Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/86 E. 2022/139 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/86
KARAR NO : 2022/139

DAVA : MARKAYA TECAVÜZ VE HAKSIZ REKABETİN TESPİTİ, MEN’İ, MANEVİ TAZMİNAT, UNVAN TERKİNİ,
DAVA TARİHİ : 03/06/2009
KARAR TARİHİ : 20/10/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Manevi Tazminat, Unvan Terkini talepli davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin uzun zamandır … ilçesinde akaryakıt ve petrol ürünleri ticareti ile uğraştığını, müvekkilinin maruf ve meşhur hale getirdiği şirket unvanını 25/09/2002 tarihinde ticaret siciline tescil ettirdiğini, ayrıca … ibaresini taşıyan marka başvurularının da bulunduğunu, davalının ise unvanını 22/04/2008 tarihinde tescil ettirdiğini, ticaret unvanını kullanma hakkının münhasıran müvekkiline ait olduğunu, aynı zamanda davalının, müvekkiline ait … , … ve … markalarını kullanarak haksız rekabette bulunduğunu, davalının reklamlarında “…” ifadelerini kullanmasının da müvekkili ile bağlı bulunduğu … grubu arasında sorunlara yol açtığını, bu nedenlerle haksız rekabetin tespitini, men’ini, tabela, basılı evrak ve sair tanıtım araçları ile mamuller üzerindeki yazıların toplatılmasını, 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin unvanında yer alan … kelimesinin …’un bir ilçesinin adı olduğunu, davacı unvanında bulunan gıda, nakliyat, oto kelimelerinin müvekkili unvanında bulunmadığını, müvekkili ticaret unvanı ile davalı unvanının farklı olduğunu, ayrıca söz konusu markaların davacı adına tescil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, herkes tarafından kullanılabilecek bir ilçe isminin bir kişinin tekeline bırakılmayacağını, bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizin 2009/68 E. 2011/284 K. ve 27/12/2011 tarihli kararı ile:”…Davanın kısmen kabulü ile, davalının ticaret sicilinde tescilli ünvanından “…” ibaresinin terkinine, diğer taleplerin reddine…” karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekilleri TEMYİZ yoluna müracaat etmiştir.
Yargıtay 11.HD’nin 2012/5898 E. 2013/6076 K. ve 27/03/2013 tarihli ilamı ile:”…1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı, davalının reklam amaçlı promosyon olarak müşterilere dağıttığı araba kokusu, ıslak mendil gibi ürünler üzerinde adına tescil edilen “…” markasının kullanılmasının marka hakkına tecavüz oluşturduğunu iddia etmiştir. 556 sayılı KHK’nın 9/2-d maddesi uyarınca markayı oluşturan işaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması marka tescilinden doğan hakların kapsamında kalır.
Dosyada mevcut belgelere göre, davacının dava tarihinden önce yapmış olduğu üç adet marka başvurusunun yargılama sırasında kesinleşerek TPE tarafından sicile kaydedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı markalarının başvuru, yayın ve tescil tarihleri itibariyle 556 sayılı KHK’nın 9/son ve aynı maddenin 2. fıkrasının d bendi kapsamında tartışılarak davacı iddiasının değerlendirilmesi gerekirken anılan husus gözönüne alınmaksızın bu yöne ilişkin istemin reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Mahkememizin 2013/151 E. 2014/57 K. ve 18/03/2014 tarihli kararı ile: 27/12/2011 tarihli kararda direnilmiştir.
Yargıtay H.G.K ‘nın 2014/11-1124 E. 2016/905 K. ve 29/06/2016 tarihli ilamı ile:”…Somut olayda Özel Daire bozma ilamında; davalının reklam amaçlı promosyon olarak müşterilere dağıttığı araba kokusu, ıslak mendil gibi ürünler üzerinde davacı adına tescil edilen “…” markasını kullanılmasının 556 sayılı KHK’nin 9/son ve aynı maddenin 2. fıkrasının (d) bendi kapsamında tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesinin gerektiğinin belirtilmesi üzerine yerel Mahkemece bu tartışma direnme olarak adlandırılan kararda yapılarak davalı kullanımının davacının marka haklarına tecavüz oluşturmadığı gerekçesiyle bu yöne ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın bu haliyle, Özel Daire bozma ilamı gereği yerine getirilerek oluşturulmuş yeni bir hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
Yargıtay 11.HD’nin 2016/13886 E. 2016/9322 K. ve 05/12/2016 tarihli ilamı ile:”…Somut olayda, davalının, davacı yana ait …, … ve … ibareli markaları, müşterilerine dağıttığı ıslak mendil, araba kokusu gibi ürünlerde kullandığı sabit olup, markayı oluşturan işaretin davalının iş evrakı ve reklamlarında kullanılması marka tescilinden doğan hakların kapsamında kalacağı, davalının … ibaresini ön plana çıkararak söz konusu ürünlerde markasal olarak kullandığı, bu haliyle davalının eylemlerinin davacının marka tescilinden doğan haklarına tecavüz oluşturduğunun kabulü ile sonuca varılması gerekirken, mahkemece yazılı gerekçelerle davacının bu yöndeki talebinin reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkememizin 2017/77 E. 2017/111 K. ve 20/06/2017 tarihli kararı ile: “…1-Mahkememizce verilen 18/03/2014 tarihli kararda direnilmesine,
2-Davanın kısmen kabulü ile, davalının ticaret sicilinde tescilli unvanından “…” ibaresinin terkinine, diğer taleplerin reddine…” karar verilmiştir.
Yargıtay H.G.K’nın 2018/11-644 E. 2021/1658 K. ve 14/12/2021 tarihli ilamı ile:”… Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacının “…” ibaresini içeren ticaret unvanının Ticaret Sicili’ne 18.09.1997 tarihinde, davalının aynı ibareyi içeren unvanın ise 28.04.2008 tarihinde tescil edildiği, davacıya ait “…” esas unsurlu markaların dava tarihinden önce tescili için başvuru yapılmasını müteakip yargılama sırasında tescil edildiği, ayrıca dava tarihi itibariyle “…” ibaresinin davacı tarafça markasal anlamda kullanıldığı, aynı ibarenin davalı tarafından da reklam amacıyla promosyon olarak müşterilerinin kullanımına hazır bulundurulan araba kokusu ve ıslak mendil gibi ürünler üzerinde diğer yan unsurlarla birlikte kullanıldığı anlaşılmaktadır.
23. Davalının reklam amaçlı olarak müşterileri için hazırlamış olduğu promosyon ürünlerinde dava konusu ibarenin her ne kadar “…” şeklinde kullanımı söz konusu ise de; ürünlerin üzerindeki “…” ibaresi diğer ibareler yanında esas unsur olarak yer almaktadır. Davalının bu kullanımı, unvanındaki kullanımın niteliğinden farklı olarak davalının sunmuş olduğu ürünler ve hizmetlerle bağlantılı olup “…” ibaresi, ürünlerde kullanılan diğer unsurlara nazaran ön plandadır. Öte yandan davalının ürünlerinde kullanılan “…” ibaresi, davalı tarafından sunulan ürün ve hizmetlerin coğrafi konumunu belirtmekten ziyada anılan ürün ve hizmetleri diğer bir teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye yarayacak şekilde kullanılmıştır.
24. Bu nedenle davalının reklam amaçlı olarak müşterileri için hazırlamış olduğu promosyon ürünlerindeki “…” ibaresini kullanımı markasal nitelikte olup bu kullanım, davacı adına tescilli “…”, “… ” ve “…” ibareli markalarla bağlantı ihtimali de dâhil halk nezdinde karıştırılmaya neden olabilecek düzeyde benzer olduğundan, 556 sayılı KHK’nın 9. maddesi kapsamında davacı tarafından engellenebilir.
25. Bu itibarla davalının ürünlerindeki “…” ibaresini esas unsur olarak içeren markasal nitelikteki kullanımının, davacının “…”, “…” ve “…” ibareli markalarının tescillerinden doğan haklarına, 556 sayılı KHK’nın 61. maddesi gereğince tecavüz teşkil etmektedir.
26. Hâl böyle olunca; mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
27. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Usul ve yasaya uygun Yargıtay 11. H.D’nin 2016/13886 E. -9322 K. ve 05/12/2016 tarihli bozma ilamına uyulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava: Davalının eyleminin; davacının marka tescilinden doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, men’i, davalının ticaret uvnanındaki “…” ibaresinin terkini, manevi tazminat ve hükmün ilanına ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK hükümleri yürürlükte olup, daha sonra yürürlükten kalktığı ve 6769 sayılı SMK’nın yürürlüğe girdiği anlaşılmış ise de davanın 556 sayılı KHK hükümlerine göre görülüp sonuçlandırılması gerekmiştir.
Bir markanın TPMK (TPE) marka siciline tescili zorunlu olmamakla beraber, markanın 556 sayılı KHK çerçevesinde tescil edilmesinin, marka sahibine, markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılmasını önlemeyi talep etme hakkı verir. (9/1-a madde) Tescilli marka sahibinin tescilden doğan haklarının ihlali, marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilir. 556 sayılı KHK’nın 61. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmış olup, buna göre 9/1-a maddesindeki ihlal de tecavüz kapsamında değerlendirilir. (61/a madde) marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek (61/b madde) ve markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için ithal etmek veya ticari amaçla elde bulundurmak (61/c madde) da marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilir.
556 sayılı Markaların Korunması hakkındaki KHK.nın 9. maddesinde “Marka Tescilinden Doğan Hakların Kapsamı” aşağıdaki şekilde belirtilmiştir.
Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibi, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep edebilir.
a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması.
556 sayılı Markaların Korunması hakkındaki KHK.nın 61. maddesinde “Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiiller” aşağıdaki şekilde belirtilmiştir.
Aşağıda sayılan fiiller marka hakkına tecavüz sayılır.
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9 uncu maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak.
d) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
556 sayılı Markaların Korunması hakkındaki KHK.nın 62. maddesinde “Marka Sahibinin Talepleri”
Marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, mahkemeden, aşağıdaki taleplerde bulunabilir:
a) Marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulması,
b) Tecavüzün giderilmesi ve maddi ve manevi zararın tazmini,
c) Marka hakkına tecavüz dolayısı ile üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara el koyulması talebi
d) (c) bendi uyarınca el konulan ürünler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması, (Bu durumda, söz konusu ürünlerin değeri, tazminat miktarından düşülür. Bu değer, kabul edilen tazminatı aştığı zaman, marka sahibinin fazlayı karşı tarafa ödemesi gerekir.)
e) Marka hakkına tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle bu maddenin (c) bendine göre el koyulan ürünlerin ve araçların üzerlerindeki markaların silinmesi veya marka hakkına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası talebi,
f) Marka hakkına tecavüz eden kişi aleyhine verilen mahkeme kararının, masrafları tecavüz eden tarafından karşılanarak, ilgililere tebliğ edilmesi ve kamuya yayın yoluyla duyurulması.
Marka:Bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye sağlar, markalar işletmelerin üretmiş olduğu emtia veya sunmuş oldukları hizmetlerin birbirinden ayrılmasını sağlamaktadır.
Karıştırılma ihtimali: Bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir. Karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekmektedir. Markaların esas unsurlarının ve vurgu sözcüklerinin aynı veya benzer olması, markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabilir. Sözcük markalarında, sözcüklerin başlangıç ve kökleri bütünsel benzerliğin tayininde önemlidir. İki marka arasındaki iltibasın varlığının saptanmasında, markaların yan yana konularak karşılaştırma yapılmaması gereklidir. İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının saptanmasında ilgili mal ya da hizmetin orta yetenekteki alıcılarının dikkat ve özeni esas tutulur. Bu alıcıların markaları, aynı anda göz önünde bulunduramayacakları da dikkate alınarak ayrıntılara ilişkin farklar ve bütüne ilişkin benzerlikler üzerinde durulur.
556 sayılı KHK 61. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmış olup, 1. fıkranın (a) bendine göre, 9. maddenin ihlali ve (b) bendine göre de, marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markaya tecavüz fiilini oluşturacaktır. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabet başlıklı bölümünün, dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar başlıklı 55. maddesinde haksız rekabet oluşturan haller açıkça sayılmış olup, başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek, kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek, paye, diploma veya ödül almadığı hâlde bunlara sahipmişcesine hareket ederek müstesna yeteneğe malik bulunduğu zannını uyandırmaya çalışmak veya buna elverişli doğru olmayan meslek adları ve sembolleri kullanmak, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak, kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek, seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya faaliyetleri birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunmak, bu sunumları reklamlarında özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini, kendisinin veya rakiplerinin yeteneği hakkında yanıltmak fiilleri haksız rekabet olarak belirtilmiştir.
Haksız rekabet hükümlerinin amacı yasada “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” şeklinde tanımlanmıştır. Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanması açısından varlığı gereken iyi niyet kurallarına aykırılık kriteri kaynağını Türk Medenî Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından almaktadır. Bu iyiniyet kuralına aykırı hareketler iktisadi rekabetin kötüye kullanımıdır.
Yargıtay H.G.K’nın 2018/11-644 E. 2021/1658 K. ve 14/12/2021 tarihli ilamında da belirtildiği üzere: Davacı şirketin, “…” ibaresini içeren ticaret unvanının Ticaret Siciline 18.09.1997 tarihinde, davalının aynı ibareyi içeren unvanın ise 28.04.2008 tarihinde tescil edildiği, davacıya ait “…” esas unsurlu markaların dava tarihinden önce tescili için başvuru yapılmasını müteakip yargılama sırasında tescil edildiği, ayrıca dava tarihi itibariyle “…” ibaresinin davacı tarafça markasal anlamda kullanıldığı, aynı ibarenin davalı tarafından da reklam amacıyla promosyon olarak müşterilerinin kullanımına hazır bulundurulan araba kokusu ve ıslak mendil gibi ürünler üzerinde diğer yan unsurlarla birlikte kullanıldığı anlaşılmıştır.
Davalının; reklam amaçlı olarak müşterileri için hazırlamış olduğu promosyon ürünlerinde dava konusu ibarenin her ne kadar “…” şeklinde kullanımı söz konusu ise de, ürünlerin üzerindeki “…” ibaresi diğer ibareler yanında esas unsur olarak yer almaktadır. Davalının bu kullanımı, unvanındaki kullanımın niteliğinden farklı olarak davalının sunmuş olduğu ürünler ve hizmetlerle bağlantılı olup “…” ibaresi, ürünlerde kullanılan diğer unsurlara nazaran ön plandadır. Öte yandan davalının ürünlerinde kullanılan “…” ibaresi, davalı tarafından sunulan ürün ve hizmetlerin coğrafi konumunu belirtmekten ziyada anılan ürün ve hizmetleri diğer bir teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye yarayacak şekilde kullanılmıştır. Bu nedenle, davalının reklam amaçlı olarak müşterileri için hazırlamış olduğu promosyon ürünlerindeki “…” ibaresini kullanımı markasal nitelikte olup bu kullanım, davacı adına tescilli “…”, “…” ve …” ibareli markalarla bağlantı ihtimali de dâhil halk nezdinde karıştırılmaya neden olabilecek düzeyde benzer olduğundan, 556 sayılı KHK’nın 9. maddesi kapsamında davacı tarafından engellenebilir. Bu itibarla davalının ürünlerindeki “…” ibaresini esas unsur olarak içeren markasal nitelikteki kullanımının; davacının “…”, “…” ve “…” ibareli markalarının tescillerinden doğan haklarına, 556 sayılı KHK’nın 61. maddesi ve davanın açıldığı tarih itibarı ile yürürlükte olan 6762 sayılı TTK. hükümlerine göre tecavüz teşkil ettiğinden, davanın kısmen kabulüne: Davalının eyleminin, davacının marka tescilinden doğan haklarına tecavüz – haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, men’ine karar vermek gerekmiştir.
Davacı taraf, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturan eylemler nedeniyle uğranılan zararların tazmini amacıyla manevi tazminat talep etmiştir.
556 sayılı KHK’ nın 62.maddesi gereğince; Markası tecavüze uğrayan, şartların varlığı hallinde maddi ve manevi tazminat talep etme hakkına sahiptir. KHK’ nın, marka sahibine tanıdığı diğer talepler gibi tazminat talebinde bulunabilmek için marka hakkına tecavüz şeklindeki haksız fiillin olması ve hukuka uygunluk sebeplerinde birinin olmaması gerekir. Ayrıca maddi tazminata hükmedilmesi için tecavüz fiilin neticesinde zararın oluşması ve davalının/mütecavizin kusurunun da bulunması gereklidir. Kusur şartı, mütecavizin marka sahibinin hakkından haberdar olması, markasının kullanmasının tecavüz oluşturduğunu bilmesi ve buna rağmen tecavüz konusu markayı kullanmaya devam etmesi ile gerçekleşir.
Davalının eylemi, davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinden, kusur şartının gerçekleştiği anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK 62/2-b ve TBK 58. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; Marka hakkı tecavüze uğrayan davacının manevi tazminat isteme hakkına sahip olduğu, KHK’da manevi tazminata hangi koşullarda hükmedileceğine ilişkin bir açıklık bulunmadığından Borçlar Kanunu kapsamında davalının eyleminin, davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği ve kusur şartının gerçekleştiği kanaatine varıldığından; manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 20.000 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 03/06/2009 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Davalı şirketin ticaret sicilinde tescilli ünvanından “…” ibaresinin terkinine ilişkin karar kesinleştiğinden, bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davalının eylemi, davacının marka hakkına tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğinden, hükmün ilanı talebi yerinde görülerek; karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline karar verilmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
DAVANIN KISMEN KABULÜNE
1-Davalının eyleminin, davacının marka tescilinden doğan haklarına tecavüz – haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, men’ine,
2-Manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 20.000 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 03/06/2009 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Davalı şirketin ticaret sicilinde tescilli ünvanından “…” ibaresinin terkinine ilişkin karar kesinleştiğinden, bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
4-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline,
5-1.366,20 TL ilam harcından peşin alınan 1.350,00 TL harcın mahsubu ile eksik 16,20 TL harcın davalıdan tahsiline,
6-Marka Tescilinden Doğan Haklara Tecavüz – Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i talepleri yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü nedeniyle: Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Manevi tazminat talebinin kısmen reddi nedeniyle: Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafın yaptığı 15,60 TL başvuru harcı, 1.350,00 peşin harç, 364 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 1.200 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.929,60 TL yargılama giderinden; davanın kabul/red oranına göre 585,92 TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı tarafça yapılan 50 TL posta-tebligat giderinden; davanın kabul/red oranına göre 40 TL sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde YARGITAY YOLU açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.20/10/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır