Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/924 E. 2018/331 K. 09.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/924 Esas
KARAR NO : 2018/331

DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/11/2012
KARAR TARİHİ : 09/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Maddi ve Manevi Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; müvekkili şirketin … Ltd. şirketinin çalışma prensipleri ile Türkiye’nin en önemli ve şirketleri ve bankalarının Sermaye Piyasası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme mevzuatı çerçevesinde ama kendisine özgü yaklaşımı, bilgi birikimi, deneyimi ve prosedürleri ile denetleyen bir firma olduğunu, 170 ülkede yaklaşık 180.000 çalışanı ile …, dünyanın en büyük profesyonel denetim ve danışmanlık hizmeti veren kuruluşlarından biri olduğunu, müvekkili şirketin, Sermaye Piyasası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme mevzuatı gereği denetim yapmakta, aynı zamanda, çeşitli yabancı ülkelerin ve Türkiye’nin en büyük şirketlerine de danışmanlık hizmeti verdiğini, müvekkili şirkette çalışmakta olan …’un 25/09/2000 başlangıç tarihli iş sözleşmesi (“İş Sözleşmesi’’) ile müvekkili şirkette işe başladığını, bir süre de … Danışmanlık Anonim Şirketimde Yönetim Kurulu üyeliği yaptığını, …’un, yaklaşık 12 yıldan beri müvekkili şirkette ERS (Kurumsal Risk Hizmetleri) Bölüm Başkanı olarak çalışmakta iken 31 Mayıs 2012 tarihi ile istifa ettiğini, davalı …’un müvekkili şirkette ERS (Kurumsal Rişk Hizmetleri) Bölümünün başkanı iken 31/05/2012 tarihinde istifa ettikten çok kısa bir süre sonra müvekkili şirket ile aynı faaliyet konularında hizmet veren diğer davalı şirketlerden … Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şirkcti’nde çalışmaya başladığını, Davalı …’un 01/07/2012 tarihinde müvekkili şirket ile aynı konularda faaliyet gösteren rakip davalı şirkette aynı hizmetleri veren RAS (Risk Danışmanlık Hizmetleri) bölümünün başına geçtiğini, davalı …’un 30/09/2012 tarihinde davalılardan … Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şirketi’nin bordrosundan çıktığını, 28.10.2012 tarihli Para Dergisi’ndeki fotoğraf ve açıklamalardan, davalı …’un, davalı şirketlerin müvekkili şirket İle aynı faaliyet konularında hizmet vermekte olduğu ve müvekkil şirketin rakibi olan davalı şirketlerde 01/07/2012 tarihinde çalışmaya başladığını, bu nedenle davalıların müvekkiline karşı başlatıp halen icrasına devam ettiği haksız rekabetin tespitine, haksız rekabet durumunun men’ine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik davalılardan haksız rekabet nedeni ile elde ettiği bedelden 200.000 TL. Maddi tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile tahsiline, Manevi tazminat olarak 50,000 TL’nın yasal faizi ile tahsiline, haksız rekabete karar verildiğinde, ayrıca bu durumun tüm Türkiye’de basım ve dağılımı yapılan bir gazete ile ilanına, Masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalar da özetle; baskı sonucu zorla istifa ettirilen davalı müvekkilinin haksız rekabet oluşturacak herhangi bir fiili söz konusu olmadığını, herhangi bir sır ifşa etmediğini, herhangi bir müşteriyide ayartmadığını, davalı psikolojik şiddet sonucunda zorla istifa ettirildiğini, müvekkilinin uğradığı psikolojik baskı ve şiddet sonucunda 14/12/2011 tarihinde istifa dilekçesi verdiğini, ancak yine davacının talebi ile sektörde mali yıl sonu olarak kabul edilen 31/05/2012 tarihine kadar işe devam ettiğini, davalının diğer davalı şirketlerde istihdamının anayasal bir hak olduğunu, davalının niteliklerine sahip kişilerin çalışabileceği sınırlı sayıda firma bulunduğunu, bunlar davacı ve diğer davalıların da yer alığı sektörde dört büyükler olarak adlandırılan firmalar olduğunu, davalı kendsine sunulan ekstra menfaatler için değil, mecbur kaldığı için davalılarda çalışmaya başladığını, davalının rakip firmada çalışmasını engelleyen geçerli bir rekabet etmeme hükmü ya da sözleşmesi bulunmadığını, rakip firmada çalışmasının tek başına haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceğini, davalının yıllar içinde kendi çabasıyla oluşturduğu bilgi ve birikimin, gizli bilgi veya ticari sır olarak değerlendirilemeyeceğini, davacının zaman içerisinde davalıya karşı çok ağır uygulamalarda bulunduğunu, şahsi bir takım duygularla 12 senelik iş hayatının sona ermesine sebebiyet verdiğini, yüksek meblağlara ulaşan alacaklarını ödememediğini, davalının istifasının keyfi bir istifa olmadığını, çok sevdiği ve bağlılıkla çalıştığı 12 senelik işinden gördüğü baskı sonucunda ayrılmak zorunda kaldığını, bu nedenle davacı tarafından açılan kötü niyetli, haksız ve mesnetsiz olan davanın reddini, davacının haksız çıkması halinde de hükmün gideri karşı taraftan alınmak üzere Türkiye genelinde yayınlanan bir gazetede ilanına, her türlü yargılama masrafı ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirketler vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalar da özetle; müvekkili şirketlerin sektöründe Türkiye’de faaliyete geçen ilk uluslararası organizasyon olup, dünyanın en seçkin ve saygın organizasyonlarnıdan biri olduğunu, davalının müekkili şirkette çalışmak maksadıyla davacı şirketten ayrıldığı ve üst düzey yönetici olması sebebi ile sahip olduğu ticari sırları müvekkili şirketlerle paylaşarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde haksız rekabet eylemini gerçekleştirdiği iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, müvekkili şirketlerin hiçbir şekilde haksız rekabet teşkil eden bir eylemi bulunmadığını, bununla birlikte haksız rekabet sebebiyle açılan maddi tazminat davalarında davalıların kusurlu olmasının şart olduğunu, haksız ve mesnetsiz olan davanın reddini, davacının haksız çıkması halinde de hükmün gideri karşı taraftan alınmak üzere Türkiye genelinde yayınlanan bir gazetede ilanına, her türlü yargılama masrafı ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 17/05/2016 tarihli ara kararı gereğince dosya rapor hazırlanmak üzere Haksız Rekabet konusunda uzman bir Ticaret Hukukçusu bilirkişi ve iki bağımsız denetçi mali müşavir bilirkişilerden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 11/10/2017 teslim tarihli raporda özetle;1. Tarafların yaptığı sözleşmede davalı … için öngörülen sır saklama yükümlülüğüne ilişkin hükmün teorik olarak geçerli olduğu, buna karşın davalı …’un bu yükümlülüğü ihlal ettiğinin ispatlanamadığı, 2. Tarafların yaptığı sözleşmede davalı …’un sözleşmenin sona ermesini takiben yasal süre boyunca rekabet etmeme yükümlülüğünün bulunduğu belirtilmişse de yasada böyle kesin bir sürenin bulunmadığı dolayısıyla sözleşmede yer alan işbu sürenin belirli olmadığı, 3. Davalıların haksız rekabet yaratacak davranışlarda bulunduğunun ispatlanamadığı yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir..
Bilirkişi raporu taraf vekillerine HMK 281 ve 186 madde meşruatlı davetiye ile tebliğ edilmiştir.
Mahkememizin 19/01/2018 tarihli duruşmasının ara kararı gereğince;Dosyanın ve eklerinin ve mahkeme kasasındaki belgelerin bilirkişilere tevdi edildiği, ve bilirkişi heyeti tarafından dosya kapsamına ve mahkeme kasasındaki belgelere göre, değerlendirme yapılıp rapor düzenlendiği, davacı vekilinin itirazlarının hukuki mahiyette olup mahkemece değerlendirileceğinden davacı vekilinin yeni heyetten yeni rapor alınması talebinin reddine karar verilmiştir.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN: Dava haksız rekabetten kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Yargılama sırasında bilirkişi heyetinden alınan rapor, yargılama aşamasında dinlenen tanık ifadeleri ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporu mahkememizce yeterli görülüp itibar edilmiştir.
Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, bağımsız denetim şirketlerinin verdikleri hizmetler birbirine yakın olan yaklaşımlar çerçevesinde yapılmaktadır. Gerek bağımsız denetim gerek bağımsız denetim şirketlerinin vermekte olduğu iç denetim ve bilgi sistemleri denetimi vb. hizmetlerin sunulmasında, temel prensipler ile uluslararası meslek birlikleri ve otoritelerinin belirlediği kurallara uyulması esastır. Yabancı denetim şirketleri ile bu şirketlerin üyesi konumunda olan Türkiye’deki bağımsız denetim şirketleri, merkezi yurt dışında bulunan şirketlerin uyguladıkları prosedürlere ve metodolojilere uymak zorundadırlar. Yabancı denetim şirketlerine üye olan Türkiye’deki denetim şirketleri tarafından verilen hizmetlerin hem ilgili grup tarafından geliştirilen hem de dünya genelinde uygulanan sistem ve metodolojilere uygun olup olmadığı, yurt dışından gelen ekipler vasıtasıyla denetlenmekte ve bu esasların uygulanması için hazırlanan yönlendirici kitap ve eğitimler ile belirlenen esaslara uyulması sağlanmaktadır. Yapılan tüm denetimlerde, iç kontrol sistemlerin oluşturulması, şirket değerleme v.b. belirlenen doğrultuda yapılmak zorundadır. Yabancı denetim şirketi unvanı kullanan Türkiye’deki bağımsız denetim şirketleri, uygulamalarını belirtilen kıstaslar çerçevesinde yönlendirmek zorundadırlar; yurt içindeki veya yurt dışındaki başka bir denetim şirketinin çalışma usul ve esaslarını kullanamazlar.
Somut olayda, davacı … şirketinden ayrılıp, bir ay sonra rakip denetim şirketi olan … de işe başlayan …’un ayrıldığı şirketin 2011 yılında yüklendiği bir iç kontrol işinin yeni girdiği … şirketi tarafından alınmasına bağlı olarak ileri sürülen haksız rekabete dayalı tazminat talebinin irdelenmesinde, 2011 yılında bu işi yüklenen … şirketinin, 2012 yılında ve sonrasında işi tekrar alacağına ilişkin kesin bir olgunun söz konusu olmadığı, … adlı işveren şirketin yaptığı değerlendirme sonucunda …’un rakip … şirketinde işe başlamadan önce 2012 yılının Haziran ayında … şirketinin daha uygun teklif vermesi nedeniyle bu hizmeti … şirketinden almaya karar verdiği yönündeki beyanı dikkate alınmalıdır.
Bağımsız denetim veya iç denetim hizmet işlerinin, her yıl aynı şirkete verilmesi yönünde oturmuş bir uygulama söz konusu olmayıp, işi verenin değerlendirmesine göre uygulama yapılmaktadır.
Davalı … den 15.12.2011 tarihinde istifa etmesine karşın, iş akdinin 31.05.2012 tarihine kadar devamını talep eden … yetkililerinin talebini kabul eden davalı …, çalıştığı süre zarfında, …’nin 2011 yılında yüklendiği hizmet işlerinden, 10 hizmet işi için 2012 yılında işin tekrar alınması için teklif vermiş olup, bu tekliflerden 9 iş … tarafından kazanılmış ve sadece 1 hizmet işi alınamamıştır. 10 hizmet teklifinden 1’inin alınamamasının olağan bir durum olduğu açıkça görülmektedir. Benzer hizmet işini bir yıl için yüklenen denetim şirketlerinin yüklendikleri işleri ertesi yıl alacakları yönünde herhangi bir garanti söz konusu olmayıp, hizmeti veren şirketlerin işveren tarafından değiştirilmesi yönündeki uygulamanın tecelli ettiği açık olarak görülmektedir. Sonuç olarak, 2012 yılı için verilen 10 hizmet işinden birinin alınamaması, denetim ve iç kontrol hizmeti / danışmanlık açısından normal karşılanması gereken bir durumdur.
İş akdi bağlamında talep edilen tazminat değerlendirilirken, … şirketi ile … arasında 2000 yılında akdedilen bila tarihli hizmet sözleşmesi incelenecektir. Bu sözleşmenin “7-Mesleki Gizlilik (Sır Saklama Yükümlülüğü)” ile “22- Özel Şart” başlıklı maddelerinde, şirketten ayrılan personelin sır saklama yükümlülüğü ile iş akdinin feshi halinde, en az yürürlükteki mevzuat hükümlerine kadar devam edeceği ve sır saklama yükümlülüğüne uyulmaması halinde, işveren ve aynı şartlarda hizmetli tarafından tazminat davası açılabileceği belirtilmektedir.
Dava dosyasında, işten ayrılan …’un aynı işi yapan ve rakip şirket konumundaki … şirketine 01.07.2012 tarihinde işe başlamasına bağlı olarak, işle ilgili bilgilerin haksız olarak aktarıldığı belirtilmiş ancak somut bir olgu ortaya konulmadan iş akdinden dolayı tazminat talebinde bulunulmuştur. Tazminat talebine gerekçe olarak …’nin 2011 yılında yüklendiği … şirketinin iç denetim işinin 2012 yılında … şirketi tarafından alınması gösterilmiştir.
Bahse konu kişinin eğitimi Elektrik ve elektronik mühendisliği üzerine olup, 3568 sayılı kanununa göre serbest muhasebecilik mali müşavir unvanına ve bağımsız denetim yetkisini haiz değildir.
… ile … arasındaki iş akdinde yer alan, somut dava açısından önem arz eden hükümler;
Madde 7 –Mesleki gizlilik ( Sır saklama yükümlülüğü ); “PERSONEL, ŞİRKET ile ilgili ve/veya ŞİRKET müşterileri ile ilgili olarak edindiği bilgi ve belgeleri gizli tutmakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, PERSONEL ŞİRKET’ten ayrılmış olsa dahi en az yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre devam eder.
PERSONEL’in bu gizlilik ve sır saklama yükümlülüğüne uymaması halinde ŞİRKET, yasal başvuru ve fazlaya ilişkin dava açma hakları saklı kalmak kaydıyla, hizmet sözleşmesini bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshedebilir. PERSONEL ek olarak bu halde brüt iki maaş tutarındaki cezai şartı ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Aynı şekilde ŞİRKET, PERSONEL’e ait bilgileri resmi makamlar dışında gizleyecektir. Aksi takdirde aynı cezai şart ŞİRKET için geçerlidir.”
Madde 22- Özel şartlar; “PERSONEL, sözleşme sona ermeden işten ayrılırsa veya haklı sebeple işten çıkarılırsa: bu nedenle ŞİRKET’e verdikleri zararların tazmini dışında dört brüt maaş cezai şart ödemeyi taahhüt eder. PERSONEL sözleşme sona ermeden önce işten ayrılırsa veya sözleşme işverence haklı olarak feshedilirse ŞİRKET Türk Ticaret Kanunu ve diğer ilgili kanunlarda düzenlenen rekabet yasağı ilkeleri doğrultusunda yasal işlemleri yapar. PERSONEL, aynı işi yapan kuruluşlarda yasal süreler içerisinde görev alamaz, ortak veya işveren olamaz. Bu şarta uymayan PERSONEL dört brüt maaş tutarında cezai şartı daha ödemeyi kabul ve taahhüt eder. İşverenin diğer maddi ve manevi zarar talepleri saklıdır. Buna karşılık ŞİRKET sözleşme süresi içinde haksız bir nedenle PERSONEL’i işten çıkartır ya da sözleşmeyi haksız olarak feshederse dört brüt maaş cezai şart ödemeyi kabul eder.”
Davacı …, yukarıda alıntı yapılan bu iki maddeye göre haksız rekabet ile iş akdinden kaynaklanan 250.000,00 TL tutarındaki maddi ve manevi tazminat taleplerini dava konusu yapmıştır.
Davanın konusunu teşkil eden haksız rekabet ve iş akdinden kaynaklanan tazminat talepleri, davalı …’un yasal sürede aynı konu ile iştigal eden şirketlerde çalışması yani rekabet etmeme taahhüdünün ihlali için öngörülen cezai şart bedeline yöneliktir. Türk Borçlar Kanunu’nun “Kesin Hükümsüzlük” kenar başlıklı 27. maddesinin birinci fıkrasına göre “Kanunu’nun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.”. Bu noktada iki aşamalı bir inceleme yapılmalı; birinci aşamada sözleşmenin ilgili hükümlerinin huzurdaki dava açısından uygulanabilir nitelikte olup olmadığı, ikinci aşamada ise uygulanabileceği kabul edilen hükümlerin davalı tarafından ihlal edilip edilmediği değerlendirilmelidir.
TBK m. 396/4 hükmü kapsamında işçinin, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgilerin, hizmet ilişkisinin devamı süresince işçi yararına kullanılmaması veya başkalarına açıklanmaması esas olup, işverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlülüğünün devam edeceği kabul edilmiştir. Sözleşme’nin 7. maddesi işçinin sır saklama yükümlülüğünü ve işbu yükümlülüğün ihlali halinde talep edilebilecek cezai şartı düzenlemekte olup; TBK m. 396/4 hükmü doğrultusunda hizmet ilişkisinin devamı süresince ve işverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde hizmet ilişkisi sona erdikten sonrası için sır saklama yükümlülüğü öngörülebilir. Bu noktada davalı için öngörülen sır saklama yükümlülüğünün somut olay açısından geçerli olduğu görülmüştür.
Huzurdaki davada davacı taraf, davalı …’un sır saklama yükümlülüğünü ihlal ettiği kanaatinde olduğunu ifade etmiş; davalı …’un davacı şirket bünyesinde 12 yıl boyunca Kurumsal Risk Hizmetleri Bölüm Başkanı olarak çalıştığı, davalı … bünyesinde de Risk Danışmanlık Hizmetleri bölümünün başında bulunduğu, …’un …’nin risk, süreç ve teknoloji hizmetleri lideri ve şirket ortağı olarak …’nin yönetim kadrosunda bulunduğunu gösteren ve …’un ayrılmasından önce davacı taraf ile birlikte çalışan şirketin davalı …’un …’de işe başlamasını takiben … ile birlikte çalışmaya başladığını gösterir deliller sunmuştur.
… 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasında ticari sır ya da müşteri sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin açıklanması suçu açısından yapılan yargılama sonucunda, 19.04.2016 tarihinde sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında beraata karar verilirken; sanıklar … ve …’in ticari sır ya da müşteri sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin açıklanması suçunu işlediklerine karar verilmiş olup işbu karar kesinleşmemiştir.
Huzurdaki dosyada yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde, davalı …’un davacı …’den 15.12.2011 tarihinde istifa ettiği ancak yetkililerin talebi üzerine iş akdinin 31.05.2012 tarihine kadar devam ettiği görüldüğünden bu dönemde davalı …’un ayrılmasını takiben yeni bir iş aramak için çalışmasının olağan olduğu, davalı … tarafından yapılan her görüşmenin sır saklama yükümlülüğünün ihlali kapsamında değerlendirilemeyeceği, dava dışı …’nin yetkililerinin beyanları da dikkate alındığında sır saklama yükümlülüğünün ihlal edildiğinin somut delillerle ispat edilmesi gerektiği, ancak davacı tarafın bu hususu ispat edemediği görülmüştür.
Sözleşmenin 22. maddesinde ise iş sözleşmesinin feshi ile rekabet yasağı düzenlenmiş olup, işbu yasak kanundaki sınırlamalara uygun olduğu sürece geçerlidir. Buna göre TBK m. 444 uyarınca rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir. TBK m. 445/1 hükmü kapsamında yapılacak bir rekabet yasağı sözleşmesinin işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürmemeli ve süresi belirli olmalıdır. Bu noktada ayrıca işçinin çalışmadığı dönemlere ilişkin bir bedel ödenmesi de taraflar arasındaki menfaat dengesinin sağlanması açısından önemlidir. İşten ayrılanın çalışmadığı süreler için belirli bir ücretin kendisine ödenmemesi halinde, iş akdinde belirtildiği üzere süresi belirlenmiş durumdaki çalışmama, iş akdinde yer alan çalışmama taahhüdünün yer alması, kişinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürebilecektir.
Sözleşmenin 22. maddesi incelendiğinde; işçinin yasal süreler içerisinde aynı işi yapan kuruluşlarda görev alamayacağı, ortak veya işveren olamayacağının ifade edildiği görülmüştür. Yasada sözleşmenin sona ermesini takiben işçinin rekabet etmemesi için bir süre öngörülmediği, bunun sözleşme ile belirlenebileceği; sonuç olarak hükümde yasal süre ile kastedilen dönemin belirsiz olduğu tespit edilmiştir.
Haksız rekabet hükümlerinin amacı dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Dürüst rekabetten kasıt, rekabet ortamındaki davranışların ahlaklı ve dürüst olması gerektiğidir. Davranış sonuca etki etmese dahi -yani müşterilerin azalması ya da çoğalmasına etki etmese de- eğer dürüstlük kuralları ve ahlaka aykırı ise, haksız rekabet fiilinin gerçekleştiğini söylemek mümkün olacaktır. Haksız rekabet hükümleri ile sadece rakipler değil, tedarikçiler, müşteriler, tüketiciler, alıcılar, kredi alanlar, sözleşmenin tarafı olanlar da korunmaktadır (Haksız rekabet hükümlerinin amaçları ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. N. Füsun NOMER ERTAN (Hüseyin ÜLGEN/Mehmet HELVACI/Abuzer KENDİGELEN/Arslan KAYA), Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 2015 s. 529 vd.).
Haksız rekabete ilişkin düzenlemeler Türk Ticaret Kanunu m. 54 vd. hükümlerinde yer almaktadır. Haksız rekabet teşkil eden haller TTK m. 55 hükmünde örnek mahiyetinde sayılmış olup, bu sayım sınırlı değildir.
Davacı … davalı …’un diğer davalılar tarafından işe alındığı, davalı …’un …’den ayrılmadan önce davalılarla görüştüğünü, bir önceki yıl denetim işini davacı firmaya vermiş olan dava dışı …’ün davalı …’un işten ayrılmasını takiben işini …’un yeni iş yeri olan davalılara verdiğini bu kapsamda haksız rekabetin söz konusu olduğunu ifade etmiştir. Davacı iddiaları farklı düzenlemeler kapsamında tek tek ele alınacaktır.
TTK m. 55/1-(b) kapsamında sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek, özellikle; müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek, (3) işçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek haksız rekabet teşkil eden davranışlardır.
Bunun yanı sıra Türk Ticaret Kanunu’nun 55/1-(d) bendi kapsamında; üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendirmek veya başkalarına bildirmek haksız rekabet teşkil eden davranışlar olarak değerlendirilmektedir.
Öncelikle TTK m. 55/1-(b)-(1)’in söz konusu olup olmadığı incelenecektir. İşbu hüküm uyarınca bir müşteri ile sözleşme yapabilmek için bu müşteriyi daha önce yaptıkları sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltmek haksız rekabet teşkil eder. Dava dışı …’ün yetkilisi (… Holding Yönetim Kurulu Üyesi) …, gerek sunduğu yazılı beyanda gerek de tanık ifadesinde; işin verileceği ekibin yetkinliğinin ve bedelin önceliği temel alındığı bir inceleme sonucunda çalışılacak ekibe karar verildiği, …’den sonra …’den hizmet alındığını, güncel hizmet için teklif alındığı ancak henüz bir tespitte bulunulmadığı, iç denetim yapanlar ile şirket personelinin yakın ilişki kurmasını istemediğini, bu kapsamda iç denetimi şirket bünyesinde kurmadığı ve bu kapsamda farklı iç denetim şirketleri ile çalışmayı tercih ettiği, bunu davacı şirketle anlaşmanın yapıldığı aşamada da konuşulduğu, iç denetim işinin davalıyla verilmesinin diğer davalı … ile ilgisinin bulunmadığını, risk yönetimi …’den alındığı için, iç denetimin… tarafından yapılmasının daha iyi sonuçlar vereceğini düşündüklerini, başka bir şahıs ya da faktör doğrultusunda karar verilmesinin şirket çıkarları ile çelişeceğini, önemli olanın …’ün çıkarları olduğunu, işin davalı şirkete verilmesinin sebebinin bu olduğunu, …’nin … modülünün kurulması için istediği bedelin çok yüksek olduğu, bu kapsamda başka bir yerden de teklif almadıklarını ve bedel dolayısıyla bu modülü kullanmadıklarını, …’un başka bir yerde çalışmasının kendileri için bir önem arz etmediğini, davalı …’un şirketlerinde çalışmadığı, kendisine rapor siparişi vermediği, Yönetim Kurulu Üyeliği de yapmadığı, kendileri ile ticari bir sır ya da bilgi paylaşmadığını, dolayısıyla iddia edildiği gibi bir durumun söz konusu olamayacağını belirtmiştir.
… Holding’de yönetici olan … da tanık ifadesinde; iç denetim hususunda piyasadaki dört büyük şirketin üçünden teklif istediklerini, içerik ve bedel açısından en uygun teklifin … tarafından verildiğini ve bu sebeple … ile çalışmaya başladıklarını, …’un … için çalıştığı dönemde … lehine faaliyette bulunduğuna şahit olmadığını, … modülü için de şirketlerden teklif istediklerini ancak bedeller çok yüksek olduğu için, … modülünü almadıklarını, …’un … A.Ş. için çalışmadığı, … A.Ş.’de YK üyesi olmadığını, aralarında bu yönde bir bilgi alışverişinin gerçekleşmediğini, …’un … A.Ş.’de bağımsız denetçilik işi de almadığını belirtmiştir.
Bunun yanı sıra davalı …’un istifasını takiben çalıştığı süreç boyunca davalı şirket nezdinde yaptığı işlerden müşterilerin memnun olduğunu gösterir tebrik mailleri sunulmuştur. Davacı şirket ile birlikte çalışanların sonraki dönemde tekrar çalışması gibi bir kaide ya da geleneğin bulunmadığı, davacı şirketle birlikte çalışan davalı …’un ilgilendiği müşterilerden yalnızca bir tanesinin davalı …’un ayrılmasını takip eden dönemde davalı …’un çalıştığı şirketle çalışmaya başlamasının destekleyici deliller olmaksızın müşteri yönlendirme olarak değerlendirilemeyeceği, ancak bu iddiayı destekleyici delilin bulunmadığı, diğer şirketlerin davacı taraf ile çalışmaya devam ettikleri göz önüne alındığında işbu hüküm kapsamında haksız rekabetin bulunmadığı görülmüştür.
TTK m. 55/1-(b)-(3) ve m. 55/1-(d) hükümleri yapısal benzerlikleri itibariyle birlikte değerlendirilecektir. İşbu hükümler uyarınca üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek de; işçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek de haksız rekabet teşkil eden davranışlardır. Burada üretim ve iş sırrının hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi ya da ifşa edilmeye yönlendirilmesinden söz edilmektedir.
Davacı taraf … Şirketinin yetkilisi …in gönderdiği 15.05.2012 tarihli mailde …’e teklif verirken davalı …’un orada Yönetim Kurulu’nda olduğunu öğrendiğini ifade eden maili delil olarak sunmuşsa da bu mail içeriğinin doğruluğu belirsiz olup, içeriğin doğru olması halinde dahi davalı …’un bu mailden aylar önce istifa dilekçesini verdiği görülmüştür. Davacı taraf haksız rekabetin varlığına ilişkin olarak, davalı …’un Tümin … ile yaptığı telefon görüşmelerinin sıklığını gösterir arama dökümlerini sunmuş olup; davalılar da davacı şirket bünyesinde başka çalışanların da … ile yaptığı görüşme sıklıklarını gösterir arama dökümlerini sunmuştur. Delillerin incelenmesi sonucunda davacı şirket bünyesindeki farklı çalışanların Tümin Gültekin ile sıklıkla telefon görüşmeleri yaptığı, yapılan telefon görüşmelerinin doğrudan üretim ve iş sırlarının ifşası kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır. … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce talimat ile ifadesi alınan Dava dışı …’ün yetkilisi (… Holding Yönetim Kurulu Üyesi) …’in beyanları ile … Holding’de yönetici olan …’ın beyanları da değerlendirildiğinde davalı …’un davacı şirkete ilişkin üretim ve iş sırlarını ifşa ettiğinin ya da davalı şirketlerin davalı …’un buna yöneltildiğinin ispatlanamadığı, sonuç itibariyle davalıların haksız rekabet içerisinde bulunduğunun ispat edilemediği anlaşılmakla;Davacının maddi ve manevi tazminat davasının davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davacının maddi ve manevi tazminat davasının REDDİNE,
2-Karar tarihine göre maddi tazminat yönünden alınması gereken 35,90 TL harcın ve manevi tazminat yönünden alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 3.712,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.640,70 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalı …, davalı … Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti ve davalı … Mali Müşavirlik A.Ş kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince ( AAÜT 3/2 maddesi gereğince red sebebi ortak olduğundan ) reddedilen maddi tazminat yönünden hesaplanan 17.950,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
4-Davalı …, davalı … Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti ve davalı … Mali Müşavirlik A.Ş kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince ( AAÜT 3/2 maddesi gereğince red sebebi ortak olduğundan ) reddedilen manevi tazminat yönünden hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
7-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde Mahkeme kasasında bulunan belge aslının iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin, davalı … vekilinin ve davalı şirketler vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 09/03/2018

Katip …

Hakim …