Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/532 E. 2018/619 K. 11.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/532 Esas
KARAR NO : 2018/619

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 13/05/2016
KARAR TARİHİ : 11/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle;… sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile … Gümrük Müdürlüğü Sahası içinde … istikametine doğru seyir halinde iken 4-5 nolu peronlara yaklaşık 100 metre kala direksiyon hakimiyetini kaybederek önce … plakalı aracın sol ön köşe kısımlarına çarptığını, … plakalı aracın … plakalı dorsesi ile birlikte dorsenin arkasında yaya olarak duran …’e çarpması sonucu meydana gelen kazada müvekkillerinin desteği olan …’in vefat ettiğini, meydana gelen kazada sürücü … ‘ün asli kusurlu bulunduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere uzman bilirkişiler tarafından hesaplandığından fazla çıkması halinde arttırılmak üzere 6100 sayılı yasanın 107. maddesine göre belirlenecek maddi tazminata davalı sigorta şirketinin temerrüt tarihinden itibaren işletilecek temerrüt faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; ödeme tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde dava açılmaması halinde hak düşürücü süre dolmuş olduğunu, davacı yana tespit edilen toplam 107.176,00 TL tazminatın 04.08.2010 tarihinde ödenip ve davacı tarafından müvvekkili kurum 16.02.2010 tarihli kaza ile ilgili olarak başkaca bir alacakları kalmadığı belirtilerek kesin ve dönüşümsüz olarak ibra edildiğini, yapılan ödeme tarihinin 04.08.2010 tarihli olmakla işbu ödemeden ve davacının davalı tarafına verdiği ibranameden sonra 2 yıl geçtiğini, bu sürenin davacının dava açmak hakkı hak düşürücü süre olan 2 yıla tekabül edip düştüğünü, bu nedenle davacının davasının ön inceleme duruşmasında usülden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
… 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının sureti getirtilip dosya arasına konulmuştur.
Mahkememizin 06/06/2017 tarihli ara kararı gereğince dosya kusur bilirkişisi ve aktüer bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 05/02/2018 teslim tarihli raporda özetle; Delillerin ve hukuki durumların takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere; 16.02.2010 tarihinde meydana gelen trafik kazasında;1-Trafik poliçesi bulunmayan aracın sürücüsü … olayda % 100 (yüzde yüz) oranında kusurludur. 2-Davacılar murisi yaya … olayda kusursuzdur. 3-Davalının %100 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre olayda vefat eden … ’in geride kalan hak sahipleri; a)Davacı Eş …’in destekten yoksun kalma sebebiyle bakiye maddi zararının = 34.073,23 TL .,b)Davacı Kızı …’in destekten yoksun kalma sebebiyle bakiye maddi zararının = 43.571,03 TL .,c)Davacı Kızı …’in destekten yoksun kalma sebebiyle bakiye maddi zararının = 16.878,83 TL., d)Davacı Kızı …’in destekten yoksun kalma sebebiyle bakiye maddi zararının = 11.212,74 TL, e)Davacı Oğlu …’in destekten yoksun kalma sebebiyle bakiye maddi zararının = 6.565,95 TL. olduğu, (TOPLAM = 112.301,79 TL), 4-Davacıların bakiye maddi zarar toplamı; davalının daha önce yapmış olduğu ödemenin tenzilinden sonra poliçeye göre bakiye sorumluluk limiti olan 42.824,00 TL.yi aştığından, davalının 42.824,00 TL bakiye poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu olacağı ve bu tutarın her bir hak sahibinin payına isabet eden tutarlarının aşağıdaki gibi; Hak sahipleri Bakiye Poliçe Limiti İle Sınırlı Olarak Talep Edilebilir Zarar Tutarı,5-Başvuru tarihine göre davalı bakımından temerrüt tarihi 20.07.2010 olarak belirlenmiş olup, dava dilekçesinde faiz cinsinin belirtilmediği yönünde görüş ve kanaatte bulunmuşlardır.
Bilirkişi raporu davacı vekiline ve davalı vekiline HMK 281 ve 186 madde meşruatlı davetiye ile tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili tarafından ibraz edilen harçlandırılmış ıslah dilekçesinde özetle; 05/02/2018 tarihli bilirkişi raporuna göre eş … için 12.993,13 TL, çocuk … için 16.614,92 TL, çocuk … için 6.436,40 TL, çocuk … için 4.275,75 TL, çocuk … için 2.503,79 TL olmak üzere toplam 42.824,00 TL’ye ıslah ettiğini beyan etmiştir.
Davacı vekilinin ıslah dilekçesinin davalı vekiline tebliğe çıktığı,tebliğ edilerek parçasının döndüğü görülmüştür.
Davalı vekili ıslah dilekçesine karşı uyaptan e-imzalı olarak gönderdiği 20/04/2018 tarihli dilekçesinde özetle; Kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen yabancı plakalı aracın sigortasının olmaması sebebiyle müvekkili kurumun herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, zira … Hesabı zorunlu sigorta poliçelerini yaptırmayan Türk plakalı araçlarla ilgili teminat verdiğini, aksi düşünce halinde T.C öz kaynaklı sermayesi ve T.C vatandaşlarından toplanan primler ile yabancı ülke plakalı aracın sorumluluğunu yüklenmek kanunun ve poliçenin amaç ve ruhuna aykırı olduğunu, kaldı ki yabancı plakalı aracın yeşil kart sigortasının bulunduğunun tespit edilmesi halinde ise tazminatın yeşil kart sigorta poliçesi kapsamında karşılanması gerektiğinden husumetin müvekkili kuruma değil, Türkiye Motorlu Taşıtlar Bürosu‘na yöneltilmesi gerektiğini, ödeme tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde dava açılmaması halinde hak düşürücü sürenin dolmuş olacağını, davacı yana tespit edilen toplam 107.176,00 TL tazminatın 04.08.2010 tarihinde ödendiğini ve davacı tarafından müvekkili kuruma 16.02.2010 tarihli kaza ile ilgili olarak başkaca bir hak ve alacakları kalmadığı belirtilerek kesin ve dönüşümsüz olarak ibra edildiğini, yapılan ödeme tarihi 04.08.2010 tarihli olmakla işbu ödemeden ve davacının taraflarına vermiş olduğu ibranameden sonra 2 yıl geçmiş olup bu bakımdan davacının dava açmak hakkı hak düşürücü süre olan 2 yıl geçmekle düştüğünü, bu bakımdan mahkemece yapılması gereken hak düşürücü sürenin geçmesi sebebi ile davacının davasının usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN: Dava trafik kazasından kaynaklı destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda; 16.02.2010 günü saat 22.50 sıralarında sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı kamyon ile … Gümrük Müdürlüğü Sahası içinde … istikametine doğru seyrederken, 4-5 no’u peronlara yaklaşması sırasında aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek önce … plaka sayılı aracın ön köşe kısmına çarpmış, daha sonra duramayıp … plaka sayılı aracın arkasına çarparken bu aracın da arkasında bulunan davacılar murisi yaya …’e çarparak araçların hasar görmesine ve yayanın ölümüne neden olmuştur. Kazaya karışan aracın plakasının sahte olması nedeni ile davacılar tarafından uğradıkları zararın tazmini için davalı Güvece Hesabı aleyhine iş bu dava açılmıştır.
Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K’nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Yargıtay 17 Hukuk Dairesi’nin 20/05/2014 tarih ve 2013/6382 Esas, 2014/7900 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere KTK’nun 111. maddesi uyarınca tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece res’en dikkate alınması gerekir.
Somut olayda; olay nedeniyle davalı tarafından davacıya poliçe hükümleri gereğince ödeme yapılmış ve taraflar arasında 29.07.2010 tarihli ibraname imzalanmıştır. Eldeki davanın 13/05/2016 tarihinde açılmış olmasına göre, KTK 111. maddede öngörülen 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçirildiği anlaşılmaktadır. Davalı süresinde verdiği cevap dilekçesinde zaman aşımı definde bulunmuştur. KTK 111. maddesi uyarınca ödemenin (ibranın) yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde ibranın iptali için dava açılmadığından davacıların Müteveffa …’in ölümü nedeni ile açtıkları destekten yoksun kalma tazminat davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 758,81 TL( Peşin Harç +Islah Harcı ) harçtan mahsubu ile bakiye 722,91 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Davalı kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 5.060,64 TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Davacılar tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
Dair verilen karar davacılar vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 11/05/2018

Katip

Hakim