Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/845 Esas
KARAR NO : 2023/57
DAVA : Alacak (Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 24/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle :
“… Müvekkili davacı ile davalı arasında 15.08.2012 tarihli hurda satış sözleşmesi aktedildiğini, sözleşmenin Ek-1 listesinde listelenen hurdaları davalının müvekkiline satmayı taahhüt ettiğini, taraflar arasındaki ilişkinin 01.12.2010 tarihinde başladığını bu tarihten beri ilişki devam ederken hiçbir haklı sebep yokken davalının müvekkiline 01.01.2013 tarihi itibari ile mal satışını durdurduğunu, Ek-1 listede yazılı ve zilyetliği müvekkiline devredilen 5396 adet üründen 2433 adedinin semeni olarak 1.700.000,00 TL civarında davalıya ödeme yapıldığını, henüz vadesi gelmemiş olan 390.000,00 TL’nin 130.000,00 TL’lik kısmının ise teminat mektubu ile teminat altında olduğunu, hatta … 5. Noterliğinden gönderilen … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameye kadar dahi 12 adet çeki davalıya ödemeye devam ettiğini, davalının sözleşmenin 6.1. Maddesinde yazılı “müşteri teslim alma talebinde bulundukça, satıcı ürünleri belirlenen sürede teslime hazır hale getirir” hükmüne aykırı davrandığını, hatta müvekkilinin teslim edilmeyen malların bedelini peşin ödemeyi dahi teklif ettiğini, davalının buna dahi yanaşmadığını, yine sözleşmenin 6.2. Maddesine göre davalının sözleşme konusu malları müvekkilinden başkasına satamayacağının kararlaştırıldığını, davalının sözleşme hükümleri gereği ifa yükümlülüğünü sağlamak amacıyla müvekkili tarafından davalıya …tarihli ve … tarihli ihtarnamelerin gönderildiğini, davalı tarafın iki ihtarnameye de olumlu yaklaşmaması sebebiyle şirketin finansal yapısında, ticari bağlantılarında bozulma meydana geldiğini, hatta şirketin borca batık hale gelmesine sebep olduğunu ve ticari itibarının zedelendiğini, bu sebeple davalı tarafa … 20. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilerek sözleşmenin feshedildiğini, davalı tarafından mal tesliminin durdurulduğu tarihten sonra gönderilen ilk ihtarname tarihi olan 01.04.2013 tarihi ile sözleşmenin feshi için gönderilen ihtarname tarihi olan 20.05.2013 tarihi arasında müvekkilinin başka firmalardan daha pahalıya mal almak zorunda kaldığını ve bu tarihler arasındaki müspet zararın fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 45.000,00 TL’lik kısmının, davalı tarafın mal teslim etmemesinden dolayı dava dışı … Şti’ye karşı taahhütlerini yerine getirememekten, yine müvekkili şirket müdürünün şirket borçlarından dolayı üçüncü kişilere keşide ettiği bonoları ödeyememekten, 130.000,00 TL tutarlı teminat mektubunun karşılık bulundurmasından kaynaklı masrafları, faiz ve komisyon bedelleri, noter masrafları, sözleşmenin ifası nedeniyle yapılan masraflar, kullandığı kredi ve ipoteklerden ötürü ödediği bedeller, dava masrafları, sözleşme yapmamış olsaydı daha avantajlı sözleşme fırsatını kaçırmış olmaktan kaynaklı zararlar için fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 45.000,00 TL’lik kısmının, müvekkilinin borca batık hale gelmesine sebebiyet vererek ticari itibarının zedelenmesi nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminatın ilk ihtar tarihi olan 01.04.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir…” dava ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesi özetle;
“… Taraflar arasında hurda satış sözleşmesi aktedilidiğini, ne var ki davacı tarafın sözleşmenin 9. Maddesine göre satış bedeli olarak verdiği… Şubesi’nin … seri nolu 20.05.2013 keşide tarihli 20.000,00 TL bedelli çeki ile…bank … şubesine ait … seri nolu 26.05.2013 keşide tarihli ve 25.000,00 bedelli çekinin karşılıksız çıktığını, bunun üzerine müvekkili tarafından … 6. Noterliği’nden … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıdan cezai şart ve karşılıksız çek bedellerinin talep edildiğini, ihtarnamenin gönderilmesinden sonra dahi keşide tarihleri gelen sekiz adet çekin ödenmediğini, ödenmeyen çeklerden dolayı teminat mektubunun nakde çevrildiğini ve bakiye kısımlar için icra takibi başlatıldığını, davacının müspet zarar talep edemeyeceğini, zira davacı hakkında yaptırılan piyasa araştırması neticesinde davacının mali durumun kötü olduğunun anlaşılması üzerine mal tesliminin durdurulduğunu, bunun açık kanıtı olarak 10 adet çekin ödenmemiş olmasının gösterilebileceğini, kendi borcunu yerine getirmeyen davacıya karşı ürün teslimini kesmekle müvekkilinin ödemezlik definde bulunduğunu, müvekkilinin mal teslim etmemesi ile davacının üçüncü kişilere taahhütlerini yerine getirememesinden dolayı uğradığı zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını, davacının borçlarını ödeyememesinin bir çok sebebinin olabileceğini, talep edilen 45.000,00 TL’nin fahiş olduğunu, hem müspet hem de menfi zararın istenemeyeceğini, manevi tazminat talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur…” talep etmiştir.
GEREKÇE:
Mahkememizin 06/11/2018 tarihli 2014/617 esas 2018/1075 karar sayılı gerekçeli kararında;
“…Her ne kadar davalı taraf, davacının mali durumunun kötü olduğuna, bu yüzden de satışların semeresiz kalacağı savunmasına, keşide (vade) tarihi mal teslim yükümünden (03.11.2012) altı ay sonra (20.05.2013) olan ilk çekin ödenmeme durumunu delil olarak göstermiş ise de, altı ay boyunca mal alamayan davacının çekleri ödeyemez duruma gelmesine bu süreçte mal teslim etmeyerek davalının sebep olduğu yaptırılan mali incelemeden anlaşılmaktadır. Zira davacının mal alımının tamamına yakını davalıdandır. Davacı davalıdan mal alamayarak bu süreçte ticaretini devam ettiremez hale gelmiş ve davalıya keşide ettiği çekleri ödeyemediği gibi üçüncü kişilere de borçlarını ödeyemez hale gelmiştir. Bu sebeple sözleşmenin feshinde davalının haksız olduğu ve mütemerrit davrandığı sonucuna varılmıştır. Sözleşmenin feshine kendi kusuru ile sebebiyet verip mütemerrit davranan davalı-karşı davacının cezai şart talep etme hakkı bulunmadığından karşı davanın reddine karar vermek gerekmiştir.Bilindiği üzere gerek TBK 212/2. maddesi “zilyetliğin devri için belirli bir süre konulmuş olan ticari satışlarda, satıcı temerrüde düşerse alıcının, devir isteminden vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararının giderilmesini istediği kabul edilir.” hükmünü havidir. Ayrıca 125. maddede borçlunun temerrüdü halinde alıcının seçimlik hakları düzenlenmiştir.Dava açıldığı tarihten önce davacı tarafından davalıya gönderilen … 20. Noterliği’nin …tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile artık sözleşmenin ileriye dönük feshedildiği böylece geriye kalan malların aynen ifasının talep edilmediği, sözleşmenin haksız feshi sebebiyle sözleşmenin ayakta kaldığı 01.04.2013 ila 20.05.2013 tarihleri arası için müspet zararını, sözleşmenin feshinden sonrası için ise menfi zararını talep ettiği anlaşılmaktadır.Fakat temerrüt gerçekleştiği anda davacı TBK 125. maddesinde sayılı haklardan yalnızca birini tercih etmesi gerekir. Temerrüt gerçekleştikten sonra, bilahere fesih kararlılığı gösterilen sözleşmenin, belirli bir süre devam ettiği kabulü mümkün değildir. Tekrar etmek gerekirse, bilahere sözleşme feshedildiğinden, artık temerrüt tarihi itibari ile davacının 125. maddedeki haklardan yalnızca birine haiz olduğunun kabulü gerekir. Davacının dava açılmadan önce gönderdiği ihtarnamelerden, önce sözleşmenin ayakta durma iradesi olduğu, yani 125. maddede sayılan seçimlik haklarından ilkini talep ettiği, davalı tarafın buna kayıtsız kalması sebebiyle, artık maddede sayılı ikinci seçimlik hakkını kullanarak sözleşmeyi ileriye dönük sonlandırdığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının TBK 125/2. maddesine göre malların tesliminden vazgeçtiğinin ve malın teslim edilmemesinden kaynaklı müspet zararını talep ettiği sonucuna varılmıştır. Bu durumda davacı taraf, davalının malları teslim etmemesinden kaynaklı bütün zararlarını (her bir zararı ispatlamak koşuluyla) mahkemeden talep edebilir. Yani sözleşmenin haklı feshedilmesi yetmez, davacı taraf uğradığı zararları da kalem kalem ispat etmek zorundadır. Ne var ki davacı dosyaya sunulan deliller ile mahallinde yapılan bilirkişi incelemelerinden müspet zarar olarak yalnızca “ikame alım” zararını ispat edebilmiştir. Bunun dışında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 145. maddesinde belirtilen delil bildirme süresinde sunulan delillerden hiçbiri dava dilekçesinde sayılan zarar kalemlerini ispata elverişli olamamıştır. Zira dosya üzerinde ve taraf kayıtlarında yaptırılan dört bilirkişi incelemesi de bu zararların ispat edilemediğini dile getirmişlerdir. Davacının ikame alım sebebiyle üçüncü kişilere ödediği fazla bedel Mahkememizce dosyaya atanan bilirkişi Mali Müşavir … tarafından hesaplanmıştır. Davacı tarafından dosyaya sunulan flaşdisk içeriğinde alınan ve alınamayan ürünler ile adetlerinin bildirildiği görülmüştür. Buna göre 26 adet ankastre fırın alınması gerekirken 24 adet alındığı, 684 adet ankastre ocak alınması gerekirken 222 adet alındığı, 134 adet bulaşık makinesinin tamamının alındığı, 3761 buzdolabından 1249 adedinin alındığı, 445 çamaşır makinesinden 397 adedinin alındığı, 1646 adet tam boy fırından 357 adedinin alındığı, böylece toplam 2383 adet mal alımı yapıldığı, 4313 adet malın ise teslim edilmediği anlaşılmıştır. Yine dosyaya sunulan ve 15.08.2012 ila 03.11.2012 tarihleri arası alımları kapsayan 852 satırlık alım çizelgesinin fatura dökümüne göre bu 2383 adet alınmış ürün bedelinin KDV dahil 622.020,02 TL olduğu görülmüştür. Alınması gereken 6696 adet ürünün ederinin 753.090,00 Euro olduğu, teslim alınan 2383 adet ürün bedelinin ise 276.165,00 Euro’ya tekabül ettiği, bu durumda davalının 476.925,00 Euro’luk ürünün ise teslim edilmediği hesaplanmıştır. Bu bedelin KDV dahil 1.124.946,06 TL’ye tekabül ettiği, KDV hariç 953.344,12 TL olduğu anlaşılmıştır.Davacı taraf kendisine davalı tarafından teslim edilmeyen ürünleri piyasadan tedarik ettiğini bildirmiş ve piyasadan tedariğe ilişkin cari kodu, fatura numaraları, bilgi belgeler dosyaya sunmuştur. Ayrıca buna ilişkin defter incelemesi de yapılmıştır. Davacı tarafından 03.01.2013 ila 16.05.2013 tarihleri arasını içeren ve 3. Şahıslardan alımlarını gösteren dört sayfalık dökümlerden KDV hariç bu alımların 1.096.996,50 TL’ye tekabül ettiği görülmüştür. Bu durumda davacının teslim alamadığı ürünler için 3. Kişilere ödediği bedelden, sözleşme bedeli çıkarıldığında (1.096.996,50 TL – 953.344,12 TL) davacının ikame mal temini sebebiyle KDV hariç 143.652,38 TL zarara uğradığı ispat edilmiştir. Taleple bağlılık ilkesi gereği davacı bu alacak kalemine münhasır 45.000,00 TL talep ettiğinden davanın yalnızca bu kalem bakımında kabulüne, ispat edilemeyen diğer zarar kalemleri yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.Yukarıda izah edildiği üzere ve bilirkişi raporları ile ortaya konduğu üzere, davacının alımlarının tamamnına yakını davalıdandır. Yani davalının mütemerrit davranıp mal teslimini kesmesi, davacının ticaretini döndürememesine yol açmış, davalının da bizzat icra takipleri başlattığı yönündeki beyanından da anlaşıldığı üzere bir kısım icra takiplerine muhatap kalmıştır. Bu durumda davacının 3. kişiler nezdinde itibarının zedelendiğinin kabulü gerekmiştir. İtibar, 4721 sayılı TMK’nın 8 ve devamı maddelerine göre kişiliğin ayrılmaz bir parçası olduğundan, itibara verilen zarar tüzel kişiliğe verilmiş sayılacağından davacının TMK 25. maddesine göre manevi tazminat talep etme hakkı somut olayda kabul edilmiştir. Davacının üç ihtarname göndermesine rağmen davalının temerrüdünde ısrar etmesi, bu temerrüt sebebiyle davacının ticaretinin ciddi ölçüde bozulması, tazminat müessesinin kazanç aracı olarak kullanılamayacağı unsurları birlikte değerlendirilerek davacı tarafça talep edilen 10.000,00 TL manevi tazminat miktar olarak yerinde görülmüş, manevi tazminat talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir…”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2021/1822 Esas, 2022/5885 Karar sayılı ilamı özetle şöyledir;
“… Somut olayda her ne kadar mahkemece, davalının mütemerrit davranıp mal teslimini kesmesinin, davacının ticaretini döndürememesine yol açtığı, maruz kaldığı icra takipleri nedeniyle ticari itibarının zedelendiği gerekçesi ile manevi zarara uğradığı kabul edilmiş ise de, bu durumun TMK’nun 24. ve TBK’nun 58.maddeleri anlamında kişilik haklarının ihlaline neden olacağının kabulü mümkün değildir. Her sözleşmeye aykırılık manevi tazminat gerektirmeyeceği gibi, davacı tarafça da meydana gelen olay nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiği ispat edilememiştir. Bu itibarla, davacının kişilik haklarına saldırı bulunmadığı, TBK’nin 58.maddesinde öngörülen manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gözetilmeksizin, manevi tazminatın reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. Davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1.maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı-karşı davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye 52,60 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacı-karşı davalıdan alınmasına, 14/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”
Mahkememizin maddi tazminat isteminin kabulüne dair kararı Yargıtay tarafından onanmış ve kesinleşmiştir. Bununla birlikte manevi tazminat istemi yönünden ise Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2021/1822 Esas 2022/5885 Karar sayılı bir üst paragrafta ilgili kısmına yer verilen bozma ilamına uyulmuş ve anılan ilamda belirtilen gerekçelerle manevi tazminat isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Manevi Tazminat yönünden davanın Reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 686,10-TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Tarafların yüzüne karşı miktar itibariyla kesin olarak karar verildi.24/01/2023
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır