Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/894 E. 2020/273 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/894
KARAR NO : 2020/273

DAVA : TİCARİ ŞİRKETİN FESİH VE TASFİYESİ
DAVA TARİHİ : 14/09/2015
KARAR TARİHİ : 09/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirketin Fesih ve Tasfiyesi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirketin %10 hissedarı olduklarını, davalı şirketin küçük hisse sahibi olan müvekkillerinin şirket yönetiminde ve kararlarında söz sahibi olmadığı gibi şirketin uzun yıllardır büyük hisseli ortaklar tarafından kötü yönetilerek şirketi zarara soktuklarını, müvekkillerinin şirketin teknik iflas noktasına gelmiş olması zarara uğradıklarını, şirketten bugüne kadar müvekkillerine herhangi bir kar hissesi verilmediği gibi şirketin işleyişi ve mali vaziyeti ile de bir bilgi verilmediğini ve bu konudaki tüm taleplerinin geri çevrildiğini, müvekkillerinin defalarca talep etmelerine rağmen şirket borçları, alacakları, mali durum, çeşitli bankalardan ne miktarda kredi kullanıldığı, şirketin hangi mal varlığının teminat olarak verildiği, 6102 sayılı yeni Ticaret Kanunu’nun öngördüğü yasal ve emredici mevzuat değişikliklerinin yerine getirilip getirilmediği konularında kendilerine bilgi verilmediğini, müvekkillerinin mali haklarının ihlal edilmesinin anonim şirketin haklı sebeplerle feshine yol açan sebepler arasında olduğunu, şirketin büyük bir zarar ile karşı karşıya olduğunu, müvekkillerine bugüne kadar kar dağıtılmadığı göz önüne alındığında şirketin devamında basiretli bir şekilde yönetilip yönetilmediği ve zararın karşılanması halinde şirketin iflasının önlenmesinin mümkün olup olmayacağı, müvekkilleri tarafından kayıtların tetkik edilerek bir sonuca varması gerektiğinden son mizanın ve alınan yönetim kurulu kararlarının verilmesi talebini içerir ihtarnamenin de sonuçsuz kaldığını, şirketin son mali durumu ve borç ve alacakları konusunda bilgi ve belgeye sahip olmadıklarının şirketin fesih ve tasfiyesi talebiyle iş bu davayı ikame etmek zorunda kaldıklarının beyan ederek davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, dava sonuna kadar davalı şirkete ait menkuller üzerine tedbir konulmasına, şirket tasfiyesine karar verilinceye kadar şirket yönetiminin bir kayyıma tevdi edilmesine karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirket üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davacı Taraf Davasında:
Dava Dilekçesini tekrar ederek davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı Taraf Davaya Cevabında:
Davalı vekili mahkememize hitaben verdiği cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin haklı nedenle feshini gerektiren işlem ve eylemlerin 6762 sayılı Kanun döneminde gerçekleştiğinden 6762 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğini, 6762 sayılı Kanunda, anonim şirketin feshi davası öngörülmediğinden, huzurdaki davanın esasına girilmeden reddi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun’un 2./i a bendi hükmünün davaya uygulanması gerektiğini, müvekkil şirketin kurucularının 1957 yılında … Teşhis Kliniği ve … Laboratuvarı ile başlayan özel sağlık hizmetindeki deneyimlerinden yararlanarak kurulan … Hastanesi adıyla bilinen şirketin yılardan beri … Özel Hastaneler Yönetmeliğine ve kalite standatlarına uygun son teknoloji tıbbi cihatlara dolanılmış tam teşekküllü bir sağlık kurumu olduğunu, uzun yıllardır sektörünün öncülerinden olup, büyümeye devam eden bir şirket olduğunu, davacılar vekilinin dilekçesinde belirttiği müvekkil şirket işletmesinin devam ettirilmesinin hukuki olarak faydadan yoksun olduğuna ilişkin iddia ve beyanların hukuki dayanaktan yoksun, soyut ve gerçeğe aykırı bulunduğunu, müvekkil şirketin kurulduğu yıldan itibaren, sürekli ve dengeli olarak sermaye miktarını arttırarak değerine değer kattığını, dilekçe ekinde sundukları Genel Kurul ve Ticaret Sicili Gazetesi ilanlarıyla da sabit olduğu üzere, yıllar içerisinde belli aralıklarla kar dağıtımı yaptığı gibi, kar dağıtımı yapmadığı yıllarda ise artan miktarları sermayeye eklediğini, bu durumun, müvekkil şirketin değerini arttırdığı gibi müvekkil şirket ortaklarının çıkar ve menfaatleri bakımından da olumlu sonuçlar doğurduğunu ve doğurmaya devam ettiğini; son genel kurul hariç, diğer olağan ve olağanüstü genel kurullarda bilançoların onaylanması, kabulü ve yönetim kurulunun ibrası gibi kararların oybirliğiyle alındığını, davacıların red oyu kullanmadıklarını, muhalefet şerhi koymadıklarını; mevzuata uygun olarak her genel kurulda detaylı bilançolar, gelir tabloları ve faaliyet tablolarının ortaklara verilerek incelemelerine sundulduğunu; kasıtlı olarak davacıların yönetime katılmalarına diğer ortakların engellediği izlenimi oluşturmaya çalıştıklarını, işbu davaya gerekçe gösterilen iddialarıyla ilgili olarak davalıların hiçbir somut adım atmadıklarını, Türk Ticaret Kanunu ‘nun 376.Maddesinin 2. fıkrasında son yıllık bilançoya göre, sermaye ile yedek akçelerin toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhal toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar verilmediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer denildiğini, 376.maddenin 3. fıkrasında ise şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkarır, bu bilançoda aktiflerin, şirket alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister denildiğini, sermaye ve yedek akçeler toplamının 2/3 ünün karşılıksız kalması; son yıllık bilançoya göre, şirketin sermaye ve yedek akçeler toplamının 2/3 den fazlasının zarar nedeniyle karşılıksız kalması, ancak borca batık durumda olmaması halinde şirket teknik iflas haline gelmiş sayılacağı; bu takdirde, yönetim kurulunun derhal genel kurulu toplantıya çağırarak, durumu genel kurula sunması ve tedbir alınmasını istemesi gerekliğini; Genel kurulun sermaye arttınmı yapılması veya henüz borca batıklık durumu yoksa mevcut öz kaynak ile şirketin devam etmesine karar verebieceğini; sunular belgeler incelendiğinde ve yaptırılacak bilirkişi incelemesinde de ortaya çıkacağı üzere, müvekkil şirketin borca batık durumda olmadığını, müvekkil şirketin bilançolarında yer alan negatif değerlerin her ticari işletme ve kişide olan, ticaretin getirdiği durumlardan kaynaklandığını, müvekkil şirketin bilançolarında yer alan borç- alacak durumunun gerçekleri yansıttığını; Müvekkil şirketin hiçbir mal varlığı veya sermayesi teminat olarak verilmediği gibi, şirketin tüm teminatlarının şirketin yönetim kurulu başkanı tarafından şahsen verildiğini, müvekkil şirketin faaliyetleri sırasında açık hesap usulü çalışmadığını, tüm hesapların belgeye dayandığını; davacının açık hesapların olduğuna dair iddialarının gerçek dışı olduğu ve hiçbir somut veri ile gerekçelendirilmediğini, davacıların müvekkil şirket sermayesine ödemekle yükümlü oldukları sermaye taahhütlerini işbu davanın Sayın Mahkeme huzurunda ikame edildiği tarih itibariyle ödemedikleri gibi geçmişte yapılan sermaye artışlarına da katılmadıklarını, yönetim kurulu başkanı şirket ortağı … tarafından geçmiş yıllarda davacıların adına nakden para yatırarak davacıların sermaye artışlarındaki sermaye oranlarının korunduğunu, müvekkil şirket yönetim kurulu başkanı … ‘nun şahsi malvarlığından şirkete aktarımlarda bulunarak, şirketin şu anki durumunda sahip olmasında rol oynadığını, Anonim ortaklığın sona erme nedenlerini düzenleyen 6762 saydı TTK 434,maddede haklı nedenle ortaklığın fesih olunabileceğine dair hüküm bulunmadığını; 6102 saydı TTK’ da anonim şirketin haklı sebeple fesihini düzenleyen 531.madde ve gerekçesi dikkate alındığında haklı nedenle feshin ikincil , feri nitelik taşıdığı, haklı sebeple fesih davası şartlan gerçekleşse bile hakimin fesihten önce ortaklığa daha az zarar veren, yük getiren tedbirler alınması gerektiği, davacı vekili iddia ve beyanlarım somut olarak gerekçeleşmediği gibi HMK 389.maddesinin gerekliliğini de açıklayamadığından tedbir talebinin reddi gerektiğini, belirterek tedbir talebinin reddine, davanın usulden ve esastan reddine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Toplanan Deliller:
Davacı Tasfiyesini talep ettiği şirketin Sicil kayıtları celbedilip incelenmiştir.
Tarafların delil olarak dayandığı … 3.Noterliğinin … Tarihli ihtarnamesi, şirkete ait vergi kayıtları, davalı şirkete ait tapu kayıtları, davalı şirketin banka hesap dökümleri celp edilip incelenmiştir.
Mahkememizin 28/10/2016 Tarihli ara kararı ile ” Taraflar arasında uyuşmazlıkla ilgili olarak bu konularda uzman olduğu anlaşılan … Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mali Müşavir …, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. …’dan oluşan heyete dosyanın tevdii ile davalı şirketin feshinin gerekip gerekmediği, davacının ortaklık payının gerçek değerinin dava tarihi itibariyle tespiti hususlarında rapor hazırlamalarının istenilmesine, mali müşavir bilirkişiye davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını incelemek üzere HMK 278/4 maddesi gereğince yerinde inceleme yetkisi verilmesine,” karar verilmiş, Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 26/10/2017 tarihli rapor ile özetle ”….. Sayın Mahkemenizin verdiği bilirkişilik görevi kapsamında davalı …Ş.’ nin 2006 yılı ile 2015 yılları arasındaki Ticari Defter ve Kayıtlan incelenmiştir, Şirket sermayesinin; % 5,1’i davacı … Kadıoglu’na, % 4,9’u davacı …’a aittir. Davacıların toplam sermaye payı % 10′ dur. Şirketin 31.12.2005 tarihli bilançosunda 229.831,79.YTL., 2004 yılı Dönem Net Karı Geçmiş Yıllar Karlarında yer almaktadır. 2004 yılı dönem net kan; 31.01.2006 tarihinde şirket ortaklarına dağıtılmıştır. Şirketin 31.12.2005 tarihli bilançosunda 833.136,04 YTL 2005 yılı Dönem Net Karı yer almaktadır. 2005 yılı dönem net karı; Türk Ticaret Kanunu uyarınca I. ve II. Tertip Yasal Yedek Akçeler ayrıldıktan sonra aşağıdaki tarihlerde şirket ortaklarına dağıtılmıştır. Şirketin 31.12.2006 tarihli bilançosunda 378.465,73.YTL., 2006 yılı Dönem net karı yer almaktadır, 2006 yılı dönem net karı; Türk Ticaret Kanunu uyarınca I. ve II. Tertip Yasal Yedek Akçeler ve Gelir Vergisi ayrıldıktan sonra aşağıdaki tarihte şirket ortaklarına dağıtılmıştır.- Şirketin 31.12.2007 tarihli bilançosunda 160.827,22 YTL 2007 yılı Dönem Net Karı yer almaktadır. 2007 yılı dönem net karı; Türk Ticaret Kanunu uyannca I. ve II. Tertip Yasal Yedek Akçeler ve Gelir Vergisi ayrıldıktan sonra aşağıdaki tarihte şirket ortaklarına dağıtılmıştır. Şirketin 31.12.2008 tarihli bilançosunda 652.417,75 YTL 2008 yılı Dönem Net Zararı yer almaktadır. Bu nedenle 2008 yılı için kar dağıtımı yapılmamıştır. Şirketin 31.12.2009 tarihli bilançosunda 878.968,54.TL., 2009 yılı Dönem Net Zararı yer almaktadır. Bu nedenle 2009 yılı için kar dağıtımı yapılmamıştır. Şirketin 31.12.2010 tarihli bilançosunda 305.114,75. TL. 2010 yılı Dönem Net Zararı yer almaktadır. Bu nedenle 2010 yılı için kar dağıtımı yapılmamıştır. Şirketin 31.12.2011 tarihli bilançosunda 200.455,74 TL 2011 yılı Dönem Net Zararı yer almaktadır. Bu nedenle 2011 yılı için kar dağılımı yapılmamıştır. Şirketin 31.12.2012 yılı bilançosunda Dönem Net Karı 44,811,67 TL’dir. Şirket bu dönemde kar dağıtımı yapmamış, sermayesini 3.500.000 TL’na arttırmıştır. Şirketin 31.12.2013 tarihli bilançosunda 1.113.599,93.TL. 2013 yılı Dönem Net Zararı yer almaktadır. Bu nedenle 2013 yılı için kar dağıtımı yapılmamıştır. Şirketin 31.12.2014 tarihli bilançosunda 1.488.097,07.TL. 2014 yılı Dönem Net Zaran yer almaktadır. Bu nedenle 2014 yılı için kar dağıtımı yapılmamıştır. Şirketin 31.12.2015 tarihli bilançosunda 300.031,36 TL 2015 yılı Dönem Net Zaran yer almaktadır. Bu nedenle 2015 yılı için kar dağıtımı yapılmamıştır. 2015 yılı içerisinde şirket öz kaynaklarım güçlendirmek amacıyla aşağıdaki yevmiye maddeleri ile şirket ortaklarından 3.050.470,50.TL. tahsilat yaparak 529 Diğer Sermaye Yedeklerinde fon oluşturmuş, böylece şirketin öz kaynaklanm pozitife çevirmiştir. Şirketin, 31.12.2015 tarihi İtibariyle Aktiflerinin, Borçlarından 1.546.108,69 TL fazla olduğu, yani şirketin mevcutlarının ve alacaklarının borçlarının tamamım karşılayabildiği (borca batık olmadığı) tespit edilmiştir. Şirketin maddi ve maddi olmayan duran varlıklarının bilançodaki kayıtlı değerleri ile şirketin Duran Varlıklar Listesinin uyumlu olduğu tespit edilmiştir. Yürütülen hastane işletmeciliğinde açık hesaplar bulunduğu iddiasına ilişkin somut bilgi ve belgeye rastlanmamıştır. Şirketin gerçek değerinin belirlenmesi isteniyorsa, Sağlık İşletmeciliği konusunda uzman sektör bilirkişi ve Duran varlıkların gerçek değerini belirleyebilmek için de makine mühendisliğinde uzman teknik bilirkişiden rapor alınması uygun olacaktır. Huzurdaki davada 6103 sayılı Kamınu’mm 3.maddesi uyannca TTK m.531 hükmünün uygulanabileceği, Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarının bu yönde olduğu, dolayısıyla anonim şirket olan davalı şirketin TTK m.531 hükmüne istinaden azınlık hissedarlar tarafından haklı sebeple fesîhinin dava konusu edilebileceği; davacıların %10 oranında paya sahip olmaları itibariyle haklı sebeple fesih davasında davacı sıfatını taşıdıkları; Bununla birlikte TTK m.531.md.’ e istinaden açılan haklı sebeple fesih davasında ileri sürülen sebeplerin haklılığının somut delillerle ispatı gerektiği; bu çerçevede davacının iddialarının mali yönden yapılan incelemelerde davalı şirketin borca batıklık, durumunun giderildiği, halihazırda borca batık olmadığı, net dönem zararları sebebiyle kar dağıtılmadığı, şirketin açık işlemleri bulunmadığı yönündeki tespitler dolayısıyla somut delillerle ispat edilemediği; Davacının davalı şirketten bilgi alamadığı, haklarının kullandırmadığına ilişkin iddiaları bakımından dosyada davacının davalı şirkete … 3.Noterliği’nin … tarihli İhtarnamesini çekerek yönetim kurulu kararını ve mizanı talep ettiği görülmüş olmakla birlikte, davalı şirketin bu talebin yerine getirip getirmediği hususunda bir bilgi ve belgenin dosyada mevcut olmadığı; bu ihtarname dışında davacıların TTK’nın gerek her bir pay sahibine gerekse sermayenin %10’nu temsil eden paylara sahip azınlığa tanıdığı hukuki imkanları (örneğin m.410 ve m.411, m.420, m.437, m.438 ve m,439) kullanarak girişimde bulunduklarını; davacıların davalılardan bilgi ve belge talep ettikleri ve bunun reddedildiğini gösteren somut bir delil de dosyada mevcut değildir. Dolayısıyla huzurdaki dava dosyasında davacıların iddialarına İlişkin yapılan incelemeler neticesinde, davalı şirketin feshini gerektirecek bir haklı sebebin varlığının somut delillerle kanıtlanamadığı,” yönünde görüş bildirildiği görülmüştür.
Taraf vekillerinin rapora karşı beyan ve itirazları üzerine; 12/02/2018 Tarihli ara karar ile ” Dosyaya sunulan 26/10/2017 tarihli raporun 22.sayfasının 19. Bendinde belirtilen hususla ilgili olarak bu konularda uzman olduğu anlaşılan İTÜ Makina Mühendisliği Öğretim Görevlisi Prof. Dr. … ile Hastane Müdürü ve Sağlık Kurumları Sektör uzmanı …’dan oluşan heyete dosyanın tevdii ile, davalı şirketin duran varlıkları ile gerçek değerinin belirlenmesi hususunda rapor alınmasına, ” karar verilmiş, Bilirkişi Prof. … tarafından ” …tarafların ve taraf avukatlarının şiddetli çekişme gerekse bilirkişi heyetinde hastane donanımları konusunda uzman bilirkişi olmaması ve ayrıca heyet üyeleri tarafından yerinde yapılması konusunda herhangi bir organizasyon yapılmaması nedeni ile dosyaya hazırlanması gereken bilirkişi raporunun tamamlanması mevcut şartlarla yerinde görülmemektedir..” şeklinde beyanda bulunulduğu görülmüş, taraf vekillerince beyan dilekçesine karşı beyan dilekçesi ibraz edilmiş, Mahkememizin 02/01/2019 Tarihli ara kararı ile ” ..Mahkememizin 12/02/2018 tarihli ve 09/03/2018 tarihli ara kararları, tarafların talepleri dikkate alınarak ve mahkememizce aldırılan 26/10/2017 tarihli bilirkişi raporu ile belirlenen eksiklikler değerlendirilerek, 08/01/2019 günü saat 13:30 da davalı hastanesinde keşfen bilirkişi incelemesi yapılarak,1-) Davalı şirket ticari defterleri, bilgisayar kayıtları, ( hasta listesi, muayene kayıtları, ve gelir- sarf kalemlere ulaşmak bakımından) incelenerek dava tarihi olan 14/09/2015 tarihi itibarıyla Şirketin sermayesinin 2/3 ‘ den fazlasını yitirip yitirmediğini, teknik iflas durumuna gelip gelmediğinin belirlenmesi ( Bilişim uzmanı … ve mali müşavir … vasıtası ile ) 2-) Davalı şirketin ruhsat, makine, ve bedelleri ile keşif tarihindeki mali değerinin belirlenmesi,( Sağlık sektör bilirkişisi … vasıtası ile) 3-) Davalı şirketin hastanesindeki tıbbi cihaz ve techizatın, ameliyathane donanımının keşif tarihindeki mali değerinin belirlenmesi,( Biyo medikal cihazları konusunda uzman … vasıtası ile) 4-) Davalı şirketin araç ve bütün hastane demirbaşlarının keşif tarihindeki mali değerinin belirlenmesi, ( Makine mühendisi … ve menkul mal bilirkişisi … vasıtası ile ) Suretiyle keşifden sonra Doç Dr …’nın da katılımı ile ek rapor aldırılmasına, ek rapor ile ayrıca bilirkişilerden TTK 531 maddesinin uygulanma ihtimali dikkate alınarak ortaklıktan çıkma payının da keşif tarihi itibarıyla belirlenmesinin istenmesine,” karar verilmiştir. Mahkememizin ara kararı uyarınca mahallinde 08/01/2019 Tarihinde Mahkeme Hakiminin hazır bulunması ile keşif icra edilmiştir. Bilirkişi heyeti vasıtası ile yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 24/10/2019 Tarihli ek rapor ile özetle ”…. Örneklenme yöntemiyle yapılan incelemelerle ile sınırlı olmak kaydıyla, 2012. 2013, 2015 ve 2015 yıllarına ait yukarıda ayrıntısı yer alan hasta gelirlerine ilişkin davalı şirket tarafından satış belgesi düzenlendiği, gelirlerin ticari defter kayıtlarına alındığı, hasta kayıtları ile hastalardan sağlanan gelirlerin uyumlu olduğu, şirketin hasta gelirlerinde usulsüz bir işlem yapmadığı, dolayısıyla davacının açık işlemler bulunduğu iddiasının aksine işlemlerin usule uygun olduğu tespit edildiğinden, haklı sebeple fesih için gerekçe oluşturamayacağı, Şirketin, 31.12.2015 tarihi itibariyle Aktiflerinin, Borçlarından 1.546.108,69.TL. fazla olduğu, başka bir ifadeyle şirketin mevcutlarının ve alacaklarının borçlarının tamamını karşılayabildiği ve borca batık olmadığı, bu sebeple davacı şirketin borca batık olması gerekçesiyle haklı sebeple feshini talep edemeyeceği, Şirketin 2008, 2009, 2010,2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında şirketin kar değil zarar etmiş olması sebebiyle huzurdaki dava bakımından kar dağıtılmamasının fesih için haklı sebep teşkil etmeyeceği, Davacıların kendilerine bilgi verilmediği iddiasına ilişkin olarak yapılan ek incelemede Kök Raporda yaptığımız açıklamaları ve vardığımız sonucu değiştirecek bir husus tespit edilemediğinden, haklı sebep olarak değerlendirilemeyeceği, Dolayısıyla davacıların davalı şirketin feshini gerektirecek haklı sebebin varlığını somut delillerle kanıtlayamadığı, Sayın Mahkemece huzurdaki davada haklı sebeplerin varlığına kanaat getirildiği ihtimalde, TTK m.531/2 hükmü uyannea şirketin feshi kararı yerine öncelikle davacı ortakların şirketten çıkarılmaları veya duruma uygun düşen kabul edilebilir diğer çözüm yollarım araştırması ve dikkate almasının gerekli olduğu, Sayın Mahkemece davacı ortakların şirketten çıkarılmalarına karar verdiği ihtimalde, heyetimizce yapılan incelemede;
31.12.2018 tarihli Kavdi Bilançoya Göre davacı …’nun şirketten ayrılma payının 49.763,60.TL., davacı …’ın şirketten ayrılma payının 47.812,09.TL. olmak üzere toplam 97.575,69.TL. Olduğu, 31.12.2018 tarihli Rayiç Değer Bilançosuna Göre davacı …’nun şirketten ayrılma payının 402.441,41.TL. davacı …’ın şirketten ayrılma payının 386.659,40.TL. olmak üzere toplam 789.100,81 TL olduğu.” yönünde görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı tarafın rapora itiraz etmesi üzerine ek rapor düzenlenmek üzere dosyamız önceki bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, Bilirkişi heyeti vasıtası ile düzenlenen 2. Ek raporda özetle ”… Şirketin, 31.12.2015 tarihi itibariyle Aktiflerinin, Borçlarından 1.546.108,69.TL. fazla olduğu, başka bir ifadeyle şirketin mevcutlarının ve alacaklannın borçlarının tamamını karşılayabildiği ve borca batık olmadığı, Bilişim Uzmanı bilirkişinin, Makine uzmanı bilirkişinin, Sağlık sektörü bilirkişinin, Eşya uzmanı bilirkişinin kök raporlarındaki görüşlerinde bir değişiklik olmadığı, Biyomedikal Cihazlar uzmanı bilirkişinin tekrar yapmış olduğu değerlemeler sonucunda hastanede bulunan cihazların ikinci el rayiç bedelinin 10.856.590.TL.(ON MİLYON SEKİZYÜZ ELLİALTI BİN BEŞYÜZ DOKSAN TL.) olarak güncellenmiş olduğu, Sayın Mahkemece davacı ortakların şirketten çıkarılmalarına karar verdiği ihtimalde, heyetimizce yapılan incelemede;31.12.2018 tarihli Kaydi Bilançoya Göre davacı …’nun şirketten ayrılma payının 49.763,60 TL, davacı …’ın şirketten aynlma payının 47.812,09 TL olmak üzere toplam 97,575,69 TL olduğu,31.12.2018 tarihli Rayiç Değer Bilançosuna Göre davacı …’nun şirketten ayrılma payının 705.992,44.TL., davacı …’ ın şirketten aynlma payının 678.306,47.TL. olmak üzere toplam 1.384.298,91.TL. Olduğu, Mali incelemede gerek dava tarihine en yakın tarih olan 31.12.2014 tarihi itibariyle , gerekse keşif tarihine en yakın tarih olan 31.12.2018 şirketin borca batık olmadığı, bu sebeple TTK m.376 hükmünün huzurdaki dava bakımından uygulanma kabiliyetinin bulunmadığı, diğer haklı sebepler bakımından yapılan incelemede nihai takdiri Sayın Mahkemenize ait olmak üzere, somut olay bakımından şirketin feshini gerektiren bir haklı sebebin tespit edilemediği, ancak Sayın Mahkemece aksine kanaat getirildiği ihtimalde ise, şirketin feshinden önce alternatif çözüm yollarının tüketilmesi gerektiği, bunlar arasında davacı ortağın ayrılma payının hesaplanarak şirketten çıkarılmasına karar verilebileceği,” yönünde görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı taraf bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ile yeni heyet vasıtası ile inceme yapılması talebinde bulunmuş, mahkememize hitaben verdiği esasına yönelik beyan dilekçesi ile ”…Türk Ticaret Kanunu’nun 260. Maddesi’nin a bendinin birinci fıkrası; “Şirketten çıkan veya çıkarılan ortağın payı, şirket sözleşmesinde aksine hüküm yoksa, çıkmanın istendiği veya ortağın çıkarıldığı, uyuşmazlık hâlinde karar tarihine en yakın tarihteki şirket varlığı esas alınarak hesaplanır” hükmünü haizdir. Bilirkişiler yasanın bu açık hükmüne aykırı davranarak raporlarında yine hesaplamanın hükme en yakın tarih itibariyle yapılması gerekirken rayiç değeri 31.12.2018 tarihli bilançosuna göre hesaplama yaparak, şirketin 22.07.2019 tarihinde sermaye artışı yaptığını göz ardı ederek Müvekkillerimin hisse paylarını değerlendirmişler, şirketin teknik iflas tarihi 31.12.2014 olmasına rağmen dava tarihinden sonraki bilançoya göre 31.12.2015 tarihi itibariyle hesaplama yapmışlar, eksik ve hatalı inceleme ile rapor oluşturarak Müvekkillerimin şirketten ayrılma paylarını rayiç değerinin çok altında hesaplamışlardır. Müvekkillerimin şirket aleyhine açmış oldukları genel kurul iptali davası olan … 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyasında ki 24.10.2019 tarihli bilirkişi raporu ile şirket defter ve kayıtları üzerinde 2014, 2015, 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin yapılan incelemede bilirkişiler şirketin teknik iflas durumunda ve borca batık olduğunu tespit etmişlerdir. Teknik iflas durumunu açıkça ortaya koyan … 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyasında ki 24.10.2019 tarihli bilirkişi raporu ile çelişmektedir. Bu çelişkinin giderilmesi gerekmektedir. davamızda ki raporlar arasında ki büyük çelişki de göz önüne alınarak yeniden oluşturulacak bilirkişi heyeti marifetiyle şirketteki tüm belgeler yerinde incelenerek, tüm demirbaşlar, tıbbi cihazlar, eşyalar, araçlar yeniden değerlendirilmek üzere keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gerekmektedir. Müvekkillerimin haksız yere hak kaybına uğramaması ve davada hukuka uygun karar verilmesi bakımından bu husus son derece elzemdir.” yönünde beyanda bulunmuştur. Davalı taraf vekilleri ise son celse de ” … 14. ATM’nin dosyasında alınan bilirkişi raporunda teknik iflas konusundan bahsedilmesinin sebebi, davacı tarafın sermaye arttırımından kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve müvekkilimizin sermaye arttırımına ilişkin yatırdığı bedelin bilançoda görülmemesinden kaynaklanmaktadır, ” şeklinde beyanda bulundukları görülmüştür. Düzenlenen bilirkişi raporları ile davalı şirketin fesih ve tasfiye şartlarının oluşmadığı, bu hali ile çıkma payında yapılan hesaplama hatalarının sonuca etkili olmayacağı anlaşılmakla birlikte … 14. ATM’nin dosyasında alınan bilirkişi raporu ile mahkememizin yargılama aşamasında düzenlenen bilirkişi raporları arasında ki farklılığın davacı tarafın sermaye arttırımından kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve davalı tarafın sermaye arttırımına ilişkin yatırdığı bedelin bilançoda görülmemesinden kaynaklandığı yönünde ki davalı tarafın ileri sürdüğü husus mahkememizce yerinde görülmüş, Dosyanın mevcut haliyle karar vermeye elverişli olduğu göz önünde bulundurularak davacı tarafın yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talebinin reddine karar verilmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi:
Tüm dosya kapsamı dikkate alınarak; Davacı taraf, davalı şirketin % 10 hissedarı bulunduğu, davalı şirketin bugüne kadar tamamen büyük hisseli ortaklar tarafından yönetilip, bugüne kadar hiç kar dağıtılmadığı, sürekli sermaye artışlarıyla faaliyet göstermeye devam ettiği, uzun bir süredir şirket sermayesi ile kanuni yedek akçelerin karşılıksız kaldığı ve şirket öz varlığının negatife düşürüldüğü, şirketin uzun yıllardır büyük hisseli ortaklar tarafından kötü yönetildiği, şirket yönetiminde basiretli bir tacir gibi hareket edilmediği ve şirketin zarara uğratıldığı; şirketten herhangi bir kar hissesi verilmediği, şirketin işleyişi ve mali vaziyeti ile de bir bilgi verilmediği, bu konudaki bütün taleplerin de geri çevrildiği, şirketin gerçek mali durumunu tespit etmek imkanlarının olmadığı gibi yürütülen hastane işletmeciliğinde açık hesaplar bulunduğu duyumu alındığı, şirketin son mali durumu, borç ve alacakları konusunda bilgi ve belgeye sahip olmamaları sebebiyle, TTK 531. Maddesi gereğince şirketin fesih ve tasfiyesi talebiyle dava açma zorunluluğu doğduğu iddiasına dayanarak davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı taraf davaya cevabı ile; iddia olunan şirketin haklı nedenle feshini gerektiren işlem ve eylemlerin 6762 saydı Kanun döneminde gerçekleştiğinden 6762 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğini, 6762 sayılı Kanunda, anonim şirketin feshi davası öngörülmediğinden, huzurdaki davanın esasına girilmeden reddi gerektiğini; davalı şirketin kurucularının 1957 yılında … Teşhis Kliniği ve … Laboratuvarı ile başlayan özel sağlık hizmetindeki deneyimlerinden yararlanarak kurulan … Hastanesi adıyla bilinen şirketin yılardan beri …Yönetmeliğinine ve kalite standatlarına uygun son teknoloji tıbbi cihazlarla dolanılmış tam teşekküllü bir sağlık kurumu olduğunu; uzun yıllardır sektörünün öncülerinden olup, büyümeye devam eden bir şirket olduğunu, davalı şirket işletmesinin devam ettirilmesinin hukuki olarak faydadan yoksun olduğuna ilişkin iddia ve beyanların hukuki dayanaktan yoksun, soyut ve gerçeğe aykırı bulunduğunu, şirketin kurulduğu yıldan itibaren, sürekli ve dengeli olarak sermaye miktarını arttırarak değerine değer kattığını; yıllar içerisinde belli aralıklarla kar dağıtımı yaptığı gibi, kar dağıtımı yapmadığı yıllarda ise artan miktarları sermayeye eklediğini; bu durumun, müvekkil şirketin değerini arttırdığı gibi müvekkil şirket ortaklarının çıkar ve menfaatleri bakımından da olumlu sonuçlar doğurduğunu ve doğurmaya devam ettiğini; mevzuata uygun olarak her genel kurulda detaylı bilançolar, gelir tabloları ve faaliyet tablolarının ortaklara verilerek incelemelerine sunulduğunu; şirketin borca batık durumda olmadığını, bilançolarında yer alan negatif değerlerin her ticari işletme ve tüzel kişide olan, ticaretin getirdiği durumlardan kaynaklandığını, şirketin tüm teminatlarının şirketin yönetim kurulu başkanı tarafından şahsen verildiğini; şirketin faaliyetleri sırasında açık hesap usulü çalışmadığını, davacı asillerin şirket sermayesine ödemekle yükümlü oldukları sermaye taahhütlerini davanın ikame edildiği tarih itibariyle ödemedikleri gibi geçmişte yapılan sermaye artışlarına da katılmadıklarını; yönetim kurulu başkanı şirket ortağı … tarafından geçmiş yıllarda davacıların adına nakden para yatırarak davacıların sermaye artışlarındaki sermaye oranlarının korunduğunu, Anonim ortaklığın sona erme nedenlerini düzenleyen 6762 sayılı TTK 434.maddede haklı nedenle ortaklığın fesih olunabileceğine dair hüküm bulunmadığını; 6102 sayılı TTK’ da anonim şirketin haklı sebeple fesihini düzenleyen 531.madde ve gerekçesi dikkate alındığında haklı nedenle feshin ikincil , feri nitelik taşıdığını, haklı sebeple fesih davası şartlan gerçekleşse bile hakimin fesihten önce ortaklığa daha az zarar veren, yük getiren tedbirler alınması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
Davalı taraf taraflar arasında ki uyuşmazlıkta 6762 sayılı kanunun uygulanması gerektiğini, 6762 sayılı kanunda TTK 434.maddede haklı nedenle ortaklığın fesih olunabileceğine dair hüküm bulunmadığını belirterek davanın esasa girilmeden reddine karar verilmesini talep etmiştir.6103 sayılı Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Haklındaki Kanun’un 3. maddesi hükmüne göre, tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukuki ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Bu doğrultuda 6102 sayılı TTK’mn 531. maddesinin dava konusu olaya uygulanması gerekecektir. 6102 Sayılı Kanunun 531.m.dsi aynen ”MADDE 531- (1) Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.6102 Sayılı Kanunun 531.md.si ile anonim şirkette haklı sebeple şirketin feshini talep edebilme imkanı azınlığa tanınmış bir haktır. Davacıların davalı şirketteki hisselerinin toplamı davalı şirketin sermayesinin onda birini oluşturmakla dava açma ehliyetine sahiptirler. Davacı taraf haklı sebeple fesih davasında gerekçe olarak borca batıklık, kötü yönetim, sık sık genel kurulun yapılmaması, şirketin durumunun iyi olmasına rağmen kar dağıtılmaması, kar dağıtmamak için şirketin gerçeğe aykırı olarak zararda gösterilmesi, şirket içinin boşaltılması, pay sahibine bilgi verilmemesi, azınlık haklarına sürekli engel olma gibi durumların varlığını ileri sürmüştür. Davacı tarafın fesih ve tasfiye istemekte haklı sebebi bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir.
Davacı tarafın ileri sürdüğü hususların tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Düzenlenen bilirkişi raporları ile davalı şirketin yapılan mali incelemesi neticesinde dava tarihine en yakın tarih olan 31.12.2015 tarihi itibariyle şirketin borca batık olmadığı tespit edilmiştir. Davacı tarafın itirazı üzerine keşif yapılarak keşif tarihine en yakın en son düzenlenmiş bilanço olan 31.12.2018 tarihli bilanço esas alınarak yapılan mali incelemede şirketin borca batık olduğu yönünde bir durum tespit edilememiştir. Davalı şirketin 31.12.2018 tarihi itibariyle de borca batık olmadığı tespit edilmiştir. Bu tespitler neticesinde dava konusu şirket hakkında TTK m.376 hükmünün uygulanmasını gerektirecek bir durum bulunmadığı hususu bilirkişi raporu ile de değerlendirilmiştir. Davacı taraf 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında, 8 yıl boyunca, şirketin zarar ettiği ve teknik iflas durumuna geldiği ve 05.03.2015 tarihinde yapılan genel kurulda davacıların muhalefet şerhine rağmen zararların ortaklar tarafından karşılanmasına karar verilerek ortaklardan tekrar ödeme almak suretiyle borca batık olmaktan kurtarıldığını, iki kez sermaye artışına gidildiğini iddia etmiştir. Davalı şirketin 2004, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında davalı şirket tarafından ortaklarına net dönem karını dağıtıldığı, 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında net dönem zararı sebebiyle kar dağıtımı yapılmadığı bu yıllarda şirket zarar ettiğinden kar dağıtılmadığı bilirkişi tespitleri ile belirlenmiştir. Bilirkişiler tarafından tespit edildiği üzere 6102 Sayılı Kanunun 509.md./2 uyarınca kar payı sadece net dönem karından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabilir Net dönem karı, bilançoya göre belirlenmiş yıllık kardan geçmiş yıllara ait zararlar ve anonim şirketin ödemekle yükümlü olduğu vergiler, mali yükümlülükler düşüldükten sonra kalan tutan ifade eder. Bu yüzden şirketin net dönem karı bulunmadığı, aksine zararda olduğu için kar dağıtamamış olması, fesih için bir haklı sebep oluşturmadığı yönünde ki heyetin görüşü mahkememizce yerinde görülmüştür. Davacı taraf haklı sebeple fesih davasında, haklı sebep olarak ileri sürdüğü tüm hususları kanıtlar yeterli delil tespit edilememiş olmakla davacı tarafın sübut bulmayan davasının reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-)Davacı tarafın davasının REDDİNE;
2-)Alınması gereken 54.40.TL. Karar ve İlam harcından peşin alınan 27,70.TL.peşin harcın mahsubu ile bakiye 26,70.TL.harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3-)Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesaplanan 3.400,00.TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
4-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiyesinin yatıran tarafa iadesine,
6100 Sayılı HMK.’ nın 345./1Maddesi uyarınca ilgililere kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize vereceği bir dilekçe ile İSTİNAF YOLU açık olmak üzere oy birliği ile taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar alenen okunup usulen tefhim kılındı.09/07/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …