Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/139 E. 2022/64 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/139
KARAR NO : 2022/64

DAVA : MARKA HÜKÜMSÜZLÜĞÜ, MARKA – TELİF HAKKINA TECAVÜZ VE HAKSIZ REKABETİN TESPİTİ, DURDURULMASI, ÖNLENMESİ
DAVA TARİHİ : 26/07/2018
KARAR TARİHİ : 02/06/2022

HSK’nın 04/11/2021 tarih ve 1111 sayılı kararı gereğince İstanbul 3. ve 4. FSHH Mahkemelerinin 11/11/2021 tarihi itibarıyla faaliyete geçirilmesine, 1. FSHH Mahkemesinde görülmekte olan tek esaslı dava, iş ve arşiv dosyalarının Mahkememize devrine karar verildiğinden, İstanbul 1. FSHHM’nin 2018/345 E. sayılı davası Mahkememize tevzi edilerek 2021/139 E. sırasına kaydı yapılmakla, taraflar arasında Marka Hükümsüzlüğü, Marka – Telif Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması, Önlenmesi davasının yapılan açık yargılamasının sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili ….’nin, 1934 yılında bir güvenlik şirketi olarak İsveç’te kurulan ve Türkiye dahil 53 ülkede … taşıyan, yüz binlerce güvenlik görevlisine sahip, sektöründe dünya lideri …. ait olduğunu, Türkiye’deki şirketin … A.Ş. (…Şirketlerini satın aldığını) adıyla faaliyette olduğu 10 bölge müdürlüğü, 50 şube, 681 müşteri markası ve 2091 hizmet biriminde 11.000 özel güvenlik görevlisi ile 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ve ilgili mevzuata göre hizmet verdiğini, müvekkili şirketin … markası/logosunun …, müvekkilinin esaslı değerleri olan dürüst, dikkatli ve yardımsever değerini ifade ettiğini, … tescil numaralı …, takiben …, … ve … numaralı şekil-marka tescillerinin sahibi olduğunu, tanınmışlık düzeyi de dikkate alındığında, davaya konu aynı sektörde faaliyet gösteren davalı tarafa ait … numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili ile birebir aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin, ayrıntılı olarak açıkladıkları müvekkilinin marka ve telif koruması altındaki “…” işaretine sadece birkaç harf eklemek suretiyle müvekkilinin markasını kopyalayarak markayı tescil ettirdiğini, davalının TPMK kayıtlarından tespit edilen ilk … tescil numaralı markası/logosunun 10 yıl sonra değişim ile müvekkilinin markasının neredeyse aynısı bir markayı iltibas derecede benzerlik teşkil ederek kullanmaya başladığını, davalı tarafından müvekkilinin markası/grafik eseri… olarak oluşturulma şekline kadar taklit edildiğini; İki işarette de yan yana … kullanıldığını, davalı markasında… daha büyük ve dikkat çekecek şekilde yer verilerek kullanım şeklinin de kopyalandığını, müvekkilinin markalarıyla iltibas yarattığını, TPMK tarafından verilen benzer ihtilaflara dair kararlarda markalar arasında da benzerlik ve iltibas riski olduğu sonucuna varıldığını, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşabileceği kabul edildiğini, dava konusu markanın müvekkilinin çok tanınmış, marka ve telif koruması altındaki … markası/grafik eserini birebir içermesinden ve işaretlerin ilişkilendirileceğinin açık olduğunu, zaten davalının da asıl amacının bilakis müvekkili ile ilişkilendirilmek olduğundan davalıya ait markanın ilgili Yargıtay kararları gereği hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davalının müvekkilinin marka ve telif hakkı ile korunan işaretine benzer marka tescili ve kullanımının müvekkili şirketin marka ve telif hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı şirkete ait … web sitesinde ve facebook, twitter, youtube gibi sosyal medya hesapları içeriklerinde müvekkiline ait tescilli ve tanınmış “…” markasına/grafik eserine benzer kullanımların gerçekleştirildiğinin tespit edildiğini, açıklanan nedenlerle TPMK nezdinde davalı adına tescilli …numaralı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, ihtiyati tedbir talebinin öncelikte incelenerek; Davalının … numaralı markasının yargılama boyunca 3. kişilere devrinin engellenmesi için Türk Patent ve Marka Kurumuna müzekkere yazılmasını, davalının kötü niyeti aşikar olduğundan müvekkilinin markalarına iltibas yaratan dava konusu markanın her türlü fiili kullanımının dava sonuçlanıncaya kadar tedbiren durdurulmasını, davalının dava konusu marka ve logosunun 5846 sayılı FSEK uyarınca bir grafik tasarım eseri olduğunun ve davalının bu logo üzerinde gerçek hak sahibi olmadığının tespitini, davalının müvekkiline ait markayı/logoyu, müvekkilinin izni olmaksızın resmi merciler nezdinde kendi markasıymış gibi göstererek yarattığı hak ihlalinin tespitini, davalının eyleminin müvekkilinin dünyaca tanınmış logo ve markasından doğan marka hakkına – telif hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitini, durdurulmasını, önlenmesini, müvekkilinin marka ve telif hakkına tecavüz ile haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, bu amaçla fiili her türlü kullanımının durdurulması ve önlenmesi ile internet sitesi ve sosyal medya hesaplarına erişiminin engellenmesini, üzerinde “…” bulunan her çeşit iş evrakı, tabela, katalog, ürün ve araçlar ile her türlü tanıtım vasıtasına görüldükleri yerlerde el konularak, imhasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Sadece genel görüntüleri, anlamları, okunuş ve yazılışları baz alınarak yapılan değerlendirmede dahi söz konusu markaların aynı olmadığı ve karıştırılma ihtimalinin de bulunmadığının görüleceğini, bu benzerliğin tüketici (ya da hizmet/mal sınıfına göre sektördeki bilinçli kullanıcı grubu) üzerinde karıştırılma ihtimaline neden olup olmayacağının önem teşkil ettiğini, müvekkili şirketin markasına bakan alıcı kitlesinin hafızasında kalacak ibare ile görünüm itibariyle de farklılık taşıyan müteriz taraf markasının, herhangi bir iltibas oluşturmayacağını, bir markanın içinde farklı harflerin ve kelimelerin farklı anlamlara gelecek şekilde kullanılmasının -tıpkı söz konusu markada olduğu gibi- her harfin dolayısıyla markanının birbirinden ayırt edilebilmesini sağladığını ve harflerin birbirindan ayrılarak tescil edilebilecek duruma gelmesi sebebiyle görünüm/unsurlar açısından ayırt ediciliği sağlamış bulunan dava konusu markanın herhangi bir iltibasa neden olmayacağını, TPMK tarafından yayınlanan 2011 tarihli Marka İnceleme Kılavuzunun 93.sayfasında; “Markaların benzerliğinin değerlendirilmesi, markada yer alan kelime veya şekil unsurlarının birbirinden bağımsız olarak tek tek ele alınması yoluyla değil, markanın tüm unsurlarının birlikte yarattığı bütüncül izlenime göre yapılmalıdır. Bir markada birden fazla unsurun bulunması durumunda önceki markalarla ayniyet veya benzerlik açısından yapılan değerlendirme, bu unsurların tümünün birlikte yarattığı görünüm, ses veya anlam çerçevesindeki izlenim doğrultusunda gerçekleştirilmelidir.” ibarelerinin yer aldığını, işitsel, fonetik benzerlik açısından ve marka isimlerinin farklı kelimelerden oluşması ve kelime farkındalığının tüketicideki algılama bakımından fark edilir derecede olması sebebiyle değelendirildiğinde de müvekkilinin markası ile davacı markasının hiçbir benzerliğinin bulunamadığı, dava konusu markaların okunuş açısından da farklı şekilde seslendirilmekte ve tüketici tarafından karıştırılması ihtimalinin mümkün olmayacağını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
TPMK kayıtları istenmiş, HMK’nun 266. maddesi kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
08/09/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: Davacının logosunun eser vasfını haiz olmadığı, davacının hükümsüzlük talebinin koşullarının oluşmadığı, davalınn markasını tescil ettirdiği hali ile değil davacı markası ile iltibas oluşturacak şekilde siyah zemin üzerine kırmızı 3 daire şeklinde ve dairlerin boyutları büyük olacak şekilde kullandığı ve bu durumun iltibas yaratacağı dikkate alındığında vaki kullanımın SMK 29/1b’de yer alan; “marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek” hükmünün ihlali sayılabileceği kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
08/03/2021 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle: Kök rapordaki değerlendirmelerin aynen geçerli olduğu, davacının logosunun eser vasfını haiz olmadığı, davacının hükümsüzlük talebinin koşullarının oluşmadığı, davalının markasını tescil ettirdiği hali ile değil davacı markası ile iltibas oluşturacak şekilde siyah zemin üzerine … şeklinde ve dairlerin boyutları büyük olacak şekilde kullandığı ve bu durumun iltibas yaratacağı dikkate
alındığında vaki kullanımın SMK 29/1b’de yer alan; “marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek” hükmünün ihlali sayılabileceği kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava: … numaralı “…” ibareli markanın davalı şirket tarafından kötü niyetli tescil edildiği, davalı tarafından tescil edilen logonun davacının özgün eser niteliğindeki logosuna benzetildiği, gerçek hak sahibinin davacı olduğu ve davalı markasının iltibas yarattığı, davacı markasının tanınmış marka olduğu iddiasına dayalı; TPMK nezdinde davalı adına tescilli …numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini, davalının eyleminin; Davacının logo ve marka tescilinden doğan marka – telif hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, durdurulması, önlenmesi ve ihtiyati tedbir talebine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarih itibarıyla 6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU uygulanacaktar.
6769 sayılı SMK’nın 5. maddesinde marka tescilinde mutlak ret sebepleri aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler.
b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler.
c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.
d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler…
(2) Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez…
6769 sayılı SMK.nın 6. maddesinde marka tescilinde nisbi ret sebepleri aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
Madde 6 (1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye ’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
6769 sayılı SMK.nın 25. maddesinde “Marka Hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talebi” aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
(1) 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
(2) Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.
(3) Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
(4) Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz…
Marka hakkına tecavüz sayılan haller SMK’nın 7.maddesine de atıf yapılmak suretiyle 29.maddede düzenlenmiştir.
Madde 7 (Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları)
“(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.
c)Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
Madde 29 – (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek…
Madde 149/1 Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi mahkemeden; Tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini, Araçlara elkonulması, Elkonulan araçlarda kendisine mülkiyet hakkının tanınması, araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya imhası, kararın ilanı şeklinde talepte bulunabilir.
Marka:Bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye sağlar, markalar işletmelerin üretmiş olduğu emtia veya sunmuş oldukları hizmetlerin birbirinden ayrılmasını sağlamaktadır.
Karıştırılma ihtimali: Bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir. Karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekmektedir. Markaların esas unsurlarının ve vurgu sözcüklerinin aynı veya benzer olması, markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabilir. Sözcük markalarında, sözcüklerin başlangıç ve kökleri bütünsel benzerliğin tayininde önemlidir. İki marka arasındaki iltibasın varlığının saptanmasında, markaların yan yana konularak karşılaştırma yapılmaması gereklidir. İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının saptanmasında ilgili mal ya da hizmetin orta yetenekteki alıcılarının dikkat ve özeni esas tutulur. Bu alıcıların markaları, aynı anda göz önünde bulunduramayacakları da dikkate alınarak ayrıntılara ilişkin farklar ve bütüne ilişkin benzerlikler üzerinde durulur.
6102 sayılı TÜRK TİCARET KANUNU
Madde 54 “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.”
Madde 55 “(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar
b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek;
c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak;
d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek;
e) İş şartlarına uymamak;
f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak.”
Madde 56 “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse;
a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,
b) Haksız rekabetin men’ini,
c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilm esini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını,
d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini,
e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini, isteyebilir. “hükümleri yer almaktadır.
Haksız rekabet hükümlerinin amacı yasada “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” şeklinde tanımlanmıştır. Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanması açısından varlığı gereken iyi niyet kurallarına aykırılık kriteri kaynağını Türk Medenî Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından almaktadır. Bu iyiniyet kuralına aykırı hareketler iktisadi rekabetin kötüye kullanımıdır.
Genel anlamdaki haksız rekabet veya özel yasalar gereğince korunan haklara tecavüz nedeniyle bir zarar doğmuşsa veya henüz zarar doğmamış olmakla beraber doğabilecek ise hatta hiçbir zarar söz konusu olmamakla beraber, haklara tecavüz eden kişi bir kazanç elde etmiş ise hakları tecavüze uğrayanın tazminat hakkı vardır. Bu tazminat, T.T.K. 58. maddesinde açıklandığı üzere haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari işletmesi veya diğer iktisadi menfaatleri bakımından uğranılan zarar veya zarara uğrama tehlikesi varsa, tecavüz edenin elde etmesi mümkün görülen menfaatlerin karşılığı olarak verilebilir. T.T.K. 58/d. bendinde de açıkladığı gibi, haklara tecavüz eden, haksız rekabet sonucunda hak sahibinin esasen hiçbir zarara uğramadığını ileri sürerek tazminattan kurtulamaz. Asıl olan bir hakka tecavüzdür. Bu tecavüz varsa, tecavüze uğramayanın bundan ötürü mütecavizin eyleminin durdurulması, sonuçlarının önlenmesi ve zararının somut olaya göre incelenmesi ve takdir edilmesi gereklidir.
6102 Sayılı TTK’nın 54.maddesi ile haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacı bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.
5846 sayılı FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise ” kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması” dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif ursur gereğince bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; İlim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinama eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
SMK, TTK, FSEK hükümleri, mevzuat, mahkememizce itibar edilen bilirkişi kurulu kök/ek raporu ve bütün dosya kapsamından: Uyuşmazlık konusu davacıya ait “…” logonun dikdörtgen zemin üzerine üç dairenin yerleşimi ile oluşturulduğu, hususiyet arz etmeyen ve estetik niteliği olmayan bir grafik tasarımı olup, bu özellikleriyle FSEK 4/6 maddesi gereğince grafik eser yani güzel sanat eseri sayılamayacağı, davacının logosunun eser vasfını haiz olmadığı, TPMK nezdinde davalı adına tescilli … numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlük kaşullarının oluşmadığı, davalınn markasını tescil ettirdiği hali ile değil davacı markası ile iltibas oluşturacak şekilde siyah zemin üzerine kırmızı 3 daire şeklinde ve dairelerin boyutları büyük olacak şekilde kullandığı, bu durumun davavcı markası ile iltibas yarattığı kanaatine varıldığından; Davalının eyleminin, davacının marka tescillinden doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, hükümsüzlük ve diğer taleplerin reddine, mahkememizin 01/03/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararının, karar kesinleşinceye kadar devamına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
DAVANIN KISMEN KABULÜNE
1-Davalının eyleminin, davacının marka tescillinden doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine
2-Hükümsüzlük ve diğer taleplerin reddine,
3-Mahkememizin 01/03/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararının, karar kesinleşinceye kadar devamına,
4-80,70 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile eksik 44,80 TL harcın davalıdan tahsiline,
5-Marka tescillinden doğan haklara tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Reddedilen hükümsüzlük ve diğer talepler yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafın yaptığı 35,90 TL başvuru harcı, 35,90 peşin harç, 342,70 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 3.000 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.414,50 TL yargılama giderinden, davanın kısmen kabulü nedeni ile taktiren 1.707,25 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yatırılan fazla gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 02/06/2022

Katip Hakim
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır