Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/594 E. 2023/164 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/594 Esas
KARAR NO : 2023/164

DAVA :Adi ortaklıktan Kaynaklanan (Tazminat)
DAVA TARİHİ : 09/06/2015
KARAR TARİHİ : 23/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Adi ortaklıktan Kaynaklanan (Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanan kanuni yükümlülüklerin, davalılar tarafından değişik şekillerle ihlal edilmesi sonucunda müvekkili şirketin ve adi ortaklığın uğradığı zararların tazmini talebiyle bu davanın ikame edildiğini, davalılardan bazılarının adi ortaklığın yöneticisi konumunda (yönetici ortaklar …, …, … ve … olup birlikte “…” olarak anılacaklarını) olduğunu, diğerlerinin ise yönetici ortaklar ile müşterek menfaatleri doğrultusunda birlikte ve işbirliği içerisinde hareket eden davalılar olduğunu.(… A.Ş., …, … A.Ş.)
… Ekim 2003 tarihinde …’de kurulduğunu, İthmaar, Nisan 2010’da bir başka … bankası olan … ile birleştiğini, İthmaar, bu birleşme ile …’in malvarlığını, tüm hak ve yükümlülükleri ile devraldığını,
.. ise, 2008 yılı başlarında tamamen ithmaar mülkiyetinde ve…’le kurulmuş olan bir özel işlem şirketi olduğunu, …, her bir Proje Şirketi*nde hisse sahibi olduğunu, bu şirket, adi ortaklık ilişkisine taraf olmadığından işbu davada davacı sıfatını taşımadığını, sadece, adi ortaklığın ortağı konumundaki davacı …’ın bünyesinde yer alan bir kuruluş olduğunu,
Davalı …, T.C. vatandaşı olup diğer davalı … şirketinin hissedarı ve yönetim kurulu başkanı olduğunu,
Davalı …, T.C. vatandaşı olup … Ltd.Şti. hissedarı ve yönetim kurulu başkanı olduğunu, aynı zamanda …’nın damadı olduğunu,
Davalı …, T.C. vatandaşı olup …’nın ve …nın iş ortağı olduğunu,
… A.Ş., Aralık 2007\le kurulmuş bir şirket olduğunu, bu şirketin yönetim kurulu başkanı ve müdürü … olduğunu, diğer müdürlerin ise … ve … olduğunu,
… A.Ş., aracılık faaliyetinde bulunan … vasıtasıyla Şubat 2007 tarihinde … İle tanıştırılan. 1947 yılında kurulmuş bir Türk şirketi olduğunu,
…, T.C. vatandaşı olup …’nın eşi olduğunu,
… A.Ş., Mart 2013 tarihinde … tarafından kurulmuş bir Türk anonim şirketi olduğunu,
… A.Ş., müvekkili şirket ve … yatırım yapmak hususunda mutabık kaldığı gayrımenkulleri satın almak ve geliştirmek amacı ile Mayıs 2007’de kurulmuş bir Türk anonim şirketi olduğunu,
… A.Ş., müvekkili şirket vc … yatırım yapmak hususunda mutabık kalcağı gayrımenkulleri satın almak ve geliştirmek amacı ile Aralık 2007’de kurulmuş bir anonim şirketi olduğunu,
… A.Ş., müvekkili şirket ve … yatırım yapmak hususunda mutabık kaldığı gayrımenkulleri satın almak vc geliştirmek amacı ile Ağustos 2007’de kurulmuş bir türk anonim şirket olduğunu, …A.Ş, müvekkili şirket ve … yatırım yapmak hususunda mutabık kaldığı gayrımenkulleri satın almak ve geliştirmek amacı ile Kasım 2007’de kurulmuş bir türk anonim şirket olduğunu,
Müvekkili şirket, Nisan 2007’de … ile Türkiye’de gayrimenkul projeleri inşa etmek üzere uygun olan gayrimenkullcri belirlemek, satın almak, geliştirmek vc inşa edilecek gayrimenkullerin üçüncü kişilere satılması suretiyle kar elde etmek amacı ile bir adi ortaklık kurduğunu, taraflar, uygun gayrimenkullerin satın alınması ve geliştirilmesi için gerekli olan kuruluş sermayesinin çoğunluğunun müvekkili şirket tarafından sağlanacağı hususunda mutabık kaldıklarını, müvekkili şirket mali konularda destek sağlamayı kabul ettiğini, ayrıca, uygun gayrimenkullerin belirlenmesi, geliştirilmesi ve satışı hususlarından da … sorumlu olacağı hususunda adi ortaklığın taraflarınca mutabık kalındığını,
Müvekkili şirket, … tarafından satın alınması ve proje olarak geliştirilmesi uygun olduğu belirtilen gayrimenkul projelerine adi ortaklık ilişkisi süresince yaklaşık olarak 90.000.000,00- USD yatırım yaptığını, … ve ilişkili tarafları müvekkili şirket tarafından yapılan yatırım sayesinde kar elde ettiklerini; … tarafından tavsiye edilen projelerden hiçbirinin müvekkili şirkete kar getirmediğini ve sonuç olarak müvekkili şirketin yatırımının tamamının zayi olduğunu, proje şirketlerinin tamamının teknik iflas halinde olduğunu, müvekkili şirket alacaklı üçüncü kişilerin menfaatleri için icra ve İflas Kanunu uyarınca iflası gerçekleştirmek üzere girişimde bulunmaya zorladığını,
…, ortak sıfatları gereği olan borç vc yükümlülüklerini ihlal etmek suretiyle dilekçede belirtilen eylemleri gerçekleştirdiğini, bu eylemler dolayısıyla ihlal edilen yükümlülükler, … bakımından, özellikle, adi ortaklıkta ortakların sadakat borcunu düzenleyen, eski Borçlar Kanunu (“eBK’nun 526. ve onun karşılığını teşkil eden yeni Türk Borçlar Kanunu (“TBK’nun 626. maddesi hükümleri ile özen borcuna ilişkin TBK m. 528 ve m. 530/f.l (TBK m. 62.8 ve m. 630/f.l) hükümleri olduğunu,
…, proje şirketlerinin kendileriyle (ve ilişkili taraflarla) kredi sözleşmeleri ve fon transferleri yapmasını sağladığını ve bu vesile ile proje şirketlerine ait gayrimenkullerin ve nakdin kendi (ve ilişkili tarafların) menfaatleri doğrultusunda Adi Ortaklık ve müvekkili şirketin zararına olarak kasten elden çıkarılmasına neden olduğunu,
…, uzun bir süre boyunca tamamı müvekkili şirketten gizlenen, kendilerine ve ilişkili taraflara sağlanan çok sayıda kredi aracılığıyla proje şirketlerinden milyonlarca dolar kullandıklarını ve müvekkili şirketin bilgisi bu kredilerin hiçbirinin geri ödenmemiş olduğu yönünde olduğunu,
…, müvekkili şirketin bilgisi olmaksızın … ve … kendilerine, ilişkili taraflara ve …’e toplamı 40.000.000,00- USD’yi aşan yüzlerce ödeme yapmasını sağladığını, …, her bir ödemeyi müvekkili şirket onayının gerekeceği yetki sınırının altında kalmasını (birçok durumda da hemen altında) sağlayarak müvekkili şirketten gizlediklerini, bu şekilde … işbu iki Proje Şirketinden aynı gün içinde tekrar eden çoklu ödemeler ile yüz binlerce dolar çıkardıklarını, …’e yapılan ödemeler, diğer Proje Şirketleri’nden ve adi ortaklıktan … aracılığıyla … kendilerine ve ilişkili taraflara para transferine dair daha geniş bir planın parçası olduğumu, bir kısım inşaat şirketlerine (Kahta, … ve …) gerçekleştirilen ödemeler de bu planın bir parçasını teşkil ettiğini,
…, …’in müvekkili şirketten gizlenen sözleşmeler tahtında kendileri veya ilişkili kişilerin sahibi veya bağlantılı olduğu inşaat şirketleri ile milyon dolarlar değerinde sözleşmeler akdetmesini sağladığını, bu sözleşmeler için hiçbir ticari gerekçe olmadığını, … projesinde hiçbir inşaat yapılmamış olması da bunun açık kanıtı olduğunu,
…, hukuka aykırı bir şekilde kendi (ve kendileri ile bağlantılı diğer kişilerin menfaatlerini) menfaatlerini adi ortaklık ve müvekkili şirketin menfaatinden üstün tutan işlemlere giriştiklerini,
…, müvekkili şirket ile daha öncesinde böyle bir teminat işlemi yapılmayacağı hususunda mutabakat sağlanmış olmasına rağmen kredi temini karşılığında ağır teminatlar vermesine sebep olmak suretiyle …’in alacaklıları olarak kendi ve ilişkili tarafların menfaatlerini üstün tuttuklarını, kredilerin (ve ilişkili teminatların) varlığı müvekkili şirketten gizlendiğini, bu şekilde, kendi ve ilişkili tarafların menfaatleri Adi Ortaklık ve müvekkili şirketin menfaatinden üstün tutulduğunu, … borçlarını ödeyemez hale geldikten sonra … müvekkili şirkete bildirimde bulunmaksızın Belek aleyhine icra takiplerine başladıklarını, …’da da olduğu üzere, müvekkili şirketin, kendisinin sağladığı finansman sayesinde satın alınan … proje arazisinin büyük bir bölümünün elden yitirilmesine neden olan cebri icra satışı ile ilgili olarak son derece sınırlı şekilde bilgilendirildiğini, …, diğer Proje Şirketleri’ndcn …’e milyon dolarlar aktardığını, bu fonlar yukarıda anlatılan plan dahilinde …’ten … kendilerine ve ilişkili taraflara aktarıldığını, bu planın bir sonucu olarak … ve ilişkili kişiler adi ortaklığın uğradığı zararlardan kendilerini korumuş olsalar da (aslında işlemlerden kar elde etmişlerdir) müvekkili şirket tarafından adi ortaklığa yatırım olarak sağlanan on milyonlarca dolar kaybedilmiş ve/veya halihazırda teknik olarak iflas halinde olan … aracılığı ile … tarafından elden çıkartıldığını, Söz konusu adi ortaklık ilişkisinin oluştuğu, davalılardan … tarafından kendi internet sitesinde kamuoyunu duyurulmuş ve internet sitesinde adi ortaklık kapsamında yürütülen projelerin detaylarına yer verildiğini,
14 Ocak 2008 tarihinde …, gönderdiği e-posta mesajında adi ortaklığın varlığını sabit kılan bir taslak anlaşma sunduğunu ve bu anlaşmada adi ortaklığın kapsamına ilişkin bilgileri sağladığını, söz konusu e-posta mesajında … taslak anlaşmaya dair “iletideki işbirliğimizi tanımlamak adına hazırlamaya çalıştım” beyanında bulunduğunu,
Müvekkili şirket ve … bir kısmı, ortaklık anlaşmasının hükümlerini görüşmek üzere 20 Ocak 2008 tarihinde …’de toplandığını ve gündemde olan her bir projeye dair ayrıntılı görüşmeler gerçekleştirildiğini,
Adi ortaklığın tarafları, Mayıs 2007’den itibaren adi ortaklığın nihai amacına ulaşmasını sağlamak amacıyla, … tavsiyeleri doğrultusunda proje şirketleri vasıtası ile gayrimenkul projeleri belirlediğini, projeler için gerekli arazileri satın alarak geliştirmeye başlandığını,
Davalıların, adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanan yükümlülüklerini sürekli ve bilinçli olarak ihlal etmeleri sonucunda, müvekkili şirket tarafından … 3. Noterliği aracılığı ile … tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname gönderildiğini ve türk ortaklara adi ortaklık kapsamındaki ihlallerini ortadan kaldırmaları; aksi takdirde adi ortaklığın amacının imkansız hale gelmesi nedeniyle sona ermiş sayılacağının bildirildiğini, bu ihtara karşılık, … dışındaki davalılar tarafından çeşitli tarihlerde neredeyse birebir aynı içerikte cevabi ihtarname1er gönderildiğini,
…, adi ortaklığın devamı süresince adi ortaklığı ve müvekkili şirketi Türkiye’deki çıkarlarından yoksun bırakmak adına gizlice anlaştığı birçok kişi ve şirketi müvekkili şirket ile tanıştırdığını, … ile ilişkili taraflar, kendi kişisel kazançları uğruna masrafları adi ortaklık ve müvekkili şirket tarafından karşılanmak suretiyle itibarsız işlere giriştiklerini, bu faaliyetler müvekkili şirketin itibarını zedelediğini,
… hukuka aykırı ve hatalı davranışları vc adi ortaklık nezdinde gerçekleştirdikleri ihlalleri neticesinde oluşan zararları gidermek için hiçbir adım atmamaları sonucunda müvekkili şirket Eylül 2014’te Adi ortaklığın şeklen münfesih olduğunu kabullenmek durumunda kaldığını ve bu durumu Türk ortaklara bildirdiğini,
… şirketinin içi … davranışları neticesinde tamamen boşaltıldığını, bu operasyon neticesinde … arazisini icra ihalesinden satın alan şirketin ise … ve …’ın yakın ilişki içinde oldukları … şirketi olduğunu,
…’nın … ile beraber adi ortaklık zararına hareket ettiğini, (… 30. İcra Müdürlüğü’nün …R. Sayılı dosyası) icra takibinden kaynaklanan alacağının 2.000.000,- TL’lik kısmını 31 Ekim 2013 tarihinde …’ya temlik etmesinden anlaşıldığını, … proje arazisinin yitirilmesine neden olan cebri icra satışı ….’nın temlik aldığı fiktif alacaklara dayandığını,
Nitekim … ile … adi ortaklık aleyhine ortak hareket etme niyeti …’da yönetim kurulu üyesi olan … sebebiyle de anlaşıldığını, zira ..’ın kartvizitinde …’nın adresi ve unvanı yer aldığını, buna ilaveten …’ın halihazırda hissedarı olduğu …Limited Şirketimde (“…”) ise …’m eski hissedar olduğunu,
…’nın aynı zamanda … arazisini satın alan ve halihazırda bütün borçlarını ödememiş ve ödememek niyetinde olan Noil ile de bağı bulunduğunu. …’nın kurucu ve tek ortağı olan …, aynı zamanda Noil’in genel müdürü ve imza yetkilisi olduğunu.
… … ve …. tarafından yetki limiti aşılmadan …, …, … ve … alıcılarına 138 adet 6.400.00,00.-TL tutarında ödemeler yapıldığını, bunların özellikle müvekkili şirketin atamış olduğu yönetim kurulu üyesinin onayını almadan işlem yaptıkları ve bu işlemleri müvekkili şirketten gizlediklerini,
… …, … ve … şirketleri ile inşaat sözleşmeleri imzaladığını, … ve … şirketleri ile yapılan sözleşme kapsamında … şirketine 1.100.000,-USD ve … şirketine 3.000.000,- USD avans ödemeleri kararlaştırıldığını ancak bu iki sözleşmenin ikale yoluyla sonlandınldığını, ancak avans ödemlerinin yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa iade edilip edilmediği hususunda müvekkili şirketin herhangi bir bilgisinin olmadığını, bu sözleşmeleri müvekkili şirketin bilgisi dışında sadece … imzaladığını,
Proje şirketleri ile … arasında birçok keyfi para transferleri ve işlemler olduğunu ve daha sonra … ve ilişkili oldukları kişiler tarafından …’in içinin boşaltıldığını neticesinde …, karşılanması imkansız çok ağır bir fınansal borç yükü altına sokulduğunu, şirketin teknik olarak iflas halinde olmasına neden olunduğunu; bunun sonucunda da, adi ortaklığın ve müvekkili şirketin menfaatleri, … yukarıda anlatılan faaliyetleri sonucunda ağır bir şekilde zarar gördüğünü Adi ortaklığın amacının gerçekleşmesinin imkansız hale gelmiş olması dolayısıyla TBK m 639/b.l hükmü uyarınca sona ermiş olduğunun tespitine,
..’nde ikinci bir arazi satın alınması ve banka kredisi teminatlandırılmasının hatalı bir şekilde yapılandırılması ve kabulünün açıkça hem TBK m. 628 ve TBK m. 630/f.1 hemde TBK m. 630/f.l’in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 uyannea özen borcuna aykınlık teşkil etmesi sebebiyle;
Banka kredisi ve teminat işlemleri için yapılan masraf ve söz konusu kredi için ödenen faizin adi ortaklığın uğradığı asgari zarar olduğunu, belirtilen yükümlülüğün ihlaline ilişkin fazlaya dair hakları saklı tutulmak kaydıyla, iş bu dava tarihi itibariyle … sebep olduğu maddi zararın toplam tutarı olan 3.789.300,00.-TL’nin davalı … müteselsilen tahsiline,
Satın alınan arazinin rayiç değerinin adi ortaklığın işbu arazi için ödemiş olduğu tutardan düşüklüğü nispetinde adi ortaklığın zarara uğradığının sabit olduğunu, bu durumun, hem TBK m. 626 ve hem de TBK m. 630/f.1 in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 uyarınca açıkça sadakat borcuna aykırılık teşkil ettiğini, dava tarihi itibariyle olası maddi zararların davacı tarafça belirlenmesi ve hesaplanmasının mümkün olmadığını ve ancak mahekemece yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile belirlenebileceğini, davanın bu kısmını belirsiz alacak davası olarak açılmakla olduğunu, işbu yükümlülüğün ihlali dolayısı ile fazlaya dair haklarını saklı tutarak, müvekkili şirketin tespit edilecek maddi zararının en az 10.000,- TL lik kısmının davalı … müteselsilen tahsiline,
Dava dilekçesinde anlatılan, hatalı proje seçimi kararının hem TBK m. 628 ve TBK m. 630/f.1 hem de TBK m. 630/f.1’in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 uyarınca özen borcuna açıkça aykırılık teşkil ettiğini, adi ortaklığın zararı, öeylikdüzü projesinin ilk planlandığı şekliyle alışveriş merkezi, konut, ofis ve otelden oluşan karma bir yapı kompleksi olarak inşa edilmesi halinde elde edeceği gelir ile projede konsept değişikliğine gidilip, sonuçta …’e blok satış yoluyla satılmasından elde edilen toplam gelir arasındaki farktan ibaret olduğunu, bu duruma konu olacak maddi zarar tutarının davacı tarafça kesin olarak belirlenmesi ve hesaplanması mümkün olmadığını, bu nedenle mahkemece bilirkişi atanarak işbu hususun belirlenmesi ve hesaplanmasını talep ettiklerini, bu nedenle, davanın bu kısmı belirsiz alacak davası olarak açılmakta olduğunu, müvekkili şirketin işbu sarih ihlal dolayısı ile uğradığı zararına karşılık olarak fazlaya dair hakların saklı tutmak kaydıyla, en az 10.000,-TL’lik kısmının davalı … müteselsilen tahsiline,
Dava dilekçesinde anlatılan, … müvekkili şirketin haberi veya onayı olmadan ve hangi ticari amaca hizmet ettiği ve adi ortaklığa ne gibi bir fayda sağladığı bilinmeyen Otomobil adlı şirketin ibra edilmesi işleminin hem TBK m. 626 ve hem de TBK m. 630/f.l’in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506./f.2 uyarınca açıkça sadakat borcuna aykırılık teşkil etmesi sebebiyle adi ortaklığın zararı, işbu ibra işlemi hiç yapılmamış olsaydı ortaklık malvarlığının bulunacağı durum ile ibra işlemi sonrasındaki durumu arasındaki farktan ibaret olduğunu, bu da ibra konusu gecikme faizi vc cezai şart borçlarının toplam lutarına denk geldiğini, işbu duruma özellikle konu olacak maddi zarar tutarının davacı tarafça kesin olarak belirlenmesi ve hesaplanması mümkün olmadığını, mahekemece bilirkişi atanarak işbu hususun belirlenmesi ve hesaplanmasını talep ettiklerini, bu nedenle, davanın bu kısmı belirsiz alacak davası olarak açılmakta olduğunu, işbu sarih ihlale karşılık olmak üzere, müvekkili şirketin uğradığı zararın en az 1.000,- TL’lik kısmının davalı … müteselsilen tahsiline,
Dava dilekçesinde anlatılan, hatalı nakit akış modeli açıkça hem TBK m. 628 ve TBK m. 630/f l, hem de TBK m. 630/f. 1 ym atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 uyarınca özen borcuna aykırAk teşkil ettiğini, adi ortaklığın zararı, asgari olarak işbu proje için yapılan toplam yatırım ile projedeki bağımsız bölümlerin 4. yılın sonu itibariyle satışı sonucunda elde edilmiş olan gelir arasındaki farktan ibaret olduğunu, işbu duruma konu olacak maddi zarar tutarının davacı tarafça kesin olarak belirlenmesi ve hesaplanması mümkün olmadığını, mahekemece bilirkişi atanarak işbu hususun belirlenmesi vc hesaplanmasını talep ettiklerini, bu nedenle, davanın işbu kısmı belirsiz alacak davası olarak açılmakta olduğunu, işbu sarih ihlale karşılık olmak üzere, müvekkili şirketin uğradığı zararın en az 10.000,00.-Tl’lik kısmının işbu yükümlülüğün ihlaline ilişkin fazlaya dair haklarını saklı tutmak kaydıyla, davalı … mütcselsilen tahsiline,
…’e arazi alımı için ödenen bedelin arazinin alım tarihindeki gerçek rayiç değerinden fazlalığı nispetinde adi ortaklık, … ve … tarafından zarara uğratıldığını, işbu durum, hem TBK m. 626 ve hem de TBK m. 630/f.1 in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 uyarınca açıkça sadakat borcuna aykırılık teşkil ettiğini, işbu duruma konu olacak maddi zarar tutarının davacı tarafça kesin olarak belirlenmesi ve hesaplanmasının mümkün olmadığını, mahekemece bilirkişi atanarak işbu hususun belirlenmesi vc hesaplanmasını talep eliklerini, bu nedenle, davanın işbu kısmı belirsiz alacak davası olarak açılmakta olduğunu, işbu sarih ihlale karşılık olmak üzere, müvekkili şirketin uğradığı zararın en az 10.000,- TL’lik kısmının davalı … ve onlarla çıkar ve işbirliği içerisinde harekci eden…’deıı mütcselsilen tahsiline,
Dava dilekçesinde anlatılan, adi ortaklığa satılan … proje arazisinin hatalı seçimi dolayısıyla hiçbir kazanç elde edilemediğini, işbu arazinin adi ortaklık malvarlığından çıkmasına sebep olunduğunu, açıkça hem TBK m. 628 vc TBK m. 630/f I , hem de TBK m. 630/f.I’in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 uyarınca özen borcuna aykırılık teşkil etmesi sebebiyle adi ortaklığın zararı;
… arazisinin satın alınmasına dair yanlış tavsiyede bulunulması dolayısıyla işbu proje için yapılan toplam yatırım maliyeti ile proje arazisinin alım tarihindeki gerçek rayiç değeri arasındaki farktan ibaret olduğunu, …’nun ticari defterlerine erişiminin olmadığını, bu sebeple işbu duruma konu olası maddi zarar tutarının davacı tarafça kesin olarak belirlenmesi ve hesaplanmasının mümkün olmadığını, mahekemece bilirkişi atanarak işbu hususun belirlenmesini ve hesaplanmasını talep etliklerini, bu nedenle, davanın bu kısmı belirsiz alacak davası olarak açılmakta olduğunu, işbu sarih ihlale karşılık olmak üzere, müvekkili şirketin uğradığı zararın en az 10.000,00- TL lik kısmının davalı … müteselsilen tahsiline,
… arazisinin adi ortaklık malvarlığından çıkmasına kasten sebebiyet verilmesi dolayısıyla proje arazisinin cebri satış tarihindeki piyasa rayiç bedeli (yaklaşık 16.000.000,- TL) ile işbu araziyi cebri satış yoluyla satın alanın ödemiş olduğu satış bedeli (8.000.000,- TL) arasındaki farktan ibaret olduğunu, işbu durumun, hem TBK m. 626 ve hem de TÖK m. 630/f.l’in atfıyla uygulanacak olan TBK in. 506/f.2 uyarınca açıkça sadakat borcuna aykırılık teşkil etmekle olduğunu, bu nedenle, 8 000.000,- TL’nin işbu sarih ihlale ilişkin fazlaya ¿jair haklarını saklı tutmak kaydıyla davalı … ile onlarla çıkar ve işbirliği içerisinde hareket eden …’dan müteselsilen tahsiline.
Dava dilekçesinde anlatılan, … … projesini geliştirmek için arazi satın alımına uygun strateji ve mali planlamayı geliştirip uygulamamaları ve sonrasında işbu arazinin adi ortaklığın mal varlığından çıkmasına sebep olduğunu, bu durum açıkça hem TBK m. 628 ve TBK m. 630/f.l hem de TBK m. 630/f.1 in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 çerçevesinde özen borcuna aykırılık teşkil etmesi sebebiyle adi ortaklığın uğramış olduğu zararın asgari olarak,
Belek arazisinin satın alınması hususunda yanlış bir strateji uygulanması dolayısıyla işbu proje için yapılan toplam yatırım tutan ile proje arazisinin alım tarihindeki gerçek rayiç değeri arasındaki farktan ibaret olduğunu, davacı tarafça …’in ticari defterlerine erişme imkanı bulunmadığını ve işbu duruma özellikle konu olacak maddi zarar tutarının davacı tarafça kesin olarak belirlenmesi ve hesaplanması mümkün olmadığını, mahkemece bilirkişi atanarak işbu hususun belirlenmesi ve hesaplanmasını talep ettiklerini, bu nedenle, davanın bu kısmı belirsiz alacak davası olarak açılmakta olduğunu, işbu sarih ihlale karşılık olmak üzere, müvekkili şirketin uğradığı zararın en az 10.000,- TL’lik kısmının davalı … müteselsilen tahsiline,
… arazisinin adi ortaklık malvarlığından kasten çıkartılması dolayısıyla proje arazisinin cebri satış tarihindeki piyasa rayiç bedeli (yaklaşık 104.658.831.60,- TL) ile işbu araziyi cebri satış yoluyla salın alanın ödemiş olduğu satış bedeli (52.350.915.80,- TL) arasındaki farktan ibaret olduğunu, işbu durum, hem TBK m. 626 ve hem de TBK m. 630/f.1’in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 uyarınca açıkça sadakat borcuna aykırılık teşkil ettiğini, bu nedenle, 52.307.915,80- TL’nin işbu sarih ihlale ilişkin fazlaya dair haklarını saklı tutmak kaydıyla Davalı … müteselsilen tahsiline,
Dava dilekçesinde anlatılan, …, kendileriyle menfaat bağı bulunan ilişkili taraflarla el birliği içinde ve kötü niyetle müvekkili şirketin haberi veya onayı olmadan, hatta müvekkili şirketin açıkça itirazı bulunmasına ve durumu … Ortaklara ihtar etmesine rağmen … arazilerinin satılması işlemlerinin açıkça hem TBK m. 626 ve hem de TBK m. 630/f.l’in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 anlamında sadakat borcuna aykırılık teşkil ettiğini, bu sebeple … toplu satışlarından tahsil edilemeyen tutar adi ortaklığın zararını teşkil ettiğini, … ile … arasındaki muvazaanın tespiti ile bu iki tarafın gerçekleştirmiş oldukları muvazaalı işlemler sonucu müvekkili şirketin uğradığı maddi zarar tutarının davacı tarafça kesin olarak belirlenmesi ve hesaplanması mümkün olmadığını, mahkemece bilirkişi atanarak işbu hususun belirlenmesi ve hesaplanmasını talep ettiklerini, bu nedenle, davanın işbu kısmı belirsiz alacak davası olarak açılmakta olduğunu, işbu sarih ihlale karşılık olmak üzere, müvekkili şirketin uğradığı zararın en az 10.000,- TL’lik kısmının işbu yükümlülüğün ihlaline ilişkin Müvekkilinin fazlaya dair haklarını saklı tutmak kaydıyla, davalı … müteselsilen tahsiline,
Dava dilekçesinde anlatılan, … müvekkili şirketin haberi veya onayı olmadan, ticari sebep ve gayesi açıklanamayacak şekilde (dolaylı ve doğrudan) fonların şahsen kullanımları açıkça hem TBK m. 626 ve hem de TBK m. 630/fTin atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 uyarınca sadakat borcuna aykırılık leşkil etliğini, bu sebeple adi ortaklığın zararı, işbu fonlar harcanılmamış olsaydı adi ortaklık malvarlığının bulunacağı durum ile fonların harcanılmasından sonra oluşan durum arasındaki farktan ibaret olduğumu, söz konusu harcamaların toplamı 654.000,00- Avro, 405.000,00- TL ve 3.319.812,00- USD olduğunu, işbu tutarların adi ortaklığa geri ödenip ödenmediği davacı tarafça tespit edilemediğini, dolayısıyla, mahkemece bilirkişi atanarak işbu hususun tespil edilmesini talep ettiklerini, bu nedenle, davamızın bu kısmı belirsiz alacak davası olarak açılmakta olup işbu sarih ihlale karşılık olmak üzere, müvekkili şirketin uğradığı zararın cn az 10.000,00- TL’lik kısmının davalı … müteselsilen tahsiline,
Dava dilekçesinde anlatılan, … müvekkili şirketin haberi veya onayı olmadan, ticari sebep ve gayesi açıklanamayan vc imza limitlerinin özellikle aşılmamasına dikkat edilerek yapılan ödemelerin açıkça hem TBK m. 626 ve hem de TBK m. 630/f.1 ‘in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 anlamında sadakat borcuna aykırılık teşkil ettiğini, bu sebeple adi ortaklığın zararı, bu ödemeler hiç yapılmamış olsaydı adi ortaklığın malvarlığının bulunacağı durum ile ödemeler sonrasındaki durumu arasındaki farktan ibaret olduğunu, hali hazırda sahip oldukları bilgiye göre, … …’nün toplamda 3.931.453,- TL ve … da toplamda 896.636,- TL tutarında ödeme yapmasını sağlamış olup işbu tutarların geri ödenmediği kuvvetle muhtemel olduğunu, buna ilaveten, … ve … tarafından da buna benzer ödemelerin yapılıp yapılmadığı davacı tarafça tespit edilemediğini, dolayısıyla, işbu duruma konu olacak maddi zarar tutarının davacı tarafça kesin olarak belirlenmesi ve hesaplanmasının mümkün olmadığını, mahekemece bilirkişi atanarak işbu hususun belirlenmesi ve hesaplanmasını talep ettiklerini, bu nedenle, davanın işbu kısmı belirsiz, alacak davası olarak açılmakta olduğunu, işbu sarih ihlale karşılık olmak üzere, müvekkili şirketin uğradığı zararın en az 10.000,- TL’lik kısmının davalı … tahsiline ve … ile çıkar ve işbirliği içerisinde hareket eden …’den, elde ettiği tutarlar nispetinde tahsiline,
Dava dilekçesinde anlatılan, … müvekkili şirketin haberi veya onayı olmadan yapılan ve ticari sebep vc gayesi açıklanamayan, çeşitli Proje Şirketlerinden, … çoğunluk hisseye sahip oldukları …’e, şirketler hukukunun tüm normlarına aykırı biçimde, usulsüz olarak fon transferleri gerçekleştirilmesi açıkça hem TBK md 626 ve hem de TBK m. 630/f.1 in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 çerçevesinde sadakat borcuna aykırı olduğunu, adi ortaklığın zararı, işbu fon transferleri yapılmamış olsaydı adi ortaklık malvarlığının bulunacağı durum ile işbu transferler sonucu oluşan durum arasındaki farka karşılık geldiğini, Belek’in ticari defterlerine erişemediklerini ve işbu duruma özellikle konu olacak maddi zarar tutarının davacı tarafça kesin olarak belirlenmesi ve hesaplanmasının mümkün olmadığını, mahekemece bilirkişi atanarak işbu hususun belirlenmesi ve hesaplanmasını talep ettiklerini, bu nedenle, davanın bu kısmı belirsiz alacak davası olarak açılmakta olduğunu, işbu sarih ihlale karşılık olmak üzere, müvekkili şirketin uğradığı zararın en az 10.000,- TL’lik kısmının davalı … müteselsilen talisiline,
Dava dilekçesinde anlatılan, … müvekkili şirketin haberi veya onayı olmadan yapılan ve ticari sebep vc gayesi açıklanamayan işlemler ve … sözde şahsi alacakları ile … menfaat bağı içinde bulundukları şirketlerin sözde alacakları dayanak gösterilerek sahnelenen seri ve itirazsız kesinleştirildi icra takipleri neticesinde ortaklık malvarlığının yitirilmesine sebebiyet verildiğini, bu durumun açıkça hem TBK m. 626 ve hem de TBK m. 630/f.1 in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 çerçevesinde sadakat borcuna aykırılık teşkil etliğini, bu nedenle, mahkemece işbu icra takiplerine komi edilen söz konusu alacakların gerçek olup olmadığının tespit edilmesini talep ettiklerini, …’in bu açıdan … ve ilişkili şirketlerine olduğu iddia edilen borcunun toplam tutannın yaklaşık olarak 26.963,442,- USD olduğunun tahmin edildiğini, buna ilaveten. … tarafından başlatılmış olan icra takibine konu alacak bedeli, işbu bedel üzerinden işlemiş faizler, tüm harç ve masraflar ile vekalet ücretlerinin …’dan tahsil edilmesi gerektiğini, fıktif alacak tutarları ile buradan hareketle hesaplanan faizler, tüm harç ve masraflar ile işbu fıktif icra takibi için ödenmiş olan vekalet ücretleri toplamı adi ortaklığın zararını teşkil etmekte olduğunu, işbu fıktif alacakların mahekemece belirlenmesi gerektiğini, bu nedenle davanın bu kısmı belirsiz alacak davası olarak açılmakta olduğunu işbu sarih ihlale karşılık olmak üzere, müvekkili şirketinin uğradığı zararın en az 10.000,- TL’lik kısmının davalı … ve … dan, elde ettiği tutarlar nispetinde, müieselsilen tahsiline,
Dava dilekçesinde anlatılan, … müvekkili şirketin haberi veya onayı olmadan yapılan ve ticari sebep ve gayesi açıklanamayan … ile menfaat bağı içinde bulunan şirketlerle yapıldığından şüphe edilen ödemeler dolayısıyla adi ortaklığın … tarafından zarara uğratılmasının muhtemel olduğunu, işbu durum, açıkça hem TBK m. 626 ve hem de TBK m. 630/f.1in atfıyla uygulanacak olan TBK m. 506/f.2 çerçevesinde sadakat borcuna aykırılık teşkil ettiğini, işbu ihlale konu maddi zarar tutarının davacı tarafça kesin olarak belirlenmesi ve hesaplanmasının mümkün olmadığını, mahekemece bilirkişi atanarak işbu ön ödemelerin usulsüzlüklerini, bahsi geçen ilgili inşaat şirketlerine ödeme yapıldı ise geri ödenip ödenmediğinin tespit edilmesini talep ettiklerini, akdedilmiş inşaat sözleşmelerinin bedeli toplamda en az 6.200.000,00- USD olduğunu, bu nedenle, davanın bu kısmının belirsiz alacak davası olarak açılmakta olduğunu işbu sarih ihlale karşılık olmak üzere, müvekkili şirketin uğradığı zararın en az 1.000.- TL’lik kısmının davalı … müteselsilen tahsiline,
Fazlaya ve başkaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile toplam 64.209.215,80 TL tutarındaki tazminatın, 3095 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca, her bir zararın oluştuğu tarihten itibaren değişen oranlarda işleyecek ticari temerrüt faizi (avans faizi) oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte her bir talep içeriğinde belirtilmiş olan davalılardan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara tahmiline, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle; Türk mahkemesinde dava açan yabancı tüzel veya gerçek kişilerin teminat yatırması gerektiğini, bu davada her ne kadar davacı tarafından müvekkilinin şirket davalı sıfatı ile davada taraf olsa bile müvekkil şirket yönünden husumet yokluğu nedeni ile davanın reddi gerektiğini, müvekkil şirketin bahsi geçen diğer davalılarla bir ilgisi olmadığı gibi davada taraf olabilecek vasıfları da taşımadığını, müvekkil şirketin … 10. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile yapılan icra satışına katıldığını, ihaleden davada konusu geçen … İli, … İlçesi, … Mevkii, 50 pafta, 9 parselde ki taşınmasın 7/12 hissesini alacağa hitaben satın aldığını, müvekkil şirketin kişi veya tüzel kişilerin borçlarını temlik almakta bunun neticesinde var ise icra takiplerine devam etmekte ve borcu tahsil etmeye çalışmakta olduğunu, icra takibi yok ise borcu tahsil etme yönünde borçlu ile iletişime geçtiğini, borcu icra konusu yaptığını, bu durumda davacının … aracılığı ile %31 hissesine sahip olduğu …Tic. A.Ş.’nin onayı alınmaksızın yine davacının borçlu olduğu bir takım borçların müvekkili tarafından …’den yasa maddesine dayanarak temlik alındığını, yine müvekkili olduğu şirketin …A.Ş. Aleyhine icra takibi başlattığını, borçluya gönderilen ödeme emrine borçlunun itiraz etmemesi üzerine icra takibinin kesinleştiğini, ödeme emrinin kesinleşmesi hususunda müvekkili olduğu şirketin icra dosyası alacaklısı olmasından başka bir ilgi ve alakası olmadığını, icra dosyası ile haciz şerhi işlenen gayrimenkul için kıymet taktiri raporu hazırlandığını, dosyada haczi olan tüm taraflara tebliğ edildiğini, kesinleşmesinin ardından Türkiye genelinde tirajı 50,000’in üzerinde bir gazetede ilanının yapıldığını, bunun üzerine satışının yapıldığını, icra müdürlüğünce yapılan satış ile söz konusu gayrimenkul alacağa mahsuben müvekkili olduğu şirket lehine tapu müdürlüğünde tescil edildiğini, yapılan tüm bu işlemlerin hukuksal bir noksanlığı olmadığını, müvekkil şirketin diğer davalılarla bir ilişkisi olmadığını, ancak davacının hissesi olmak kaydı ile veya bir takım krediler kullandırarak zarara uğramış olması neticesinde gerçek olmayan hayali bir takım ilişkiler kurarak uğradığı zararı davalı sıfatı ile müvekkil şirketten tahsil etmeye çalıştığını, açıklanan bu nedenlerle; müvekkil şirket yönünden husumet yokluğu nedeni ile davanın reddini, bu talepleri yerinde görülmezse açılan davanın reddini, yabancı davacının açmış olduğu bu dava için mahkemece belirtilecek teminatın mahkeme dosyasına yatırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkiline karşı açmış olduğu davanın konusunun müvekkilinin hayali bir adi ortaklık aleyhine haksız fiil sergilemesi nedeni ile doğan tazminat davası olduğunu belirtmiş ise de talepler ve dava konusu çelişkiler nedeni ile net olarak anlaşılamadığını, dava dilekçesinde yer alan hayali iddialar değerlendirildiğinde görevli mahkemenin olasılıklar içerisinde ticaret mahkemeleri olma olasılığının bulunmadığı halde işbu dava ticaret mahkemesinde açıldığını, işbu davada asliye ticaret mahkemelerinin görevli olmadığını, müvekkilinin davacının kurgulayarak hazırladığı bu seneryo metninde bir tacir sıfatına haiz olmadığını, davacı banka ile ilgili hiçbir ticari faaliyetinin olmadığını, müvekkili ile diğer davalılar arasında mecburi ya da ihtiyari dava arkadaşlığını oluşturan herhangi bir birliktelik söz konusu olmadığını, bu nedenle tüm taraflara ayrı dava ile dava açılması gerektiğini, adi ortaklık söz konusu olmadığı için mecburi dava arkadaşlığından da söz edilemeyeceğini, davanın konusunun açık ve anlaşılır olmadığını, davacının bu davada ne istediğinin müphem olduğunu, davacı pozisyonundaki bankanın müvekkiline dava açabilmesine olanak tanıyabilecek herhangi bir hukuki sıfatı olmadığını, bu banka ile müvekkili arasında dava konusu olabilecek herhangi bir ihtilafın söz konusu olmadığını, bir bankanın vermiş olduğu krediye dayanarak müvekkilini hukuki ve ticari eylemlerini sorgulama hakkının bulunmadığını, yeni hissedar …kurulan bir şirket olduğunu, … Şirketinin ortaklarının tamamen özel kişiliklerden ve bağımsız tüzel kişiliklerden oluştuğundan … şirketinde davacı bankanın herhangi bir sıfatı olmadığını, davacı bankanın varlığını iddia ettiği adi ortaklığın söz konusu olmadığını, sadece Türk kanunları uyarınca değil davacı bankanın mukim bulunduğu ülke kanunları gereğincede bir adi ortaklık ilişkisi olmasının mümkün olmadığını, yine … bankacılık kanununa göre bir … Bankası ortak olduğu bir şirkete şirket sermayesinin %25’inden fazla kredi veremeyeceğini, davacının bahsettiği ödemelerin şirketlere kredi yolu ile geldiğini, zaten bu paraların kredi olduğunu, herhangi bir ortaklığa ilişkin olmadığını, kendilerininde bunu kabul ettiğini, açıklanan bu nedenlerle; davanın 5718 sayılı kanun yönünden değerlendirilerek reddini, öncelikle usul yönünden incelenerek görevsizlik kararı verilmesi ve dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini, dosyanın ususl yönünden incelenerek dava şartı olan dava açma ehliyetine haiz olmayan davacının davasının usul yönünden reddini, yine davanın zamanaşımı yönünden reddini, ikame edilen davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olması nedeni ile esastan reddini, davacı yanın kötü niyetli olması nedeni ile %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinden anlaşılacağı üzere davacı bankanın yabancı bir şirket olduğunu, anayasamızın 36. Maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü kapsamında bu konuda yabancı vatandaş yapmamış bulunmakta ancak kural bu olmakla beraber bazı istisnai durumlarında dava açanın veya mahkemeden herhangi bir talepte bulunan kimsenin öncelikle teminat gösterme yükümlülüğünün bulunduğunu, bu yükümlülüğün davacının davasında haksız çıkması halinde karşı tarafın uğrayacağı zararları ve bu bağlamda yargılama giderlerinin de davacıdan istenebilmesi için kanun koyucunun koyduğu kural olduğunu, davacının dava dilekçesine eklediği klasör halindeki delillerin Türkçe tercümesini yaptırıp noterden onaylatmadan İngilizce lisanı olarak mahkemeye sunduğunu, davacı tarafın kanunun bu emredici hükmüne de uymadığını, delilleri İngilizce olarak dosyaya koyduğunu, taraflarına tebliğ ettirdiğini, böylece cevap verme haklarının engellendiğini, açıklanan bu nedenlerle; mahkemece taktir edilecek teminat yükümlülüğünün davacı tarafından yerine getirmesini, davacı tarafından dava dilekçesine ekli klasör halindeki delillerin Türkçe’ye resmi tercümelerinin yaptırılarak mahkemeye ve taraflarına tebliğini, taraflarına tebligatın yapılmamış sayılmasını, eksikliklerin yerine getirildikten sonra yeniden tensip tutanağı düzenlenmesine ve yeni tensip tutanağından sonra cevap sürelerinin belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı bankanın … bankası olduğunu, … ile Türkiye arasında ticari ve medeni mevzuata adli münasebetleri tanzim edildiğine dair bir sözleşme olmadığından davacının 5718 sayılı kanunun 48. Maddesine göre teminat yatırması gerektiğinden davacı tarafça böyle bir teminatta yatırılmadığını, dava konusunun net olarak ne olduğunun anlaşılamadığını, bu davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, bahse konu talebin süresinde olmadığını, yasal sürelerin geçtiğini, talep hakkının zamanaşımına uğradığını, davalı taraflar arasında mecburi ya da ihtiyari dava arkadaşlığını oluşturan herhangi bir birlikteliğin söz konusu olmadığını, bu nedenle tüm taraflara aynı dava ile dava açılamayacağını, davacı bankanın müvekkil şirkete dava açabilmesine olanak tanıyabilecek herhangi bir hukuki sıfatının bulunmadığını, davacının müvekkil taraftan haksız bir şekilde para talep ettiğini, bazı olayları kendince yorumlamak suretiyle gerçek dışı senaryo yaratarak ve Türk Hukuku’nda kanuni prosedürlere bağlanmış adi ortaklık, sözleşmesel sorumluluk, haksız fiil sorumluluğu gibi kurumları temel alarak gerçekleştirmeye çalıştığını, müvekkil şirketin kendisine ait gayrimenkulü serbest piyasa rejimi doğrultusunda taraflarla pazarlık suretiyle satmış olduğunu, bu işlemden dolayı satışa taraf olmayan herhangi bir şahıs ve kurumun taraflarına hesap sormasının mümkün olmadığını, müvekkilinin kendisine ait satışa konu gayrimenkulü üzerindeki muhdesat ile birlikte sattığını, satışa konu gayrimenkullün satış tarihinde dahi raiç değerlerinin çok altında satıldığını, müvekkilin satış bedelinin kendisine ödenmesi sırasında ne davacı bankadan ne shamil banktan ne de dava dilekçesinde adı geçen sair şirket ve şahıslardan herhangi bir gerçek ve tüzel kişiliğe bir borcu bulunmadığını, açıklanan bu nedenlerle; görevsizlik kararı verilmesi ve dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini, davanın 5718 sayılı kanun yönünden değerlendirilerek reddini, dosyanın usul yönünden incelenerek dava şartı olan dava açma ehliyetine haiz olmayan davacının davasının usul yönünden reddini, yine davanın zamanaşımı yönünden reddini, ikame edilen davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olması nedeniyle esastan reddini, keza davacı yanın kötü niyetli olması nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalılar …, … ve …A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın usul açısından incelenmesi bağlamında öncelikle davacı bankanın … bankası ve yabancı bir tüzel kişilik olduğunu, … ile Türkiye arasında 5718 sayılı kanunun ticari ve medeni mevzuatta hukuki ve adli münasebetlere ilişkin bir sözleşme veya karşılıklılık olmadığından bu doğrultuda davacının belirtilen kanun maddesine göre teminat yatırarak işbu davayı açması gerektiğini, davacı tarafça da böyle bir teminat yatırılmadığını, dava dilekçesinde yer verilen hayali iddialar değerlendirildiğinde görevli mahkemenin olasılıklar içerisinden Ticaret Mahkemesi olma olasılığı bulunmadığını, davalı taraflar arasında mecburi ya da ihtiyati dava arkadaşlığını oluşturan herhangi bir birlikteliğin söz konusu olmadığını, bu nedenle tüm taraflara ayrı ayrı dava açılması gerektiğini, davacının kendisinin 2003 yılında kurulduğunu 04/2010 yılında … Bank ile birleştiğini, murabaha adı altında verilen kredilerin krediyi alan kişi veya kurumun yaptığı işe ortaklık anlamına gelmediğini, bu gibi kredilerin faizsiz bankacılık yapan kurumların veya bankaların kredi verme yöntemi olduğunu, sair kredilerden hiçbir farkı olmadığını, davanın konusunun açık ve anlaşılır olmadığını, davacının bu davada ne istediğinin müphem olduğunu, davacı bankanın müvekkillerinden haksız bir şekilde para talep ettiğini, bu haksız talebini delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmayan bazı olayları kendince yorumlamak sureti ile gerçek dışı bir senaryo yaratarak ve Türk Hukukunda kanunu prosedürlere bağlanmış Adi Ortaklık sözleşmesel sorumluluk haksız fiil sorumluluğu gibi kurumları temek alarak gerçekleştirmeye çalıştığını, davaya konu şirketlerden ….A.Ş.’nin Türk Kanunlarına göre 2007 yılında kurulduğunu, …, …, …, …, …’nın ortak oldukları bir şirket olduğunu, yeni hissedar …’in … kurulmuş bir şirket olduğunu, … Şirketinin ortaklarının tamamen özel kişiliklerden ve bağımsız tüzel kişiliklerden oluşturuğundan … Şirketinde davacı bankanın herhangi bir sıfatı olmadığını, davacı bankanın bir Adi ortaklık kurmasının mümkün olmadığını, davacı tarafından … 3. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi gönderdiğini, aynı şekilde mesnetsiz iddialar sunulduğunu, ancak müvekkil tarafından bu ihtarnameye de … 41. Noterliğinin … tarih ve … sayılı cevabı ihtarnamesi ile cevap verildiğini, adi ortaklık iddiası dahil davacı tarafın ihtarnamesindeki tüm taleplerinin gerçek dışı olduğundan kabul edilmediğini, davacının bir kurum olduğunu, şahsi tavsiyelerle hareket etmeyeceğini, açıklanan bu nedenlerle; davanın 5718 sayılı kanun yönünden değerlendirilerek reddini, öncelikle davanın usul yönünden incelenerek görevsizlik kararı verilmesi dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini, dosyanın usul yönünden incelenerek dava şartı olan dava açma ehliyetine haiz olmayan davacının davasının usul yönünden reddini, ikame edilen davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olması nedeniyle esastan reddini, keza davacı yanın kötü niyetli olması nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER;
Dava dilekçesi ve cevap dilekçeleri ekinde sunulan deliller, yazılan müzekkere cevapları, bilirkişi raporları, taraf açılamaları ve tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE:
Dava, adi ortaklığın mal varlığının elden çıkarılması sonucu uğranıldığı iddia edilen zararın tahsili istemine ilişkindir.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir ( TBK. 620/1 md. ). Adi ortaklık sözleşmelerinde “şekil serbestisi” ilkesi uygulanmakta olup, ortaklık ilişkisinin sözlü olarak da kurulabilmesi mümkündür. Adi ortaklık sözleşmesinde şekil, ispat açısından önem arz etmektedir. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir (HMK m.190/1). Taraflar arasında ortaklık ilişkisinin varlığına dair ihtilaf çıktığında, ispat yükü, ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.
Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nın 620 inci maddesinde de tanımlandığı gibi sözleşme temeline dayanmakta olup, aynı zamanda bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, parasal sınırın üzerindeki ortaklık ilişkisinin varlığının ispatında, kural olarak, senetle ispat zorunluluğu geçerlidir. (Yargıtay 3. HD 2022/4287 E, 2022/6070 K)
Adi ortaklık ilişkisinin varlığını ispat yükü davacıdadır.
Tarafların sunmuş olduğu delilleri üzerinde inceleme yapılmak üzere bilirkişilerden rapor alınmıştır. Buna göre:
16.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda;
“Teknik değerlendirme doğrultusunda projeler ile ilgili, davacı yan iddiaları incelendiğinde, davalıların, ortaklığın zarara girmesine sebep olduklan, uygun arazi seçimi yapmadıkları, yanlış fon aktarımı yaptıkları, yanlış kararlar aldıkları, haksız kazanç sağladıkları, ortaklığın parasını yanlış değerlendikleri gibi konularda bir kusur tespit edebilmek için, eylemde bulunan kişilerin, yetki ve sorumluluk sınırlarım belirleyen yazılı bir belge, vekalet sının, para kullanma ve harcama sının veya varsa bir suiistimalin somut delili olmadan, sadece şirketlerin zarar etmesine sebebiyet verdikleri iddialannın kusur tespiti için yeterli delil olmadığı teknik olarak değerlendirilmiştir. Davacı tarafın, bilirkişilerin kanaat oluşturabilmesi için yeteri kadar delili dava dosyasına ibraz etmedikleri anlaşılmıştır. Teknik olarak belirlenen, hesaplanacak ve değerlendirilecek bir kusurlarının tespit edilemediği, dolayısıyla davalıların kusursuz olabilecekleri görüş ve kanaatine vanlmıştır.
Hukuki değerlendirme doğrultusunda davacı ve davalılar …, …, …, … Tic. A.Ş. arasında adi ortaklık ilişkisi, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler çerçevesinde tespit edilememiştir. Davacının talepleri adi ortaklığın malvarlığının zarar uğraması temeline dayandığından, adi ortaklığın lespit edilememesi sebebiyle talepler hakkında değerlendirme yapılamamıştır.
Hukuki ve teknik bilirkişi tarafından adi ortaklığın tespit edilememesi, hesaplanacak ve değerlendirilecek kusurların tespit edilememesi nedeniyle bu aşamada mali bir hesap ve değerlendirme yapılamadığı,” görüş ve tespitlerine yer verimiştir.
07.01.2022 tarihli bilirkişi raporunda;
“Dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; özellikle … olarak bahsi geçen tarafın e-posta yazışmaları (kaldı ki davalıların tamamı yönünden e posta yazışmaları yada yönlendirilmesi de söz konusu değildir), site paylaşımları, sözleşme taslakları, savunma ve beyanları birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, adi ortaklığın kişi unsurunun oluşmadığı,
Taşınmaz projelerinin yapılması ortak amaç gibi gösterilmeye çalışılsa da taraflar arasında bir ortak amacın varlığından söz edilemeyeceği,
Her ne kadar adi ortaklık kurulmasında şekil şartı aranmasa da HMK 200 gereği dava konusu bedel senetle ispat kuralının çok üstünde olduğundan adi ortaklığın senetle ispatlanmasının gerektiği,
Taraflar arasındaki ilişkinin hukuken adi şirket temeline dayalı bir sözleşme (Ortak Girişim- Joint Venture sözleşmesi) olarak da değerlendirilemeyeceği,
Taraflar arasında yapılan ve yukarıda ayırıntısı açıklanan görüşmelerin ortak girişim kurmaya yönelik ön sözleşme niteliğinde olduğu, Ön sözleşmelerin hukuken adi şirket olarak kabul edilmediği, ortak girişimi meydana getiren temel sözleşmenin akdedilmemesi halinde ön sözleşmenin kendiliğinden ortadan kalktığı,
Dosya içeriğindeki murabaha finansman belgelerinden ve tüm dosya münderecatından, davacı Banka ile … A,Ş, …. A.Ş, … A.Ş ve … A.Ş’ arasında, faizsiz finans kuruluşu niteliğine sahip bankaların finansman aracı olan…
… finans sözleşmesi kapsamında finansal kredi sağlamak amacıyla ödemelerin yapıldığı, ödenen 90 milyon Amerikan Dolarının adi ortaklığın sermayesi olarak kabulünün mümkün olmadığı” görüş ve kanaatine varılmıştır.
16.09.2022 tarihli bilirkişi ek raporunda;
“Dosyadaki tüm deliller değerlendirildiğinde uyuşmazlık tarafları arasında adi şirket ilişkisi veya sermayeye katılmalı jointventure ilişkisinin oluşmadığı,
19.10.2020 tarihli Bilirkişi raporunda ve Kök raporda davacı vekili tarafından sunulan uzman görüşünde dile getirilen hususların ayrıntılı olarak değerlendirildiği,
Davacı vekilinin sunduğu … A.Ş. İnternet sitesi duyurusu deliline ilişkin olarak yapılan değerlendirme neticesinde, delilin uyuşmazlık tarafları arasında bir ortaklığa işaret ettiği ancak bu ortaklığın taraflar arasındaki mevcut …, …, … ve … İnşaat A.Ş.’deki ortaklıklar da olabileceği için doğrudan adi şirket ilişkisinin varlığına delil olarak kullanılamayacağı,
Bütüncül olarak dosya içeriği ve sunulan deliller birlikte değerlendirildiğinde, uyuşmazlık tarafları arasında ifa yoluyla adi şirket ilişkisinin kurulduğu sonucuna ulaşılamayacağı” görüş ve kanaatine varılmıştır.
Bilirkişi raporlarında sunulan delillerin tek tek incelenerek değerlendirilmiş olması, rapordaki tespitlerin taraf ve mahkeme denetimine açık olması ile rapordaki tespitler mahkememizce hükme esas alınmıştır.
Dosya münderacaatı ve bilirkişi raporları incelendiğinde;
…, …, … ve … şirketlerinde davalılardan sadece …’nın sınırlı bir yetki ile yönetim kurulu üyesi olduğu, yönetim kurulu başkanının ve üyelerin çoğunluğunun davacı şirketin bağlı şirketinin belirlediği ve yönetime sahip olduğu ve davacının kurulan şirketlerde yönetimin davalılarda olduğu yönündeki iddiasını somut deliller ile ortaya koyamadığı anlaşılmıştır.
…’ya Gönderilen 7 Nisan 2007 tarihli e-posta mesajı (Delil -1 olarak sunulan) dava dışı Aygen Tat tarafından davacı temsilcisi …’ya gönderilmiştir. Bu e-posta …’ya ise bilgi için gönderilmiştir. E-posta mesajının konusunun davacı temsilcisi …’nın göndermiş olduğu mesajın… tarafından e-posta mesajıyla teyid edilmesi olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre e-posta mesajı Bahçeşehir konulu bir teklif mektubu taslağı hazırlanacağını bunun bir mutabakat bildirisi olacağını sonrasında 15 Mayıs 2007’de bu ortaklık sözleşmesinin imzalı hale getirileceği belirtilmektedir. Anılan e-posta davalı … veya temsilcisi tarafından gönderilmediği gibi söz konusu mesajdan …’in … ile birlikte çalışma iradesi olduğu bu konuda ön hazırlıkların yapıldığı, fakat bu birlikte çalışmanın niteliği ile ilgili henüz bir uzlaşmanın olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla delil -1’de sunulan e-posta mesajı davalılar aleyhine yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmemiştir.
Davacı vekilince delil -2 olarak “… A.Ş.’nin İnternet Sitesinden Alınan Çıktıların Görüntüleri”
Sunulmuştur. … web sitesinde yer alan bu paylaşımların bir adi şirket ortaklığına mı, yoksa davacı ve …A.Ş.’nin birlikte ortak oldukları ve görüntülerde bahsi geçen projeler için kurulmuş …A.Ş.,… A.Ş., … A.Ş. ve … A.Ş.’lerdeki ortaklıklarına mı dalelet ettiğinin belirsiz olduğundan bu delil adi şirketin varlığını ispat etmek için yazılı delil ve yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmemiştir.
Davacı tarafça delil-3 olarak sunulan 14.01.2008 tarihli davalı … tarafından …, …, … ve …’e gönderilen e-posta’da, …’nın hukuki yardım almadan gelecekteki çalışmalara yönelik iş ortaklığına ilişkin sözleşme taslağı hazırladığını ve bunu e-posta ekinde sunduğun belirtildiği, sözleşme konusunun nisan 2007’den beri geliştirilen iş ortaklığına ve 5 projeye ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi raporlarında yapılan projenin boyutları incelenmiş ve e-mail de geçen belgelerin imzalanıp imzalanmadığının belli olmadığı gibi, atıf yapılan … görüşmelerinin yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa herhangi bir anlaşmaya varılıp varılmadığı, anlaşmaya varılmışsa hangi şartlar ve zeminde bir uzlaşmaya varıldığına ilişkin yazılı bir delil sunulmamıştır. Sözleşme taslağında davalılardan sadece … A.Ş. Taraf gösterilmiştir. Dolaysıyla diğer davalılar anılan taslağın tarafı dahi değildir. Sözleşme taslağının sözleşme taslağının gelecekteki iş ortaklığını tanımlama amacı taşıması, bu amacın gerçekleştiğine dair delil sunulmaması, tasarının bağlayıcılığının bulunmaması ve belgelerin imzalandığı ortaya konulmadığından delil-4 olarak sunulan e-posta mesajı ile birlikte yapılan değerlendirmede tasarı davalı… A.Ş yönünden yazılı delil başlangıcı olarak kabul görmemiştir.
Davacı tarafından delil-4 olarak sunulan (delil -3 olarak sunulan mesaja cevap olarak gönderilen) 17 Ocak 2008 tarihli … tarafından aslen …’ya, bilgi amaçlı ise …’ya gönderilen e-posta mesajına göre; davalı … tarafından hazırlanan sözleşme taslağının çok yetersiz olduğu ve olması gerekenin kabataslak bir hali olduğu, sözleşmenin Shamil Bank tarafından kurulacak özel işlem şirketinin dikkate alınarak hazırlanması gerektiği hususları yer almaktadır. Bu metinde delil -3’te belirtilen sözleşme taslağı görüşmelerinin halen devam ettiği belirli şartlar eklenerek bu sözleşmelerin kurulması gerektiği ve yine …’de yapılacak toplantıya atıf yapıldığı anlaşılmaktadır. E-posta içeriğinde hangi tarafın ne şekilde sorumlu olduğu ve sözleşmenin hangi şartlarda nasıl kurulacağı belirlenmediğinden sözleşme unsuru sağlanmadığı gibi metinde amaç ve sermaye unsuruna ilişkin de bir düzenleme de bulunmamaktadır. Bu durumda delil-3 ve delil-4 birlikte değerlendirildiğinde kurulmuş bir sözleşmeden ziyade sözleşme için hazırlık yapıldığı ve bu hazırlıkların tasarı niteliğinde kaldığı sonucuna ulaşıldığından bu e-posta yazılı delil başlangıcı olarak kabul görmemiştir.
Davacı vekili delil -5 olarak sunduğu “…Çalışanı … Tarafından Düzenlendiği İddia Edilen Toplantı Notu” ile …ve … arasında yapılan toplantıya ilişkin tutulduğu iddia edilen tutanakta herhangi bir imza bulunmadığı gibi tutanağın …tarafından düzenlendiği iddia edildiğinden tutanak davalılar aleyhine yazılı delil başlangıcı niteliğine sahip değildir.
Delil 6 olarak sunulan “8 Şubat 2008 tarihli … Tarafından Gönderilen E-posta ve Ekleri” taslak protokol anlaşması ve eklerinin bulunmaktadır. E-posta … tarafından …temsilcilerine ve bilgi amacıyla davalı … ve …’ya yönlendirilmiştir. İçeriğinde bu çalışmanın taslak protokol mektubu olduğu, bu mektubun sözleşme olmadığı vurgulanmış, bu belge imzalanmamıştır. E postada çalışma evrakının sözleşme olmadığının açıkça belirtilmesi ve davalılardan sadır olmadığı için yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Delil 7 ve delil 8 olarak sunulan 1 Ağustos 2014 tarihli ve 2 Eylül 2014 tarihli İthmaar Bank tarafından davalılara gönderilen ihtarnamelerde taraflar arasındaki adi ortaklık kapsamındaki ihlallerin ortadan kaldırılması aksi taktirde adi ortaklığın amacının imkansız hale gelmesi nedeniyle sona ermiş olacağı ve sona erdiğine ilişkin beyanlar bulunmaktadır. Bu ihtarname içerikleri davalılar tarafından kabul edilmemiştir. Kişinin kendi lehine sonuç doğuran bir belgeyi hazırlaması senet olarak nitelendirilememesi ve bu ihtarnamelerin davalılardan sadır olmaması nedeniyle bu deliller de adi ortaklığın varlığına ilişkin yazılı delil ve delil başlangıcı olarak kabul edilmemiştir.
Delil-9 olarak sunulan “…, … ve … Tarafından Gönderilen E-Posta Mesajları” hakkında 16.09.2022 tarihli bilirkişi ek raporunda “Proje Şirketlerinin Hissedarlık Sözleşmeleri” konulu e-posta metninde davacı şirket temsilcisi ve … arasındaki mesajlaşmalardan ilki olan 31 Ağustos 2012 tarihli … tarafından …’ya gönderilen mesajda hazırlanan “hissedarlık sözleşmeleri” ile ilgili Haluk Kaya’nın yorumlarının beklendiği, 31 Ağustos 2012 tarihli … tarafından … gönderilen mesajda bu hissedarlık sözleşmelerinin ancak belli şartlarla imzalanabileceğini ilettiği, 3 Eylül 2012 tarihli … tarafından …’ya gönderilen mesajda hissedarlık sözleşmesi için belgelerin gözden geçirilmesi gerektiğini, 3 Eylül 2012 tarihli … tarafından cevaben gönderilen e-posta da ise …’ın şirketlere vereceği hissedarlar kredisine ilişkin müşterek anlayışı yansıtan bir taahhütname imzalanmadan hissedarlık sözleşmesini imzalamayacağını belirtmektedir. Bu yazışmalardan ortak olunan …, …, …A.Ş.’lerinde şirketlerin pay sahiplerince fonlanması hususunda bir anlaşmanın bulunmadığı ve bu nedenle …’nın hissedarlar sözleşmesini imzalamaya yanaşmadığı anlaşılmaktadır.” görüşüne yer verilmiştir. Bu yazışmalardan davalı …’nın yazışmaları dışındaki e-postalar davalılardan sadır olmadığından davalılar aleyhine delil olarak kullanılamayacağı gibi maddi hukuk açısından Haluk Kaya aleyhine adi ortaklığın varlığına işaret eden belgeler olarak kabulü de mümkün değildir. Zira mesajlara göre taraflar arasında yapılmak istenen paysahipleri sözleşmesinde, paysahipleri sözleşmesine konu şirketlerin, paysahiplerince fonlanması hususunda, ortaklığın katılım payı unsurunda ihtilafın yaşandığı …’nın hissedarlar sözleşmesini bu ihtilaf yüzünden imzalamaya yanaşmadığı görülmektedir. Dolayısıyla davalı olmayan kişiler tarafından gönderilen ve katılım payı unsurunda taraflar arasında ihtilaf bulunduğunu gösteren e-posta metinlerinin davalılar aleyhine delil başlangıcı olarak kullanılabilme kabiliyetleri bulunmamaktadır.
İngiliz Mahkemesi önünde … beyanında; Mayıs 2007’den beri …’m Türkiye’de dört ayrı proje gerçekleştirmek için ortak olduğu, bu projelerin … ile … ortaklığında Türkiye’de kurulan özel işlem şirketleri ile yürütüldüğü ifadeleri yer almaktadır.
Davalı … nın … Mahkemesine sunduğu dilekçedeki beyanlarına ilişkin olarak 16.09.2022 tarihli bilirkişi ek raporunda “Davacı vekilince sunulan 23 Ocak 2013 tarihli belgede, mayıs 2007’den beri … ile …’ın Türkiye’de dört ayrı proje gerçekleştirmek için ortak olduğu, bu projelerin … ile … tarafından kurulan şirketlerce yürütüldüğünü beyan ettiği görülmektedir. Davacı vekili dilekçelerinde ve davacı vekilince sunulan uzman görüşünde …’nın İngiliz Denizcilik Mahkemesine sunduğu dilekçedeki beyanlarıyla adi şirket ilişkisini kabul ettiğini, bu yönüyle adi şirketin kurulduğunun ileri sürdüğü görülmektedir. İngilizceden tercüme edilen dilekçelerde davalı …’nın “ortaklık” ve “ortak girişim” ifadelerini kullandığı ve … ile kurulan şirketler hakkında bilgi verdiği görülmektedir. 19.10.2020 tarihli Bilirkişi Raporunda davacı şirketin …, …, …, … A.Ş’lerin 2007 tarihinde kurulduğu, davacının Verity şirketi vasıtasıyla bu şirketlerde ortak olduğunu, …’nın İngiliz Denizcilik Mahkemesine sunulan ifadelerinin bu tüzelkişi ticaret şirketlerindeki ortaklığı ifade etmek için kullanılmış olabileceğini, mevcut anonim şirketlerdeki ortaklığında buna uygun olduğunu, doğrudan adi şirket ilişkisinin varlığına işaret etmediği görüşünü ileri sürmüştür. Davalılar vekili tarafından sunulan uzman görüşünde de …’nin… şirketi vasıtasıyla …, …, … ve …A.Ş.’lerde davalılarla ortaklığı olduğu, burada kullanılan ortak girişim ifadesiyle bütün bu şirketlerde … ile …A.Ş.’nin birlikte ortak olmasının kastedildiği tespitini ileri sürmüşlerdir. Ayrıca uzman görüşünde ifade veren …’nın hukuki bilgisinin yetersiz olmasını ve ingilizce hukuki terimlere hakim olmamasının bu beyanların değerlendirilmesinde dikkate alınması gerektiği yönünde görüş sunduğu görülmektedir. Davalı vekilince sunulan uzman görüşünde de bilirkişinin bu hususlara ilişkin görüşüne katıldığı, bir ingiliz mahkemesine beyanda bulunan …’nın ingilizcesinin ve hukuki bilgisinin yetersiz olmasının burada dikkate alınması gerektiği değerlendirmesinde bulunduğu görülmektedir.” açıklamalarına yer verilmiştir.
19.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda “İngiliz Mahkemesi önünde … tarafından zikredilen ortaklığın, adi ortaklığa açıkça işaret ettiğini kolayca söyleyebilmek mümkün değildir. Zira bu ifadenin ticaret siciline tescil edilerek tüzel kişilik kazanmış şirketlerdeki ortaklığa delalet ettiği de söylenebilir.” görüşü açıklanmıştır.
Davalı …’nın İngiliz Mahkemesi önündeki beyanları diğer davalıları bağlamamaktadır. Davalı … tarafından İngiliz Mahkemesi önünde açıkça adi ortaklıktan bahsetmemiştir. Ortaklık ifadesi ile ticaret siciline tescil edilerek tüzel kişilik kazanmış şirketlerdeki ortaklığa da delalet etmesi mümkündür. Davalı … nın konu hakkındaki açıklamaları, yukarıda yer verilen e-postalarda adi ortaklığın kurulumuna ilişkin davalıdan sadır bir mesajın bulunmaması. E-posta içeriklerinin ön görüşme, taslak niteliğinde olması birlikte değerlendirildiğinde İngiliz Mahkemesi önündeki ortaklık ifadesi ile adi ortaklığın kast edilmediği. ticaret siciline tescil edilerek tüzel kişilik kazanmış şirketlerdeki ortaklığın kast edildiği kabul edilmiştir.
Davacı vekilince sunulan 09.01.2021 tarihli uzman görüşünde davalılardan …’nın diğer ortakları ne şekilde temsil ettiği somut deliller ile ikna edici bir şekilde ortaya konulmamıştır. Şirketin müşterek amacının yavru ortaklıklar kurup gayrimenkulleri iktisap etme ve üçüncü kişilere inşa ettirme ve satarak kazanç sağlama olduğunu ifade edilmiş ise de bu kişilerin bir adi şirket birlikteliği olmadan da bu şirketlerde ortak olarak bulunma olasılığı değerlendirilmemiş ve bu olasılık somut deliller ile bertaraf edilmemiştir. Yukarıda mahkememizce yapılan değerlendirmeler ve 16.09.2022 tarihli bilirkişi ek raporunda uzman görüşü hakkında yapılan ve mahkememizce de benimsenen açıklamalar ile uzman raporunun doğrudan bir delile dayanmadan genel bir değerlendirme yaptığı kanaati ile davacı tarafça sunulan uzman raporundaki görüşlere/tespitlere itibar edilmemiştir.
…A.Ş. İnternet Sitesi Duyurusu Deliline İlişkin 16.09.2022 tarihli bilirkişi ek raporunda yapılan “Davacı vekilince sunulan uzman görüşünde bu ilanın adi şirket ilişkisini gösterdiğine ilişkin tespitinde gerekçeli bir değerlendirme yapmadığı görülmüştür. Bu husus hem 19.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda hem de kök raporumuzda değerlendirilmiştir. İlk bilirkişi heyeti raporunda, … projesinde …menşeili … ile işbirliği içinde dört projesi olduğu …’nin Türkiye’de 90 milyon Amerikan Doları tutarında yatırım yaptığı ve ..’ın bu projelerdeki yatırımının %25’ten %50’ye uzandığını beyan ederek aralarındaki ilişkiyi açıkladığını tespit etmiştir. Bilirkişi heyeti zaten davacı İthmaar (…) ile …A.Ş.’nin…Şirketi vasıtasıyla …, …, …, … A.Ş.’de ortak olduğu için buradaki yatırım ilişkisinin bir adi şirket ilişkisine mi yoksa birlikte ortak olunan ticaret şirketleri olduğu için bunlara mı işaret ettiğinin belirsiz olduğunu tespit etmiştir.” şeklindeki değerlendirme mahkememizce de benimsenmiştir. Dolayısıyla … A.Ş. İnternet sitesi duyurusu tarafları arasında bir ortaklığa işaret ettiği ancak bu ortaklığın taraflar arasındaki mevcut …, …, … ve … İnşaat A.Ş.’deki ortaklıklar da olabileceği için doğrudan adi şirket ilişkisinin varlığına delil olarak kullanılamayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı, ifa yoluyla adi şirket kurulduğu iddia etmiş ise de, yukarıda yer verilen açıklama ve tespitler ile somut olayda tarafların yapmış oldukları yazılı, sözlü, e-posta (Tüm davalılar hakkında olmamakla) gibi araçlarla yapmış oldukları görüşmeler bir ortak girişim kurmaya yönelik ön sözleşme niteliğindedir. Taraflar her ne kadar ön sözleşme niteliğinde görüşmeler yapmışlarsa da, ortak girişimi meydana getirecek temel sözleşmeyi yapamamışlardır. Bu nedenlerle, davacı ve davalılar arasında adi şirket niteliğinde bir ortak girişimin meydana gelmediği, temel sözleşme yapılmasına ilişkin taraflar arasında iradelerinin uyuşmadığı dolayısıyla taraflar arasında ifa yoluyla adi şirket ilişkisinin kurulduğundan bahsedilmeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
07.01.2022 tarihli bilirkişi raporunda, dosya içeriğinde taraflarca sunulmuş olan … sözleşmesine ilişkin belgeler bulunduğu, davacı tarafından 1 Haziran 2012 tarihinde … 6. Noterliği aracılığı ile gönderilen ihtarnamede sözü edilen anonim şirketlere … sözleşmesi ile kredi kullandırıldığı anlaşıldığı, yine 23.02.2014 tarihinde davacı tarafından …A.Ş. Ve …A.Ş’ ne gönderilen fakslarda, kredi ödemelerinin iadesi talep edildiği, buna mukabil davacı taraf 01.08.2014 tarihinden sonraki ihtarlarında talebini adi ortaklık ilişkisine dayandırdığı tespitlerine yer verilmiştir.
Tüm bu açıklamalar kapsamında; davacı, davalılar …, …, …, … A.Ş. arasında varlığını iddia ettiği adi ortaklık ilişkisinin kişi, sermaye, müşterek amaç, ve sözleşme unsurlarının bir araya gelerek oluştuğunu ispatlayamamıştır. İspat yükü üzerinde olan davacı, iddia ettiği adi ortaklık ilişkisini sunmuş olduğu diğer delillerle ispat edemediğinden davacıya, davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmıştır. Davacı yemin deliline dayanmayarak ara karardan rücu edilmesini talep etmiştir.
Bilirkişi incelemesi sonucu teknik değerlendirme doğrultusunda projeler ile ilgili, davacı iddiaları incelendiğinde, davalıların, ortaklığın zarara girmesine sebep oldukları, uygun arazi seçimi yapmadıkları, yanlış fon aktarımı yaptıkları, yanlış kararlar aldıkları, haksız kazanç sağladıkları, ortaklığın parasını yanlış değerlendikleri gibi konularda bir kusur tespit edebilmek için, eylemde bulunan kişilerin, yetki ve sorumluluk sınırlarım belirleyen yazılı bir belge, vekalet sınırı, para kullanma ve harcama sınırı veya varsa bir ihmalin somut delili olmadan, sadece şirketlerin zarar etmesine sebebiyet verdikleri iddiası kusur tespiti için yeterli kabul edilmemiştir.
Davacı vekili bilirkişi ek raporun itiraz dilekçesinde raporun ara kararda sorulan hususları karşılamadığı itirazında bulunmuş ise de, bilirkişi raporları adi ortaklığın unsurları bakımından yeteri azıklama ve tespitler içermektedir. Kredi kullanımı, davacının Türkiye de kurulu bir banka olup olmadığı bankacılık uygulamaları, örtülü kazanç gibi hususlar adi ortaklığın unsurlarına etki edecek hususlar olmadığından bu itirazlar yönünden yeniden rapor alınmayarak davanın reddine hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Davacı tarafından yatırılan 1.096.532,89 TL peşin harçtan 179,90 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 1.096.352,99‬ TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca red nedeni ve dava değerine göre 830.092,16 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
4-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-)Davalılar tarafından yapılan 188,90 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
6-)Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiye kısmının yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/02/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır