Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/129 E. 2019/445 K. 10.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/129
KARAR NO : 2019/445

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/02/2015
KARAR TARİHİ : 10/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle;müvekkili şirketin merkezi İsveç’te bulunan, yüksek teknolojisi ve üstün hizmetleri ile dünya çapında tanınmış olan … Şirketi tarafından 1929 yılında Türkiye’de … Ticaret Ltd Şti unvanı ile kurulduğunu, İsveç’te 1907 yılında kurulmuş olan …’ın 130’dan fazla ülkeye yayılmış, dünya çapında 46.000 çalışanı ile 10.000’in üzerindeki Distribütör ve 200’ün üzerindeki satış şirketi ile dünya rulman lideri olmayı başardığını, …’in dünya rulman pazarındaki payının %20’nin üzerinde olduğunu ve bu oranın kendisine en yakın rakibinin Pazar payının iki katından fazla olduğunu, müvekkili şirketinde diğer ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de keçe, rulman, yağlama, mekatronik ve fener mili servisi hizmetleri olmak üzere toplam 5 platformda hizmet verdiğini, müvekkili şirketin bu hizmetleri doğrudan ya da görevlendirdiği Distribütörleri vasıtası ile yerine getirdiğini, sektöründe bu denli başarılı ve lider firmalar arasında yer alan müvekkilinin üzerinde önemle durduğu konulardan birinin de ticari sırları yani know-how olduğunu, başarısının devamlılığı ve pazardaki kalitesinin sürdürülebilmesinin ancak ve ancak bu konudaki ticari sırlarının gizliliğini koruyabilmesi ile gerçekleştiğini, müvekkilinin eski çalışanı davalı …’nun 01.10.2013 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi ile müvekkili şirkette mühendis olarak çalışmaya başladığını, davalının satış mühendisi olarak işe başladığı tarihten itibaren iş hakkında bilgilendirildiğini, şirketin çok önemli konularının ele alındığı, ticari sır niteliğindeki bilgileri içeren toplantılara katıldığını, bununla birlikte … iş tanımlarında yer alan “Satış Mühendisliği” pozisyonuna tanımlı görevleri yerine getirirken … tarafından geliştirilmiş metotları, sistem ve programları öğrenerek kullandığını, Satış Mühendisliği görev tanımının:“… Kalite Politikası çerçevesinde, müşteri memnuniyeti sağlayacak ürün, hizmet ve çözümlerin, başarılı, güvenilir ve etkili iş süreçleri uygulanarak, kuruluş içerisinde gelişim sağlayarak, sıfır hata hedefi ile pazara sunulmasını sağlamak, …’in tüm müşterileri, Distribütörleri ve Distribütörlerinin müşterileri nezdinde; …’i tercih edilen iş ortağı olarak görmesini sağlamak amacı ile , satış ve teknik destek faaliyetlerini Satış Müdürü, Distribütör Satış Sorumlusu ve Müşteri Servisi Departmanı ile ortaklaşa planlamak ve uygulamak, teknik eğitim planlarını hazırlamak, pazarlama planlarını Pazarlama Departmanı ile birlikte çalışarak yapmak, Müşteri Servisi ile ortak çalışarak … müşteriler için yıllık satış bütçeleri yapmak ve gerçekleşmesini sağlamak, Distribütörlere ve müşterilere teknik konularda destek vermek, Müşteri Servisi Departmam’na teknik destek sağlamak, Pazarlama Departmanı ile birlikte pazara yeni ürünlerin sunulması için strateji oluşturmak, teknik konularda Pazarlama Departmanı’nı desteklemek, …’i ve … Offıce’i etkin olarak kullanmak, 5 platformun tanıtımını ve satışlarını;Platform Geliştirme Departmanı ile birlikte çalışarak gerçekleştirmek, …’in tanıtımı ve etkin kullanımı konusunda …’e destek olmak, Müşterilerden gelen ürün ile ilgili şikayetleri değerlendirmek, çözmek, … Platformu’nda gerekli durumda TER yapmak ve takibinde bulunmak, müşteriyi bilgilendirmek, Periyodik ve planlı müşteri ziyareti yapmak, Distribütörleri ziyaret etmek, ve Distribütörlerle birlikte müşterilerine ortak ziyaretler planlamak, yapmak,… müşterilerin yıllık satış hedeflerini Müşteri Servisi ile koordineli olarak belirlemek, gerçekleşmesini sağlamak … tahsilatlarını Muhasebe ve İdari İşler Departmanı ile koordineli olarak takip etmek, gerçekleştirmek, Distribütör aylık bütçelerinin ve özel anlaşma hedeflerinin tutturulmasmı sağlamak, Müşteri adedini ve pazar payını arttırmak, Şubelerle koordineli olarak çalışmak, Şirket içi iletişim ve işbirliğinin geliştirilmesine katkıda bulunmak, teknik Eğitim vennek, …gibi … Distribütörlerine yönelik hazırladığı geliştirme programlarını etkin olarak uygulamak.” olduğunun, görüldüğü gibi müvekkili şirkette satış mühendisi olarak çalışan birinin yukarıda belirtilen iş tanımına uygun performans göstermesinin beklendiğini ve bunun için de bu pozisyonda çalışan personele tüm sistem ve çalışma metotlarına ilişkin bilgi akışının sağlanarak, bu konularda çalışanların müvekkili tarafından eğitildiğini, iş tanımından anlaşılacağı üzere davalının müvekkili şirkette kilit bir pozisyonda çalıştığını ve tanımlı görevleri yerine getirmek için müvekkilinin çok önemli, hayati nitelikteki gizli bilgilerine sahip olduğunu, davalının, özel sebeplerini öne sürerek müvekkili şirketten 31.03.2014 tarihinde istifa ettiğini, istifasının akabinde davalının, müvekkilinin rakiplerinden olan davalı … firmasında yine satış ve uygulama mühendisi olarak çalışmaya başladığını, hatta bu bilginin davalı tarafından iş dünyasının en popüler sosyal paylaşım platformlarından biri olan “Linkedin” portalında davalı tarafından yayınlandığını, davalı … ‘nin, müvekkili gibi bir rulman şirketi olup yurtdışı menşeli bir kuruluş olduğunu, davalı şirketin web sitesi olan … incelendiğinde müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, dünyanın birçok yerinde distribütörlere sahip olduğunu kolayca anlaşılacağını ve davalı şirketin, müvekkilinin rakiplerinden olduğunu, davalı …’nun müvekkili ile imzaladığı İş Sözleşmesi’ni ihlal ederek “Rekabet Yasağı” kuralına aykırı davrandığını, ihlal edilen 01.10.2013 tarihli İş Sözleşmesinde; davalının, müvekkili şirketten istifa ettikten hemen sonra (davalı …’inin ihtarnameye cevabından öğrenildiğine göre tam olarak 10 gün sonra) diğer davalı şirkette aynı pozisyonda işe başladığını, oysa davalının, müvekkili ile imzaladığı iş sözleşmesinin 18. ve 19. maddeleri ile şirket hakkında öğrendiği tüm bilgileri kendisinde saklayacağını ve bu bilgileri 3. kişilere açıklamayacağını, bu yükümlülüğünün 5 yıl süre ile geçerli olduğunu, bu kontratın feshinden itibaren 1 yıl içinde işverenin rakibi olan hiçbir şirkette çalışmayacağını ve rakip olamayacağım kabul ve taahhüt ettiğini, şayet bu taahhütlerin herhangi birini ihlal ederse müvekkili … için doğacak tüm zararları ve minimum 12 aylık brüt ücret karşılığını cezai şart olarak ödemeyi de aynı sözleşme ile taahhüt ettiğini, davalı …’nun açıkça sözleşmeyi ihlal ettiğini, davalının söz konusu ihlale bir son vermesi amacıyla işbu işe başlamanın öğrenilmesi üzerine hemen tarafımızdan 21.05.2014 tarihinde, … 30. Noterliği kanalı ile … yevmiye nolu bir ihtarname gönderildiğini, bu ihtarnameye öncelikle davalı firma vekili tarafından 24.06.2014 tarihli, 10164 yevmiye nolu ve … 34. Noterliği kanalı ile cevap gönderildiğini, gelen yazıda davalı …’nun davalı şirkette çalıştığı ancak kendisinin halihazırda Fransa’da eğitimde olduğu ve Kasım 2014’te Türkiye’ye döneceğinin belirtildığini, daha sonra davalı …’huh, vekili aracılığı ile gönderdiği ihtarnameye … 25. Noterliği’nin … yevmiye numaralı ve … tarihli yazısı ile ayrıca cevap verildiğini, gelen yazıda, ihtarnamede iş sözleşmesinin 18-19. maddelerine dayanarak talep ettikleri cezai şartın geçersiz olduğu ve taleplerinin kabul edilmediğinin bildirildiğini, davalı …’nun, bu davranışı ile müvekkili ile imzaladığı iş sözleşmesini açıkça ihlal ettiğini, sözleşmede yer alan rekabet yasağı kuralına aykırı davrandığını, bu durumun sözleşmede yer alan gizlilik kuralını da ihlal anlamına geldiğini, müvekkiline ait gizli bilgilerin müvekkilinin rakibi olan davalı şirkete davalı tarafından aktarılması tehlikesinin doğduğunu, davalı …’nun, iş sözleşmesini feshettikten sonra taahhüdünü yerine getirerek ve fesihten itibaren yıl boyunca müvekkilinin rakibi hiçbir firmada çalışmamasının gerektiğini, davalı …’nun haksız eyleminin Borçlar Kanunu’nun Rekabet Yasağı başlıklı BK 444. Maddesinde düzenlendiğini, diğer davalı …’nin Davalı …’nu istihdam ederek “Haksız Rekabet” hükümlerini ihlal ederek, basiretli bir tacir gibi davranmadığını, müvekkili şirket ile davalı şirketin aynı sektörde faaliyet göstermeleri nedeniyle birlerlerinden haberdar olduklarını dolayısıyla davalı şirketin, daha önce müvekkili şirkette çalışan davalı … hakkında önceki çalışması ile ilgili bilgisi olmamasının kesinlikle mümkün olmadığını, davalı şirket bu gerçeğe rağmen davalı …’nu “satış mühendisi” olarak istihdam ederek Medeni Kanun’un 2. maddesi dürüstlük kuralına ve Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin 54 ve devamı maddelerine aykırı davrandığını, kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için davalı şirketin, davalı şirketin işe aldığı …’nun müvekkilinin eski çalışanı olduğunu bilmesine rağmen onu işyerinde satış mühendisi olarak istihdam ederek, müvekkilinin ticari sırlarını, müşteri çevresini ve diğer gizli bilgilerini edinmeyi amaçladığını, kendisine gönderilen ihtara rağmen kötü niyetini sürdürmeye devam ettiğini, davalı şirketin Türk Ticaret Kanunu’nun madde 54 ve devamı “Haksız Rekabet” hükümlerini ihlal ettiğini ve etmeye devam ettiğini, basiretli bir tacirin rakip şirkette çalışmış bir personeli istihdam etmeden önce araştırmasının gerektiğini, nerelerde çalıştığını öğrenmesinin gerektiğini ve haksız rekabet oluşturacak bu eylemlerden uzak durmasının gerektiğini, davalı şirketin, diğer davalı …’nu çalıştırmaya devam ettiği sürece müvekkilinin ticari sırlarının ifşa olması ve dolayısıyla çok büyük zararlara uğraması kuvvetle muhtemel hatta istihdamındaki hedef kişiye bakılacak olursa yüzde yüz olduğunu ve müvekkili aleyhine oluşan bu tehlikenin derhal son bulmasının gerektiğini, davalı şirketin İş Kanunu madde 25 gereği diğer davalı … ile birlikte sorumlu olduğunu, davalı şirketin Medeni Kanun’un 2. maddesi gereği “Dürüstlük Kuralı”na aykırı davrandığını, açıklanan bu nedenlerle müvekkillerinin doğmuş ve ileride doğabilecek her türlü maddi ve manevi tazminat hakları saklı kalmak kaydı ile; davanın kabulüne, davalı …’nin, diğer davalı …’nun iş aktine derhal son verilmesinin sağlanmasına ve buna bağlı olarak devam etmekte olan haksız rekabetin men’ine, sözleşmenin ihlali nedeniyle, 01.10.2013 tarihli iş sözleşmesi gereğince davalı …’nun 12 aylık brüt ücreti karşılığı olan 62.724,96-TL cezai şartın yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, alacaklarına temerrüdün oluştuğu tarihten itibaren en yüksek faizin uygulanmasına, mahkeme masrafları ile ücreti vekâletin davalıların üstünde bırakılmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; müvekkili …’nun, davacı … Tic. Ltd. Şirketi’nde (“…”) 01.10.2013 ila 31.03.2014 tarihleri arasında satış mühendisi olarak çalıştığını, müvekkilinin, davacı şirkete vermiş olduğu 27.03.2014 tarihli istifa dilekçesiyle esasen iki haftalık ihbar öneline de uyarak iş akdini usulüne uygun bir şekilde sonlandırmak istediyse de davacı şirketin müvekkile ihbar önelini kullandırtmadığını, 31.03.2014 tarihinde işten çıkışını yapmadığını, müvekkilin ödenmeyen ihbar tazminatı ile ilgili her türlü hakkı saklı olduğunu, müvekkilinin, davacı … ile olan iş ilişkisi sonlandıktan sonra, 10.04.2014 tarihinde … Türkiye İrtibat Bürosunda satış mühendisi olarak çalışmaya başladığını, … Türkiye İrtibat Bürosunun 01.10.2014 tarihinde kapandığını, davacı yan tarafından … 30. Noterliği’nden gönderilen … yevmiye no.lu … tarihli ihtarname ile, müvekkili tarafından … arasında imzalanan iş akdinin “Gizlilik Şartı” ve “Rekabet yasağı” maddelerine ve kanun hükümlerine aykırı davranışın derhal giderilmesi ve rekabet yasağının ihlali nedeniyle 12 aylık brüt ücret tutarında cezai şartın belirtilen banka hesabına yatırılmasının talep edildiğini, söz konusu ihtarnameye cevaben müvekkili tarafından … 25. Noterliği’nce gönderilen … yevmiye no.lu ve … tarihli yazı ile söz konusu ihtarnamede yer alan taleplerin kabul edilemeyeceği, zira taraflar arasında imzalanan rekabet yasağının müvekkilinin ekonomik geleceğini tehlikeye atması nedeniyle hukuken geçersiz olduğu, ayrıca işçi lehine tek taraflı konulan cezai şarta itibar edilemeyeceği hususları ayrıntıları ile açıklanarak, dayanak kanun maddelerinin gösterildiğini, buna karşın davacı yan tarafından huzurda görülmekte olan işbu davanın açıldığını ve dosyaya sunulan 03.02.2015 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili ile akdedilen iş akdinde yer alan rekabet şartı uyarınca iş ilişkisinin sonlanmasını müteakip bir yıl içinde rakip bir şirkette çalışmaması gerektiği, müvekkilinin ise rekabet yasağını ve ayrıca şirkete gizlilik yükümlülüğünü ait gizli bilgileri paylaşmak suretiyle ihlal ettiği, …’nin …’nu işe alarak haksız rekabet hükümlerini ihlal ettiği ve aynı zamanda İş Kanunu md. 23 uyarınca sorumlu olduğu hususları iddia edilerek diğer davalı …’nin haksız rekabete son vermesi, rekabet yasağının ihlali nedeniyle doğan cezai şartın davalılardan müteselsilen tahsili, müvekkili …’nun iş sözleşmesinin askıya alınması ve şirketten uzaklaştırılmasının talep edildiğini, ancak davacının açmış olduğu işbu davanın tamamen haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olup, davacının tüm iddia ve taleplerinin esastan reddinin gerektiğini, müvekkili ile davacı arasında imzalanan iş sözleşmesinin “Rekabet Yasağı Şartı” başlıklı 19. Maddesinin “Çalışan işbu kontratın feshinden itibaren 1 (bir) yıl içinde İşveren’in rakibi olan hiçbir şirkette çalışmayacağını ve rakip olmayacağını kabul eder. Çalışan eğer bu madde hükmünde belirtilen herhangi bir şartı ihlal ederse … için doğacak tüm zararları ve minimum 12 aylık brüt ücret karşılığını cezai şart olarak ödemeyi kabul eder.” şeklinde olduğunu, davacı yanın her ne kadar müvekkilinin iş akdinde yer alan rekabet yasağını ihlal ettiğini iddia etmişse de söz konusu beyanlara itibar edilmesinin mümkün olmadığını, TBK m 444/2 “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olabilecek nitelikteyse geçerlidir.” hükmünün amir olduğunu, yani rekabet yasağı şartının geçerli sayılabilmesi için her şevden önce işçinin yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması gerektiğini, rekabet yasağının geçerliliği açısından işçinin yaptığı işlerin ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması zorunluluğunun yanı sıra ikinci önemli şartın işverenin önemli bir zarara uğrama ihtimali olduğunu, bu doğrultuda işçinin önemli ticari bilgiler elde etmesi halinde dahi, bu bilgilerin kullanılmasının işverene önemli bir zarar verebilecek nitelikte değilse yapılan rekabet yasağı sözleşmesi geçerli sayılmayacağını, nitekim doktrinde de edinilen bilginin işverene önemli bir zarar verebilecek nitelikte sayılabilmesi için işverene ait bilgilerin kullanılmasının kazançlarda veya sipariş sayısında ciddi bir düşüş doğurması, ilgili piyasada rekabet gücünde bir geriye gidiş yaratması, iş yapma olanaklarının gözle görünür bir biçimde sınırlandırması gibi durumların mevcut olması gerektiğinin kabul edildiğini, açıklanan iki kümülatif şartın yanı sıra TBK madde 445/1’de ayrıca “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.” denildiğini, bu konuda yerleşik Yargıtay içtihatlarında, TBK m. 444 ve 445 hükümlerine aykırı sözleşmelerin geçersiz sayılması gerektiğini önemle vurgulayıp, bu kriterleri dar ve katı bir şekilde yorumladığını, anılan emredici madde hükmü karşısında işçi aleyhine konulan rekabet yasağının işçinin ekonomik geleceğinin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini önleyecek şekilde süre, yer ve konu bakımından uygun sınırlar içinde kararlaştırılmış olması gerekmekte olup, aksi durumda rekabet yasağı şartının Yargıtay’ca geçersiz kabul edilmediğini, somut olayda, davacı şirkette satış mühendisi pozisyonunda ve sadece 6 ay kadar kısa bir sürede çalışan müvekkilin gerek pozisyonu gerekse çalıştığı müddet bakımından şirketin yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme ve bu bilgiler ile şirkete önemli bir zarar verebilme olanağının bulunmadığını, zira bir ticaret şirketinin 6 aylık bir istihdam süresinde çalışana şirketin ticari sırlarını veya kilit bilgilerini elde etme olanağı vermesinin ticari hayatın olağan akışıyla da bağdaşmayacağını, taraflar arasında akdedilen iş akdi uyarınca müvekkilinin aylık ücretinin 3400.-TL olarak belirlendiğini, bu meblağda ücret alan bir çalışanın bir yıl rakip bir firmada çalışmasının yasaklanmasının işçinin ekonomik geleceğinin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşüreceğini, kanunun emredici hükümleri karşısında taraflar arasında imzalanan rekabet yasağının geçersiz addedilmesinin gerektiğini, hiçbir surette kabul anlamına gelmemekle birlikte rekabet yasağının bir an için geçerli olduğu düşünülse bile, rekabet yasağının Borçlar Kanunu’na göre en fazla iki yıl olabileceğini düzenleyen hükmü güz önüne alındığında iş yerinde sadece altı ay çalışmış biri için bir yıllık rekabet yasağının süresinin orantısız ve fahiş olduğunu, ayrıca sürenin, yer ve konu bakımından sınırlandırılmamış rekabet yasağı sözleşmeleri hiçbir suretle geçerli kabul edilememekte ve hatta Yargıtay kararlarında açıkça belirttiği gibi Türkiye sınırları içinde rekabet etmeme yönünde öngörülen düzenlemelere dahi geçerlilik tanınmadığını, dolayısıyla müvekkili aleyhine getirilen rekabet yasağında hiçbir yer sınırlaması bulunmaması karşısında rekabet yasağının salt bu nedenle dahi geçersiz kabul edilmesi gerektiğini, rekabet yasağının geçersiz olması nedeniyle esasen buna bağlı cezai şartın da uygulanabilirliğinin bulunmadığını, davacının rekabet yasağının sözde ihlali nedeniyle müvekkilden talep ettiği 12 aylık brüt ücret tutarında cezai şartın da reddinin gerektiğini, zira “Cezanın miktarı, geçersizliği ve indirilmesini” düzenleyen TBK madde 182 “asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse, cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini etkilemez. Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” hükmünün amir olduğunu, açıklamalar ışığında davacı ile müvekkili arasmdaki rekabet yasağı şartının emredici kanun hükümlerine aykırılıktan geçersiz olduğu hususunda tereddüt etmemek gerektiğini, bu durumda geçerliliği rekabet yasağının geçerliliğine bağlı olan cezai şartın esasen somut olayda uygulanabilirliğinin bulunmadığını, hiçbir surette kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için müvekkili aleyhine getirilen cezai şartın geçerli olduğu düşünülse dahi, müvekkilinin davacı şirkette sadece altı ay çalışmış olduğu ve yüksek miktarda bir ücret almadığı göz önünde bulundurulduğunda cezai şart olarak talep edilen ve 62.724,96 TL’ye tekabül eden 12 aylık brüt maaş tutarının fahiş olduğu ve tenkisine gidilmesinin gerektiğini, davacı ile müvekkili arasındaki rekabet yasağı şartının geçersiz olduğunun kabulü halinde esasen cezai şartın da uygulama alanın kalmadığının aşikar olmakla birlikte, bir an için söz konusu cezai şart geçerli addedilse dahi müvekkilin pozisyonu, maaşı ve çalıştığı süre dikkate alındığında bu cezanın fahiş miktarda olduğunu, müvekkilin iş tanımı ve davacı şirkette çalıştığı süre de göz önünde bulundurulduğunda gizlilik yükümlülüğünün herhangi bir şekilde ihlal edilmesinin mümkün olmadığı ve davacının iddialarının soyut beyanlardan öteye gidemediğini, davacının son olarak müvekkilin iş akdinde yer alan gizlilik yükümlülüğünü de ihlal ettiğini ileri sürdüğünü, ancak iddia mesnetsiz ve gerçek dışı olduğunu, zaten davacı yanında söz konusu soyut iddiasına ilişkin hiçbir delil sunamadığını, soyut iddialarını hiçbir şekilde ispatlayamadığını ve açıklayamadığını, bu nedenle davacının beyanlarına itibar edilmesi mümkün olmadığını, müvekkili ile davacı arasındaki iş sözleşmesinin “Gizlilik Şartı- Tazminat” başlıklı 18. maddesi aynen “Çalışan şirket hakkında öğrendiği tüm bilgileri kendisine saklayacak ve bu bilgileri üçüncü kişilere açıklamayacaktır. “Üçüncü kişi”nin anlamı aile üyeleri ve tüm akrabaları da içermektedir. İşbu yükümlülük kontratın feshinden itibaren beş yıl süreyle geçerli olacaktır.” şeklinde olduğunu, ancak müvekkilinin, davacı şirket nezdindeki kısa süreli çalışmasında, ticari sırlara ilişkin gizli bir bilgiye vakıf olmasının durumu pozisyonu ve kıdemi nedeniyle söz konusu olmadığını, müvekkilinin, davacı şirkette çalıştığı ilk iki ay sahaya dahi tam olarak çıkmadığını, kendisine son derece genel bir şekilde verilen oryantasyon eğitimi haricinde başkaca detaylı bir eğitim de verilmediğini, dolayısıyla müvekkilinin edinmediği bu türden bir bilgiyi üçüncü bir kişi ile paylaşmasının da mümkün olmadığını, gerçekten de ticaret hayatının olağan akışı göz önünde bulundurulduğunda davacı şirkette satış mühendisi olarak ve sadece 6 ay görev alan müvekkilinin herhangi bir ticari sırra vakıf olması yahut paylaşıldığında şirkete zarar vereceği kesin olan bir bilgi edinmesinin mümkün olacağının düşünülmesinin abesle iştigal olduğunu, kaldı ki, müvekkilinin diğer davalı şirkette çalışmaya başlamasının hemen akabinde müvekkilinin kapsamlı bir eğitim için davalı şirket tarafmdan Strazburg’a gönderildiğini ve 22 Nisan 2014 tarihinden 26 Kasim 2014 tarihine kadar diğer davalı tarafından sıkı ve detaylı bir eğitim sürecine tabi tutulduğunu, dolayısıyla davacının iddialarının tümüyle mesnetsiz olduğunu, kendisinin de bu iddiaları ispatlar nitelikte hiçbir delil ortaya koyamadığı ve bu nedenle davacının soyut iddialarının ve haksız olarak açılan bu davanın ve tüm taleplerin esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN;Dava İş Sözleşmesinin ihlalinden ve Haksız Rekabetten Kaynaklı tazminat davasıdır.
Davalı … yönünden açılan davanın mahkememizin 26/12/2017 tarihli duruşmasının 1 nolu ara kararı gereği tefrik edilerek mahkememizin 2017/1160 esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizin 22/11/2018 tarihli ara kararı gereğince dosya, Mali Müşavir, Makina Mühendisi ve Haksız Rekabet Konusunda uzman bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından ibraz edilen 01/03/2019 teslim tarihli raporda özetle; • Mali değerlendirme bakımından; davacı …Tic. Ltd. Şti.’nin e-defterlerinin GİB onaylarının süresinde yapıldığı, e-defter kapsamında olmayan defterlerinin de açılış ve kapanış tasdiki süresinde yapıldığı, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, defterlerin birbirini teyit ettiği ve defterlerin delil niteliği taşıdığı,
• Davacı … Tic. Ltd. Şti.’nin yıllar itibariyle satışı sürekli arttığı, dolayısıyla davalıların eylemlerinden maddi zarara uğramadığı,
• Davacı şirket, somut olarak davalılardan satışının azaldığı ve bu azalmadan kar kaybı olduğunu kanıtlayacak hiçbir belge dava dosyasına ve inceleme günü ibraz etmediği,
• Davacı tarafın kar kaybı iddiası var ise, hangi müşterilerinin mal almayı bıraktığı ve davalı şirketten mal almaya başladığını, müşteri kaybından satışının ve bu satışlardan ne kadar kar kaybı olduğunu somut olarak ortaya koyması gerektiği,
• Hukuki değerlendirme bakımından; davalı şirketin haksız rekabette bulunmadığı, rakip firmanın çalışanını işe almanın/rakip firmanın çalışanına iş teklif etmenin dürüstlük kaidelerine aykırı olarak rekabetçi ortamı bozmadığı ve dolayısıyla haksız rekabet teşkil etmediği, öte yandan davalı şirketin davalı …’nu işe alarak davacı şirketin ticari sırlarını ele geçirdiği yönünde bir bilgi veya belgeye dosya münderecatında rastlanamadığı,
• Davalı … ve davacı şirket arasında akdedilen sözleşemede yer alan rekabet yasağı şartının; davalıya işverene önemli bir zarar verecek nitelikte bilgi sağlayamayacağı, işçi davalının ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek ölçüde uygun olmayan yer ve zaman sınırlaması içerdiği, bu sebeplerle geçersiz olduğu,
• Ancak Sayın Mahkemenizin aksi kanaatte olması halinde –rekabet yasağı şartının geçerli olduğu kanaatinde olması halinde- davalı …’nun 1 yıl boyunca hiçbir rakip firmada çalışmayacağını taahhüt ettiği, ancak davacı şirketten ayrıldıktan 10 gün sonra yine rulman sektöründe faaliyet gösteren –rakip- davalı şirkette işe başladığı bu sebeple rekabet yasağı şartına aykırı davrandığı,
• Rekabet yasağı şartına aykırılığın yaptırımının ise taraflar arasında akdedilen sözleşmede öngörüldüğü gibi davalının 12 aylık brüt ücreti tutarında bir tazminat miktarının davacıya ödenmesinin olduğu, bu sebeple davalı …’nun 12 aylık brüt ücreti tutarında cezai şartı ödemesi gerektiği, ancak hakimin takdir yetkisi çerçevesinde cezai şartta indirime giderek hakkaniyete uygun bir miktar belirleyebileceği,
• TBK m. 420’de yer alan işçi aleyhine konulan tek taraflı cezai şartın geçersiz olduğu düzenlemesinin rekabet yasağına aykırılığın yaptırımı olarak öngörülen cezai şart bakımından uygulanamayacağı yönünde görüş ve kanaatte bulunmuşlardır.
Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporu mahkememizce yeterli görülüp itibar edilmiştir.
Taraflar arasında 01/10/2013 tarihli İŞ AKDİ düzenlenmiştir.
Sözleşme Maddeleri incelendiğinde:
3. Çalışanın Pozisyonu ve …deki Brimi: İstanbul Satış Mühendisi
4. İşe Başlama Tarihi : 01/10/2013
18. Gizlilik Şartı – Tazminat: Çalışan şirket hakkında öğrendiği tüm bilgileri kendisinde saklayacak ve bu bilgileri üçüncü kişilere açıklamayacaktır. “Üçüncü kişi”nin anlamı aile üyeleri ve tüm akrabaları da içermektedir. İşbu yükümlülük kontratın feshinden itibaren beş yıl süreyle geçerli olacaktır.
19. Rekabet Yasağı Şartı: Çalışan işbu kontratın feshinden itibaren 1 (bir) yıl içinde İşveren’in rakibi olan hiçbir şirkette çalışmayacağını ve rakip olmayacağını kabul eder.
Çalışan, eğer bu madde hükmünde belirtilen herhangi bir şartı ihlal ederse … için doğacak tüm zararları ve minumum 12 aylık brüt ücret karşılığını cezai şart olarak ödemeyi kabul eder.
20. Sözleşmenin İhlali: Çalışan, sözleşmeden geçen maddeleri ihlal etmesi halinde neden olduğu zarar için işveren’e tazminat ödemekle yükümlü olduğubu kabul eder.
Davacı vekili, davalı … İstanbul Satış ( İrtibat Bürosu) Ofisi’ne … 30. Noterliğinden keşide ettiği … tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamede; “Müvekkilimiz şirket ile … 01/10/2013 tarihinde belirsiz süreli bir iş akdi imzalamışlardır. … “Satış Mühendisi” olarak işe başlamıştır.
…, özel sebeplerini öne sürerek müvekkilimiz şirketten 31.03.2014 tarihinde istifa etmiştir, istifasının akabinde müvekkilimizin rakiplerinden yurtdışı merkezli muhatap …’nin İstanbul Satış Ofisi’nde çalışmaya başlamıştır.
…, müvekkilimiz ile imzaladığı iş sözleşmesinin 18 ve 19. maddeleri ile şirket hakkında öğrendiği tüm bilgileri kendisinde saklayacağını ve bu bilgileri üçüncü kişilere açıklamayacağını, bu yükümlülüğünün 5 yıl süre ile geçerli olduğunu, bu kontratın feshinden itibaren bir yıl içinde işverenin rakibi olan hiçbir şirkette çalışmayacağını ve rakip olamayacağını kabul ve taahhüt etmiştir. Şayet bu taahhütlerin herhangi birini ihlal ederse müvekkilimiz … için doğacak tüm zararları ve minimum 12 aylık brüt ücret karşılığını cezai şart olarak ödemeyi de aynı sözleşme ile taahhüt etmiştir.
…, müvekkilimiz …’ün rakibi olan muhatap …’de çalışmaya başlayarak hem İş Kanunu ve Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümlerine hem de müvekkil şirketle imzalamış olduğu anlaşmanın yukarıda bahsi geçen hükümlerine aykırı davranmıştır, Aynı şekilde muhatap şirket de basiretli bir tacir gibi davranmamış, alanında en güçlü rakiplerinden biri olan müvekkilimiz …’te çalışmış bir işçiyi istihdam etmiş, bu davranışıyla TTK, BK, İş Kanunu ve sair kanunlara aykırı hareket etmiştir.
Sayın muhatap
Bugüne kadar doğmuş ve doğacak her türlü zarar ve ziyanı talep etme hakkımız saklı kalmak üzere; yukarıda ifade ettiğimiz nedenlerden dolayı basiretli bir işveren ve tacir gibi davranmanızı, neden olunan ihlali gidermenizi ve İş Kanunu madde 23 hükmüne uygun olarak durumun gereklerini derhal yerine getirmenizi, aksi takdirde sözleşme ve her türlü mevzuattan doğan tüm yasal yollara başvuracağımızı..” ihtarında bulunmuştur.
Davalı … vekili, davacı vekiline … 34. Noterliğinden keşide ettiği … tarih ve … yevmiye no.lu cevabi ihtarnamede; “1. Muhatap şirket tarafından müvekkil şirkete karşı, eski çalışanları … isimli şahsın 10.04.2014 tarihinde müvekkil şirket bünyesinde işe başladığından bahisle bir takım iddialarda bulunulmuş ise de, ileri sürülen bu iddiaların hiçbir hukuki dayanağı ve mantığı bulunmamaktadır. 2. Bu sebeple, ileri sürülen iddiaların hiçbir şekilde müvekkil şirket, tarafından kabul edilmediğini, müvekkil şirketin bu iddiaların muhatabı olmadığını, muhatap şirketçe gereksiz ve yersiz muarazadan kaçınılmasını cevaben bildiririz……. ” ihtarında bulunmuştur.
Davacı vekili, davalı …’na … 30. Noterliğinden keşide ettiği … tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamede; “Taraflar 01/10/2013 tarihinde belirsiz süreli bir iş akdi imzalamışlardır. İhtar olunan taraf … müvekkil şirkette “Satış Mühendisi” olarak işe başlamıştır… Muhatap, özel sebeplerini öne sürerek müvekkilimiz şirketten 31.03.2014 tarihinde istifa etmiştir. İstifasının akabinde muhatap müvekkilimizin rakiplerinden yurtdışı merkezli …’nin İstanbul kuruluşunda çalışmaya başlamıştır…Sayın Muhatap, Müvekkilimiz …’ün rakibi olan …’de çalışmaya başlayarak hem İş Kanunu ve Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümlerine hem de müvekkil şirketle imzalamış olduğunuz sözleşmenin yukarıda bahsi geçen hükümlerine açıkça aykırı davranmış bulunmaktasınız. Bundan dolayı, diğer her türlü zarar ve ziyanımızı tazmin hakkımız saklı olmak üzere; a- Müvekkilimiz şirket ile aranızda imzalanan iş akdinin “Gizlilik Şartı” ve “Rekabet Yasağı” bölümlerinde yer alan maddelerine ve diğer kanun hükümlerine aykırılıkların derhal giderilmesini, b- Sözleşmeye aykırılık nedeniyle, iş akdinin “Tazminat” başlıklı hükmünde yer alan 12 aylık brüt ücret olan 62.724,96- TL’yi cezai şart olarak, aşağıda koordinatları verilen banka hesabına yedi (7) gün içerisinde yatırılmasını,…” ihtarında bulunmuştur.
Davalı … vekili, davacı şirkete … 25. Noterliğinden keşide ettiği … tarih ve … yevmiye no.lu cevabi ihtarnamede; “ 1. Karşı yan ihtarnamesine konu iş sözleşmesi incelendiğinde, sözleşmede yer alan gerek rekabet yasağı ve gerekse bu hükümle bağlantılı olarat talep olunan cezai şart miktarının 6098 sayılı Borçlar Kanunu çerçevesinde geçersiz olduğu tartışmasıizdır…. 3. Diğer yandan, rekabet yasağı ile bağlantılı olarak sözleşmeye aktarılan cezai şart hükümlerinin geçersiz okluğu kaçınılmaz diğer bir husustur. Zira Borçlar Kanunu ile hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan cezai koşulların geçersiz olduğuı apaçık şekilde düzenlenmişken, müvekkilimizin çalışma hayatını sonlandıracak şekilde cezai şart konulmasının hiçbir haklı yanı da bulunmamakladır. Keza işveren tarafından ayııı işbu sözleşmede olduğıı şekilde tek taraflı olarak cezai şart konulduğunu gören Kanun Koyucu da. bıı tür hükümleri yasaklamaktadır. 4. Kaldı ki, rekabet yasağının yukarırî, açıklanan nedenlerle geçersiz olduğu ve cezai şartın.bu yasağın bir sonucu olduğu göz öııüııe alındığında cezai şartın tüm yönleriyle kabul edilemeyeceği açıktır. 5. Açıklanan sebeplerden ölürü, diğer hususlardaki savunmalarımız saklı kalmak kaydı ile 6098 sayılı Borçlar Kanunu’mın emredici hükiiıı leriııe birebir şekilde aylan sözleşme hükümleri dayanak kabul edilerek talep olunan cezai şartın herhangi bir geçerliliği bulunmamakta olup, müvekkilin uğradığı ve uğrayacağı tüm manevi ve maddi zarrlarını tazmini hakkı saklı kalmak kaydıyla karşı yan ihtarnamesine konu taleplerin kabul görmediğini bildiririz….…. ” ihtarında bulunmuştur.
… Sosyal Güvenlik Merkezinden gönderilmiş belgelerin incelenmesinde; davacı …’nun, davacı şirketten 31.03.2014 tarihinde ayrılması ile davalı … İrtibat Bürosunda 10.04.2014 tarihinde işe başladığı, … firmasının İrtibat Bürosunun yerine faaliyetini kurmuş olduğu Limited Şirket olarak devamı ile davalı …’nun çalışması kurulan … Limited Şirkette devam ettiği anlaşılmaktadır. Yani, … Ltd. Şti, … İrtibat Bürosu’nun devamı olduğu ortaklık ve yönetici bilgilerinden anlaşılmaktadır. Dava dışı …, İrtibat Bürosunun ve Limited Şirketin ortağı ve yöneticisi olarak gelen belgelerde gözükmektedir.
Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, Davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin e-defterlerinin GİB onaylarının süresinde yapıldığı, e-defter kapsamında olmayan defterlerinin de açılış ve kapanış tasdiki süresinde yapıldığı, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, defterlerin birbirini teyit ettiği ve defterlerin delil niteliği taşıdığı,
Davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin yıllar itibariyle satışı sürekli arttığı, dolayısıyla davalının eylemlerinden maddi zarara uğramadığı,
Davacı şirket, somut olarak davalıdan kaynaklı satışının azaldığı ve bu azalmadan kar kaybı olduğunu kanıtlayacak hiçbir belge dava dosyasına ibraz etmediği anlaşılmıştır.
HUKUKİ İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; davası tefrik edilen davalı şirketin diğer davalı … ’nu işe alması sebebiyle müvekkili şirketin ticari sırlarına ulaştığını ve davacı şirketin bu suretle haksız rekabette bulunduğunu iddia etmektedir.
Haksız rekabete ilişkin olarak TTK m. 54 hükmünde şöyle denildiği görülmektedir:
“Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.”
Haksız rekabete ilişkin hükümler rekabetçi ortamın dürüst bir şekilde işlemesine hizmet etmektedir. TTK m. 55’de haksız rekabet halleri örnek kabilinden sayılmakla birlikte davacının iddiası doğrultusunda aynı hükümdeki şu bentler irdelenebilir:
“(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;
2. Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak,
3. İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin
üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek, …”
TTK m. 55’de –davacının iddiası doğrultusunda “rakip şirketin çalışanını işe almak” şeklinde bir haksız rekabet hali öngörülmemiştir. Ancak hiç şüphesiz ki böyle bir olgunun da dürüstlük kaidelerine aykırı olarak rekabetçi ortamı zedelemesi halinde haksız rekabet teşkil etmesi mümkündür.
Ancak somut olaya ve davacının iddiasına bakıldığında; davacı şirketin ticari sırlarını ele geçirmek maksadıyla öncelikle davalı şirket tarafından diğer davalıya iş teklifinde bulunulduğu yönünde bir bilgi veya belgeye dosya kapsamında rastlanamadığını belirtmek gerekmektedir. Kaldı ki, bir kimsenin çalışanına iş teklifinde bulunmak/rakip firmanın çalışanını işe almak, kural olarak haksız rekabet teşkil etmemektedir; tam aksine bu durum, rekabetçi piyasanın bir gereğidir. Zira TTK m. 55’de örnek kabilinden sayılan haksız rekabet hallerinde de bir kimsenin çalışanına iş teklifinde bulunulması, haksız rekabet hâli olarak belirtilmemektedir. Dolayısıyla başkaca bir firmanın çalışanına iş teklifi yapılması, davalı şirket açısından kural olarak haksız rekabet teşkil etmeyecektir.
Bir kimsenin çalışanına başkası tarafından yapılan iş teklifinin haksız rekabet teşkil etmesi, bu teklifin o kişinin hak etmediği yararlar sağlanmasına ve o kişinin eski işyerindeki öğrendiği sırları suiistimal etmesine bağlıdır. Somut olayda ise bu durum sabit değildir. Tanık beyanları kısmında yer alan ifadede ise davalı …’nun davacı şirkete ait tüm gizli bilgileri bildiği ve davalı şirkete geçtiği belirtilmektedir. Ancak yine belirtmek gerekir ki davalı … davacı şirkette yaklaşık 6 ay çalışmış, bu sürenin yarısından fazlasını yurtdışında eğitimde geçirmiştir. 6 ay gibi bir zaman dilimi, davacı şirketin ticari sırları öngörüldüğünde bu sırları öğrenmek için kısa bir zaman olduğu söylenebilecektir. Ayrıca davalı …’nun pozisyonu da “satış mühendisi” olup bu pozisyonda ve henüz işe yeni başlayan bir çalışana şirkete zarar verecek nitelikte ticari sırların verilmeyeceği açıktır. Kaldı ki, dosya kapsamında da bu yönde bir bilgi veya belgeye rastlanamamıştır. Bu bakımdan davalı şirketin eyleminin de haksız rekabet olarak kabul edilebilmesine imkân bulunmamaktadır.
Öte yandan böyle bir hususun, yani bir başkasının çalışanına iş teklif edilmesinin/rakip firmanın çalışanının işe alınmasının, haksız rekabet teşkil etmesinin önündeki diğer engel, Anayasa ile de güvence altına alınmış olan çalışma özgürlüğüdür. Gerçekten de Anayasa m. 48/1 c. 1 hükmü uyarınca “(h)erkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir.” Dolayısıyla anılan anayasal hüküm gereğince de, bir kişinin başka bir kişi yanında çalışmaya başlaması engellenemeyeceği gibi, esasen bir kişinin de, başka bir kişinin çalışanlarına sözleşme teklif etmesi de engellenebilir değildir. Bu itibarla anayasal bir hakkın kullanılması da, hiçbir şekilde başkasının herhangi bir hakkına tecavüz ve bu meyanda haksız rekabet teşkil etmemelidir.
Somut uyuşmazlık bakımından değerlendirilmesi icap eden başka bir husus ise davalılardan …’nun davacı şirket ile akdettiği sözleşmeye aykırı davrandığı iddiasıdır.
Davalı … ve davacı şirket arasında akdedilen 01.10.2013 tarihli iş sözleşmesinin 18. ve 19. maddeleri uyarınca; …, davacı şirket hakkında öğrendiği tüm bilgileri üçüncü kişilere açıklamayacağını, bu yükümlülüğün 5 yıl süre ile geçerli olduğunu, söz konusu sözleşmenin feshinden itibaren 1 yıl içinde işverenin rakibi olan hiçbir şirkette çalışmayacağını ve rakip olamayacağını kabul ve taahhüt etmiştir. Bununla birlikte anılan sözleşmenin … tarafından ihlali halinde, davacı şirket için doğacak tüm zararları ve minimum 12 aylık brüt ücret karşılığı olarak cezai şart ödemesi öngörülmüştür.
Söz konusu sözleşmede yer alan düzenleme “rekabet yasağı/rekabet etmeme borcu” şartı niteliğinde olup; anılan hükmün geçerli olup olmadığı hususunda rekabet yasağı şartının geçerlilik koşulları incelenmelidir. Zira davalı … vekilinin iddiası, anılan şartın geçersiz olduğu yönündedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444. maddesi; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.” hükmünü amirdir. Buna göre rekabet yasağı sözleşmesinin/şartının konusu, işçinin iş sözleşmesi sonra erdikten sonra kendi adına işvereni ile rekabet edecek bir iş yapmaması, rakip bir kuruluşta çalışmaması, rakip bir kuruluşa ortak olmaması veyahut ortaklıktan başka bir sıfatla dahi rakip bir kuruluşla ilgisinin olmamasıdır.
Bu noktada “rakip kuruluş” kavramına değinmek gerekir. Rakip kuruluş en geniş tanımıyla, aynı müşterilere aynı mal veya hizmetleri sunan kuruluş olarak tanımlanabilir. Bu anlamda bilirkişi heyetinin -internet üzerinden yaptığı araştırmada- diğer davalı …’nin de tıpkı davacı şirket … San ve Tic. Ltd. Şti. gibi rulman sektöründe faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu anlamda davacı şirketten ayrıldıktan 10 gün sonra davalı şirkete geçen …’nun TBK m. 444’de anıldığı gibi “…rakip bir işletmede” çalışmaya başladığı kabul edilmelidir.
Rekabet yasağı ile ilgili TBK’daki 444. maddenin devamındaki diğer düzenlemeler ise aşağıdaki gibidir:
“445- Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.
Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.
446- Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür.
Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.
İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir.
447- Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer.
Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.”
Yukarıda yer verilen hükümler doğrultusunda sözleşmede yer alan rekabet yasağı şartının geçerli olması için;
1.İşçinin yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması,
2.İşçinin elde ettiği bu bilgileri kullanması halinde işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimalinin olması,
3.Rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içermemesi,
4. Rekabet yasağına ilişkin sürenin 2 yılı aşmaması, şartlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Somut olaya bakıldığında ise 1 ve 2. madde numaralı şartlar bakımından; yukarıda da izah ettiğimiz üzere davalı … davacı şirkette yaklaşık 6 ay çalışmış, bu sürenin yarısından fazlasını yurtdışında eğitimde geçirmiştir. 6 ay gibi bir zaman diliminin, davacı şirketin ticari sırları öngörüldüğünde bu sırları öğrenmek için kısa bir zaman olduğu söylenebilecektir. Ancak davalı …’nun pozisyonunun “satış mühendisi” olduğu dikkate alındığında yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulanacağı söylenebilir ancak davalı, çalıştığı sürenin yarısından fazlasını yurt dışında şirket içi eğitimde geçirdiğinden kanaatimizce davacı şirketin yaptığı işler ve müşteri çevresi bakımından 2 numaralı şartta öngörüldüğü gibi- işverene önemli bir zarara uğratacak nitelikte bilgilere haiz olması ticari hayatın olağan akışı dikkate alındığında pek mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla bu ilk iki şartın sağlanmaması hasebiyle dahi rekabet yasağı şartı geçerli değildir.
Öte yandan 3. numaralı şart bakımından; -bir an için davalı …’nun yaptığı iş ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunduğu ve bu bilgileri kullanması halinde davacı şirketi önemli bir zarara uğratma ihtimalinin olduğu varsayıldığında dahi- rekabet yasağı şartının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer bakımından uygun olmayan bir sınırlama içerdiği görülmektedir. Nitekim davacı şirket ve davalı … arasında akdedilen sözleşmedeki rekabet yasağı şartı (m.19) “Çalışan, işbu kontratın feshinden itibarın 1 (bir) yıl içinde İşveren’in rakipi olan hiçbir şirkette çalışmayacağını ve rakip olmayacağını taahhüt eder,” şeklinde düzenlenmiştir. Ancak, rekabet yasağı şartının m. 445/1’de öngörüldüğü gibi yer bakımından sınırlanması gerekirdi. Nitekim Yargıtay’da çeşitli kararlarında rekabet yasağı şartının belirli bir coğrafi bölge ile sınırlandırılmasının gerektiğini kabul etmektedir (bkz: Yargıtay 11. HD., T. 22.02.2016, E. 2015/7354, K. 2016/1838).
Somut olayda rekabet yasağı şartının süresi bakımından ise 1 yıl öngörülmüş olup bu süre TBK’da öngörülen 2 yıllık üst süreyi aşmadığından kanuna uygundur. Ancak yine 445. maddenin öngördüğü gibi zaman bakımından işçi davalı …’nun ekonomik geleceğini hakkineyete aykırı olarak tehkiye düşürecek niteliktedir. Zira, davalının aylık ücretinin 3.400 TL tutarında olduğu anlaşılmaktadır. Bu tutarda bir aylık ücret alan kişinin/işçinin 1 yıl boyunca çalışmaması halinde ekonomik geleceğinin hakkaniyete aykırı bir şekilde tehlikeye düşmesi söz konusu olacaktır. Kaldı ki, rulman sektörü gibi spesifik bir sektörde uzmanlaşmış bir satış mühendisi olan davalının kolayca iş bulamayacağı, bilgi ve tecrübesini yine aynı sektörde kullanmak isteyeceği, rulman sektöründe yer alan hangi firmada çalışırsa çalışsın rekabet yasağına aykırı hareket edeceği hususları dikkate alındığında söz konusu şartın geçersiz olması gerektiği söylenmelidir. Dolayısıyla yukarıda 1, 2 ve 3 numaralı şartlar bakımından yaptığımız açıklamalar doğrultusunda somut olayda yer alan rekabet şartının geçersiz olduğu kanaatine varılmıştır. Buna bağlı olarak, bu yasağa aykırılık halinde davalı … aleyhine öngörülen cezai şart da gündeme gelmeyecektir.
Sonuç itibariyle; Davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin yıllar itibariyle satışı sürekli arttığı, dolayısıyla davalıların eylemlerinden maddi zarara uğramadığı, Davacı şirket, somut olarak davalılardan satışının azaldığı ve bu azalmadan kar kaybı olduğunu kanıtlayacak hiçbir belge dava dosyasına ibraz etmediği, Davacı tarafın kar kaybı iddiası var ise, hangi müşterilerinin mal almayı bıraktığı ve davalı şirketten mal almaya başladığını, müşteri kaybından satışının ve bu satışlardan ne kadar kar kaybı olduğunu somut olarak ortaya koyması gerektiği, davalı şirketin haksız rekabette bulunmadığı, rakip firmanın çalışanını işe almanın/rakip firmanın çalışanına iş teklif etmenin dürüstlük kaidelerine aykırı olarak rekabetçi ortamı bozmadığı ve dolayısıyla haksız rekabet teşkil etmediği, öte yandan davalı şirketin davalı …’nu işe alarak davacı şirketin ticari sırlarını ele geçirdiği yönünde bir bilgi veya belgeye dosya münderecatında rastlanamadığı, Davalı … ve davacı şirket arasında akdedilen sözleşemede yer alan rekabet yasağı şartının; davalıya işverene önemli bir zarar verecek nitelikte bilgi sağlayamayacağı, işçi davalının ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek ölçüde uygun olmayan yer ve zaman sınırlaması içerdiği, bu sebeplerle geçersiz olduğu kanaatine varılmıştır.
Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 30/05/2018 tarih ve 2016/12616 Esas, 2018/4098 Karar sayılı içtihadı ve Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 11/09/2018 tarih ve 2016/13991 Esas, 2018/5189 Karar sayılı içtihadı’nda da belirtildiği üzere davalının, davacı şirkette çalıştığı konum itibariyle şirketin sır niteliğinde sayılabilecek bilgiye sahip olmadığı, hangi hususta, ne şekilde haksız rekabette bulunduğu yönünde somut bir delil sunulmadığı ve davalının haksız rekabet yükümlülüğüne aykırı davrandığı, davalının bu davranışı nedeniyle davacı şirketin uğradığı bir zararın mevcut olduğu hususunun ispat edilemediği, davalının yalnızca aynı iş kolunda faaliyet gösteren bir şirkette çalışmasının haksız rekabette bulunduğu anlamına gelmeyeceği kanaatine varılmakla; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 1.071,19 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.026,79TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 10/05/2019

Katip …

Hakim …