Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/335 E. 2022/81 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/335
KARAR NO : 2022/81

DAVA : FSEK- TECAVÜZÜN TESPİTİ
DAVA TARİHİ : 18/09/2020
KARAR TARİHİ : 16/06/2022

HSK’nun 04/11/2021 tarih ve 1111 sayılı kararı gereğince İstanbul 3. ve 4. FSHH Mahkemelerinin 11/11/2021 tarihi itibarıyla faaliyete geçirilmesine, 1. FSHH Mahkemesinde görülmekte olan tek esaslı dava, iş ve arşiv dosyalarının Mahkememize devrine karar verildiğinden, İstanbul 1. FSHHM’nin 2020/295 E. sayılı davası Mahkememize tevzi edilerek 2021/335 E. sırasına kaydı yapılmakla, Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK – Tecavüzün Tespiti davasının yapılan açık yargılamasının sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili tarafından … 22. Noterliğinin … tarih … yevmiye numaralı işlemi ile davalı tarafa söz ve müziği müvekkiline ait olan eserler için plak, kaset, kompak disk olarak sayı ile sınırlandırılmamış şekilde eserlerin yayımlanması, çoğaltılması, dağıtılması, yurt içi ve yurt dışı devir hakkı verildiğini, muvaffakatnamenin verildiği tarih dikkate alınacak olursa teknolojik gelişmeler kapsamında 1992 yılında müzik eserlerinin günümüz teknolojilerindeki gibi hazırlanması, çoğaltılması, dağıtılması, mp3 formatına dönüştürülmesi ya da dijital platformlarda kullanılması söz konusu olmadığı, müvekilli tarafından davalıya verilen muvaffakatname dikkate alınacak olursa mali haklardan temsil hakkı ve umuma iletim hakkı bu devir muvafakatnamelerin içerisinde yer almadığını, kaldı ki temsil hakkı, umuma iletim hakkı kanunda 2001 yılında yapılan değişiklikler sonrasında tanımlandığını, davalı taraf Ek 1’de yer alan eserleri kendi … kanalı olan … adresinde müvekkilinden izin almaksızın her türlü kullanım hakkı kendinde olduğu düşüncesi ile umuma iletim hakkı kapsamında da kullanmakta ve gelir elde ettiğini, davalı taraf söz konusu eserlerin dijital müzik platformlarından olan …, …, … gibi dijital mecralarda hak sahibi gibi müzik dağıtım şirketleri aracılığı ile dağıtılmasına neden olmakta bu şekilde gelir elde ettiğini, müvekkilinin bahse konu eserlerin altında dijital platformlarda mali hak sahibi olarak ‘1992 Şölen Müzik’ yer aldığını, davalının müvekkilinin aldığı devrin ve hakların kapsamı ile diğer şirkete verdiğini ve geri aldığı hakların arasında oldukça fark olduğunu, bu durum davalı tarafın tecavüzde bulunduğunun açık kanıtı olduğunu, kanun koyucu teknolojinin gelişmesi hızını göz önüne almak suretiyle ileride ortaya çıkabilecek yeni hususlarda mali hakların henüz var olmadığı zamanlarda önceden devrin geçersiz olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, davalı şirketin müvekkiline ait EK 1 ve EK 2’de yer alan eserleri dijital platformlara yüklemesi ve bu yolla gelir elde etmesi nedeniyle umuma iletim hakkını ihlal ettiğinin, bu hakka tecavüzde bulunduğunun tespitini, davalının eser işletme belgesinin kendisinde olduğundan bahisle her türlü eser hakkının kendinde olduğunu iddia ettiğini ancak dava konusu eserlerin umuma iletim hakkının ihlal edildiğinin tespit edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle: Eser işletme belgesinin o günkü kanun ve yasalara uygun olarak alındığı ve saklandığını, devir işlemlerinin de o günün yasalarına göre borca karşılık yapıldığını ve borç bitiminde geri alındığını, davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, davanın reddini talep etmiştir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğünden davaya konu eserlerin eser işletme belgeleri ve kayıtları istenmiş, HMK’nun 266.maddesi kapsamında bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
20/11/2021 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: Dosya içeriğinde FSEK 51 ve 52. maddelerine uygun olarak davacı tarafından davalıya dijital iletime dahil umuma iletim hakkının devrine yönelik sözleşme bulunmadığından davalının bu hakkı elinde bulundurmadığı, davalıya ait olduğu anlaşılan … adlı … linkli sayfada sayılan musiki eserlerinin internette yayınlanması açısından dijital iletim yoluyla umuma iletim hakkının ihlal edildiği kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
25/03/2022 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle: Davalı tarafça kök rapora yapılan itirazların incelendiği, doktrin ve Yargıtay kararları ışığında kök rapordaki ilgili musiki eserlere yönelik davacının mali haklarına tecavüz edildiği kanaatinin değişmediği bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava: Davalı eyleminin, davacının mali haklarından olan umuma iletim hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine ilişkindir.
FSEK hükümleri, mevzuat, Mahkememizce itibar edilen bilirkişi kurulu kök – ek raporu ve bütün dosya kapsamından: FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması” dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif ursur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için bu ürünün onu meydana getiren kişinin ” hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; İlim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinama eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Davaya konu 21.01.1991 tarih 91/64 numaralı “…” adlı albüme ait eser işletme belgesi incelendiğinde: Eserlerin musiki eser olduğu, davacının bu eserlerin icracısı olduğu, çoğunluğunda besteci ve söz yazarı olduğu ve bu eserleri davacının … 22. Noterliğinin … tarih … yevmiye işlemi ile dava dışı …A.Ş.’ye devrettiği, devir işlemine ilişkin muvafakatnamede plak, kaset, kompakt diske yönelik olarak sayı ve yer ile sınırlı olmaksızın yayınlama, çoğaltma, dağıtma ve devir hakkı verildiği görülmektedir. Davalı tarafından sunulan el yazısı ile yazılmış 23.06.1990 tarihli Devir Sözleşmesi ile bu hakların dava dışı Ulus Ajans tarafından davalıya devredildiği görülmekle birlikte 1991 tarihinde dava dışı tarafın devraldığı hakları, 1990 yılında davalıya devretmesi şüphelidir. Yine bu devir sözleşmesinde kapsamın kaset, bant, cd, görüntülü ve görüntüsüz ses taşıyıcılarında kullanmak üzere olduğu görülmüştür.
Davaya konu … tarih … sayılı “…” adlı albüme ait eser işletme belgesi incelendiğinde: Eserlerin musiki eser olduğu, davacının bu eserlerin bestecisi, söz yazarı ve icracısı olduğu ve bu eserleri davacının … 22. Noterliğinin … tarih … yevmiye numaralı işlemi ile davalıya devrettiği, devir işlemine ilişkin muvafakatnamede plak, kaset, kompak diske yönelik olarak sayı ve yer ile sınırlı olmaksızın yayınlama, çoğaltma, dağıtma ve devir hakkı verildiği görülmüştür.
Davalı tarafından sunulan 24.07.1992 tarihli mukavelenamenin 2. maddesinde; “Şirket sanatçının okuyacağı bu bantlarda mevcut eserleri uzunçalar, kaset bant, video bant, cd, tv/sinema filmi, kısa metrajlı film, tv reklam filmi ve her türlü ses ve görüntü taşımaya ve yaymaya mahsus araç ve gereçlerde kısıntısız tam ruhsat halinde kullanma hak ve yetkilerine sahiptir” hükmü yer almaktadır.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 56.maddesi uyarınca ruhsat, mali hak sahibinin başkalarına da aynı ruhsatı vermesine mani değilse basit ruhsat, yalnız bir kimseye mahsus olduğu takdirde tam ruhsattır. Sözleşmeden anlaşıldığı üzere sayılan mali hakların davalıya münhasıran devredildiği ve bu hakların davacı tarafından artık 3. kişilere devredilmeyeceği anlaşılmaktadır. Yoksa tüm hakların tam olarak devri, davalının ifade ettiği şekilde tapusu değildir.
FSEK 52. maddesi, mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesini şart koşmuştur. Buna göre davaya konu eserler açısından dosyadaki mevcut belgelerden plak, kaset, kompak diske yönelik bir devrin söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Davalı tarafından sunulan davaya konu eserlerle ilgili 1990’larda mevcut bir teknoloji olmaması nedeniyle FSEK 52.maddeye uygun bir şekilde dijital mecralarda umuma iletime yönelik bir ifade olmamakta, yalnızca her türlü ses ve görüntü taşımaya ve yaymaya mahsus araç ve gereçlerden bahsedilmektedir. Bu noktada FSEK 51.maddesi düzenlemesi önem taşımaktadır. Bu maddeye göre ileride çıkarılacak mevzuatın eser sahibine tanıması muhtemel mali hakların devrine veya bunların başkaları tarafından kullanılmasına müteallik sözleşmeler batıldır. FSEK 25.madde Radyo ile yayın hakkı başlığını taşımaktayken 21/02/2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunla işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olarak değişiklik görmüş ve bu madde ile dijital iletim de dahil olmak üzere umuma iletim hakkı düzenlenmiştir.
Davalı, 2001 yılı sonrası değişikliği takiben dijital iletim hakkına yönelik davacıdan tam ruhsat aldığına yönelik bir belge ibraz etmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle: FSEK 51. ve 52.maddelerine uygun olarak davacı tarafından, davalıya dijital iletime dahil umuma iletim hakkının devrine yönelik sözleşme sunulmadığından davalının bu hakkı elinde bulundurmadığı, davalıya ait … adlı … linkli sayfada sayılan musiki eserlerinin internette yayınlanması açısından, dijital iletim yoluyla umuma iletim hakkının ihlal edildiği kanaatine varıldığından davanın kabulü ile davalının eyleminin, davacının mali haklarından olan umuma iletim haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-DAVANIN KABULÜNE,
2-Davalının eyleminin, davacının mali haklarından olan umuma iletim haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine,
3-80,70 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile eksik 26,30 TL harcın davalıdan tahsiline,
4-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının yaptığı 54,40 TL başvuru harcı, 54,40 TL peşin harç, 212,00 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 3.000 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.320,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı …’in yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 16/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır