Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/635 E. 2023/10 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/635 Esas
KARAR NO : 2023/10

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/09/2022
KARAR TARİHİ : 11/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili 14/09/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle,…. Müvekkili şirket ile davalı arasında 25.11.2020 tarihli Sermaye Piyasası Araçlarının Alım Satımına Aracılık Çerçeve Sözleşmesi akdedilmiştir. İşbu sözleşmede Müvekkil Aracı Kurum “yatırım kuruluşu”, davalı ise “müşteri” sıfatıyla yer almaktadır. Davalı, Müvekkil Şirket ile imzalamış olduğu 25.11.2020 tarihli sözleşme uyarınca … A.Ş. (“…”) nezdinde bulunan Vadeli İşlemler ve Opsiyon Piyasasında (“VİOP”) alım satım işlemleri gerçekleştirmektedir. Müvekkil Şirket, bu işlemlerde sadece Davalının alım satım emirlerini Borsa İstanbul nezdindeki ilgili piyasaya iletmekte ve gerçekleşen işlemlerden komisyon geliri elde etmektedir. Davalıya, Sermaye Piyasası mevzuatının bir gereği olarak hesap açılışında kendisine gerekli bütün risk bildirimleri yapılmış, Risk Bildirim Formu kendisine sunulmuş, okuması ve her bir sayfayı imzalaması sağlanmıştır. Davalıya defalarca teminat eksiğini tamamlaması çağrısı yapılmış, ancak davalı bu çağrıların hiçbirine icabet etmemiş, nihayetinde borcunu ödemekten imtina etmiştir. Davalı yanın, mevcut eksi bakiye ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi üzerine, … 14.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden yasal takip başlatılmıştır. Davalı 23.02.2022 tarihinde bu takibe itiraz ettiğini belirten dilekçesini mezkur icra dosyasına sunmuş ve icra takibi, davalının haksız ve kötü niyetli itirazları sebebiyle durmuştur. Davalı tarafından yapılan itiraz haksız ve kötü niyetli olup, itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı hakkında asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesi gereklidir. …’un Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası Genelgesi uyarınca, piyasa nezdindeki takas merkezine karşı sorumlu olan aracı kurum olup, müşterisi eksik kalan teminatı tamamlamasa da Müvekkili Aracı Kurum bu teminatı tamamlama yükümlülüğü altındadır. …’un ilgili genelgesi uyarınca müşterinin bu teminat borcunu …Vadeli İşlem ve Opsyon Borsası nezdindeki takas merkezine olan ödemeyi Müvekkil Şirket gerçekleştirmiştir. Müvekkil Şirket sadece Borsa İstanbul’da gerçekleşmesine aracılık ettiği, makul bir oranda komisyondan başka bir gelir elde etmediği bu işlemler nedeniyle Davalı’nın kötü niyetli tavırları nedeniyle 91.585,03TL tutarında zarara katlanmıştır. Davalı-borçlunun yapmış olduğu itiraz haksız, yersiz ve hakkaniyete aykırı olup kötü niyetli olduğundan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi, davalı aleyhine, asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesi, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini” talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;… ” Davacı ile SPK arasındaki ilişkiden kaynaklı bir yükümlülüğün davalıya yükletilmesi amaçlandığı ortadadır. Davacı gayet açık bir şekilde dava dilekçesinde tüm yasal ilişkilerin SPK ile kurulduğunu buna ilişkin sorumlulukları ilgili kurumlara taahhüt ettiğini, stopaj ve vergi yükümlülüğünü üstlendiğini kabul etmiştir. Bu sebeple ticari bir işletme olan davacı tarafın talebi haksız ve hukuki dayanaktan yoksundur. İleri sürülenin aksine müvekkili adına tahakkuk ettirilmiş bir borç bulunmamaktadır. Davacı tarafından ödenen teminattan da anlaşılacağı üzere davacı taraf kendi ediminden müvekkili sorumlu tutmaktadır. Bu durumun kabulü mümkün değildir. Müvekkili hiçbir şekilde yaptığı veya yapacağı işlemlere ilişkin olarak davacı şirketin kendi adına teminat yatırma ve sair yükümlülüklerini üstlenmiş değildir. Davacı matbu sözleşmeler ile davalı müvekkile ilgili belgeleri imzalatmıştır. davacı tamamıyla usulsuz olarak davalı aleyhine işlem yapmış ve icra takibi başlatmıştır. Davalının tacir olmamakla beraber davacı ile bir ticari ortaklık/kazanç ilişkisi içerisine girmemiştir. Yetki hususunda da davacının beyanlarını kabul etmek mümkün değildir. Müvekkilinin ikametgahı Kahramanmaraş İli’dir. Bu sebeple eldeki dava yönünden Kahramanmaraş Tüketici Mahkemesi yetkilidir. Yetki itirazların kabulü ile dosyanın Kahramanmaraş Tüketici Mahkemesine gönderilmesini şayet görev yönünden aksi kanaat hasıl ise dosyanın Kahramanmaraş Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini, davacının davasının reddini, davacının haksız icra takibi başlattığı gözetilerek ve kötü niyetli olduğu değerlendirilerek %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini ….” talep etmiştir.
Dava; taraflar arasında imzalanan Sermaye Piyasası Araçları Alım Satım Aracılığı Çerçeve Sözleşmesi’ne dayalı olarak davalı aleyhine başlatılan icra takibe yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.
Ticari davalar TTK’nın 4/1.maddesinde tanımlanmıştır. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bilindiği üzere 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/k bendinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi “tüketici”, 3/ı bendinde ise mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem “tüketici işlemi” olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir. HMK’nın 1. maddesinde de görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği düzenlenmiştir.
Finansal Hizmetlere İlişkin Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği’nin 4.maddesinin “a” bendinde; finansal hizmetin her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri, aynı yönetmeliğin 8.maddesinde de; cayma hakkının kullanımı ve tarafların yükümlülükleri düzenlenmiştir.
Finansal hizmetlerin tüketici işlemi kapsamına alındığı yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerden anlaşılmaktadır. Bir başka anlatımla işin sadece finansal olması işlemin tüketici işlemi olmadığını göstermeyecektir.
Doktrinde de tasarruf sahibi bireysel yatırımcının bir aracı kurum ile çerçeve sözleşmesi imzalamasının tüketici işlemi olduğu ve tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmektedir (Doç. Dr. N. Füsun Nomer Ertan; Sermaye Piyasası Hukuku Toplantı Serisi-Tebliğler Tartışmalar, sayfa 24-25).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07/02/2019 tarih ve 2017/11-2348 Esas 2019/82 Karar sayılı kararında “… Her ne kadar 6502 sayılı TKHK’nun 49.maddesi finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeler yatırım hizmetlerini de tüketici hukuku kapsamı içine almış olsa da taraflar arasında imzalanan sözleşmenin konu ve kapsamını belirleyen “B” bendinde açıkça bu sözleşme çerçevesinde gerçekleştirilecek yatırım işlemlerinin “ticari amaçla” olduğu belirtilmiştir. Dava konusu sözleşme geçerli ve taraflar için bağlayıcıdır. Yukarıda açıklandığı üzere bir işlemin tüketici hukukuna tabi sayılabilmesi için tüketicinin ticari veya mesleki amaçla hareket etmemesi şart olup, eldeki davaya konu sözleşmenin ticari amaçla yapıldığının açıkça belirtilmiş olmasına göre uyuşmazlığın çözümünde tüketici mahkemeleri görevli sayılamaz. Hal böyle olunca yerel mahkemenin ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” denilmiştir.
Tüm dosya kapsamı itibariyle ; davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlığın 25/11/2020 tarihli Sermaye Piyasası Araçları Alım Satım Aracılığı Çerçeve Sözleşmesinden kaynaklandığı, sözleşmede davalının faaliyetinin ticari olduğuna dair herhangi bir hüküm bulunmadığı, Risk Bildirim Formu ve Bireysel Müşteri Tanıma Formu içeriklerinden dava konusu işlemlerde davalının bireysel müşteri olduğu ve böylelikle davalının dava konusu işlemlerde tüketici konumunda olduğu ve bu durumda davaya bakmakla görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu anlaşılmakla davanın görev dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın görev şartı eksikliği nedeniyle 6100 sayılı HMK.’nın 114/1(c) ve 115//2. Maddelerine göre usulden REDDİNE,
2-Davaya bakmaya görevli mahkemenin İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
3-6100 sayılı HMK nın 20. maddesi uyarınca, görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içerisinde davacılar tarafından yapılacak müracat halinde dosyanın görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
4-Tarafların yukarıda belirtilen süre içerisinde başvarmamaları halinde mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak, 6100 Sayılı HMK’nın 20/1. maddesi gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verileceğinin ihtarına,
5-6100 sayılı HMK nın 331/2 maddesi uyarınca harç, yargılama gideri, vekalet ücreti ve gider avansı gibi hususların görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı ve davalı vekilinin yokluğunda verilen gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 11/01/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza