Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/449 E. 2018/1188 K. 12.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/449 Esas
KARAR NO : 2018/1188

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/04/2016
KARAR TARİHİ : 12/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA VE TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin enerji/elektrik üretimi alanında faaliyet gösterdiğini, bu faaliyeti kapsamında, … ili … ilçesinde kurulu termik santralde elektrik üretimi yaptığını, anılan santraldeki kireç öğütme tesisinin faaliyete geçmesi için davalı ile sözleşme akdedildiğini, sözleşmeye göre müvekkilinin iş sahibi, davalının yüklenici/taşeron olduğunu, davalının sözleşme konusu iş ile ilgili SGK primlerini ve sair vergileri bizzat ödemekle yükümlü olduğunu ancak bu yükümlülüğünü yerine getirmediğinden müvekkilinin zarara uğradığını, ve zararın tazmini için davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini, müvekkilinin, Bolu ilinde yürüttüğü faaliyetlerinde SGK primi teşvikinden faydalanma imkanı olduğunu, söz konusu teşvikten faydalanabilmenin şartının, müvekkili şirketin ve dolayısıyla müvekkili şirket için işi üstlenen taşeron şirketlerin, SGK’ya prim ve vergi borcunun bulunmaması olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme gereği anılan borçlardan davalının sorumlu olduğunu, ancak bu sorumluluğuna aykırı davrandığından müvekkilinin teşvikten yararlanamadığını, bu nedenle davalının, sözleşmeye aykırı tutumundan doğan müvekkil zararını gidermekle yükümlü olduğunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 81/(ı) maddesinin; Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel sektör işverenlerinin, bu maddenin birinci fıkrasının (a} bendine göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanır. İşveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şarttır.” hükmünü içerdiğini, anılan hükümde, işverene beş puanlık indirim imkanı verilerek, yükümlülerin, primlerini yasal süresi içerisinde ödemesi teşvik edildiğini, söz konusu indirimden faydalanabilmek için gerekli şartların, işçilerin aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde SGK’ya verilmesi ve hazinenin karşılamadığı işveren hissesi ile sigortalı hissesine tekabül eden sigorta primlerinin yasal süresi içinde ödenmesi ve prim borcunun bulunmaması olduğunu, müvekkilinin Bolu ilinde yürüttüğü faaliyetlerinde davalının, taşeron olarak görev yaptığını, buna istinaden, 5510 sayılı kanunun 12/1. maddesi uyarınca, davalının da işveren sayıldığının izahtan vareste olduğunu, ayrıca müvekkilinin ana işveren olduğundan, taşeron olan davalının, 5510 sayılı kanunun 11/8. maddesi gereği müvekkilinin sigorta numarası altında kayıt altına alındığını, dolayısıyla davalının prim ve vergi borcu olması halinde, bu borç kaydının müvekkilinin de sorumluluğunda gözüktüğünü, 5510 sayılı kanunun; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişiye alt işveren denir. Sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur” şeklindeki 12/6. maddesi gereği de anılan kanunun işverene yüklediği sorumluluklardan alt işveren (davalı) ile asıl işverenin (müvekkili) birlikte sorumlu olduğunu, müteselsil sorumluluğun mevcut olduğu hallerde, iç ilişkide ise, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. maddesinin uygulama alanı bulmakta olduğunu, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir. Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdürler.” hükmünü içerdiğini, müvekkili ile davalı arasındaki sözleşmenin 15. maddesinde; İş için yapılan ödemelerin vergisinin, işçilerin bordrolarındaki vergileri, işin sonundaki kar – zarar vergisi …’ya aittir ve …’ya bu konuda herhangi bir yükümlülük düşmeyecektir” hükmünün bulunduğunu, sözleşmeden doğan tüm vergi resmi ve harçlardan …’nın sorumlu olduğunu, sözleşmenin 16. maddesinde; “… çalıştırdığı işçileri, yasalara göre sigorta ettirecek, iş yasasına göre ödenmesi gereken primleri de ödeyecektir.” denilmekle, sözleşme konusu işte çalışan işçilerin vergi ve prim borçlarından davalının tek başına sorumlu olduğunun açıkça hükme bağlandığını, söz konusu sözleşme maddelerinde anılan kanun hükmünde belirtilen türde bir anlaşma olup davalı …’nın, borcun tümünden sorumlu olduğunu, ancak davalının bu sorumluluğuna uygun davranmadığını, müvekkilinin beş puanlık teşvikten faydalanamadığını, müvekkilinin idari yaptırıma da maruz kalmamak amacıyla fazladan prim ödemek zorunda kaldığını, söz konusu ödemeyi davalıya 25.05.2015 tarihli, 9.615,87 Euro bedelli fatura ile fatura ettiğini ve … 11. Noterliği nin … tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya gönderdiğini, davalının ise, cevabi ihtarnamesi ile ödemeyi yaptığını ancak, söz konusu faturayı şimdilik iade etmediğini beyan ederek, esasen borcu kabul ettiğini, dolayısıyla davalının sözleşme ile yüklendiği sorumluluğunu yerine getirmediğinden müvekkilini zarara uğrattığını, anılan zararın tümünden bizzat kendisi sorumlu olduğundan, icra takibine yaptığı itirazın iptaline, alacak likit ve belirlenebilir nitelikte olduğundan alacağın en az %20’si oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı taraf davaya cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle yetki itirazında bulunarak icra takibinde borcun sebebi olarak gösterilen faturanın konusunun SGK teşvik yansıtması olduğunu, davacı ile aralarında düzenlenen sözleşmeye istinaden SGK primlerinin davalı yükümlülüğünde olmasına rağmen süresinde ödenip ödenmediğine dair belge sunulmadığı için davacı tarafın idari yaptırıma uğramamak adına teşvikten faydalanmaksızın ödeme yapıldığı için bu kapsamda 9.615,87 Euro zarara uğradığını iddia ettiğini ve takibe sebep faturayı tanzim ettiğini, faturanın aynı gün iade edildiğini ancak noter kanalı ile davalı şirkete yeniden gönderildiğini, davalı tarafça noter yolu ile faturaya itiraz edildiğini, takip dayanağı faturanın düzenlenme nedeni ile bu davaya ilişkin dava dilekçesinde gösterilen sebeplerin farklı olduğunu, davacının takipte gösterdiği borcun sebebi ile bağlı olduğunu, takibe konu meblağın davacı tarafından davalının hakedişlerinden kesinti yapmak sureti ile tahsil edildiğini, SGK prim ve vergileri taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesi uyarınca zaten …’nın kesin teminatı kapsamında olduğunu, davacının iddialarını kabul anlamına gelmemek üzere sözleşme uyarınca SGK prim ve vergilerinden davalının sorumlu olacağı kabul edilecek olsa bile kanun uyarınca davacı şirketin de sorumlu olduğunu, kendi zararına sebep olan davacının sorumluluğunu davalı üzerine yükleyemeyeceği hususlarının dikkate alınması gerektiğini, yasa uyarınca basiretli davranarak davacının da müşterek ve müteselsil sorumluluğu bulunan küçük bir meblağın ödenmesi suretiyle sorunun çözümü tercih edileceği halde iddia edilen teşvik mahrumiyetinin davalıya yükletilmesini kabul etmenin mümkün olmayacağını beyan ederek davanın reddine, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
… 31. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası, taraflar arasındaki sözleşme, fatura örneği, SGK cevabi yazısı, bilirkişi raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ KABUL VE GEREKÇE:
Davacı tarafından açılan dava, İİK 67.maddesine dayalı itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşme gereğince sözleşmeye konu iş ile ilgili SGK primlerinin vesair vergilerin ödenmesine ilişkin yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle davacının davalıdan zarar talep edip edemeyeceği, talep edebilecek ise miktarı, takibe konu meblağın davacı tarafından hak edişlerden kesinti yapmak sureti ile tahsil edilip edilmediği, yetki itirazının yerinde olup olmadığı hususlarındadır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 22. maddesi gereğince taraflarca mahkememiz yetkili kılındığından yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
İlgili … 31. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 09/09/2015 tarihinde 9.615,87 Euro bedelli 25/05/2015 tarihli 016045 sıra nolu faturanın dayanak gösterildiği, 9.723,49 Euro alacağın tahsili amacı ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 19/09/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 28/09/2015 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin borcu bulunmadığı halde borç tutarının tamamının müvekkili şirketin hak edişlerinden ve teminatlarından kesilmek suretiyle ödendiğini, öte yandan iddia edilen alacak ihtar ile muaccel hale getirilmediğinden işlemiş faiz talebinin kanuna aykırı olduğunu ileri sürdüğü, davacı alacaklının iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu, takibin yetkili icra dairesinde yapıldığı, geçerli haciz yolu ile ilamsız genel takip bulunduğu, borçlu tarafından yasal süresi içerisinde yapılmış ve takibi durdurmuş geçerli bir itiraz olduğu, davanın bir yıllık yasal süresi içerisinde açıldığı, itirazın iptali davasının koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır.
Deliller toplandıktan sonra tarafların ticari defter ve belgeleri de incelenmek suretiyle mahkememizce tespit edilen uyuşmazlık konularında rapor düzenlemesi için dosya mali müşavir bilirkişi …’ya tevdi edilmiş, bilirkişi mahkememize sunmuş olduğu tarihli raporunda özetle; Davacı şirketin incelenen Merkez ve Bolu Şubesi 2015 yılı ticari defterlerinin ve davalı şirketin 2015 yılı ticari defterlerinin, 6102 sayılı T.T.K 64-66 maddelerine göre yaptırılması gereken açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun şekilde yaptırıldığını, ticari defterlerin usulüne uygun şekilde tutulduğunu ve sahipleri lehine delil olabileceğinin tespit edildiğini, Davaya konu icra takibine ilişkin davacı şirketin davalı şirkete düzenlediği 25/05/2015 tarihli A16045 nolu, SGK Teşvik Yansıtması açıklamalı 9.615,87 Euroluk faturayı tarafların ticari defterlerine kaydettiklerini, 2015 yılı sonu itibari ile davalı şirketin davacı şirketten 1.180.419,58 TL tutarında alacak bakiyesinin bulunduğunu, davalı şirketin 2014/11, 2014/12 ve 2015/2 dönemlerine ilişkin SGK primlerini gecikmeli olarak ödediğini, 5510 sayılı yasa kapsamında davacı şirketin davalı şirkete düzenlediği 25/05/2015 tarihli A16045 nolu SGK Teşvik Yansıtması açıklamalı 9.615,87 Euroluk fatura bedeli kadar davalı şirketin SGK primlerini geç ödemesi nedeniyle teşvikten yararlanamayarak zarara uğradığını, davaya konu 9.615,87 Euroluk fatura bedelinin davacı şirketin davalı şirkete yapmış olduğu 15/06/2015 tarihli ödemeye ilişkin hak ediş hesaplama tablosunda davalıdan SGK borcu olarak düşüldüğünü beyan etmiştir. Bilirkişi Raporu, dosya kapsamına uygun, ayrıntılı, açıklayıcı ve hüküm kurmaya elverişlidir.
İtirazın iptali davası yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. İspat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda ön görülen istisnalar dışında karşı taraf kanuni karinenin aksini ispat edebilir. (HMK m.190). İtirazın iptali davasında ispat yükü kural olarak davacı alacaklıdadır. Ancak borçlunun itirazındaki beyana göre ispat yükü yer değiştirebilir. Borçlu itirazın iptali davasına karşı vereceği cevapta ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olduğu itiraz sebepleri ile bağlı değildir, borçlu her türlü borca itirazını ödeme emrine itirazından bağımsız olarak ileri sürebilir.
Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı olarak davacı şirketin davalı şirkete düzenlediği 25/05/2015 tarihli A16045 nolu SGK Teşvik Yansıtması açıklamalı 9.615,87 Euroluk faturaya ilişkindir. Davacı … adına kayıtlı bina inşaatı işi iş yerinin 21/01/2011 tarihi itibari ile 5510 Sayılı Kanun kapsamına alındığı, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından dosyaya gönderilen cevabi yazı ve eklerinden işveren … olan işyerinde 041 nolu alt taşeron davalı … Tic. Ltd. Şti’nin faaliyetleri esnasında 2014/11, 2014/12 ve 2015/2 dönemlerine ilişkin 11/09/2015, 11/02/2015 ve 23/06/2015 tahsilat tarihli SGK primlerinin gecikmeli olarak ödediğini tespit edilmiştir. Davaya konu fatura tutarı kadar davalı şirketin SGK primlerini geç ödemesinden dolayı teşvikten yararlanamayacağı tutarın 27.830,74 TL olarak hesap edildiği, davacı tarafından 15/06/2015 tarihinde davalı tarafa yapılmış 128.134,82 Euroluk ödemeye ilişkin hak ediş hesaplama tablosunda davalı hak edişinden 27.833,13 TL SGK borcu kesintisi yapıldığı, taraflar arasındaki sözleşme gereğince sözleşmeye konu iş ile ilgili SGK primlerinin ödenmesine ilişkin yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle davacının davalıdan alacağı bulunmakla birlikte takibe konu meblağın davacı tarafından hak edişlerden kesinti yapmak sureti ile tahsil edildiği, davalı itiraz sebeplerini kanıtladığından davacının davalıdan alacak ve faiz talep edemeyeceği anlaşılmış, davanın reddine, davacı icra takibi başlatmakta haksız olduğundan asıl alacağın (9.615,87 Euro) takip tarihindeki kur üzerinden belirlenen TL karşılığının % 20’si oranında icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektirici nedenlere göre;
Davanın reddine,
Asıl alacağın (9.615,87 Euro) takip tarihindeki kur üzerinden belirlenen TL karşılığının % 20’si oranında icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Harçlar Kanununca alınması gerekli 35,90 TL ilam harcının peşin yatırılan 359,41 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılmış olan 323,51 TL harcın davacıya iadesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 3.692,04 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine,
Dair tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/11/2018

Katip …

Hakim …