Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/317 E. 2022/131 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/317
KARAR NO : 2022/131

DAVA : MARKA HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE SİCİLDEN TERKİNİ
DAVA TARİHİ : 06/08/2020
KARAR TARİHİ : 13/10/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin 1971 yılında kurulan … menşeili bir firma olduğunu, faaliyet konusu olarak modem ve bir takım teknolojik ürünler için adaptör üreten … Şirketinin 1990 yılında, gelecekteki pazar potansiyelini ön görerek …, … ve …’de yan ofisler kurduğunu, aynı zaman da … şirketine ait “…” markalı adaptörler, … marka modemlerin kutusunun içerisinde yer aldığını, dünya genelinde denetim ve sertifikasyon sağlayıcısı olarak …tarafından müvekkiline … markalı adaptörlere yönelik 23.06.2011 tarihinde yapılan detaylı test raporu verildiğini, davalı tarafından … markasının 13.04.2014 tarihinde … tescil numarasıyla … sınıfta tescil ettirildiğini, davalının tescil ettirdiği marka ile müvekkiline ait 1971 yılından bu yana kullanılan markanın tipografik ve renk yönünden aynı olduğunu, müvekkiliyle aynı sınıfta tescil ettirdiğini, müvekkilinin ve davalı şirketin kuruluş ve faaliyetleri dikkate alındığında müvekkilinin davalıdan çok daha önce kurulmuş olduğunu, dünya çapında elektrik elektronik sektöründe hizmet verdiğini, müvekkilline … tarafından 2005 yılında doğrulama belgeleri verildiğini aynı zamanda müvekkiline … tarafından 1993 tarihinde ödül verildiğini öte yandan … tarafından 2007-2008, 2009-2016 yılları için tedarikçi konumunda bulunan müvekkiline ödül verildiğini, müvekkilinin dünya genelinde sağladığı satış pazarlama faaliyetlerine ilişkin başarısının, davalı tarafından markayı tescil ettirdiği tarihten çok daha önce verildiğini, yine …’da çıkan haberde … markasının reklam ve kampanya haberlerin yer aldığını, bununla beraber dilekçeleri ekinde sundukları faturalardan da görüleceği gibi müvekkilinin satış faaliyetlerinin 2012 yılından daha öncesine dayandığını zira … Elektronik firmasına gönderdikleri ürün üzerine 2011 tarihine ait 4 tane faturanın bulunduğunu yine … Makine firması ile müvekkili arasında hizmet sözleşmelerinin bulunduğu, bu firmaya adaptör satışını gösterir sipariş formlarının ve faturaların bulunduğunu, bunların 2011 tarihini gösterdiğini, açıkladıkları sebeplerle davalı şirketin ve bu şirkete ait … markasının tescil edilmesinin kötü niyetli bir hareket olduğunu, yine davalı tarafın müvekkiline ait tanınmış … markalı tescilinin dışında da yurtdışında kullanılan ve tanınmış birçok markayı tescil ettirdiğini, davalının yurt dışında bilinen … markasını adına tescili ettirdiğini, yine … markasını tescil ettirdiğini, bu tescillerin tamamımın kötü niyetli olduğunu, kötü niyetli yapılan tescillerinin korunamayacağını, her ne kadar davalının web sitesinde … markasına yer vermiş olsa da, bu markayı ticari hayatında kullanıp kullanmadığına ilişkin herhangi bir somut ibarenin bulunmadığını, açıkladıkları sebeplerle, öncelikle marka hükümsüzlüğü taleplerinin etkinliğini temin etmek üzere davalının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirmiş olduğu hükümsüzlüğü talep edilen dava konusu … tescil numaralı … ibareli markanın üçüncü kişilere olası devrinin, sicil kaydının dava sonuna kadar önlenmesi için takdiren teminatsız ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve marka sicil kaydına işlenmesini, davalının Türk Patent ve Marka Kurumunda tescil etmiş olduğu …tescil numaralı … ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili firmanın sahipleri vasılasıyla 15 yılı aşkın bir süredir ticari faaliyetlerini sürdürdüklerini, bu dava konusu markanın eski sahibi olan …’nin müvekkili firmanın kurucusu ve yetkilisi olduğunu, dava konusu markayı ilk …’nin adına tescil ettirdiğini, sonrasında kurucusu ve yetkilisi olduğu müvekkili firmaya devrettiğini, davacının iddia ettiğinin aksine …’nin … markasını 23.03.2011 tarihinde kullandığını, bu kullanıma ilişkin faturayı dilekçeleri ekinde sunduklarını, müvekkilinin 15 yıldan uzun süredir ticari faaliyetlerini sürdürmekle birlikte … markası ile 2011 yılından bu yana yüz milyonlarca liralık ticaret hacmi kazandığını, davacı tarafın dava konusu iddialarını değerlendirebilmek için müvekkiline ait olan markanın koruma süreci başlangıcı olan 31.10.2012 tarihinden önce davacının … ibaresi bakımından Türkiye’de korunması gereken bir hakkının var olup olmadığını, var ise yurt dışında tescilli olan herhangi bir markasının ilgili tarihten önce Türkiye’de sirayet edilecek şekilde tanınmış olup olmadığının irdelenmesi gerektiğini, yine davacının dilekçesinde belirttiği ancak dosyaya herhangi bir uluslararası marka tescil bilgisi sunmadığını, ülkesellik gereği Türkiye’de tescili bulunmayan bir ibare bakımından sınai mülkiyet hükümleri kapsamında hak iddia etmesinin mümkün olmadığını, mevzuatımızda ülkesellik prensibinin tek istisnasının yurt dışında tanınmış markalara sağlandığını, ancak davacı tarafın tanınmışlığına ilişkin herhangi bir ibarenin dosyaya sunulmadığını, bununla beraber davacı markasının Paris sözleşmesi 1. mükerrer 6. madde hükümleri çerçevesinde tanınmış marka sayılamayacağını, davacı yanın … ibareli markayı kullanımlarına ilişkin delil olarak sunduğu evraklarını hiçbirinde … ibaresinin geçmediğini, davacının birtakım evrakları mahkemeye arz ettiğini ancak o evrakların içerisinde … marka kullanımına ilişkin bir durumun görülmediğini, davacının uzun süredir sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğraması, hak düşürücü süre ve müvekkili tarafından yapılan yatırımlar ile markaya ayırt edicilik kazandırılması ve davacının tanınmışlığına ilişkin somut delil bulunmaması sebebiyle davanın reddinin gerektiğini, davacının müvekkilinin … markasının kullanılmadığına dair iddialarının farazi olduğunu, dilekçeleri ekinde sundukları delillerden anlaşılacağı üzere; 2011 yılından bu yana müvekkilinin bu markayı kullandığını, müvekkili firmanın katıldığı fuarlardan alınmış olan görsellerinin, firmanın reklam ve promosyon giderlerine ilişkin fatura örnekleri ile promosyon ürün örneklerinin de incelenmesi sonucunda müvekkilinin fasılasız şekilde bu markayı kullandığını, yine müvekkiline ait web sitesinin 27/11/2015 tarihinden bu yana … adına kayıtlı olduğunu, buna nazaran tanınmışlığını iddia etti markasının alan adını www…..com uzantılı alan adının dava dışı başka birisi adına tescilli olduğunu, müvekkilinin basiretli bir tacir gibi hareket ettiğini, … markasını fasılasız şekilde kullandığını, bunun yanı sıra bu markaya karşı kullanımlarını tespit ettikleri taraflara dava açtıklarını, bu şekilde müvekkilinin … markasını koruma altında tuttuğunu, açıkladıkları nedenlerle haksız davanın reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
TPMK kayıtları istenmiş, HMK’nın 266.maddesi kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
30/09/2021 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: Davalı tarafın tüm fatura açıklamalarında … ibaresi bulunmakla beraber, ilk fatura tarihinin 23.03.2011 olduğu, bu tarihten itibaren … ibareli markayı 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2020 tarihlerinde kestiği tüm faturalarda kullandığı, bu yönüyle değerlendirildiğinde markayı Türkiye de ilk kullanan davalı taraf olduğundan, davacının gerçek hak sahipliği iddiasının heyetlerince olumsuz karşılandığını, tarafların aynı sektörde, aynı markayla faaliyet gösterdikleri, bu sebeple bir birlerinden haberdar olmadıkları hususunun mümkün olmadığını, davalı tarafın 2011 yılından itibaren … markasını fasılasız şekilde ve ticari teamüllere uygun kullanması sebebi ile kötü niyetle veya şantaj amaçlı markayı tescil ettirdiğinden söz edilemeyeceği, bu haliyle SMK 25/6 maddesi uyarınca “marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez” maddesi gereği davacının 6 yıl 4 ay 23 gün sonra huzurdaki davayı açmasının sessiz kalma sebebi ile hak kaybına uğradığına kanaat getirilmiş olup bu husustaki nihai ve hukuki takdirin Mahkemede olduğu, davalı tarafın 2011 yılından itibaren … markasını fasılasız şekilde ve ticari teamüllere uygun şekilde kullanmış bunu da ticari defterlerine yansıtmış olduğu, davalının adına tescilli ve 2011 tarihinden itibaren kullandığı … markasına vaki tecavüzün tespili amaçlı açlığı davaların, marka tescilinden doğan haklar kapsamında olduğu, bu hukuki haklarını kullanmasında kötü niyetin tespit edilemediği, davalının yurt dışında mevcut farklı markaları adına tescil ettirdiği hususu huzurdaki dava konusu olmayıp, takdirin mahkemede olduğu, davacının dosyaya sunulu aldığı belgeler ve Çin de çıkan haberin tanınmışlık için yeterli bir kıstas olmadığı, davacının birçok ülkede tescilti olduğunu gösterir doküman, farklı ülkelerde yayınlanan haber, reklam, sponsorluk anlaşmaları, uluslar arası fuar katılımları vb. dokümana da dosyada rastlanmaması sebebi ile takdiri mahkemeye ait olmak üzere davacının tanınmışlık iddialarının yerinde olmadığı, davalı adına … numarasıyla tescilli … ibareli markanın takdiri mahkemeye ait olmak üzere hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
21/08/2022 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle: Tarafların beyan ve itirazları neticesinde, gerçek hak sahipliği ve hükümsüzlük açısından kök raporda belirttikleri düşüncelerinin değişmediği, davalıya ait … adresinin web archive uygulaması üzerinden yapılan incelemede 03.11.2019 tarihinde sertifikalar sekmesinde davacıya ait sertifikanın kullanıldığı, sertifika içeriğinde … ibaresinin bulunduğu, davalının beyanındaki “bu sertifikalı ürünler tarafımıza ait değildir” ibaresine rastlanmadığı görülmekle, TTK 54/2 maddesine göre; “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır” kapsamında takdiri Mahkemeye ait olmak üzere dürüstlük kuralına aykırı hareket olduğu kanaatine varılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava:TPMK nezdinde davalı adına tescilli … numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarih itibarıyla 6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU uygulanacaktar.
6769 sayılı SMK’nın 5. maddesinde marka tescilinde mutlak red sebepleri aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler.
b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler.
c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.
d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
(2) Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
6769 sayılı SMK’nın 6. maddesinde marka tescilinde nisbi red sebepleri aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye ’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. maddesinde “Marka Hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talebi” aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
(1) 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
(2) Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.
(3) Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
(4) Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye ’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir…
Marka:Bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye sağlar, markalar işletmelerin üretmiş olduğu emtia veya sunmuş oldukları hizmetlerin birbirinden ayrılmasını sağlamaktadır.
Karıştırılma ihtimali: Bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir. Karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekmektedir. Markaların esas unsurlarının ve vurgu sözcüklerinin aynı veya benzer olması, markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabilir. Sözcük markalarında, sözcüklerin başlangıç ve kökleri bütünsel benzerliğin tayininde önemlidir. İki marka arasındaki iltibasın varlığının saptanmasında, markaların yan yana konularak karşılaştırma yapılmaması gereklidir. İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının saptanmasında ilgili mal ya da hizmetin orta yetenekteki alıcılarının dikkat ve özeni esas tutulur. Bu alıcıların markaları, aynı anda göz önünde bulunduramayacakları da dikkate alınarak ayrıntılara ilişkin farklar ve bütüne ilişkin benzerlikler üzerinde durulur.
SMK hükümleri, mevzuat, Mahkememizce itibar edilen bilirkişi kurulu kök/ek raporları ve bütün dosya kapsamından: TPMK nezdinde … numaralı “…” ibareli markanın … sınıfta davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Davacıya ait “…” ibareli markalar, Çin ve Tayvan’da tescil edilmiştir. Davacı taraf; “…” markasını, davalı markasının tescil tarihinden çok daha önceye dayalı kullanımının bulunduğunu, 2011 yılı ve takip eden süreler içerisinde Türkiye’ye ürün gönderdiklerini, faturalarının mevcut olduğunu, eski tarihli birçok ödülünün bulunduğunu, “…” markasının tanınmış olduğunu, davalı tarafın kötü niyetle hareket ettiğini iddia etmiştir. Davalı taraf; “…” markasının uzun zamandır kendileri tarafından kullanıldığını, rteklam ve tanıtım faaliyetlerinde bulunduklarını, davacı markasının tanınmış olmadığını, ülkesellik prensibi gereği davacının hak iddia edemeyeceğini, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını beyan etmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından yapılan incelemede: Markayı Türkiye de ilk kullananın davalı taraf olduğu, bu nedenle davacının gerçek hak sahipliği iddiasının kanıtlanamadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 25/6.maddesi uyarınca; marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, hak sahibinin markayı sonradan iyi niyetli bir şekilde tescil ettiren kişiye karşı dürüstlük kuralı gereğince dava hakkını kabul edilebilir bir süre içinde kullanmaması halinde söz konusu olur. Bu hak uzun süre kullanılmadığı için karşı tarafta bir güven uyandırılmışsa, karşı tarafta uyandırılan bu güvenin korunması arzu edilir. TMK’nin 2. maddesinin uygulanması halinde de davaya konu somut olayın özellikleri dikkate alınarak sürenin belirlenmesi gerekir.
Davaya konu; hükümsüzlüğü talep edilen …numaralı “…” ibareli marka, 13/03/2014 tarihinde tescil edilmiş, dava ise 06/08/2020 tarihinde açılmıştır. Tescil ve dava tarihi arasında 6 yıl 4 ay 23 gün süre vardır. Davacı taraf; 2011 tarihinden itibaren … ibareli adaptör sattığını iddia etmiş, davalı taraf da; 2011 tarihinden itibaren … markalı adaptör üretip sattığını iddia etmiştir. Tarafların aynı sektörde, aynı markayla faaliyet gösterdikleri, bu nedenle bir birlerinden haberdar olmamaları mümkün değildir. Bununla beraber davalı tarafın 2011 yılından itibaren … markasını fasılasız şekilde ve ticari teamüllere uygun kullanması sebebi ile kötü niyetle veya şantaj amaçlı markayı tescil ettirdiğinden söz edilemeyecektir. SMK’nın 25/6 maddesi; “marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez” hükmü dikkate alındığından, 6 yıl 4 ay 23 gün sonra dava açan davacının, sessiz kalma sebebi ile hak kaybına uğradığı kanaatine varılmıştır.
Marka hukukunda kötüniyet kavramı; koruma amacına aykırı olarak başkasının markasından haksız olarak yararlanmak olarak tanımlanabilir. Marka hukukunun amacı, tescil edilen markanın korumasını sağlayarak, marka sahibi dışındakilerin markayı haksız olarak kullanmasını engellemektir. Başkasının markasını tescil ettiren kimsenin, tescil talebinde bulunduğu markanın başkası tarafından kullanıldığını veya tescil edilmiş olduğunu bilmesi veyahut bilmesi gerekmesi halinde kötüniyetli tescil söz konusu olacaktır. SMK’nın 6. maddesinde marka tescilinde nispi ret nedenleri sayılmıştır.
Kötüniyetli tescilin nispi ret nedeni olduğu SMK’nın 6/9.maddesined “Kötüniyetle yapılar marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklinde açıkça belirtilmiştir. Kötüniyetli tescil bir hükümsüzlük nedeni olarak kabul edildiğinden, kötüniyetli tescil talebi halinde marka başvurusu reddedilecektir. Yine Türk Medeni Kanunu 2.maddesinde, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” şeklinde belirtilen dürüstlük kuralına aykırı olması nedeniyle hükümsüzlük nedeni sayılmıştır.
Davalı taraf; 2011 yılından itibaren “…” markasını fasılasız şekilde ve ticari teamüllere uygun şekilde kullanmış, bunu da ticari defterlerine yansıtmıştır. Davalının adına tescilli ve 2011 tarihinden itibaren kullandığı “…” markasına vaki tecavüzün tespiti amaçlı açtığı davalar, marka tescilinden doğan haklar kapsamında olup, bu hukuki haklarını kullanmasında kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hukukumuzda tanınmış markalara ilişkin koruma, kaynağını Paris Sözleşmesinin 1. Mükerrer 6. maddesindeki “Birlik ülkeleri, yetkili makamlar tarafından söz konusu ülkede bu anlaşmadan yararlanacağı kabul olunan bir şahsa ait olduğu aynı veya benzeri ürünlerde kullanıldığı herkesçe bilindiği mütalaa edilen bir markanın karışıklığa meydan verebilecek surette örneğini, taklidini veya tercümesini yapan bir fabrika veya ticaret markasının tescilini gerek ülke mevzuatı müsait olduğu takdirde doğrudan doğruya gerekse ilgilinin isteği üzerine red veya hükümsüz kılmayı taahhüt eder.” hükmünden almaktadır.
SMK’nın 6/3. Maddesi; bir markanın başvuru tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusunun reddedileceği hükmünü içermektedir. Yine aynı maddenin 9. fıkrası “kötüniyetle yapılan marka başvunuları” kavramı üzerinden marka başvurularının reddedilebileceğini düzenlemiştir. Marufiyet konusu doktrinde tartışmalı olmakla beraber her tescilsiz işaretin, burada belirtilen haklara sahip olmayacağı açıktır.
Davacı tarafça sunulan belgeler ve bütün dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde: “…” ibareli markasının tanınmış olduğu kanıtlanamamış ve açıklanan gerekçelerle; TPMK nezdinde davalı adına tescilli … numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı kanaatine varıldığından, davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN REDDİNE,
1-80,70 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile eksik 26,30 TL harcın davacıdan tahsiline,
2-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafça fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.13/10/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır