Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/922 E. 2023/548 K. 07.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/922 Esas
KARAR NO : 2023/548

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/12/2022
KARAR TARİHİ : 07/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava dilekçesinde özetle; “Müvekkil … 22/01/2021 Düzenlenme tarihli 01/01/2022 Vade tarihli senet ile davalı …”la arasında borç ilişkisi kurulmuştur.Bu borç miktarı EK-1 ‘de bilhare sunacağımız senette de görüleceği üzere 500.000 TL’dir. Müvekkil … adına … 18. Asliye Ticaret Mahkemesinden … E. Dosyasından 16.06.2022 tarihinde ihtiyati haciz kararı alınmış ve akabinde hemen … 28. İcra dairesi… E. Numaralı dosyadan hacize gelinmiştir. Haciz esnasında müvekkil defalarca borcunun 500.000 olmadığını 223.000 lirasını ödediğini söylese de haciz işlemlerine 500.000 tl üzerinden devam edilmiştir. Müvekkil …’de kuyumculuk yapan ve herkesçe bilinen saygın bir esnaftır. Haciz tehditi altında ilk gün 100.000 tl kısmi ödeme yaparak icra işlemlerini durdurmuştur. Daha sonra devam eden hacizler ve telefonla aramalar neticesinde müvekkil kısa süre içerisinde 277.000 tl olan borcunu faiz ve ferileriyle beraber 640.000 e yakın bir ödeme ile borcunu kapatmıştır. Müvekkil davalı yanın geçmişten gelen samimi dostlukları vardır ve müvekkil her fırsatta davalı yana maddi manevi olarak yardımda bulunmuş ve bu durum davalı yanın eşinin müvekkile attığı mesajlarda da açık bir şekilde bellidir. Müvekkil ödeme zorluğuna düştüğü bir vakitte davalı yan …’tan 500.000 tl para almış ve bu borç karşısında 500.000 tl senet vermiştir.
… 13. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı icra dosyası üzerinde, icra tehdidi altında ödenen “223.000 TL + İcra dosyasında takibin 500.000 TL üzerinden başlatılması sebebiyle arada oluşan ve müvekkilin fazla ödeme miktarındaki alacak kalemlerinden olan Vekalet Ücreti,Faiz Ve İcra masraflarının istirdatının yapılarak tarafımıza verilmesine,
Davalı yanın haksız ve kötü niyetli takibinden dolayı % 40 tan az olmamak üzere kötü niyet tazminat hükmedilmesine
… 28. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasına konu TAKİBİN BU ŞEKİLDE İPTALİNE,
Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini…” talep ve dava etmiştir.
Cevap dilekçesinde özetle; “Davacı yan dava dilekçesi ile müvekkilin alacaklısı olduğu 500.000,00 TL bedelli bonoya istinaden … 28. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyasından başlatılan icra takibine ilişkin icra takibi öncesinde müvekkile 233.000,00 TL ödeme yaptığını, müvekkilin eşi …ve müvekkilin avukatı olduğunu iddia ettiği … hesabına avukatlık ücreti olarak ödemeler yaptığını, müvekkil ve müvekkilin eşi ile senet borcu arasında başkaca bir ticari ilişkisinin bulunmadığını, yapılan ödemelerin tamamının icra takibi konusu bonoya ilişkin olduğu asılsız beyanları ile huzurda ki davayı ikame etmiştir. Öncelikle müvekkilin hesabında hiçbir tarihte bir bloke olmadığı gibi, davacının ödeme yaptığını ve müvekkilin avukatı olduğunu iddia ettiği …, davacının müvekkil haricinde yine altın olarak değerlendirme yapacağı gerekçesi ile parasını almış olduğu müvekkilin eşinin annesidir. davalı sadece müvekkili değil, müvekkilin kayınvaledisini de aynı yalan beyanlarla dolandırmış ve altın yatırımı yaparak çok kâr elde ettireceği beyanları ile parasını almıştır. Davacı ile müvekkil arasında aileye yayılan bu dostluk çerçevesinde davacının iş bu yalan yüksek getiri beyanlarına inanan müvekkilin eşinin annesi olan …’ta kenarda birikmiş parası olduğunu, bu paralarında altın olarak değerlendirilmesi talebinde bulunmuş ve müvekkilin eşinin annesi olan…’ta aynı oyuna gelmiş ve davacıya 250.000,00 TL parasını elden teslim etmiştir. Davacı tarafından sunulan tüm banka dekontlarının icra takibi konusu bononun tanzim tarihinden sonrasına ilişkin olduğu, yapılan hiçbir ödemede bonoya atıf bulunmadığı hususu sabittir. Tamamı yalan beyandan ibaret yasal dayanaktan yoksun davanın reddine,
Davacı yana borç verilmediği, davacı yanın altın yatırımı yaparak yüksek kâr sağlayacağı yalan beyanları ile hem müvekkili hem de müvekkilin kayınvalidesi …’ı dolandırmış olduğu, almış olduğu paraları yıllarca uhdesinde tuttuğu ve sonrasında hiçbir kâr söz konusu olmaksızın faiz dahi uygulamaksızın sadece ana parasını ödemiş olduğu, davacının …’a halen daha borçlu olduğu hususu sabit olmakla yasal dayanaktan yoksun davanın reddine,
Yargıtay içtihatları itibari ile de sabit olduğu üzere bonoya atıf içermeyen ve müvekkile yapılmamış olduğu hususu sabit olan ödemelerin bonoya ilişkin ödeme olduğu hususu asla iddia edilemeyeceği üzere davanın reddine,
Tamamı ile yalan beyanlarla ikame edilmiş olan yasal dayanaktan yoksun davanın reddi ile davacı yanın %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine,
Yargılama giderleri ile ücret –i vekâletin davacı yana tahmiline karar verilmesini…” savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; ödenen bedelin davalıdan istirdadı istemine ilişkindir.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunun “Menfi tesbit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi, “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.

(6) Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
(7) Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir…”
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun ”3. Dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 5/A maddesi, ”(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere davanın hukuki tasvifi hakime aittir. Buna göre, dosyadaki bilgi ve belgeler ile tarafların kabulünde olan hususlara göre davanın dayanağını teşkil eden icra takibine konu kambiyo senedinden kaynaklanan takip borcunu davacının davayı açmadan önce takip dosyasına ödediği ve bu paranın davalı-takip alacaklısına ödendiği, bu sebeple davanın konusunun 2004 Sayılı İİK’nın 72/7. maddesi kapsamında genel hükümlere açılmış bir alacak davası olduğu, İİK’nın 72/6. maddesi kapsamında istirdat davası olmadığı, davacının borçlu olmadığı yönünde ayrıca menfi tespit talep etmiş olmasının da davayı bizatihi menfi tespit davası konumuna girdirmeyeceği, çünkü gerek İKK’nın 72/6. maddesi ve gerekse 72/7 maddesi kapsamındaki davalarda talebin özünün; borçlunun, alacaklıya iddia edilen sebeplere göre borçlu olmadığının mahkemece tespit edilmesi olduğu hukuken aşikardır. İİK’nın 72/6 maddesi kapsamında açılan menfi tesbit davası dolayısıyla tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edileceği yasal olarak hüküm altına alındığından başta menfi tespit davası için gerekmeyen zorunlu arabuluculuk şartının yargılama sırasında borcun ödenmesi sebebiyle davanın yasa gereği istirdat davasına dönüşmesi durumunda da aranmayacağı istikrar kazanan Yargıtay içtihatları ile sabittir. Ancak, İİK’nın 72/7. maddesi gereğince genel hükümlere göre açılan davalarda ise borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan kişi ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, genel hükümlere göre dava açarak ödemiş olduğu paranın geri ödenmesini davalı alacaklıdan isteme dava hakkına sahiptir, bu davada da davacı öncelikli olarak davalı alacaklıya iddia etmiş olduğu sebeplerden dolayı borçlu olmadığını kanıtlamakla yükümlü olup davalıya karşı borçlu olmadığını talep etmiş olması işbu davayı İİK’nın 72/6. maddesi kapsamında bir menfi tespit davası olarak kabul edilmesini gerektirmediği, davacının ödemiş olduğu parayı geri istemesinden dolayı davanın konusunun hukuken bir miktar paranın ödenmesine yönelik alacak davası olduğu, davacı taraf öninceleme aşamasından sonra arabuluculuk yoluna başvurduğu bu sebeplerle davanın TTK 5/A. maddesi kapsamında dava şartı olan arabuluculuk hükümlerine tabi olduğunun kabulü gerektiğinden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın zorunlu arabuluculuk şartının yerine getirilmemiş olması nedeniyle reddine,
2-Karar tarihi itibariyle 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85TL harçtan peşin alınan 80,70TL’nin mahsup edilerek bakiye 189,15TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 17.900,00TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama masrafı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davalının yüzüne karşı karar verildi.07/11/2023

Katip

¸e-imza

Hakim

¸e-imza