Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/18 E. 2022/3 K. 07.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/18
KARAR NO : 2022/3

DAVA :HAKSIZ REKABETİN TESPTİ, ORTADAN KALDIRILMASI, TİCARET UNVANININ TERKİNİ, MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 12/12/2021
KARAR TARİHİ : 07/02/2022

İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/809 E. -1027 K. ve 14/12/2021 tarihli görevsizlik kararı üzerine dava Mahkememize tevzi edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin tek yetkilisi … ve …’ın birlikte 2018 yılında … Ltd. Şti.’ni kurduklarını söz konusu açılışta müvekkilinin tüm sermayeyi karşıladığını, davalının ise sermaye koymadan müvekkilinin iyi niyeti ve güveni nedeniyle bu ortaklığa dahil olduğunu ayrıca Ticaret Sicil Gazetesinde de görüldüğü üzere davalının şirketi münferiden temsile yetkili müdürlerden biri olarak atandığını, kuruluşa dair Ticaret Sicil Gazetesi örneğini dilekçe ekinde sunduklarını, süreç içerisinde …’nun, kendi çaba ve gayreti ile müşteri firma görüşmeleri ayarladığını, davalının ise müvekkilinin çabası ile gerçekleşen toplantıların bazılarına katılmak suretiyle müşterilerle kontak kurma fırsatı edindiğini ancak davalının, ele geçirdiği fırsatı ne yazık ki ortağı olduğu … şirketine katkı sağlamak adına değil, süreç içerisinde planlayarak ileride açacak olduğu … şirketine gizlice ve müvekkilinin bilgisi, onayı, izni olmaksızın, alt yapı oluşturmak için kullandığını, davalının … Ltd. Şti.’de ortaklığı devam ederken, … şirketini kurmak ve halihazırda … ‘nin sahip olduğu müşteri portföyünü kullanmak ve bu süreçte … ‘nin kullanmakta olduğu ve tüm formatın birebir aynı olduğu dokümantasyonlarla (Seviye tespit sınav raporlaması, teklif, vb.) müşterilerine hizmet vermek adına yaptığı planı hayata geçirmek için söz konusu ortaklığından kendi isteği ve kararı ile 2020 yılının Kasım ayında çıktığını, bu hususun 17.12.2020 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde görüldüğünü, hiçbir art niyet taşımayan müvekkilinin, davalının da bu süreçte ticari etik çerçevesinde özenli bir tacir gibi hareket edeceğini düşündüğünü, oysa davalının ekte sunmuş oldukları yazışmalardan da görüleceği üzere … ‘nin sahip olduğu müşteri portföyüne, …’nin kapandığını ve …’nin yeni … olarak faaliyet göstereceğini söylemek suretiyle, bilerek ve isteyerek haksız rekabet teşkil edecek şekilde müvekkilini mağdur ettiğini, davalının bu şekilde müvekkili şirketin kapandığı düşünülerek … ile çalışmaya başlayan eski müşterileri yönünden kazanç kaybına uğratarak hem maddi ve manevi zarara uğrattığı hem de müvekkili olan …’nin ticari itibarını değersizleştirerek, faaliyet gösterdikleri aynı sektörde ticari kazanç elde etme olanağını bir hayli zedelediğini, davalının davalı şirketi …’yi kurarken müvekkili ile aynı adresi ve telefon numaralarını gösterdiğini, müvekkili şirkette kullanmakta olduğu kurumsal e-posta adresini de 1 ay boyunca kullanmaya devam ettiğini, bu süreçte dahi davalının, müvekkili şirkete ait müşteri portföyünü yanıltıcı ve müvekkilinin ticaretini zedeleyecek şekilde etkilemeye devam ettiğini, davalının müşterilere ortaklıktan ayrıldığını belirtmemesi, ayrıca “… şirketinin kapandığı ve yerine …’nin faaliyet göstereceğini” söylemesinin TTK 626/2 maddesi gereğince müdürün şirketle rekabet oluşturması kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, buna göre rekabet yasağının müdür tarafından ihlali halinde şirketin ihlal nedeniyle uğramış olduğu zararını, yasağı ihlal eden müdür/müdürlerden talep için tazminat davası açabileceğini, TTK 626 maddesi gereğince açılacak olan tazminat davasının ancak limited şirket tarafından, rekabet yasağını ihlal eden yöneticiler aleyhine açılabileceğini, davalının, müvekkili …’nin portföyüne dahil şirketlerle, …’nin izni, bilgisi ve onayı olmaksızın ve hatta …’nin kapandığını dahi pek çoğuna ifade ederek çalıştığını, müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği süreçte bulunduğu sektörde tanınan bir işletme olduğunu ve markalaştığını, faaliyet gösterdiği eğitim sektörü çerçevesinde insanlar bu şirketlerden bahsederken, … şeklinde söz ettiğini, unvanın geri kalan kısımları sosyal açıdan sözlü ve yazılı iletişimde kullanılmamakta ve hatta insanlar tarafından çoğunlukla bilinmemekte olduğunu, bu nedenle davalının … unvanıyla şirket kurmasının tamamen kötü niyetli olduğu zira 3 harflik kısa bir unvanda harflerden sadece 1 tanesinin farklı olduğunu, aynı olan harflerin ise yine benzerliği ve her iki unvan Türkçe okunuşuyla peş peşe söylenildiğinde daha iyi anlaşılacağı üzere fonetik açıdan yarattığı benzerliğin haksız rekabet çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, zira Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin bu konuda vermiş olduğu bir kararda “…” marka ismi ile “…” marka isminin iltibas oluşturduğuna hükmettiğini, dava konusu haksız rekabette şirketlerin Türkçe telaffuzunun “…” ve “…” şeklinde olduğunu, dolayısıyla atıfta bulundukları Yargıtay kararının olaya ışık tutacağını, davalının haksız rekabet oluşturan şirket unvanını müvekkili şirketten daha geç tescil edilmesi sebebiyle iptali gerektiğini, bu hususun ticaret unvanı terkini istemli bir davada Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/11-1298 Esas, 2019/335 Karar ve 21.03.2019 tarihli kararında : “… ticaret unvanının sahibinden izin almadan, ticaret unvanının aynısının veya benzerinin kullanılması yahut işletme adı, marka, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu anlamında eser veya internet alan adı olarak kullanılması hâlinde de tecavüz gerçekleşeceği…” ifade edildiğini, haksız rekabet hususunun yanı sıra davalının, müvekkili şirketin ortaklığından ayrılırken kazançlardan müvekkiline yalnızca 8.000-,00 TL verdiğini ve bu ödemeyi takiben başka hiçbir ödeme de gerçekleştirmediğini, ticari defterler incelendiğinde, haksız rekabet kazançları da dahil edilerek, davalının müvekkiline ödemesi gereken miktarların net bir şekilde hesaplanabileceğini, öncelikle ve ivedilikle, müvekkilin haksız rekabet nedeniyle talep etmekte olduğu tazminat miktarı hesaplanacağı için dava sonuçlanıncaya kadar uğraması muhtemel olan zarar nedeniyle ve mağduriyetinin artmasının önlenmesi adına davalılara ait banka hesaplarına ihtiyati tedbir koyulmasını, müvekkilinin ticari unvanının korunması ve haksız rekabet teşkil eden davalı ünvanının ticaret sicilinden silinmesini, müvekkili şirketin faaliyet sürecinde emek vererek ve kendi namına kullandığını, ticari faaliyetine ilişkin matbu dokümanların aynı veya çok benzer formatta kullanılmasının haksız rekabet ve iltibas hükümleri çerçevesinde değerlendirileceğinden, bu minvalde tüm belge ve evrakların imhasını, davalının müdürlere ilişkin haksız rekabet hükümleri çerçevesinde ve ayrıca müvekkili şirketin eski ortağı olarak eriştiği müşteri portföyüne müvekkili hakkında doğru olmayan ifadelerde bulunduğu ayrıca müvekkilin portföyüne ait şirketlerle müvekkilin izni, onayı, bilgisi olmaksızın çalışarak ticari kazanç elde etmesi nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1000 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, müvekkili şirketin kendi emeği ile oluşturduğu müşteri portföyü nezdinde ticari itibarını zedeleyen beyanlarla ticari kazanç elde edildiği için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 40.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
… 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. -… K. ve 14/12/2021 tarihli kararı ile “…Dava; davacı şirketin 08/05/2019 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirerek koruma altına aldığını ileri sürdüğü … markasına ve unvanına davalı tarafça yapıldığı ileri sürülen tecavüzün ve bu fiil dolayısıyla oluşan haksız rekabetin önlenmesi, davalı şirkete ait unvanın ticaret sicilden terkinine karar verilmesi, davacı şirketin uğradığını ileri sürdüğü maddi ve manevi zararların tazminine yönelik olarak açılmıştır.
Davacı taraf delil olarak; İTO kayıtları, Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları, arabuluculuk tutanakları, keşif, bilirkişi incelemesi, tanık beyanları, yemin, isticvap ve diğer tüm yasal delillere dayanmıştır.
Eldeki dava; … Ltd.Şti unvanının korunması ve haksız rekabet teşkil eden davalı ” … Ltd. Şti ” şeklinde kullanıldığı, böylece davalı şirketin haksız rekabet ve markaya (unvana) tecavüz oluşturan eylemleri nedeniyle haksız kazanç elde ettiği iddialarına dayalı olup, ticaret unvanına yapılan haksız tecavüzün kaldırılması, tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi talepleri içermektedir. Uyuşmazlık, davacı şirketin marka olarak tescil edilmiş unvanı ile davalı şirketin benzer bir unvanı arasındaki benzerliğin karışıklığa ve haksız rekabete sebebiyet veriyor ise davalı şirketin ticaret unvanının terkinine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 39. ile 52. maddelerinde düzenlenen ticaret unvanı; ticari hayatta kullanılan, taciri diğer tacirlerden ayırt etmeye hizmet eden, bu fonksiyonu ile diğer ayırt edici işaretlerden ayrılan bir tanıtıcı işaret ve ticari işletmenin malvarlığına dahil bir gayri maddi malvarlığı hakkı, TTK.’nun kabul ettiği terim ile bir “fikri mülkiyet hakkı” dır. Ticaret unvanı üzerindeki hak; gayri maddi haklar içinde fikri mülkiyet haklarındandır.
TTK.’nun 11/3. maddesinde ticari işletmenin devri sözleşmesinin aksi öngörülmemiş ise ticaret unvanı ile “diğer fikri mülkiyet haklarını” içerdiği kabul edilmiştir. Bir başka ifade ile ticaret unvanı üzerindeki hakkın bir fikri tür mülkiyet hakkı olduğu açıkça belirtilmiştir.
Davacı taraf dava dilekçesinde davalı şirketin müvekkili şirket adına tescilli olan markaya ve ticari unvana çok yakın bir unvanı kullanmasının haksız rekabet ve marka olarak tescilli unvana tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek davalı şirketin tescil ettirdiği unvanın terkinini, haksız rekabetin tespit edilerek durdurulmasını ve bu nedenle uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini talep ve dava etmiştir. Diğer bir anlatımla, davacı taraf davadaki taleplerini genel korumaya ilişkin TTK hükümlerine göre oluşturmuş ise de, aynı zamanda marka hakkına ilişkin hükümlere dayalı maddi vakıalara da dayanmış olup, somut olayda özel korumaya ilişkin 6769 sayılı Kanun (556 sayılı KHK) hükümlerinin de tartışılması gerekir.
Türk hukuk sisteminde “adli yargı” yönünden mahkemeler “genel mahkemeler” ve “özel mahkemeler” olarak ayrılmıştır. Genel mahkemeler “hukuk mahkemeleri” açısından; sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemesidir. Özel mahkemeler ise “asliye ticaret mahkemeleri”, “aile mahkemeleri”, “iş mahkemeleri”, “fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri” gibi mahkemelere ayrılmıştır. Adalet Bakanlığı tarafından ihtiyaç hasıl olduğunda ihtisas mahkemelerinin kurulabileceği de Anayasa ve mevzuat gereği olup, hukuk ilişkilerinden doğan davalarda dava konusunun miktarına bağlı kalmaksızın “ihtisas mahkemeleri” kurulması öngörülmüştür. Kurulacak ihtisas mahkemelerinin görevlendirmesinin HSK tarafından belirleneceği kuralı gereğince de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun tek başına fikri haklara ilişkin olduğu, bu nedenle bu yasanın koruma sınırı içinde yer almayan bir kısım hakların da Kanun Hükmünde Kararname ile korunduğu ve buna göre markaların da 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile koruma altına alındığı ve bu kanun hükmünde kararnamenin 71. maddesinde açıkça bu kanun hükmünde kararnamede ön görülen davalara ilişkin görevli mahkemelerin ihtisas mahkemeleri olduğu belirtilmiş olduğundan, Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararname uyarınca bu KHK ‘dan kaynaklanan itilaflara da Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerince bakılması yasa gereğidir.
Somut olayda ortada davacı şirketçe tescili sağlanmış bir marka (…) ve ticari unvan söz konusudur. Dava konusu tescilli marka ve unvan yönünden 6769 sayılı Kanun (556 sayılı KHK) hükümlerinin de olaya uygulanması gerekir. Zira davacı şirket Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli olan marka hakkına da dayanmakta olup, aynı zamanda ticaret unvanı olarak kullandığı markaya vaki tecavüzün önlenmesini de talep etmektedir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde TTK hükümlerinden ziyade 6769 sayılı Kanun (556 sayılı KHK) hükümlerinin uygulama yeri bulacağı anlaşılmaktadır. Nitekim Yargıtay 20. Hukuk Dairesi de 13/06/2016 tarihli, 2016/4842 Esas, 2016/6845 Karar sayılı kararında bu hususu vurgulanmıştır. Sonuç olarak eldeki davaya bakma görevinin ihtisas mahkemesi olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşıldığından, mahkememizin görevsiz olduğuna kanaat getirilmiştir.
Öte yandan Asliye Ticaret Mahkemesi ile özel mahkeme olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisidir. Görevle ilgili düzenlemeler ise kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dahi dosya üzerinden yapacağı inceleme üzerine görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır. (Yargıtay 3. HD’nin 24/04/2018 tarihli, 2016/15479 esas, 2018/4356 karar sayılı içtihadı)
Açıklanan nedenlerle; eldeki uyuşmazlığın çözümünde yukarıda anılan mevzuat hükümlerin uygulanmasının gerektiği, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görev alanına giren uyuşmazlığın mahkememizin görev alanına girmediği, dolayısıyla görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu, mahkemenin görevli bulunmasının dava şartlarından olduğu ve taraflarca ileri sürülmese dahi davanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilebileceği, sonuç olarak mevcut davada 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesinde öngörülen dava şartının bulunmadığı, buna göre HMK’nin 115/2.maddesi gereğince davanın, görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine…” gerekçesi ile görevsizlik kararı vermiştir.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenmiş olup, görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Dava dilekçesi incelendiğinde: Taraflar arasında 6769 Sayılı SMK kapsamında düzenlenen markadan kaynaklı ya da 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan kaynaklı uyuşmazlık bulunmadığı, haksız rekabetten kaynaklı ticaret unvanının terkini ve haksız rekabetten kaynaklı maddi-manevi tazminat talep edildiği görülmüştür.
Bu davada sinai bir mülkiyet hakkından ( 6769 sayılı SMK) ya da 5846 sayılı FSEK’dan kaynaklanan bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından fikrî sınai haklar hukuk mahkemesinin görevli olduğundan söz edilemeyecektir. (Yargıtay 11.HD’nin 2016/852 E. 2017/3865 K. ve 19.6.2017 tarihli ilamı, 11.HD.’nin 2012/9232 E. 2012/12240 K. ve 11.07.2012 tarihli ilamı, Yargıtay 11.HD’nin 2016/3378 E. 2017/2139 K. ve 13/04/2017 tarihli ilamı , BAM 16.HD’nin 2017/1173 E. 2017/3520 K. ve 22.11.2017 tarihli, İstanbul BAM 37.HD’in 2017/1569 E. 2017/1640 K. ve 21.9.2017 tarihli ilamları)
Açıklanan nedenlerle; Uyuşmazlık konusu ve tarafların tacir sıfatı gözetilerek davaya bakmakla görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğu kanaatine varıldığından, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın görev yönünden reddine, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Kararın kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsizlik kararı vermesi sebebi ile her iki mahkeme arasında görev uyuşmazlığı çıktığından, 6100 sayılı HMK 21/1-c maddesi gereğince yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Görevsizlik kararı kanun yolundan geçmek sureti ile kesinleştiğinde ve yasal süre içerisinde başvurulduğunda dosyanın görevli ve yetkili İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
4-6100 sayılı HMK’nun 323 ve 331/2 maddeleri gereğince davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli ve yetkili mahkemece hüküm altına alınmasına, görevsizlik kararından sonra davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmez ise talep üzerine Mahkememizce dosya üzerinden bu hususlarda karar verilmesine,
Dair taraflar/vekillerinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi. 07/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır