Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/231 E. 2022/13 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/231
KARAR NO : 2022/13

DAVA : TASARIM HAKKINA TECAVÜZ – HAKSIZ REKABETİN TESPİTİ, MEN’İ, SONUÇLARIN ORTADAN KALDIRILMASI, MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 15/10/2019
KARAR TARİHİ : 24/02/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Tasarım Hakkına Tecavüzün – Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Sonuçların Ortadan Kaldırılması, Maddi ve Manevi davasının yapılan açık yargılamasının sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili ile davalı arasında 1995 yılında imzalanan sözleşme uyarınca, davalının ürettiği ve satışa sunduğu “…” ve “…” markalı ürünlere ve türevlerine ait ambalajlarının tasarımlarının üzerlerindeki logo ve sloganların, davacı tarafından tasarlandığını, bu tasarım ve sloganların; …-Üzerinde elinde buğday başakları bulunan köylü kızı logosu ile “…” sloganı, …-Üzerinde büyükannesi hamur açarken onu izleyen kız görseli ile “…” sloganı bulunan tüm ambalaj tasarımları olduğunu ancak söz konusu tasarımların müvekkili tarafından tescil edilmediğini, ekte sunulmuş olan 10 Ocak 2013 tarihli ve 8233 sayılı Türkiye Ticaret Sicil gazetesinin 331 numaralı sayfasında müvekkilinin ticaret ünvanının … Şirketi iken … Şirketi olarak değişmiş olduğunu, sözleşmede yetkili ajansın yani müvekkilinin … Tanıtım olarak ifade olunmasının nedeninin bu olduğunu, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 156/3. maddesi uyarınca “Sınai Mülkiyet hakkı sahibi tarafından üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin yer mahkemesidir” bu nedenle bu davanın müvekkilinin yerleşim yeri mahkemesi olan İstanbul mahkemelerinde açılmış olduğunu, müvekkili tarafından üretilen tasarımların ücret karşılığında davalı tarafça 2014 yılı sonuna kadar kullanıldığını, hizmet kalitesinin haklı bir üne kavuşmuş olduğunu, tasarımlara konu ürünlerin aranan ve bilinen ürünler haline geldiğini, müvekkilinin tasarımların sahibi olduğunu ve tasarımlarla ilgili her türlü Fikri Mülkiyet hakkının müvekkiline ait olduğunu, davalı şirketin 2015 yılında el değiştirdiğini bu işlemden sonra müvekkili şirkete ait tasarımları müvekkilinin izni alınmaksızın ve herhangi bir karşılık ödemeden her yıl ürettiği ve satışa sunduğu milyonlarca ürünün ambalajı olarak kullanmaya devam ettiğini, yine davalının müvekkiline ait tescilsiz logo, slogan ve ambalaj tasarımlarını kullanarak ürettiği geniş bir yelpazedeki un ürünlerini …, … gibi yaygın zincir mağazaların yanı sıra Türkiye’nin dört bir yanındaki diğer marketlerde internet sitelerinde 5 yıldan bu yana satmış olduğunu ve satmaya devam ettiğini, … 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş – … K. sayılı dosyası ile müvekkilinin tescilsiz tasarımları ile ürünler arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenim de belirgin farklılıklar bulunmadığını bu sebeple benzer algıladıkları tasarımların Migros ve A101 mağazalarının şubelerinde tespit edilen ürünler ile benzer olarak algıladıkları tasarımların benzerlerinin … ve … web sitelerinde yer aldığının tespit edildiğini, 6769 sayılı SMK.’nun 58. ,59.,71.,81. maddeleri uyarınca;davalının müvekkiline ait tescilsiz tasarımların kullanıldığı veya uygulandığı ürünün aynısını veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerini ürettiğini, piyasaya sunduğu sattığı ticari amaçla kullandığı veya bu amaçlarla bulundurduğu ve kamuya sunduğu için müvekkilinin bu dava açmaya yetkili olduğunu, müvekkilinin Sınai mülkiyet hakkının tecavüze uğradığından kanunun 149. maddesi uyarınca fiilin tecavüz olduğunun tespitini, tecavüz fiillerinin durdurulmasını, tecavüzün kaldırılmasını, maddi ve manevi zararın tazmini ile kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen ve özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi için iç bu davayı açmanın zorunlu olduğunu, kanunun 150/3. maddesi uyarınca müvekkilinin uğradığı ve uğramakta olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için Sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin davalı tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini, yine aynı kanunun 151/1. maddesinin “zarar fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsamaktadır” şeklinde olduğunu, yoksun kalınan kazancın kanunu 151/2.maddesinde öngörülen değerlendirme usullerinden C bendi uyarınca Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödenmesi gereken lisans bedeline göre hesaplanmasını, davalının kendisinin hiçbir katkısı olmaksızın müvekkiline ait pazarlamaya hazır tasarımlardan teknik çoğaltma yöntemi ile yararlanmış ve yararlanmaya devam etmekte olduğundan Türk Ticaret Kanunu’nun 56/1-c maddesi uyarınca haksız rekabet fiilini işlediğini, müvekkilinin tasarım hakkına davalı tarafından tecavüz olunduğunun fiilin haksız olduğunu ve haksız rekabetin mevcudiyetinin tespitini, tasarım hakkına tecavüz füllerinin durdurulmasını, haksız rekabetin men’ini ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 71/1. maddesi uyarınca tescilsiz tasarımlar gerçek hak sahibi olmayan bir kişi tarafından kamuya sunulduğundan müvekkilinin tasarım sahibi olarak tanınmasını, fazlaya vesaire ilişkin her türlü hakkı saklı kalmak suretiyle belirsiz alacak niteliğinde olmak üzere 10.000 TL tutarında maddi ve 100.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek müvekkiline ödenmesini, müvekkilinin maddi zararı hesaplanırken yoksun kalınan kazancın Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 151/2-c bendi uyarınca hesaplanmasını, kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: HMK 401. maddesi uyarınca delil tespitinin esas hakkında davaya bakacak olan mahkemece yapılması gerektiğini, HMK 6. maddesi uyarınca davaya bakmaya yetkili olan mahkemenin genel yetkili olan davalı şirketin yerleşim yeri olan Söke mahkemeleri olduğunu, bu nedenle talep sahibinin delil tespiti talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabul edilmesinin usule aykırı olduğunu,Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. fıkrası uyarınca üçüncü kişiler tarafından Sınai Mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi olduğunu, bu sebeple yetkisizlik kararı verilerek davanın yetkili Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini, davacının dava konusu tasarımları 1995 yılında yaptığını ileri sürmüş olduğu iddiasının tamamen haksız ve gerçeğe aykırı olduğunu, davacının kendi beyanları esas alındığında dahi zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı defi göz önünde bulundurularak HMK 142. maddesi uyarınca tahkikat aşaması geçilmeksizin davanın reddine karar verilmesini talep ettiğini, davacının dayanak olarak ileri sürdüğü sözleşmenin bir tasarım yada grafik sözleşmesi olmayıp reklam hizmetlerinin verilmesi ile ilgili olduğunu, sözleşmeye göre ajansın üç tür hizmet vereceğini, ilk olarak basın organlarında yayınlanacak ilanlar, ikinci olarak basılı malzemeler yani afiş/broşür gibi işler, 3.olarak ise postalama araştırma sevkiyat/outdoor gibi işler olduğunu, Logo ve Ambalaj tasarımının bu işler arasında olmadığını, zaten logo tasarım ve ambalaj tasarımının son derece özen isteyen ve reklam şirketleri tarafından değil bu ise uzmanlaşmış tasarım ve grafik şirketleri tarafından oluşturulan işaretler olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin tespite konu olan logo ve tasarımları tespit isteyene ait olduğunu göstermediğini ya da dayanak oluşturmadığını, tespit isteyenin tespite konu logo ve tasarımlarının hak sahibi olduğuna dair dayanak olarak gösterdiği boş A4 kağıtları basılmış davalı şirketin logo ve ambalaj fotoğrafları olduğunu, bu fotoğrafların herkes tarafından elde edilmesinin mümkün olup bunun boş sayfaya basılmış olmasının hiçbir. şekilde hak sahiplerine dayanak oluşturmadığını, kaldı ki müvekkili şirketin bir dönem reklam işlerini takip eden reklam şirketinin elinde bu logo ve ambalaj tasarımlarının olması kadar doğal bir şey olmadığını, davacının bu logo tasarımları kendisi tarafından oluşturulduğunu ileri sürüyor ise öncelikle bunu kesin delillerle kanıtlamak zorunda olduğunu, grafik ve tasarım işlerinde oluşturulan grafik tasarımın fikri ve Sınai mülkiyet hakkını sipariş veren ve ürün bedelini ödeyen müşteriye ait olduğunu, Yüksek Mahkeme yerleşik kararlarının da bu doğrultuda olduğunu, oluşturulan grafik tasarımın grafik tasarım şirketine ait olacağına dair açık bir hüküm sözleşmeye konulmamış ise mülkiyet hakkının müşteriye ait olacağını müşterinin de zaten bunun karşılığında bir bedel ödediğini, grafik tasarım şirketinin müşterinin sipariş ettiği ve bedelini ödediği tasarım ürünün, mülkiyet hakkının sonsuza kadar kendisinde olacağını ileri sürmesinin hukuka aykırı olacağı gibi , Ticaret Hukuku ve mesleki teamülleri ile meslek etiğine de aykırı olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bir reklam sözleşmesi olduğunu konusu ve kapsamında reklam hizmeti olduğunu, reklam ajansını yapacağı işlerin ve bu işler karşında ödenecek ücretlerin belirtildiğini talep sahibinin hak sahibi olduğunu ileri sürdüğü tasarımlar karşılığında 2014 yılı sonuna kadar kendisine ücret ödendiğini ileri sürmüş olduğunu, ancak böyle bir durumun söz konusu olmadığını, grafik tasarım işlerinde sipariş veren müşteri bir defa ödeme yapar ve oluşturulan tasarım ülkesini satın alacağını sürekli olarak sonsuza kadar tasarım firmasına bir ödeme yapılmasını hiçbir zaman söz konusu olamayacağını, müvekkili şirket tarafından reklam ajansına yapılan ödemelerin reklam faaliyetleri ile ilgili olduğunu bunların broşür hazırlanması fuar standı için reklam panosu hazırlanması radyo reklam yayını gibi çok sayıda ve çeşitte ki reklam faaliyetleri olduğunu, bunlar arasındaki az sayıdaki tasarım ücretlerinin her defasında defaten ödendiğini, reklam ajansına iddia edildiği gibi talebine konu olan 2 adet logo ve tasarım nedeniyle 20 yıl boyunca sürekli ve düzenli olarak yapılan başka bir ödeme olmadığını ve zaten olmasının da düşünülemeyeceğini, müvekkili şirketin başka bir reklam ajansı ile çalışmaya başladığını ve dolayısı ile talep sahibinin sunduğu bir reklam hizmeti kalmadığı için kendisine ödeme yapılmasının söz konusu olmadığını, davacının 1995 yılından 2015 yılına kadar kendisine lisans bedeli ödendiğini 2015 yılından itibaren ise ödenmediğini ileri sürerek 2015 sonrası dönem içinde lisans bedeli ödenmesini talep ettiğini oysaki davacının öncelikle kendisine 1995/2015 döneminde bu ülke tasarım için lisans ödendiğinin kanıtlaması gerektiğini, ne sözleşmede ne de taraflar arasındaki ticari ilişkide bir lisans bedeli ödemesinin ön görülmediğini ve gerçekleşmediğini, davacının bu iki tasarımın kendisi adına tescili olmadığını zaten ikrar ettiğini ve ayrıca delilleri arasında bu iki tasarımın kendisine ait olduğunu gösteren tek bir geçerli delil bulunmadığını, müvekkili şirketin 60 yıllık köklü bir firma olduğunu, sektöründe en tanınan markaya sahip olduğunu, uzun yıllardır pazar lideri konumunda olduğunu, sayılamayacak kadar çok marka tesciline sahip olduğunu, müvekkili şirketin tanınmış marka statüsüne ve belgesine de sahip olduğunu, davacının iddiasının aksine … – elinde buğday başakları taşıyan köylü kız resmi altta … ve bu yazı kuşağın altındaki … ibaresinden oluşan tasarımın tescil başvurusunun 24.04 1998 tarihinde yapılmış olduğunu 13.10.1999 tarihinde tescil edildiğini, davacının tescile yönelik bir itirazının olmadığını aynı şeklin değişik versiyonlarını ve aynı tasarım şeklinde içeren pek çok başka marka tescilinde yine müvekkili şirket adına yapıldığını ve müvekkili şirketin aktif olarak kullandığı … marka tescilinin bulunduğunu, delil tespitinin gıyapta yapılmasının usule aykırı olduğunu, davacının böyle bir talebi yok ise mahkemenin bu konuda bir yetkisi bulunmadığını, müvekkili şirketin tespitten haberi olmadığını dolayısıyla yetkili personeli ve hukukçularını hazır edemediğini, tespite fiilen de iştirak edemediğini, gıyapta tespit yapılmasını gerektiren şartların mevcut olmadığını, HMK.’nun 403. maddesi uyarınca tespit talebinin kabulü halinde doğrudan tespit yoluna gidilemeyeceğini öncelikle tespit talebinin kabulü kararı ile tespit talebi ve tespitin yapılacağı tarihin aleyhine tespit istenene tebliğ edilmesi gerektiğini ve tespit sırasında hazır olmasına imkan tanınacağını, aleyhine tespit istenenin gıyabında tespit yapılabilmesinin ancak istisnai durumlarda mümkün olacağını, müvekkili şirketin tespit sırasında hazır bulunma ve açıklama yapma imkanı olmadığı için bilirkişilerin tamamen hatalı bir sonuç belirttiğini savunma hakkının kullanılması ilkelerine tamamen aykırı olarak gerçekleştirilen tespitin hukuki değeri bulunmadığını, bilirkişinin konusunda uzman bir bilirkişiden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğunu ve mahkemece seçilen bilirkişiye itiraz ettiklerini çünkü bilirkişi tespitlerinin hatalı olduğunu, davacının reklam – faaliyetleri ile ilgili ticari bağlantılarından bu ilişkinin sona ermesi nedeniyle tamamen haksız bir kazanç elde etme çabasına girdiğini, bu davranışın kötü niyetli ve iş ahlakına aykırı olduğunu bu davranışın kamuoyu tarafından da bilinmesi ve üçüncü kişilerin davacının bu yaklaşımını önce öngörerek tedbir almaları da yarar olacağını davanın reddine dair kararın tirajı 50.000 üzeri 3 büyük gazetede ilan edilmesini ve ilan masraflarının da davacı yükletilmesi talep ettiklerini, davacı tarafından talep edilen ihtiyati tedbir kararının kabulü halinde müvekkili şirket açısından milyonlarca lira maddi zarar ve çok itibar kaybı meydana geleceğini, davacının bu yöndeki taleplerinin, maddi ve manevi tazminat taleplerinin tamamen haksız ve dayanaksız olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
TPMK kayıtları istenmiş, … 1. FSHHM’nin … D.İş dosyası dosya arasına alınmış ve HMK’nun 266.maddesi kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
13/11/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: Taraflar arasındaki sözleşmede SMK 73/4 anlamında özel bir hükmün yer almadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin BK 470 ve devamı anlamında istisna sözleşmesi olduğu, iş görenin sözleşme neticesi ortaya çıkan iş ürünün teslim ve mülkiyeti geçirme borcu olduğu, mahkemenin takdirinin tasarımların davacı tarafından meydana getirildiği kanaatine ulaşılması ihtimalinde de mülkiyetin davalı tarafa ait olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
08/05/2021 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle: Kök rapordaki kanaatin korunduğu, konunun mahkemenin takdirinde olduğu bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava: Davalının eyleminin, davacının tasarım hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti, tasarım hakkına tecavüz fiillerinin durdurulması, haksız rekabetin men’i, sonuçlarının ortadan kaldırılması, SMK 71/1 maddesi uyarınca tescilsiz tasarımların gerçek hak sahibi olmayan tarafından kamuya sunulduğu için davacının tasarım sahibi olarak tanınmasına, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile belirsiz alacak niteliğinde SMK 151/2-c uyarınca şimdilik 10.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile hükmün ilanına ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip dava, cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
Davanın açıldığı tarih itibarıyla 6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU uygulanacaktar.
Uyuşmazlığın özü, davalı eylemlerinin davacıya ait tasarıma tecavüz – haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı, tecavüz varsa davacının seçmiş olduğu tazminat seçim yöntemine göre ne kadar maddi tazminata hak kazandığı hususlarıdır
6769 sayılı SMK’nun 56. maddesi; “(1) Tasarım yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olması şartıyla bu Kanunla sağlanan haklar kapsamında korunur.
(4) Bir tasarımın aynısı;
a) Tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce,
b) Tescilsiz tasarım için tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce, dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise o tasarım yeni kabul edilir.
Tasarımlar sadece küçük ayrıntılarda farklılık gösteriyorsa aynı kabul edilir.
(5) Bir tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim;
a) Tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce,
b) Tescilsiz tasarım için tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce, kamuya sunulmuş herhangi bir tasarımın aynı kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimden farklı ise bu tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olduğu kabul edilir.
(6) Ayırt edici niteliğin değerlendirilmesinde, tasarımcının tasarımı geliştirmede sahip olduğu seçenek özgürlüğünün derecesi dikkate alınır.”
6769 sayılı SMK’nun 58. maddesi; “(1) Tasarım sahibi, kendi tasarımına kıyasla ayırt edici niteliğe sahip olmayan tasarımlara karşı bu Kanundan doğan haklarını kullanabilir. (2) Koruma kapsamının değerlendirilmesinde, tasarımcının tasarımı geliştirmede sahip olduğu seçenek özgürlüğünün derecesi dikkate alınır. (3) Bu Kanun kapsamında sağlanan tasarım koruması, 5/12/1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda aranan şartları taşıması hâlinde söz konusu Kanunla öngörülen korumaya halel getirmez.
6769 sayılı SMK’nun 59.maddesi; “Tasarımdan doğan haklar münhasıran tasarım sahibine aittir. Üçüncü kişiler, tasarım sahibinin izni olmadan koruma kapsamındaki tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, ithal edemez, ticari amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz ya da bu tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünle ilgili sözleşme yapmak için öneride bulunamaz” hükmü amirdir.
Bir tasarımın koruma kapsamı belirlenirken buna, o tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimle bariz bir benzerlik gösteren bütün tasarımlar dikkate alınır. Koruma kapsamının belirlenmesinde, kıyaslanan tasarımların farklılıklarından çok ortak özelliklerine ağırlık verilir ve tasarımcının tasarlama açısından seçenek özgürlüğüne sahip olduğu dikkate alınır.
6769 Sayılı SMK’nun 71. maddesinde “Tasarımın gaspı” aşağıdaki gibi düzenlenmiştir.
(1) Tasarım başvurusu gerçek hak sahibi olmayan bir kişi tarafından yapılmış veya tasarım bu kişi adına tescil edilmişse veya tescilsiz tasarım gerçek hak sahibi olmayan bir kişi tarafından kamuya sunulmuşsa, gerçek hak sahibi olduğunu iddia eden kişi, tasarım hakkından doğan diğer hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla, tasarım sahipliğinin kendisine devredilmesini veya tasarım sahibi olarak tanınmayı mahkemeden talep edebilir.
(2) Tasarım üzerinde kısmi bir hakkın iddia edilmesi hâlinde, birinci fıkra uyarınca ve paylı mülkiyet esaslarına göre hak sahipliği tanınması talep edilebilir.
(3) Birinci ve ikinci fıkralarda belirtilen talepler, tescilli tasarımın yayımlandığı tarihten veya tescilsiz tasarımın kamuya sunulduğu tarihten itibaren üç yıl içinde ileri sürülmemesi hâlinde düşer. Ancak gerçek hak sahibi olmayan kişinin kötüniyetli olması hâlinde hak düşürücü süre uygulanmaz.
(4) Bu madde hükmüne göre açılan dava ve davada ileri sürülen talepler, dava sonunda verilen kesin hüküm veya davayı herhangi bir şekilde sona erdiren bütün diğer hâller talep üzerine sicile kaydedilerek Bültende yayımlanır ve sicile kaydedildiği tarih itibarıyla iyiniyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ve sonuç doğurur.
(5) Dava devam ederken başvurunun tescil edilmesi durumunda başvurunun gaspı davası, tasarımın gaspı davasına dönüşür.
6769 Sayılı SMK’nun 73. maddesinde “Çalışanların Tasarımları/Hizmet ilişkisi ile diğer iş görme ilişkilerindeki hak sahipliği” aşağıdaki gibi düzenlenmiştir.
(1) Aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça çalışanların bir işletmede yükümlü olduğu faaliyeti gereği gerçekleştirdiği ya da büyük ölçüde işletmenin deneyim ve çalışmalarına dayanarak iş ilişkisi sırasında yaptığı tasarımların hak sahibi, işverenleridir.
(2) Çalışanların bulunduğu işyerindeki genel faaliyet konusu bilgi ve araçlardan faydalanmak suretiyle birinci fıkra kapsamı dışında yaptığı tasarımların hak sahibi, talep edilmesi hâlinde işverenleridir.
(3) Çalışanların tasarımlarına ilişkin hükümler öğrenciler ve ücretsiz olarak belirli bir süreye bağlı olmaksızın hizmet gören stajyerlerin tasarımları ile 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) bendinde belirtilen öğretim elemanlarının bilimsel çalışmalar veya araştırmalar sonucunda gerçekleştirdiği tasarımlar hakkında da uygulanır.
(4) Hizmet ilişkisi dışında kalan iş görme sözleşmeleri çerçevesinde yapılan tasarımlarda hak sahibi, taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri çerçevesinde belirlenir.
6769 sayılı SMK’nun 81.maddesi; “a) Tasarım sahibinin izni olmaksızın bu Kanun hükümlerine göre koruma kapsamındaki bir tasarımın kullanıldığı veya uygulandığı ürünün aynısını veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerini üretmek, piyasaya sunmak, satmak, sözleşme yapmak için öneride bulunmak, ticari amaçla kullanmak veya bu amaçlarla bulundurmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak. b) Tasarım sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek. c) Tasarım hakkını gasp etmek. (2) Başvuru, 65 inci maddeye göre tescil edilerek yayımlandığı takdirde, tescil sahibi, tasarım hakkına yönelik olarak bu maddede sayılan tecavüzlerden dolayı hukuk davası açma hakkına sahiptir. Tecavüz eden, başvurudan ve kapsamından haberdar edilmişse başvurunun yayımlanmış olmasına bakılmaz. Tecavüz edenin kötüniyetli olduğuna mahkeme tarafından hükmolunursa yayımdan önce de tecavüzün varlığı kabul edilir. (3) Koruma kapsamındaki tasarımın tescilli olduğuna ilişkin kaydın ürün, ambalaj veya fatura üzerine konulmamış olması, bu maddede sayılan fiilleri tasarım hakkına tecavüz olmaktan çıkarmaz. (4) Tescilsiz tasarımlar için, tasarım 57 nci maddeye göre kamuya sunulduğu takdirde, hak sahibi, tasarım hakkına yönelik ihlallerden dolayı dava açmaya yetkilidir” hükmü amirdir. Ancak “özel amaçla sınırlı kalan ve ticari amaç taşımayan fiiller; deneme amaçlı fiiller; ticari uygulamadaki dürüstlük kuralları ile bağdaşır olmak, tasarımın normal kullanımını gereksiz şekilde tehlikeye sokmamak ve kaynak göstermek şartları ile eğitim veya referans amaçlı çoğaltmalar” ile belirli koşullarda onarım amaçlı fiiller tasarım hakkının kapsamı dışında kalır. (6769 sayılı SMK madde 59/3- a, b, c)
6769 sayılı SMK’nun 149.maddesi; “(1) Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir:
a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti.
b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi.
c) Tecavüz fiillerinin durdurulması.
ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini.
d) Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması.
e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması.
f) Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası.
g) Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi.
(2) Birinci fıkranın (e) bendinde belirtilen talebin kabulü durumunda, söz konusu ürün, cihaz ve makinelerin değeri, tazminat miktarından düşülür. Bu değerin kabul edilen tazminat miktarını aşması hâlinde, aşan kısım hak sahibince karşı tarafa ödenir.
(3) Birinci fıkranın (g) bendinde belirtilen talebin kabulü durumunda ilanın şeklî ve kapsamı kararda tespit edilir. İlan hakkı, kararın kesinleşmesinden sonra üç ay içinde talep edilmezse düşer.
(4) Coğrafi işaret ve geleneksel ürün adları bakımından manevi zararın tazmini talep edilemez.”
6769 sayılı SMK’nun 151.maddesi; “(1) Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. (2) Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır:
a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir.
b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç.
c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.
(3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.
(4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.” hükümleri yer almaktadır.
6102 sayılı TÜRK TİCARET KANUNU
Madde 54 “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.”
Madde 55 “(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar
b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek;
c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak;
d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek;
e) İş şartlarına uymamak;
f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak.
Madde 56 “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse;
a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,
b) Haksız rekabetin men’ini,
c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilm esini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını,
d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini,
e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini, isteyebilir. “hükmü yer almaktadır.
Haksız rekabet hükümlerinin amacı yasada “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” şeklinde tanımlanmıştır. Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanması açısından varlığı gereken iyi niyet kurallarına aykırılık kriteri kaynağını Türk Medenî Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından almaktadır. Bu iyiniyet kuralına aykırı hareketler iktisadi rekabetin kötüye kullanımıdır.
Genel anlamdaki haksız rekabet veya özel yasalar gereğince korunan haklara tecavüz nedeniyle bir zarar doğmuşsa veya henüz zarar doğmamış olmakla beraber doğabilecek ise hatta hiçbir zarar söz konusu olmamakla beraber, haklara tecavüz eden kişi bir kazanç elde etmiş ise hakları tecavüze uğrayanın tazminat hakkı vardır. Bu tazminat, T.T.K. 58. maddesinde açıklandığı üzere haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi mesleki itibarı, ticari işletmesi veya diğer iktisadi menfaatleri bakımından uğranılan zarar veya zarara uğrama tehlikesi varsa, tecavüz edenin elde etmesi mümkün görülen menfaatlerin karşılığı olarak verilebilir. T.T.K. 58/d. bendinde de açıkladığı gibi, haklara tecavüz eden, haksız rekabet sonucunda hak sahibinin esasen hiçbir zarara uğramadığını ileri sürerek tazminattan kurtulamaz. Asıl olan bir hakka tecavüzdür. Bu tecavüz varsa, tecavüze uğramayanın bundan ötürü mütecavizin eyleminin durdurulması, sonuçlarının önlenmesi ve zararının somut olaya göre incelenmesi ve takdir edilmesi gereklidir.
SMK, TTK hükümleri, mevzuat, Mahkememizce itibar edilen bilirkişi kurulu kök-ek raporu ve bütün dosya kapsamından: Türk Patent ve Marka Kurumu veri tabanında yapılan incelemede davacı adına tescilli herhangi bir endüstriyel tasarım ve marka kaydına rastlanmadığı, davalı … ŞİRKETİ adına tescilli birçok tasarım ve marka bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalı … AŞ ile davacı … Şirketi (ESKİ ÜNVAN: … Ltd. Şti.) arasında 01/11/1995 tarihli sözleşme imzalanmıştır.
Sözleşmenin 7. maddesinde; a)Basın; Basın organlarında yayınlanacak ilanlar için Basın İlan Kurumu tarafından Onaylanmış brüt fiyatlar üzerinden ajansa tanınan komisyonun %15 dışındaki bölümü müşteriye iade edilir .Yüksek frekanslı yayınlarda sağlanan indirimler ise reklam verene aynen yansıtılır. Ajans, ilanların hazırlanması için gerekli ( fotoğraf, illüstrasyon, rötuş, renk ayrımı, Prodüksiyon vb) giderlerini ise hiç bir komisyon eklemeden fatura eder
b) Basılı Malzeme; Ajans her türlü basılı malzemenin tasarımı aşamasında, tasarım, üretim ve baskı fiyatlarını yazılı olarak reklam verene bildirmek ve onaylatmak zorundadır.
c))Diğer İşler; Reklam veren, postalama, araştırma, sevkiyat, outdoor, vb işler maliyete %17,65 komisyon ekleyerek fatura eder.
Sözleşmenin 10. maddesinde; Ödeme; Reklamveren baskılı İşlerin ve diğer işlerin tahmini üretim maliyetlerinin %50 sini siparişte, kalanını fatura tarihinden itibaren 30 gün içinde, Basın İlan bedellerini ise yayından sonraki 45 gün içinde nakden öder.
Sözleşmenin 11. maddesinde; SÜRE; Sözleşme 1995/11 tarihinde yürürlüğe girer ve bir yıl boyunca geçerlidir taraflardan biri yazılı olarak 3 ay önceden sözleşmeyi feshettiğini bildirmediği sürece aynen yürürlükte kalır.
Sözleşmenin 7/a maddesinde: Davacı tarafından davalı firma için hazırlanacak ve yayınlanacak ilanlar için hizmet bedelinin düzenlendiği, buna göre davacı tarafından ve davacı aracılığı ile hazırlanacak İLANLAR için hizmet bedelinin , Basın İlan Kurumu tarafından onaylanmış tutar üzerinden davacı şirkete %15 komisyon olacağı ayrıca bu ilanlar için yapılan harcamaları da üzerine herhangi bir komisyon (yani hizmet bedeli) eklemeden doğrudan davalı şirkete fatura edeceği (yansıtma ) , yani bu ilandan alınan %15 hizmet bedeli dışında başkaca bir hizmet bedelinin talep edilmeyeceği açıkça hükme bağlanmıştır.
Sözleşmenin 7/b maddesinde; Basılı malzemenin tasarımı aşamasında , tasarım ve baskı fiyatlarının ayrıca işverene bildirilip onaylatılacağı belirtilmiştir. Diğer bir deyişle sözleşmede buna ilişkin önceden kesin ve maktu veya nispi bir bedel tespit edilmemiş olmakla birlikte, sözleşme kapsamında basılı malzemelerin talep halinde tasarımlarının da yapılacağı anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin 7. (c) maddesinde: a ve b maddesinde belirtilmeyen diğer işler için ise davacının hizmet bedelinin, işin maliyetine göre %17,65 oranındaki tutar şeklinde (nispi) olacağı kararlaştırılmıştır.
Davacı tarafça; Davacı ile davalı arasında 1995 yılından bu yana sözleşme ilişkisinin devam ettiği, davacının davalı için …- üzerinde elinde buğday başakları bulunan köylü kızı logosu ile “…” sloganı, …- üzerinde … görseli ile “…” sloganı bulunan tüm ambalaj tasarımlarını hazırladıkları iddia edilmektedir.
Tasarım hazırlamak taraflar arasındaki sözleşmenin konusudur. Ancak sunulan delillerden söz konusu tasarımların davacı tarafından hazırlanarak davalı tarafa teslim edildiğine dair kanaat oluşmamıştır. Buna karşılık tasarımların davacı tarafından hazırlandığının kabulü durumunda dahi, tarafların her ikisinin de kabulü ile davalı taraf uzun yıllar davacı tarafa ödeme yapmıştır. Davacı taraf söz konusu ödemenin “kullanım bedeli” olarak yapıldığını, davalı ise söz konusu ödemenin “işin bedeli” olarak gerçekleştiğini iddia etmektedir.
Her ne kadar SMK 73/4 maddesi gereğince taraflar arasındaki sözleşmede hazırlanan tasarımların mülkiyetinin hangi tarafa ait olacağı kararlaştırılabilecek olsa da, taraflar arasındaki sözleşmede bu konuya ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki sözleşme; BK 355. maddeki “istisna sözleşmesi” olarak 6098 sayılı Borçlar Kanununda 470-486. maddeleri hükümlerinde ise “eser sözleşmesi” başlığı ile düzenlenmiştir. Ancak bu ifade FSEK kapsamındaki “eser” ifadesi ile karıştırılmaya müsaittir.
Taraflar arasında 01/11/1995 tarihinde yapılan sözleşme uyarınca SMK 73/4 maddesi uyarınca davacı tarafından davalı şirket için yapılan çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılan grafik tasarım, logo’nun belirli bir ücret karşılığında hazırlanarak teslim edildiği, davalının kullanımlarına ilişkin ayrıca lisans hakkının düzenlendiği farklı bir sözleşmenin bulunmadığı ve bu hususun sözleşmede ayrıca ve açıkça belirtilmediği, buna göre ortaya çıkan grafik tasarımlara ilişkin endüstriyel tasarım haklarının davalı şirkete ait olduğu tespit edilmiştir.
Sözleşmede, davacının davalı için basılı malzeme tasarlayıp, baskısı ve ilanları için hazırlama ve ilan için aracılık hizmetleri vereceği, işin mahiyetine göre davacının davalının kurumsal olarak kullanacağı dokümanlara ilişkin davacının davalı için hazırlanmış olan basılı evraklar üzerinde kullanılacak görsel ve tasarımlar için hak sahibi olmadığı kanaati oluşmuştur.
Somut olayda: SMK 73/4 maddesi anlamında özel hükmün sözleşmede yer almadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin BK anlamında istisna sözleşmesi olduğu, tasarımların davacı tarafından meydana getirildiği kabul edilse bile mülkiyetin davalı tarafa ait olduğu kanaatine varılmıştır.
Yine davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği, davacı tarafa ait ambalaj tasarımlarının davalı şirket tarafından 22/10/2014 tarihinden itibaren Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …,…, …, …, … numaraları ile tescilli markalarında kullanarak tescil ettirmiş olduğu, piyasaya 2014 yılından beri bu logo ve markalarla ürün sunduğu ve etkili bir şekilde kullandığı tespit edilmiştir.
Davacının diğer bir iddiası ise söz konusu tasarımların davacı lehine tescil tasarım olarak korunması gerektiğidir. SMK.nun 69/2 maddesi uyarınca “tescilsiz tasarımların korunma süresi, korunma talep edilen tasarımın ilk olarak kamuya sunulduğu tarihten itibaren üç yıl” olarak belirlenmiştir.
SMK 71/3 maddesi gereğince “(3) Birinci ve ikinci fıkralarda belirtilen talepler, tescilli tasarımın yayımlandığı tarihten veya tescilsiz tasarımın kamuya sunulduğu tarihten itibaren üç yıl içinde ileri sürülmemesi hâlinde düşer. Ancak gerçek hak sahibi olmayan kişinin kötüniyetli olması hâlinde hak düşürücü süre uygulanmaz.” şeklindedir.
Bahsi geçen tasarımların hem tasarım ve hem de marka olarak tescil tarihleri 2014 yılına dayanmaktadır. Yine sunulan deliller çerçevesinde tasarımların davacı tarafından istisna sözleşmesi çerçevesinde gerçekleştirildiği kabul edilse bile, tasarımların ilk hangi yıl gerçekleştirildiği de belirlenememiştir. Zira davacı 30/12/2019 tarihli replik dilekçesinde bir kısım tasarım için 1990 yıllarında teknolojiyi örnek olarak göstererek tasarımların bu yıllarda gerçekleştiğini iddia etmiştir. Bu durumda da tescilsiz tasarımların kamuya sunulmasından itibaren korunacağı süre olan 3 yıl geçmiş bulunmaktadır.
Davalının bu logo ve ambalaj tasarımlarının 2014 yılından beri hem tescilli marka hem de piyasada etkili ve yaygın şekilde kullandığı, davacının davalının bu kullanımlarından haberdar olduğu göz önüne alındığında, davacının söz konusu logo ve tasarımlara ilişkin tescilsiz korumadan yararlanmak istemesi ve bu yönde tasarım hakkına ilişkin tecavüz olduğu iddialarının 15/10/2019 dava tarihi itibariyle dinlenemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar madde metninde kötüniyet durumunda 3 yıllık sürenin uygulanmayacağı belirtilmiş olsa da, taraflar arasında bir istisna sözleşmesi bulunduğu, davalının sözleşmeden doğan borcunu ifa ettiği, davacı tarafından borcun ödenmediğinin iddia edilmediği de düşünüldüğünde davalı tarafın kötüniyetli olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
DAVANIN REDDİNE,
1-80,70 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile fazla 1.797,83 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Tasarım Hakkına Tecavüz – Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Sonuçların Ortadan Kaldırılması talepleri yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3- Maddi Tazminat talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Manevi Tazminat talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafça fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair davacı vekilinin yokluğunda, davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 24/02/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır