Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/192 E. 2023/83 K. 01.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/192 Esas
KARAR NO : 2023/83

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/02/2016
KARAR TARİHİ : 01/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 25/02/2016 tarihi dava dilekçesinde özetle; “Taraflar arasında … adresindeki taşınmazda bulunan 1 nolu bağımsız bölümün villanın sözleşme kapsamında teknik ve idari mevzuata uygun olarak yapılması hususunda anlaştığını, bu yüzden davalıya … 6. Noterliği … tarih, … yevmiye nolu vekaletname verildiğini, davacıya olan kira borcuna mahsup ve ödemelerle toplam 397.000,00 TL ödeme yapıldığını, davalı tarafından yüklenilen yapım ve inşa işi sözleşmenin 3. Maddesinde tayin edilen 15 Nisan 2015 tarihine kadar tamamlanmadığını, inşaatın başlangıcından itibaren imar mevzuatına riayet edilerek yapılmadığını, keşideci aleyhine yapılan şikayet ve idare/belediye tarafından 5 Haziran 2015 tarihinde tebliğ edilen 14.05.2015 tarih, 181 sayılı encümen kararı ile öğrenildiğini, davalı takibe ve borca itiraz ettiğini, davanın kabulü ile … 34. İcra Müdürlüğü …esas sayılı icra dosyasına vaki itirazın 200.000 TL kısmı itibariyle iptaline, takibin devamına, alacak likit olduğundan ve %20’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline,” karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili 27/02/2017 tarihi dava dilekçesinde; “Karşı taraf müvekkil şirkette çalışan … isimli kişiye inşaatının onarımı için vekalet vermiş, karşı tarafın talepleri ve istekleri doğrultusunda tadilat için başlayan işler inşaatın yeniden yapılmasına kadar yol açmıştır. Müvekkil şirket çalışanının tüm uyarılarına rağmen karşı taraf dava konusu villayı yeniden yapmak istemiş ve bu istek doğrultusunda da yine karşı tarafın ısrarı doğrultusunda villa yan villalara göre daha büyük inşa edildiği, Müvekkil şirket çalışanı … ‘ni bu şekilde yapılırsa belediye tarafından ceza kesilir inşaat ruhsat almaz demelerine karşı, karşı taraf aldırış etmemiştir. Belediye ile ilgili problemlerden sora villa inşaatı ile ilgili hususlar müvekkil şirkete bildirilmiş müvekkil şirket karşı taraf yapılan inşaatı ruhsata uygun hale getireceğini ancak villanın biraz küçüleceğini belirtmiştir. Karşı taraf bunu kabul etmeyerek başka çalışanlar bularak villayı tamamladığını, karşı tarafın müvekkil şirkette kiraya verdiği bir mecur olmadığı kira bedelinin mahsubuna ilişkin herhangi bir sözleşeme ve kabul de söz konusu değildir. Karşı taraf müvekkil şirket çalışanının müvekkil şirketin desteğini de alarak yaptırmaya çalıştığı villanın yapım bedelini ödememek için böyle bir savunma oluşturmuştur. Karşı tarafın müvekkil şirketten bir kira alacağı olduğunu idda ettiği dosya … 10 . Sulh Hukuk Mahkemesi … E numaralı dosya üzerinden yargılaması devam etmektedir. Mahkeme tarafından kira alacaklısı olduğu yönünde karar verilmeyen davaya rağmen nasıl olu da karşı taraf müvekkil şirketten kira alacağı nedeniyle villayı yaptırdığını iddia eder? Karşı tarafın müvekkil şirket çalışanına ve müvekkil şirkete bu inşaat ile ilgili yapmış olduğu herhangi bir ödeme yoktur. Karşı tarafın asıl gayesi de hem müvekkil şirketin çalışanı tarafından yaptırılan ve müvekkil şirket tarafından villa yapımı için harcanan bedellerini ödememektir. Bu nedenle karşı tarafın sanki likit bir alacağı varmış gibi yapmış olduğu takip haksız ve hukuka aykırıdır. Bu bu nedenle takibini iptalinle % 10 dan aşağı olmayacak şekilde karşı tarafın tazminata hükmedilmesi,” talep edilmştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Bilirkişi raporu, Bilirkişi Ek Raporu, Beylikdüzü Kaymakamlığı’nın yazı cevabı, … Belediye Başkanlığı’nın yazı cevabı, … 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin yazı cevabı, … Valiliği yazı cevabı,… Bankası dekontu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yazı cevabı, 34. İcra Dairesi’nin …icra dosya aslı, … 14. Asliye Ceza Mahkemesi yazı cevabı, … 4. İdare Mahkemesi yazı cevabı dosyamız arasında delil olarak mevcuttur.
27.10.2017 dosyaya sunulan Bilirkişi Heyeti raporu ile; dava konusu villanın yapı kullanma izni alınmış villa yıkılarak yapı ruhsatı alınmaksızın yeniden inşa edildiğini, iki kez belediye tarafından yapı tatil tutanağı düzenlenip mühürlenmesine rağmen mühür fekki yapılarak inşaata devam edildiği ve inşaatın tamamlandığını, davalı tarafın sözleşmenin 2. Maddesine göre idari tüzük ve yönetmeliklerle ilgili kanuni sorumluluğu üstlenmiş olduğundan dolayı kusurlu olduğunu, ancak yapı ruhsat belgesi alınmadan onaylı projesine aykırı olarak büyütülerek yapılan inşaatın iş sahibinin bilgisi dışında yapılamayacağının açık olduğunu, bundan dolayı davacı iş sahibinin aynı oranda kusurlu olduğunu, dava dosyasında davacı tarafından davalıya sözleşme uyarınca iş bedeli ödendiğine dair belge olmadığı gibi işin dava dışı kişilerce bitirildiğine ilişkin davalı savunmasını doğrulayan kanıt olmadığını, bundan dolayı dava konusu villa inşaatı için davacının davalı yükleniciye ödediğini ileri sürdüğü iş bedelini istemeye hakkının icra takip tarihi itibariyle doğup doğmadığı hususunda yargısal takdirin mahkemeye ait olduğunu, davacının işin bedeline mahsuben davalı yükleniciye 397.000,00 TL ödediği ve davacının bu bedelini tümü ile istemeye hakkı bulunduğu mahkemenizce kabul edildiği takdirde açılan itirazın iptali davasındaki istemi ile sınırlı olarak 11.08.2015 icra takip tarihi itibariyle itirazının 200.000,00 TL üzerinden iptaline karar verildiğinde asıl alacak olarak hesaplanan 199.106,76 TL’ye icra takip tarihinden sonrası için yasal faiz uygulanabileceğini, belirtmiştir.
04.10.2018 tarihli Bilirkişi Heyeti Ek raporu özetle;dava konusu villanın yapı kullanma izni alınmış eski yapı yıkılarak yapı ruhsatı alınmaksızın yeniden inşa edildiği iki kez belediye tarafından yapı tatil tutanağı düzenlenip mühürlenmesine rağmen mühür fekki yapılarak inşaata devam edildiği ve inşaatın tamamlandığını, davalı tarafın sözleşmenin 2. Maddesine göre idari tüzük ve yönetmeliklerle ilgili kanuni sorumluluğu üstlenmiş olduğundan dolayı kusurlu olduğunu, ancak yapı ruhsat belgesi alınmadan onaylı projesine aykırı olarak büyütülerek yeniden yapılan inşaatın iş sahibinin bilgisi dışında yapılamayacağının açık olduğunu, dava dosyasında davacı tarafından davalıya sözleşme uyarınca iş bedeli ödendiğine dair belge olmadığı gibi işin dava dışı kişilerce bitirildiğine ilişkin davalı savunmasını doğrulayan kanıt olmadığını, dava konusu villa inşaatı için davacının yükleniciye ödediğini ileri sürdüğü iş bedelini istemeye hakkının icra takip tarihi itibariyle doğup doğmadığı hususunda yargısal takdirin mahkemeye ait olduğunu, davacının işin bedeline mahsuben davalı yükleniciye 397.000,00 TL ödediği ve davacının bu bedelini tümü ile istemeye hakkı bulunduğu mahkemece kabul edildiği takdirde açılan itirazın iptali davasındaki istemi ile sınırlı olarak 11.08.2015 icra takip tarihi itibariyle itirazının 200.000,00 TL üzerinden iptaline karar verildiğinde asıl alacak olarak hesaplanan 199.106,76 TL ye icra takip tarihinden sonrası için yasal faiz uygulanabileceğini, davacının ve davalının icra inkar ve kötü tazminat istemleri konusunda da yargısal takdirin mahkemeye ait olduğunu belirtmiştir.
28.03.2022 tarihli dosyaya sunulan Bilirkişi Heyeti 2. ek raporu ile; dava konusu villanın yapı kullanma izni alınmış eski yapı yıkılarak yapı ruhsatı alınmaksızın yeniden inşa edildiği iki kez belediye tarafından yapı tatil tutanağı düzenlenip mühürlenmesine rağmen mühür fekki yapılarak inşaata devam edildiği ve inşaatın tamamlandığını, davalı tarafın sözleşmenin 2. Maddesine göre idari tüzük ve yönetmeliklerle ilgili kanuni sorumluluğu üstlenmiş olduğundan dolayı kusurlu olduğunu, ancak yapı ruhsat belgesi alınmadan onaylı projesine aykırı olarak büyütülerek yeniden yapılan inşaatın iş sahibinin bilgisi dışında yapılamayacağının açık olduğunu, bundan dolayı davacı iş sahibinin aynı oranda kusurlu olduğunu, taraflar arasında ayrıca 01.01.2014 başlangıç tarihli bir kira sözleşmesinin de bulunduğunu, davacıya ait bir başka adreste bulunan bir işyerinin 01.01.2014 tarihinden itibaren davalı şirkete kiralandığı sözleşme ile belirlenen aylık kira bedellerinin davalı tarafından davacıya ödenmediğini, toplamı 372.000,00 TL olarak hesaplanan toplam 15 aylık kira bedellerinin davalı şirket tarafından dava konusu villanın yeniden inşaa bedeli olarak iş bedeline mahsup edildiği ve davacı tarafından davalıya 16.03.2015 tarihinde gönderilen 145.000,00 TL’nin işin bedeline mahsuben yapılan bir ödeme olarak mahkemenizce kabul edildiği takdirde davacının davalı yükleniciye toplamda 517.000,00 TL iş bedeli ödemesi yaptığının söylenebileceğini, ancak davacı şirketin açıklanan şekillerde yapılan ödemelerin toplamını 397.000,00 TL olarak bildirdiğini, itirazın iptali davasına ise sadece 200.000,00 TL’yi dava konusu yaptığını, davacının imar barışından yararlandığını, villasını yıkımdan kendisini ise idari para cezası ödemekten kurtardığını, inşaatı tamamlanan villanın bu şekilde davacı tarafından kullanıldığını, dava konusu villa inşaatının davalı şirket dışında başka yüklenicilerin katkısı ile tamamlandığına ilişkin kanıt bulunmadığını, bu nedenle yıkım ve yeniden yapım işlerinin davalı yüklenici tarafından yerine getirilmiş olduğunun söylenebileceğinin, dava konusu 200.000,00 TL asıl alacağın davalıya gönderilen noter uyarısı ile verilen 30 günlük sürenin dolduğu 02.08.2015 tarihi ile 11.08.2015 icra takip tarihi arasında kalan 9 günlük %9 ‘dan işlemiş faizinin (200.000,00:36.000 x 9 x 9 = ) 500,00 TL olarak hesaplandığını, buna göre icra takip tarihi itibariyle davacı şirketin toplam alacağı ( asıl alacak 200.000,00 TL + 500,00 faiz = ) olmak üzere 200.500,00 TL olarak hesaplanabileceğini, davacının ve davalının icra inkar ve kötü niyet tazminat istemleri konusunda da yargısal takdirin mahkemenize ait olduğunu, belirtmişlerdir.
14.11.2022 tarihli dosyaya sunulan Bilirkişi Heyeti 3. Ek raporu ile; dava konusu villanın yapı kullanma izni alınmış eski yapı yıkılarak yapı ruhsatı alınmaksızın yeniden inşa edildiğini, iki kez belediye tarafından yapı tatil tutanağı düzenlenip mühürlenmesine rağmen mühür fekki yapılarak inşaata devam edildiği ve inşaatın tamamlandığını, bu işlemlerden dolayı davalı tarafın sözleşmenin 2. Maddesine göre idari tüzük ve yönetmeliklerle ilgili kanuni sorumluluğu üstlenmiş olduğundan dolayı kusurlu olduğunu, ancak yapı ruhsat belgesi alınmadan onaylı projesine aykırı olarak büyütülerek yeniden yapılan inşaatın iş sahibinin bilgisi dışında yapılamayacağının açık olduğu ve bundan dolayı davacı iş sahibinin aynı oranda kusurlu olduğunu, taraflar arasında 01.01.2014 başlangıç tarihi bir kira sözleşmesinin de bulunduğu, davacıya ait bir başka adreste bulunan bir işyerinin 01.01.2014 tarihinden itibaren davalı şirkete kiralandığını, sözleşme ile belirlenen aylık kira bedellerinin davalı tarafından davacıya ödenemediğini, toplamı yukarıda 372.000,00 TL olarak hesaplanan toplam 15 aylık kira bedellerinin davalı şirket tarafından dava konusu villanın yeniden inşaa bedeli olarak iş bedeline mahsup edildiği ve davacı tarafından davalıya 16.03.2015 tarihinden gönderilen 145.000,00 TL’nin işin bedeline mahsuben yapılan bir ödeme olarak mahkemece kabul edildiği takdirde, davacının davalı yükleniciye toplamda 517.000,00 TL iş bedeli ödemesi yaptığının söylenebileceği, ancak davacı şirketin açıklanan şekillerde yapılan ödemelerin toplamını 397.000,00 TL olarak bildirdiği, itirazın iptali davasına ise sadece 200.000,00 TL’yi dava konusu yaptığını, dava konusu villa inşaatının davalı şirket dışında başka yüklenicilerin katkısı ile tamamlandığına ilişkin dosya içinde kanıt bulunmadığını, bu nedenle yıkım ve yeniden yapım işlerinin davalı yüklenici tarafından yerine getirilmiş olduğunun söylenebileceğini, dava konusu 200.000,00 TL asıl alacağın davalıya gönderilen noter uyarısı ile verilen 30 günlük sürenin dolduğu 02.08.2015 tarihi ile 11.08.2015 icra takip tarihi arasında kalan 9 günlük %9’dan işlemiş faizinin (200.000,00:36.000 x 9 x =) 500,00 TL olarak hesaplandığını, buna göre icra takip tarihi itibariyle davacı şirketin toplam alacağı (asıl alacak 200.000,00 TL + 500,00 faiz =) 200.500,00 TL olarak hesaplanabileceğini, davacının ve davalının icra inkar ve kötü niyet tazminat istemleri konusunda da yargısal takdirin mahkemeye ait olduğunu, belirtmişlerdir.
GEREKÇE: Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.
Eser sözleşmesi taraflara karşılıklı haklar ve borçlar yükleyen bir iş görme akdidir. Yüklenici yapımını üstlendiği eseri sözleşmeye, teknik ve sanatsal ilkelere ve amaca uygun olarak imâl edip iş sahibine teslim etmekle, iş sahibi de kararlaştırılan iş bedelini ödemekle yükümlüdürler. 3194 sayılı İmar Yasası’nın 21. maddesi hükmü uyarınca, bazı istisnalar dışında, bütün yapılar için belediye veya valiliklerden yapı ruhsatı alınması zorunludur.
Yapı ruhsatı ise, ancak projelerine, imar plânı ve yönetmeliğine göre ve resim ve harçları incelenerek verilir. Ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak inşa edilen yapılarda ruhsata aykırılık giderilemiyorsa, 3194 sayılı Yasa’nın 32. maddesi hükmü gereğince, ilgili belediye veya valilikçe inşaat derhal durdurulur ve yasal hale getirilmesi olanaksız ise veya ruhsat veya eklerine ya da imar mevzuatına aykırılık öncelikle yüklenici tarafından giderilemiyorsa bu hali ile yapılan yapının yıktırılmasına karar verilir ve anılan Yasa’nın 42. maddesi hükmü gereğince de yapı sahibine ve yükleniciye ceza yaptırımı uygulanır. İmar Kanunu’ndaki bu düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce re’sen gözetilmelidir. Emredici hukuk kurallarını içeren 3194 sayılı İmar Yasası hükümlerine göre; yapı ile yapıma izin arasında çok sıkı bir ilişki kurulmuştur. Bu bağı daha inşaata başlamadan alınması zorunlu yapı ruhsatı ile başlamakta ve inşaatın devamı sırasında denetim yolu ile sürmekte ve oturma izni ile de sona ermektedir. Sözleşmeyle aksinin kararlaştırılmadığı durumlarda iskân izni alınması yükümlülüğü İmar Yasası’nın 30. maddesi hükmü gereğince, iş sahibine ait ise de; yukarıda özetle açıklanan hukuksal sebeplerle, inşaatın imar mevzuatına uygun şekilde tamamlanması yükümlülüğü yüklenicinin edimleri kapsamındadır.
Yapının tümüyle kaçak yapılmış olması halinde yıkılması gereken bir yapı olup ekonomik değerinden söz edilemeyeceğinden yüklenici iş bedeline hak kazanamayacaktır. Arsa sahibi de eksik ve ayıplı iş bedeli isteyemeyecektir. İmara aykırılık bulunması veya yapının kısmen kaçak yapılması halinde ise inşaatın yasal hale getirilmesinin mümkün olması halinde yüklenici iş bedeli, arsa sahibi de eksik ve ayıp nedeniyle talepte bulunabilecektir. Eksik ve ayıpların giderilmesi, ancak yasal ya da yasal hale getirilmiş yapılar için talep edilebilir. Başka bir anlatımla, tamamen kaçak olan yapıların eksik ve kusurlarının, kısmi kaçak yapılarda ise “kaçak” olan kısım ya da bölümlerinin eksik ve kusurlarının giderilmesi istenemeyecektir.
Bu hukuki sonuçları itibarıyla imara aykırı yapılarda öncelikle inşaatın yasal hale getirilip getirelemeyeceğinin bilirkişi raporu alınmak ve ilgili idareden sorulmak suretiyle araştırılması gerekir. Bu kapsamda ilgili kayıtların dosyamız arasına alındığı görülmüştür.
3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen madde ile imara aykırı ve kaçak yapılar için, geriye etkili olarak af uygulaması getirilmiş olup, usuli kazanılmış hakkın bir istisnası olan ve geriye etkili bir kanuni düzenleme olması nedeniyle; anılan hükmün eldeki davalar için de uygulanması gerektiği, nitekim bu hususta da yapının davalı yanca mevzuata uygun hale getirildiği anlaşılmaktadır.
Bu aşamadan sonar bina imar mevzuatından kaynaklı eksiklik giderilmişse tarafların eser sözleşmesinden ötürü üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip getirmediği araştırılmalıdır. Taraflar arasında 2014 yılında sözlü eser sözleşmesi kurulduğunda uyuşmazlık bulunmamakla, iş bedeli ve ödenip ödenmediği hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481. maddesi; “Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmayıp, iş bedeli konusunda taraflar anlaşmış, öyle ki dava konusu edilen yer davalı yanca kullanılmak üzere davacıdan kiralanmış, ancak kira bedellerinin ödenmediği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmasa da sözlü eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu konusunda bir ihtilâf yoktur. Bu sebeple, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığından ve işin bedeli önceden kararlaştırılmayıp iş bedeli taraflar arasında çekişme konusu olduğuna göre sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481. maddesi uyarınca iş bedelinin yapıldığı yılın mahalli piyasa rayiçlerine göre belirlenmesi ve belirlenen bu iş bedelinden de iş sahibi tarafından yasal delillerle ispatlanan ödemelerin düşülerek sonuca gidilmesi gerekir.(Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 2018/115 Esas ve 2019/296 Karar sayılı kararı)
Ayrıca Eser sözleşmesi ilişkilerinde ayıp sözleşme ve ekleri ile iş sahibinin ondan beklediği amaca göre eserde bulunması gereken bazı niteliklerin bulunmaması veya olmaması gereken bozuklukların bulunması olarak ifade edilmektedir. Eserin ayıplı yapılmış olması sözleşmeye aykırılık teşkil eder. Ayıp açık ve gizli olabileceği maddi ve hukuki ayıp şeklinde de olabilir. Açık ayıp, eserin tesliminden sonra makul süre içerisinde yapılan kontrol ve muayene sonucu görülüp tespit edilebilecek ayıplardır. Gizli ayıplar ise basit bir kontrol ve muayene ile ortaya çıkmayıp kullanılmaya başlamasından sonra ortaya çıkan ayıplardır. Maddi ayıplar, açık veya gizli olsun; ortaya çıkan, gözle görülen ve duyu organları ile hissedilen ayıplardır. Bunun dışında gözle görülmeyen ancak yapılmamış olması nedeni ile karşı tarafça fark edilen ayıplarda bulunmaktadır. Örneğin, projenin onaylatılmaması, yapı kullanma izin belgesi alma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi gibi. Maddi ve hukuki ayıplar da açık ve gizli ayıplar gibi yükleniciye ihbarı gereken ayıplardır.
Eser sözleşmelerinde ayıplı imalât halinde 6098 sayılı TBK’nın 474/I. maddesi uyarınca açık ayıplarda iş sahibi eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek, gizli ayıplarda ise aynı Kanun’un 477/son maddesi uyarınca ortaya çıkması üzerine gecikmeksizin ayıp ihbarında bulunmak zorundadır. İş sahibi gözden geçirmeyi ve ihbarda bulunmayı ihmâl etmişse eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır.
Eserin ayıplı olması halinde; iş sahibi, süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunması şartıyla, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu hakkın kullanması için iş sahibi ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada bu hususu def’i olarak da ileri sürebilir. Sözü edilen Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde; yapılan şey iş sahibinin kullanamayacağı ve hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde kusurlu veya sözleşme hükümlerine aykırı olursa iş sahibinin o şeyi kabulden kaçınabileceği ve bu hususta yüklenicinin kusuru bulunursa zarar ve ziyan da isteyebileceği, yine aynı maddenin devamında ayıbın eserin reddini gerektirecek nitelikte bulunmaması halinde iş sahibinin işin kıymetinin noksanı nispetinde bedelden indirim veya eğer o işin onarımı büyük bir masrafı gerektirmez ise yükleniciyi onarmaya mecbur edebileceği hüküm altına alınmıştır. Bunlar eserin ayıplı olması halinde iş sahibinin haiz olduğu haklardır.
Bu kapsamda hazırlanan bilirkişi kök ve ek raporlarında; dava konusu villanın yapı kullanma izni alınmış eski yapı yıkılarak yapı ruhsatı alınmaksızın yeniden inşa edildiğini, iki kez belediye tarafından yapı tatil tutanağı düzenlenip mühürlenmesine rağmen mühür fekki yapılarak inşaata devam edildiği ve inşaatın tamamlandığını, bu işlemlerden dolayı davalı tarafın sözleşmenin 2. Maddesine göre idari tüzük ve yönetmeliklerle ilgili kanuni sorumluluğu üstlenmiş olduğundan dolayı kusurlu olduğunu, ancak yapı ruhsat belgesi alınmadan onaylı projesine aykırı olarak büyütülerek yeniden yapılan inşaatın iş sahibinin bilgisi dışında yapılamayacağının açık olduğu ve bundan dolayı davacı iş sahibinin aynı oranda kusurlu olduğunu, taraflar arasında 01.01.2014 başlangıç tarihi bir kira sözleşmesinin de bulunduğu, davacıya ait bir başka adreste bulunan bir işyerinin 01.01.2014 tarihinden itibaren davalı şirkete kiralandığını, sözleşme ile belirlenen aylık kira bedellerinin davalı tarafından davacıya ödenemediğini, toplamı yukarıda 372.000,00 TL olarak hesaplanan toplam 15 aylık kira bedellerinin davalı şirket tarafından dava konusu villanın yeniden inşaa bedeli olarak iş bedeline mahsup edildiği ve davacı tarafından davalıya 16.03.2015 tarihinden gönderilen 145.000,00 TL’nin işin bedeline mahsuben yapılan bir ödeme olarak mahkemece kabul edildiği takdirde, davacının davalı yükleniciye toplamda 517.000,00 TL iş bedeli ödemesi yaptığının söylenebileceği, ancak davacı şirketin açıklanan şekillerde yapılan ödemelerin toplamını 397.000,00 TL olarak bildirdiği, itirazın iptali davasına ise sadece 200.000,00 TL’yi dava konusu yaptığını, dava konusu villa inşaatının davalı şirket dışında başka yüklenicilerin katkısı ile tamamlandığına ilişkin dosya içinde kanıt bulunmadığını, bu nedenle yıkım ve yeniden yapım işlerinin davalı yüklenici tarafından yerine getirilmiş olduğunun söylenebileceğini, dava konusu 200.000,00 TL asıl alacağın davalıya gönderilen noter uyarısı ile verilen 30 günlük sürenin dolduğu 02.08.2015 tarihi ile 11.08.2015 icra takip tarihi arasında kalan 9 günlük %9’dan işlemiş faizinin (200.000,00:36.000 x 9 x =) 500,00 TL olarak hesaplandığını, buna göre icra takip tarihi itibariyle davacı şirketin toplam alacağı (asıl alacak 200.000,00 TL + 500,00 faiz =) 200.500,00 TL olarak hesaplanabileceği, belirtilmiştir.
Anlatılan gerekçe ile dava konusu villa inşaatının yıkım ve yeniden yapım işlerinin davalı yüklenici tarafından yerine getirilmiş olsa da, bu hususta ağır kusurlu olan davalının yapmış olduğu yeniden imalatlara katlanması gerekeceği bilinmekle, bilirkişi raporları kapsamında davacı yanca ödenen miktarın taahhüt edilen bedelden yüksek olduğu görülmekle, fazla ödenen kısmın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiştir.
Davanın davalısının icra takibine haksız yere itirazda bulunması ve alacağın likit olması nedeni ile toplam alacağın % 20 oranında icra inkar tazminatının (İİK mad.67/2) tahsilde tekerrür olmamak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektirici nedenlerine göre;
1-Davanın tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla KABULÜNE,
Davalının … 34.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 200.000,00 TL asıl alacak ve bu alacağa ihtar tarihi olan 02.08.2015 tarihinden takip tarihi olan 11.08.2015 tarihine kadar işleyen 500,00 TL faiz ile 200.000,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi uygulanarak devamına,
2-İİK mad. 67/2 uyarınca alacak likit ve itiraz haksız olduğundan 200.000,00 TL alacağın %20’si olan 40.000,00 TL icra inkâr tazminatının tahsilde tekerrür olmamak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 13.662,00 TL nispi karar harcından peşin yatırılan toplam 1.412,39 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye kalan 12.249,61 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE gelir kaydına,
4-Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 31.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan toplam 3.049,70 TL bilirkişi-posta-tebligat ücreti, 4,30 TL vekalet harcı, 1.412,39 TL peşin harç ve 29,20 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 4.495,59 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan, kullanılmayan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/02/2023

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)