Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/464 E. 2018/575 K. 30.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/464 Esas
KARAR NO : 2018/575

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/04/2016
KARAR TARİHİ : 30/04/2018

İstanbul 11.Tüketici Mahkemesinin 07/03/2016 tarih 2016/383 esas 2016/729 Karar sayılı dosyasında görevsizlik kararı verilerek dosyası mahkememize gönderilmiş ve mahkememiz 2016/464 esasına kaydı yapılmış olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA VE TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı banka tarafından müvekkil aleyhine … 6,İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosya ile dava dışı şirketin kullandığı krediye ilişkin olarak müşterek kefil sıfatıyla takip başlatıldığını, davacının dava dışı banka asıl borçlusu şirkete 2012 yılında ortak olduğunu, ortaklık sonrasında 01.06.2012 tarihinde şirket ile banka arasında Ek Genel Kredi Sözleşmesine kefil olarak imza attığını, kefalet sözleşmesiyle belirli muayyen bir miktar için belirli bir dönemde kefil olduğunu, kefilin sorumluluğunun ancak kefaletini üstlendiği sözleşmeye dayalı olarak krediden doğacağını, ancak bankaca takip konusu yapılan bir borcun dava dışı borçlu şirketin daha önce Ek Genel Kredi Sözleşmesinden önce aldığı krediye ilişkin olduğunu, bankaca gönderilen hesap ekstresi ve dava devamında bankadan alınan belgelerle de sabit olacağı üzere söz konusu kredinin, GKS ve kefalet sözleşmesinden çok daha önce alındığını ve bankanın iddiasının aksine şirket kayıtlarına göre ödendiğini, davalı şirketin daha öncesinde borçlandığı ancak ödenmediği iddia edilen devreden kredi bakiyesi için sonrasında kefil olunan Ek GKS kullanılarak müvekkil aleyhine takip yapılmasının kefaletin belirlilik ilkesine aykırı olduğunu, müvekkilinin ancak kefil olduğu sözleşmeye dayanılarak kullandırılan krediden dolayı sorumluluk altına girmeyi taahhüt ettiğini ileri sürerek davacının borçlu olmağının tespiti ile söz konusu takibin iptaline ve vekâlet ücret ile yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil banka ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında akdedilen sadece bir adet Genel Kredi Sözleşmesi olduğunu, bu sözleşme 01.06.2012 tarih ve 25,000,00 TL bedelli olup, davacı … ‘un sözleşmenin kefalet bölümünde açık imzası bulunduğunu, bu nedenle davacının kullandırılan kredinin temelini oluşturan 01.06.2012 tarih ve 25.000,00 TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesi haricinde başkaca ek sözleşme bulunduğu ve takibe konu kredinin de kefalet sözleşmesinden daha önce kullandırıldığı yönünde iddiasının yersiz olduğunu, bununla birlikte davacının dilekçesinin 4 nolu bendinde, ihtarnamenin ekinde hesap ekstresinde yer alan “Devir bakiyesi” ibaresini kredinin önceden çekildiği şeklinde yorumlayarak kredinin temelini başka bir sözleşmeye dayandırmaya çalıştığını, ihtarnamedeki hesap ekstresinde yer alan devir bakiyesinin anlamının, kullandırılan kredinin feri ödemelerinde borçlunun temerrüde düşmesinden sonra kredinin banka nezdinde açılan sorunlu kredi hesabına aktarılması olduğunu, ekte sundukları davaya konu … nolu krediye ait hesap hareketlerinden de görüleceği üzere, söz konusu kredinin kullandırıldığı tarihin 05.06.2012 tarih olup, sorunlu kredi hesabına aktarılma tarihinin de 23.03.2013 tarihi olduğunu, bu sebeple aksi yöndeki iddiaların yersiz olduğunu, davacının kefil sıfatı ile akdedildiği GKS nin tarihinin ve davacının imzasının sözleşmedeki imzasının açık ve net olduğunu, keza davacı aleyhinde başlatılan icra takibi 17.05.2013 tarihli olup kendisine ödeme emri tebliğ edildikten sonra takibe itiraz etmeyerek sessiz kaldığını, kesinleşen takip üzerine davacı adına kayıtlı taşınmazın icra satışı işlemlerine başlatıldığı tarihte işbu menfi tespit davası açıldığını beyan ederek haksız davanın reddi ile, davacının dava değerinin %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
… 6. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası, bilirkişi incelemesi sonucu alınan raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ KABUL VE GEREKÇE:
Davacı tarafından açılan dava, İİK 72. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı borçlu ile davalı banka arasındaki kredi ilişkisinde 01/06/2012 tarihinde düzenlenen genel kredi sözleşmesi nedeniyle davacının davalı bankaya … 6. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasından takip edilen miktarda borçlu olup olmadığı hususlarındadır.
İlgili … 6. İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra takibi dosyasının incelenmesinde, davalı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 17/05/2013 tarihinde, cari hesap alacağına dayalı olarak 13.257,22 TL ana para, 64,04 TL faiz, 2.458,11 TL temerrüt faizi, 122,91 TL BSMV olmak üzere toplam 15.902,28 TL nin takip tarihinden itibaren asıl alacak üzerinden işleyecek %75 akdi faize göre kademeli olarak hesaplanacak temerrüt faizi, BSMV, takip masraf ve icra vekalet ücretiyle birlikte borçlulardan müştereken ve müteselsilen tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır,
Deliller toplandıktan sonra dosya bankacı bilirkişi …’ya tevdi edilmiş olup bilirkişi tarafından ibraz edilen 26/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalı bankanın … Şubesi ile dava dışı … Ltd. Şti arasında Genel Kredi Sözleşmesi imzalatarak muhtelif krediler kullandırıldığını, davacı … ve dava dışı …’in müşterek borçlu ve müteselsil kefiller olduklarını, kefillerin kefalet limitinin 25,000,00 TL olduğunu, heriki kefilin müşterek borçlu ve müteselsil kefalet imzalarının mevcut olduğunu, dava dışı asıl borçluya sözleşmeye istinaden 05.06.2012 tarihinde davacı bankanın destek kredi hesabı açılarak kullandırılmakla borç ilişkisinin doğduğunu, Sözleşmenin 43.1. maddesi gereğince davalı bankanın ibraz edilen kredi ticari defter ve kayıtlarının esas alındığını, Sözleşmenin “Kefalet” başlıklı 41.1.maddesinde kefillerin sorumluluğunun çok geniş anlamda düzenlenmiş olduğunu, hatta kefilin B.K. 493 ve 494 maddelerine göre kefaletten kurtulma talebinde bulunamayacağının dahi peşinen kabul ve taahhüt edilmiş olduğu gibi, B.K. 490 ve 502 maddeleri ile İİK 295. maddesinin tanıdığı haklardan vazgeçildiğinin de peşinen kefillerce kabul ve taahhüt edildiğini, bu nedenle davalı bankanın borçluları ayrı, ayrı veya birlikte takip ve dava hakkının mevcut olduğunu, davalı banka tarafından, dava dışı kredi borçlusu, diğer kefil ve davacı …’a 13,281,87 TL’nin işbu ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 24 saat içinde ödenmesinin aksi takdirde yasal yollara başvurulacağının ihtar ve ihbar edildiğini, ihtarnamenin, dava dışı asıl borçlu ve davacıya 15.02.2013 tarihinde tebliğ edildiğini, tebliğ tarihine göre dava dışı asil borçlu ve davacının 17.02.2013 tarihinde temerrüde düştüklerini, 701 7826459 nolu Destek Kredisinin 13.257,22 TL, işlemiş faiz ve ferilerinin 24,65 TL toplamı 13.28137 TL olduğunu, davacı bankanın uyguladığı yıllık %36, akdi faiz üzerinden, temerrüt tarihine kadar faiz ve sözleşmeye göre de faizin %5 gider vergisi talep yetkisi bulunduğunu, Sözleşme maddelerine göre davalı bankaya temerrüt faizini günün şartlarına göre tayin ve tespit yetkisi verildiğini, şüphesiz davacı bankanın bu yetkisinin TMK’nun ilgili hükümleri kapsamındaki iyi niyet kurallarına uygun olarak kullanılması gerektiğini, faiz genel mektubuna göre davalı bankanın ticari kredilere uyguladığı en yüksek kredi faiz oranının %50 fazlası oranında temerrüt faizi uygulanacağının belirtildiğini, buna göre; 6098 sayılı TBK kapsamında öngörülen temerrüt faizine ilişkin emredici hüküm, bankanın sözleşmeye dayalı temerrüt faizi istemine aykırılık oluşturmadığından, sözleşmeye göre belirlenen temerrüt faizinin esas alındığını, bu hüküm gereğince, davalı bankanın, mevzuat gereğince dosyaya sunulan ve 22.03.2013 tarih ve 59 sayılı T. C. Merkez Bankası’na bildirilen faiz oranları genelgeleri ile deklere edilen en yüksek kredi faiz oranı %60 olup bunun sözleşmeye göre %50 fazlası (60×1.5=) %90 temerrüt faizi talep etme yetkisi bulunmasına rağmen davalı bankanın takip talebinde %75 temerrüt faizi talebi ile bağlı olduğunu, davalı bankanın faizden doğan mali yükümlülükleri (yani gider vergisi ve benzerini) de talep edebileceğini, davalı bankanın İstanbul 6.İcra Müdürlüğü nezdinde başlatılan 2013/11811 E sayılı takip dosyasından dolayı 13.257,22 TL asıl alacak, 64,04 TL akdi faiz ve BSMV, 2.458,11 TL temerrüt faizi ve 122,91 TL faizin %5 gider vergisi olmak üzere 15.902,28 TL olarak takibin devamı gerektiğini beyan etmiştir.
Davacı vekili gerek dava dilekçesinde gerekse itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü, birden fazla genel kredi sözleşmesi düzenlediği, müvekkilinin en son tanzim edilen Ek Genel Kredi Sözleşmesinde imzasının bulunduğu, söz konusu kredinin sözleşme tarihinden önce kullandırıldığı, bu suretle müvekkilinin kefaletinin bulunmadığı itirazları bilirkişi tarafından irdelenmiştir. Şöyleki:
Davalı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında süreye tabi olmayan, süresiz tek bir genel kredi sözleşmesi imzalanmıştır, İş bu sözleşmede davacı Şener Hakan Coşkun’un 25.000,00 TL toplam limitle genel kredi sözleşmesinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil imzaları bulunmaktadır. Davalı bankaca, dosyaya sunulan davaya konu kredi hesabının ekstresinden kredinin taraflar arasında imzalanan sözleşme tarihinden sonra kullandırılmış olduğu gözlenmiş olup davacı vekilinin bu yöndeki itirazları yerinde bulunmamıştır. Kefil davacı, dava dışı asıl borçlu firmaya kullandırılmış tüm kredilere, yukarıda belirlenen limitle kefil olmuştur. Kefaletlerine ilişkin bir sınırlama (süre veya belirli bir krediye münhasır kılınmış olma vs.) söz konusu değildir. Dava konusu kredi ilişkisinin dava dışı kredi borçlusu ve müteselsil kefiller arasında imzalanan kredi sözleşmeleri ile aralıksız olarak hesabı kat edildiği tarihine kadar devam ettiği, davalı banka ile dava dışı kredi borçlusu arasında devam eden bir kredi ilişkisi olduğu gözlenmektedir. Ayrıca, davacı tarafından bu süreç içersinde, dava dışı asıl borçlu firmaya kullandırılan kredi için kefaletinin bulunmadığını bildirir bir ihtar yada kefaletten vaçgeçtiğine dair yazılı beyana rastlanılmamıştır. Kaldı ki, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E.2002/19-866 K.2002/845 23.10.2002 tarihli karar da, kredi borcunun herhangi bir tarihte sıfırlanmış olmasının, tek başına kredi sözleşmesini sona erdirmediği yönündedir. Davacı vekili tarafından iddia edildiği gibi bu sözleşmeden doğan kefaletin sona erdiği iddiası yerinde değildir. Zira, bankalar müşterileriyle olan kredi ilişkilerinde 2 tip kredi sözleşmesi düzenlenmektedirler. Bunlardan ilki, belli bir krediye münhasır sözleşmeler olup, bunlara örnek olarak, Konut kredileri Sözleşmeleri, Taksitli Tüketici Kredileri Sözleşmeleri, belli bir araca hasredilmiş Taşıt Kredisi Sözleşmeleri, belli bir ihracata hasredilmiş İhracat Kredi Sözleşmeleri, Orta Vadeli İşletme ve Yatırım Kredisi Sözleşmeleri örnek gösterilebilir. Bu sözleşmelerin ortak özelliği, belli bir kredi için düzenlenmiş oldukları açık seçik sözleşme metninde belirli olup, bu kredi ödenip bitmekle, bu sözleşmeler de kendiliğinden ortadan kalkar ve artık bu sözleşmelere dayalı olarak aynı miktalı da olsa yeni bir kredi kullandırılamaz ve böylelikle de bu tür sözleşmelere verilen kefaletler de, kredinin ödenmesi ile son bulur. İkinci tür sözleşmeler ise, öğretide Çerçeve Sözleşmeler diye tabir edilen Genel Kredi Sözleşmeleridir ki, bu sözleşmeler belli bir krediye hasredilerek özelleştirilmiş sözleşmeler olmadıklarından, bu sözleşmelere göre açılıp kullanırdan krediler defalarca kapatılıp, yeniden açılsalar da, bu sözleşmeler geçerliliklerini devam ettirirler, bu sebeple de bu tür sözleşmelere verilen kefaletler de, bu sözleşmeye bağlı krediler ödenerek bitse bile, yeniden kullandırılan krediler için de yeniden teminat teşkil ederler. Davacının imzaladığı sözleşme belli bir krediye hasredilmiş özel kredi sözleşmesi olmayıp, Genel Kredi Sözleşmesi olduğundan, bu sözleşme ile kullandırılan kredi kapandı, kefalet de sona erdi gibi bir düşünce geçerli değildir, yeniden sözleşmeler alınmış olması da buradaki kefaleti ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla, kefil davacının, dava dışı asıl borçlu firmaya kullandırılmış tüm kredilere 25,000,00 TL limitli kefaletine ilişkin bir sınırlama olmaksızın davaya konu (destek kredi hesabı) kredisinden kaynaklanan borçların tamamından sorumluğunun bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamına uygun, ayrıntılı, açıklayıcı, hükme esas almaya elverişli bilirkişi raporu çerçevesinde, dava dışı borçlu ile davalı banka arasındaki kredi ilişkisinde 01/06/2012 tarihinde düzenlenen genel kredi sözleşmesi nedeniyle davacının davalı bankaya … 6. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasından takip edilen miktarda borçlu olduğu anlaşılmış, davanın reddine, icra takibi durdurulmadığından davacının alacağına kavuşmakta geç kalmadığı ve zarara uğramadığı kabul edilerek davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektirici nedenlere göre;.
1-Davanın Reddine,
2-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3-Harçlar Kanununca alınması gerekli 35,90 TL ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 2.180,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avanslarının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/04/2018

Katip

Hakim