Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/431 E. 2023/104 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/431
KARAR NO :2023/104

DAVA:MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
DAVA TARİHİ:04/04/2016
KARAR TARİHİ:08/06/2023

… FSHHM’nin …. ve 16/01/2018 tarihli kararı; İstanbul BAM 16. H.D’nin 2018/1740 E. 2021/715 K. ve 02/04/2021 tarihli ilamı ile kaldırılmakla, davanın …. FSHHM’nin… Esasına kaydı yapılmış, HSK’nın 04/11/2021 tarih ve 1111 sayılı kararı gereğince İstanbul 3. ve 4. FSHH Mahkemelerinin 11/11/2021 tarihi itibarıyla faaliyete geçirilmesine, 1. FSHH Mahkemesinde görülmekte olan tek esaslı dava, iş ve arşiv dosyalarının Mahkememize devrine karar verildiğinden, …. FSHHM’nin… E. sayılı davası Mahkememize tevzi edilerek 2021/431 E. sırasına kaydı yapılmakla, taraflar arasındaki Markanın Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin …şekil eserine ait telif haklarının ve 5. sınıfta tescilli … ve … numaralı “…+şekil” markalarının sahibi olduğunu, davalının “…+ şekil” markasını … numara ile 39. sınıfda tescil ettirdiğini, davalının bu kullanımının KHK’nın 8/5 ve 4. maddelerine aykırı olduğunu, FSEK kapsamında eser olarak korunan güzel sanat eserinin 01/12/1989 yılında ilk kez müvekkili tarafından umuma arz edildiğini,müvekkilinin marka koruması yanında telif korumasından da faydalanmasını gerektiğini,müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğunu, davalı adına TPE nezdinde tescilli … numaralı “…+şekil” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davanın beş yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 7/l-b ve 8/1-b maddeleri kapsamında iltibas bulunmadığını, davacı tarafın … ve … numaralı 5. sınıfla tescilli olan markalarının tanınmış markalar olmadığını, davacının markalarının tanınmış marka olduğunu ispat etmesi halinde dahi 556 sayılı KHK’nın 8/4. fıkrasının ikinci cümlesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmediğinden markanın hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceğini, markalar arasında işitsel, görsel ve telaffuz açısından hiçbir benzerliğin bulunmadığını ve tescilli oldukları sınıfların iltibasa mahal vermeyeceğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
…. FSHHM’nin …. ve 16/01/2018 tarihli kararı ile: “DAVANIN KABULÜNE, Davalı adına TPE nezdinde tescilli … … şekil markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, karar kesinleştiğinde kesinleşen kararın Türk Patent ve Marka Kurumuna bildirilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili İSTİNAF yoluna başvurmuştur.
Anılan karar, İstanbul BAM 16. H.D’nin 2018/1740 E. 2021/715 K. ve 02/04/2021 tarihli ilamı ile: “…6100 Sayılı HMK 266. Madde de; “Mahkeme çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulmaz.” hükmü düzenlenmiştir. Mahkemenin dava konusu ihtilafın çözümünün teknik bilgi gerektirdiğinden bahisle, bilirkişi görüşüne başvurduktan sonra, teknik konuda itirazları gidermeden, eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu ile karar verdiği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın davacı tarafın iştigal konusu ve markaların tescil sınıfları gözetilerek, marka uzmanı bilirkişi, eczacı bilirkişi ve grafik tasarım uzmanı bilirkişinin bulunduğu yeni bir heyetten rapor alınarak, davacı markalarının davalı markasının tescil tarihi itibarıyla tanınmış olup olmadığı, taraf markalarındaki logonun karşılaştırılarak, telif hakkına konu logonun davalı markasında kullanılıp kullanılmadığı, markaların tescil sınıflarının farklılığının etkisi konusunda rapor alınarak ve FSEK 8/4-5 maddelerine göre hükümsüzlük koşullarının bulunup bulunmadığı değerlendirildikten sonra karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine….” gerekçesi ile kaldırılmıştır.
TPMK kayıtları istenmiş, HMK’nın 266. maddesi kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
07/04/2022 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: 556 sayılı KHK 8/5 maddeye dayalı hükümsüzlük talebi yönünden; davacının hak sahibi olduğu eser vasfındaki logonun ilişkilendirme ihtimali de dahil iltibas yaratacak derecede benzerinin davalının … markasında asıl unsur niteliğinde şekil unsuru olarak kullanılması nedeniyle hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, buna mukabil hükümsüzlüğün sadece davacı logosu ile iltibas yaratan şekil unsuru yönünden söz konusu olması nedeniyle iltibas yaratan şeklin markadan çıkartılması şeklinde kısmi hükümsüzlüğe hükmedilip hükmedilmeyeceği hususundaki takdirin Mahkemeye ait olacağı, 556 sayılı KHK 8/5 maddeye dayalı hükümsüzlük talebi yönünden; davacı markasının tanınmış marka olduğu, davalı markasının farklı mal ve hizmet sınıfında tescilli olmakla birlikte davacının markasının davalı markasının benzerinin kullanılmasının ilgili sektörde davacı ile ilişkilendirilerek haksız yarara sebebiyet vereceği gibi işaretin tek bir kaynağa işaret etme fonksiyonu ile özgünlüğünü ortadan kaldıracağı, bu sebeple de takdiri Mahkemeye ait olmak kaydıyla 556 sayılı KHK 8/4 anlamında hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, buna mukabil raporda da belirtildiği üzere hükümsüzlüğün sadece davacı logosu ile iltibas yaratan şekil unsuru yönünden söz konusu olması nedeniyle iltibas yaratan şeklin markadan çıkartılması şeklinde kısmi hükümsüzlüğe hükmedilip hükmedilmeyeceği hususundaki takdirin Mahkemeye ait olacağı bildirilmiştir
23/12/2022 tarihli bilirkişi kurulu ek raporda özetle: 556 sayılı KHK 8/5 maddesine dayalı hükümsüzlük talebi yönünden; davacının hak sahibi olduğu eser vasfındaki logonun ilişkilendirme ihtimali de dahil iltibas yaratacak derecede benzerinin davalının … markasında asıl unsur niteliğinde şekil unsuru olarak kullanılması nedeniyle hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, buna mukabil hükümsüzlüğün sadece davacı logosu ile iltibas yaratan şekil unsuru yönünden söz konusu olması nedeniyle iltbas yaratan şeklin markadan çıkartılması şeklinde kısmi hükümsüzlüğe hükmedilip hükmedilmeyeceği hususundaki takdirin Mahkemeye ait olacağı, 556 sayılı KHK 8/5’e dayalı hükümsüzlük talebi yönünden; davacı markasının tanınmış marka olduğu, davalı markasının farklı mal ve hizmet sınıfında tescilli olmakla birlikte davacının markasının davalı markasının benzerinin kullanılmasının ilgili sektörde davacı ile ilişkilendirilerek haksız yarara sebebiyet vereceği gibi işaretin tek bir kaynağa işaret etme fonksiyonu ile özgünlüğünü ortadan kaldıracağı, bu sebeple de takdiri Mahkemeye ait olmak kaydıyla 556 sayılı KHK 8/4 anlamında hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, buna mukabil raporda da belirtildiği üzere hükümsüzlüğün sadece davacı logosu ile iltbas yaratan şekil unsuru yönünden söz konusu olması nedeniyle iltibas yaratan şeklin markadan çıkartılması şeklinde kısmi hükümsüzlüğe hükmedilip hükmedilmeyeceği hususundaki takdirin Mahkemeye ait olacağı bildirilmiştir
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava: TPMK (TPE) nezdinde davalı şirket adına tescilli … numaralı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK hükümleri yürürlükte olup, daha sonra yürürlükten kalktığı ve 6769 sayılı SMK’nın yürürlüğe girdiği anlaşılmış ise de, davanın 556 sayılı KHK hükümlerine göre görülüp sonuçlandırılması gerekmiştir.
556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki KHK’nın 7/l (b) maddesinde; Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markaların kesinlikle tescil edilemeyeceği belirtilmiştir.
556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki KHK’nın 8/1 maddesinde marka tescilinde nisbi red sebepleri sayılmıştır:”Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda, aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine red edilir.
Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b) Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa,
Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir…”
556 sayılı Markaların Korunması hakkındaki KHK’nın 9. maddesinde “Marka Tescilinden Doğan Hakların Kapsamı” aşağıdaki şekilde belirtilmiştir.
Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibi, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep edebilir.
a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması.
556 sayılı KHK.nın 42. maddesinde hangi hallerde markanın hükümsüzlüğüne karar verilebileceği düzenlenmiştir:”Aşağıdaki hallerde markanın hükümsüz sayılmasına yetkili mahkeme tarafından karar verilir:
a) 7 nci maddede sayılan haller. (Ancak 7 nci maddenin (ı) bendinde belirtilen tanınmış markalarla ilgili davanın ” tescil tarihinden itibaren ” 5 yıl içerisinde açılması gerekir. Markanın tescilinde kötü niyet varsa iptal davası süreye bağlı değildir.)
b) 8 inci maddede sayılan haller. (Ancak, 8 inci maddenin son fıkrası çerçevesinde açılan davada önceki hak sahibi koruma süresinin bitiminden itibaren 2 yıl içerisinde markasını kullanmamışsa bu bir hükümsüzlük nedeni sayılmaz.) ‘şeklinde belirtilmiştir.
Tescil, marka hakkı bakımından kurucu etkiye sahiptir. Tescil ilkesi uyarınca, herhangi bir markayı ilk defa tescil ettiren kişi marka hakkına sahip olur. Ancak, tescil ilkesi çok katı bir biçimde benimsenmemiş, gerçek hak sahipliğine de belirli bir koruma sağlanmıştır.
Tescil ile birlikte marka hakkı sahibi, marka üzerinde mutlak hakka sahip olur. Marka sahibi; Markasının başkaları tarafından kullanılmasının önlenmesini talep edebilir, işaretin ticaret alanında kullanılması yasaklanabilir, marka hakkına tecavüz edildiği takdirde zararının tazmini dâhil çeşitli taleplerde bulunabilir. Marka sahibinin hakları tescil ile birlikte doğsa da, haklar üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayımı tarihiyle hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması halinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller için, başvuru sahibi tazminat davası açabilir. Bu durumda mahkeme, tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
Marka sahibine tescille sağlanan koruma, çeşitli sebeplerle sona erebilir. Bu sebepler arasında markanın hükümsüzlüğüne veya iptaline karar verilmesi halleri de yer almaktadır. 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede markanın geçersiz kılınması için yalnızca hükümsüzlük hâllerine yer verilmiş olup. Mahkeme tarafından verilen hükümsüzlük kararı kural olarak geçmişe etkilidir, kanunla sağlanan koruma hiç doğmamış kabul edilir.
Hukukumuzda kötüniyetli marka tescilinin tanımı yapılmamıştır veya kötüniyetli marka tesciline örnek oluşturabilecek durumlar gösterilmemiştir. Bu durumda, kötü niyetli marka tescilinin neyi ifade ettiğini belirlemek öğreti ve yargı organlarına bırakılmıştır. Kötüniyet kavramı, dürüstlük kuralı ile yakın ilişki içerisindedir. Dürüstlük kuralı uyarınca bir kimseden davranışlarında dürüst, namuslu ve makul olması beklenir. Dürüstlük kuralı ile ilgili olarak Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi gereğince “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” Dürüstlük kuralına aykırı davranış ise hakkın kötüye kullanılmasını teşkil eder. Kötüniyetli marka tescili durumunda dürüst, namuslu olmayan bir davranış, bir işaretin marka olarak tescil ettirilmesi hakkının kötüye kullanımı mevcuttur. Marka sahibi, esasında kendisine tanınmış tescil imkânını ve sağlanan korumayı amaca aykırı kullanmış olmaktadır. Bir hakkın amaca aykırı kullanılması, hakkın kötüye kullanıldığını gösterir. Marka tescili ile kişilere tescilsiz markalardan daha avantajlı, tekelci haklar içeren koruma sağlanır. Sağlanan koruma ise tescille doğmaktadır. Ancak, yalnızca tescil şartına bağlı olarak koruma sağlamak doğru değildir. Temel bir hukuk ilkesi olan dürüst davranma, markanın tescil edilmesinde de genel bir sınır teşkil etmektedir. Bu doğrultuda da; hukuki düzenlemelerde kötüniyetli tescil başvurusu itiraz nedeni, kötüniyetli tescil ise hükümsüzlük nedeni olarak yer almaktadır.
556 Sayılı KHK hükümleri, TPMK (TPE) kayıtları, bilirkişi kurulu kök/ek raporu ve bütün dosya kapsamından: TPMK (TPE) nezdinde … numaralı “… KAYIT SAKLAMA VE YÖNETİMİ Güvende ve elinizin altında + şekil” markasının, davalı … HİZ. VE TİC. A.Ş. adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması” dır. Doktrinde bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; İlim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Grafik eser; bir fikir ya da sanayi ürününün tanıtımı, yani simgelenmesi amacıyla yapılmış çizimlerdir. Grafik eser, bir kitap kapağı, bir tiyatro, sinema veya festival afişi, bir logo veya bir web sayfası olabilir. Grafik eserlerinin de güzel sanat eseri olarak FSEK himayesinden yaralanabilmesi için estetik niteliğe sahip olmaları ve sahibinin hususiyetini taşımaları gerekir.
Davacının “…” ibareli logosunun; hususiyet taşıyan, estetik grafik tasarımı olup FSEK 4/6 maddesi hükmü gereğince grafik eser yani güzel sanat eseri olduğu kanaatine varılmıştır.
Sunulan bilgi/belgelerden: Davacının, davaya konu eserin FSEK 18 maddesi çerçevesinde mali hak sahibi olduğu ve FSEK 11 maddedeki karine çerçevesinde bu gerekçeye dayalı hükümsüzlük talebinde bulunabileceği anlaşılmıştır.
556 SAYILI KHK’NIN 8/5. MADDESİ YÖNÜNDEN HÜKÜMSÜZLÜK TALEBİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Mahkememizce itibar edilen bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği üzere: Davalının “Kayıt ve Saklama Yönetimi Güvende ve elinizin altında” ibareli barkod görselli markası ve üst kısımdaki logonun bütün olarak davacının logosu ile kıyaslanması neticesinde; tasarımcının, tasarımı gerçekleştirirken sahip olduğu sonsuz seçenek özgürlüğü gözetilerek yapılan inceleme kapsamında davalının markasının, davacı markasından ayrışmak yerine benzeme çabası içinde olduğu ve markayı oluşturacak logoyu tasarlarken yaptığı değişikliklerin genel görünümde farklılık yaratmaktan uzak olduğu, her iki markanın görsel olarak bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunmadığı, dolayısıyla davacı logosunun, davalı logosunda kullanıldığı ve benzer olarak algılandıkları kanaatine varılmıştır.
Davacının hak sahibi olduğu eser vasfındaki logonun; ilişkilendirme ihtimali de dahil iltibas yaratacak derecede benzerinin davalının … tescil numaralı markasında asıl unsur niteliğinde şekil unsuru olarak kullanılması nedeniyle hükümsüzlük koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
556 SAYILI KHK’NIN 8/4. MADDESİ YÖNÜNDEN HÜKÜMSÜZLÜK TALEBİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
556 sayılı KHK 8/4 maddesi hükmüne göre; Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir.
Tanınmış markalar ayrıca Paris Sözleşmesinin mükerrer 6. maddesi ile koruma altındadırlar. Ayrıca TRIPS sözleşmesi 16. maddesi uyarınca tanınmışlıkta esas olan sektörel tanınmışlıktır.
Tanınmış markanın iki işlevi bulunmaktadır. Bunlardan ilki, her markada olduğu gibi diğer rakip mallardan ve hizmetlerden kendi mal ve hizmetini farklılaştırması, ikincisi ise her türlü rekabet kaygısı dışında yüksek bir kaliteyi sağlamasıdır.
Sunulan bilgi ve belgelerden; davacının “…+şekil” markasının tanınmış marka olduğu kanaatine varılmıştır.
TPMK nezdinde davalı şirket adına tescilli … numaralı “… KAYIT SAKLAMA VE YÖNETİMİ Güvende ve elinizin altında + şekil” markası; davacı adına tescilli … ve … numaralı markalarının tescilli olduğu 5. sınıfta değil, 39. sınıfta yani farklı bir mal ve hizmet sınıfında tescillidir. 556 sayılı KHK’nın 8/4.maddesi anlamında tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği bir durumun varlığı gereklidir. Davacı markasının benzerinin, davalı tarafından kullanılmasının ilgili sektörde davacı ile ilişkilendirilerek haksız yarara sebebiyet vereceği gibi, işaretin tek bir kaynağa işaret etme fonksiyonu ile özgünlüğünü ortadan kaldıracağı, bu sebeple 556 sayılı KHK 8/4.maddesi anlamında hükümsüzlük koşullarının oluştuğu kanaatine varıldığından davanın kabulüne; TPMK nezdinde davalı şirket adına tescilli … numaralı “… KAYIT SAKLAMA VE YÖNETİMİ Güvende ve elinizin altında + şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere TPMK’na gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
DAVANIN KABULÜNE,
1-TPMK nezdinde davalı şirket adına tescilli … numaralı “… KAYIT SAKLAMA VE YÖNETİMİ Güvende ve elinizin altında + şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere TPMK’na gönderilmesine,
3-179,90 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile eksik 150,70 TL harcın davalıdan tahsiline,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan başvuru ve peşin harç olmak üzere toplam 58,40 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacının yaptığı 400,00 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 5.250,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.650,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK 345/1.maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve İstinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek sureti ile, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/06/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır