Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/928 E. 2018/233 K. 22.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/928
KARAR NO : 2018/233
DAVA : Alacak (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/09/2014
KARAR TARİHİ : 22/02/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın, gümrükçülük hizmetleri alanında faaliyet göstermek üzere, 19.12.2002 tarihinde… A.Ş.’ni kurduğunu, şirketin başarıyla dünya çapında faaliyet gösteren büyük yerli ve yabancı firmalara hizmet verdiğini, ciddi cirolara ulaştığını ve sektörün tanınan firmalarından biri haline geldiğini, Müvekkilinin halen…’nın %49 hissedarı olduğunu, … A.Ş.’nin hakim ortağı ve sahibi dava dışı …’ın, …’nın tamamını satın almak istediğini, 25.07.2007 tarihli hisse devir sözleşmesinin imzalandığını, hisselerin tamamı için 5 milyon EURO fiyat belirlendiğini, …’ın hisselerin %51’ini 2.550.000-EURO ödeyerek devir alıp, sözleşmeye göre alması gerekli kalan %49 hisseyi almadığını, Müvekkilinin, hisse devir sözleşmesine uyulacağına olan inançla 05.02.2008 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğini, istifanın 19.02.2008 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, Müvekkilinin istifadan sonra şirketin yönetimine karışmadığını, sadece hissedar olarak kaldığını, …, daha sonra hisselerini kendi şirketi …’ın çalışanı …’nun üzerine muvazaalı olarak devrettiğini, …’ın hakim ortağı olduğu şirkette çalışan …’nun 2.550.000-EURO verip hisse satın almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,…’nın yönetim kurulu üyeleri davalıların, özen ve sadakat yükümlülüğüne uymayarak; …’ın sahibi ve hakim ortağı olduğu … A.Ş. sanki hizmet vermiş gibi hileli işlemlerle fatura keserek…’nın zarara uğratılmasını, içinin boşaltılmasını sağladıklarını, Murakıpların da buna göz yumduklarını, …’ın sahibi ve hakim ortağı olduğu şirketlerin aşağıda sayıldığını, …’ın hakim ortağı olduğu şirketlerin: İstanbul Ticaret Odası, Ticaret Sicil Numarası … olan … Şirketi ve … A.Ş.; … A.Ş.’ne devrolunarak birleştiklerini, Birleşmenin, 18 Şubat 2011 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, Şirketin 1.330.000-hissesinin 1.329.884’ünün …’a ait olduğunu,…’da yönetim kurulu üyesi olan …’ın işbu şirkette de yönetim kurulu üyesi olduğunu, …’nun ise şirketin murakıbı olduğunu, İstanbul Ticaret Odası, Ticaret Sicil Numarası … olan … A.Ş.’nin 8.140.000- hissesinin 8.139.428-adedinin hakim ortak …’a ait olduğunu, Daha sonra bu şirketin … A.Ş.’ne devredilerek birleştiğini, 18 Şubat 2011 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, …’ın bu şirkette de yönetim kurulu üyesi, …’nun ise murakıp olduğunu, İstanbul Ticaret Odası, Ticaret Sicil Numarası … olan … A.Ş. ‘nin 1.730.000-adet hissesinin 1.653.842-adedinin …’a ait olduğunu, … ve …’ın bu şirkette de yönetim kurulu üyesi, …’nun murakıp olduğunu, … ve …’nın ise ortak olduğunu, İstanbul Ticaret Odası, Ticaret Sicil Numarası … olan … …. A.Ş.’nin 12.000-adet hissesinden 8.992- adedinin hakim ortak …’a ait olduğunu, … ve …’ın bu şirketin yönetim kurulu üyesi, …’ın ise ortağı olduğunu, …’ın hakim ortağı ve sahibi olduğu şirketler ile müvekkilinin ortağı olduğu… A.Ş.’nin yönetim kurullarının ortak kişilerden oluştuğunu, yönetim kurulu üyelerinin birlikte görev yaptığını, aynı yerde faaliyet gösterdiklerini, ancak fikir birliği içinde ve organik bağ ile…’yı zarara uğratmak için hareket ettiklerinin açık olduğunu, … ve …’ın, hem…’da yönetim kurulu üyeliği yapıp, hem de …’ın hakim ortağı olduğu şirketlerde görev aldıklarını, aynı şekilde …’nun … şirketlerinde finans sorumlusu olarak çalıştığını, gerek…’da gerekse … şirketlerinde murakıplık, genel kurullarda katiplik yaptığını, …’ın ise…’da murakıplık, genel kurullarda katiplik, oy toplayıcılığı yaptığını, … şirketlerinde insan kaynakları sorumlusu olarak çalıştığını, …’ın,…’da genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak çalıştığını, … şirketlerinde görev aldığını, Yönetim kurulunda görev alan davalılar ile …, …, …’ın ve davalı olarak görülen yönetim kurulu üyelerinin dava tarihine kadar nerede çalıştıklarının tespiti için SSK’ya tezkere yazılmasını talep ettiklerini, bunun neticesinde şirketlerin aslında aynı kişiler tarafından yönetildiğinin ortaya çıkacağını, bu şekilde…’nın, … ve sahibi olduğu şirketler tarafından kendi menfaatlerine göre kullanıldığının da ortaya çıkacağını,… ile …’ın hakim ortağı ve sahibi olduğu şirketlerin yönetim merkezlerinin aynı olduğunu,… ve … şirketleri’nin yönetim merkezinin, … adresi olduğunu, şirketler iç içe getirildiği için tüm yönetimin organik olarak da …’a yani …’ın hakim ortağı olduğu şirketlere bağlandığını, Yönetim kurulu/hesap veremeyeceği için şirketin genel kuruluna dahi katılmadığını, Yönetim Kurulunun,…’yı sürekli borçlandırarak kardaki şirketi batak hale getirdiğini, Müvekkilinin yönetim görevlerinden 05.02.2008 tarihinde istifa etmesi üzerine, …’ın hakim ortağı olduğu … A.Ş.,…’ya hizmet vermiş gibi 06.03.2008 tarihinden başlamak üzere bugüne kadar yaklaşık olarak 20.000.000-TL (YirmimilyonTL) fatura kestiğinin,…’nın kazancının aktarıldığının, bunun yönetim kurulu vasıtasıyla yapıldığının, murakıpların göz yumduğunun öğrenildiğini, buna ilişkin olarak … Noterliği’nden 23 Aralık 2011 tarih ve … yevmiye numarası, … Noterliği 1 Şubat 2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamelerin gönderildiğini, yönetim kurulu ve denetim kurulunun göreve çağrıldığını, Ancak yönetim kurulu ve denetim kurulunun görevlerini yapmadığını, hiçbir inceleme yapılmadığı gibi bilgi de verilmediğini, Şirket kayıtlarının incelenemediğini, bilgi alınamadığını, Müvekkilinin şirketin içinin boşaltıldığını anlaması üzerine tamamen dışlandığını, faturaların içeriği araştırıldığında yeniden yapılandırma, faiz olarak kesildiğinin öğrenildiğini, ancak faturalara ve kayıtlara ulaşılamadığını, zararın ne kadar olduğunun, hizmetin ve faturaların içeriği belgeler gelince ve…’nın kayıtları bilirkişi marifetiyle incelenince ortaya çıkacağını, 2008 yılında her ay 600.000-TL ile 236.000-TL arasında, 2009 yılında her ay 236.000-TL, 2010 yılında her ay 236.000-TL ile 472.000-TL arasında, 2011 yılında her ay 472.000-TL lik faturaların kesildiğinin öğrenildiğini, bu şekilde şirketin karlılığının engellendiğini, şirketin kazancının … A.Ş.’ye aktarıldığını, bunu şirketin sevk ve idaresinden sorumlu olan ve sadakat yükümlülüğü bulunan yönetim kurulu üyelerinin yaptığını, murakıpların göz yumduğunu, en son 2011 yılında ise şirketin 5.678.477,97-TL zararda olduğunun öğrenildiğini, tüm bu kesilen faturalara şirketin içinin boşaltılmasına rağmen daha önce 2.752.059,78-TL karda görülen şirketin batık hale getirildiğini, şirketin müşteri portföyü çalışması gayet iyiyken şirketin bir anda batık hale gelmesinin, giderlerinin artmasının yönetim kurulunun görevini kötüye kullanmasından kaynaklandığını, yönetim kurulunun…’nın menfaatlerini koruyacağına, üçüncü bir şirkete 20.000.000-TL para aktardığını, gerek hissedar olan müvekkilinin, gerekse devletin ciddi şekilde zarara uğratıldığını, şirketin müşteri durumu başkaca muvazaalı işlemler olup olmadığının, şirketin faaliyet raporları ile gelir/gider tabloları ve kayıtları incelenince durumun daha net olarak ortaya çıkacağını belirterek… şirketi yönetimsiz kaldığından hatta genel kurul dahi yapılamadığından ve şirketin yasaya uygun yönetim kuruluna sahip olmadığından ve şirket batırıldığından, şirkete kayyım tayin edilmesini; zararlarının tespiti ile tüm hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000-TL’nin zarar tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile,… A.Ş.’ne verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /
Davalılar vekilleri cevap dilekçesinde özetle; yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin yapmış oldukları işlemlerden dolayı her yıl genel kurul toplantılarında ibra edildiğini, davacı … ın yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin ibra edilmeleri yönünde oy kullandığını, bu nedenle işbu davayı açma hakkının bulunmadığını, davacı tarafın,…’ nın 06.03.2008 tarihinden itibaren zarara uğratıldığını iddia ettiğini,…’ nın 2007, 2008, 2009 ve 2010 yılı genel kurul toplantı tutanakları incelendiğinde yönetim kurulu faaliyet raporlarının, denetçi raporunun okunduğu, müzakere edildiği, bilanço ve kar zarar hesaplarının okunup müzakere edilip tasdik edildiği açıkça görüleceğini, genel kurul toplantısında şirket ortaklarına her türlü bilgi verilmiş, bütün belgeler incelemelerine tabi tutulmuş ve yönetim kurulu üyelerinin yapmış oldukları faaliyetlerden dolayı ibra edilip edilmemeleri yönündeki oylamaya bu işlemler tamamlandıktan sonra geçildiğini, Yönetim kurulu üyeleri ve denetçiler tüm bu işlemler tamamlandıktan sonra ibra edildiğini, İbra oylaması Türk Ticaret Kanunu’ nun ilgili hükümlerine uygun olarak gerçekleştirildiğini, oylama yapılırken oydan yasaklılık halleri göz önünde bulundurulduğunu, Davacı …’ın da yapılan bu geçerli ibra oylamasında hem yönetim kurulu üyeleri hem de denetçilerin ibrasında ilgili kişilerin ibra edilmeleri yönünde oy kullandığını, tüm bu yıllarda ibra kararlan oybirliği ile alındığını, davacı yanın iddia ettiği gibi 06.03.2008 tarihinden beri şirketin zarara uğratılması sözkonusu ise 2008, 2009, 2010 yılları genel kurul toplantılarında davacı …’ın yönetim kurulu üyelerinin ibraları doğrultusunda oy kullanmamış olması gerektiğini, Davacı … ilgili yıllarda ibra lehine oy kullandığı için yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açma hakkı TTK 558. maddesi gereğince düştüğünü, dava açma hakkının düşmediği varsayılsa bile ibra lehine oy kullanıp sonrasında sorumluluk davası açmanın MK’ nın 2. maddesinde tanımlanan dürüstlük kuralına açıkça aykırı olduğunu, bu nedenlerle işbu davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Yargıtay’ın uygulamasının da bu yönde olduğunu, … yönetim kurulu üyeleri kardaki şirketi zarar eden bir şirket haline getirmediklerini ve ortada tazmin edilmesini gerektirecek bir zararında bulunmadığını, … A.Ş. ile… arasında dava konusu iddialar ile ilgili olarak herhangi bir ticari ilişki kurulmadığını, … A.Ş.’ den …’a dava konusu işler ile ilgili olarak herhangi bir tarihte fatura kesilmediğini,… ile ticari ilişki içerisinde olan şirket dava dışı … A.Ş. değil, dava dışı … A.Ş. Olduğunu, davacının, … tarafından…’ ya kesilen faturaların içeriğinin yeniden yapılandırma, faiz olduğunu, fatura ve kayıtlara ulaşılamadığını, bilgilerinin duyum ve çeşitli kaynaklardan öğrenmeye matuf olduğunu, 2008 yılında her ay 600.000,00 TL ile 236.000,00 TL arasında, 2009 yılında her ay 236.000,00 TL, 2010 yılında her ay 236.000,00 TL ile 472.000,00 TL arasında, 2011 yılında ise her ay 472.000,00 TL fatura kesildiğini bildirdiğini, davacı yanın dava dilekçesinde bu şekilde gerçeğe aykırı belgeler düzenlenerek şirketin karlılığının engellendiğini, şirketin kazancının … A.Ş.’ne aktarıldığını iddia ettiğini, … A.Ş. Tarafından Fiili Olarak Verilen Hizmetler Karşılığında…’ ya Fatura Kesildiğini, verilmeyen bir hizmetin faturasının kesilmediğini, davacının iddialarının aksine Şirket’in giderlerinde ciddi bir azalma olduğunu, 30.07.2007 tarihinde davacı … ile dava dışı … arasında hisse devir sözleşmesi imzalandığını, 2007/06 nolu Yönetim Kurulu kararı ile dava dışı …,…’ nın %51 oranında hissedarı olduğunu,…, …konusunda faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, Dava dışı …’ın,… dışında …’da da ortaklığı bulunduğunu, …,…’ nın faaliyetlerinin yürütülmesi için gerekli olan tüm altyapı ve organizasyona sahip olduğunu, dava dışı …,…’ ya ortak olduğunda maliyetlerin azaltılması için…’nın faaliyetlerini yerine getirirken …’ın altyapısından faydalanması hususunun görüşüldüğünü, Bu hususda ortaklar arasında fikir birliğine varıldığını ve 09.08.2007 tarihinde davacı …’ın bilgisi ve onayı dahilinde… ile … arasında ‘YENİDEN YAPILANMA VE SİSTEM ANALİZ SÖZLEŞMESİ’ imzalandığını, Takip eden yıllar için de aynı çerçevede ayrı sözleşmeler düzenlenerek imzalandığını, sözleşme konusunun özet olarak; …’nın faaliyet alanına giren tüm konularda …’ın sistem ve ofislerinden istifade edilmesi ve bu ofislerde çalışan personelin… işlerini de takip etmesi ve sonuçlandırması olduğunu, Sözleşmede …’ın sorumluluğunda olan hizmet konuları aşağıda aktarıldığı şekilde belirtildiğini;
“• …,… çalışanlarının …’a ait tüm gümrük ofislerinin imkanlarından (Telefon, Faks, Bilgisayar, Personel vb) yararlanmasına izin verecektir.
• …,…’ nın gerek kendisine ait gerekse müşterilerine ait gümrük idarelerindeki tüm işlemleri takip edecek ve sonuçlandıracaktır.
• …, kendi kurye imkanlarından…’nın da yararlanmasını sağlayacaktır,
• …,… tarafından talep edilen yerde görevlendirilmek üzere gerekli sayıda ve nitelikte personel desteğinde bulunacaktır.
• Özellikle…’nın ihtiyacı olan “İnsan Kaynakları”, “Mali İşler ve Muhasebe”, “Bilgi İşlem Program ve Sistem Desteği”, “Hukuk”, “Satın alma” ve “Denetim” gibi konularda … her türlü desteği sağlayacaktır.”
Görüldüğü gibi … tarafından,…’ya …, iş yapma teknikleri, sistem bilgisi, bilgi entegrasyonu, personel desteği gibi iş ve hizmet geliştirme süreci ile ilgili olarak hizmet verildiğini ve verilmeye devam ettiğini, Bu sözleşme kapsamında, …’ın çabalarıyla…’ nın mevcut süreçleri ve iş yapma tekniklerinin ciddi biçimde revize edildiğini ve iyileştirildiğini, ilk adımda,…’ nın davacı … dönemindeki şirket içi birtakım rakamları veri kabul edilmek suretiyle, fıyatlandırmaya temel teşkil edecek altyapı oluşturulmaya çalışıldığını, Bunun için,…’nın sözleşmede detayı verilen hizmetlere ilişkin, son 3 yıldaki fiili giderlerinin tespit edildiğini, Bu giderlerin; Bilgi işlem giderleri, Bina aidat giderleri, Brüt ücret giderleri, Elektrik-su-ısınma giderleri, Fotokopi giderleri, Gümrük muhtelif giderleri, İlan-reklam giderleri, Kırtasiye giderleri, Kurye giderleri, Promosyon giderleri, Servis giderleri, Şehir içi yol giderleri, Temsil giderler olduğunu, söz konusu hizmetlere ilişkin … ile… arasındaki sözleşme kapsamında yapılacak fiyatlandırma için ise, belirtilen gider kalemlerinin …’ın tek kişi yönetimi dönemindeki (2005, 2006 ve 2007 yılları) tutarları tespit edildiğini ve belirtilen yılların ortalaması alındığını, buna göre, davacı … dönemindeki ortalama gider rakamları ile …’ın hizmet verdiği dönemdeki gider düşüşü yaşandığını, … altyapısı kullanılmak suretiyle, gider tutarlarında toplamda 3.641.987.76TL tutarında bir azalış sağlandığını, Bu azalışın sağlandığı 2008 yılında ise, … verdiği hizmetin bedeli olarak…’ya yıllık toplam 2.400.000,00 TL tutarında fatura kestiğini,… önceki yıllarda daha yüksek tutarlara mal ettiği hizmetleri … desteği ile daha düşük bir tutara temin ettiğini, … tarafından belirlenmiş olan hizmet bedelinin de gayet makul olduğunu, fiili gider rakamlarındaki azalışla birlikte teyit edildiğini, Söz konusu hizmetlerin takip eden yıllarda da … tarafından verilmeye devam edildiğini, 2008 yılında yapılan çalışma ve fiili gider rakamlarındaki gerçekleşmelerin veri kabul edildiğini ve… cirosundaki artışın etkisine göre fiyatların revize edildiğini, 2008 yılı karşılaştırmaları ile öngörülen fıyatlandırmaya 2008 ve sonrası yıllar içinde kullanılacak şekilde planlanması nedeniyle, 2009 yılında da fıyatlandırmaya aynen devam edildiğini, 2009 yılı cirosunun çok az farkla da olsa 2008’in cirosuna yakın olduğunu, 2010 yılında ise ciroda yaklaşık yüzde doksan sekiz artış olduğunu ve cironun yaklaşık iki katına çıktığını, buna ek olarak …’ın…’ ya vermiş olduğu hizmetlerde de maliyet artışları meydana geldiğinden, maliyet artışlarının verilen hizmet bedeline yansıtılmak suretiyle faturalandırma işleminin devam ettiğini, Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında…’nın sürekli borçlandırıldığını, şirketin batak hale getirildiği iddiasının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, şirketin mali verilere göre zararda olmasının sebebinin yönetim kurulu üyeleri tarafından kötü yönetilmesi değil 6111 sayılı torba yasa’dan yararlanarak ortaklar cari hesabının kapatılmasından kaynaklandığını, davacı …, kendisinin yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde şirketin 2.752.000,00TL. karda göründüğünü, 2011 yılı itibariyle ise, 5.678.000,00TL. tutarında borca batık olduğunu belirterek bu zararın da yönetim kurulu üyeleri tarafından şirketin iyi idare edilmemesi, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini kötüye kullanmaları sonucu oluştuğunu iddia ettiğini, 2011 yılına kadar pozitif artış gösteren öz kaynakların 2011 yılında negatife geçmesinin nedeninin yönetim kurulu üyelerinin görevlerini kötüye kullanmaları, şirketi kötü idare etmeleri değil, hem 6111 sayılı Torba Yasa kapsamında,… için Kurumlar Vergisi matrah artışı yapılmış olması hem de davacı …’ın… ortaklar cari hesabından çektiği yüksek meblağlar sebebiyle, ortaklar carinin 31.12.2010 yılındaki bakiyesinin %3 vergilendirilmek suretiyle 6111 sayılı yasadan faydalandırılmış olması olduğunu, 6111 sayılı kanun kapsamında ; 2007- 2008-2009 yılı Kurumlar Vergisi matrah artışı yapıldığını, 31/12/2010 tarihindeki ortaklar cari bakiyesi vergisi ödenmek suretiyle kapatıldığını, bu nedenle de sözkonusu işlemlerin ticari kar/zarar hesabında gider olarak dikkate alındığını, Mali kar hesabında kanunen kabul edilmeyen gider olarak kurumlar vergisi matrahına ilave edildiğini, …’ın 31/12/2010 tarihi itibari ile…’ya 4,921,807,58TL. borcu bulunduğunu, bu rakamın %3 vergisi olan 147,674,13TL. vergi dairesine ödenerek hem 4.921.807,58TL. hem de 147.674,13TL. kanunen kabul edilmeyen gider olarak hesaplarda dikkate alındığını, Kurumlar vergisi matrah artışı nedeniyle ise, 2007-2008-2009 yılları matrah artışı yapılarak ödenen 68,961,36TL. yine kanun kabul edilmeyen gider olarak hesaplara işlendiğini, 6111 sayılı kanun ile yararlanılan toplam 5,138,443,07TL., tüm bu nedenlerle ticari kar hesabında gider olarak dikkate alındığını, mali karda bu tutar matraha ilave edilerek Kurumlar vergisi hesabına konu edildiğini, yapılan bu işlemlerin ilgili yıl Kurumlar Vergisi Beyannamesinde de belirtildiğini, Şirketin öz kaynaklarının eksi bakiye vermesinin nedeni şirketin operasyonel faaliyetleri değil tamamen işbu yasadan faydalanılması olduğunu, Yönetim kurulu üyelerinin görevlerini kötüye kullanmaları, şirketi kötü idare etmeleri sözkonusu olmadığı için doğal olarak şirket denetçileri de herhangi bir faaliyette bulunmadıklarını, Dolayısıyla denetçilerin de görevlerini yerine getirmedikleri iddialarının haklı ve kabul edilebilir bir iddia olmadığını,… dava dışı … şirkete ortak olduktan sonra bağımsız denetim kuruluşu tarafından denetlenmeye başlandığını, yapılan bağımsız denetimlerde herhangi bir usulsüzlük tespit edilmediğini, şirketi zarara uğratan şirket yönetim kurulu üyeleri değil aksine bizzat davacının kendisi olduğunu, davacının, ortağı olduğu… ile haksız rekabet etmeye devam ettiğini, davacının iddiasının aksine…’ yı zarara uğratanın yönetim kurulu üyeleri değil,…’da ortaklığı devam ederken, ortaklık ilkelerine tamamen aykırı hareket eden bizzat davacı … olduğunu, davacı …, 2011 yılının sonlarında… aleyhine hareket etmeye başlamış, kendi adına ve ayrıca daha önce… da çalışan şahıslar adına… ile aynı sektörde faaliyet gösteren … Şirketini kurmuş, söz konusu şirketi kurmadan önce … şirketinde çalışmaya başlamaları konusunda… da çalışan personelleri haksız ve hukuka aykırı şekilde etkilemiş, baskı kurmuş ve hatta bu amaçla…’ nın tüm Türkiye’deki şubelerinde gizli toplantılar yapmış, bunun sonucunda çalışanların bir kısmı…’dan ayrılarak … Şirketinde çalışmaya başladıklarını, bu nedenle bir kısım eski çalışanların …’ın talimatı ile… Şirketinde çalıştıkları dönemde haksız gizlice elde ettiği bilgileri/müşterileri kullanarak gerek rekabet yasağına aykırılık, gerek haksız rekabet gerekse de işçinin üstlendiği görevi ihtimam ile ifa etmesi hükümlerine aykırı davranmaları nedeni ile; …, İlter …, …, …. ve … isimli eski çalışanlar aleyhine, 50.000.TL maddi (yargılamada gerçek zarar tespit edildiğinde bedel ıslah edilebilecektir) ve 100.000.TL manevi tazminatın tahsil için İstanbul … İş Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, davacı …’ın da aralarında bulunduğu, Serdar Delikan, …, İlter …, …, Ümit Metin, Ekrem Yılmaz, … ve … hakkında nitelikli dolandırıcılık, ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin açıklanması, kullanması, TTK’nun haksız rekabete havi ceza maddeleri ve tespit edilen diğer suçlar nedeniyle cezalandırılmaları için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/166598 soruşturma sayılı dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, davacı hali hazırdaki müşteri portföyünü ve işbu müşterilere ait belgeleri gizlice edinerek yeni kurduğu … A.Ş.’ye aktardığını, Davacı’nın aynı zamanda nitelikli dolandırıcılık, ticari sır veya müşteri sırrı niteliğindeki belgelerin açıklanması ve sır saklama yükümlülüğünün ihlali teşkil eden bu eylemleri ve haksız rekabeti nedeni ile… 6.203.038 TL’ lık kardan yoksun kaldığını,… tarafından, hukuka aykırı bu eylem nedeniyle, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde … E. sayılı dosya ile gerek … A.Ş. gerekse de … aleyhine haksız rekabetin önlenmesi ve haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açıldığını, dava hali hazırda derdest olduğunu, …’nın, her ay vergi dairelerinden 2007 ve öncesi döneme ait kayıtlar ve kullanılan belgeler nedeni ile sürekli inceleme geçirmekte olup, davacının kendi döneminde yaptığı usulsüzlükler nedeniyle sürekli vergi ve ceza ödediğini, davacının… şirketindeki hisselerinin %51’ini devrettiği 30/07/2007 tarihinden önce…’nın kullandığı faturaların neredeyse tamamı sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge niteliğinde olduğunu, bu durum vergi daireleri tarafından da tespit edildiğini,… neredeyse her ay vergi dairelerinden 2007 ve öncesi döneme ait kayıtlar ve kullanılan belgeler nedeni ile sürekli inceleme geçirmekte, davacı …’ın kendi döneminde yaptığı usulsüzlükler nedeniyle sürekli vergi ve ceza ödediğini, bu durum…’yı hem maddi açıdan zarara sokmakta hem de ticari itibarını zedelediğini, Davacı …’ın yönetim kurulu üyesi/başkanı olduğu döneme ait vergi dairesi müdürlüğü tarafından yapılan vergi incelemesi sonucunda 2006 yılında… İnş, … Kağıtçılık, … Bilgisayar, …Kağıt Kırtasiye, … Matbaa Malzemeleri, … Büro isimli firmalara ait faturalar ile ilgili, alışların gerçek ancak muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğundan bahisle, 227.776,86.TL vergi cezası tahakkuk ettirilmiş ana para dışındaki bedeller taksitlendirildiği için ayrıca gecikme faizi ve tecil faizi işletilmiş, dolayısıyla vergi borcunun maliyeti…’ya 244.057,24.TL olduğunu, İlk olarak icra takibi başlatılarak akabinde, davanın açıldığı tarihe kadar ödenen toplam 141.500,76.TL üzerinden takibin devamı için itirazın iptali davası açıldığını, 227.776.86.TL ödenen vergi borcu için açılan ilk davadan sonra ödenen Ekim, Kasım, Aralık 2012 ayları toplamı olan 24.615,76.TL’nın tahsili için İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi … E. sayılı dosyası ile alacak davası açıldığını, Mahkeme’nin İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası ile birleştirme kararı verdiğini, açılan bu davalardan sonra ödenmiş taksitler olduğu gibi, henüz ödenmemiş olan ancak… tarafından ödenecek olan vergi cezası ve faizleri olmak üzere bakiye alacak bulunduğunu, …Şti. ve …Şti. faturaları ile ilgili 20/09/2012 tarihinde tutulan vergi inceleme tutanağına istinaden uzlaşma sonrası kesilen tahakkuklara ait toplam 105,800,65 TL.lik ödeme, … Vergi Dairesi’ne 16/11/2012 tarihinde Bloke çek ile ödendiğini, 105.800,66.TL’nin tahsili için ilk olarak icra takibi başlatılmış, ancak takibe yapılan itiraz neticesinde İstanbul …AsIiye Ticaret Mahkemesi … E. sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, biri henüz tahakkuk etmemiş, biri tahakkuk etmiş ancak henüz ödemesi gerçekleştirilmemiş iki soruşturma daha bulunduğunu, Vergi dairesi tarafından 2007 yılma ait … TEKSTİL firması ile ilgili olarak, henüz uzlaşmaya girilmemiş olup, uzlaşması 04/03/2013 tarihinde olduğunu, bununla ilgili 8.197,07 TL. özel usulsüzlük cezası ödenmiş, henüz tahakkuk yapılmamış ise de KDV anaparası 18.756 TL olup yaklaşık 40.000.TL. ve belki daha fazla miktarda tahakkuk yapılması beklendiğini, yine 2006 yılma ait … BİLGİSAYAR firması ile ilgili olarak Vergi Dairesi tarafından yapılan inceleme neticesinde uzlaşmaya gidildiğini ve Vergi Dairesi tarafından toplam 37.592,01TL. tahakkuk ettirildiğini, ödemesi yapıldığını, yukarıda da izah edildiği üzere 2005 yılı – 2006 yılı ve halen 2007 yılı ile ilgili olarak davacının yönetim kurulu üyesi/başkanı ve en büyük hissedar olduğu dönemde yapılan usulsüzlükler, davalı müvekkilleri tarafından temizlenmeye/düzeltilmeye çalışıldığını, davalı müvekkillerinin şirketi zarara uğratmalarının sözkonusu olmayıp aksine davacının şirketi ciddi zarara uğrattığını belirtelerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Dava, davalı yönetim kurulu üyesi ve denetçilere karşı yöneltilmiş sorumluluk davasıdır. Taraflar arasındaki ihtilaf, şirket yöneticilerinin ve denetçilerinin şirkete zarar verip vermedikleri ve sorumlu olup olmadıkları hususlarındadır.
Dosya da bilirkişi heyetinden alınan raporda ” Davacı …’ın tek hissedarı bulunduğu … …A.Ş. (…) hisselerinin tamamının dava dışı …’a satışını konu alan 25.07.2007 tarihli HİSSE DEVİR SÖZLEŞMESİ incelendiğinde, Sözleşmenin 1., 2. ve 4.maddelerine göre, davacı … tarafından… hisselerinin tamamı 5.000.000 EURO satış bedelinin kararlaştırılan ödeme planına göre nakit olarak ödenmesi karşılığında …’a devredilecektir. Sözleşmede yer alan Ödeme Planı şöyledir:
31 Temmuz 2007 tarihinde…’nın %51 hissesine karşılık 2.550.000 EURO
31 Aralık 2007 tarihinde…’nın %20 hissesine karşılık 1.000.000 EURO
31 Temmuz 2008 tarihinde…’nın %10 hissesine karşılık 500.000 EURO
31 Aralık 2008 tarihinde…’nın %19 hissesine karşılık 950.000 EURO
Hisse Devir Sözleşmesinin 3.maddesine göre de … hisselerinin devrine …’nın tüm bilanço ve gelir gider hesaplarının incelenmesini müteakip mutabakat yapılması şartı ile en erken 31 Temmuz 2007 tarihi itibariyle ödeme planının yer aldığı 4.madde kapsamına uygun şekilde resmen başlanacağı ifade edilmiştir.
Davacı … tarafından …’nın % 51 hissesi, 2.500.000 EURO karşılığı dava dışı …’a devredilmiştir. Dosyaya göre davacı ile dava dışı … arasındaki sözleşmede yer alan ödeme planınındaki diğer ödemeler gerçekleştirilmediği ve…’nın %49 oranındaki hissesinin davacı … üzerinde kaldığı anlaşılmaktadır. Ancak davacının da sözleşmedeki ödeme planına dava dışı …’ın uymasını sağlamaya yönelik daha önce bir hukuki girişimde bulunduğunu gösteren bir bilgi ve belge dosyada mevcut değildir.
Hisse Devir sözleşmesine göre, Davadışı …’ın…’nın tüm hisselerini 5.000.000EURO karşılığı devralması gerçekleşmemiştir. … devraldığı hisseleri (…’nın %51) davacının iddiasına göre sahibi olduğu …. şirketindeki çalışanı …’ya 2.550.000 EURO karşılığı devretmiştir. Dosyada mevcut nüfus kaydı örneğine göre, … 6.02.2012 tarihinde evlenme ile … soyadı değişerek… olmuştur ve huzurdaki davada denetçi sıfatıyla davalıdır.
Davacı, tüm hisselerin devrini öngören 25.07.2007 tarihli hisse devir sözleşmesinin imzalanmasından ve ödeme planına göre 31 Temmuz 2007 tarihinde %51 hisse karşılığı 2.500.000TL. ödenmesinden sonra, 05.02.2008 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden istifa etmiştir.
…’nın %49 hissesine sahip davacı …,…’nın Yönetim Kurulu üyeleri …, …, …, …, …, …’ın özen ve sadakat yükümlülüğüne uymayarak …’ın sahibi ve hakim ortağı bulunduğu … A.Ş.ne hizmet vermiş gibi hileli işlemlerle fatura kesmek suretiyle…’yı zarara uğrattıkları, içinin boşaltıkları ve Denetçiler … ile … (…)’nun buna göz yumdukları iddiasıyla huzurdaki davayı açmıştır.
3.) Hisse Devir Sözleşmesinin Diğer Maddeleri incelendiğinde:
5.maddede, Devreden …’ın …’ın belli süreyle net gelirin belli miktarda olacağını taahhüt ve garanti ettiği; devralan …’a bu sebeple doğmuş alacağını istediği şekilde hisse bedeline mahsup etme hak ve yetkisi tanıdığı görülmektedir.
6.maddede, Müşteri portföyünün 1 Ağustos 2007 tarihinden itibaren 2 yıl süresince …’a aktarılmayacağı … tüzel kişiliği ve müşteri portföyünün devam edeceği kararlaştırılmıştır.
7.maddeye göre, “ …, 1 Ağustos 2007 tarihinden başlamak üzere 2 yıl süresince …’ya ait mevcut ve bulunacak yeni müşterilerin taşıma ve depolama ile ilgili lojistik işlerinin … … A.Ş. tarafından alınması konusunda …’a yardımcı olacaktır. Dolayısıyla mevcut ve yeni müşterilere yönelik taşıma ve depolama işlerinin alımında … ile … ciddi bir işbirliği içerisinde hareket edecektir.” 7.maddedeki ifadeye göre, davacı… ya bulunacak ve gümrükleme hizmeti verilen yeni müşterilerin taşıma ve depolama işlerini … A.Ş.nce yapılmasını sağlama yönünde işbirliği taahhüdünde bulunmuş gözükmektedir.
8.madde: “ 31 Temmuz 2007 tarihinden başlamak üzere, … 10(on) yıl süre ile dolaylı ve dolaysız olarak hiçbir şekilde ve hiçbir yerde …veya gümrük ile ilgili/bağlantılı herhangi bir ticari ve mesleki faaliyetin içinde yer almayacak, bu konu ile ilgilenen bir firmanın kurucusu, ortağı, hissedarı ve hiçbir şekilde çalışanı ve danışmanı olamıyacak, nüfuz ve kuvvetini, bilgi ve birikimini sözleşmenin diğer tarafının aleyhine/zararına kullanmayacak, rekabet anlamına gelebilecek hertürlü tutum, davranış ve faaliyetten kaçınacaktır.” 8.madde rekabet yasağı getirmektedir.
14.madde: “… kayıtlarında yer alan “258-01-001 Yapılmakta Olan Yatırımlar Hesabı” içerisindeki …’ın şahsına ait tekne yatırımlarının 30 Haziran 2007 tarihi itibariyle 127. 884,25YTL tutarı, en geç 31 Ağustos 2007 tarihine kadar … kayıtlarından çıkarılarak tasfiye edilmek üzere …’a ait Şahsi Cari Hesabına borç kaydedilecektir.”
15. Madde: “30 Haziran 2007 tarihi itibariyle çıkarılan geçici mizanda yer alan “131-01-001-001 … Şahsi Cari Hesabı” bakiyesi olan ve …’nın …’dan alacağını gösteren 1.101.263,29YTL ile tekne yatırımı bedelinden gelen 127.884,25YTL; …’a binicilik amatör sporu için yapılacak sponsor ödemeleri ile kapatılacaktır. Bu amaçla 31.12.2007 tarihine kadar 600.000YTL kısmı iki ayrı dilim halinde ve kalan kısmı ise 31.12.2008 tarihine tasfiye edilecektir. Bu işlemlerden dolayı ileride ortaya çıkabilecek her türü mali ve/veya hukuki yükümlülüklerin tamamı …’a ait olacaktır.”
Sözleşmenin 14. ve 15.maddelerine göre … şahsen …’ya 1.101.263,29YTL+127.884,25YTL. borçludur ve davacı bu borcu kabul etmiştir.
17.maddede, … bilanço aktifinde gözüken üç otomobilin 31 Temmuz 2009 tarihine kadar kullanım hakkının 2 yıl …’da kalacağı , bu süre sonunda rayiç bedeliyle satın alma hakkını kullanmaması halinde taşıtların her türlü tasarruf hakkının …’a ait olacağı kararlaştırılmıştır.
18. maddede, …’ın ortağı olduğu … A.Ş.nin 30.06.2007 tarihli geçici mizanına ve bilançosuna göre 136 hesap kodunda izlenen … TEKSTİL’in …’ya olan 2.445.882,43YTL tutarındaki borcun tasfiyesi için … TEKSTİL’in en az 2.450.000YTL. sermaye artışı yaparak borca karşılık hisseleri …’ya verilecektir.
19.maddede hisse devir sözleşmesindeki tüm taahhütlerden … …A.Ş. ile … müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı kararlaştırılmıştır.
Hisse Devir sözleşmesinin altında … …A.Ş. ile … imzalarının bulunduğu her iki imzanın aynı olduğu, …’ın … …A.Ş.nin temsilcisi olarak imzaladığı görülmektedir.
4.) İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen 26 Aralık 2012 tarih ve 164348 sayılı Belgesi ekinde yer alan belgelere göre;
…Sicil Nolu… A.Ş. sicil kayıtlarına göre, bu şirketin ünvanında değişiklikler olmuştur. Bir önceki ünvanı “… …Hizmetleri Anonim Şirketi” şeklindedir. Müseccel Adresi: …; Şube: …. Yönetim Kurulu Üyeleri: …, …, …; Yetkilisi: …, ….” olduğu şirketin dosyasında takyidat bulunmadığı anlaşılmaktadır.
İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun Sicil kayıtları ekinde yer alan yazıya göre, … sicil nolu … …A.Ş. kaydı bulunmadığı, ancak … ticaret sicil numarasında … … Şirketi ünvanlı şirket kaydının bulunduğu, İstanbul ….Aile Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasına ilişkin olarak …’ın payının ½’sinin üzerine ihtiyati tedbir konulması kararının ekli listede yer alan sicil numarası ve ticaret ünvanı yazılı şirketlerin dosyasına ayrı ayrı kaydedildiği bildirilmektedir. İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’un 19.11.2012 tarihli yazısından Davacı … ile davalı … arasında İstanbul …Aile Mahkemesi’nde … Esas sayılı dosyasına ilişkin mal rejiminden kaynaklı hisselerin ½’i üzerine ihtiyati tedbir konulduğu anlaşılmaktadır.
…Sicil Nolu … A.Ş. sicil kayıtlarına göre, müseccel adresi: …, Şube: … , Şube: … ; Yönetim Kurulu: …, …, …; Yetkilisi: …, …, …; dosyasında takyidat bulunduğu, şirketin son tescilinin 21/12/2012 tarihinde yaptırdığı anlaşılmaktadır.
… sicil nolu … Şirketi Sicil Kayıtlarına göre, ünvan değişikleri olduğu bir önceki ünvanının “… Şirketi” olduğu belirtilmekte, şirketin son tescilinin 8/11/2012 tarihinde yaptırdığından başka bir açıklama yer almamaktadır.
… sicil nolu … Şirketi Sicil Kaydına göre, eski ünvanı … Şirketi şeklindedir. Şirketin son tescilinin 13/11/2012 tarihinde yaptırdığından başka bir bilgi bulunmamaktadır.
… sicil nolu … Yayıncılık Anonim Şirketi Sicil Kaydına göre, şirketin son tescilinin 6/11/2012 tarihinde yaptırdığı açıklamasından başka bilgi yoktur.
5.) … …A.Ş. 28.01.2013 tarihli … nolu yönetim kurulu üyeleri …, … ve … imzalarını taşıyan Yönetim Kurulu Kararı’na göre 2011 yılı olağan genel kurul toplantısı yapılması kararı alınmış ve genel kurul Gündemi belirlenmiştir.
6.) … Noterliği’nin 8 Şubat 2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacıya 26.02.2013 tarihinde yapılacak olan 2011 yılı olağan genel kuruluna davet edildiği, 2011 yılı olağan genel kurula çağrı gönderildiği ve tebellüğ şerhinden tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
7.) …Noterliği’nin 18.01.2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile… Şti., Davacı …’a çektiği ihtarname ile Hisse devir sözleşmesine istinaden … plakalı aracın teslimini istemiştir. Dosyada mevcut teslim tutunağına göre araç 13.02.2013 tarihinde teslim edilmiştir.
8.) Davalı Vekili,… A.Ş. ortağı olan davacının … A.Ş.ni kurmak suretiyle…’dan aldığı ve/veya giden Müşteri Listesi dosyaya sunmuştur. Bu müşterilerin 2012 yıllında…’dan hizmet alımını bıraktıkları, bu suretle bu firmalardan elde ettiği cirodan mahrum kalarak zarar ettiklerini belirtmiştir. Ayrıca…’dan ayrılarak …’ya geçen personel listesi sunmuştur.
9.) Dosyada mevcut Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi 7 Aralık 2011 tarih 7956 sayılı nüshası sayfa 406-407 göre, … Anonim Şirketi kurucuları …, İlter …, …, …, …’dir. Yönetim kurulu …, … ve İlter …’dur. Davacı …’ın …’nin bu nüshasına göre … şirketinin kurucusu veya yöneticisi olarak gözükmemektedir. Ancak dosya mündericatında bulunan… A.Ş’nin … ve … A.Ş. aleyhine …İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi… Esas dosyası ile açtığı haksız rekabet davasına ilişkin dava dilekçesinden …’ın kuruluştan sonra şirket hisselerini devraldığı, nihayetinde kardeşi olduğu iddia edilen…’a devrettiği anlaşılmaktadır.
10.) Dosyada mevcut… A.Ş. ile … A.Ş. arasında akdedilmiş 09.08.2007 tarihli “Yeniden Yapılanma ve Sistem Analiz Sözleşmesi” ile, … tarafından…, iş yapma teknikleri, sistem bilgisi, entegrasyonu, personel desteği gibi iş ve hizmet geliştirme süreci ile ilgili…’ya hizmet verilmesi, karşılığında…’nın aylık 120.000TL. + KDV ücret ödemesi ve Sözleşmenin 31.12.2007 tarihinde sona ereceği kararlaştırılmıştır.
11.) “SÖZLEŞME” başlıklı… A.Ş. ile … A.Ş. arasında 10.01.2008 tarihinde akdedilmiş anlaşmanın konusunu,…’nın faaliyet alanına giren tüm konularda …’ın sistem ve ofislerinden istifade etmesi, … personelinin… işlerini takip etmesi, bunun karşılığında…’nın … tarafından tanzim edilmiş faturaları ödemesi oluşturmaktadır. Ücretin aylık 200.000TL+KDV şeklinde belirlendiği ve Sözleşmenin 31. Temmuz 2009 tarihine kadar geçerli olacağının kararlaştırıldığı görülmektedir.
11.) Yine… A.Ş. ile … A.Ş arasında imzalanmış 10.01.2009 tarihli “Hizmet ve Ofis İmkanlarının Kullanımı Sözleşmesi”ne göre,…’nın faaliyet alanına giren tüm konularda …’ın sistem ve ofislerinden istifade edecek, … personelinin kullanacak,… da …’ın tanzim edeceği faturaları ödeyecektir…. aylık 200.000TL+KDV ödeyecektir. Sözleşme, 31. Temmuz 2010 tarihinde sona erecektir.
12.) … ile… arasında akdedilmiş 29.03.2011 tarihli Hizmet ve Ofis İmkanlarının Kullanımı Sözleşmesinin konusunu da…’nın …’ın sistem, ofis ve personelinden aylık 400.000TL.+ KDV ücret karşılığında faydalanması oluşturmaktadır. Sözleşmenin 1 Ocak 2011 tarihi ile 31.12.2011 tarihleri arasında geçerli olacağı kararlaştırılmış, sözleşmenin akdinden önceki dönem de kapsama alınmıştır.
13.) İstanbul Valiliği Ticaret İl Müdürlüğü’nün İstanbul …asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasına ilişkin talebine karşılık düzenlenmiş … sayılı, 23 Aralık 2013 tarihli belge ve ekleri incelendiğinde dava konusu … A.Ş. nin 19.06.2009 tarihinde yapılan (2007-2008- yılları olağan), 08.06.2010 tarihinde yapılan (2009 yılı olağan), 30.06.2011 tarihinde yapılan (2010 yılı olağan) genel kurul toplantılarına ait gündem, tutanak ve hazirun cetveli ile 16.11.2012 tarihinde ertelenen (2011 yılı olağan) genel kurul toplantısına ait erteleme tutanağı, gündem hazirun cetvelinin onaylı örneklerinin ekinde gönderildiği, genel kurul toplantı belgeleri arasında muhalefet dilekçesinin bulunmadığına dair açıklamaya yer verildiği görülmüştür.
14.)… 19.06.2009 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağı’nda:
TTK 370.madde uyarınca ilansız toplantı yapıldığı, itirazın bulunmadığı, Hazirun cetveli tetkikinden şirketin toplam 50.000TL sermayesine tekabül eden 2.000 adet hisseden 1 adetinin asaleten, 1.999 adetinin vekaleten temsil edildiğinin tespit edildiği; Divan Başkanlığı’na …, oy toplama memurluğuna …, katipliğe …’nun oybirliği ile seçildiği (no…); 2007-2008 yılına ait yönetim kurulu ve denetçi raporunun okunduğu, müzakere edildiği, (no….); 31.12.2007/31.12.2008 tarihli Bilanço ve Gelir Tablolarının okunduğu, müzakere ve oy birliği ile tasdik edildiği, kar dağıtılmamasına karar verildiği (no.4); yönetim kurulu üyeleri ve murakıbın oybirliği ile ibra edildiği(no.5); oybirliği ile üç yıl süreyle görev yapmak üzere …’in yönetim kurulu başkanı, … ve …’in yönetim kurulu üyesi, …’ın murakıp seçildiği (no.6) açıklamasına yer verilmiştir.
15.)… 08.06.2010 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağı’nda:
TTK 370.madde uyarınca ilansız toplantı yapıldığı, itirazın bulunmadığı, Hazirun cetveli tetkikinden şirketin toplam 50.000TL sermayesine tekabül eden 2.000 adet hisseden 1025 adetinin asaleten, 975 adetinin vekaleten temsil edildiğinin tespit edildiği; Divan Başkanlığı’na …, oy toplama memurluğuna …, katipliğe …’nun oybirliği ile seçildiği (no.1); 2009 yılına ait yönetim kurulu ve denetçi raporunun okunduğu, müzakere edildiği (no…); 31.12.2009 tarihli Bilanço ve Gelir Tablolarının okunduğu, müzakere ve oy birliği ile tasdik edildiği, kar dağıtılmamasına karar verildiği (no….); yönetim kurulu üyeleri ve murakıbın oybirliği ile ibra edildiği, yönetim kurulu üyelerinin paylarında doğan oy haklarını ibralarında kullanmadığı (no….); oybirliği ile üç yıl süreyle görev yapmak üzere …’in yönetim kurulu başkanı, … ve …’in yönetim kurulu üyesi, …’ın murakıp seçildiği (no….) açıklamasına yer verilmiştir.
16.)… 30.06.2011 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağı’nda:
TTK 370.madde uyarınca ilansız toplantı yapıldığı, itirazın bulunmadığı, Hazirun cetveli tetkikinden şirketin toplam 200.000TL sermayesine tekabül eden 8.000 adet hisseden 4096 adetinin asaleten, 3904 adetinin vekaleten temsil edildiğinin tespit edildiği; Divan Başkanlığı’na …, oy toplama memurluğuna …, katipliğe …’nun oybirliği ile seçildiği (no…); 2010 yılına ait yönetim kurulu ve denetçi raporunun okunduğu, müzakere edildiği (no…); 31.12.2010 tarihli Bilanço ve Gelir Tablolarının okunduğu, müzakere ve oy birliği ile tasdik edildiği, kar dağıtılmamasına karar verildiği (no….); yönetim kurulu üyeleri ve murakıbın oybirliği ile ibra edildiği, yönetim kurulu üyelerinin paylarında doğan oy haklarını ibralarında kullanmadığı (no….); oybirliği ile üç yıl süreyle görev yapmak üzere …’in yönetim kurulu başkanı, … ve …’in yönetim kurulu üyesi, …’ın murakıp seçildiği (no….), sermayenin 5811 sayılı Kanun ile oluşan fonun sermayeye eklenmesi ve sermayenin yeni şekliyle ekteki gibi kabulüne oybirliği ile karar verildiği, açıklamasına yer verilmiştir.
Tutanak Ekindeki belgeden 16.06.2010 tarihli İç Kaynak Tespit Raporu’na istinaden Şirketin iç kaynaklardan sermaye artırımı yaptığı sermayenin 50.000TL. den 200.000TL.ye çıkarıldığı 25TL. değerinde 2.000 adet hissenin 8.000 adet hisse olduğu, bunun 4.088 adetinin …’ya , 3.880 adedinin davacı …’a, 8 adedinin …’e, 8 adedinin …’e, 4 adetinin …’ya, 4 adedinin …’e, 4 adetinin …’a, 4 adedinin …’e ait olduğu görülmektedir.
17.) 19.06.2009 tarihli, 08.06.2010 tarihli, 30.06.2011 tarihli… Olağan Genel Kurul Toplantısı Hazirun Cetveli incelendiğinde davacı …’a ait hisselerin üç genel kurul toplantısında… denetçisi ve huzurdaki davanın davalıları arasında bulunan … tarafından vekaleten temsil edildiği anlaşılmaktadır. 30.06.2011 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda …’ın hem … hisselerini, hem …, …, …, …, … ve …’e ait hisseleri vekaleten temsil ettiği; …’ya ait hisselerin ise asaleten temsil edildiği görülmektedir.
18.)… 2007-2008 Yılı Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu aşağıda aynen aktarılmıştır.
“Yönetimimiz 2007/2008 yılı faaliyet döneminde; Yönetim Kurulu olarak… Anonim Şirketinin faaliyetlerini sürdürmektedir.
Amacımız; dış ticaret işlemlerinin her aşamasında hızlı, güvenilir, güncel bilgi ve teknoloji destekli bir lojistik hizmetin tüm gereklerini, müşterilerimizin talebi, taahhütlerimiz ve kalite sistemimize uygun olarak yerine getirmek; sürekli değişim ve gelişimi yaşam biçimi haline getiren çalışanlarımızın sonuç almaya yönelik, katılımcı faaliyetleri ile müşteri memnuniyetini sağlamak ve rekabet gücümüzü uluslararası pazarda sürdürmektir.
Yönetim Kurulumuz 2009 ve müteakip yıllarda da konusuna uygun yatırımlar yapmayı ve ülkemiz ekonomisine katkılarda bulunmayı şiar edinmiştir.
Genel Kurul’a arz olunur.”
…’nın 2009, 2010 Yıllarına Ait Faaliyet Raporları’nın da aynı metni içerdiği görülmektedir.
19.) … imzasını taşıyan… 2007/2008 Yıllarına Ait Murakıp Raporu aşağıda aynen aktarılmıştır:
“… A.Ş’nin 2007/2008 faaliyet döneminde muhtelif tarihlerde murakıp olarak yaptığım incelemeler neticesinde tüm muhasebe kayıtları V.U. Kanununun amir hükümleri gereğince günü gününe ve nizami olarak yapılmış olup, Tek Düzen Hesap Planına uyugun yapılan kayıtlarda tenkide konu bir hususa rastlanmamıştır.
31.12.2007 ve 31.12.2008 tarihli Bilanço ile Gelir tablosu hesapları da aynı teknikle çıkartılmış olup tenkide konu herhangi bir hususa rastlanmamıştır.
İş bu murakıp raporu 19.06.2009 tarihinde genel kurul toplantısına sunulmak üzere tanzim edilmiştir.”
… imzalı 2009 ve 2010 tarihli… Murakıp Raporlarının da aynı metni içerdiği görülmektedir.
20.)… Yönetim Kurulu’nun 05.10.2012 tarihli kararı ile 16.11.2012 tarihinde Olağan Genel Kurul yapılmasına karar verilmiştir. Gündemin 3.maddesi, 2011 yılı Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu ve denetçi raporunun okunması, 4.maddesi 2011 yılı Bilanço ve Kar-Zarar Hesaplarının müzakeresi, tasdiki, kar dağıtımı teklifinin görüşülmesi, 5.maddesi yönetim kurulu üyelerinin ve denetçilerin ibrası, 6.maddesi yönetim kurulu üyeleri, murahhas aza ve denetçi seçilmesi, 7.maddesi dilek ve temenniler şeklinde oluşturulduğu görülmektedir.
21.) 16.11.2012 tarihli 2011 yılına ait Genel Kurul Toplantısı Erteleme Tutanağı’nda: Davetin kanun ve ana sözleşmede öngörüldüğü gibi TSG 18.10.2012 tarih ve 8177 sayılı nüshasında ve 14.10.2012 tarihli ve 12300 sayılı Hürses Gazetesi’nde yayınlandığı, 8.000 adet hisseden 96.975TL.lik sermayeye karşılık 3879 adedinin vekaleten toplantıda hazır bulunduğu kanun ve esas sözleşmeye uygun toplantı nisabının mevcut olduğu, ancak Yönetmelik uyarınca yönetim kurulu üyelerinden en az bir üye ile denetçilerden en az birisinin genel kurul toplantısında hazır bulunmadıkça toplantı yapılamaz hükmü gereği, yönetim kurulu üyelerinin hiçbirinin toplantıya katılmaması sebebiyle ertelendiği, belirtilmektedir. Bu toplantı tutanağı altındaki imzalara bakıldığında davacı … vekili olarak Av….’in imzası, Bakanlık komiseri…’ın imzası ve şirket çalışanı sıfatıyla … imzası bulunmaktadır. 16.12.2012 tarihli toplantıya ilişkin Hazirun Cetveli incelendiğinde toplantıya sadece … vekili Av….’in imzasının olduğu görülmektedir.
22.) Kapatılan İstanbul ….Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas Sayılı Dosyası, Huzurdaki dava…Asliye Ticaret … Esas sayılı dosyasına aktarılmıştır.
23.)… A.Ş tarafından … ve … A.Ş. aleyhine …İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas dosyası ile haksız rekabet davası açılmıştır. Dava dilekçesinde, …’ın haksız rekabet teşkil edecek şekilde… eski çalışanları ile … şirketinin kurulduğunu, kurucular arasında olmamakla beraber, sonradan 23.12.2011 tarihinde hisselerin çoğunluğunu devraldığını,…’da çalışan personelin ayartılarak …’ya geçtiğini, yönetimde yer aldıklarını, sonradan kardeşi …’a hisselerini devrettiğini, birçok… çalışanın ayartılarak istifa edip …’ya geçtiklerini ticari sırlarını … için kullandıkları,… evraklarının alındığını, müşteri portföyünü kullandıkları, bunların haksız rekabet teşkil ettiği ve Hisse Devir Sözleşmesi 8.maddesindeki rekabet yasağının ihlal edildiği iddialarında bulunulmuştur. Davanın son durumu hakkında dosyada başkaca bir bilgi bulunmamaktadır.
24.) İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosyasında, … tarafından … aleyhine Hisse Devir sözleşmesinin imzasından önce …’ın büyük hissedar ve yönetici olduğu döneme ilişkin usulsüzlükler sebebiyle ödemek zorunda kalınan vergi cezaları sebebiyle alacak davası açılmıştır. İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında, … nolu ve 15.01.2013 tarihli kararı ile… tarafından davacı … aleyhine açılmış alacak davası, İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas dosyası ile aynı sebepten doğması sebebiyle birleştirme kararı alındığı görülmektedir. İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosyası, davacı … aleyhine… tarafından İstanbul …İcra Müdürülüğü … Esas sayılı dosyası ile (ödemek zorunda kaldığı vergi ve cezalar sebebiyle) başlatılan takibe itirazın iptali davasıdır.
25.) İstanbul ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin talebi üzerine …Noterliği ve …Noterliği’nce dosyaya ibraz edilen İhtarnameler
Davacı …’ın keşideci ve …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … …A.Ş. nin Muhatapları olduğu …Noterliği’nin 23 Aralık 2011 tarihli , … yevmiye nolu İhtarnamede, keşideci … hakkında şirket çalışanları, müşteriler ve üçüncü kişiler nezdinde asılsız ithamların, kişilik haklarını zedeleyen fiilerin sona erdirilmesi, … …A.Ş. ile …’a ait … şirketleri arasında vergi kaçırmaya, şirketi zarara uğratmaya yönelik fiktif işlemler yapıldığı bunların suç teşkil ettiği ve kişisel sorumluluk doğurduğu, bu fiillere son verilmesi istenmiş, yönetim ve denetim kurulu üyeleri görevlerini yapmaları ihtar edilmiştir.
1 Şubat 2012 tarih … yevmiye nolu …Noterliği’nin ihtarnamesinde: … A.Ş. ve … keşideci,… A.Ş, … A.Ş. ve … muhatap konumundadır. İhtarnamenin konusunu, …’nın 23 Aralık 2011 tarihli ve 21098 yevmiye numaralı gönderilen ihtarnamesine halen cevap verilmemesi, … şirketleri tarafından…’ya yaklaşık 20.000.000TL. tutarında faturalar kesmek, kar dağıtmamak suretiyle içinin boşaltıldığı, kanuna aykırı ve suç teşkil eden fiillerin, karalama hareketlerinin ve sponsorluk sözleşmesinden doğan 1.500.000TL. alacağın ödenmesi, 2008, 2009, 2010, 2011 yılı bilanço, gelir-gider tablolarının gönderilmesi, buna göre kar payının ödenmesi ihtarı oluşturmaktadır.
26.) SGK Başkanlığı Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü İşverenler Prim Daire Başkanlığı’nın…-Şişli…sayılı 14.03.2014 tarihli 4 Nisan 2014 havale tarihli Belgesi’nde … …A.Ş. ye ilişkin bilgi ve belgeler için Şişli Sosyal Güvenlik Merkezi’ne talimat verildiği; … A.Ş’de 2008, 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında çalışan sigortalıların listesinin gönderilebilmesi için şirketin hangi ünitede işlem gördüğünün ve işyeri sicil numaralarının, il ve ilçe kodunun veya vergi kimlik numarasının bildirilmesi halinde ilgili birime istenen bilgilerin gönderilmesi için talimat verileceği, belirtilmiştir.
SGK Başkanlığı Adana Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü 16.07.2014 tarihli cevap yazısında 2008-2012 döneminde … … Şti. Nin çalışan listesi bulunmadığı bildirilmiştir.
Buna karşılık SGK Başkanlığı Şişli Sosyal Güvenlik Merkezi’nin 24.07.2014 tarihli cevabında ekte … ile ilgili işyerlerine ait işyeri açılış belgeleri, işveren bilgileri, dönem bordro bilgileri ve aylık prim hizmet cetvellerinin gönderildiği görülmüştür.
27.) İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi, … Esas sayılı dosyasına ilişkin olarak İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’ne davanın derdest olduğu, dava dilekçesi ve son duruşma zaptını gönderdiğini bildirmiştir. Buna göre davacı… A.Ş., davalı … aleyhine açtığı davada İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalı …’ın itirazı üzerine itirazın iptalini, takibin devamını 87.848,80TL. alacağın takip tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyen ticari (avans) faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Söz konusu icra takibi, …’ın büyük hissedar olduğu dönemde … ve … isimli işçilerin iş akitlerini 17.03.2006 tarihinde feshedilmesi sebebiyle açtıkları davanın lehlerine kesinleşmesi sebebiyle icra takibi neticesinde… şirketinin ödemek zorunda kaldığı tazminatlarından doğan alacağı için yapılmıştır.
28.)… tarafından kesilen faturaların dosyaya ibrazı için İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nce yazılan müzekkereye karşılık Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan gelen …sayılı 13 Mayıs 2014 tarihli Belgede:
İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanlığı’nca talep edilen … A.Ş. tarafından 2008-2012 yıllarında… A.Ş. ne kesilen faturaların mükellefin tarh dosyasında mevcut olmadığından gönderilemediği, fakat mükellefin bu yıllara ilişkin… A.Ş.ye düzenlendiği faturalara ilişkin olarak Başkanlığa beyan ettiği … Özeti çıktısının ekte gönderildiği ve Ekteki Belge’ye göre de 2008-2012 yılları arasında… A.Ş.ye KDV hariç 18.385.091,00TL Mal ve Hizmet Bedeli Satışı yapıldığına ilişkin beyanda bulunulduğu görülmektedir.
29.) İstanbul…Asliye Ticaret Mahkemesi 09.06.2014 tarihli Tekid yazısı ile İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nden … Esas sayılı dosyasına ve İstanbul …İş Mahkemesi’nden … Esas sayılı dosyasına ait dava dilekçelerinin, dosya karara çıkmışsa karardan bir örneğinin ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan … Soruşturma sayılı dosyasının gönderilmesi tekiden istenmiştir.
İstanbul ….İş Mahkemesi’nin 19.03.2015 tarihli cevabı ekinde… Esas sayılı dosyasının dava dilekçesi ve son duruşma zaptı gönderilmiştir.
İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nden Gelen cevabi yazı ekinde … Esas sayılı dosyasındaki … nolu Karar gönderilmiştir. Bu dosyada, …,… A.Ş aleyhine açtığı davada %40 hissedar olduğu, 16.11.2012 günlü şirket merkezinde usulüne uygun şekilde yapılması gereken genel kurulu tesadüfen öğrendiğini ve katıldığını ancak yönetim kurulu üyeleri toplantıda bulunmadığı için toplantının ertelendiğini, şirkette yönetim kurulu ve idaresinin tamamen … A.Ş. hakimiyetine geçtiğini, ortaklar arasında ihtilaf olduğunu, şirketin içinin boşaltılarak zarara uğratıldığını, azınlık haklarının kullanılmasının engellendiğini, yönetimin tarafsız olmadığını belirterek kayyım tayinini talep etmiştir…., ise dava sırasında genel kurulun toplantıya çağrılması için karar alındığı ve davet süreci başladığı için davanın konusuz kaldığını ileri sürmüştür. Mahkeme davacı … tarafından TTK m.411. ve 412.maddedeki koşullar yerine getirilmediğinden dava açmak suretiyle genel kurulun kayyım vasıtasıyla yapılması talebinin reddine karar vermiştir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ise, cevap yazısı ekinde …Soruşturma Sayılı dosyasını göndermiştir.
30.) İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosyasında… A.Ş., … aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ile başlatılan icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takip konusu 460.247,13TL. alacağın tahsilini talep etmiştir…., bu davada …’ın şirketten nakden ve havale yoluyla borç para aldığını iddia ederek şirket ortaklar cari hesabındaki bakiye borcunu icra takibi yoluyla talep etmiştir.
31.) İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığ… Müdürlüğü … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 5.Mayıs 2015 havale tarihli yazısı ekinde… şti.nin tarh dosyası ve vergi müfettişi … tarafından hazırlanmış Vergi Tekniği ve Vergi İnceleme Raporlarının (24.04.2014 tarih, … sayılı) örneklerinin dosyaya ibraz edildiği görülmektedir.
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan… Şti. Hakkında Gelir Vergisi Stopajı konusunda 2012/04 dönemine ilişkin Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu 24.04.2014 tarihli ve 2014-A-2060/32 Rapor Sayılı Vergi Müfettişi Bülent Karakaş tarafından hazırlanmış (Sınırlı) Vergi İnceleme Raporu’nda :
Daha önce … A.Ş.Hakkında Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nca 2008-2011 döneminde 24.04.2014 tarihinde … sayılı Raporlar düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Yine aynı raporda … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün… A.Ş. hakkında sonucunda 2008-2011 döneminde 24.04.2014 tarihli … sayılı Raporların hazırlandığı, bu raporlar neticesinde… için TOPLAM 8.126.703,54TL. VERGİ FARKI ve 24.380.110,62TL. VERGİ ZİYAI CEZASI tahakkuk ettiği anlaşılmaktadır.
Raporda , mükellef kurumun hakkında 2011 Kurumlar Vergisi yönünden tazim edilen Vergi İnceleme Raporunun 4.2.3. bölümünde sözleşme muhteviya gereği hizmet alınmadığı halde hizmet alınmış gibi … tarafından düzenlenmiş sahte faturaları bilerek kullanması sonucu tespit edilen matrah farkı 5.118.554,98TL. üzerinden fiilen ortaklarına kar payı dağıttığının kabulü ile ortaklara dağıtılan bu kar payının ilgi maddeler uyarınca menkul sermaye iradı olarak değerlendirilmesi ve üzerinden hesaplanacak gelir stopaj vergisinin resen tarh edilmesi gerektiği, bu çerçevede 614.226,60TL Gelir Vergisi Stopajının resen tarhı ve üç katı vergi cezası 1.842.679,80TL. vergi ziyaı cezası kesilmesi gerektiği belirtilmektedir.
32.) Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı … soruşturma nolu dosyasına gönderdiği 04.06.2015 tarih ve … sayılı yazısında:
“Özel esaslar uygulaması, sahte belge veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma fiili ile doğrudan veya dolaylı olarak ilişkisi bulunan mükellefler ile durumu özellik arz eden diğer bazı mükelleflerin iadelerinin, daha hassas ve detaylı araştırma ve sorgulamalara göre yapılması suretiyle haksız KDV iadesinin önüne geçmeyi amaçlayan bir uygulamadır.
Özel esaslar uygulaması mükellefleri cezalandırmayı veya kategorize etmeyi amaçlayan bir sistem olmayıp yalnızca haksız KDV iadelerinin önlemeye yöneliktir. Ancak özel esaslar uygulaması sahte belge veya muhteviyatı itibariye yanıltıcı belge düzenleyen/kullanan mükelleflerin yanı sıra bu mükelleflerden mal veya hizmet alan mükelleflerin iade taleplerini de etkilemektedir. Dolayısıyla özel esaslar kapsamına dahil edilmek, mükelleflerin ticari hayatlarında olumsuz yansımalara neden olabilmektedir.
Bu itibarla KDV Genel Uygulama Tebliği uyarınca, yalnızca sahte belge veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlendiğinin veya kullanıldığının somut ve kesin delillerle ortaya konması halinde mükelleflerin iade taleplerinde özel esaslar uygulanmaktadır. Bu şartın sağlanmadığı durumlarda ise mükellefler özel esaslar kapsamına alınmamaktadır.
Bu çerçevede, söz konusu yazıyla, … A.Ş.hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunun KDV Genel Uygulama Tebliğinin (IV/E3-1) ve (IV/E/3-2) bölümlerinde öngörülen koşulları taşımadığı, bir diğer ifadeyle mükellefin sahte belge veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediğinin somut ve kesin delillerle ortaya konulmadığından söz konusu rapora istinaden mükellefin özel esaslar kapsamına alınmaması gerektiği şeklinde görüş bildirilmiştir.” açıklamalarının yer aldığı görülmektedir.
33.) İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin Sayın Mahkemenize hitaben yazdığı yazıdan, davacı …’ın … A.Ş. aleyhine … Esas sayılı dosyası ile ticari nitelikteki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak davası açtığı ve bu dosyaya huzurdaki dava dosyasının incelenmek üzere talep edildiği anlaşılmaktadır.
34.) Davacı Vekili 25 Kasım 2015 havale tarihli dilekçesinde vergi tekniği raporu ile sınırlı inceleme raporunun birbirinden farklı olduğu, sınırlı inceleme raporu ile ihbar konularının incelendiği, vergi tekniği raporunun ise muhtemelen diğer faaliyetlere ilgili de görüş içeren koda alınma olarak bilinen konuya ilişkin olduğunu, bu sebeple talep edildiyse, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın verdiği görüşüne ilişkin davalı şirketin görüş talep yazısının ve koddan çıkarmaya ilişkin olarak yeniden inceleme yapılıp yapılmadığının sorulması, Gümrük Ticaret Bakanlığı’ndan … şti hakkında düzenlenen 2010, 2011, 2012, 2013 yılları denetim raporlarının istenmesini talep etmiştir.
35.) Davalılar Vekili 15.01.2016 havale tarihli dilekçesi ve eki ile davacının 25.11.205 tarihli dilekçesine karşı beyanlarda bulunmuş ve belgeler sunmuştur. Davalılar Vekili, … ve onun adına hareket eden … ile vergi tekniği raporunu düzenleyen vergi müfettişi hakkında görevi kötüye kullanma, tehdit ve şantaj suçlarından soruşturma açılması talebinde bulunulduğunu beyan etmiştir. Ekte sunulan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma Nolu dosyasında verilen … nolu kararla kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmektedir. Yine dilekçe ekinde İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosyasında hazırlanmış Bilirkişi Raporu dosyaya sunulmuştur.
II. DEĞERLENDİRME: 1.) Huzurdaki davanın konusunu, davacının ortağı bulunduğu… A.Ş.nin davalı yönetim kurulu üyelerinin … A.Ş ile imzaladıkları sözleşmelerle hizmet vermiş gibi gösterilmek suretiyle kesilen faturalarla, zarara uğratıldığı, denetçilerin de bu durum karşısında yükümlülüklerini yerine getirmediği iddiasıyla açtığı sorumluluk davası oluşturmaktadır.
2.) Öncelikle dava konusu uyuşmazlığa uygulanacak Kanunun hükümlerinin tespiti gerekmektedir. Çünkü dava konusu uyuşmazlığa esas olan olaylar 2008-2011 yıllarında gerçekleşmiş, dava ise 2012 yılında açılmıştır. Bu durumda uyuşmazlığa 6762 sayılı mülga TTK’nın hükümleri mi, yoksa 6102 sayılı TTK’nın hükümleri mi uygulanacaktır? Bu soru bakımından “6103 sayılı Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulanma Şekli Hakkında Kanun” yol göstericidir. 6103 sayılı Kanunun “Özel Hükümler” kısmında anonim şirket yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin uygulanması ile ilgili bir düzenleme bulunmadığından “Genel Hükümler” kısmındaki hükümler dikkate alınacaktır.
6103 sayılı Kanunun Genel Hükümlerinde yer alan “Eski Hukukun ve Türk Ticaret Kanunun Uygulanacağı Haller” başlıklı 2/1a maddesine göre, “Bu Kanunda aksi öngörülmemiş veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse; Türk Ticaret kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanır.”
6103 s. Kanununda “kanunla düzenlenen ilişkiler” başlığını taşıyan 3.maddesine göre ise, “Tarafların iradelerinden bağımsız olarak kanunla düzenlenen hukuki ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanır.” Şeklinde iki düzenleme bulunmaktadır.
Dava konusu sorumluluk davasında zarara sebep olduğu iddia edilen sözleşmelerin akdedilmesi ve bunlara istinaden kesilen fatura ödemeleri 2007-2011 yıllarında gerçekleşmiştir. 6013 sayılı Kanunun 3.maddesi esas alındığında, dava konusu uyuşmazlık, mülga 6762 sayılı eski TTK hükümlerine tabi olacaktır. Buna karşılık 6103 s.Kanun 2/1a maddesi esas alındığında ise 6102 sayılı yeni TTK hükümlerine tabi olacaktır. Bilindiği üzere Mülga 6762 sayılı TTK ile 6102 sayılı TTK’nın yönetici ve denetçilerin sorumluluğuna ilişkin hükümler arasında İspat yükümlülüğü ve farklılaştırılmış teselsül yönünden farklılık bulunmaktadır.
Yargıtay, istikrarlı bir şekilde, 6103 s. K. m.3 hükmüne istinaden anonim şirkette pay sahipliği haklarının tarafların iradelerinden bağımsız olarak kanunla düzenlendiğinden hareketle, eski Kanun döneminde gerçekleşen sebepler bakımından açılmış haklı sebeple fesih davalarında 6102 sayılı (yeni) TTK hükümlerinin uygulanacağı yönünde kararlar vermektedir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi T.22.11.2013, E./4625, K.2013/2120; T.20.6.2013, E.2012/15246, K.201312937; T.11.2.2014, E.2013/18373, K.2014/2351; T.2.6.2014, E.2014/3669 K.2014/10238; T.3.3.2016, E.2015/9088 K.2016/2352; T.28.1.2016, E.2015/2939 E.2016/937) 1. Dolayısıyla, sorumluluk davasının da pay sahipliği haklarından olması itibariyla 6103 s.K. 3.maddesini esas almak suretiyle 6102 sayılı TTK hükümleri kapsamına sokmak mümkündür.
Ancak Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin huzurdaki davada olduğu gibi uyuşmazlığın konusunun yönetici sorumluluğundan kaynaklanan tazminat talebi olan 7.6.2016 tarihli kararında (11.HD. T.7.6.2016, E.2015/12735, K.2016/6278), uyuşmazlığa hangi kanunun uygulanacağını belirlerken 6103 s. Kanunun 2/1a hükmünü uygulamayı tercih etmiştir.
Sözü edilen Yargıtay …HD.nin T.7.6.2016 tarihli ve E…., K…. sayılı kararının ilgili kısmı aynen aşağıya aktarılmıştır:
“Dava, davalı anonim şirketin yöneticisi ve denetçisi olan diğer davalıların şirketin içini boşaltmaları sebebiyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir. Davacı işbu davayı terditli olarak açmış, öncelikle davalılardan tahsil edilecek meblağın kendisine ödenmesini talep etmiş, bu talep kabul edilmediği takdirde ise tazminatın diğer davalı şirkete ödenmesini istemiştir. Mahkemece, davaya konu davacı zararının dolaylı zarar niteliğinde bulunduğu, bu sebeple davacının tazminatın kendisine ödenmesini isteyemeyeceği, ikinci talep yönünden ise 6102 Sayılı TTK hükümleri çerçevesinde davalı şirket yöneticilerinin ve denetçisinin sorumluluğunu gerektirecek şirkete zarar veren bir eylemlerinin tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten de davaya konu edilen zarar, dolaylı zarar niteliğinde bulunduğundan mahkemenin bu hususa dair gerekçesi isabetlidir. Ancak 6103 Sayılı Kanun’un 2/1-a maddesi uyarınca 6102 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse o kanun hükümleri uygulanacaktır. Somut olayda da davalıların 2008 yılında şirkete karşı dava açılmasından sonra şirketi zarara uğrattıkları iddia olunduğundan mahkemece, 6102 Sayılı Kanun hükümlerine göre değerlendirme yapılması doğru olmamıştır. Öte yandan, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, şirketin ticari defter ve bilançolarına göre kar ve zarar durumu açıklanmış, davacı iddiaları yönünden ise denetime elverişli bir değerlendirme yapılmamıştır. Oysa davacı taraf, şirkete karşı dava açıldıktan sonra davalıların şirketin içini boşalttıklarını, 5.12.2007 tarihli tarihli mali müşavirlik raporunda, şirketin önemli miktarda mal varlığına sahip olduğunun belirtilmesine rağmen kısa sürede bu mal varlığının eritildiğini ileri sürmüştür. Bu durumda mahkemece, şirket yöneticileri için ters çevrilmiş kusur sorumluluğunun bulunduğu da gözetilerek davacı iddiaları üzerinde durulması, şirketin tüm kayıtları ile birlikte banka hesap ekstrelerinin getirtilmesi, yine şirketin diğer mal varlıklarının ne şekilde elden çıkarıldığının belirlenmesi ve tüm bu kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak davalıların sorumluluklarının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.”
Görüldüğü üzere Yargıtay yukarıdaki kararında 6102 sayılı TTK nın yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olaylar sebebiyle açılmış sorumluluk davasında, bu olayların hukuki sonuçlarına 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanmasını doğru bulmayarak, 6103 sayılı K.nun 2/1a hükmünü esas almış ve mülga 6762 sayılı TTK hükümlerinin olaya uygulanması gerektiğini içtihat etmiştir.
Dolayısıyla Heyetimizce, Yargıtay denetimi dikkate alınarak Yargıtay’ın yukarıda sözü edilen 7.6.2016 tarihli kararından hareketle huzurdaki dava bakımından 6103 s.K 2/1a hükmü esas alınmış ve dava konusu uyuşmazlığa 6762 sayılı mülga TTK hükümleri uygulanmıştır. Nihai Takdir Sayın Mahkemenindir.
6103 s. Kanunun 2/1a hükmü esas alındığında uyuşmazlık konusu olayların gerçekleştiği dönem 2008-2011 yılları olduğundan, somut olayların hukuki sonuçları açısından uygulanması gereken kanun (mülga) 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’dur.
Zira, 6103 Sayılı “Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun” un “Eski Hukukun ve Türk Ticaret Kanununun uygulanacağı haller” başlıklı 2’inci maddesine göre; “Bu Kanunda aksi öngörülmemiş veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse; Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanır.”
6762 Sayılı (mülga) TTK’nın 336’ıncı maddesinde yönetim kurulu üyelerinin aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen sorumlu oldukları belirtilmiştir:
1. Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vukubulan ödemelerin doğru olmaması;
2. Dağıtılan ve ödenen karpaylarının hakiki olmaması;
3. Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması;
4. Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi;
5. Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması.
Aynı maddenin son fıkrasında, 5 numaralı bentte yazılı vazifelerden birinin 319’uncu madde gereğince yönetim kurulu üyelerinden birine bırakılması halinde, ancak ilgili üyenin sorumlu tutulabileceği hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un 338’inci maddesine göre ise “Yukarki maddeler gereğince müteselsil mesuliyeti mucibolan muamelelerde bir kusuru olmadığını ispat eden aza mesul olmaz; hususiyle bu muamelelere muhalif rey vermiş olup keyfiyeti müzakere zaptına yazdırmakla beraber murakıplara hemen yazılı olarak bildiren veyahut mazeretine binaen o muamelenin müzakeresinde hazır bulunmıyan aza dahi mesul değildir.”
Dolayısıyla aynı Kanun’un 319’uncu maddesi gereğince esas sözleşmede idare ve temsil işlerinin yönetim kurulu üyeleri arasında bölünmesi halinde, sorumluluk ilgili işlemler açısından idare ve temsil yetkisi taşıyan yönetim kurulu üyesine/üyelerine yüklenmelidir.
6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 359’uncu maddesi uyarınca; “Murakıplar, kanun veya esas mukavele ile kendilerine yükletilen vazifelerini hiç veya gereği gibi yapmamalarından doğan zararlardan dolayı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen mesuldürler…”
Madde 353 – Murakıpların vazifeleri, şirketin iş ve muamelelerini murakabe etmektir. Hususiyle murakıplar şu vazifelerle mükelleftirler:
1. Şirketin idare meclisi azalariyle iş birliği ederek bilançonun tanzim şeklini tayin etmek;
2. Şirket muamelelerinden bilgi edinmek ve lüzumlu kayıtların intizamla tutulmasını sağlamak maksadiyle hiç olmazsa altı ayda bir defa şirketin defterlerini incelemek;
3. Üç aydan ziyade ara verilmesi caiz olmamak üzere sık sık ve ansızın şirket veznesini teftiş etmek;
4. En az ayda bir defa şirketin defterini inceliyerek rehin veya teminat, yahut şirketin veznesinde hıfzolunmak üzere vedia olarak teslim olunan her nevi kıymetli evrakın mevcut olup olmadığını tahkik ve kayıtlara tatbik eylemek;
5. Esas mukavelede pay sahiplerinin umumi heyet toplantılarına iştirakleri için gerektiği bildirilen şartların yerine getirilip getirilmediğini incelemek;
6. Bütçe ve bilançoyu murakabe etmek;
7. Tasfiye muamelelerine nezaret etmek;
8. İdare meclisinin ihmali halinde adi ve fevkalade olarak umumi heyeti toplantıya davet etmek;
9. Umumi heyet toplantılarında hazır bulunmak;
10. İdare meclisi azalarının kanun ve esas mukavele hükümlerine tamamiyle riayet eylemelerine nezaret etmek.
Murakıpların yukarda yazılı murakabe salahiyetleri, esas mukavele veya umumi heyet kararı ile tahdit olunamaz.
2.) Yöneticilerin ve denetçilerin sorumluluğu, kusur sorumluluğudur. Şirkete zarar veren işlem ve eylemler, yöneticilerin veya denetçilerin kusurundan kaynaklanıyorsa, bundan dolayı sorumlu tutulabilirler, yani zararı tazminle yükümlü olurlar. Şirketin uğradığı zararı, şirket dava açarak talep edebileceği gibi, şirketin zararı pay sahipleri bakımından bir dolayısıyla zarar teşkil ettiğinden pay sahipleri de dava açabilirler. Bu takdirde hükmedilen tazminat şirkete ödenir. Çünkü davanın konusu şirketin uğradığı zararın giderilmesidir.
Ayrıca yönetici veya denetçilerin fiil ve işlemleri sonucunda ortakların veya alacaklıların ortaklığın zararından bağımsız olarak uğradığı doğrudan zararlar için de ayrı dava hakları vardır.
Dosya konusu sorumluluk davasında, davacı pay sahibi sıfatıyla şirketin uğradığı zararın tazminini davalı yönetici ve denetçilerden talep etmektedir.
3.) Yönetici ve denetçilerin sorumluluktan kurtulabilmeleri için, (yeni TTK.daki düzenlemeden farklı olarak) şirketin zarara uğramasında “sorumlu olmadıklarını” ispat etmeleri gerekir.
Sorumluluğun söz konusu olabilmesi için öncelikle bir zarar doğması şarttır. Yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, (eski) Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesini kabul etmiştir. Yine (eski) TTK’nın 337’inci maddesinde, yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyelerinin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeye mecbur oldukları, aksi halde seleflerinin sorumluluklarına iştirak edecekleri belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, (eski) TTK’nın 359’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Bu durumda zarar meydana gelmiş ise, yöneticiler ve denetçilerin kusursuzluğunu ispat etmeleri gerekir.
Somut olayda şirketin zarara uğratılıp uğratılmadığı ve zarar mevcut ise davalıların kusurlu olup olmadığını belirlemek bakımından aşağıdaki hususların önem taşıdığı kanaatindeyiz:
1-… yönetim kurulu üyelerinin, Genel Kurul’un izni olmaksızın … şirketlerinde de yönetim kurulu üyesi olarak görev almaları bakımından:
6762 Sayılı Kanun’un 334’üncü maddesi uyarınca (Yeni TTK md.396), Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez.
Dosya kapsamındaki ve ilgili Ticaret Sicil Gazetelerinden teyit edilen bilgilerden,… Yönetim Kurulu üyesi olan … ve …’ın aynı zamanda … şirketlerinde ortak oldukları anlaşılmış olup, bu hususlar bakımından Genel Kurul’un izninin bulunduğu yönünde bir bilgi dosya kapsamında bulunmamaktadır.
Doğrudan ilgili yasa maddesine aykırı olmamakla birlikte,… murakıbı olan …’ın ve hisse devri sonucunda… ortağı olan …’nun da … şirketlerinde çalışmış olmaları hususları da bir arada değerlendirildiğinde,… ile … şirketleri arasında organik bir bağ kurulduğu yönünde emare teşkil etmektedir.
2- … ile yapılan Sözleşmelerin şirketi zarara uğratıp uğratmadığı hususu bakımından:
… ile … şirketleri arasında, vergi idaresince yapılan vergi incelemelerinde de eleştiriye tabi tutulan bir dizi sözleşme imzalanmıştır:
Aylık 120.000TL. + KDV bedelli 09.08.2007 tarihli “Yeniden Yapılanma ve Sistem Analiz Sözleşmesi”;
Aylık 200.000TL+KDV bedelli 10.01.2008 tarihli “Sözleşme”;
Aylık 200.000 TL. + KDV bedelli 10.01.2009 tarihli “Hizmet ve Ofis İmkanlarının Kullanımı Sözleşmesi”
Ve aylık 400.000TL.+ KDV bedelli 29.03.2011 tarihli “Hizmet ve Ofis İmkanlarının Kullanımı Sözleşmesi” olarak akdedilen bu sözleşmelerin konusunu genel olarak ifade etmek gerekirse; … tarafından…’ya verilecek; know-how, iş yapma teknikleri, personel desteği, sistem ve ofislerden istifade edilmesi oluşturmaktadır.
Yukarıdaki Sözleşmelerden ilki, Sayın Mahkemece inceleme görevimizin başlangıcı olarak tayin edilen 06.03.2008 döneminden öncesine ilişkindir. Öte yandan, yukarıda belirtilen diğer sözleşmelerle benzer mahiyette olduğundan, dosyada yer aldığı kanaatine varılmaktadır.
10.01.2008 tarihli Sözleşme ise 31 Temmuz 2009 tarihine kadar yürürlükte olduğundan, 06.03.2008 sonrasındaki dönem itibariyle değerlendirmeye alınmaktadır.
Söz konusu sözleşmeler açısından hayatın olağan akışında, aylık bazda 200.000 TL, 400.000 TL gibi değerlere hizmet satılması ve alınmasını doğrulayan bir bulguya dosya içinde rastlanmamıştır. Bu noktada “rastlanmayan bulgudan” kasıt,… A.Ş.’nin daha önce bu tutarda ve mahiyette hizmetleri satın almamış olması ve/veya … A.Ş.’nin bu tutarda ve mahiyette hizmet ifa ettiğine dair belge/bilgi olmamasıdır.
24.04.2014 tarihli 2014-A-2060/21 sayılı Vergi Tekniği Raporu’nda yer alan tespitlerde de özetle;…’nın …’dan veya diğer firmalardan sözleşme konusu hizmetleri halihazırda alabildiği, aylık 200.000 TL., 400.000 TL. gibi sabit rakamlar ödenmesi taahhütlü Hizmet ve Ofis İmkânlarının Kullanılması Sözleşmesinin yapılmasının iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymadığı, “Hizmet ve Ofis İmkânlarının Kullanılması Sözleşmeleri” gereğince mükellef … …A.Ş. adına 2008, 2009, 2010 ve 2011 takvim yıllarında düzenlenen faturaların gerçek bir hizmet karşılığı düzenlenmediği kanaati uyanmaktadır.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 04.06.2015 tarihli ve … Sayılı yazısı açısından dikkat çeken husus ise, bu yazının hangi yıla ilişkin olduğunun, somut hangi hususu tartıştığının ve… şirketi ile ilgisinin belli olmamasıdır. Heyetimizdeki Vergi Hukukçusu bilirkişinin tespitlerine göre söz konusu Yazının, hakkında sahte ya da muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği yönünde tespit bulunan 3.bir kişi ile ilişkisinden dolayı … A.Ş.’ye yönelik tespitler içeren bir vergi tekniği raporuna ilişkin olabileceği düşünülmektedir. Dolayısıyla bu yazı, dosya içine yer alan inceleme raporlarını çürütür mahiyette kabul edilmemiştir. Şüpheyi yenmek için bu belgenin dayanak belgelerini ortaya koymak gerekir.
Bu tespitler yanında dosya kapsamında yapılan inceleme sonucunda;
1- İlgili sözleşmeler gereğince … personelinden yararlanılması sonrasında … personeli sayısında olağan olarak beklenenin aksine herhangi bir azalma olmayıp, üstelik artış olması; zira personel sayısı 2008 ve 2009 yıllarında yaklaşık aynı aylık ortalamalarda iken, 2009 ve 2011’de önemli oranda artış görülmesi,
2- …’nın ilgili sözleşmelerden önce bu tip hizmetler almamış, yani bu hizmetleri almaya ihtiyaç duymamış olması
3- Yine dosya kapsamında, Davalının, ilişkisi ya da organik bağı bulunsun bulunmasın, bir başka kişiye benzer hizmet satışlarının bulunduğuna dair bir verinin yer almaması yönündeki tespitler bir arada değerlendirildiğinde, ilgili Sözleşmelerin yapılmasının hayatın olağan akışına ve… şirketi bakımından da ticari icaplara aykırı gözükmektedir.
Nihai Takdir Sayın Mahkemenize ait olmak üzere, ilgili Sözleşmeler konusu hizmetler yapılmış gibi… şirketi hakkında faturalar kesilerek, şirketin zarara uğratıldığı yönündeki iddiaları haklı çıkarabilecek hususların var olduğu yönünde kanaat oluşmaktadır.
Nitekim Yargıtay, ilgili (eski TTK) dönemine ilişkin bir kararında; gerçek mal ve hizmet alımına ilişkin olmayan fatura ve iş avansı ödemelerinin kooperatifi zarara uğrattığı iddiasıyla açılan dava bakımından, kooperatif tarafından ödeme tarihlerinde görevli olan yönetici ve denetçilerin kusursuz oldukları yönünde herhangi bir delil ve belge bulunmadığından sorumlu olduklarına, zararın belirlenmesi gerektiğine hükmetmiştir. (Yargıtay 23.H.D., E.2016/3595, K.2016/3434, 06.06.2016)
4 -Öte yandan davalıların karşı iddiaları değerlendirildiğinde;
Davacının temsil yetkisinin bulunduğu dönemde vergi affından yararlanılmış olmasının başlıbaşına şirketin zarara uğratıldığını göstermeyeceği, zira aftan yararlanmanın meşru bir hak niteliğinde olduğu,
Davacının… şirketiyle haksız rekabette bulunduğu iddiasının halihazırda başka bir yargılamanın konusu olduğu ve tarafımıza verilen görev kapsamının dışında bulunduğu kanaatine ulaşılmaktadır.
Şu halde davalılar tarafından şirketin söz konusu sözleşmelere istinaden gerçekte alınmamış hizmetler karşılığı düzenlenmiş faturalarla zarara uğratıldığı kanaatine ulaşılmaktadır. Sayın Mahkemece şirketin davalıların kusurlu eylemleriyle zarara uğratıldığına kanaat getirildiği ihtimalde ise 2007, 2008, 2009, 2010 yıllarına ilişkin yönetici ve denetçilerin sorumlulukları hakkında ibra kararları bulunduğundan davacının sorumluluk davası açma hakkının mevcut olup olmadığının ve sorumluluk davasının süresinde açılıp açılmadığının, tespiti gerekecektir.
Huzurdaki davada Davacının sorumluluk davası açma hakkının mevcut olup olmadığını tespit ederken dikkate alınması gereken iki husus daha vardır:
A.) Dava konusu olayda 2009, 2010 ve 2011 tarihli… olağan genel kurullarında alınmış ibra kararlarının sorumluluk davasına etkisi nedir?
B.) İbra kararlarının sorumluluk davası hakkını etkilemediği sonucuna varıldığı ihtimalde sorumluluk davası süresinde açılmış mıdır?
A.) Dava konusu olaydaki ibra kararlarının sorumluluk davasına etkisinin tespiti:
A.1.) İbra, sorumluluk davası açma hakkını etkileyen önemli bir hukuki işlemdir. İbra, Maddi hukuk bakımından menfi borç ikrarını ve borcu sona erdiren bir işlemdir. Anonim şirketler hukukunda ibra, genel kurulun ilgilileri (kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve denetçileri) belirli bir dönem sonunda o dönemdeki iş ve faaliyetlerinden dolayı sorumlu tutmayacağını, sorumluluktan kurtarmasını ifade eder. İbraya ilişkin hükümler, TTK m.424, m.558.ve 559.maddelerde yer almaktadır.
Literatürde ibra, Örtülü İbra ve Açık İbra olarak sınıflandırılmaktadır. Açık ibra, hesapların onaylanmasından bağımsız olarak genel kurul gündeminde ibraya ilişkin açık bir gündem maddesine yer vermek suretiyle alınan ibra kararlarıdır. Açık ibra da, genel açık ibra, özel açık ibra şeklinde alt ayırıma tabi tutulur. Açık ibra, TTK m.558 ve 559.maddelerinde düzenlenmiştir. Açık ibra, kişi, konu ve zaman bakımından sınırlama içermeyecek şekilde yani “genel açık ibra” veya kişi, konu ve zaman bakımından sınırlamalar, detaylar içerecek şekilde yani “özel açık ibra” şeklinde yapılabilir. Örtülü/zımni ibra “Bilançonun onaylanmasına ilişkin karar” başlığını taşıyan TTK m.424 hükmünde düzenlenmiştir:“’(1) Bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı, kararda aksine açıklık bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve denetçilerin ibrası sonucunu doğurur. Bununla beraber, bilançoda bazı hususlar hiç veya gereği gibi belirtilmemişse veya bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine engel olacak bazı hususları içeriyorsa ve bu hususta bilinçli hareket edilmişse onama ibra etkisini doğurmaz.”
Açık ibrayı düzenleyen TTK m.558/1 hükmünde, ibra kararının genel kurul kararıyla kaldırılamayacağı, 445.madde hükmünün saklı olduğu hükme bağlanmışken TTK m.558/2 hükmünde şirket genel kurulunun sorumluluktan ibraya ilişkin kararının, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak şirketin, ibraya olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek payı iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava hakkını kaldıracağı, diğer pay sahiplerinin dava haklarının ibra tarihinden itibaren altı ay geçmekle düşeceği düzenlenmiştir. TTK m.558/2’de bir hak düşürücü süre öngörülmüştür.
A.2.) Dosyadan…’nın 19.06.2009 tarihli, 08.06.2010 tarihli, 30.06.2011 tarihli… Olağan Genel Kurul Toplantısı Hazirun Cetvelleri ve olağan genel kurul toplantı tutanaklarından anlaşıldığı üzere, bu genel kurullarda yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin oybirliği ile ibra edildikleri, davacı pay sahibi …’ın bu genel kurullarda … tarafında vekaleten temsil edildiği ve ibra yönünde oy kullandığı anlaşılmaktadır. Davacının kendisini genel kurulda temsil eden ve oy kullanan …’a vekalet vermediğine dair bir iddiası da bulunmamaktadır. Ayrıca İstanbul Valiliği Ticaret İl Müdürlüğü’nün İstanbul …asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasına ilişkin talebine karşılık düzenlenmiş … sayılı, 23 Aralık 2013 tarihli belgede de… A.Ş. nin 19.06.2009 tarihinde yapılan (2007-2008- yılları olağan), 08.06.2010 tarihinde yapılan (2009 yılı olağan), 30.06.2011 tarihinde yapılan (2010 yılı olağan) genel kurul toplantı belgeleri arasında muhalefet dilekçesinin bulunmadığına dair açıklamaya da yer verildiği görülmektedir.
Şu halde davacının her üç genel kurulda (19.06.2009 tarihinde yapılan 2007-2008- yılları olağan, 08.06.2010 tarihinde yapılan 2009 yılı olağan, 30.06.2011 tarihinde yapılan 2010 yılı olağan) verdiği ibra yönündeki oylar sebebiyle TTK m.558/2 hükmü uyarınca yönetici ve denetçilerin 2007, 2008, 2009 ve 2010 yılındaki faaliyetlerinden dolayı sorumluluk davası açamaması gerekir.
A.2.) Bununla beraber TTK m.558/2’deki “Şirket genel kurulunun sorumluluktan ibraya ilişkin kararı, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak …. dava hakkını kaldırır.” şeklindeki ifade dikkate alındığında, maddenin lafzı gereği ibranın genel kurulun bilgisine sunulmuş, yönetim kurulu ve denetçi faaliyet raporlarında, finansal belgelerde yer almış, genel kurulda açıklanmış, müzakere edilmiş konular, işlemler için geçerli olduğu, genel kurulun bilgisine sunulmamış, bilme imkanı olmayan işlemlerin ve konuların ibra dışı kaldığı ve sorumluluk davası açılabileceği sonucuna varılabilir.
Doktrinde ibranın sadece genel kurulun bilgisine ulaşan işlem ve konuları kapsadığı; genel kurula sunulan belge ve hesaplardan, yapılan açıklamalardan genel kurulda anlaşılan, genel kurul tarafından bilinebilecek, tespit edilebilecek konu ve işlemlerin ibra kapsamında olacağı, genel kurulun öğrenme imkanı bulunmayan konu ve işlemlerin ibra dışı kaldığı, görüşülmeyen, bilinmeyen bir işlem veya konu hakkında genel kurulun ibra kararı verdiğinin düşünülemeyeceği ifade edilmektedir.
A.3.) Yargıtay’ın, ibranın sorumluluk davasını kaldırıcı etki gösterebilmesi için, sorumluluk sebebi olabilecek işlemin genel kurulun bilgisine sunularak, açıkça görüşülüp öyle ibra kararının verilmesi gerektiği yönünde içtihatları bulunmaktadır:
Yargıtay …HD’nin 13 Mayıs 2013 tarihli, E…., K….sayılı kararında aynı görüşü benimsemiştir: “Dava, Anonim Şirket Genel Müdürü aleyhine açılmış sorumluluk davasıdır. Mahkemece, sorumluluğa yol açan maaş ödemeleri ve şirket adına alınan kayıtlara girmeyen malların alınış tarihi itibari ile bu tarihlerden sonra yapılan iki genel kurulda davalının ibra edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dosyada mevcut genel kurul tutanakları ve diğer deliller ile aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan davalının iddia edilen sorumluluk sebepleri ile genel kurul gündemine getirtilmek sureti ile tartışılıp ibra edildiğine dair bir değerlendirme yapılmamıştır. Genel kurul tarafından verilen ibra kararlarının hukuki sonuç doğurabilmesi için ibranın açık ibra, yani somut olayların tartışılıp değerlendirilmek sureti ile ilgililerin ibrasına karar verilmesi gerekmektedir. Bu durumda, mahkeme gerekçesinde belirtilen ibra kararının açıklanan anlamda ibra kararı olup olmadığının değerlendirilmek sureti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay ….HD. E. … K. … T. 3.3.2016 sayılı kararında da, Dava, muvazaa nedeniyle tapu iptali tescil, olmadığı takdirde taşınmazın bedelinin tahsili istemine ilişkin olup terditli olarak talepte bulunulmuştur. Mahkemece öncelikle davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığından bahisle dava reddedilmiş ise de, davacıların 06.09.2011 ve 07.09.2011 tarihli dilekçeler ekinde sundukları hamiline yazılı hisse senetleri ve dosyada mevcut 30.09.2011 tarihli hazirun cetvelinde davacıların şirket ortağı olarak yer aldığı hususları değerlendirilmeden karar verilmiştir. Ayrıca, mahkemece muvazaa iddiası konusunda davacıların delilleri toplanarak muvazaa koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda hiçbir değerlendirme yapılmaksızın yönetim kurulunun ibra edildiği ve TTK’nın 309. maddesinde düzenlenen zamanaşımının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, dava dilekçesindeki talep yukarıda açıklandığı gibi terditli olup, ilk talep muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğuna göre öncelikle bu talebin incelenmesi gerekir. Bu kapsamda mahkemece öncelikle davacının muvazaanın varlığı konusundaki iddiası dikkate alınarak delillerinin değerlendirilmesi, davaya konu satış işleminden dolayı ibra edilme hususunda ise, Dairemiz uygulaması doğrultusunda kural olarak, mücerret ibra edilmenin sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı, sorumluluğun kalkabilmesi için, ibra edilen hususların genel kurulda açık ve ayrıntılı bir şekilde görüşülmesi, değerlendirilmesi ve bilançoda da gösterilmesi gerektiği dikkate alınarak şirketin 24.04.2003 tarihli genel kurul tutanağı incelenerek, yapılan ibra sırasında satış işleminin ve bilançonun açık şekilde tartışılıp tartışılmadığının tespiti ile bundan sonra özellikle davalılar arasındaki ilişki, satış değeri ile taşınmazın gerçek değeri arasında açık fark bulunup bulunmadığı, şirkete ait başka taşınmaz bulunup bulunmadığının araştırılması suretiyle hasıl olacak sonuca göre muvazaa iddiası konusunda bir karar verilmesi ve muvazaa iddiasının zamanaşımına uğramayacağının da gözetilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden davacılar … ve … vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 04.11.2014 gün ve … karar sayılı onama ilamının kaldırılarak kararın davacılar … ve … yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay …HD. E. … K. … T. 8.12.2014 kararında, Öte yandan, ibranın borçtan kurtarıcı sonucu doğurabilmesi ibraya konu işlemlerin açıkça ortaya konulması, bilinmesi ve tartışılmasına bağlıdır. Somut olaya gelindiğinde mahkemece hükme dayanak yapılan genel kurullarda alınan ibra kararları davaya konu işlem açıkça görüşülerek, tartışılarak, davacının bu nedenle uğradığı veya uğrayabileceği zarar ortaya konulup, genel kurul bu konuda bilgilendirilerek alınmış bir ibra kararı olmayıp, yeterince tartışılmadan alınmış soyut nitelikteki ibra kararları olduğundan bu şekildeki bir ibranın sorumluları borçtan kurtarması da mümkün değildir. Bu nedenle, genel kurulda alınmış soyut ibra kararına dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi de doğru olmamıştır.
A.4.) Dava konusu olayda ise,… yöneticilerinin ve denetçilerinin 2007, 2008, 2009, 2010 tarihli dönemdeki sorumlulukları için 2009, 2010, 2011 tarihli olağan genel kurullarına ilişkin dosyadaki bilgi ve belgeler incelendiğinde, TTK m.370 uyarınca ilansız toplantı yapıldığı, ibraya ilişkin ayrı gündem maddesi bulunduğu ve ayrıca oylandığı, genel kurul tutanaklarında genel bir ifadeyle ibra kararına yer verildiği görülmektedir. Genel kurul toplantı tutanaklarında ve yönetici faaliyet raporları ile denetçi raporlarında o döneme ilişkin faaliyetlere, bu arada şirketi zarara uğrattığı iddia edilen…’yı …’a borçlandıran sözleşmelere ve bunlara dayanarak ödenmiş faturalara ilişkin bir açıklama yer almadığı, bu konuların görüşülüp, müzakere edildiğine dair bir açıklama bulunmadığı görülmektedir.
Bu takdirde ibranın bu işlem ve konuları kapsadığına ilişkin bir açıklama olmayışından, TTK m.558/2’deki “Şirket genel kurulunun sorumluluktan ibraya ilişkin kararı, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak …. dava hakkını kaldırır.” hükmü ile doktrindeki görüşler ve Yargıtay içtihatları dikkate alındığında davacının 2009, 2010 ve 2011 tarihli genel kurullarında alınmış ibra kararlarının…’yı, …’a borçlandıran sözleşmeler ve buna dayanarak ödenmiş faturalar sebebiyle doğan sorumluluklarını kaldırmadığı sonucuna varılabilir. Bu konuda nihai takdir Sayın Mahkemenize aittir.
A.5.) Somut olayda, davacının şirketin %40’dan fazla hissesine sahip ortak olarak 2011 yılında çektiği ihtarnameler dışında, şirketin faaliyetleri ve söz konusu işlemler için Ticaret Kanunu’nun kendisine bahşettiği inceleme, bilgi alma, olağanüstü genel kurula çağrı, gündeme madde ekletme, ibraya engel olma, özel denetçi isteme gibi haklarını kullanmayıp, şirketin gidişatı ve faaliyetleri hakkında hiçbir bilgi, açıklama talep etmeden her genel kurulda vekaleten temsil edilerek hiçbir çekince olmaksızın ibra yönünde oy kullanması, zarara uğrattığını iddia ettiği sözleşmelerden ancak 2011 yılında haberinin olduğunu belirterek sorumluluk davası açması da gerek olağan gerek ticari hayatın akışına uygun düşmemektedir.
Diğer taraftan yöneticilerin şirket cirosuna ve giderlerine göre yüksek telakki edilebilecek miktardaki iş ve işlemleri genel kurulun bilgisine sunması da yöneticilerden beklenecek sadakatli ve özenli yönetimin bir gereğidir.
Heyetimizce gerçek iş ve işlemleri yansıtmayan finansal tabloların neticesinde ibra kararı verilmesinin sorumluluk davasını açmaya engel olmadığı, Türk Ticaret Kanunu’nun paydaşlara tanıdığı bağımsız denetim isteme, bilgi alma gibi hakların kullanılmamış olmasının da sorumluluk davasını açmaya kanunen bir engel teşkil etmediği sonucuna varılmaktadır. Nihai takdir Sayın Mahkemeye aittir.
B.) Şayet Sayın Mahkemece ibranın dava konusu…’yı … şirketine borçlandıran sözleşmeler ve buna dayalı fatura ödemelerine ilişkin bilgilerin genel kurulun bilgisine sunulmaması sebebiyle ibranın sorumluluğu kaldırmadığına kanaat getirildiği ihtimalde ise, davacının sorumluluk davasını süresinde açıp açmadığının tespiti gerekecektir:
B.1.) 6762 Sayılı Kanunu’nun 309’uncu maddesi ve 6102 Sayılı TTK m.560 hükmüne göre, sorumluluk davası davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Eğer fiil, cezayı gerektiren bir fiilse, TCK’na göre daha uzun dava zamanaşımı söz konusuysa sorumluluk davasına da bu zamanaşımı uygulanacağı belirtilmektedir.
Davacı Vekili, dava dilekçesinde müvekilli …’ın Yeniden Yapılandırma Ve Hizmet Sözleşmesi’nden bilgisi olmadığını çok sonra haberinin olduğunu iddia ederek, öğrenmesini müteakiben … Noterliği’nden 23 Aralık 2011 tarih ve … yevmiye numaralı ve … Noterliği 1 Şubat 2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameleri çektiğini beyan etmektedir; davalı ise davacı …’ın bilgisi ve onayı dahilinde bu sözleşmenin imzalandığını iddia etmektedir.
Dava dilekçesinden …’ın, 25.07.2007 tarihinde hisse devri sözleşmesini imzaladıktan sonra 05.02.2008 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiği, istifanın 19.02.2008 tarihinde TSG’de ilan edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacı, 09.08.2007 tarihli Yeniden Yapılanma ve Sistem Analizi Sözleşmesi imzalandığı tarihte hala yönetim kurulu üyesi olarak gözükmektedir.
B.2.) Dosyada tereddütsüz şekilde Davacının zararı ve faili öğrendiği anı gösteren bir bilgi ve belge bulunmadığından, davacının öğrenme anının net ve kesin tespiti mümkün olamamıştır. Bununla birlikte dava dilekçesinde, davacı yönetim kurulu vasıtasıyla …’nın kazancının aktarıldığı ve murakıpların buna gözyumduğunu öğrendiğini ve buna ilişkin olarak … Noterliği’nden 23 Aralık 2011 tarih ve … yevmiye numarası, … Noterliği 1 Şubat 2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameleri gönderdiğini beyan etmiştir. 23 Aralık 2011 tarihli ilk İhtarname tarihinden önce öğrenmenin gerçekleştiğini kabul edip etmemek, dolayısıyla 2 yıllık zamanaşımı süresini buradan başlatıp başlatmamak Sayın Mahkemenizin takdirindedir.
Zararı doğuran fiilin meydana geldiği andan başlayan 5 yıllık zamanaşımı süresi bakımından ise, dava konusu olayda zararı doğurucu işlem olarak 2007 yılındaki “Yeniden Yapılandırma ve Hizmet Sözleşmesi”, 2008 yılındaki “Sözleşme” başlıklı sözleşme, 2009, 2010 ve 2011 yıllarındaki “Hizmet ve Ofis İmkanları Kullanımı” sözleşmeleri esas alındığında, bu sözleşmelerin imzalandığı tarihlerden itibaren veya bu sözleşmelere istinaden tanzim edilmiş faturaların ödendiği tarihlerden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi işletilebilir. Takdir Sayın Mahkemenindir.
B.3.) Huzurdaki dava, …Asliye Ticaret Mahkemesinin … dosyasından gelmiştir. Dolayısıyla huzurdaki davanın açılma tarihi, 28.11.2012’ dir. Huzurdaki davanın 2 yıllık ve 5 yıllık zamanaşımı süreleri bakımından durumunun tespitinde, Sayın Mahkemece 23 Aralık 2011 tarihli ihtarname öğrenme anına esas kabul edildiği ihtimalde, 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı sonucuna varılır; Sayın Mahkemece zarar doğurucu işlem olarak sözleşmeler esas kabul edildiği ihtimalde, 09.08.2007 tarihli Yeniden Yapılanma ve Sistem Analiz Sözleşmesi bakımından 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş olacaktır. Buna karşılık 10.01.2008 tarihli Sözleşme başlıklı anlaşma ve 10.01.2009 tarihli, 29.03.2010 tarihli, 29.03.2011 tarihli Hizmet Ve Ofis İmkanlarının Kullanımı Sözleşmesi için 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmamış olacaktır.
B.4.) Diğer taraftan 6762 Sayılı Kanunu’nun 309.maddesi ve 6102 Sayılı TTK m.560 hükmüne göre, fiil, cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanunu’na göre daha uzun dava zamanaşımına tabi ise tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır. Dolayısıyla davalılar tarafından işlendiği iddia edilen fiilin TCK’ya göre ceza gerektirip gerektirmediğinin tespiti gerekmektedir.
TCK’nın “Güveni kötüye kullanma” kenarbaşlıklı 155’inci maddesine göre;
Güveni kötüye kullanma
Madde 155- (1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Görüldüğü üzere, güveni kötüye kullanma suçu, basit ve nitelikli hal olmak üzere iki şekilde işlenebilir. Suçun maddenin ilk fıkrasında düzenlenen basit hali şikayete tabi iken, suçun nitelikli halinin şikayete tabi olmadığı yönünde yargı kararlarında ve doktrinde genel kabul bulunmaktadır.
Davacı tarafından iddia edilen; yönetim kurulu üyeleri tarafından … A.Ş hizmet vermiş gibi fatura kesilerek,… A.Ş.’yi zarara uğrattıkları, denetçilerin de bu durum karşısında yükümlülüklerini yerine getirmediği yönündeki fiil; güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halini oluşturmaktadır.
Yargıtay kararlarında “hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma” olarak da adlandırılan bu fiil, güveni kötüye kullanma suçunun, taraflar arasında süreklilik arz eden bir hizmet sözleşmesi çerçevesinde işlenmesi suretiyle oluşmaktadır. Örneğin, bir anonim şirketin ıskat edilmiş hisselerinin şirket yönetim kurulu tarafından gerçek değerinin altında bir meblağ karşılığı üçüncü kişilere satılması durumunda bu suç oluşacaktır.
Dolayısıyla, güveni kötüye kullanma suçunun TCK’nın 155’inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen nitelikli hali açısından dava zamanaşımı süresinin ne olduğunun belirlenmesi gerekir.
Bu fiilin cezası, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası olarak düzenlenmiştir. Cezanın üst sınırı 7 yıl olduğundan, TCK’nın 66’ıncı maddesinin 4.fıkrası ve 1.fıkrasının d bendi uyarınca dava zamanaşımı 15 yıldır.
Bu itibarla, davacının sorumluluk davasını, fiilin meydana geldiği günden itibaren 15 yıl içinde açmış olması gerekmektedir.
Yargıtay tarafından, bu zamanışımının uygulanabilmesi için, eylemi işleyen hakkında ceza davası açılması şart olmayıp, sadece haksız eylemin ceza hukuku bakımından suç olması yeterli görülmektedir.(Yargıtay HGK. E.2008/4-326, K.2008/325, 16.04.2008; HGK E.2009/3-10, K.2009/178, 06.05.2009 vb.)
Huzurdaki dava, ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … dosyasından gelmiştir. Dolayısıyla davanın açılma tarihi, 28.11.2012 olduğundan, davanın yukarıdaki gerekçelerle zamanaşımı süresinde açıldığı kanaatine ulaşılmıştır. .
IV – SONUÇ :
Bilirkişi görev tanımı doğrultusunda ve uzmanlık alanlarımız çerçevesinde, dava dosyası ile dava dışı… A.Ş. ait ticari defter kayıtları ve dosya kapsamında yer alan diğer belge ve bilgiler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda;
1- … A.Ş. ile… A.Ş. arasında 03/2008-2011 arasında sonuç doğuran Sözleşmelere konu hizmetlerin gerçekte verilmediği/alınmadığı, dolayısıyla bu Sözleşmeler gereğince düzenlenen faturaların gerçeği yansıtmadığı vergi idaresinin tespitlerinin yerinde olduğu; bu itibarla… A.Ş. nin zarara uğratılmış bulunduğu,
2- Sayın Mahkemece Şirketin zarara uğratıldığına kanaat getirildiği ihtimalde ise, kural olarak davacının dava konusu olağan genel kurullarda yöneticilerin ve denetçilerin ibrası yönünde oy kullanmış olması sebebiyle yönetici ve denetçilerin 2007, 2008, 2009 ve 2010 yılındaki faaliyetlerinden dolayı sorumluluk davası açamayacağı;
Buna karşılık doktrinde ibranın genel kurulun bilgisine ulaşan işlem ve konuları kapsadığı, genel kurulun öğrenme imkanı bulunmayan konu ve işlemlerin ibra dışı kaldığı görüşünün bulunduğu; Yargıtay’ın da ibranın sorumluluk davasını kaldırıcı etki gösterebilmesi için, sorumluluk sebebi olabilecek işlemin genel kurulun bilgisine sunularak, açıkça görüşülüp öyle ibra kararının verilmesi gerektiği yönünde içtihatları olduğu; bu doktrin, Yargıtay içtihatları ve ibra kararının “ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak” dava hakkını kaldıracağına ilişkin ifadesinden hareket edildiğinde, genel kurulun bilgisine sunulmamış ve öğrenme imkanı bulunmayan işlem ve konular hakkında ibranın dava hakkını kaldırmayacağı sonucuna varılabileceği; bu takdirde dava konusu olayda yönetim kurulu ve denetim kurulu faaliyet raporlarında ve genel kurul tutanaklarında şirketi zarara uğrattığı iddia edilen…’yı …’a borçlandıran sözleşmelere ve bunlara dayanarak ödenmiş faturalara ilişkin bir açıklama ve müzakereye rastlanmadığından, bu işlemler bakımından ibranın sorumluluk davası açılmasına engel olmayacağı sonucuna varılabileceği,
Gerçek iş ve işlemleri yansıtmayan finansal tabloların neticesinde ibra kararı verilmesinin sorumluluk davasını açmaya engel olmayacağı, bu noktada Türk Ticaret Kanunu’nun paydaşlara tanıdığı bağımsız denetim isteme, bilgi alma gibi hakların kullanılmamış olmasının da varılan bu sonuçları değiştirmeyeceği sonucuna varıldığı, ancak nihai takdirin Sayın Mahkemeye ait olduğu;
3- Bu ihtimalde sorumluluk davasına ilişkin zamanaşımı süresini düzenleyen TTK m.560 hükmünde (6762 Sayılı Kanunu’nun 309. maddesi hükmünde) yer alan zararı ve sorumluyu öğrenme anından itibaren başlayan 2 yıllık ve herhalde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren başlayan 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçip geçmediğinin tespiti gerekeceği, bu kapsamda dosyadaki bilgi ve belgeler çerçevesinde 2 yıllık sürenin başlangıç anın kesin ve net tespitinin mümkün olmadığı;
İki yıllık süreyi davacının 2011 yılında çektiği ihtarnameden önce başlatıp başlatmamanın Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, Sayın Mahkemece 23 Aralık 2011 tarihli ihtarname öğrenme anına esas kabul edildiği ihtimalde, Huzurdaki dava, …Asliye Ticaret Mahkemesinin … dosyasından geldiğinden davanın açılma tarihi, 28.11.2012 tarihi itibariyle, 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı sonucuna varılabileceği;
Beş yıllık süre için Sayın Mahkemece zarar doğurucu işlem olarak sözleşmeler esas kabul edildiği ihtimalde, 09.08.2007 tarihli Yeniden Yapılanma ve Sistem Analiz Sözleşmesi için 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş olacağı, buna karşılık 10.01.2008 tarihli Sözleşme başlıklı anlaşma ve 10.01.2009 tarihli,29.03.2010 tarihli, 29.03.2011 tarihli Hizmet Ve Ofis İmkanlarının Kullanımı Sözleşmesi için 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmamış olacağı,
6762 Sayılı Kanunu’nun 309.maddesinin son fıkrası ve 6102 Sayılı TTK m.560 hükmüne göre, eğer fiil, cezayı gerektiren bir fiilse, TCK’na göre daha uzun dava zamanaşımı söz konusuysa sorumluluk davasına da bu zamanaşımı uygulanacağı, somut olayda fiilin TCK’nın 155’inci maddesinin 2.fıkrasında düzenlenen “güveni kötüye kullanma” suçunun nitelikli halini oluşturduğu, dolayısıyla zamanaşımının bu suça ilişkin dava zamanaşımı olan 15 yıl olarak kabul edileceği ve bu itibarla davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı,
4. Davacının, 20.272.935,33 TL zarara uğradığı ve dönem sonları itibariyle uğradığı zarar tutarı üzerinden 28.11.2012 dava tarihine kadar T.C.Merkez Bankasınca kısa vadeli avans işlemlerine uygulanan avans faizinden faiz talep edebileceği; Davacının, dava tarihi itibariyle talep edebileceği faiz miktarının 7.065.033,92 TL olarak hesaplandığı, ” şeklinde bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu anlaşılmış olup,
Dosya kapsamı ve yapılan inceleme sonucunda … AŞ ile… AŞ arasında 03/2008-2011 arasında sonuç doğuran sözleşmelere konu hizmetlerin gerçekte verilmediği/alınmadığı, dolayısıyla bu sözleşmeler gereğince düzenlenen faturaların gerçeği yansıtmadığı Vergi Dairesinin tespitlerinin yerinde olduğu, bu itibarla… AŞ nin zarara uğratılmış bulunduğu ancak davacının dava konusu olağan genel kurullarda yöneticilerin ve denetçilerin ibrası yönünde oy kullanmış olması sebebiyle yönetici ve denetçilerin 2007-208-2009-2010 yıllarındaki faaliyetlerinden dolayı sorumluluk davası açamayacağı, zira davacının davalı şirketi 2002 yılında kurduğu ve yönettiği ve %49 hissedarı olduğu, bu nedenle davalı şirketle … AŞ arasındaki ticari ilişkileri bilebilecek durumda olduğu, bu nedenle genel kurullarda davalı şirketin yöneticilerin ve denetçilerin ibrası yönünde bilinçli oy olduğu, 25/07/2007 tarihli hisse devir sözleşmesinde davacının tek hissedarı olduğu… AŞ deki hisselerinin tamamının dava dışı … a satışının konu edildiği ve ödemelerin hisse miktarlarına göre vadelendirildiği, davacının… AŞ deki %51 hissesinin 2.500.000 Euro karşılığında dava dışı … a devredildiği, ödeme planındaki diğer ödemeler gerçekleşmediğinden… AŞ nin %49 oranındaki hissesinin davacı üzerinde kaldığı, bu şekilde davacının davalı şirkette hissedar olduğu, hisse devir sözleşmesinde davacıya yüklenen yükümlülüklerinde olduğu, davacının hisse devir sözleşmesinin altında imzasının bulunduğu, davalı şirket temsilcisi olarak imzaladığı, bu nedenle davacının yaptığı ibrayı bilinçli olarak yaptığı, ibra ettiği yönetim kurulu ve denetçiler aleyhine sorumluluk davası açamayacağı, TTK nun 424. Maddesi bilançonun onaylanmasına ilişkin kararın yönetim kurulu üyelerinin yöneticilerin ve denetçilerin ibrası sonucunu doğuracağını belirtmiş olup, TTK nun 558 maddesinde ibranın etkisi belirtilmiş ibraya olumlu oy veren ibra kararını bilerek payı iktisap etmiş pay sahiplerinin dava hakkını kaldıracağının düzenlendiği, bu nedenlerle davacının davalı şirketin kurucusu olduğu, şirket yönetiminde söz sahibi olduğu şirketteki hissesinin tamamını dava dışı … a devrettiği, ancak ödememe nedeniyle %51 hissesinin devrediği, … AŞ ile yapılan sözleşmede davacının imzasının bulunduğu, davacının sözleşmede… AŞ nin belli süreyle net gelirin belli miktarda olacağını taahhüt ve garanti ettiğini, buna benzer sorumlulukların davacıya yüklendiği bu nedenlerle davacının dava dışı… AŞ nin yönetimsiz kaldığı genel kurul yapılamadığı şirketin yasaya uygun yönetim kuruluna sahip olmadığı ve şirket batırıldığından şirkete kayyım tayini ile talebi konusunda da dava dışı… A.Ş. nin 19/06/2009 tarihinde ve 08/06/2010 30/06/2011 tarihlerinde olağan genel kurullarında yapıldığı, 05/10/2012 tarihli kararı ile 16/11/2012 tarihinde olağan genel kurul yapılmasına karar verildiği, 16/11/2012 tarihli genel kurul toplantısı erteleme tutanağında yönetim kurulu üyelerinin hiçbirinin toplantıya katılmaması sebebiyle toplantının ertelendiği, bu tutanakta davacı … ın vekili olarak Av. … in imzasının bulunduğu anlaşılmakla dava dışı… AŞ nin genel kurullarını yaptığı ve yönetimsiz olmadığı kayyım tayinin gerekmediği, davacının zarar talebine ilişkin olarak da her ne kadar dava dışı… AŞ nin zarara uğratılmış bulunduğu dosyada tespit edilmiş ise de davacının olağan genel kurullarda yöneticilerin ve denetçilerin ibrası yönünde oy kullanmış olması sebebiyle yönetici ve denetçilerin 2007-2008-2009-2010 yıllarındaki faaliyetlerinden dolayı davacının sorumluluk davası açamayacağı bu nedenlerle davacının açmış olduğu davanın reddine karar vermek gerektiği,
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, gerekçeli ve hüküm kurmaya yeterli bilirkişi raporu, dosyadaki belgeler ve tüm dosya kapsamı itibariyle anlaşılmış olmakla;
Belirtilen nedenlerle:
HÜKÜM /
1-Davanın reddine,
2-Peşin alınan harçtan alınması gereken 35,90 TL karar ilam harcının mahsubu ile artan 1.449,10.-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalılar kendilerine vekil ile temsil ettiğinden A.A.Ü.T.ne göre hesaplanan 10.750,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesine ( istinaf ) başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …