Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/426 E. 2019/427 K. 07.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/385 Esas
KARAR NO : 2019/489

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 13/06/2011
KARAR TARİHİ : 17/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili … 41. Asliye Ticaret Mahkemesine verdiği dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; müvekkilinin davalı …Ltd. Şti’nin % 20’ye tekabül eden 20.000 TL nominal bedelli hissesine sahip olduğunu, davalı Şirket’in 16.01.2009 tarih 2009/2 sayılı kararı ile TTK’nın 529. maddesi uyarınca ortaklıktan çıkarıldığını, bu hususun Ticaret Sicil Gazetesinin 26 Ocak 2009 tarihli ve 7235 sayılı nüshasında ilan edildiğini, kararın iptali için açtığı davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesi ile reddedildiğini ve kesinleştiğini, bundan sonra müvekkiline ait payın TTK’nın 530. maddesi uyarınca ancak hakiki değeri üzerinden diğer bir ortak tarafından devir alınmasının veya şirket tarafından açık arttırma ile satılmasının zorunlu olduğunu, buna rağmen müvekkiline ait payın hakiki değeri üzerinden değil, nominal değeri olan 20.000 TL üzerinden davalılardan … tarafından devir alındığını, devre ilişkin olarak davalılar tarafından imha olunan 09.02.2010 tarih ve 2009/3 sayılı ortaklar kurulu kararının da 23.09.2010 günlü 7255 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığını ileri sürerek, müvekkilinin uğradığı zarar karşılığı olarak şimdilik 50.000,00 TL’nin davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili … 41. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verdiği cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; TTK’da limited şirket ortağının çıkarılması hususunun üç ayrı yerde düzenlendiğini, bir limited şirket ortağı, haklı sebeplerin bulunması (TTK md.551/3), ortağın iflası veya payının haczedilmesi (TTK md. 523/1-4) ve sermaye borcunu ödemede temerrüde düşmesi (TTK md.529/2) hallerinde ortaklıktan çıkarılabileceğini, Somut olayda. 20.05.2008 tarihinde 100.000.00-(yüzbin t TL. sermaye ile kurulmuş ve 26.05.2008 tarihinde 7069 sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde ana sözleşmesi yayımlanmış bulunan müvekkili şirket … Şti. ’ııin 20.000.00 (yirmibin)TL miktarında sermayesinin davacı sayın … tarafından taahhüt edildiğini, ana sözleşmenin ilgili maddesi çerçevesinde tayin edilmiş süre olan ilk üç ay içinde davacı tarafından taahhüt edilmiş borcun ödenmediğini, bu çerçevede … 41. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 20.05.2008 tarihinde kurulmuş olan şirketin taahhüt edilmiş olan sermayesinin ‘1/4 ‘ünün 20.08.2008 tarihine dek ödenmesi gereğinin davacıya ihtar edildiğini, 529. madde uyarınca işlem yapılacağı hususunin da ihtarnamede açıkça belirtildiğini bu ihtarnamenin de davacıya 03.11.2008 tarihinde tebliğ edilmiş bulunduğunu, davacı tarafından, üstlenmiş olduğu borcun ödenmemiş olması nedeni ile ikinci ihtarın … 41. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile gerçekleştirildiğini, bahse konu ihtarlardan bir netice elde edilememesinden ötürü 16.12.2008 tarihinde gerçekleşen ortaklar kurulunda, davacı hariç olmak üzere mevcut ortakların tamamının katılım ve olumlu görüşü ile alman 2008/2 toplantı ve karar ile davacının 529. madde gereğince ortaklıktan çıkarıldığını, bu hususun davacıya … 13. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ve … 16. Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile bildirildiğini 26.01.2009 tarih ve 7235 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde de ilan edildiğini, davacı yanın dava dilekçesinde de belirtmiş olduğu üzere ortaklar kurulu kararma karşı … 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davanın da süre yönünden reddedildiğini, 2009 ve 2010 yıllarına ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinde de görülebileceği üzere yaşanan bu sıkıntıların bir diğer sonucu olarak, şirket kurulmuş olduğu ilk iki yılını zararda kapattığını, zararın şirket ortaklarının verdiği borçlarla sübvanse edilerek şirketin faal hale getirilmesine gayret edildiğini, herhangi bir şirkete ait hisselerin reel değerinin, şirket kuruluşundan sekiz ay kadar kısa bir sürede 100 katma çıkına ihtimalinin epey düşük olacağı ve bu durumun hayatın olağan akışı ile ört üşmeyeceğini bu nedenlerle davanın reddi ile yargılama gideri ve vekaleti ücretin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
… 41. Asliye Ticaret Mahkemesince dosya rapor hazırlanmak üzere Mali Müşavir, şirketler konusunda uzman bilirkişi, muhasebe finans uzmanı bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen raporda özetle; dava dosyası ve davalı şirketçe sunulan ticari defterler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda; davalının şirketten çıkarıldığını ve payının paraya çevrildiğin tarih itibariyle 453.180,49 TL olduğunu, dolayısıyla, borca batık olan bir şirketin paylarının paraya çevrilmesinden söz edildiğini, bu itibarla davacı yana ait payların itibari değeri üzerinden diğer pay sahiplerince satın alınmış olmasında kanun hükümlerin ihlal eden bir yön bulunmadığı yönünde görüş ve kanaatte bulunmuşlardır.
Mahkememizce (Kapatılan … 41. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce) yapılan yargılama sonucunda Mahkememizin (Kapatılan … 41. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin) 04/07/2013 tarih ve 2011/89 Esas, 2013/164 Karar sayılı kararımız ile; Davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce (Kapatılan … 41. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce) verilen 04/07/2013 tarih ve 2011/89 Esas, 2013/164 Karar sayılı kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay’a gönderilmiş olup Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/01/2015 tarih ve 2014/2473 Esas, 2015/816 Karar sayılı bozma ilamı ile;” Dava, 6762 sayılı TTK’nın 551/4. maddesi yollamasıyla limited şirketlerde de uygulanması gereken 529. maddesi uyarınca, kuruluştaki sermaye koyma borcunu, verilen süre içinde yerine getirmediği için ortaklıktan çıkarılan davacının payının, aynı Yasa’nın 530. maddesine aykırı şekilde, gerçek değerinin altında, diğer davalı ortak …’a satıldığı iddiasına dayalı, uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Şirketten çıkarılan ortağın payının 6762 sayılı TTK’nın 530. maddesi uyarınca diğer ortağa veya açık arttırma yoluyla satın alan üçüncü kişiye, aynı Yasa’nın 520. maddesinin emrettiği şekilde, şirket tarafından devredilmesi gerektiği açıktır. Nitekim somut uyuşmazlıkta da davacının payı, davalı şirket tarafından, 06.02.2009 tarihli noterde düzenlenen sözleşme ile davalı ortak …’a devredilmiştir. Bu noktada diğer ortağın rızası aranmayacaktır. Dolayısıyla açıklanan ilişkide payı satılan davacı ortağın da anılan ortağın payını şirketten devralan kişinin de muhatabı şirkettir. Zira davacının payını gerçek değeri üzerinden satması gereken de satan da odur. Bu nedenle de payının gerçek değerinin altındaki bir bedelle satılması halinde, çıkarılan ortağa karşı aradaki değer farkından da şirket sorumludur. O halde mahkemece davalı şirket dışındaki diğer davalı ortaklar hakkındaki davanın, işbu davada anılan ortaklara husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle reddedilmesi gerekirken, şirketin borca batık olduğu gerekçesiyle reddi doğru değilse de, sonucu itibariyle doğru olan kararın onanması gerekmiştir.
2- Davacının davalı şirket hakkındaki karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; yukarıda açıklandığı gibi 6762 sayılı TTK’nın 530. maddesi uyarınca çıkarılan ortağın payı, gerçek değeri üzerinden paraya çevrilmelidir. Bu değerin ise yıllık bilanço hükümlerine göre değil, tasfiye bilançosu ilkeleri uyarınca hesaplanması gereklidir. Burada şirketin maddi ve gayrimaddi tüm malvarlığı değerleri bütünü ile bilanço içine girer ve hesaba katılır. Dolayısıyla bilançonun aktif ve pasifinin gerçek değerleri dikkate alınmalıdır. Somut uyuşmazlıkta ise mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda, davacının ortaklıktan ihraç tarihine en yakın 31.12.2008 tarihli bilançosunda belirtilen kaydi değerler esas alınmış, şirket aktiflerinin muhtemel satış değerlerinden hareket edilmesi ve buna göre şirketin öz kaynakların düzeltilmiş değerlerinin hesaplanması, mahkemenin takdirine bırakılmıştır.
Ayrıca 6762 sayılı TTK’nın 551/4. ve 530. maddelerine göre, henüz çıkarma kararı kesinleşmeden, çıkarılan ortağın payı hakkında şirketin herhangi bir işlem yapması gerekmediği gibi, kıymet tespiti ve üçüncü şahsa payının verilmesi gibi talepler de kanuna uygun değildir (Yargıtay 11. HD’nin 13.04.1989 gün ve 1989/74 E.-2237K.). Hem bu nedenle hem de ihraç kararının inşai nitelikte bir karar olması nedeniyle, çıkarılan ortağa ödenecek hisse bedeline, ihraç kararının kesinleştiği tarihten itibaren faiz işletilebilir.
Bu durum karşısında mahkemece, davacının ortaklık payının, ihraç kararının kesinleştiği tarih itibariyle, hakiki değerinin hesaplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, kaydi değerler esas alınarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile davalılar … ve … hakkındaki yerel mahkeme kararının ONANMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme kararının davacı yararına BOZULMASINA,”gerekçesiyle mahkememizce verilen karar bozularak dosya mahkememize gönderilmiş olup mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun olanYargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/01/2015 tarih ve 2014/2473 Esas, 2015/816 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN:Dava, 6762 sayılı TTK’nın 551/4. maddesi yollamasıyla limited şirketlerde de uygulanması gereken 529. maddesi uyarınca, kuruluştaki sermaye koyma borcunu, verilen süre içinde yerine getirmediği için ortaklıktan çıkarılan davacının payının, aynı Yasa’nın 530. maddesine aykırı şekilde, gerçek değerinin altında, diğer davalı ortak …’a satıldığı iddiasına dayalı, uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davalı şirket hakkındaki dava yönündenYargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/01/2015 tarih ve 2014/2473 Esas, 2015/816 Karar sayılı bozma ilamı doğrultusunda davacının ortaklık payının, ihraç kararının kesinleştiği tarih itibariyle, hakiki değerinin hesaplanması için Mahkememizin 27/09/2016 tarihli duruşmasının ara kararı gereğince dosya rapor hazırlanmak üzere bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 25/12/2017 teslim tarihli raporda özetle; davacı şirket aktifinde 31/12/2008 tarihi itibariyle raporlanan ” Demirbaşlar” ve finansal kiralamaya konu ” … Ekranı ” gibi varlık kalemlerinin, ” elektrik -elektrnok mühendisi ” uzmanlık alanı itibariyle teknik yönden incelenmeye ve değer tespitlerine muhtaç bulunduğu yönünde ön rapor sunmuşlardır.
Mahkememizin 16/03/2018 tarihli ara kararı gereğince bilirkişi heyetine Elektrik-Elektronik Mühendisi bilirkişi de katılarak rapor hazırlanmak üzere dosya bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 04/02/2019 teslim tarihli raporda özetle; Yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu, her türlü delilin takdiri ve nihai karar Sayın Mahkemeye ait olmak üzere;1- Davacının davalı şirket ortaklığından çıkarıldığı ve payının paraya çevrildiğin tarih itibariyle davalı şirketin rayiç net varlık değerinin, 395.328,68 TL düzeyinde tespit edildiği; dolayısıyla da davalı şirketin rayiç değerler üzerinden borca batık durumda göründüğü; 2- Bu tespitlerimize dayalı olarak, kök raporumuzda Sayın Mahkemenin takdirlerine sunulan değerlendirmelerimizde de bir değişikliğin söz konusu olmadığı; 3- Sonuç itibarıyla, ihraç kararının kesinleştiği tarih itibarıyla, davacı tarafından davalı şirketten çıkma payı olarak talep edebileceği bir tutarın bulunduğundan söz edilemeyeceği yönünde görüş ve kanaatte bulunmuşlardır.
Mahkememizin 17/05/2019 tarihli duruşmasının ara kararı ile; davacı vekilinin banka hesap ve kredi kartı akışları da tespit edilerek yeni heyetten yeni rapor alınması talebinin dosya kapsamı itibari ile reddine karar verilmiştir.
Yargılama sırasında Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin bozma ilamı doğrultusunda bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek raporlar birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporu mahkememizce yeterli görülüp itibar edimiştir.
Davalı gerçek kişiler yönünden Mahkememizin (Kapatılan … 41. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin) 04/07/2013 tarih ve 2011/89 Esas, 2013/164 Karar sayılı kararımız ile verilen Davanın reddi kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/01/2015 tarih ve 2014/2473 Esas, 2015/816 Karar sayılı bozma ilamına göre ; Şirketten çıkarılan ortağın payının 6762 sayılı TTK’nın 530. maddesi uyarınca diğer ortağa veya açık arttırma yoluyla satın alan üçüncü kişiye, aynı Yasa’nın 520. maddesinin emrettiği şekilde, şirket tarafından devredilmesi gerektiği açıktır. Nitekim somut uyuşmazlıkta da davacının payı, davalı şirket tarafından, 06.02.2009 tarihli noterde düzenlenen sözleşme ile davalı ortak …’a devredilmiştir. Bu noktada diğer ortağın rızası aranmayacaktır. Dolayısıyla açıklanan ilişkide payı satılan davacı ortağın da anılan ortağın payını şirketten devralan kişinin de muhatabı şirkettir. Zira davacının payını gerçek değeri üzerinden satması gereken de satan da odur. Bu nedenle de payının gerçek değerinin altındaki bir bedelle satılması halinde, çıkarılan ortağa karşı aradaki değer farkından da şirket sorumludur. O halde mahkemece davalı şirket dışındaki diğer davalı ortaklar hakkındaki davanın, işbu davada anılan ortaklara husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle reddedilmesi gerekirken, şirketin borca batık olduğu gerekçesiyle reddi doğru değilse de, sonucu itibariyle doğru olan kararın onanması gerektiği belirtilip davalı gerçek kişiler … ve … hakkında verilen davanın reddi kararı Yargıtayca onanıp kesinleştiğinden, davalı gerçek kişiler hakkında yeniden hüküm kurulmamıştır.
Davalı şirket yönden açılan davada ise; Davacının davalı şirket ortaklığından çıkarıldığı ve payının paraya çevrildiği tarih itibariyle davalı şirketin rayiç net varlık değerinin, 395.328,68 TL düzeyinde olduğu bilirkişilerce tespit edildiği, dolayısıyla da davalı şirketin rayiç değerler üzerinden borca batık durumda göründüğü;
Sonuç itibarıyla, ihraç kararının kesinleştiği tarih itibarıyla, davacı tarafından davalı şirketten çıkma payı olarak talep edebileceği bir tutarın olmadığı anlaşılmakla; davalı şirket hakkında açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 742,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 698,10 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalı … Ticaret Limited Şirketi kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.850,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine, ( Davalılar … ve … hakkında verilen Mahkememizin 04/07/2013 tarih ve 2011/89 Esas, 2013/164 Karar sayılı Kararı, Yargıtay 11. HD’nin 22/01/2015 tarih ve 2014/2473 Esas, 2015/816 Karar sayılı kararı ile kesinleştiğinden, bu davalılar hakkında vekalet ücreti konusunda karar verilmesine yer olmadığına, )
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair verilen karar davacı vekillerinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 17/05/2019

Katip …

Hakim …