Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/189 E. 2022/209 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/189 Esas
KARAR NO:2022/209

DAVA:Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:14/03/2022
KARAR TARİHİ:16/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava dilekçesi özetle şöyledir:
“…. Müvekkil …, lisansı “… … Hizm San ve Tic Ltd Şti.” ya ait “yek metodu” sistemi ile İngilizce ve Fransızca akademik eğitim veren bir dilbilimci, bilim insanıdır. Ayrıca müvekkilim, yıllardır sadece ders olarak önümüze konulan yabancı dilin öğrenilmesi gereken bir unsur değil, edinilmesi gereken bir unsur olduğuna ve dünyaya açılmamıza büyük katkı sağladığına inandığından, Türk eğitiminde ve dünyada eşitliği geliştirme hedefine ulaşabilmek için burslu öğrenciler ile birlikte çalışmış, bir hayırseverdir. Müvekkilim kadınları, ihtiyaç sahiplerini, çocukları (özellikle disleksi çocukları), sağlık çalışanları başta olmak üzere birçok sektörde iş hayatında çalışanları ve daha nicelerini “anlıyorum ama konuşamıyorum” sorunundan kurtarmayı, ülkemizin dünyaya açılması yolunda gerekli olduğuna inanmış ve bunu kendisine misyon edinmiştir. Bu nedenle de, “… İli, … İlçesi, … (…) Mahallesi, 127074 ada, 1 parselde” kayıtlı arsası üzerine bir dil köyü kurmayı ve bu şekilde çok daha geniş kitlelere ulaşarak ülkemizde yabancı dil öğrenmeyen, konuşamayan kimse kalmamasını hayal etmiştir. Müvekkil bu hedefini gerçekleştirebilmek için, siyasetçi, eski Başbakan Yardımcısı, halihazırda … Bankası Yönetim Kurulu Başkan Vekili olan ve kızına eğitim verdiği için tanıdığı ve güvendiği davalı …’a yatırım hayali için kredi başvurusunda bulunmak niyetiyle yazmıştır. Davalı …, müvekkilin başvurusu ile yakinen ilgilenmiş ve müvekkili kredi sürecinde yardımcı olması için “ortağı olduğunu” beyan ettiği diğer davalı … ile tanıştırmıştır. Müvekkil davalı …’ın (kendini o sırada Maruf Öztaş olarak tanıtmıştır, daha sonra anlaşılmıştır ki kendini gerçek soyismi ile tanıştırsa internette yapılacak bir araştırmada kendisinin güvenilmez biri olduğu anlaşılabilecektir) yönlendirmeleri doğrultusunda yapmayı hayal ettiği yatırımı için kredi başvurusu için gerekli evrakları hazırlamaya başlamıştır. Bu esnada davalılar tarafından müvekkilin malvarlığını kendilerine iletmesi talep edilmiş, müvekkil sahibi bulunduğu gayrimenkullerin listesini mail olarak davalılara iletmiştir. Bu aşamadan sonra müvekkilin manipülatif tavır ve söylemler ile aldatıldığı süreç başlamıştır. zira, müvekkil kredi çekerek arsası üzerinde bir dil köyü kurmak istiyorken, müvekkilin malvarlığını da öğrenen Davalı … tarafından, “pandemi döneminde inşaata başlanmasının uygun olmayacağı, ancak dijital ortamda bu şekilde ders verilebileceği, yek metod çalışma sisteminin dijitalleştirilerek daha fazla kitleye ulaştırılabileceği ve teknoloji ile uyumlu hale getirileceği, bu yönde 5.000.000.00 tl’lik bir yatırımla yeni bir şirket kurulabileceği, şirkete müvekkilin yek metodu ile anılan know how unu ortaya koyacağı, davalı …’ın yatırımcı olacağı, diğer davalı … ve dava dışı ali öztaş’ın ise yönetim işlerini yürüteceği, böylelikle 2-3 ay içerisinde yatırımın geri dönüşlerinin alınacağı ve gölbaştaki arsa üzerinde hayal edilen dil okulunun da kurulabileceği” vaat edilmiştir. Müvekkilin ikna edildiği bu süreçte müvekkile şirket hissedarlık sözleşmesi ve iş ortaklığı sözleşmesi örnekleri mail olarak gönderilmiş, bu taslaklarda da …’ın yatırımcı olacağı yer almıştır. Hatta bu nedenle müvekkilimize know how bedelinin bir kısmı olan toplam 480.000.00 TL de davalılar tarafından ödenmiştir. Müvekkilimizi iknaya yönelik tüm söylemler ve başlangıç olarak 480.000.00 TL’nin ödenmesi ile müvekkilimiz davalı …’ın “yatırımcı olacağı” yönündeki samimiyetine inanmıştır. Müvekkile ilk etapta yeni bir şirket kurulacağı söylenirken, daha sonra iddialarına göre “gerçekte” davalı …’a ait, “görünürde” … isimli kişilerin hissedar olduğu “… A.Ş.” hisselerinin devralınmasının daha uygun olacağı söylenmiş, bir bilim insanı olan müvekkilimiz tarafından da “telkinler doğrultusunda” … A.Ş.’nin hisseleri davalı … ile birlikte devralınmıştır. Müvekkilimize ilk etapta davalı …’ın projeye 5.000.000.00 TL yatırımcı olacağı söylenip, güven telkin etmek için bir kısım ödeme yapıldıktan ve müvekkil … A.Ş. hisselerini devraldıktan sonra, (yani artık işin içine çekildikten, geri dönülemez bir noktaya varıldıktan ve şirketin karlılığına dair toz pembe bir tablo çizildikten sonra) davalı …’ın nakit sıkıntısı yaşadığı söylenerek, daha önce müvekkilimizin tek başına yatırım yapmak istediği şekle geri dönülerek, Yönetim Kurulu Başkan Vekili olduğu … Bankası’ndan kredi çekilmesi gerektiği dayatılmıştır. Hatta güven telkin edebilmek için, kredi çekilirken davalı … tarafından da müvekkilin koyduğu teminat karşısında cüzzi bir şahsi kefalet vereceği de söylenmiştir. Halbuki, bunun sadece görünürde ve müvekkili aldatmaya yönelik bir kefalet olduğu daha sonra anlaşılmıştır. Aşağıda açıklanacaktır. Müvekkil, kendisine know how bedeli ödeneceği ve davalı …’ın yatırımcı olacağı vaatleriyle girmiş olduğu iş için, kendisinin algılama kabiliyetinde karışıklık yaratılması ve serbestçe davranışlarını yönlendirme yeteneğinin zedelenmesi sonucunda, 28.01.2021 tarihinde … Bankası’ndan çekilen 10.000.000.00 TL kredi için hem 60.000.000.00 TL değerindeki …/…’nda bulunan arsasını ipotek vermesi hem de şahsi kefaletini vermesi sağlanmıştır. Halbuki müvekkilim kendisinin gayrimenkulü üzerinde ipotek kurularak, tek başına kredi kullanma ve tek başına bir şirket kurma imkanına zaten sahiptir. Ancak kendisine davalılar tarafından; kendisinden sadece know how unu getirmesi beklendiği, yatırımcının davalı … olacağı, yönetimsel işlerin de diğer davalı … tarafından yerine getirileceği söylendiği için, kendileri ile ortak bir işe girmeyi kabul etmiştir. zira, müvekkilin kendisine sunulan iş teklifini kabul etmesinin öncelikli nedeni kendisindeki yönetim kapasitesi eksikliğinin giderileceğinin vaat edilmesi ve yatırımcının davalı … olacağının bildirilmesidir. Ancak şirket ortaklık yapısının düzenlendiği “ilk etapta anlaşılması zor bir şekilde kaleme alınmış olan” sözleşme incelendiğinde (ki müvekkilimizin de içeriğine dair avukatı olarak bize başvurana kadar doğru bir çıkarımda bulunamadığı görülmüştür); Dil eğitimi yönetiminin tam özveri ile müvekkile bırakıldığı, Şirketin sermayesinin müvekkilin şahsi ve ayni kefaletinin alındığı kredi ile sağlandığı, Müvekkilin gayrimenkul teminatı (15 milyon TL) ve şahsi kefaletini vereceği, Ancak davalı …’ın “sadece” şahsi kefalet vereceği (ki bunun da görünürde olduğu aşağıda açıklanacaktır), tüm proje, know how ve sermayenin teminatı müvekkile ait olmasına rağmen, ortaklık yapısının buna rağmen %50- %50 olacağı (halbuki know how sahibi müvekkil iken şirketin yatırımcısı da müvekkil oluvermiş) , Müvekkile ilerideki şirket karından (şerefiye bedelinden) düşülmek üzere 5.000.000.00 TL ödeme yapılacağı (yani müvekkile alacak olarak ödenmesi taahhüt edilen miktar için, aslında müvekkil şirkete ayrıca borçlandırılmıştır) , …’ın ise şirketten 1.500.000.00 TL ödeme alabileceği (başta vaat edilenin aksine şirkete sermaye, bilgi, proje vb. hiçbir katkı sağlamayan …’a müvekkilin aksine geri ödemesiz 1.500.000.00 TL ödeme yapılacağı hükmü) düzenlenmiştir. Üstüne üstlük müvekkile özel eğitimi bırakıp sistem kurulumu için tam zamanlı mesai yapması yükümlülüğü de getirilerek, müvekkil iş yapamaz hale getirilmiş ve iyice davalıların isteklerine razı gelmek zorunda bırakılmıştır. Müvekkil davalıların, “… yatırımcıdır, her koşulda destek olacaktır.” vaadi ile bir kaosun içine sürüklenmiştir. Ancak görüldüğü gibi, bu şekilde içine çekilmiş olduğu projede, bir anda hem başka iş yapamaz hale getirilmiş, hem de şahsi ve ayni vermiş olduğu kefaletlerle ve ilk etapta anlaşılması zor bir şekilde kaleme alınmış ortaklık yapısına dair sözleşme ile borçlandırılmıştır. Müvekkil, normalde sermaye koymayacağı vaat edilen, üstüne üstlük know how bedeli kazanması gereken bir iş sürecinde, borçlu hale getirilmiştir. Ayrıca, söz konusu anlaşılamaz ortaklık sözleşmesi gereği müvekkil … Eğitim Hiz. Dan. Yay. Ve Terc. Hiz. San ve Tic Ltd Şti’deki hizmetlerine son vermek durumunda kalmış, tüm emeği ile … şirketi için çabalamışsa da, müvekkile vaad edilen hiçbir husus davalılar tarafından yerine getirilmemiştir. Müvekkil kendi ismi ve piyasada tanınan markası nedeniyle ders alabilmek için … Eğitim Hiz. Dan. Yay. Ve Terc. Hiz. San Ve Tic Ltd Şti’ye başvuran öğrencileri “kapasitenin dolu olduğu” bahenesi ile reddetmek zorunda kalmış, ancak söz konusu öğrencilere … bünyesinde de davalıların kusurlu eylemleri nedeniyle hizmet verilemediği için müvekkil her iki taraftan da zarara uğratılmıştır. Müvekkil şirket hisselerini devir aldıktan sonraki 11 ay boyunca davalı …’ın, kurumlarla anlaşma yaptıkları, işlerin biraz sürüncemede kalsa bile çok iyi olacağı yönünde çizilen pembe tablo ile oyalanmıştır. Zira müvekkile kurumlarla anlaşmalar yapıldığı beyan edilmiş, bu anlaşmalar gereği küçük depo sınıflar açarak, ders vermesi gerektiği dayatılmıştır. Ayrıca müvekkil davalı … tarafından, … Belediye Başkanı ile tanıştırılmış ve müvekkile … Belediye Başkanı’nın şirkete 1,500.000.00 TL değerinde eğitim programı teklifi sunmak istediğini beyan edilmiştir. Ancak Belediye Başkanı Sn. … …’a aylarca ders verildikten sonra bu teklifi ile ilgili görüşüldüğünde, müvekkile böyle bir tekliflerinin olmadığı ve söz verilmediği beyan edilmiştir. Görüldüğü gibi, müvekkil aylarca “hiç var olmayan” iş teklifleri ile oyalanmış, şirket iş yaptırılmamış, kar elde edilmemiş ve sonunda işin içinden çıkılmaz bir hale getirilerek, “davalıların yapacağı her teklifi kabul edecek şekilde” zor durumda kalması hedeflenmiştir. Davalı …’ın şirkete CEO olarak getirmiş olduğu … isimli kişi de daha sonradan öğrenildiğine göre medyada … ismi ile İşçi Partisi sözcüsü olarak yer alan biri olup, davalılar bu durumu da müvekkilden gizlemiştir. Söz konusu ceo’ya aylarca danışmanlık adı altında onlarca ödeme yapılmış ve müvekkilime bu kişinin …’e paket sattığı söylenmiş olmasına rağmen; müvekkilim tarafından öğrenilmiştir ki bu kişi medyada yıllarca … ismiyle … aleyhine demeçler vermiştir. Bu nedenle söz konusu paket ders satışları da gerçeği yansıtmamaktadır. Şirket tarafından davalı …’ın tanıdığı ve seçtiği … isimli kişiye ait … Yazılım ve Teknoloji A.