Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1252 E. 2019/275 K. 22.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1252 Esas
KARAR NO : 2019/275

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 24/12/2016
KARAR TARİHİ : 22/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; 15.09.2016 günü davalı … adına kayıtlı ve diğer davalı şirkete sigortalı … plakalı aracın müteveffa …’a çarpması nedeniyle ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, davalının yerleşim yerlerine yaklaşıldığı ve özellikle yol kenarlarında dinlenme tesislerinin yoğun olduğu, insan yoğunluğunun bulunduğu bir yerde hız ikazlarına rağmen hızını azaltmadan …’a çarptığını, kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğunu, davalının çarpmadan 40 metre sonra durabildiğini, müteveffayı yolun diğer tarafına fırlattığın, böyle bir sonucun doğabilmesi için hızının 120 km/saat ve üzeri olması gerektiğini, 79 km/saat tabelasının az aşağısında 50 km/saat ve biraz daha aşağısında trafik işaretleri bulunduğunu, davalının yüksek hızda seyir ettiğini, kazanın sigorta süresi içinde meydana geldiğini, müteveffanın günlük 120 TL net ücret ve 20-50 TL arasında değişen miktarlarda bahşiş olmak üzere günlük 140-170 TL net gelirle ailesini geçindirdiğini, 05.10.2016 tarihinde davalı sigorta şirketine müracaat edildiğini ve … no.lu hasar dosyası üzerinden 27.10.2016 tarihinde 35.681,00 TL ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin davacıların gerçek zararlarını karşılamadığını, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak, bilirkişi raporundan sonra eksik harç tamamlanmak kaydıyla belirsiz alacak davasının kabulü ile her bir davacı için ayrı ayrı 4.000,00 TL’den toplam 20.000,00 TL maddi tazminatın/destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı sigorta şirketi yönünden 27.10.2016 tarihinden diğer davalı yönünden ise 15.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, her bir davacı için ayrı ayrı 20.000,00 TL’den toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın 15.09.2016 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; kazanın meydana geldiği bölgenin dinlenme tesislerinin bulunduğu bölge olmadığını, bölgenin, uzun yol boyunca çelik bariyerlerle bölünmüş, karşıdan karşıya geçişin kesinlikle yasak olduğu, şehirlerarası devlet karayolu olduğunu, maktulün gitmek istediği dinlenme tesisinin karşı yönde olduğunu, bu yöne doğru yaya geçişi bulunmadığını, taraflar arasında görülen … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasında bulunan 05.10.2016 tarihli bilirkişi raporunda, maktulün KTK.nun 138.maddesindeki –taşıt yolunun karşı tarafına geçmek isteyen yayaların taşıt yolunu, yaya ve okul geçidi ile kavşak ve giriş çıkışları dışında herhangi bir yerden geçmeleri yasaktır-kuralını ihlal ettiğinin, kazanın meydana geldiği yolun, bölünmüş devlet karayolu olduğunu, kaza mahallinde veya yakınında yaya geçidi bulunmadığını, yolun orta refüj ve bariyerlerle boydan boya yaya ve araç trafiğine kapalı olduğunun, aynı maddenin devamındaki düzenleme kapsamında maktulün kaza sırasında üzerinde koyu renkli ve fark edilmez nitelikte kıyafet bulunduğunun, üzerinde hiçbir reklektif aksesuar bulunmadığının belirlendiğini, soruşturma kapsamından maktulün, yaya yolu bulunmayan yolda yürümesi için herhangi bir zorunluluğunun söz konusu olmadığının, yolda yürümek için yasada emredilen kurallara uymadığının ve yasayı ihlal ettiğinin anlaşıldığını, kazanın meydana geldiği tarihin bayram tatil olması sebebiyle trafik ve araç akışının çok yoğun bir dönem olduğunu, maktulün dikkat ve önlemlerinin maksimum seviyede olması gerektiğini, maktulün kazanın meydan gelmesinde ağır kusurlu olduğunu, bilirkişi raporu ile şehirlerarası bölünmüş yol olması sebebiyle 110 km/hız sınırına kadar müsaade edildiği halde meskun mahalle yaklaştıkça kademeli olarak hız tahdit levhalarıyla önce 90, daha sonra 70 km kız levhalarıyla sürücülerin uyarıldığını, davalının hız tabelalarına riayet ettiğini, teknik verilere göre çarpma anında hızının 60-65 km/hız arasında kabul edildiğini, davalının hız sınırlarını ihlal etmediğini ve kazada hiçbir kusurunun bulunmadığını, aracın 06.06.2016-06.06.2017 tarihleri arasını kapsayan ,,, no.lu poliçe ile ,,, Sigorta A.Ş.ye kasko sigortası ile sigortalandığını, sigorta şirketine davanın ihbarını istediklerini,davalı sigorta şirketi tarafından davacılara ödeme yapıldığını, hesaplanacak tazminattan bu ödemenin mahsup edilmesi gerektiğini, davacılara SGK.dan yapılan ödemelerin peşin sermaye değerlerinin indirilmesi gerektiğini, aylık bağlanıp bağlanmadığı konularının araştırılması gerektiğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … SİGORTA A.Ş. vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; davaya konu kazanın meydana gelmesinden sonra hasar dosyası açıldığını ve destekten yoksun kalma bedelinin belirlenmesi için ekspertiz yapıldığını, KZMSS Genel Şartlarına göre 35.861,00 TL destekten yoksun kalma bedelinin tespit edildiğini ve davacı tarafa 15.09.2016 tarihinde ödeme yapıldığını, dava dilekçesi ekinde delillerin tebliğ edilmesi gerektiğini, tebliğ edilmediğinden diğer cevap ve delil sunma haklarının saklı tutulduğunu, sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında olduğunu, müteveffanın KTK.nun 68/b-3.maddesi ve 138.maddesini ihlal ettiğinden asli ve tam kusurlu olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davaya dayanak yapılan ,,, no.lu poliçenin başlangıç tarihinin 09.06.2015 olduğunu, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Genel Şartlarının esas alınması gerektiğini, hesaplamada Genel Şartlar ekindeki formül ve esaslara göre ölüm tablosu TRH 2010’nun dikkate alınması ve iskonto oranının % 1,8 üzerinden hesaplanması gerektiğini, hesaplama ile ödemenin karşılaştırılması ve ödemenin yeterli olduğunun tespiti halinde davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, tazminat miktarının hesaplanması için aktüer sıfatına sahip bir bilirkişi tarafından zararın hesaplanması gerektiğini, dava konusu talepler yönünden sigorta şirketinin sorumluluğunun dava tarihinden itibaren yasal faiz olacağını, avans faizi isteminin reddi gerektiğini, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN: Dava trafik kazasından kaynaklı destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat davasıdır.
Somut olayın, Dava konusu olaya ilişkin olarak düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağına göre 15.09.2016 günü saat 20.00 sıralarında … yolu 3,6 Km’sinde … benzin istasyonu önünde sürücü … yönetimindeki … plakalı h.otomobiliyle …’dan …’e giderken … benzin istasyonu önünde bölünmüş yolun sol tarafından orta refüj bariyerlerini atlayarak sol şerit üzerinden karşıya geçmek için yaya …’a aracının ön kısmı ile yayanın sağ yan kısmına çarpmış ve 42 m ileriye orta refüj içine fırlatmış, yaya şahsın öldüğü ölümlü trafik kazası meydana gelmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K’nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).
… Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının onaylı sureti getirtilerek dosya arasına konulmuştur.
Mahkememizin 23/01/2018 tarihli duruşmasının ara kararı gereğince dosya İTÜ Trafik Kürsüsünde görevli kusur bilirkişisi ve aktüer bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 05/04/2018 teslim tarihli raporda özetle; Delillerin takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere: 15.09.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında; 1-Dava konusu olayda davalı sürücü …’ın % 25 (Yüzdeyirmibeş) oranında tali kusurlu olduğu, 2-Davacıların murisi yaya …’ın kendi ölümüyle sonuçlanan olayda % 75 (Yüzdeyetmişbeş) oranında asli kusurlu olduğu, 3-Davalıların %25 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre olayda vefat eden …’nın geride kalan hak sahiplerinin; f)Davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin, davacıların ödeme tarihindeki verilere göre belirlenen maddi zararlarını karşılama oranının %91,37 olduğu, B)Sayın Mahkemece ödeme ile ödeme tarihindeki verilere göre belirlenen zarar arasında açık orantısızlık bulunduğu ve buna göre de; ödeme ile borcun sona ermediği ve ödemenin kısmı ifayı içeren makbuz olarak kabul edilmesi halinde ise; Günümüze Kadar Gerçekleşen Veriler Esas Alınarak Belirlenen Zarar Tutarından, Ödemenin Güncel Tutarın Tenzili Sonucu; Günümüze Kadar Gerçekleşen Veriler Esas Alınarak Belirlenen Zarar Tutarından, Ödemenin Güncel Tutarın Tenzili Sonucu; e)Davacı oğlu …’ın olay tarihinde rüşt yaşını ikmal etmiş olması nedeniyle destek tazminatı talep koşullarının bulunmadığı, 4-Davacıların bakiye maddi zararı zorunlu trafik sigorta poliçe limiti içinde kalmakta olup, manevi tazminat taleplerinin poliçe kapsamında olmadığı, 5-Davalı sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihinin 27.10.2016 ödeme, sigorta şirketi dışındaki bakımından 15.09.2016 olay tarihi olarak belirlendiği,6-Sigortalı aracın hususi nitelikte olması nedeniyle avans faizi talebine ilişkin takdirin Sayın Mahkemeye ait bulunduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Mahkememizin 11/05/2018 tarihli duruşmasının ara kararı gereğince dosya ek rapor hazırlanmak üzere bilirkişilere tevdi edilmiş,bilirkişiler tarafından ibraz edilen 01/06/2018 teslim tarihli ek raporda özetle; Delillerin takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere: 15.09.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında;Tarafların itirazı doğrultusunda değişiklik gerektirmeyen 06.04.2018 tarihli raporda belirlendiği gibi;1-Dava konusu olayda davalı sürücü …’ın % 25 (Yüzdeyirmibeş) oranında tali kusurlu olduğu, 2-Davacıların murisi yaya …’ın kendi ölümüyle sonuçlanan olayda % 75 (Yüzdeyetmişbeş) oranında asli kusurlu olduğu, 3-Davalıların %25 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre olayda vefat eden …’nın geride kalan hak sahiplerinin;A)Ödeme Tarihindeki Verilere Göre;a)Eş …’ın destek zararının 24.612,61 TL.,b)Kızı …’ın destek zararının 6.739,97 TL., c)Kızı …’ın destek zararının 5.548,27 TL., d)Oğlu …’ın destek zararının 2.346,13 TL., e)Oğlu …’ın destek zararının bulunmamaktadır.TOPLAM 39.246,98 TL olduğu,f)Davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin, davacıların ödeme tarihindeki verilere göre belirlenen maddi zararlarını karşılama oranının %91,37 olduğu, B)Sayın Mahkemece ödeme ile ödeme tarihindeki verilere göre belirlenen zarar arasında açık orantısızlık bulunduğu ve buna göre de; ödeme ile borcun sona ermediği ve ödemenin kısmı ifayı içeren makbuz olarak kabul edilmesi halinde ise;Günümüze Kadar Gerçekleşen Veriler Esas Alınarak Belirlenen Zarar Tutarından, Ödemenin Güncel Tutarın Tenzili Sonucu; a) Eş …’ın bakiye destek zararının 5.213,43 TL., b) Kızı …’ın bakiye destek zararının 1.340,45 TL.,c)Kızı …’ın bakiye destek zararının 1.075,61 TL.,d) Oğlu …’ın bakiye destek zararının 364,44 TL.TOPLAM 7.993,93 TL olduğu, e)Davacı oğlu …’ın olay tarihinde rüşt yaşını ikmal etmiş olması nedeniyle destek tazminatı talep koşullarının bulunmadığı, 4-Davacıların bakiye maddi zararı zorunlu trafik sigorta poliçe limiti içinde kalmakta olup, manevi tazminat taleplerinin poliçe kapsamında olmadığı, 5-Davalı sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihinin 27.10.2016 ödeme, sigorta şirketi dışındaki bakımından 15.09.2016 olay tarihi olarak belirlendiği,6-Sigortalı aracın hususi nitelikte olması nedeniyle avans faizi talebine ilişkin takdirin Sayın Mahkemeye ait bulunduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Mahkememizin 30/11/2018 tarihli duruşmasının ara kararı gereğince dosya ek rapor hazırlanmak üzere bilirkişilere tevdi edilmiş,bilirkişiler tarafından ibraz edilen 07/01/2019 teslim tarihli 2. Ek raporda özetle; Delillerin takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere: 15.09.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında; 1-Dava konusu olayda davalı sürücü …’ın % 25 (Yüzdeyirmibeş) oranında tali kusurlu olduğu, 2-Davacıların murisi yaya …’ın kendi ölümüyle sonuçlanan olayda % 75 (Yüzdeyetmişbeş) oranında asli kusurlu olduğu, 3-Davalıların %25 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre olayda vefat eden …’nın geride kalan hak sahiplerinin; A)Ödeme Tarihindeki Verilere Göre; a)Eş …’ın destek zararının 24.612,61 TL., b)Kızı …’ın destek zararının 6.739,97 TL., c)Kızı …’ın destek zararının 5.548,27 TL., d)Oğlu …’ın destek zararının 2.346,13 TL., e)Oğlu …’ın destek zararının bulunmamaktadır.TOPLAM: 39.246,98 TL olduğu, f)Davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin, davacıların ödeme tarihindeki verilere göre belirlenen maddi zararlarını karşılama oranının %91,37 olduğu, B)Sayın Mahkemece ödeme ile ödeme tarihindeki verilere göre belirlenen zarar arasında açık orantısızlık bulunduğu ve buna göre de; ödeme ile borcun sona ermediği ve ödemenin kısmı ifayı içeren makbuz olarak kabul edilmesi halinde ise; Günümüze Kadar Gerçekleşen Veriler Esas Alınarak Belirlenen Zarar Tutarından, Ödemenin Güncel Tutarın Tenzili Sonucu; a) Eş …’ın bakiye destek zararının 5.213,43 TL., b) Kızı …’ın bakiye destek zararının 1.340,45 TL., c)Kızı …’ın bakiye destek zararının 1.075,61 TL., d) Oğlu …’ın bakiye destek zararının 364,44 TL., TOPLAM 7.993,93 TL olduğu, e)Davacı oğlu …’ın olay tarihinde rüşt yaşını ikmal etmiş olması nedeniyle destek tazminatı talep koşullarının bulunmadığı, 4-Davacıların bakiye maddi zararı zorunlu trafik sigorta poliçe limiti içinde kalmakta olup, manevi tazminat taleplerinin poliçe kapsamında olmadığı, 5-Davalı sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihinin 27.10.2016 ödeme, sigorta şirketi dışındaki bakımından 15.09.2016 olay tarihi olarak belirlendiği, 6-Sigortalı aracın hususi nitelikte olması nedeniyle avans faizi talebine ilişkin takdirin Sayın Mahkemeye ait bulunduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporu mahkememizce yeterli görülüp itibar edilmiştir.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre (6098 sayılı BK. md. 56), hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi,zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebilecektir.
Sonuç itibariyle, 15.09.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında; davalı sürücü …’ın % 25 (Yüzdeyirmibeş) oranında tali kusurlu olduğu, Davacıların murisi yaya …’ın kendi ölümüyle sonuçlanan olayda % 75 (Yüzdeyetmişbeş) oranında asli kusurlu olduğu,
Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 1981/906 E. Sayılı kararında özetle; “….Bir kimseyi başkası için destek haline getiren yardımlarda düzenlilik ve devamlılık unsurları vardır. Yapanın keyfine göre gelişi güzel zamanlarda sağlanan yardımlar ( örneğin, olayımızda ölen annenin, torununun bakımını yaşamış olsaydı, bir süre üstleneceği şekildeki yardımları düzenli olmadıkları için destekten yoksun kalma tazminatına esas alınamazlar. Bunun gibi; her gün, her hafta, her ay düzenli bir şekilde yapılmış olmakla beraber ancak sınırlı bir süre için yapılmış veya ilerde yapılması umulan yardımlar da destek olarak nitelenemez…… olayımızda, ölen destek torununa bakmakla yükümlü olmadığına göre, böyle bir bakmanın gerçekleşeceği kuvvetle umulsa dahi, bu bakma olgusu ölenin ihtiyarına bağlı ve insani bir duygu ve ahlaki bir vazifeden kaynaklanan, bu itibarla da para ile değerlendirilmeyecek ve bu niteliği ve özelliği bakımından destek zararı olarak kabul edilemeyecek olan bir kayıptır. Diğer bir anlatımla, ölüm vukua gelmeseydi ölenin torununa bakmasından dolayı bu hizmetine karşılık kızından bir hak talep etmesi BK.nun 62. maddesinin son fıkrası uyarınca mümkün de olamayacağına göre, ölenin sağlığından yasaca talep edemeyecek olan bir karşılığın destek zararı kapsamında düşünülmesi ve bu yardımdan yoksun kalındığından söz edilerek tazmini yönüne gidilmesi düşünülemez.” demektedir.
Yine bu konudaki Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında; erkek çocuklar için destek yaşının rüşt ve aktif olarak çalışma yaşı olan 18 yaşının esas alınması gerektiği, kız çocuklar bakımından ise muhtemel evlenme ve muhtaçlık yaş sınırı olarak kabul edilen 22 yaşın esas alınması gerektiği, çocukların orta öğenim görmeleri halinde destek süresinin 20 yaşına kadar, yüksek öğrenim görmesi halinde ise 25 yaşına kadar süreceği kabul edilmektedir.
Her ne kadar dava dilekçesinde müteveffanın oğlu … içinde destek tazminatı talep edilmiş ise de; Oğlu … 01.01.1998 doğumlu olup olay tarihinde 19 yaşındadır. Eğitim gördüğüne dair bir belge bulunmamaktadır. Bu durumda Oğlu …’un rüşt yaşını ikmal etmiş olması nedeniyle anılan çocuk bakımından zarar hesabı yapılması mümkün olmamıştır.
Destekten yoksun kalma tazminatının amacı, desteğini yitiren kimsenin, ölümle sonuçlanan olaydan önceki sosyal-ekonomik yaşam düzeyinin devamını sağlayacak bir paranın ödetilmesidir. Bu hakkın, mirasçılık sıfatı ile ve miras hukuku ile bir ilgisi yoktur. Destek sayılabilmek için, yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterlidir(YHGK. 25.05.1984 T., E.9-301, K.619).
Fiili destek kavramı, yardımlarda düzenlilik ve devamlılık halinde söz konusu olur. İlerde destek olma ihtimali bulunan durumlarda ise “farazi destek” hali söz konusudur. Küçük çocukların ölümünde durum budur.
Diğer bir durumda destek tazminatının söz konusu olabilmesi için yardım yapılacakların “bakım ihtiyacı” içinde bulunmaları gerekir (Bkz.Turgut Uygur-Borçlar Kanunu I, sh.590).
Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 1986/1585 E. Sayılı ilamında “…Bakım ihtiyacı ise, davacının zaruret ve sefalet haline düşmesini değil, sosyal seviyesine uygun olan hayat tarzını devam ettirmek için gerekli imkanlardan yoksun kalmasına ifade eder ( Tekinay, Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, İst. 1963, S.49 )…” demektedir.
Yukarıda arz ve izaha çalışıldığı üzere; İşbu somut olayda davacı eş bakımından müteveffanın bakiye ömür süresi ile sınırlı olarak, erkek çocuk … bakımından rüşt yaşı olan 18 yaşına kadar, kız çocuklar bakımından ise Yargıtay’ca muhtemel evlenme ve muhtaçlık yaş sınırı olarak kabul edilen 22 yaşına kadar müteveffanın desteğinden yoksun kaldığı süreler aşağıdadır. Her ne kadar dava dilekçesinde müteveffanın oğlu … içinde destek tazminatı talep edilmiş ise de; Oğlu … 01.01.1998 doğumlu olup olay tarihinde 19 yaşındadır. Eğitim gördüğüne dair bir belge bulunmamaktadır. Bu durumda Oğlu …’un rüşt yaşını ikmal etmiş olması nedeniyle anılan çocuk bakımından zarar hesabı yapılması mümkün olmamıştır.
SGK hizmet dökümüne göre müteveffanın kaza tarihindeki aylık brüt ücreti (109,80/2×30)= 1.647,00 TL olup, söz konusu tutar asgari ücrettir. Bunun dışında müteveffanın asgari ücretin üzerinde vergilendirilmiş kazanç sağladığını gösterir yazılı bir belge bulunmadığından zorunlu olarak hesaplamalar kazalı gibi evli ve üç çocuklular için belirlenen net yasal asgari ücretlere göre yapılacaktır.
15.09.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında; davalı sürücü …’ın % 25 (Yüzdeyirmibeş) oranında tali kusurlu olduğu, Davacıların murisi yaya …’ın kendi ölümüyle sonuçlanan olayda % 75 (Yüzdeyetmişbeş) oranında asli kusurlu olduğu, Davalı sigorta şirketi tarafından dava tarihinden önce ödeme yapıldığı Davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin, davacıların ödeme tarihindeki verilere göre belirlenen maddi zararlarını karşılama oranının %91,37 ise de Yargıtay 17 Hukuk Dairesi’nin 2009/537 Esas, 2009/4897 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere 2918 Sayılı KTK’nun 111. maddesi hükmünden yararlanmak için belgenin iptalinin ayrıca ve açıkça istenmesine gerek olmayıp, bir dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterli olacaktır. Davacılar 2 yıllık süre içinde eldeki davayı açmıştır.Bilirkişi tarafından sigorta tarafından yapılan ödemelerin tenzili sonucu hesaplanan TOPLAM:7.993,93TL. Tazminatın günün ekonomik şartlarında küçümsenmeyecek bir tutar olup ödenen meblağ ödenmesi gereken meblağa göre yeterli sayılamaz. Davalıların gerçek zararın tamamından sorumlu olduğu anlaşılmakla; Davacı eş … ın maddi tazminat davasının kabulü ile 4.000,00 TL destek tazminatının davalı sigorta şirketinden 27/10/2016 tarihinden itibaren, Davalı … dan ise kaza tarihi olan 15/09/2016 tarihinden itibaren itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı eş … a verilmesine, Davacılardan …, …, … ın açmış oldukları maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile, davacı çocuk … a 1.340,45 TL, davacı çocuk … a 1.075,61 TL, davacı çocuk … a 364,44 TL destek tazminatının davalı sigorta şirketinden 27/10/2016 tarihinden itibaren, Davalı … dan ise kaza tarihi olan 15/09/2016 tarihinden itibaren itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, Davacı Çocuk … ın açmış olduğu maddi tazminat davasının reddine,
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlandığından, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde tazminat belirlenmekte olup, MK.nun 4. Maddesi gereğince mahkememizce tarafların sosyo ekonomik durumları,olayın meydana geliş şekli,kusur durumu da dikkate alınarak takdir edilmesi gerektiği anlaşılmakla; Davacıların davalılardan … a yönelik açmış oldukları manevi tazminat davasının kısmen kabulüne; davacı eş … a 4.000,00 TL, davacı çocuk … a 2.000,00 TL, davacı çocuk … a 2.000,00 TL davacı çocuk … a 2.000,00 TL, davacı çocuk … a 2.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 15/09/2016 tarihinden itibaren itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …dan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-a)Davacı eş … ın maddi tazminat davasının kabulü ile 4.000,00 TL destek tazminatının davalı sigorta şirketinden 27/10/2016 tarihinden itibaren, Davalı … dan ise kaza tarihi olan 15/09/2016 tarihinden itibaren itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı eş … a verilmesine,
b)Davacılardan …, …, … ın açmış oldukları maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile, davacı çocuk … a 1.340,45 TL, davacı çocuk … a 1.075,61 TL, davacı çocuk … a 364,44 TL destek tazminatının davalı sigorta şirketinden 27/10/2016 tarihinden itibaren, Davalı … dan ise kaza tarihi olan 15/09/2016 tarihinden itibaren itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
c)Davacı Çocuk … ın açmış olduğu maddi tazminat davasının reddine,
2-Davacıların davalılardan … a yönelik açmış oldukları manevi tazminat davasının kısmen kabulüne; davacı eş … a 4.000,00 TL, davacı çocuk … a 2.000,00 TL, davacı çocuk … a 2.000,00 TL davacı çocuk … a 2.000,00 TL, davacı çocuk … a 2.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 15/09/2016 tarihinden itibaren itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …dan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Karar tarihine göre maddi tazminat yönünden alınması gereken 463,17 TL harçtan peşin alınan 68,31 TL ( Maddi Harç ) harcın mahsubu ile bakiye 394,86 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Karar tarihine göre manevi tazminat yönünden alınması gereken 819,72 TL harçtan peşin alınan 341,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 478,17 TL harcın davalılardan …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
5-Davacılar tarafından dava açılırken yatırılan 409,86 TL peşin harç masrafının davalılardan tahsili ile davacılara verilmesine,
6-Davacılar …, …, …, …’ duruşmalarda kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince kabul edilen maddi tazminat yönünden hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile bu davacılara verilmesine,
7-Davacılar …, …, …, … ve … duruşmalarda kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince kabul edilen manevi tazminat yönünden hesaplanan 2.725,00 TL. vekalet ücretinin davalılardan …’dan tahsili ile davacılara verilmesine,
8-Davalılar kendilerini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince reddedilen maddi tazminat yönünden hesaplanan 2.725,00 TL (AAÜT 3/2 Maddesi Gereği ) vekalet ücretinin davacılardan …, …, … ve …’dan tahsili ile davalılara verilmesine, ( Davacı çocuk …’ın 2.725,00 TL ‘sinden, davacı çocuk …’ın 1.340,45 TL’sinden, davacı çocuk …’ın 1.075,61 TL’sinden, davacı çocuk …’ın 364,44 TL’sinden sorumlu tutulmasına, )
9-Davalı … duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince reddedilen manevi tazminat yönünden hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
10-Davacılar tarafından yapılan toplam: 1.881,90 TL yargılama giderinin davanın red/kabul oranına göre 294,52 TL’sinin davalılardan tahsili ile davacılara verilmesine, geri kalan miktarın davacılar üzerinde bırakılmasına, ( Davalı … Sigorta A.Ş ‘nin 147,26 TL’sinden sorumlu tutulmasına, )
11-Davacılar tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
12-Davalılar tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılar vekillerinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 22/03/2019

Katip

Hakim

MASRAF BEYANI
29,20 TL Başvuru Harç Masrafı
1.400,00 TL Bilirkişi Ücreti
452,70 TL tebligat ve müzekkere gideri
TOPLAM : 1.881,90 TL