Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/764 E. 2023/124 K. 21.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/764 Esas
KARAR NO : 2023/124

DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 30/07/2021
KARAR TARİHİ : 21/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle :
“… 24/04/2019 tarihinde …da, davacı şirkete ait … plakalı araç ile davalı sevk ve idaresindeki … plakalı araç arasında meydana gelen trafik kazasında, … plakalı araçtan düşen parçanın yola düşmesi sonucu davacı şirkete ait aracın bu parçaya çarptığını ve davacı şirkete ait araçta maddi hasar meydana geldiğini, söz konusu kazanın oluşumunda davacı şirkete ait aracın kullanıcısının herhangi bir kural ihlalinde bulunmadığının polis memurlarınca düzenlenen tutanak ile sabit olduğunu, iş bu kaza neticesine davacı şirkete ait araçta KDV dahil 17.962,24 TL tutarında hasar oluştuğunu ve bu hasar davacı şirketçe ödendiğini, hasar tutarının ilgili servise davacı şirket tarafından ödendiğini, … plakalı aracın maliki, kullanıcısı ve var ise sigortalı olduğu sigorta şirketinin tespit edilemediğini, aracın sigortasının olup olmadığının tespit edilemediğini ve zararın giderimi için ilgili sigorta şirketine başvurulamadığını, davacı tarafından davalının ad, soyad, T.C. Bilgilerinin bilinmemesi sebebiyle HMK 119 gereği davanın reddine karar verilmesinin akla geleceğini ancak hak arama hürriyetinin önemli ölçüde ihlali anlamına geleceğini, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2017/4247 esas 2018/3574 karar ve 29/03/2018 tarihli kararı gereği davalıların bilgilerinin bulunmaması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usule aykırılık teşkil edeceğini, kazada davacı şirket araç sürücüsünün herhangi bir kusuru bulunmadığını, davalının TBK 49. Maddesi tahtında ve KTK uyarınca aracın işleteni olarak meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu beyan ederek davasının kabulünü …” talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
… A.Ş. Vekilinin cevap dilekçesi özetle şöyledir;
“…Dava şartı yokluğu nedeniyle huzurdaki davanın reddi gerekmektedir. Huzurdaki dava ise 6102 sayılı TÜRK TİCARET KANUNU m.4’de belirtilen mutlak ticari dava niteliğinde olup, 01.01.2019 tarihinden sonra açılmıştır. Zira işbu dava Türk Ticaret Kanunun altıncı kitabı olan Sigorta Hukuku bölümünde düzenlenmiş hükümlere tabidir ve bu haliyle mutlak ticari dava niteliğindedir.Zamanaşımı def’ini ileri sürüyoruz. Yürüyen bir ceza davası söz konusu olmadığından, ceza zamanaşımının uygulanması da söz konusu değildir.kTK Madde 109 uyarınca motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl içinde zamanaşımına uğrar.
Ancak bir ceza davasının söz konusu olması durumunda uzatılmış ceza zamanaşımından söz edebilmek mümkün olabilir.
Hal böyleyken ve uzatılmış ceza zamanaşımının uygulanması da söz konusu değilken, 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılacaktır.
Açıklanan sebeplerle başvurunun usulden reddi gerekmektedir.Davacı tarafından talep edilen farkın işçilik bedellerinin piyasa gerçeklerinin çok üstünde oluşundan kaynaklandığı tespit edilmiştir. İşbu fahiş işçilik bedellerinin kabulü mümkün değildir.Davanın kabulü anlamına gelmemek üzere; kusur oranlarının tespiti bakımından sayın mahkemenizce dosyanın adli tıp trafik ihtisas kurumuna sevk edilmesi gerekmektedir. Davayı kabul manasında olmamak üzere, müvekkil şirket söz konusu zarardan poliçe teminat limitleri dâhilinde sorumludur.Tramer sorgusunda da kaza tutanağında da açıkça kusursuz olduğu ortada iken, işbu haksız davanın reddi gerekmektedir.
Müvekkil şirketin sorumluluğu teminat limitleri ile sınırlı olmakla beraber, yukarıdaki açıklamalarımıza halel gelmemek kaydıyla, dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilmesini talep ederiz. Davacı taraf aracı müvekkil şirketçe atanan ekspere göstermeyerek müvekkil şirketin bilgi alma hakkını engellemiştir. bu nedenle işbu dava kapsamında yapılan kötüniyetli taleplerin reddi gerekmektedir.Dava konusu kaza sonrasında şirketimize yapılan ihbar üzerine hasar dosyası açılmış ve ekspertiz ataması yapılmıştır. Ancak açılan dosyanın kesin ekspertiz raporunun hazırlanması, değişimi gereken parçaların müvekkil şirketçe tedariki mümkünse servisle anlaşma sağlanarak tedariklerinin yapılması, aracın onarımı ekonomik değilse hurdasının satışı için ihale açılması vs. amacıyla aracın fiziki olarak görülmesi gerektiği aşamada, davacı taraf bu hususu sağlamamıştır. Dolayısıyla Ticaret Kanunu hükümleri gereğince sigorta şirketine karşı yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Kabul manasında olmamak üzere, müvekkil şirket söz konusu zarardan poliçe teminat limitleri dahilinde sorumludur. Sigortalı araç, Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. Maddesi kapsamında, işletenlerin aynı kanunun 85/I. maddesinde belirtilen tehlike sorumluluğunu karşılayan ve üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler içinde teminat altına alan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası ile sigortalıdır. Müvekkil şirketin münakit sigorta poliçesinden sorumluluğu; poliçe vadesi, teminat limitleri ve kusur oranları ile sınırlıdır.
Açıklandığı gibi ilgili kazaya ilişkin olarak zarar gördüğü iddiasıyla müvekkil şirketten maddi zararının karşılanmasını talep eden birden fazla araç işleteni söz konusu olduğundan, asla kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkil şirket aleyhine bir karar verilecekse de, öncelikle poliçe teminat limiti dikkate alınmalıdır.
Kabul manasında olmamak üzere, trafik sigortası genel şartları’nın a.6.b maddesinde de belirtildiği üzere hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminatları teminat dışında kalan hallerdendir. bu sebeple kusur oranlarının tespiti için dosyanın adli tıp trafik ihtisas kurumuna sevk edilmesi gerekmektedir. Davayı kabul manasında olmamak üzere davacının gerçek zararının tespiti gerekmektedir. bu sebeple dosyanın bilirkişi incelemesine gönderilmesi gerekmektedir.Davacının gerçek zararının tespiti için Bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği, yalnızca fatura ve makbuzlar üzerinden yapılan tespitin kabul edilemeyeceği; üstelik Bilirkişi incelemesinin de yalnızca davacı tarafından sunulan belgelere dayanmaması, ayrıntılı ve denetime elverişli olması gerektiği yerleşmiş Yargıtay İçtihatları ile kabul edilmiştir. Kaldı ki kabul manasında olmamak üzere genel şartlar gereğince müvekkil şirketin yalnızca eşdeğer parça bedelleri ile anlaşmalı servislerde uygulanacak tedarik, onarım ve işçilik bedelleri ile sorumlu olması sebebiyle zararın tespitinde bu hususun da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.Karayolları Trafik Kanunu 90. Maddesinde açıkça belirtildiği gibi işbu sigortadan kaynaklanan tazminatlar için Genel Şartlarda belirlenen usul ve esasların geçerli olacağı kanun koyucu tarafından kabul edilmiştir. Ekspertiz ücretine ilişkin talep teminat dışı olup, reddi gerekmektedir. bununla birlikte hiçbir şekilde kabul manasında olmamak üzere hakemliğinizce söz konusu talebin kabulü halinde bu tutarın yargılama giderlerine eklenmesi, ayrıca fahiş taleplerin reddi gerekmektedir.Trafik sigortası poliçe teminatı altında olmayan bir talebe ilişkin yapılmış olan giderlerden de müvekkil şirketin sorumlu tutulması düşünülemez. Davacı tarafın hazırlatmış olduğu eksper raporu gideri makul ve iyiniyetli giderlerden kabul edilemez. Ayrıca ekte sunmuş olduğumuz trafik poliçesinde yer almakta olan ekspertiz notu kısmında ekspertiz ücretinin sigorta ettiren ya da sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler tarafından tayin edilmesi halinde tayin eden kişi tarafından ödeneceği açıkca belirtilmektedir. bu durumda müvekkil şirketin işbu taleplere ilişkin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Sigorta Hukuku ilkeleri çerçevesinde düzenlenen poliçe ve özel şartlar, sigorta konusu genel şartlara bağlı olarak düzenlenen ve onun ayrılmaz bir parçasını oluşturan kurallar bütünüdür. Sigortacı ve sigortalı, poliçe genel şartları ile olduğu kadar bir sözleşme niteliği taşıyan poliçenin tüm kloz ve notları ile de bağlıdır. Bu sebeple davacı tarafın ekspertiz ücretine ilişkin taleplerinin özel şartlarda yer almakta olan ekspertiz klozu çerçevesinde reddi gerekmektedir. Ayrıca fahiş taleplerin TTK Madde 1426 uyarınca değerlendirilmesi mümkün olmadığından, makul olmayan işbu talebin reddi gerekmektedir.
Bununla birlikte aksinin kabulü halinde dahi söz konusu harcamanın zararın tespitine ilişkin bir masraf olduğu, dolayısıyla usul mevzuatı ve yerleşik içtihatlar gereğince tespit masrafı olarak değerlendirilmesi ve dolayısıyla yargılama giderlerine eklenmesi gerektiği kabul edilmelidir. Davanın usulden ve esastan reddine, Yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yüklenmesini…” talep etmiştir.
… Sigorta A.Ş vekilinin cevap dilekçesi özetle şöyledir;
“…Huzurdaki dava ise 6102 sayılı TÜRK TİCARET KANUNU m.4’de belirtilen mutlak ticari dava niteliğinde olup, 01.01.2019 tarihinden sonra açılmıştır. Zira işbu dava Türk Ticaret Kanunun altıncı kitabı olan Sigorta Hukuku bölümünde düzenlenmiş hükümlere tabidir ve bu haliyle mutlak ticari dava niteliğindedir. Ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” Hükmü eklenmiş ve bu hüküm 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ancak dava öncesi dava şartı arabuluculuğa başvurulmamıştır ve bu halde yukarıda izahına çalışılan nedenlerle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekmektedir. Zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazımız: Sayın Komisyon nezdinde başvuru konusu talepler zamanaşımına uğramıştır.
Türk Ticaret Kanunu ve Trafik Sigortası Genel Şartlarına göre; Sigorta sözleşmesinden doğan bütün talepler iki yılda zamanaşımına uğrar. Başvuranın talepleri kaza tarihinden itibaren 2 yıl geçmekle zamanaşımına uğramış olup, başvurunun ZAMANAŞIMI sebebiyle REDDİNE karar verilmesini talep etmekteyiz. Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım yönünden kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder. Ancak kısmi davadaki miktar, kısmi davanın açıldığı dava tarihine göre geriye doğru belirlenen zamanaşımı süresini kapsar. Kısmi dava açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır: İddia ve talep edilen tazminat bedelini ve diğer talepleri kabul manasında olmamak üzere , başvuru sahibi müvekkil tarafından tazminini talep ettikleri tazminat miktarını tam olarak belirlemiş, söz konusu talep miktarına arabuluculuk dilekçesinde açıkça yer vermiştir. Dava Bu halde, işbu başvuruda fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kısmi dava niteliğinde 50.00.-TL tazminat talebinde bulunulmuş ise de; Davacının kısmi dava açmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Konu başvuru imms sigortasından kaynaklanmakta olup, müvekkil şirket ancak azami teminat ve sigortalısının kusuru oranında sorumlu olabilecektir. Müvekkil şirketin sorumluluğundan bahsedilmesi için öncelikle ZMMS limitinin tükenmiş olması gerekmektedir. Sigortalımız kusursuzdur. kaza mücbir sebeble meydana gelmiştir. Kabul sayılmamakla birlikte kusur oranının saptanması gerekmektedir.Kazada sigortalımızın kusuru yoktur.Davacı tarafın aracı yola dikkatli özeni göstermiş olsa idi işbu kaza meydana gelmeyecekti
Her durumda sigorta şirketi gerçek zarardan sorumlu olacaktır.Davacının gerçek zararının tespiti için Bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği, yalnızca fatura ve makbuzlar üzerinden yapılan tespitin kabul edilemeyeceği; üstelik Bilirkişi incelemesinin de yalnızca davacı tarafından sunulan belgelere dayanmaması, ayrıntılı ve denetime elverişli
olması gerektiği yerleşmiş Yargıtay İçtihatları ile kabul edilmiştir. Tarafların trafik kazasındaki kusur durumları ile gerçek zarar miktarının tespiti için uzman bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir. Somut olayda kusur ve hasar yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmamış, hasar ile ilgili olarak yapılan ödeme, ekspertiz raporu ve faturalar üzerinde mahkemece yapılan genel bir değerlendirme sonucu varılan tespitlerle yetinilmiştir.…Bu durumda mahkemece, İstanbul Teknik Üniversitesi ya da Karayolları Genel Müdürlüğü fen heyeti gibi kurumlardan seçilecek kusur ve hasar konularında uzman bilirkişi heyetinden, dava konusu olayla ilgili ceza davası dosyası evrakı ile trafik kazasında hasarlanan ve hasar ödemesi yapılan dava dışı karşı araçla ilgili hasar dosyası I. Sigorta A.Ş’den getirtilip dosya arasına konularak, ceza dosyası, kaza tespit tutanağı, önceki bilirkişi raporu, faturalar, fotoğraflar, ekspertiz raporu ve dosya kapsamındaki diğer deliller incelenerek aracın yaşı, modeli gibi özelliklerde dikkate alınarak dava dışı araçta meydana gelen hasar miktarına göre aracın pertinin mi, onarımının mı uygun ve ekonomik olduğu, onarımı uygunsa ayrıntılı şekilde hasar kalemleri ve bedeli, perti uygunsa aracın olay tarihindeki 2.el piyasa rayiç değeri ile sovtaj değerinin tesbiti ve sovtaj değerinin mahsubu ile bakiye zararın ve tazminat miktarının tespiti ile kusur oranının sayısal olarak tespiti hususlarında ayrıntılı, açıklamalı, denetime elverişli, çelişkileri giderici bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir.” Faiz sorumluluğumuz söz konusu olur ise hükmedilecek faiz temerrüt tarihinden ve yasal faiz olabilecektir. Sigortacının tazminat sorumluluğu, 2918 sayılı -Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1 maddesi yollamasıyla 85/1 maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre Sigorta kuruluşu, oluşan riziko sebebiyle İşleten, zarar görenlere karşı hangi oranda temerrüt faizi ödemesi gerekiyor ise, onun hukuksal sorumluluğunu üzerine alan Sigorta Kuruluşunun da, aynı oranda temerrüt faizi ödemekle yükümlü olacaktır. Dolayısıyla işletenin sorumlu tutulamayacağı bir faiz türünden, onun sorumluluğunu üzerine alan Trafik Sigortacısının sorumlu tutulabilmesi mümkün değildir.
Ayrıca söz konusu olayın işleten açısından haksız fiilden kaynaklanan bir olay olduğu, müvekkil şirketin de yasal olarak işletene düşen hukuki sorumluluğu üstlendiği göz önüne alındığında haksız fiilden kaynaklanan olaylarda ise ancak yasal faizin talep edilebileceği izahtan vareste olup Yargıtay kararlarıyla da sabittir. Davacının kısmi dava açmasında hukuki menfaati bulunmadığından davanın Usulden reddine, Talep ZMMS teminat limitlerinde bulunduğundan müvekkil hakkında davanın reddine,
Haksız davanın zamanaşımı nedeni ile reddine Müvekkil şirketin vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamasını…” talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava; maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle talep edilen tazminat talebinden ibarettir.
Dava, TTK’nın 5/A. maddesi uyarınca dava şartı olarak öngörülen arabuluculuk kapsamındadır. Somut olayda arabuluculuk görüşmesinin yapılmadığı sabittir. HMK’nın 115. maddesi uyarınca dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği ifade edilmiş olup 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın arabuluculuk şartı yokluğundan REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … Sigorta Anonim Şirketi ve … Sigorta Anonim Şirketi kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı … Sigorta Anonim Şirketi ve … Sigorta Anonim Şirketi’ne verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı diğer tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 21/02/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır