.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/714 Esas
KARAR NO : 2021/304

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 28/06/2016
KARAR TARİHİ : 20/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle;…Şti … Bankası … Şubesinden kullanacağı 15.000.000 TL bedelli 36 ay taksitli kredi için müvekkili 16.04.2014 tarihinde kefil olduğunu, bu esnada banka yetkilisi ayrıca teminat olarak birde prosedür gereği bono istemesi üzerine banka şube yetkilisinin hazırladığı …’in keşide ettiği miktar ve vade tarihi yazılı olmayan bonoyu müvekkili ciro yapıp verdiğini, Müvekkilinin … Ltd şirketindeki hissesini devir ettikten sonra … şubesine giderek durumu bildirip belgeleri ibraz ettiği kefaleti alınan kredi ile bir ilgisinin kalmamasını istediği, şube personeli sorumluluğunun bittiğini sözlü olarak söylediğini, aradan seneler geçtikten sonra … 7.İcra Müdürlüğünün …e sayılı dosyasından gelen ödeme emri ile şok olduğunu, söz konusu kredinin teminatı olan ciro ettiği miktar ve vade tarihi yazılı olmayan keşidecisi … olan bonoya 225.000 TL bedel ve 04.04.2016 vade tarihi yazılarak protesto ettirdiği ve icraya konulduğunu, kredi kurumu olan davalı bankanın bonoya dayalı olarak kredi vermesinin hukuken mümkün olmaması, şirkete 16.04.2014 tarihinden sonra kullandırılan kredilerde müvekkilinin herhangi bir kefaletinin bulunmaması, kullandırılan 15.000.000 TL bedelli 36 ay vadeli taksitli kredi borcunun ödendiğinin beyan edilmesi nedeniyle davalılar herhangi bir borcunun tespit edilmesi zorunluluğu doğduğunu bu nedenle … 7.İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasından davalı Bankaya borcu bulunmadığının tespitine, davalı şirkete borcu olmadığının tespitine % 20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; davacının dava dilekçesinde bahsettiği genel kredi sözleşmesinin 15.000 TL değil 500.000 TL limitli olduğunu, belirli vade değil cari hesap şeklinde işlediğini, davacının kredilere kefil olması nedeniyle sorumluluğunun devam ettiğini, dava dilekçesinde kredinin geri ödenmesi maksadıyla tanzim edilip müvekkile ciro ve teslim edilen bononun kullanılan kredinin teminatı olarak verildiğini ileri sürmüşse de bunun doğru olmadığını, söz konusu senedin bir teminat senedi değil kambiyo senedi olan bono olduğunu, müvekkil bankanın bonoya dayalı olarak kredi vermesinin hukuken mümkün olmadığının ileri sürüldüğünü, genel kredi sözleşmesi kapsamında kredi kullandırıldığını, takibe konulan bononun kullanılan kredinin teminatı olarak verildiğini beyanla müvekkile karşı davacının sorumlu olduğu borç miktarının tespitine, kefalete, borca ve senet niteliğine ilişkin iddialar ile davacı tarafından yapılan tüm iddiaların reddine karar verilmesini, davacı aleyhine % 20 den az olmamak kaydıyla tazminata hükm edilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket yetkilisi cevap dilekçesinde özetle; şirketleri adına davalı … haznedar … şubesinden 15.000 TL bedelli 36 ay vadeli taksitli kredi talebinde bulunulduğunu, şirket hissedarlarının tamamının gelerek prosedürlerin yerine getirileceği bilgisi verilince 16.04.2014 tarihinde krediyi kullanmak üzere … ve …,… ile gidildiğini, imzaların atıldığını ayrıca prosedür gereği …’in keşide ettiği miktar ve vadesi yazılı olmayan bononun düzenlendiği, …’ın lehdar ve ciranta olduğunu, senedin bankada kaldığını, daha sonra …’ın şirketteki hisseyi devir edip ortaklıktan ve şirketten ayrıldığını, 16.04.2014 tarihinde kullandırılan kredi ile ilgisi olmayan başka kredilerin kullanıldığını, daha sonra miktar ve vade yazılı olmayan senedin 225.000 TL 04.04.2016 vade ile yazılarak protesto ettirildiği ve … 7.İcra Müdürlüğü … e sayılı dosyasında icra takibine konu olduğunu, Davalı Bankanın bonoya dayalı olarak kredi vermesinin hukuken mümkün olmadığını, şirkete 16.04.2014 tarihinden sonra kullandırılan kredilerde …’nın herhangi bir kefaleti olmadığını, … ya da …’den şirketin alacağı bulunmadığını, … ve şirketin imzalarının yer aldığı kredi sözleşmesi ile takibe konu bono üzerinde karbon testi yapıldığında her ikisinin de aynı yazıcından çıktığı aynı anda imzalandığı rakamların ve vade tarihinin sonradan yazıldığının ortaya çıkacağı belirtilerek davacının gerek şirkete gerekse diğer davalı bankaya borcu olmadığı iddiası doğru olduğundan davayı kabul ettiğini beyan etmiştir .
Mahkememizce tarafların bildirmiş olduğu deliller toplanmış, kredi sözleşmesi ve ilgili evraklar, icra dosyası, soruşturma dosyası, bilirkişi raporu dosyamız arasına alınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, icra dosyası kapsamında borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Somut olayda davacı taraf, davalı şirket tarafından diğer davalı banka nezdinde kullandırılan 16/04/2014 tarihli 15.000,00 TL miktarlı kredi için kefil olduğunu, teminat olarak banka personeli tarafından keşide edilen miktar ve vade tarihi yazılı olmayan bononun ciro edildiğini, şirket hissesinin devrinden sonra durumun davalı bankaya bildirildiğini, yıllar sonra ilgili bonoya 225.000,00 TL miktar ve 04/04/2016 vade tarihi yazılarak hakkında takip başlatıldığını, 16/04/2016 tarihinden sonra herhangi bir kefaletinin bulunmadığını, ilgili tarihli kredinin asıl borçlu davalı şirket tarafından ödendiğini, bu sebeple borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiş, davalı banka bahsi geçen kredi sözleşmesinin 15.000,00 TL değil, 500.000,00 TL limitli cari hesap şeklinde işleyen bir sözleşme olduğunu, davacının kendi el yazısıyla “iş bu kredi gereği kullandırılmış ve kullandırılacak olan kredilere kefil olduğumu beyan ederim” şeklinde imzasının bulunduğunu, bononun teminat senedi değil kambiyo senedi olan bono olduğunu, alınan kredilerin geri ödenmesi maksadıyla tanzim edilerek müvekkiline ciro ve teslim edildiğini, bankadan alınan kredinin geri ödenmesi maksadıyla verilen bononun vadesinde ödenmemesi nedeniyle dava konusu takibin başlatıldığını beyan ederek davanın reddini savunmuş, diğer davalı şirket ise cevap dilekçesi ile davayı kabul etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kefaletin geçerli olup olmadığı, yapılacak tespite göre davacının … 7. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyası kapsamında davalı bankaya borçlu olup olmadığı ve miktarı hususlarında toplanmaktadır.
Davaya konu … 7. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde, davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine 06/04/2016 tarihli Kambiyo Senetlerine Özgü icra takibinde bulunulduğu görülmüştür.
Takibe konu senedin, 16/04/2014 tanzim tarihli, 04/04/2016 vade tarihli, 225.000,00 TL bedelli, davacının lehtar ve ilk ciranta, …’in borçlu ve davalı şirketin son ciranta olduğu, senedin bankaya ciro edildiği anlaşılmıştır.
Davalı şirket ile davalı Banka arasında 16/04/2014 tarihinde 500.000,00 TL miktarında Genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı görülmüştür.
Tarafların bildirmiş oldukları delillerin toplanmasının ardından Mahkememizin 10/03/2017 tarihli ara kararı doğrultusunda dosyamız bankacı ve banka mevzutında uzman bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 27/02/2018 teslim tarihli raporda özetle;
“Davacının davalı şirketin 16.02.2011-22.05.2015 tarihleri arasında Ortağı ve şirket Müdürü olduğu,
22.05.2015 tarihinde hissesini dava dışı …’e devir etmek suretiyle ortaklıktan ayrıldığı,
Davalı şirketin 16.04.2014 tarihinde davalı Banka ile kredi ilişkisine girdiği, davalı şirket ile davalı Banka arasında 500.000 TL.lık Genel Kredi sözleşmesi imzaladığı, söz konusu sözleşmeyi davacı … ile dava dışı …’in’in müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları,
Davalı şirketin 16.04.2014 tarihinde 36 ay vadeli aylık % 1,49 faizle 550,43 TL sabit taksitle 15.000,00 TL taksitli ticari kredi kullandığı,
Davacının şirket ortaklığından 22.05.2015 tarihinde ayrıldığını bankaya yazılı olarak ilettiğine ilişkin bir belge görülmediği,
Davalı şirketin davacının ortaklıktan ayrılana kadar toplam limiti 120.000,00 TL olan üç adet taksitli kredi daha kullandığı, davacı ortaklıktan ayrıldıktan sonra 17.09.2015 tarihinde 40.000 TL limitli taksitli kredi kullandığı,
Davacının imzalamış olduğu sözleşmede davalı şirketin doğmuş ve doğacak borçlarına karşılık 500.000,00 TL limitle kefalet imzası atmış olduğu, sözleşmede kefaletin herhangi bir süresi ve sadece 16.04.2014 tarihinde kullandırılan 15.000,00 TL.lık taksitli krediye ilişkin olduğuna ilişkin herhangi bir yazılı itiraz ve/veya şerh olmadığı,
Davalı Bankanın davalı şirketten takip tarihinde taksitli krediler ve kredili mevduat hesabından dolayı faizsiz olarak toplam 154.088,35 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, dolayısıyla davacının da söz konusu kredilere müşterek borçlu ve müteselsil kefil olması nedeniyle borçtan sorumlu olduğu” yönünde görüş ve tespitlerde bulunulmuştur.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapora gelen itirazlar üzerine Mahkememizin 23/03/2018 tarihli ara kararı doğrultusunda dosyamız ek rapor hazırlanmak üzere bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 21/06/2018 teslim tarihli ek raporda özetle;
“Kök raporda, incelendiği ve değerlendirdiği gibi davacının davalı şirketin 16.02.2011-22.05.2015 tarihleri arasında Ortağı ve şirket Müdürü olduğu,
22.05.2015 tarihinde hissesini dava dışı …’e devir etmek suretiyle ortaklıktan ayrıldığı,
Davalı şirketin 16.04.2014 tarihinde davalı Banka ile kredi ilişkisine girdiği, davalı şirket ile davalı Banka arasında 500.000 TL.lık Genel Kredi sözleşmesi imzaladığı, söz konusu sözleşmeyi davacı … ile dava dışı …’in’in müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları,
Davalı şirketin 16.04.2014 tarihinde 36 ay vadeli aylık % 1,49 faizle 550,43 TL sabit taksitle 15.000,00 TL taksitli ticari kredi kullandığı,
Davacının şirket ortaklığından 22.05.2015 tarihinde ayrıldığını bankaya yazılı olarak ilettiğine ilişkin bir belge görülmediği,
Davalı şirketin davacının ortaklıktan ayrılana kadar toplam limiti 120.000,00 TL olan üç adet taksitli kredi daha kullandığı, davacı ortaklıktan ayrıldıktan sonra 17.09.2015 tarihinde 40.000 TL limitli taksitli kredi kullandığı,
Davalı Bankadan verilen yetki doğrultusunda istenen belgeler sonucu takip tarihinde davalı Şirketin faizsiz olarak toplam 176.862,69 TL nakdi kredi borcu ile iade edilmeyen çek yapraklarından dolayı toplam 27.090,00 TL olmak üzere toplam borcunun 203.952,69 TL olarak hesaplandığı, dolayısıyla davacının da söz konusu kredilere müşterek borçlu ve müteselsil kefil olması nedeniyle toplam 203.952,69 TL. davalı Banka alacağından sorumlu olduğu,
Davacının kredilere esas olarak alınan 16.04.2014 tarihli 500.000 TL.lık Genel Kredi sözleşmesindeki, “500.000 TL” rakamın, “beşyüzbin Türk Lirası” yazısının “16.04.2014” tarihin ilişkin yazıların kendisi tarafından yazılmadığı ve sonradan iade edildiği dolayısıyla kefalet sözleşmesinin geçerli olup olmadığının tespiti için grafolojik inceleme yapılmasına ilişkin talebinin Mahkemenin takdirinde olduğu, Ancak Sözleşme bedelinin 500.000 TL olduğu dikkate alındığında davacının bu tutarda kefil olduğunun anlaşılması gerektiği, ancak bu konudaki nihai kararın Muhterem Mahkemeye ait olduğu” yönünde görüş ve tespitlerde bulunulmuştur.
Bilirkişi ek raporuna gelen itirazlar üzerine Mahkememizin 23/11/2018 tarihli ara kararı doğrultusunda dosyamız yeniden ek rapor hazırlanmak üzere bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 14/01/2019 teslim tarihli 2. ek raporda özetle;
“Önceki ek raporda davacının sorumluluk tutarına kredi kartı riski de ilave edilmişse de kredi kartı riskinden davacının sorumluluğunun olmadığı anlaşılmış olup, diğer kredilerle ilgili taleplerin davacıya gönderilen ihtarnamelerde de yer aldığı, dolayısıyla davacının dava tarihinde Banka alacağı toplamı 193.808,35 TL den kefaletinden dolayı sorumlu olduğu,
Kefalet limiti ve takibe konu senet ile ilgili hususlarda yapılan tespitlerimizde herhangi bir değişiklik olmadığı” yönünde görüş ve tespitlerde bulunulmuştur.
Davacı tarafın sözleşmenin kefalet bölümünde yer alan “500.000 TL” rakamını, “beşyüzbin türklirası” yazısını ve “16/04/2014” tarihini kendisinin yazmadığını, bilgisi ve onayı dışında yazıldığını iddia etmesi nedeniyle Mahkememizin 20/12/2019 tarihli ara kararı doğrultusunda, taraflar arasında 16/04/2014 tarihinde düzenlenen Genel Kredi Sözleşmesinin 50.sayfasındaki müşterek ve müteselsil kefil … bölümündeki kefalet limiti 500.000 TL (yazıyla beşyüzbin Türk Lirası) ve 16/04/2014 tarihinin … eli ürünü olup olmadığı hususunda rapor düzenlenmesi için dosyamız İstanbul ATK ya gönderilmiş, ATK Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından hazırlanan 14/10/2020 tarihli raporda özetle;
“İnceleme konusu sözleşmenin 50. sayfasında “500.000 TL”, “Beşyüzbin türk lirası” ve “16.04.2014” yazıları ile …’nın mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından, söz konusu yazıların mevcut mukayese yazılarına kıyasla …’nın eli ürünü olmadığı” yönünde tespitte bulunulmuştur.
Taraflarca imza edilen kredi sözleşmesinin 2014 tarihli olduğu görüldüğünden dava konusu uyuşmazlığa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun kefalet sözleşmesini düzenleyen hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. TBK’nın 583/1.maddesinde kefalet sözleşmesinin şekli, “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Anılan hükme göre kefalet sözleşmesinde kefilin kefalet tarihi, sorumlu olduğu azami miktar ile müteselsil kefaleti kabul ettiğini kendi el yazısı ile yazıp imzalaması gerekmekte, aksi halde kefaletin geçersiz olduğu kabul edilmektedir.
Davaya son veren taraf işlemlerinden olan davayı kabul ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 309/2.maddesinde “Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.” ve 311.maddesinde “Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olayda, takip konusu senedin kredi sözleşmesi kapsamında teminat oluşturmak üzere düzenlendiği, davalı bankanın cevap dilekçesinde de bankadan alınan kredinin geri ödenmesi maksadıyla verilen bononun vadesinde ödenmemesi nedeniyle dava konusu takibin başlatıldığının beyan edildiği, ancak davacı ile davalı banka arasında düzenlenen kefalet sözleşmesinde, davacının kefil sıfatıyla imzası bulunmakta ise de kefil olunan miktarın ve kefalet tarihinin kefilin kendi el yazısıyla yazılıp imzalanmadığı, dolayısıyla sözleşmenin kefil olan davacı açısından geçersiz olduğu, davalı bankanın kefil olarak müteselsil sorumluluğunun bulunduğundan bahisle teminat oluşturmak üzere düzenlenen takip konusu senet kapsamında ödenmeyen kredi borcu nedeniyle davacıdan alacak talebinde bulunmasının mümkün olmadığı, davacının iddiasında ve davasında haklı olduğu, davalının kefalette usulüne uygun olarak kefilin imzasının olmadığını bilmesine rağmen davacı hakkında takip yaptığı, kötü niyetli olduğu kanaatine varıldığı, diğer davalı şirketin de davayı kabul ettiğine yönelik beyanlarını sunduğu anlaşıldığından davanın kabulü ile davacının … 7 İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası kapsamında davalılara borçlu olmadığının tespitine, davacının kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile % 20 oranında tazminatın davalı bankadan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın kabulü ile davacının … 7 İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası kapsamında davalılara borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile % 20 oranında tazminatın davalı bankadan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihine göre alınması gereken 14.674,03 TL harçtan peşin alınan 3.668,51 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.005,52 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı duruşmalarda kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 23.487,07 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan toplam: 5.274,21 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
7-Davalılar tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı … Bankası vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı şirket vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı.20/04/2021

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)

MASRAF BEYANI
3.697,71 TL Harç Masrafı
1.200,00 TL Bilirkişi Ücreti
376,50 TL tebligat ve müzekkere gideri
TOPLAM : 5.274,21 TL