Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/439
KARAR NO : 2022/170
DAVA :FİKİR VE SANAT ESERLERİ SAHİPLİĞİNDEN KAYNAKLANAN HAKLARA TECAVÜZÜN TESPİTİ, MEN’İ, REF’İ VE MANEVİ TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 20/04/2021
KARAR TARİHİ : 02/12/2022
Taraflar arasında yapılan Fikir ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Tespiti, Men’i, Ref’i ve Manevi Tazminat davasının açık yargılamasının sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin, bilinen adıyla …’un, yıllardır müzik sektöründe yer alan çok nemli bir söz yazarı, besteci ve icracı sanatçı olduğunu, çok uzun yıllardan bu yana müzik alanında yaptığı çalışmalar ile sayısız esere imza attığını, sektörde yaptığı çalışmalarla saygınlık ve büyük popülerite kazandığını, müvekkilinin, “… ” isimli, 1998 yılında çıkardığı ikinci albümünde bulunan, oldukça ses getiren ve bugün bile neredeyse herkesin bildiği “…” isimli eserin söz yazarı ve bestecisi olduğunu, davalının, 2016 yılında sözü ve müziğinin kendisine ait olduğunu belirttiği, “…” isimli bir single çıkardığını ve dijital mecralardan yayına sokulduğunu, bu eserin giriş ve final kısmının, müvekkiline ait “…” isimli eserin giriş kısmı ile birebir aynı olduğunu, kalan kısımlarının ise benzer olduğunu …’un menajeri … tarafından fark edildiğini ve müvekkiline bildirildiğini, müvekkilinin 21/12/2020 tarihinde … Kuruluna başvurduğunu alanında uzman yedi kişiden oluşan …Bilim Kurulu tarafından yapılan inceleme sonucu … tarih ve … numaralı raporda “… ortamda ses kayıtları sunulan eserler dinlenmiş; ‘…’ adlı eserin giriş ve final melodisi ile akor diziliminin, “…” adlı eserin giriş ve final melodisi ile birebir aynı olduğu oy birliği ile tespit edilmiştir” şeklinde görüş bildirildiğini, müzakere sürecinde, vekiller aracılığıyla yapılan görüşmede, uzlaşma isteğinin davalı tarafından reddedilmesi sebebiyle dava açılacağı hususunun kendilerine bildirilmesi üzerine davalının, dava konusu “…” adlı eseri, dijital mecralarda gizlediğini, ancak kalıcı olarak silmediğini, dava konusu eserin, daha önce davalı tarafından kendi … kanalında yayında iken, başka kullanıcılar tarafından da alıntılanarak başkaca hesaplarda yayına sokulduğunu, bilirkişi incelemesine esas olması bakımından bu yüklemelerden birine dair linki ekteki CD içerisinde sunduklarını, … Teknik Bilim Kurulu raporunun mahkemece göz önünde bulundurularak, “…” isimli eserin bestesinin giriş ve final kısımlarında birebir olarak kullanıldığını, diğer kısımların benzerlik gösterdiği hususunun tespiti yönünde karar verilmesini talep ettiklerini, davalının, müvekkiline ait bir besteyi üzerine söz yazarak eserde değişiklik yaptığını, yapmış olduğu bu değişiklikle birlikte eseri icra ettiğini, icra ettikten sonra ise icrasını dijital mecralarda yayınladığını, yayınlarken de müvekkilini eser sahibi olarak tanıtmadığını, bunları yaparken müvekkilinden asla izin almadığını, müvekkilinin manevi haklarını ihlal ettiğini, davaya konu iki beste arasında davalının iddia ettiği esinlenmenin tanımına ve sınırlarına uyan bir benzerlik söz konusu olmadığını, birebir kopyalamanın söz konusu olduğunu, davalının …Bilim Kurulu Raporunu kabul etmemesinin, tecavüzün ref’i talebine yaptığı itirazının ve manevi tazminat talebine itirazının hukuka aykırı olduğu hususlarını beyan ederek, dava konusu “…” adlı eserin giriş ve final kısmında, müvekkiline ait “…” isimli eserin giriş ve final kısmının birebir olarak kullanıldığının, eserlerin kalan kısımlarının benzer olduğunun tespitini, “…” isimli eserin yayınının dava süresince her türlü mecrada durdurulmasını, sonrasında ise müvekkilinin hak sahipliğinin besteci sıfatıyla … birliği ve yayın yapılan tüm mecralarda belirtilmesi yönünde, tecavüzün ref’i şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin uğradığı manevi zarara karşılık “5 KR” (beşkuruş) tutarında manevi- tazminata hükmedilmesini, hükmün FSEK 67/3 ve 78. maddesi uyarınca, en yüksek tirajlı üç gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının iddialarının hiçbir suretle gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin müzik dünyasındaki başarısının her geçen gün katlanarak artmaya devam ettiğini, genç yaşına rağmen büyük başarılara imza atmış tanınan bir sanatçı olduğunı, yazıp seslendirdiği şarkıları … kanalında paylaşarak geniş kitlelere ulaşmayı başardığını, … kanalında 2 milyona yakın abonesi bulunduğunu, aynı zamanda…, …,…, …,…, … ve … gibi bir çok ünlü sanatçıya şarkı verdiğini, müvekkilinin söz yazarlığı ve bestecilik konusunda adından sıkça bahsettirdiğini, halihazırda bir sürü yayınlanmamış söz ve besteleri bulunduğunu ve birçok ünlü sanatçıya da söz ve beste verip, bu söz ve bestelerinin sanatçıların yorumlarıyla hep en çok dinlenenlerde yer aldığını, müvekkiline husumet yönetilmesinin mümkün olmadığını, dava konusu “…” isimli eserin … kayıtlarına bakıldığında söz yazarının müvekkili …, bestecisinin ise … olduğunu, söz yazarı ile bestekâr farklı kişiler ise, bu müzik eserine ilişkin olarak yapılacak tasarruflarda hem söz yazarının hem de bestekârın izni gerektiğini, hiçbir şekilde çalıntı iddialarının kabulü anlamına gelmemekle beraber dava konusu “…” adlı eserin bestecisi … olmakla birlikte müvekkilinin eserin söz yazarı olduğunu ve söz konusu eseri eserin bestecisi olan …’ın izniyle yalnızca demo kaydı almış olduğunu, şarkıyı hiçbir mecrada yayınlamadığını, bir eserin icrasının hukuka uygun olarak tespit edilebilmesi için, eser sahibinin – konumuz bakımından müzik eseri sahibinin yani bestekâr’ın- izni gerekli olduğunu, müvekkilinin eser sahibi olarak bestecisinden besteyi kullanma konusunda izin almış olduğunu, söz konusu eserin yalnızca seslendirilmiş olup yapılmadığını, dağıtıma sunulmadığı ve hiçbir dijital platformda dağıtılmadığını, müvekkilinin böyle bi eseri yapmadığını ve mecralara sunmadığını, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkilinin eserin yayınlanmasından elde edilen maddi ve manevi bir değer olmamakla birlikte maddi ve manevi bir kayıbına da sebebiyet vermediğini, … isimli mecrada yayınlayanın müvekkili olmadığını, bu nedenle sosyal mecrada yayınlanmasından müvekkilinin sorumlu olmadığını, kamuya açıklanmamış esere karşı, örneğin intihal gerekçesiyle, takibat yapılamayacağını, eserin kamuya sunulmakla Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa ve bu kanunun sınırlamalarına tabi olduğunu, söz konusu eserin müvekkili tarafından hiçbir yerde hiçbir şekilde yayınlanmadığını, doğal olarak da kamuya sunulmadığını, bu nedenle Fikir ve Sanat Eserleri Kanununca korunacak bir değer meydana gelmediğini, söz konusu eserin müvekkili tarafından halka arz edilmediğinden FSEK 14.maddesi gereği eseri umuma arz yetkisinden dolayı manevi hak kaybı oluşmadığını, FSEK 15.maddesinde eser sahibinin adını belirtme hakkı meydana gelmediğini ve bu yönde taleplerin haksız ve yersiz olduğunu, dört kategoride düzenlenen manevi hakların eserin yayınlanması ve halka arz edilmesi sonucu meydana geldiğini,, müvekkili tarafından söz konusu eserin hiçbir yerde hiçbir şekilde yayınlanıp, dağıtımı yapılmadığından FSEK uyarınca manevi hak ihlali oluşmadığını ve davacının tüm taleplerinin reddi gerektiğini, dava konusu eserde benzerlik olsa dahi ancak esinlenme düzeyinde olduğunu, davacının da iddia ettiği üzere eserin giriş ve final kısmında olduğunu, esasen şarkının en önemli olan nakarat kısımında esinlenme dahi olmadığını, iki eser arasında intihal incelemesi yapılırken yerleşik Yargıtay kararlarına göre; sonraki eser sahibinin eyleminin, ilk eser sahibinin mali ve manevi haklarından en az birisini ihlal edip etmediğini, sonraki eserin ilk eserden hareketle oluşturulup oluşturulmadığını, eserler arasında benzerlik varsa ilk eser sahibinin hususiyetinin sonraki esere aynen geçirilip geçirilmediğini ve son olarak da tespit edilen benzerliğin FSEK’in 35. maddesinde belirlenen iktibas serbestisi veya esinlenme kapsamında kalıp kalmadığı hususlarının bir bütün olarak araştırılması gerektiğinı, Yargıtay kararları doğrultusunda iki eser de incelendiğinde herhangi bir ihlal olmadığını, olsa dahi bunun yalnızca esinlenme kapsamında kalacağını, benzerlik, aynı alanda üretilmiş eserlerde bulunmasının mümkün, soyut fikir, konu, yöntem gibi olağan ve anonim unsurlara ilişkin veya sadece önceki eserden esinlenme mertebesinde kalmış ise, bunun meşru bir kullanım sayıldığını, zira biçime bürünmemiş soyut fikir, tema, araştırma konusu veya yöntem, anonimleşmiş söz, formüllerin Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku kapsamında korunamadığını, Türk Hukukunda iktibas serbestisinin düzenlenmiş olduğunu, müzik eserlerinde, bestelerde esinlenme düzeyinde kalan iktibas yapılmasının mümkün olduğunu, müvekkilinin eseri kabul anlamına gelmemekle beraber, davacının iddia ettiği gibi beste açısından bir benzerlik olsa dahi incelendiğinde bunun ancak esinlenme düzeyinde kaldığının anlaşılacağını, …’den alınan teknik bilim kurulu raporunun taraflarınca kabul edilmediğini, herhangi bir hukuki bağlayıcılığının bulunmadığını, bunun yanında her türlü hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, hukuki geçerliliği olduğu varsayılsa dahi raporda yalnızca “…” adlı eserin giriş ve final melodisi ile akor diziliminin, “…” adlı eserin giriş ve final melodisi ile birebir aynı olduğu oy birliği ile tespit edilmiştir” şeklinde belirtildiğini, eserlerin yalnızca giriş ve final kısımlarında benzerlik bulunmakla beraber bu benzerliğin esinlenme düzeyinde olduğunu, tecavüzün ref’i şeklindeki ihtiyati tedbir talebinin ve manevi tazminat talebinin taraflarınca kabul edilmediğini, ancak esinlenme düzeyinde kalacak bir benzerlik olduğu düşünülebildiği ve davacının kendisine ait söz konusu besteyi “…” adlı eserinde kullandığı ve …’da 2,9 milyon izlenme sağladığını, bestesinin ve emeklerinin boşa gittiğini ve bu nedenle manevi zarara uğradığı iddialarının bu sebeple asılsız olduğunu, bestesini istediği gibi, istediği sözlerle birleştirerek emeğinin karşılığını aldığını, … kayıtlarına güvenerek yalnızca üzerine söz yazarak demo olarak seslendirdiği eser açısından Türk Medeni Kanunu uyarınca da iyi niyet karinesinin gündeme geleceği ve müvekkilinin iyi niyetli olarak tanımlanacağından yine Bestenin çalıntı olması yönünden husumet yöneltilecek kişinin müvekkili olmadığını, müvekkiline kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, davanın reddini talep etmiştir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü, … ve …’dan; “…” ve “…” adlı müzik eserlerine ilişkin eser işletme belgeleri istenmiştir.
HMK’nın 266. maddesi gereği bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
30/06/2022 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: “…” isimli parçanın FSEK kapsamında eser olarak korunduğu ve davacının eser sahibi olduğu, yapılan teknik incelemede davacıya ait eserin davalı tarafından “…” isimli eserin giriş ve final bölümünde açık bir şekilde aynen/birebir kullanıldığının tespit edildiği görülmekle iktibas serbestisi ve esinlenmenin sınırlarının aşıldığı, davacı tarafından dosyaya sunulan ve rapor hazırlanırken yayından kaldırılmış olan … videosu incelendiğinde Bilal Sonses … kanalından, “Bilal Sonses- … (2016)” açıklaması ile 22.02.2016 tarihinde videonun yüklendiği görülmekle davacının mali haklarından işleme, çoğaltma, yayma ve umuma iletim haklarının ve manevi haklarından eser sahibi olarak belirtilme ve eserde değişiklik yapılmasını men hakkının ihlal edildiği kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava: Davalının sözü ve müziğinin kendisine ait olduğunu belirttiği “…” adlı eserin giriş ve final kısmında, davacının “…” isimli eserinin giriş ve final kısmının birebir olarak kullanıldığının, eserlerin kalan kısımlarının benzer olduğunun tespiti, davalının eyleminin; davacının FSEK’ ten kaynaklı mali haklarından işleme, çoğaltma, yayma, umuma iletim hakları ile manevi haklarından eser sahibi olarak belirtilme ve eserde değişiklik yapılmasına dair haklarının ihlal edildiğinin tespiti, men’i, ref’i, sonrasında ise davacının hak sahipliğinin besteci sıfatıyla … meslek birliği ve yayın yapılan tüm mecralarda belirtilmesi, davacının uğradığı manevi zarara karşılık 5 KR (beşkuruş) tutarında manevi tazminata hükmedilmesi ve hükmün ilanına ilişkindir.
FSEK hükümleri, mevzuat, Mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporu ve bütün dosya kapsamından: FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan İlkine “sübjektif unsur” veya “esasa İlişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart’ denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün taşıması”, eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; İlim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
5846 sayılı kanunun 1/B maddesinin a bendinde; sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri 2/1-a bendinde de herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada programın sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımlarının ilim ve edebiyat eseri olduğu, FSEK 68. maddesi izin alınmamış eser sahibinin sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya emsal veya rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın en çok üç kat fazlasını isteyebileceği, FSEK 70. maddesinde ise birinci bendinde manevi haklara haleldar edilen kişinin uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat davası açabileceği, mahkemece bu hususta para yerine veya buna ek olarak başka bir manevi tazminat şekline de hükmedilebileceği, ikinci bendinde mali hakları haleldar edilen kimsenin tecavüz edenin kusuru varsa haksız fiillere müteallik hükümler dairesinde tazminat talep edebileceği hükmü yer almaktadır.
Müzik eserleri ise ensttüman müzikleri ve sözlü müzik olarak iki ana grupta toplanmaktadır. FSEK 3. maddesi kapsamındaki sözsüz müzik eserlerinde sadece besteler, sözlü müzik eserlerinde ise hem beste hem güfteler musiki eser olarak korunmaktadır. Ancak, bir Müzik eserinin güftesi, başlı başına edebi bir niteliğe haiz ise FSEK 2/2. maddesi uyarınca dil ve yazı ile ifade edilen bir eser olarak korunması da ayrıca mümkündür. Müzikal ve opera eserinde beste, güfte ve mizansen içeren libretto ise hem müzik hem de ilim edebiyat eseri olarak FSEK kapsamındaki korumaya haiz olacaktır, ayrıca müzikal sahne eserlerinde dans, sahne düzeni, mizansen vb. hareket ve koreografiye dayalı bölümler bulunuyorsa, bunlar da müzikalin beste ve güftesinden ayrıca FSEK 2/2. maddesi hükmü gereğince sözsüz sahne eseri kapsamında ilim edebiyat eseri olarak korunacaktır.
Mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere: “…” isimli parçanın FSEK kapsamında eser olduğu ve davacının eser sahibi olduğu, bilirkişilerce yapılan incelemede; davacıya ait eserin, davalı tarafından “…” isimli eserin giriş ve final bölümünde açık bir şekilde aynen/birebir kullanıldığının tespit edildiği, iktibas serbestisi ve esinlenmenin sınırlarının aşıldığı, davacı tarafından dosyaya sunulan ve rapor hazırlanırken yayından kaldırılan … videosu incelendiğinde: … … , “…- … (2016)” açıklaması ile 22.02.2016 tarihinde videonun yüklendiğinin görüldüğü, bu nedenle “…” adlı eserin giriş ve final kısmında, davacıya ait “…” isimli eserin giriş ve final kısmının aynen/birebir olarak kullanıldığının tespitine, davalının eyleminin; davacının mali haklarından işleme, çoğaltma, yayma, umuma iletim hakları ile manevi haklarından eser sahibi olarak belirtilme ve eserde değişiklik yapılmasına dair hakların ihlal edildiğinin tespitine, men’ine, ref’ine karar verilmiştir.
Eser sahibi olan kişilerin, tüm mali ve manevi menfaatleri 5846 sayılı yasanın 13. maddesi gereğince bu yasa kapsamında koruma altında bulunmaktadır. Eserin meydana getirilmesiyle, eser sahibi telif hakkına sahip olur. Telif hakkı iki yönü bulunan bir haktır. Bunlar eser sahipliğinden doğan manevi haklar ve mali haklardır.
Yargıtay HGK’nın 1980/1 E. 1981/2 K. ve 18.12.1981 tarihli içtihadı Birleştirme Kararında:”… Eser sahibinin eseri üzerindeki manevi haklarının ihlali halinde istenebilecek manevi tazminata ilişkin düzenlemeler Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda yer alırken, şahsi menfaatlerin ihlali halinde istenebilecek manevi tazminat BK’nın 49. (yeni 58.) maddesine bırakılmıştır. Genel olarak şahsi menfaatlerin ihlâl edilip edilmediği kişilik hukukuna ait hükümlere göre tayin olunacak bir husustur…” denilmektedir.
Davacı manevi tazminat istemini, FSEK’ten kaynaklanan manevi haklarının ihlaline dayandırmıştır. FSEK 70/1. maddesine dayanılarak manevi tazminat talep edilebilmesi için öncelikle talepte bulunanın FSEK tarafından korunan hak ve menfaatleri olduğunu kanıtlaması gerekecektir. FSEK 70/1. maddesi uyarınca manevi tazminat talep edilebilmesi için eser/hak sahibinin bir zarara uğramış olması gerekmez, sadece Kanun’un saydığı haklardan birisinin ihlâl edilmiş olması yeterlidir. Davacının manevi haklarından; eser sahibi olarak belirtilme ve eserde değişiklik yapılmasına dair haklarının ihlal edilmesi nedeniyle FSEK’in 70/1. maddesi uyarınca manevi tazminat talebinin kabulüne; “5 KR” (beşkuruş) manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hükmün ilanında davacının menfaati olduğu gözetilerek, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-“…” adlı eserin giriş ve final kısmında, davacıya ait “…” isimli eserin giriş ve final kısmının aynen/birebir olarak kullanıldığının tespitine,
2-Davalının eyleminin; davacının mali haklarından işleme, çoğaltma, yayma, umuma iletim hakları ile manevi haklarından eser sahibi olarak belirtilme ve eserde değişiklik yapılmasına dair hakların ihlal edildiğinin tespitine, men’ine, ref’ine,
3-Manevi tazminat talebinin kabulüne, “5 KR” (beşkuruş) manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline,
5-80,70 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile eksik 21,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-İşleme, çoğaltma, yayma, umuma iletim hakları ile eser sahibi olarak belirtilme ve eserde değişiklik yapılmasına dair hakların ihlal edildiğinin tespiti, men’i, ref’i, talepleri yönünden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Manevi Tazminat talebi yönünden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca “5 KR” (beşkuruş) vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafın yaptığı 59,30 TL başvuru harcı, 59,30 TL peşin harç, 197,60 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 4.500 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.816,20 TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
10- Taraflarca fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK 345/1.maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve İstinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek sureti ile, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/12/2022
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır