Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/427 E. 2023/580 K. 14.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/838 Esas
KARAR NO : 2023/525

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 01/09/2015
KARAR TARİHİ : 31/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılamaları sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle : “müvekkili şirketin imza ayakkabı işletme adı ile uzun yıllar ticaret yapan bir esnaf olduğunu, 10/10/2010 tarihinde davalı banka müvekkili firmayla yapmış oldukları sözleşmeyi tek taraflı olarak feshederek sözleşme gereğince müvekkili firmaya tahsis etmiş olduğu POS cihazını hukuken hiçbir gerekçe göstermeden geri aldığını, davalı bankanın hiçbir araştırma yapmadan, hangi alış verişi dayanak gösterdiğini bilmeden müvekkili şirkete kendini savunma imkanı sunmadan müvekkilinin POS cihazı ile gerçekleştirdiği işlemin “fiktif işlem” olduğunu Merkez Bankası’na bildirdiğini, banka ise bankalardan gelen bu tür bilgileri halk arasında” kara liste” diye adlandırılan veri tabanına kaydettiğini, diğer bankalar tarafından da görülebilen Merkez Bankası tarafından tutulan böyle bir veri tabanında ismi yer alan müvekkili şirket ile diğer tüm bankaların sözleşmelerini feshedip POS cihazlarını geri almışlardır. Müvekkili hukuka aykırı bu işlem yüzünden günümüz ticari hayatı için neredeyse zorunlu olan bu cihazı müşterilerine sunmaması nedeniyle zarar uğradığını, davalı bankanın POS cihazı sözleşmesini iptal etme sebebi hakkında kesin bir delil olmadığın, davalı bankanın varsayıma dayalı olarak sözleşmeyi feshettiğini, davalı bankanın müvekkili şirket hakkında POS cihazı ile ilgili olarak amaca aykırı kullanım ya da fiktif işlem şeklindeki olumsuz bildiriminin öncelikle hiçbir somut ve hukuken kabul edilebilir bir delil sunulmadığı gerekçesiyle aksi halde yasal düzenlemede öngörülen sürenin dolmuş olması sebebiyle veri tabanından silinmesine, ve davalı bankanın bu durumu Bankalararası Kart Merkezi, Merkez Bankası ve ilgili gerekli kurum ve kuruluşlara bildirmesini…” talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “müvekkili banka üye iş yeri birimi tarafından, davacının pos hesabına başka bankalara ait kredi kartları ile nakit yaratma, usulsüz puan kazanma ve aile bireyleri arasında nakit akışını sağlama amacıyla müvekili banka posunu kullandığı şüphesi taşıyan işlemlere rastlandığını, bu nedenle müvekkili banka, davacının pos cihazını amaç dışı kullanım sebebiyle davacı ile olan üye işyeri sözleşmesini feshettiğini, davacıya iadeli taahhütlü posta aracılığıyla ile yazı gönderilerek 21/10/2010 tarihinde tek taraflı fesih hakkı kullanılarak sözleşme feshedildiğini, davacının yazıyı teslim aldığını, müvekkili banka diğer bankalar gibi BDDK’nın çok sıkı denetimine tabi olup, tahsis ettiği kart ve POS’lardan yapılan işlemlerde amaç dışı kullanım olup olmadığını denetlemekte yükümlü olduğunu, tespit edilen işlemler nedeni ile davacıya tahsis edilmiş olan POS cihazından nakit karşılığı fiktif işlemler yapıldığından şüphelenildiğini, şüpheli işlem olarak değerlendirilen işlemlerin, mal veya hizmet satışından değil de nakde yönelik işlem olduğu düşünüldüğünde; kar hamili, müvekkili bankaya olan borcunu yine müvekkili bankanın parası ile ödeyerek borcu borçla kapatmış olmakta , belli bir yerde bu zincir kopmakta ve bu aşamada müvekkili bankanın büyük zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, bu nedenle müvekkili banka davacı ile olan üye işyeri sözleşmesini feshettiğine beyanla iş bu davanın reddine karar vermek gerekmiştir…” talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizin toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda vermiş olduğu 20/11/2019 tarihli ve 2018/43 Esas, 2019/1063 tarihli kararında özetle; “davalı bankanın davacının yapmış olduğunu iddia ettiği nakit teminine yönelik iddiasını belgelendirildiği, kredi kartı ile yapılan çekimlerin firma yetkilileri tarafından veya yakın akrabalar tarafından yapılmış olması, genel olarak kredi kartı işlemlerinin davacının faaliyet gösterdiği perakende satışı nedeniyle, yapılan ayakkabı satışına bağlı olarak 100 TL altında olması makul ve beklenilecek olan iken ve genel olarak bazı işlemler haricinde böyle olduğu tespit edilmiş iken , yakın akraba ve firma yetkilerinin çekimlerinin yüksek miktarlarda ve kart ödeme tarihlerine yakın olmasının ve bunun aylara sari şekilde gerçekleşmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve ayakkabı satın almakla açıklanamayacağı anlaşılmakla, davalı bankanın şüphesinde haklı olduğu ve yapılan işleminde tespit edilenin dışında olduğunun açıklanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 13.11.2022 tarihli ve 2020/1112E., 2022/1590K. sayılı kararı ile mahkememiz kararı aşağıdaki gerekçe ile kaldırılmıştır.
“Davacı taraf, banka tarafından fesih sebebi yapılan işlemlerin fiktif ve şüpheli olmadıklarını gerçek olduklarını iddia etmiş, davalı banka ise aksini savunmuştur. Mahkemece davalı banka tarafından dosyaya sunulan bankacılık sözleşmesi, kredi kartı ekstreleri, pos cihazında 2008 ve 2009 yıllarında kullanılan kredi kartlarına ilişkin işlem dökümü bilgileri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, davacının işlemlerin gerçek olduğuna yönelik iddiası bakımından davacı şirket ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı gibi banka kayıtları da incelenmemiştir. Taraflar arasındaki üye iş yeri sözleşmesinin 12.5 maddesinde, sözleşmeden doğacak uyuşmazlıklarda davalı banka kayıtlarının kesin delil teşkil edeceği kararlaştırılmış ise de; bu hüküm doğrudan davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlıklarda delil teşkil edebilecek türden kayıtlar bakımından uygulanabilir olup, davalı banka kayıtlarının, davacı ile üçüncü kişiler arasında yapılan işlemlerin gerçek olup olmadığı yönelik delil teşkil edemeyeceği, bu iddia bakımından davacı ticari defter ve kayıtları üzerinde, fiktif olduğu iddia oluna işlemlerin gerçekleştirildiği 2008-2009 yıllarına ilişkin davacı defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerekli olduğu, davacının da delilleri arasında ticari defter ve kayıtlarını gösterdiği, fiktif işlem iddiasında adı geçen …, …, …, …ve …’a ait kredi kartlarından çekilen ve gerçek alışverişe dayalı olduğu iddia olunan tutarlar bakımından, davacı defter ve kayıtlarında bu kişiler ile fiktif olduğu iddia olunan işlemlerin yapıldığı dönemlerin öncesinde ve sonrasında faturaya dayalı ve benzer tutarlarda alışveriş bulunup bulunmadığı, yine davacının fiktif işlem iddialarına konu tutarların gerçekleştiği dönemlerdeki cirosu ile önceki ve sonraki dönem ciroları arasında dikkate değer farklılık bulunup bulunmadığı hususlarında davacı defter ve kayıtları üzerinde uzman mali bilirkişiye inceleme yaptırılması, akabinde gerekli görülürse banka kayıtları ve dosyaya mübrez deliller üzerinde bankacı bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılarak sonuca gidilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması yerinde olmamış, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi haklı bulunmuştur,”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kaldırma ilamından sonra bilirkişi heyeti görevlendirilmiş olup kaldırma ilamında belirtildiği üzere davacının ticari kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiştir. 13/03/2023 tarihli bilirkişi raporuna özetle: “Dosyada davacı tarafın sunduğu, dava konusu işlemlere ait olduğu beyan edilen fatura fotokopileri mevcut olup (Tablo 4), davacının ticari defter kayıtları mevcut değildir. Tarafımızca davacı vekilinden talep edilen ticari defter kayıtları şu ana kadar tarafımıza iletilmemiş, talebimize yanıt da verilmemiştir. Davacının ticari defter kayıtlarının dava dosyasına da sunulmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle faturalar dışında davacının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi heyetimizce bir inceleme yapılamamıştır. Davacı tarafın, dava konusu işlemlerle ilgili olduğunu beyan ettiği faturaları dosyaya sunmuştur. Ancak bilirkişi olarak kesin bir kanaat ve sonuca ulaşabilmesi açısından, davacının ticari defterlerinin incelenmesi, satıcılar hesabı, stoklar hesabı, v.b kayıtlarla karşılaştırılması gerekmektedir. Bu neden davacının sunmuş olduğu delilerden faturalar bakımından, işlemlerin ticari bir mal alışı karşılığı olabileceği kanaatine varılırken, ticari defterler incelenemediğinden, stok hareketleri ve satıcılar hesabı açısından bir değerlendirme yapılamamaktadır…” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde, istinaf mahkemesinin kaldırma kararında belirtildiği ve mahkememizce de benimsendiği üzere, davacının iddialarının ispata muhtaç olduğu, bu çerçevede davacıya ait ticari defter ve kayıtları üzerinde, fiktif olduğu iddia oluna işlemlerin gerçekleştirildiği 2008-2009 yıllarına ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerekli olduğu, davacının da delilleri arasında ticari defter ve kayıtlarını gösterdiği, fiktif işlem iddiasında adı geçen …, …, …, …ve …’a ait kredi kartlarından çekilen ve gerçek alışverişe dayalı olduğu iddia olunan tutarlar bakımından, davacı defter ve kayıtlarında bu kişiler ile fiktif olduğu iddia olunan işlemlerin yapıldığı dönemlerin öncesinde ve sonrasında faturaya dayalı ve benzer tutarlarda alışveriş bulunup bulunmadığı, yine davacının fiktif işlem iddialarına konu tutarların gerçekleştiği dönemlerdeki cirosu ile önceki ve sonraki dönem ciroları arasında dikkate değer farklılık bulunup bulunmadığı hususlarında davacı defter ve kayıtları üzerinde uzman mali bilirkişiye inceleme yaptırılması gerekmiştir. Ancak, bir önceki paragrafta özetine yer verilen 13.03.2023 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacı tarafından ticari defter ve kayıtlar bilirkişiye ibraz edilmediği için davacının iddialarının doğruluğu konusunda bir inceleme yapılması mümkün olmamıştır. Bunun üzerine davacıya 2008-2009 yılana ait kayıtları sunması için 16.05.2023 tarihli celsede kesin süre verilmiş ancak bu kayıtlar sunulmamıştır. Sonuç olarak, davacının iddiasını ispat edemediğinin kabulü gerekmiş; mahkememizin 20/11/2019 tarihli kararında yapılan tespitlerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir yeni bir durum bulunmaması nedeniyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın Reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 25,20-TL harçtan düşümü ile bakiye 244,60-TL’nin davacıdan tahsili ile maliyeye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2 maddesi uyarınca gereği hesap ve takdir olunan 17.900,00-TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmamaktadır,
5-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacının/davalının yüzüne karşı karar verildi. 31/10/2023

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır