Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/303 E. 2023/386 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/303 Esas
KARAR NO : 2023/386

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/04/2022
KARAR TARİHİ : 11/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle : “…Müvekkil Şirket ile davalı arasında mevcut olan 01.01.2019 başlangıç tarihli Tedarikçi Sözleşmesi uyarınca alım satım ilişkisi mevcut olup, taraflar arasında süregelen bu ticari ilişki sebebiyle Müvekkil Şirket üzerine düşen tüm yükümlülükler sözleşmede belirlenen zamanlarda ve eksiksiz olarak yerine getirilmiş ise de davalı tarafça işbu ticari ilişki kapsamında müvekkilimiz şirket tarafından sözleşmeye uygun şekilde kesilen iade faturalarından doğan 86.273,30 TL’lik borç ödenmemiştir. Tarafların ticari defterlerinde de yer alan bu alacak kayıtları her iki şirket kayıtlarıyla da sabit bulunmaktadır. Sayın Mahkemenizin de malumu olduğu üzere, ticari defterler, tacirler arasındaki hukuki ihtilaflarda en önemli delil ve ispat aracıdır. Bu kapsamda Sayın Mahkemeniz tarafından bilirkişiler marifetiyle taraflara ait ticari defterler üzerinde yapılacak incelemeyle sübuta ereceği üzere, davalı borçlunun Müvekkil Şirket’e takip tarihi itibariyle 86.273,30 TL tutarında ana para borcu bulunmaktadır. Müvekkilimiz şirket, davalı borçlu şirket tarafından kendisine teslim edilen çok sayıda ayıplı mal ve son kullanma tarihi geçmiş ürünlere istinaden sözleşmesel hakkını kullanarak iade prosedürünü uygulamış, buna ilişkin iade faturalarını kesmiş ancak söz konusu iade faturalarına ilişkin bedeller ödenmeyerek davalı şirket borçlu konuma gelmiştir. Zira taraflar arasında mevcut olan sözleşmenin “F) Sevkiyat Türü ve Ödeme Bilgileri” başlıklı maddesinde, müvekkilimiz şirketin davalı borçlu şirketten satın almış olduğu ürünleri herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve bir sınırlama olmaksızın iade hakkı mevcut bulunmaktadır. Yine aynı sözleşmenin “H) Hüküm ve İşleyiş” başlıklı maddesinin 2. bendinde de yukarıda belirtilen maddeye istinaden iade edilecek ürünlerin 14 gün içinde teslim alınarak düzenlenen iade faturaları tutarında yine aynı sürede ödeme yapılacaktır. Ancak hal böyle olmasına rağmen davalı borçlu şirket üzerine düşen bu yükümlülükleri yerine getirmemiş, ödemesi gereken bedelleri de ödemeyerek icra takibine haksız ve kötüniyetli olarak itiraz etmiştir. Davaya ve icra takibine konu borç hakkında davalı borçlu şirkete … 56. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu evrakıyla da ihtarname keşide edilmiş, ancak buna rağmen borcun ödenmesi hususunda herhangi bir gelişme olmamıştır. Bu nedenle de işbu alacağımızın tahsiline yönelik olarak davalı borçlu şirket aleyhine …24. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmıştır. İlgili icra takip dosyasından borçlu şirkete tebliğ edilen ödeme emri üzerine ise davalı borçlu şirket tarafından haksız ve kötü niyetli olarak borca itiraz edilmiş ve bu kapsamda takip durmuştur. Hal böyle iken de haksız, mesnetsiz ve kötü niyetle yapılan itirazın bertaraf edilmesi için işbu huzurdaki itirazın iptali davasını açma zarureti hasıl olmuştur. davalı tarafından yapılan haksız ve kötü niyetli itirazın iptali amacıyla dava açılabilmesi için gerekli olan arabulucuya başvuru dava şartı sağlanmıştır. taraflar arabuluculuk sürecinde anlaşamamışlardır.Davalı, söz konusu takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz etmiş ve takibin haksız olarak durdurulmasına sebebiyet vermiştir. Davalının borçlu olmadığına ilişkin vaki itirazları yerinde olmadığından huzurdaki davayı açmadan önce zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmuştur. Başvuru … Arabuluculuk Bürosuna yapılmış olup, arabuluculuk başvuru numarası …’tür. Arabuluculuk sürecinin anlaşamama şeklinde sonuçlanması ile Müvekkil Şirket’in dava açma hakkı doğmuştur. Son oturum tutanağı 24.11.2021 tarihinde düzenlenmiş olup, son tutanak örneği dilekçemiz ekinde Sayın Mahkemeniz bilgisine arz edilmektedir. Arabuluculuk sürecinin olumsuz sonuçlanması akabinde işbu dava yasal süresi içerisinde ikame edilmiştir.Davalı tarafından yapılan borca itiraz haksız, kötüniyetli ve yalnızca takibi durdurmaya yöneliktir. bu nedenle davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.
Yukarıda ifade edildiği üzere taraflar arasında 01.01.2019 başlangıç tarihli Tedarikçi Sözleşmesi, sözleşme uyarınca kesilen iade faturaları ve buna bağlı ticari alım satımdan kaynaklı cari hesap ilişkisi bulunmaktadır. Cari hesap ekstresi ile birlikte ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi ile davalının icra takibine konu edilen bedel itibariyle borçlu olduğu tespit edilecektir. Nitekim davalı da itirazında haklı ve geçerli bir neden ileri süremediği gibi, borcun ödendiğine ilişkin herhangi bir belge de sunamamış, tamamen takibi durdurmaya yönelik olarak kötü niyetli olarak itiraz etmiştir.
İcra takibine yapılan bu itirazın haksız ve kötüniyetli olduğu yapılacak yargılama neticesinde de anlaşılacaktır. Hal böyle iken de müvekkilimiz şirketin likid alacak niteliğindeki bu alacağına ilişkin yapılan itiraz kaldırılırken borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi de hukuken zaruret teşkil etmektedir. Bu nedenlerle davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına ve alacağın %20’sinden az olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir. Davalının … 24. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası sayılıı dosyasına yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz itirazın iptaline, Takibin, aynı şartlar altında, ödeme emrinde belirtilen faiz türü ve tutarlar üzerinden devamına,Davalının itirazı, likit alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik olarak tamamen kötüniyetli yapılmış olmakla, alacağın %20’den aşağı olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine,Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline,
karar verilmesini…” talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle:”…Taraflar arasında yıllar süren bir ticari ilişki hasıl olmuş ve her sene 1 yıllık süreli sıralı sözleşmeler imzalanmıştır. En son olarak ta 01.01.2019-31.12.2019 tarihli sözleşme mevcut olup, bu sözleşmede süresi sonuna kadar her iki tarafça şartlarına uygun şekilde riayet edilmiştir.
Ancak davacı taraf 2020 yılı başında “sömürü” tarzında bir sözleşmeyi dikte etmek istemesi üzerine davalı müvekkil şirket kabul etmemiş, yeni bir sözleşme imzalamamış ve ticari ilişkisini doğal bir hak olarak kesmiştir.
Davacı şirket kar marjlarını neredeyse sıfıra düşürmüş ve üstelik raf bedeli ve reklam bedeli gibi başlıklar altında müvekkili borçlandırarak ticari hayatını bitirme noktasına getirmiştir. Davacı şirket ile davalı şirket yeni dönem için biraraya gelmişlerse de uzlaşma sağlanamamıştır.
Bunun üzerine müvekkil şirket davacı şirkete ürün tedarikini durdurmuştur. Taraflar arasında bu dönemde alacak-borç ilişkisi yönünden ihtilaf bulunmamaktadır.
Müvekkil şirketin davacı tarafın “sömürü” niteliğindeki tek taraflı kazan-kazan tarzındaki ticari anlayışına dur demesi ve ürün tedarikini durdurması üzerine işbu kez kızgınlık ve hırsla dava konusu konusu ve içeriği belirsiz uydurma faturalar keserek borçlandırma yoluna gitmiştir.
Davacı şirket öfke ve hırs ile bir takım ürünlerin ayıplı ve son kullanma tarihi geçmiş olduğu gerekçesiyle uydurma faturalar kesmiş ve ürünlerin teslim alınmasını talep etmiştir. Halbu ki, yıllardır aynı ürünler için davacı şirket hiçbir zaman ayıp ihbarı veya son kullanma tarihi geçmişi olduğu gerekçesiyle geçmişte bu tür talepler de bulunmamıştır. Kaldı ki, ürünün son kullanma tarihi geçmiş ise neden kontrol etmeden teslim alınmıştır.
Eğer gerçekten iddia edildiği gibi ayıplı ürün varsa bunun nasıl tespiti yapılmıştır? Buna ilişkin tespit belgesi düzenlenerek ihbar edilmiş midir? Kaldı ki, bu hususta ürünlerin teslim alınması değil, teslim edilmesi gerekmektedir. Davacı şirketin keyfi ve hor gören üslup ile emri vaki taleplerinin kabul edilmesi mümkün değildir.
Yine davacı şirketin sırf davalı şirketin ürün tedarikini durdurması sebebi ile tek taraflı kesmiş olduğu 64.229,37 TL bedelli prim ve raf tahsis faturasının kabul edilmesi mümkün değildir. Müvekkil şirketin kar etmek bir yana, zarar ettiği şirkete karşı rant kapısı zihniyetiyle uydurma faturalar keserek borçlandırma gayreti ve kötü niyetli davranışların kabul edilmesi mümkün değildir.
Tarafların ticari defterlerinde yapılacak inceleme neticesinde haklılığımız anlaşılacaktır. Sırf sözleşmenin yenilenmemesi ve ürün tedarikinin durdurulmasından kaynaklı intikam hırsı ile kesilmiş faturalar mesnetsiz ve dayanaksızdır. Ayıplı ürünlerin varlığının tespiti soyut iddialara dayalı olup, diğer yekün fatura dayanağı raf bedeli faturası da haksız ve kötüniyetlidir.
Davacı tarafın kötüniyetli, mesnetsiz ve haksız davasının reddi ile %20 icra inkar kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, masraf ve ücreti vekaletinde davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini…” talep etmiştir.
GEREKÇE:
İcra takibine vakii itirazın İİK.m.67 hükmü doğrultusunda iptali talebi mahiyetinde olduğu anlaşıldı.
İcra dosyasının celp edilip incelenmesinde özetle şöyledir:”… 24. İcra Dairesi’nin … E sayılı dosyası ile 86.273,30.-TL asıl alacak için 07.10.2021 tarihinde asıl alacağa işleyecek yıllık *616,75 faiz oranı talebiyle takip başlatmış, davalının itirazı ile takip durmuştur…”
12/10/2022 tarihli bilirkişi raporu özetle şöyledir:”…Rapor içerisinde de detaylandırıldığı üzere; Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Davacı ve davalı tarafından ibraz edilen yasal defterlerin tasdikleri olup; sahibi lehine deli olma özelliğine haiz olduğu görülmüştür. Huzurdaki davaya konu 4 adet fatura için taraflar defalarca iade faturası düzenlemişler ve en son 07.10.2021 olan takip tarihinde davacı defterlerinde davalı 86.273,30.-TL borçlu, aynı tarihte davalı defterlerinde davacının 3.554,64.-TL borçlu hale geldiği anlaşılmaktadır.Ancak; davacı, davalı tarafından satışı yapılan ürünlerin ayıplı ve tarihi geçmiş ürün olduğunu iddia etmekte ise de; bu ayıba ilişkin yapılan bir tespite, bunun davalıya bildirimine ait dava dosyası içeriğinde belge ya da bilgiye rastlanmamıştır…”dair görüş sunmuştur.
17/05/2023 tarihli ek bilirkişi raporu özetle şöyledir:”…Davacı ve davalı tarafından ibraz edilen yasal defterlerin tasdikleri süreşi içinde yapılmış olup; sahibi lehine deli olma özelliğine haiz olduğu görülmüştür. Huzurdaki davaya konu 4 adet fatura için taraflar defalarca iade faturası düzenlemişler ve en son 07.10.2021 olan takip tarihinde davacı defterlerinde davalı 86.273,30.-TL borçlu, aynı tarihte davalı defterlerinde davacının 3.554,64.-TL borçlu hale geldiği anlaşılmaktadır. Ancak; davacı, davalı tarafından satışı yapılan ürünlerin ayıplı ve tarihi geçmiş ürün olduğunu iddia etmekte ise de; bu ayıba ilişkin yapılan bir tespite, bunun davalıya bildirimine ait dava dosyası içeriğinde belge ya da bilgiye rastlanmadığına…”dair görüş sunmuştur.
Somut olayda, taraflar arasında 01.01.2019 tarihli “2019 ticari yıl anlaşması” konulu kozmetik ürün tedarikine ilişkin yazılı sözleşme bulunmaktadır. Davacı taraf, davalı tarafından kendisine 2020 yılı içinde teslim edilen ayıplı ve son kullanma tarihi geçmiş ürünlere istinaden sözleşmesel hakkını kullanarak iade prosedürünü uyguladığını, buna ilişkin 86.273,30.-TL tutarında iade faturası düzenlediğini ancak söz konusu iade faturalarına ilişkin bedellerin ödenmediğini ileri sürmüştür. Davacı ayrıca, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca, herhangi bir kısıtlama olmadan ürünleri iade hakkının bulunduğunu belirtmiştir. Buna karşılık, davalı tarafından, söz konusu sözleşmenin 31.12.2019 tarihinde sona erdiği, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı belirtilmiştir. Davacı tarafından, davaya konu faturaların düzenlendiği 2020 yılı bakımından geçerli bir sözleşme olduğuna dair herhangi bir beyan ya da sözleşme sunulmamıştır. Dolayısıyla, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Bu çerçevede, davacı tarafça teslim alınan ürünlerin son kullanma tarihlerinin geçmiş olduğu ve ayıplı oldukları öne sürülmüştür. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Ticari satış ve mal değişimi” başlıklı 23. maddesinin (c) bendi şu şekildedir: “c) Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” Ürünlerin son kullanma tarihinin geçtiği yönündeki ayıp iddiası, teslim sırasında kolaylıkla tespit edilecek niteliktedir ve iki gün üçünde davalıya bildirilmiş olması gerekmektedir. Dosya kapsamında, bu yönde bir ihbar bulunmamaktadır. Bunun dışında, TBK’nın 223. maddesi kapsamında gizli ayıp niteliğinde bir tespitin ise aynı şekilde öğrenildiği tarihte derhal karşı yana ihbarı gerekmektedir. Davacı tarafından gönderilen ihtarnamede, ürün iade fatura bedellerinin ödenmesi ve teslim alınması istenildiği ancak herhangi bir ayıp ihbarına yer verilmediği görülmektedir. Dolayısıyla, davacının kanunda öngörülen emredici ayıp ihbar sürelerine uymadığı gibi fatura bedelleri uyarınca alacaklı olduğuna ilişkin iddiasını ticari defter kayıtlarının incelenmesi neticesinde de ispatlayamadığı anlaşılmış olup davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
Davanın REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 1.473,34-TL harçtan düşümü ile bakiye 1.203,49-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
4-6325 Sayılı Yasa’nın 18/A-14 maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26. Maddesine göre; Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama masrafı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere tarafların yüzüne karşı karar verildi.11/07/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır