Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1528 E. 2021/459 K. 06.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1528 Esas
KARAR NO : 2021/459

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2014
KARAR TARİHİ : 06/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle;müvekkilinin davalı … acentesi olarak özellikle hayat branşında faaliyet gösterdiğini, diğer davalılardan …, …, … müvekkili firmada poliçe satış ve düzenleme görevlerini yürüttüklerini, davalı … müvekkili şirketten ayrılarak davalılardan…, davalı … Sigortaya, davalı …’ da davalı … Acenteliğine geçtiğini, davalıların müvekkili şirketin portföyünde bulunan sigorta müşterilerine ait özellikle hayat branşındaki poliçeler olmak üzere, sigorta poliçelerini haksız şekilde çalışmaya başladıkları ve davalı olarak gösterdikleri … sigortaya geçirdiklerini ve kullanmaya başlayarak menfaat elde ettiklerini,… Sigortanın ise müşteri portföyünün müvekkili şirkete ait olduğunu bilmesine rağmen portföyün davalılarca kullanılmasına göz yumduğunu, bu nedenlerle müvekkilinin müşteri kaybına uğrayarak zarar ettiğini beyanla neticeten davalılarca müşteri kaybına uğrayan müvekkili firmanın talep edeceği komisyon tutarları ile son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon ve diğer ödemelerinin ortalamasını aşmayacak oranda atanacak bilirkişilerce hesaplanmasına, hesaplanmasına müteakip ıslah etme hakları saklı olmak üzere şimdilik fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000. TL tazminat bedelinin müşteri portföyünün kullanılmaya başladığı tarihten itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi, mahkeme masraf ve vekalet ücreti ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Sigorta vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının belirsiz alacak davası açamayacağını, meydana geldiğini iddia ettiği bir zararı var ise bu zararı hesaplayabilecek durumda olduğunu, bu nedenle davacının belirsiz alacak davası açmasının hukuka uygun olmadığını, davacının huzurdaki davada ileri sürdüğü talepler arasında bağlantı olmadığından ve vekil eden de birlikte davalı olarak huzurdaki davada taraf gösterilen diğer davalılar arasında herhangi bir dava arkadaşlığı da olmadığından vekileden bakımından davanın ayrılması gerektiğini, huzurdaki yargılamada davacı denkleştirme tazminatı ve başkaca zararlarını talep edemeyeceğini, zira müvekkili ile davacı yan arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin halen yürürlükte olduğunu fesih edilmediğini, bu nedenle davalının davasının reddinin gerektiğini, davacının müvekkiline karşı olan yükümlülüklerini ihlal ettiğini beyanla neticeten davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, davacının ikame ettiği huzurdaki davada; talepler arasında bağlantı ve taraflar arasında herhangi bir dava arkadaşlığı da olmaması nedeni ile müvekkili yönünden HMK 167 madde uyarınca davaların ayrılmasına karar verilmesini, mahkemece usul itirazlarının dikkate alınmaması halinde taraflar arasındaki Acentelik Sözleşmesinin sona ermemesi nedeniyle davacının Denkleştirme tazminatı talep etmesinin mümkün olamayacağını, müvekkilinin davacının iddia ettiğinin aksine diğer davalılar ve davacı arasında rekabeti engelleyici herhangi bir işlem ya da eylemde bulunma yükümlülüğü olmadığından davacının müvekkilinden başkaca tazminat talep etmesinin de mümkün olmadığını, bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının bu iddialarına ilişkin taleplerini sadece ana firmaya yöneltebileceğini, dava dilekçesinde haksız rekabet teşkil eden eylemlerin varlığının iddia edildiğini, ancak kanunumuz tüketicinin de menfaatine olan rakipler arasındaki rekabet edilmesini değil haksız rekabeti yasakladığını, bu nedenle kanunları dar yorumlayıp her türlü rekabetin yasaklandığının sonucuna varılmaması gerektiğini, poliçe bilgilerini aldığı iddia edilen Handan Kardaş’ ın müşterilerinin tamamının kendi yakın çevresi vasıtası ile bulmuş olduğunu, bu müşteriler ile halen sosyal hayatını devam ettirdiğini beyanla neticeten davacının iddia ettiği ihtarname ve diğer sürecine müvekkili şirketin müdahil olmaması ve gerçekleştiği iddia edilen eylemlerin müvekkili tarafından gerçekleşmemesi sebebiyle davanın husumet yokluğundan reddine, vuku bulmuş bir haksız rekabet fiilinin olmaması nedeniyle de davanın esastan reddine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; öncelikle usule ilişkin itirazlarda bulunmuş olup, akabinde esasa ilişkin olarak ise davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığı, hatta kendilerinin iddia edilenin aksine … ile hayat branşında çalışmadıklarını, …’nın kurucularının davacının eski ortağı olduğu ve firmanın 4 yıl önce kurulduğu, kurulduktan 4 yıl sonra da iddia edilen şekilde bir yola girmelerinin mümkün olmadığı, davacı …’ün iddialarına mesned olarak …’NIN müvekkili firmada çalışmasını gösterdiklerini, ancak davacının kanun maddesini dayanak gösterdiği bir tek eylem ya da davranışın kendilerince uygulandığını gösteren somut bir bilgi ve belgenin dava dilekçesinde ibraz edilmediğini, haksız rekabeti önlemek adına uygulamada, bir müşteri acentesini değiştirmek istediğinde sigorta şirketinin bunu müşteriye bildirdiğini, acentenin müşterisini ikna edememesi durumunda müşterinin o acente portföyünden çıktığını, bunun yanında işin aslının davacının yapmış olduğu anlaşma ile müşterilerinin sağlık poliçelerini … sigortadan yaptırmak hususunda baskıcı olduğunu, davacının diğer sigortaların poliçe fiyatlarını daha pahal gösterdiği, bundan hoşnut olmayan müşterilerin de başka acente aramaya başladıklarını, davacının iddia ettiği üzere haksız rekabetin mevcut olmadığı, müşterilerin kendi istek ve özgür iradeleri ile kendilerini seçtiklerini, davacının … Sigorta ile belirlediği çalışma prensiplerinin ne müşteriler ne de çalışanlar tarafından benimsenmediği, davacının müvekkilinin haksız rekabete aykırı yollarla müşterilerini ikna ederek kendi portföyüne dahil ettiği iddiasını somut bilgi ve delillerle ortaya koymasının gerektiği ifade, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekilinin verdiği cevap dilekçesinde özetle; usul yönünden itirazlarda bulunmuş olup, esas ilişkin olarak BK.444 gereği işçinin iş akdi bittikten sonra işveren ile rekabet etme yükümlülüğünün bulunmadığını, TTK.122 maddesi yönünden ise talep edilecek tazminatın sigorta şirketinden talep edilebileceği, ayrıca aksi düşünülse dahi davacının acentelik sözleşmesi sona ermediğinden dolayı şartları oluşmadığından bu nedenle talepte bulunamayacağı, TK.55.maddesi yönünden de haksız rekabetin mevcut olmadığı ifade edilerek, diğer davalıların da öne sürdüğü ifadelerin tekrarlayarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili verdiği cevap dilekçesinde özetle; usule ilişkin itirazlarda bulunmuş olup, esas ilişkin olarak ise davacının TTK m.122 kapsamında talep ettiği denkleştirme tazminatın sadece sigorta şirketine yöneltilebileceğini, diğer yandan müvekkilinin davacı tarafından haksız şekilde işten çıkarılarak yasal haklarının ödenmediği ve yargılamanın devam ettiği, müvekkilinin müşterilerinin tamamının kendisi ve yakın çevresinden oluştuğu ve bunun yanında diğer davalıların iddialarına yer verildiğini, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tarafların bildirmiş olduğu deliller toplanmış, bildirilen tanıklar dinlenmiş, bilirkişi raporu dosyamız arasına alınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, haksız rekabet kapsamındaki eylemler nedeniyle oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı şirkette poliçe satışı ve düzenleme görevinde görevli davalılardan …, …, …’nın davacı şirketten ayrılarak davalı …’ın davalı …, davalı …’nın davalı …, davalı … sigorta da çalışmaya başlamaları nedeni ile davacı şirketin müşteri pörtföyünü kullanarak çalıştıkları yeni siorta şirketlerinde menfaat sağlayıp sağlamadıkları, davacı şirketin zararının oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise miktarı hususlarında toplanmaktadır.
Mahkememizce tarafların bildirmiş olduğu tanıkların beyanları alındıktan sonra Mahkememizin 12/10/2018 tarihli ara kararı gereğince dosyamız rapor hazırlanmak üzere mali müşavir, sektör uzmanı, haksız rekabet konusunda uzman ve sigorta mevzuatı konusunda uzman bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından ibraz edilen 31/05/2019 teslim tarihli raporda özetle;
“•Davalı eski çalışanların, davacının portföyünde bulunan sigorta müşterilerine ait sigorta poliçelerini vade bitiminde sigortalıların talebi bulunmaksızın çalışmaya başladıkları davalı acentelerin portföyüne haksız eylemler sonucunda kattıklarına ilişkin delil ibraz olunmadığı, yapılan mali inceleme kapsamında iddia olunan hususun tespitinin mümkün olmadığı, davalı eski çalışanların iş akdi sona erdikten sonra rekabet etmesi yasaklanmadığından ve sadakat yükümlülüklerinin de sona ermesinden ötürü tazminat yükümlülüklerinin bulunmayacağı,
• … Sigorta A.Ş. ile devam eden Acentelik Sözleşmesi gereğince portföy tazminatı istenemeyeceği ve yine davalı … Sigorta’nın haksız rekabete yönelik hareketlerinin ispatlanamadığı,
• davalı diğer acenteler tarafından davacının iddia ettiği ve ispatlanamayan haksız rekabete dayalı zarardan sorumlulukları bulunmayacağı” yönünde görüş ve tespitlerde bulunulmuştur.
Bilirkişi raporu davacı vekiline ve davalılar vekillerine HMK 281 madde meşruatlı davetiye ile tebliğ edilmiş, rapora ilişkin itirazların bildirilmesi üzerine Mahkememizin 27/10/2020 tarihli ara kararı gereğince dosyamız ek rapor hazırlanmak üzere bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından ibraz edilen 26/03/2021 teslim tarihli raporda özetle; “Dosyaya raporumuzdan sonra sunulan dilekçeler ve Uzman Görüşü de incelenip değerlendirildikten sonra, gerek mali gerekse hukuki yönden, kök raporumuzda ulaştığımız kanaat ve sonuçlarda bir eksiklik ve/veya yanlışlık olmadığı ve bu itibarla değişiklik yapılmasını gerektirecek herhangi bir sebebin de bulunmadığı” yönünde rapor ibraz edilmiştir. Mahkememizce alınan raporların dosya kapsamına uygun, denetime elverişli nitelikte düzenlendiği, hüküm kurumaya elverişli tespit ve değerlendirmeler içerdiği, davacının ek rapora ilişkin itirazlarında belirttiği hususların dosyanın esasına etki etmeyeceği, dosya kapsamı itibarı ile uyuşmazlığın esası hakkında yeterli kanaat oluştuğundan yeni rapor alınması vs. yönündeki taleplerin reddine karar verilmiştir.
Dinlenen tanık beyanlarından özetle, davacı sigorta şirketi nezdindeki müşteri portföyünün, davalı eski çalışanların akraba ve sosyal çevresi katılımı/aracılığıyla oluştuğunun, bu müşterilerin davalıların bizzat kendi şahsiyetleri için davacı şirketle çalıştıklarının, hangi sigorta şirketi olduğunun önemli olmadığının, davalıların davacı şirketten ayrılmasından sonra davacı şirket ile çalışmayı istemeyip davalıların sonraki çalıştıkları sigorta acenteleri ile çalışmaya devam ettiklerinin, dolayısıyla müşterilerin davalılar ile aralarında oluşan güven duygusuna dayalı olarak salt davalıların çalıştığı sigorta şirketi olması nedeniyle davacı sigorta şirketi nezdinde sigorta işlemlerini yaptırdıklarının beyan edildiği anlaşılmıştır.
Davalı …, …, … yönünden incelemede; davacı şirketin eski çalışanları olan davalılara yöneltilen uyuşmazlığın, davalılar tarafından davacı şirketin portföy bilgilerini kullanmaları sebebiyle haksız rekabet teşkil eden fiillerde bulunmaları ve bu eylemler neticesinde doğan zararın tazminine ilişkin olduğu görülmektedir.
Rekabet yasağı borcu iş sözleşmesi devam ettiği sürece sadakat borcunda, iş sözleşmesinin sona ermesiyle de rekabet yasağı sözleşmesinde kendini göstermektedir. Rekabet yasağı sözleşmesi olmadığı takdirde iş sözleşmesinin sona ermesiyle sadakat borcuna bağlı olarak da rekabet borcu sona ermektedir. Huzurdaki davanın tarafları arasında rekabet yasağına ilişkin sözleşme bulunduğuna dair herhangi bir bilgi ya da belge ibraz edilmemiştir.
Anayasa madde 48 doğrultusunda benimsenmiş olan serbest piyasa ekonomisini korumak amacıyla rekabet ortamının varlığı dürüstlük kuralları çerçevesinde kabul edilmiştir. Rekabet ortamında meşru olmayan eylemlerde bulunmak sağlıklı işleyen rekabet ortamına zarar verdiği için haksız rekabet teşkil etmekte ve kanun koyucu bu eylemleri koruma altına almaktadır. Türk Borçlar Kanunu madde 57’de düzenlenen haksız rekabet hükmüne göre “Gerçek olmayan haberlerin yayılması veya bu tür ilanların yapılması ya da dürüstlük kurallarına aykırı diğer davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri azalan veya onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu davranışlara son verilmesini ve kusurun varlığı hâlinde zararının giderilmesini isteyebilir.”
Haksız fiilin özel bir görünümü olan haksız rekabet kurumunda da rekabet ilişkisi bulunan taraflar arasında taraflardan birinin hukuka aykırı hareketiyle diğer tarafa zarar vermesi gerekmektedir. Haksız rekabetin söz konusu olması için haksız fiilden farklı olarak kusur aranmazken, zarar gören tarafın aldatıcı ticari uygulamalar sonucunda zarar gördüğünü kanıtlaması gerekmektedir. Dolayısıyla hem zararın hem de bu zararla fiiller arasındaki illiyet bağının ortaya konulması gerekmektedir.
Davacının sigorta acentesi olarak faaliyet görterdiği görülmektedir. Davacının, bu kapsamda sigorta sözleşmelerinde müşterilerini temsil ederek, sigorta sözleşmesi yapmak isteyenlerle sigorta şirketlerini bir araya getiren, sigorta sözleşmesinin akdinden önceki gerekli hazırlık çalışmalarını yapan ve gerektiğinde bu anlaşmaların uygulamasında, özellikle tazminatın ödenmesinde, yardımcı olarak faaliyet yürüttüğü anlaşılmaktadır. Davalıların, davacı şirketin müşterilerin ad ve soyadları, meslekleri, adresleri, telefon numaraları, yaptırdıkları poliçeler ile zamanını ve parasal boyutu, müşteri çevresine ilişkin bilgileri bildiği iddia olunmaktadır. Davalıların bu bilgilere sahip olması ve bu bilgileri kendi yararına kullanıyor olması haksız rekabet açısından yeterli olmazken ayrıca bu bilgilerin kullanımının işverene zarar vermesi ve müşteri kaybına uğratması gerekmektedir. Bu hususların ve yasada öngörülen geçerlilik koşullarının ispat yükü ise Türk Medeni Kanunu madde 6 uyarınca işverene aittir.
Davacının işi, müşterilerin sigortalanabilir menfaatlerini en iyi koşul ve fiyatta sigorta şirketlerine sigorta yapılmasında aracılık etmek olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda müşterisinin sigortalanabilir menfaatine ilişkin sigorta şirketinden fiyat ve özel şart teklifleri alarak müşterilerine seçenek sunarak müşteri tarafından kabul edilen teklifin poliçeleştirilmesine komisyon karşılığı aracılık etmektedir. Yani davacıya aracılık etmesi için talebin müşteriden gelmesi gerekmektedir. Müşteri, aracı kurumu tercih etme hakkına sahiptir. Aynı iş için birden fazla acente ile de çalışabilir, teklif alabilir veya koşullan daha iyi sunan şirketlere geçiş yapabilir.
Davacı tarafından davalıların, müşteriler ile iletişime geçerek yeni işe girdiği aracılık şirketine iş aktarılmasında bulunduğuna ilişkin delil ibraz olunmamış, davalı … Sigorta A.Ş. ile mail yazışmalarından poliçelerin vade bitiminde yenilemelerinin başka bir acentenin partajından yapıldığı hususunda yazışmalar sunulmuştur. Kaldı ki haksız rekabetin kabul edilebilmesi için davalıların müşterileri yeni işe başlamış oldukları acentelere aldatıcı ve dürüstlük kuralına aykırı fiilleri sonucunda aktarması ve/veya müşterilerin eski acentelerle olan sözleşmelerini sonlandırmaya hukuka aykırı fiillerle teşvik etmesi gerekmektedir. Zira aksi takdirde, davalıların kişisel bilgi ve tecrübelerini kullanma hakkı engellenmiş olur. Birçok serbest meslekte müşteri ile ilişkiler kişisel kabiliyete dayanır. Şahsi yetenek ve niteliklerin önemli olduğu serbest mesleklerde işçinin müşterileri tanıması, kendisine doğrudan doğruya bir fayda sağlamaz. Kişisel yeteneği ve tecrübesini onaylayan müşteriler onunla çalışmayı tcrcih edebilecektir. Haksız rekabet hükümleri, müşterilerin tercihlerine tahdit konma amacı ile kullanılamaz.
Çalışma hakkına sahip olan herkesin bir yerde tecrübe kazanma ve daha sonra deneyimli olarak bir başka işverenin yanında işe başlama hakkı vardır. İşçinin çalışma ve sözleşme özgürlüğünün anayasal hak niteliği taşıması, bu hakkı sınırlayan yasa kurallarıyla rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükümlerinin dahi şüphe halinde dar yorumlanması gerektiği doktrinde kabul edilmektedir.
Dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler ile dinlenen tanık beyanlarından davalıların, davacıya ait müşteri çevresini yakından tanıdığı, müşterilerle birebir görüşme yaparak şirket adına iş kabullerini yapacak pozisyonda olduğu, şirketin fiyat politikasını ve ticari yapısı ile diğer ticari sırlarını bildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin sona ermesinden ötürü, artık kanuni rekabet yasağının kapsamında olmayan bu kişilerin rekabet oluşturabilecek eylemlerde bulunma özgürlüğü, bu kez doğrudan kanun tarafından değil tarafların ortak iradesiyle kabul edilen sözleşme hükmüyle sınırlandırılabilir. Ancak taraflar arasında bu yönde bir sözleşme bulunmamaktadır. Bu noktada taraflar arasındaki rekabet serbest piyasa ekonomisi kapsamında korunmakta ama Türk Medeni Kanunu madde 2’ye aykırılık teşkil eden aldatıcı fiiller engellenmektedir. Davacı taraf davalıların işten ayrılmasıyla uğranılmış olan bir takım zararlarım sunmuş olsa da bu zararların davalıların haksız fiilleriyle oluştuğuna yönelik bir ispat dosya kapsamında bulunmamaktadır.
Davalı … Sigorta A.Ş. yönünden incelemede;
Sigortacılık Kanunu 23/16. maddesi “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa; sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkı düşer.”
Türk Ticaret Kanunu madde 122 uyarınca denkleştirme istemi, “(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkım kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. (2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. Denkleştirme istemi bir diğer adıyla portföy tazminatı için acentelik sözleşmesinin sona ermesi, acentenin yeni müşteriler kazandırmış olması, acentenin ücret kaybına uğraması ve denkleştirme ödemesinin hakkaniyete uygun olması koşullarının sağlanması gerekmektedir. Denkleştirme istemi için diğer koşullara bakmadan önce sözleşmenin sona ermiş olduğuna bakmak gerekmektedir zira acentelik sözleşmesinin sona ermesi denkleştirme istemi için ön koşuldur.
Davalı şirketin faaliyet konusu olan “hayat” portföyü dikkate alındığında bahse konu portföyün uzun döneme tekabül ettiği, diğer sigorta branşları gibi periyodik her yıl yenilenen poliçeler olmadığı, acentelik dönemi sona erdikten sonra da davalı şirketin poliçe prim kazancının başka şirkete devir hakkının kullanılmaması halinde devam edeceği, bu nedenle de davacının acentelik sözleşmenin feshedilmesi ve fesihte davacı acentenin kusurlu olmaması halinde portföy tazminatına hak kazanacağı kabul edilmektedir.
Öte yandan davacı Acente’nin Acentelik Sözleşmesi’ni feshetmeyerek sözleşmeyle bağlılığının devam ettiği görülmektedir. Dolayısı ile davacının davalı sigorta şirketinden “sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra” şartı sağlanmadığından portföy tazminatı talep hakkı bulunmamaktadır.
Bir diğer davacı iddiası olan davalı şirketin ayrımcılık yaptığı, portföyü şirketi ile sözleşme ilişkisinde olan diğer acentelere devrettiği ve iyi niyet kurallarına aykırı hareket ettiğine ilişkin delil bulunmadığından bu hususta değerlendirme yapılmamıştır. Fakat yine de davalı sigorta şirketinin acenteler arasında portföy devri gerçekleşmiş olması halinde bu hususa göz yumarak elde edeceği bir menfaati bulunmadığı, her koşulda şirket portföyünün değişmeyeceği görülmektedir.
Haksız rekabet hususunun burada da incelemesinin yapılması gerektiği takdirde tarafların tacir olması sebebiyle Türk Ticaret Kanunu madde 54’ün dikkate alınması gerekecektir. Yukarıda da açıklanmış olduğu üzere yine aldatıcı ve dürüstlük kurallarına aykırı davranışlar haksız rekabet teşkil edecektir. Ayrıca Türk Borçlar Kanunu’ndaki düzenlemeye ek olarak burada madde 55 ile sınırlı sayıda olmayacak şekilde başlıca haksız rekabet teşkil eden davranışlar sayılmıştır. Ancak davalı işçiler açısından yapılmış olan açıklamalar burada da geçerli olmaktadır ve davalı tarafın ticari teamüllere uymayan aldatıcı haksız fiillerde bulunduğu kanıtlanamamıştır.
Davalı Acenteler yönünden incelemede;
Anayasa’nın 167. maddesi uyarınca Türk ekonomisi serbest rekabet ilkesi üzerine kurulmuştur. Anayasa’nın 48. maddesine göre de herkes dilediği alanda çalışma, sözleşme ve Özel teşebbüsler kurma özgürlüğüne sahiptir. Bu ilkeler ve özgürlükler çerçevesinde piyasa dinamiklerini de korumak adına haksız rekabet hükümleri düzenlenmiştir. Rekabet, başkalarının hak ve menfaatlerini ihlal etmediği sürece kanuna uygun ve haklıdır; fakat Türk Ticaret Kanunu madde 54 ila 63 arasında düzenlenmiş olan bu hükümler uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olarak; iyi niyetli olmayarak hareketlerde bulunmak haksız rekabet teşkil eder ve yaptırıma bağlı tutulmuştur.
Haksız rekabet ika edildiğine yani dürüstlük kuralına aykırı şekilde yararlanma sağlandığına yönelik iddiası olan davacının bu yöndeki iddialarını ispat etmesi zorunludur. Ne var ki, davacı davalılar tarafından haksız olarak kazanılan müşterilere ve edinilen menfaatlere yönelik bulguları ispat etmiş durumda değildir. Davacının müşterilerinin eski personellerinin işe girdiği şirketler, davalı konumunda olan …’ye bağlı diğer acenteler ile çalışılsa dahi müşteri inisiyatifine bağlı olan acente tercihinde davalı acentelerin haksız bir şekilde rol almış oldukları da yine davacı tarafça ispatlanamamıştır.
Müşteriler adına düzenlenen poliçelerin vade bitiminde yine müşterinin tercihi ile başka acentenin portföyüne geçilmesi acentenin müşteri ilişkisi kapsamında olmakla birlikte yine de müşterinin tercihidir. Bu kapsamda müşterilerin tercihlerine kısıtlama getirilmesi kişilerin sözleşme özgürlüğünün kısıtlanmasına sebebiyet verecektir. Vade bitiminde poliçenin devamı veya başka bir acente ya da şirket tarafından poliçenin tanzimi tamamen sigortalı müşterinin tercihine dayanmaktadır. Davalıların haksız rekabetinin varlığı dosya kapsamında sabit değildir.
Netice itibariyle eldeki davada yukarıda yapılan tüm açıklamalar, tanık beyanları ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davalıların davacının iddia ettiği zarardan sorumluluklarının bulunmayacağı kanaatine varıldığından ispatlanamayan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 34,10 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davalılar kendilerini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Ltd. Şti tarafından yapılan 169,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
6-Davalı … Sigorta A.Ş tarafından yapılan 257,60 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
7-Davalı … Sigorta A.Ş tarafından yapılan 52,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-Davalılar tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı … Sigorta vekilinin yüzüne karşı, davalı …, … sigorta vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 06/07/2021

Katip
(e-imza)

Hakim
(e-imza)