Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/885 E. 2018/1085 K. 16.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/885 Esas
KARAR NO : 2018/1085

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 09/05/2012
KARAR TARİHİ : 16/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; müvekkili … Ticaret Ltd. Şti.nin 01/12/2001 tarihli sözleşmesi ile … Ticaret A.Ş.’nin … Fabrikası’nın planlı ve koruyucu bakımı ile arıza bakım işlerinin yapılması işini üstlendiğini, … Ticaret A.Ş.nin müvekkiline verdiği işin sözleşmesini 16/04/2002 tarihi itibari ile tek taraflı fesih ettiğini, müvekkili şirketin davalı firmaya … 16 Noterliğinden keşide ettiği … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname ile fesih işleminin haksız olduğunu, davaya ilişkin tüm delillerin İstanbul 9 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/615 Esas 2011/224 Karar sayılı dosyasında toplanmış olup İstanbul 9 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/615 Esas 2011/244 Karar sayılı dosyasında hüküm altına alınan ve fazlaya ilişkin olarak saklı tutulan hakka yönelik olarak 66.132,85 TL’nin 08/05/2002 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; davacı tarafça açılan işbu davanın 16/04/2002 tarihinde yapılmış olan sözleşme feshine dayandırıldığını, B.K.’nın 125. Maddesi gereğince her davanın 10 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, dava konusu sözleşme feshinin 16/04/2002 tarihinde yapıldığı ve dava tarihinin de 09/05/2012 olduğu dikkate alınarak 10 yıllık zaman aşımı süresin geçmiş olduğunu, ön inceleme duruşma günü tayiniyle ilk itirazları uyarınca davanın zaman aşımı ve derdestlik açısından reddine, tahkikat safhasına geçilmesine karar verildiği takdirde toplanacak deliller ile sabit olacağı üzere tamamen haksız ve dayanaksız olarak açılmış olan davanın reddine, davanın gerektireceği tüm harç ve masraflarla avukatlık ücretinin davacılara yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN:Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından feshi nedeniyle açılan tazminat davasıdır.
Bekletici mesele yapılan İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/11/2014 tarih ve 2014/133 Esas, 2014/379 Karar sayılı gerekçeli kararın kesinleşme şerhli karar örneği getirtilip incelendiğinde;”Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının … Fabrikasının Planlı ve Koruyucu bakımı ile Arıza Bakım işlerinin yaptırılması işini 1.12.2001 tarihli sözleşme ile müvekkiline verdiğini, bu sözleşme kapsamında müvekkilinin 26 adet îşçi ile sözleşme hükümlerine uygun olarak çalışmasını sürdürdüğü sırada davalı yanca gönderilen 15.4.2002 tarihli noter ihtarnamesi ile sözleşmenin tek taraflı olarak davalıca fesh edildiğini feshin, haksız olduğunu ve müvekkilinin 16.4.2002-31.12.2002 tarihleri arasında geçen süre de maddi zarara ve kazanç kaybına uğradığını, sözleşme süresinin 31.12.2002 tarihinde dolduğunu, müvekkilinin fesih ile ilgili olarak ihtarnameye verdiği cevapta sözleşme süresinin tamamlanmadığını, feshin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini, aksi halde sözleşmenin süresinden önce bitime 8 ay 15 gün kala yaptığı fesih nedeni ile zararlarının ödenmesi gerektiğini bildirdiklerini, ancak davalının bu zararları karşılamadığını, ancak sözleşmenin haksız feshinden dolayı davalının BK 96.gereği tazminatla sorumlu olduğunu bu nedenle sözleşmenin süresinden önce fesh edilmesi nedeni ile 239.000.000.000 TL maddi zarar ile 1.000.000.000 TL kar, kaybının 16.4.2002 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davaya karşı cevapların dayanlar arasında sözleşmenin yapıldığını, ancak ekonomik krize bağlı olarak düşen çimento talebi nedeni ile iş hacmininde düştüğünü, yeni üretim ve satış programları çerçevesinde sözleşmenin uygulanma koşullarının kalmadığını, bu nedenle sözleşmenin feshedildiğini, istenen tazminatın fahiş olduğunu, ayrıca tazminat hesabının yanlış olduğunu, ileri dönük ihtimallere göre hesap yapılamayacağını, genel giderlerin düşülmesi gerektiğini uğradığı kazanç kaybının ayrıca kanıtlanması gerektiğini bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Mahkememizce 05.07.2005 tarihinde;
“Davacının davasının kısmen kabulü ile kısmen reddine 168.004,08 YTL tazminatın temerrüt tarihi olan 08.05.2002 tarihinden itibaren işleyecek %60 ve değişen oranlarda ticari faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 11. HD.’nin 04.04.2006 tarihli kararı ile mahkememizce verilen karar “…… mahkemece bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre dava konusu sözleşmenin 1999 yılında meydana gelen deprem ve Şubat 2001 krizinden çok sonra, 01/12/2001 tarihinde imzaladığı, bu sebeple mücbir sebep koşullarının oluşmadığı ve feshin haksız olduğu, davacının uğradığı olumlu zararın giderilmesini BK 96 ve 369. maddeleri çerçevesinde isteyebileceği, davacının uğradığını ileri sürdüğü kar kaybının ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle 168.004,68 YTL tazminatın 08/05/2002 temerrüt tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verildiğini, bu kapsamda davalı tarafın aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerektiğini….. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda sözleşme süresi sonuna kadar davalının davacıya ödemesi gereken bedelin hesap edildiğini, 08/10/2004 tarihli ek raporda ise, davalının sözleşme gereği davacıya ödeyeceği bedelden %35 oranında bir bedelin SSK prim ve diğer giderlere karşılık olarak mahsup edilmiş, davacının hangi kalem için ne miktar masraf yapması gerektiğinin açıkça gösterilmediğini, davacının davalıdan isteyebileceği tazminatın mahrum kaldığı net kar tutarı olup, bunun dayanakları davacı tarafa açıklatıldıktan sonra davalının davacıya ödemesi gereken bedelden, davacının işçi ücretleri, SSK ve diğer giderlerin neler olabileceği ve bunların miktarlarının denetime elverişli bilirkişi raporuyla belirlenerek sonucuna karar verilmesi gerekirken buna uyulmaması” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yeniden yargılama başlanılmış ve 03.05.2011 tarihinde;
“1-Davanın kısmen kabulü ile; kâr mahrumiyetinden dolayı 1.000 TL tazminatın 08/05/2002 tarihinden itibaren değişen ve değişecek oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının kâr mahrumiyetinden dolayı fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına,
Davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine, ” ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 11. HD.’nin 04.10.2013 tarihli kararı ile mahkememizce verilen karar;
” Somut olayda, davacı taraf dava dilekçesinde müspet zarar olarak 239.000 TL, menfi zarar olarak 1.000 TL talep etmiş, mahkemece müspet zarar olarak 168.004,08 TL’nin kabulüne, menfi zarar isteminin reddine karar verilmiş, bozmaya uyulduğu ve davacı yararına usulü kazanılmış hak doğduğu halde, bu kez daha önce ret kararı verilen 1.000 TL menfi zarar kaleminin kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile bozulmuş, mahkememizce bozma ilamına uyularak yeniden yargılamaya başlanılmıştır.
Dava :taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinin feshinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Mahkememizce 05.07.2005 tarihinde verilen ilk karar davacının davalıdan isteyebileceği tazminatın mahrum kaldığı net kar tutarı olduğu,bunun dayanakları davacıya açıklattırılarak davacının davalıya ödemesi gereken bedelden,davacının işçi ücretleri,SSK ve diğer giderlerin neler olabileceği ve bunların miktarının denetime elverişli bilirkişi raporu ile belirlenmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuş olup,mahkememizce ilk bozma ilamına uyulduktan sonra bilirkişilerden ek raporlar alınmış ,raporlar arasında kısmen farklılık bulunması nedeniyle 06.10.2009 tarihli celsede yeni bir heyetten yeniden rapor alınmasına karar verilmiş olup,bilirkişiler …,…,… tarafından düzenlenen raporda davacının mahrum kalınan net karı 67.132,85 TL olarak hesaplanmış olup,itirazlar üzerine düzenlenen 22.11.2010 tarihli ek raporda kök raporla aynı doğrultuda görüş bildirilmiş olmakla; bilirkişiler …, …,… tarafından düzenlenen kök ve ek rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulüne 67.132,85 TL ‘nin 08.05.2002 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verildiği,”görülmüştür.
İstanbul 9 ATM’nin 2014/133 Esas, 2014/379 Karar sayılı kararının temyiz edilmesi üzerine dosyanın Yargıtaya gönderildiği, temyiz üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme neticesinde 27/03/2018 tarih ve 2015/9359 Esas, 2018/2369 Karar sayılı kararı ile kararın onandığı ve kararın 18/05/2018 tarihinde kesinleştiği görülmekle; tüm dosya kapsamına göre davacının istenebilir bir alacağının olmadığı ve davacının davasını ispatlayamadığı anlaşılmakla;davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 982,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 946,20 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalı kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 7.624,61 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı,gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 16/10/2018

Katip …

Hakim …