Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/125 E. 2023/138 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/125 Esas
KARAR NO : 2023/138

DAVA : Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması
DAVA TARİHİ : 13/07/2022
KARAR TARİHİ : 14/09/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: … tarafından 1913 yılında İtalya’da kurulan …grup şirketi kurulduğu günden beri lüks tüketim ürünleri … endüstrisi içerisinde faaliyetlerde bulunmakta olup önce kuruldu ülke olan …’da sonrasında ise tüm dünya yüksek kalite hammaddeden yapılmış modaya yön veren stili ile özdeşleşmiş olduğunu, Çek Cumhuriyeti … gümrük idaresi tarafından davacıya yapılan bildirimde söz konusu gümrükte gerçekleşen gümrük durdurmasında … markalı taklit ürünlerin bulunduruldu ve bu ürünler üzerinde … ibaresi etiketlerin yer aldığı bildirilmiş olduğunu, … ibaresinin hangi şirkete ait olduğuna yönelik tarafımızca Türk patent ve Marc’a kurumu sitesi üzerinden yapılan araştırmalarda gümrük durdurmasındaki ürünler üzerinde yer alan ibarelerin … tarafından … başvuru numarası … tarihinde tescil edildiği görülmüş olduğunu, ilgili şirketin resmi sicilde de Mersis kayıt sisteminde yer alan merkezinin … adresinde yer aldığı ve yine şubesinin … adresinde mukim olduğu görülmekte olduğunu, davacının … adresine yaptığı ziyarette … mağazasının yer aldığı görülmüş olduğunu, akabinde yapılan araştırmalarda davalı şirketin … ismini kullanarak hem online kanallar hem de satış mağazası vasıtasıyla birçok lüks giyim markasının yanı sıra müvekkilinin … markalarını taşıyan taklit ürünleri yoğun bir şekilde satmakta olduğu tespit edilmiş olduğunu, davalı tarafından kullanılmakta olan ve …. markalı taklit ürünlerin satışa arz edildi sosyal medya hesapları aşağıda liste halinde sunulduğunu, ” …” … davaya konu ürünlerin davacının tescilli markalarının birebir kopyalanması suretiyle üretildiği dikkate alındığında bu ürünleri üreten ve ticaretini yapan kişi / kurumların müvekkilin marka ve ürünlerinin dünya çapındaki tanınmışlığından ve iyi yönünden yararlanarak ticari çıkar sağlamak davacının harcadığı ciddi miktarda zaman ve paranın yanı sıra ilgili ürünlerin tasarımı, yaratılması ve pazarlanması için yaptığı yatırımların semerelerinden bedelsiz ve haksız bir şekilde faydalanmak amaçlarını güttüğü aşikar olduğunu, davalı tarafından üretmek ve satışa arz etmek eylemlerine tabi tutulan ve … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 24 Haziran 2022 tarihi, … Değişik İş sayılı ihtiyati tedbir kararı kapsamında davalının üretim yeri, iş yeri ve sosyal medya hesaplarında tespit edilen burada markasını taşıyan taklit ürünlerin müvekkil aleyhine yarattığı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet durumunun – tespitine, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, bu cümleden olmak üzere davalının davacı aleyhine marka tecavüzcü ve haksız rekabet yaratan her türlü mal ürün, hizmet, tabela, ambalaj, ilan, reklam, yayın, broşür, afiş, kartvizit ve sair her türlü tanıtım malzemesi basılı kağıt, fatura vs her türlü ticari evrak ile alan atları da dahil olmak üzere kullanımlarının önlenmesine, el konulan ve konulacak ürünlerin, ilan, reklam, broşür, afiş ve her türlü tanıtım malzemesinin basılı kağıtlar, faturalar, kartvizitler, ve her türlü ticari evrakın ve bu şekilde bastırılmış olan materyalin ve benzeri vasıtaların, hüküm kesinleştiğinde imhasına, davalı ya ait olup davacı … markasını taşıyan taklit ürünlerin satışa arz edildiğini, sosyal medya hesaplarındaki kullanımların sonlandırılmasını, sonlandırılmaması halinde …, …, … bu hesapların erişimi engellenmesini, … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 24 Haziran 2022 tarihli, … Değişik İş sayılı ihtiyati tedbir kararının dava sonunda verilecek esas hüküm kesinleşene kadar devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Dava dilekçesi usulüne uygun olarak davalı yana tebliğ edilmiş ancak cevap dilekçesinin ibraz edilmediği anlaşılmıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; Marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması istemlerine ilişkindir.
Davacıya ait markanın TPMK tescil kayıtları celp ve tetkik edilmiştir.
… 2. FSHHM’nin … değişik iş sayılı dosyası fiziken celp ve tetkik edilmiştir.
Davacı vekili tarafından … 2. FSHHM’nin … değişik iş sayılı dosyası kapsamında verilen ihtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin icra tutanaklarının ibraz edildiği görülmüştür.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan marka vekili ve bilişim uzmanı bilirkişiler marifeti ile hazırlanan 04/07/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ” …Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) konulu …Esas numaralı dosya içerisinde bulunan deliller, ara kararlar, duruşma tutanakları incelenmiş olup inceleme, tespit, değerlendirmeler aşağıda mahkemenize sunulmuştur. (Not: incelemeler 04.07.2023 tarihinde yapılmıştır.)
Sayın Mahkeme, malumunuz olduğu üzere, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması marka hakkının ihlaline neden olmaktadır. Marka ile işaret arasındaki ilişki bakımından “Tip-2 kullanım” olarak da adlandırılan bu ihlal halinde, tescilli marka ile aynı ya da benzer markanın, aynı ya da benzer mal veya hizmetlerde, karıştırma ihtimali yaratacak biçimde kullanılması söz konusudur.
Böyle bir durumda öncelikle markaların ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları genel intiba, global etki dikkate alınarak benzer olup olmadıkları değerlendirilmeli, markaların benzer olmaları durumunda bu kez markanın tescilli olduğu mal veya hizmet ile markanın kullanıldığı mal veya hizmetin benzer olup olmadığı ve ortaya çıkacak duruma göre karıştırma ihtimalinin bulunup bulunmadığı incelenmelidir.
Karıştırma ihtimali, bir yandan markaların tescilli oldukları başvurusunun yapıldığı veya kullanıldığı mal ve/veya hizmetlerin, öte yandan işaretlerin benzer olup olmadığının incelenmesini gerektirmektedir. Bir başka anlatımla karıştırma ihtimalinin varlığı için kural olarak hem işaret benzerliği hem de sınıfsal benzerlik gereklidir. Markanın aynı veya benzer mal ve/veya hizmetler bakımından benzerinin kullanılması halinde marka hakkına tecavüz söz konusudur.
Markanın koruma kapsamına ilişkin SMK’nun 7/1-b maddesine göre, marka sahibi tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını engelleyebilmektedir.
Arz edilen içtihat ve uygulama birliği çerçevesinde heyetimizce yapılmış olan bilişim incelemesi neticesinde ihtilaf konusu sosyal medya hesaplarında davacı yana ait markaların davacı yanın markalarının tescilli olduğu sınıflarda kullanım konusu edildiği, yine … 2. FSHHM’nin … D.İş sayılı dosyası üzerinden tanzim edilmiş olan karar çerçevesinde ifa edilmiş olan tedbir kapsamında tedbir uygulamasına konu edilen mahallerde tespit edilmiş ürünler ve üretim faaliyetlerinde kullanılabilecek etiketlerin varlığı çerçevesinde davalı yanın eylemlerinin davacı yana ait markalara tecavüz teşkil eder mahiyette olduğunun değerlendirilebileceği yönünde görüş ve kanaatlerimiz oluşmuştur.
SONUÇ:
Yukarıda yapılan tespit, inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; dosyada talep edilen kontroller sağlandığında,
1) Davacı tarafından belirtilen “…” isimli Instagram, “…” isimli Tiktok ve “…” isimli Facebook sosyal medya hesaplarına ait sayfaların kullanımda ve aktif olduğu ve genel profil sayfası ve paylaşımlar kontrol edildiğinde bahse konu sosyal medya içeriklerinde tespite konu “…” ibareli ürünlerin yer aldığı ve güncel olarak yayında olduğu,
2) Davalı yanın kullanımlarının davacı yana ait markalara tecavüz ve davacı yan ile haksız rekabet teşkil eder mahiyette olduğunun değerlendirilebileceği görüş ve kanaatine varılmıştır…” yönünde mütalaada bulundukları görülmüştür.
Huzurdaki dava; marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, tecavüzün sonuçlarının ortadan kaldırılması talebine ilişkin olup dava tarihi itibari ile uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 7. maddesine bakıldığında; ”(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir.
(2)Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3)Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4)Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5)Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez: a)Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi. b)Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması. c)Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması” hükümlerinin yer aldığı görülmektedir.
SMK’nın 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmış olup bunlar marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleri olarak belirtilmiştir.
Anılı Kanunun 149. maddesi ise; “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme altına alınmıştır.
Yukarıda belirtilen kanuni düzenlenmeler ışığında somut olaya bakıldığında öncelikle tespiti gereken hususun, davalı yanca gerçekleştirildiği iddia edilen kullanımların davacının tescilli markalarından doğan haklarını ihlal eder mahiyette olup olmadığı, bu nedenle davacı yanın marka tescilinden doğan haklarının ihlal edilip edilmediğinin saptanması noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
İşbu iddiaların tetkikinde ise markaları oluşturan ibarelerin esas unsurları arasındaki benzerliğin, ilgili tüketici kitlesi algısında iltibasa sebebiyet verebilecek yahut taraf markaları arasında en azından iktisadi veya idari bir bağ kurulmasına yeter neden olacak düzeyde olması gerektiği kabul edilmektedir. Somut uyuşmazlığa bakıldığında, dosyada mübrez ihtiyati tedbir kararının icrasına ilişkin icra tutanakları ile teknik ve maddi inceleme sonuçlarını içerir yanlarca itiraza uğramayan bilirkişi rapor içerikleri kapsamında ihlale konu ürünlerin üzerinde davacı adına tescilli ve tanınmış “…” markasının açıkça yer aldığının görüldüğü, ürün etiketlerinde ilgili ürünlerinde orijinal ya da lisanslı ürünler olduklarını gösterir hiçbir bilginin yer almadığı, davacının tescilli markaları ile aynı işaretten oluşan ve yine davacının tescilli markaları kapsamında yer alan taklit ürünlerin davalı tarafından satışa sunulduğu, dolayısıyla bu şekilde tescilli bir markayı haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak kullanma neticesinde, markanın tüketici nezdinde oluşturduğu algıdan ve ticari tanınmışlığından faydalanarak haksız kazanç sağlandığı, bu nedenle SMK’nın 29 ve 7. maddeleri ışığında davacı adına tescilli bir işaretin mal / ambalaj üzerine konulmuş olması hâli ve bu kullanımların ticari amaç güdülerek gerçekleştirilmiş olmasının açık bir şekilde marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmesinin gerektiği sonucuna varılması gerekmiştir. Bu gerekçeler ışığında SMK’nın 149. maddesi gereğince davacının marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılmasi istemleri yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı taraf SMK’nın birinci kitabında düzenlenen marka hakkına ilişkin hükümlerin yanı sıra ayrıca TTK’nın haksız rekabet hükümleri gereğince de istemde bulunmuş olup anılı düzenlemelerin kümülatif olarak somut olayda tatbikinin gerekip gerekmediği meselesinin aydınlatılması gerekmiştir. Bu noktada emsal alınan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/5189 esas, 2022/1852 karar sayılı ilamı ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 2021/439 esas, 2023/201 karar sayılı kararında vurgulandığı üzere; 6762 sayılı mülga TTK’nın 57/5.maddesinde yazılı “Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalariyle iltibasa meydan verebilecek surette, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmiyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak” şeklindeki düzenlemeden yola çıkılarak, marka hakkına tecavüz eylemleri, hem özel yasa niteliğindeki 556 sayılı Marka KHK’nın 61 ve 9.maddeleri uyarınca, hem de anılı hüküm nedeniyle mülga 6762 sayılı TTK’nın 57/5.maddesi hükümleri doğrultusunda kümülatif olarak korunmakta iken mülga 6762 sayılı TTK’nın 57/5.maddesindeki hüküm, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren mer’i 6102 sayılı TTK’nın 55/1-a-4 bendinde yer alan “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,” şeklinde düzenlenmiş olup, Kanunun gerekçesinde de ifade olunduğu üzere, Kanun Koyucu bilinçli bir şekilde, “ad, unvan ve marka” kavramlarına yeni düzenlemede yer vermemiş ve buna gerekçe olarak da bu kavramların kendi özel yasası niteliğindeki 556 sayılı Marka KHK, 554 sayılı End. Tasarım KHK ve 555 sayılı Coğrafi İş. KHK ve TTK’nın unvan ile ilgili düzenlemeleriyle korunması gösterilmiş ve bunların bir kez de TTK’nın haksız rekabet hükümleriyle korunmasının gereksiz olduğu ve yorum güçlüklerine yol açacağına vurgu yapılmıştır. Bu hâli ile markaların kendi özel yasası niteliğindeki 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu hükümleriyle korunması ve 6102 sayılı TTK’nın 55/1-a-4 maddesindeki düzenleme karşısında, dairenin eski içtihatlarını sürdürme imkanının kalmadığı belirtilmiştir.
Nitekim Türk Borçlar Kanunu’nun sebeplerin yarışması başlıklı 60. maddesi gereğince de bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkimin, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar vereceği ifade edilmiştir. Bu gerekçeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı yana en iyi giderim imkanı sağlayan SMK hükümleri kapsamında hukuki koruma sağlanmış olup aynı zamanda haksız rekabete ilişkin hükümlerin kümülatif olarak uygulanmasına yer olmadığı sonucuna varılması gerekmiştir. Bu açıklamalar doğrultusunda haksız rekabet hükümlerine yönelik davacı istemlerinin reddine dâir aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1- SMK’nın 29 ve 7. maddeleri gereğince davacının marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılmasi istemleri yönünden davanın KABULÜ ile,
… 2. FSHM’nin … tarihli,… değişik iş sayılı ihtiyati tedbir kararının uygulanması kapsamında davalının üretim yeri, iş yeri ve sosyal medya hesaplarında tespit edilen davacının tescilli ”…” markasını taşıyan taklit ürünlerin satışa arz edilmesi nedeni ile davalı kullanımının davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, tecavüzün önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davacının tescilli “…” markasını taşıyan her türlü mal, hizmet, tabela, ambalaj, ilan, reklam, yayın, broşür, afiş ve sair tanıtım malzemesi, basılı kağıtlar ve sair her türlü materyal ve ticari evrakın kullanımının önlenmesine, el konulanların hüküm kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak suretiyle imhasına, davacının tescilli “…” markasını taşıyan taklit ürünlerin internet alan adları dahil olmak üzere internet üzerinde kullanılmasının önlenmesine ve davalıya ait
…,

… adreslerindeki davacının ”…” markasını taşıyan taklit ürünlerin kullanımının sonlandırılmasına, sonlandırılmaması halinde anılı hesaplara erişimin engellenmesine,
2-HMK’nın 397/2 maddesi ışığında … 2. FSHM’nin 24/06/2022 tarihli, … değişik iş sayılı ihtiyati tedbir kararının hüküm kesinleşinceye kadar devamına,
3-SMK’nın marka hakkına yönelik hükümleri ile TTK’da düzenlenen haksız rekabete ilişkin düzenlemelerin kümülatif olarak tatbiki TBK’nın 60. maddesi ışığında yerinde görülmediğinden davacı yanın haksız rekabet hükümlerine yönelik istemlerinin REDDİNE,
4-Alınması gereken 269,85 TL ilam harcından peşin alınan 80,70TL harcın mahsubu ile eksik 189,15 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafın yaptığı 80,70 TL başvuru harcı, 80,70 peşin harç, 190 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 4.000 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.351,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/09/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır