Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/241 E. 2019/447 K. 10.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/241 Esas
KARAR NO : 2019/447

DAVA : Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 08/03/2016
KARAR TARİHİ : 10/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; davalı şirketin mülkiyeti kendisine ait …, … İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii 227 Ada, 3 Parsel’de kayıtlı akaryakıt istasyonunda … A.Ş. bayii olarak faaliyet göstermek üzere 18.09.2015 tarihli ve 5 yıl süreli istasyonlu Bayilik Sözleşmesi ile Yatırım Çerçeve Sözleşmesi imzalandığını, davalının 5 yıllık sözleşmenin daha ikinci ayı bile dolmadan, müvekkili şirkete gönderdiği … tarih ve … yevmiye no.lu ihtarname ile “Yatırım Çerçeve Sözleşmesi’nin 4 numaralı Eki ile istasyona PO tarafından bazı yatırım ve iyileştirmelerin yapılmasının kararlaştırıldığını, ancak PO’nun bu edimlerini ifa anlamında herhangi bir ayni ya da nakdi ödeme ya da satış/ kâr arttırıcı ödeme yapmadığını ve hiçbir taahhüdünü yerine getirmediğini, bu sebeple taraflar arasında akdedilmiş olan tüm sözleşmeleri tek taraflı olarak feshettiğini” bildirdiğini, davalı şirketin, sözleşmeyi süresinden çok önce ve haksız olarak feshettiğini, davalının gerekçe olarak ileri sürdüğü iddiaların tümünün gerçeğe aykırı olup haklı bir fesih nedeni olmadığını, davalı şirketin, basiretli bir tacir gibi davranmadığını, müvekkili ile akdettiği bayilik ilişkisine 09.11.2015 tarihinde haklı bir neden olmaksızın son verdiğini, o tarihten beri dava dışı … A.Ş. unvanlı dağıtıcının bayiliğini yaptığını, yatırım Çerçeve Sözleşmesinin 10.3. maddesinde, sözleşmenin sona ermesinin sonuçlarının hükme bağlandığını, anılan maddeye göre “Yatırım Çerçeve Sözleşmesi veya Bayilik Sözleşmesi’nin Bayi tarafından herhangi bir nedenle feshedilmesi halinde Bayi tarafından PO’ya 50.000-$ (Ellibin Dolar) tutarında cezai şart ödeneceğini, davalının, sözleşmenin 5 yıllık süresinin sadece 52 gününü tamamlayıp, daha geriye 4 yıl 10 ay 9 günlük süre var iken sözleşmeyi haksız surette feshetmesinden dolayı müvekkili … A.Ş.’nin son derece önemli miktarda bir kârdan mahrum olduğunu, davalı şirket sözleşmeyi feshetmese idi müvekkili şirketin Kasım 2015 ile sözleşmenin süre sonu olan 2020 Eylül dönemi için tahmini olarak 1.094.300 TL kâr elde edebileceğini, davalının müvekkili nezdindeki 25.000 TL bedelli banka teminat mektubu, davalının ileride tahakkuk edecek borcundan mahsup edilmek üzere 03.03.2016 tarihinde tazmin edildiğini, bu nedenle, ceza-i şart ve kâr mahrumiyeti hesaplaması sonucunda tespit edilecek müvekkili alacağından 25.000 TL’nin mahsup edilmesi gerekeceğini, Katma Değer Vergisi Yasası’nın “Matraha Dâhil Olan Unsurlar” başlıklı 24.maddesinin “c” bendinde faiz ve vade farkının KDV matrahına dâhil olduğunun açıkça belirtildiğini, bu itibarla, hesaplanacak faiz tutarının %18 oranında KDV’siyle beraber müvekkiline ödenmesine hükmedilmesi gerektiğini, 1.094,300 TL tutarındaki kâr mahrumiyetinin, fazlaya dair her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 50.000 TL’lik kısmının, dava tarihinden itibaren, avans faizi ve faizin %18 KDV’si ile beraber davalıdan tahsili ile kendilerine ödenmesini, 50.000 ABD Doları tutarındaki ceza şartının, dava tarihinden itibaren, bankaların 1 yıl vadeli ABD Doları hesaplarına uyguladıkları en yüksek faizi ve faizin % 18 KDV’si ile beraber davalıdan tahsili ile kendilerine ödenmesini, tüm yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin de davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; davalı şirketin, Petrol Ofisi kurumsal kimliği altında Tekke mah. Dereköy cad.No: 14 Havran-Balıkesir adresinde petrol, otogaz (LPG) ile petrol ürünleri satışı yapmakta iken önceki bayilik sözleşmesinin süresinin dolmasına 6 ay kala davalının tek yanlı hazırladığı, genel olarak koşulları müzakereye açık olmayan bayilik anlaşmaları önüne konulduğunu, dava dilekçesinde yer aldığı gibi 18.09.2015 tarihi yazılmış olan POAŞ-4.V-01106-B versiyon İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi ile zorunlu olduğu belirtilen başka sözleşmeler imzalatıldığını, sözleşmeler 4-5 ay önce müvekkiline tarihsiz imzalatıldığını, usulün hep böyle olduğunu, yeni sözleşmelerdeki gelir sağlayıcı hükümlerin uygulanabilmesi için, tarihsiz ama imzalı sözleşme olması gerektiğinin dayatıldığını, sözü edilen sözleşmenin tarihi önceki bayilik sözleşmesinin bitiminden sonraya gelen bir tarihe gelecek biçimde yazıldığını, buna ilişkin davacının… Müdürü ünvanlı … adlı kişiden gelen e postaları ekte sunduklarını, 29 Nisan ve 04 Mayıs 2015 tarihini taşıyan bu e postaların 04 Mayıs 2015 olanının ekinde ” … -İmzalı Evraklar.pdf başlıklı evrak bulunduğunu, bu e posta ekinde, davacı tarafından dosyaya sunulan “YATIRIM ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ” başlıklı belge ile diğer belgeler bulunduğunu, aslından taranmış bu belgelerin üzerinde davalı şirketin imzası ve kaşesi bulunduğunu, ancak davacı şirketin imza ve kaşesine yer verilmediğini, YATIRIM ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ’ nin 13. sayfasındaki tarih bölümünün boş olduğunu, davacının davalıya önceki sözleşme bitmeden çok önce, tek yanlı olarak sözleşme imzalattığını, dava açılana kadar sözleşmeyi imzalamadığı ve tarih yazmadığının ortada olduğunu, davalının bayiliğini sürdürmesi için yapılan ısrarın iki nedeni olduğunu, EPDK 2010 Petrol Piyasası Sektör Raporu’ na göre, davacı şirket, petrol ürünleri pazarındaki hâkim konumunu kaybettiğini, 01.01.2010 ile 21.12.2010 arasında 349 adet bayinin başka dağıtım şirketlerine geçtiğini, davacı bu kaçışları engellemek için davalıya, tutmayacağı vaad ve taahhütlerde bulunduğunu, Rekabet Kurulu’nun 05.03.2009 gün 09-09/186-56 sayılı kararında, 2002/2 Sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği gereğince petrol ürünleri bayiliklerinde kabul edilen muafiyetin 18.09.2010’de sona ereceğini belirttiğini, davacı, aylar öncesinden davalıya tarihsiz sözleşme imzalatmış, tebliğ ve karara uygun davrandığını göstermek için, önceki karardaki son tarih olan 18.09.2005 tarihini esas alarak 18.09.2015 de müvekkilline yeniden 5 yıllık sözleşme imzalanmış gibi gösterdiğini, böylece davalıyı 5 yıl daha başka dağıtım şirketine geçememesi için kısıtladığını, rekabeti engellediğini, davacı en başından beri piyasadaki hâkim konumunu kullanmaya çalışırken iyiniyetli olmadığını, sözleşmeler ile eklerindeki taahhütlerini yerine getirmeyen, satışları artırmaya yarayacak iyileştirmeleri yapmayan davacıya sözleşmeler ve sözleşme eklerinin feshedildiği 09.11.2015 de tebliğ edilen … 2.Noterliği’ nin … gün … sayılı ihtarnamesiyle bildirildiğini, bu ihtarnamede çok sayıda belgeye imza attırılması nedeniyle, adları bilinen ya da bilinmeyen ancak imzalanmış tüm sözleşme ve eklerinin feshedildiği de bildirildiğini, İki ihtarnameye de cevap vermeyen davacının, 03 Mart 2016 günlü dilekçe ile eldeki davayı açtığını, aynı gayretin fesih karşısında ödünç sözleşmesiyle verilen ekipman ve malzemeler için gösterilmediğini, bunun üzerine … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin … D.iş dosyasından adı geçenlerin teslim alınmadığı ve değerleri tespit ettirildiğini, davacıya tebliğ edilen bilirkişi raporuna karşı itiraz edilmediğini, EPDK 2010 raporundaki tabloya göre, en çok bayii … A.Ş.’ ye kaptırdığını, Rekabetin artması bakımından yararlı olan bu durum, davacıyı kaptırdığı bayilere tazminat davaları açarak yıldırmak, kaybettiği kazancını buralardan karşılamak istediğini, müvekkilinin de taahhütlerini yerine getirmekten kaçınan davacı ile ilişkisini bitirmek için sözleşmeleri feshettiğini, dilekçedeki fahiş kar kaybı ve cezai şartın indirilmesi gerektiğini talep ettiklerini, Teminat mektubu bedelinden dolayı müvekkilinin alacaklı olduğu düşüncesinde olduklarını, dava dilekçesinde yer alan kar kaybı hesabı hatalı olduğunu belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN: Dava bayilik sözleşmesinin feshinden kaynaklı ceza-i şart ve kar mahrumiyeti talepli alacak davasıdır.
Davalının ticari defterlerinin incelenmesi için … Asliye Hukuk Mahkemesine 16/05/2017 tarihli duruşma ara kararı gereği talimat yazılmış, … 3 AHM’nin …Talimat sayılı dosyasından aldırılan 13/12/2017 havale tarihli raporda özetle; davalı … ve Ortağı Kool Şti’i TTK ve V.U.K.’nda belirtilen yasal defterleri Muhasebe Standartlarına uygun olarak tuttuğunu, defterlerin açılış ve yevmiye defterininin kapanış tasdikleri TTK ve V.U.K.’nda belitilen tarihlerde, süresinde ve usulüne uygun olarak tutulduğunu, TTK ve V.U.K.’nda belirtilen yasal defterler V.U.K’na uygun tutulduğu yönünde görüş ve kanaatte bulunmuştur.
Mahkememizin 16/05/2017 tarihli duruşmasının ara kararı gereğince dosya rapor hazırlanmak üzere mali müşavir, akaryakıt sektör uzmanı ve akit uzmanı bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 23/03/2018 teslim tarihli raporda özetle; a) Davacı şirket ticari defterlerinin açılış ve kapanış noter tasdik ve GİB onaylarının süresinde yapıldığı, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, defterlerin birbirini teyit ettiği ve defterlerin delil niteliği taşıdığı, b) Davacı şirketin 50.000 USD cezai şart talebinin, rapor içerisinde açıklandığı üzere davalının mahvıfına sebep olmayacağı kanaatinde olduğumuzu, Şayet, davacı şirket cezai şart için fatura düzenleyecek ise, 9.000 USD % 18 KDV’yi de talep edebileceği, bu durumda toplam cezai şart 59.000 USD olacağı, c) Davacı şirketin talep edebileceği kar mahrumiyeti 76.492,22 TL olarak hesaplandığı, Şayet, davacı şirket fatura düzenleyecek ise, 13.768,60 TL % 18 KDV’yi de talep edebileceği, bu durumda kar mahrumiyeti toplamı 90.260,90 TL olacağı olacağı yönünde görüş ve kanaatte bulunmuşlardır.
Mahkememizin 05/06/2018 tarihli duruşmasının ara kararı gereğince; talimat Mahkemesince alınan bilirkişi raporu da değerlendirilerek, rapora karşı davacı vekili ve davalı vekilinin beyan dilekçelerindeki itirazları karşılar nitelikte ek rapor alınması için dosya bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 20/09/2018 teslim tarihli ek raporda özetle; Sonuç olarak kurulumuz, tarafların kök raporumuza vaki itirazlarının raporda herhangi bir değişiklik gerektirmediği, oradaki tespit ve görüşlerin aynen muhafaza edilmesi icap ettiği, talimat yolu ile aldırılan bilirkişi raporundaki veri ve tespitlerin de kök rapordan ayrılmayı gerektiren bir içerik ve unsur taşımadığı yönünde görüş ve kanaatte bulunmuşlardır.
Mahkememizin 07/12/2018 tarihli duruşmasının ara kararı gereğince; taraf vekillerinin rapora karşı itirazlarını karşılar nitelikte 2.ci ek rapor alınması için dosya bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 15/01/2019 teslim tarihli 2.ci ek raporda özetle; Sonuç olarak kurulumuz, tarafların kök ve ek raporlara vaki itirazlarının raporlarda herhangi bir değişiklik gerektirmediği, oradaki tespit ve görüşlerin aynen muhafaza edilmesi icap ettiği, talimat yolu ile aldırılan bilirkişi raporundaki veri ve tespitlerin de kök rapordan ayrılmayı gerektiren bir içerik ve unsur taşımadığı yönünde görüş ve kanaatte bulunmuşlardır.
Mahkememizin 15/03/2019 tarihli duruşmasının ara kararı ile; Dosya kapsamı, bilirkişi kök ve ek raporu muhteviyatı itibari ile davalı vekilinin yeni heyetten yeni rapor alınması talebinin reddine karar verilmiştir.
Yargılama sırasında bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek raporlar ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi heyet raporu mahkememizce yeterli görülüp itibar edilmiştir.
Davanın tarafları arasında 18.09.2015 tarihli İstasyon Bayilik Sözleşmesi ve yine aynı tarihli Yatırım İşletme Sözleşmesi akdedilmiştir. Sözleşme süresi 5 yıl olarak öngörülmüştür. Davalı bayi 09.11.2015 tarihli Noter ihtarnamesi ile bütün sözleşmeleri fesih etmiştir. Fesih nedeni olarak davacı tarafından istasyonun veya bayiin durumunu iyileştirme yönünde ayni ya da nakdi ödeme yapılmadığı, halbuki Yatırım İşletme Sözleşmesinin 4 numaralı ekine göre istasyona bazı yatırımların ve iyileştirmelerin davacı PO tarafından yapılmasının kararlaştırılmış olduğu belirtilmektedir. Davalı cevap dilekçesinde de sözleşmelerin, davacının sözleşme ve eklerindeki taahhütleri yerine getirmemesi sebebiyle fesih bildiriminde bulunulduğunu ifade etmiştir.
Sözleşmelerin akdedilmesinden yaklaşık 50 gün sonra davalı şirket 09.11.2015 tarihli ihtarnamesi ile, sözleşmeden doğan edimini ifa için davacıya herhangi bir süre tayin etmeden, sözleşmeleri ve eklerini doğrudan doğruya (derhal) fesih etmiştir. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde taraflardan birinin taahhütlerinden birini ya da birkaçını yerine getirmemesi halinde alacaklı, borçluya uygun bir süre tayin etmek zorundadır. Ancak tayin edilen sürenin semeresiz geçmesi halindedir ki alacaklının sözleşmeyi fesih yetkisi doğar. Süre tayini, borçlunun temerrüdü (edimlerini yerine getirmemesi) halinde, borçluya ifa için verilmiş son bir fırsattır. Somut olayda davalı bayi, kanuni süre tayini formalitesine uymadan, davacıya ifa için herhangi bir süre vermeden, sözleşmeyi doğrudan doğruya fesih etmiştir.
Süre tayini formalitesine uyulmaması halinde yapılan fesih haklı bir fesih sayılamaz. Gerçi sürekli borç ilişkilerinde süre tayin etmeden, ancak olağanüstü sebeplerin vukuu halinde derhal fesih yoluna başvurulabilir; yeter ki ortada haklı bir fesih nedeni bulunsun. Sözleşmenin kurulduğu anda taraflarca öngörülemeyen ve kestirilemeyen öyle bir olay ya da engel sonradan ortaya çıkmalıdır ki, taraflardan birinin artık sözleşme ile bağlı sayılması ondan objektif iyiniyet (dürüstlük) kuralına göre beklenemesin! Burada tarafların herhangi bir kusuru olmadan sonradan ortaya çıkan olay, sözleşmeyi taraflardan biri için artık çekilmez veya katlanılmaz hale getirmiştir. Böyle bir haklı sebebin vukuunda, artık ifa için bir süre tayinine ihtiyaç olmadan, sözleşmenin derhal feshi söz konusu olabilecektir.
Somut olayda böyle bir haklı fesih nedeninin bulunmadığı ortadadır. Bu itibarla davalının kanuni süre tayini formalitesine uymadan doğrudan doğruya beyan ettiği fesih, haksız bir fesihtir ve davalı bu feshin sonuçlarına katlanmalıdır.
Davacı taraf 5 senelik sözleşmenin geriye kalan kısmı için kâr mahrumiyeti talebinde bulunmuştur. Sözleşmenin geriye kalan kısmı yaklaşık 4 sene 10 aylık bir süreye tekabül etmektedir. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre davacının kâr mahrumiyeti talebi, onun başka bir istasyon ve bayi bulmak için gerekli olan ortalama 6 aylık süre ile sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla somut olayda da davacı taraf sadece 6 ay için kâr mahrumiyeti tazminatı talep edebilecektir.
Davacının ikinci talebi ise 50.000 Dolar cezai şartın ödenmesine ilişkindir. Yatırım Çerçeve Sözleşmesinin 10.3.5 maddesinde bayiin sözleşmeyi haklı nedenle feshi hali hariç sözleşmenin sona ermesi halinde 50.000 Dolar cezai şart ödeyeceği öngörülmektedir. Kural olarak tacirler arasında kararlaştırılan cezai şart anlaşmalarındaki cezai şart miktarı, fahiş olduğundan bahisle tenkise tabi tutulamaz, tacir olmayan kişiler arasında hakimin takdiri ile uygulanan indirim, tacirler arasında söz konusu olmaz. Somut olaydaki uyuşmazlıkta ise taraflar ticaret şirketleridir (tacirdirler) ve kural olarak kararlaştırılan cezai şart miktarının aşırı yüksek olduğundan bahisle takdiren indirim talep edilemez. Ne var ki cezai şart miktarı davalı borçlunun ekonomik olarak yıkımına yol açabilecek kadar yüksek ise, o takdirde yerleşik Yargıtay kararlarına göre hâkim, cezai şart miktarında hakkaniyete uygun bir indirime gidebilir veya cezai şart anlaşmasını tümü ile geçersiz sayabilir.
Kararlaştırılan 50.000 USD tutarındaki cezai şart miktarının davalı şirket bakımından ekonomik olarak yıkım teşkil etmesinin söz konusu olup olmadığını tesbiti için (Bilirkişi tarafından Davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin mahallinde incelenmesi sırasında, Davalı vekilinden, davacının 50.000 TL cezai şart talebinin davalı şirketin mahvına sebep olup olmayacağının tespiti için, davalı şirketin 2013-2017 yılları arası Yıllık Gelir Vergisi Beyannameleri bilirkişi tarafından talep edilmiştir. Davalı vekili incelenmek üzere ibraz ettiği davalı şirket ortaklarının Yıllık Gelir Vergisi Beyannameleri ve ekleri mali tablolardaki veriler bilirkişiler tarafından incelenmiştir.) davalı şirketin ticari defterleri, bir kaç senelik bilançoları ve kâr-zarar durumu bilirkişiler marifetiyle incelenmiş olup Davacı şirketin 50.000 USD cezai şart talebinin, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalının mahvıfına sebep olmayacağı anlaşılmakla; davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın kabulüne,
a)50.000,00 USD Cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek faiz ve faizin % 18 KDV ‘si ile beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b)50.000,00 TL kar mahrumiyeti alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ve faizin % 18 KDV ‘si ile beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 13.421,89 TL harçtan peşin alınan 3.355,48 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.066,41 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 17.739,10 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan toplam: 7.217,43 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Mahkeme kasasında bulunan belge asıllarının karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 10/05/2019

Katip …

Hakim …

MASRAF BEYANI
3.384,68 TL Harç Masrafı
3.500,00 TL Bilirkişi Ücreti
332,75 TL tebligat ve müzekkere gideri
TOPLAM : 7.217,43 TL