Ş. ünvanlı firmaya da yazılım yaptırılmış, karşılığında toplam 225.000.00 TL ödenmiş, yazılım ücretinin kalan kısmı taksitlendirilmiştir. Müvekkilim daha sonra, … isimli kişiden, davalı …’ın ödemesi yapılan 225.000.00 TL’nin 75.000.00 TL’sinin müvekkilimizden habersiz olarak elden kendisine iade edilmesini talep ettiğini öğrenmiştir. Yine davalılar tarafından şirket adına ve yine müvekkilimden habersiz olarak … ve Danışmanlık Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. ünvanlı şirketten herhangi bir hizmet almadan 2.500.000.00 TL tutarında fatura alındığı da öğrenilmiş bulunulmaktadır. Tüm bunlar davalıların kendilerine menfaat temin etmek/ şirketi ve müvekkili zarara uğratabilmek için tespit edilen eylemlerin bir kısmıdır. Ayrıca bu süreçte müvekkilin … Eğitim Hiz. Dan. Yay. Ve Terc. Hiz. San ve Tic Ltd Şti’ye ait olan ancak davalıların isteği üzerine sadece … şirketi için çalıştırılmış tüm öğretmenlerine de vaat edilmesine rağmen hiçbir ödeme yapılmamıştır. Müvekkil defalarca öğretmenlerin ödemesinin yapılması gerektiği, aksi halde ders verecek öğretmen bulunamayacağını beyan etmiştir. Ancak bu sefer de müvekkilime şirket sermayesi için daha fazla kredi çekilmesi gerektiği, bunun için de diğer taşınmazlarının da ipotek verilmesi gerektiği söylenmiştir. görüldüğü gibi davalılar tarafından müvekkilin tüm malvarlığı hedef alınmıştır. Müvekkilin söz konusu talebin yerine getirilmesinin mümkün olmadığını söylemesi üzerine de, müvekkilden daha fazla bir şey elde edemeyeceğini anlayan davalılar, hiçbir katkı sağlamadan elde etmiş oldukları şirket hisselerini bir 3. Kişiye devrederek, müvekkili borçlar ve usulsüz yapmış oldukları işlemler ile şirket içerisinde bırakmayı ve hisse devir bedeli alarak yarattıkları kaostan kaçıp gitmeyi hedefledikleri görülmüştür. Nitekim, bu nedenle müvekkile 10 ayın sonunda “Ortaklık Hisse Devir Mutabakat Metni” adı altında bir metin göndermişlerdir. bu mutabakat metni ile, davalılar borçlar içerisinde müvekkili bırakarak, kaçmayı planlamışlardır. Zira söz konusu metne bakıldığında, müvekkilin şirket içerisinde bırakıldığı, davalıların ise hiçbir sermaye koymadıkları şirket hisselerini bulduklarını iddia ettikleri bir 3. Kişi yatırımcıya davalı …’ın kredi çekerken vermiş olduğu şahsi kefaletten de kendisini kurtararak, bedeli karşılığında devretmeye çalıştıkları görülmüştür. İşin sonunda, müvekkil milyonlarca lira eden know how bedelini alacağı, hayali olan projenin gerçekleştirileceği, davalı …’ın yatırımcı olduğu ve tüm sermayeyi karşılayacağı vaadiyle içine çekildiği işin sonunda; know how bedelini alamamış, aylarca iş yapamamış, mevcut işi ve marka niteliğindeki ismi zarara uğramış, takribi 60.000.000.00 TL değerindeki arsasını ipotek vermiş, ayrıca şahsi kefaletini de vermiş, … Bankası’na 10.000.000.00 TL borçlanmış, öğretmenlerinin ücretleri ödenmediği için onlara da borçlanmış, öğretmenlerini kaybetmiş, şirkete çektiği her bir meblağ kadar da ayrıca borçlanmış ve böyle bir şirkette “şirket yönetimi ve idaresinden hiçbir suretle anlamadığı” halde hissedar olarak bırakılarak; şirkete çok cüzzi bir katkı sağlamış olan davalılar tarafından, müvekkili zorda bırakarak, kasten iş yapamaz hale getirdikleri şirketi, hisse bedellerini alarak bir 3. kişi yatırımcıya devretmeye çalışmışlardır. Müvekkil eğitim konusunda kendi ülkelerinde fark yaratan 100 eğitimciden biri olarak ödüllendirilmiş ve projesi tüm dünyada takdir görmüş bir bilim kadınıdır. Müvekkil davalılar tarafından yatırımcı olunacağı ve know how bedelinin kendisine ödeneceği söylendiği için, kendileriyle ortak bir işe girmiştir. Müvekkil davalılar tarafından manipülatif söylemler ile aylarca oyalanmış, davalıların gerçeği gizlemeye yönelik davranışları ve kurguları nedeniyle toz pembe bir tabloya umut bağlamak zorunda bırakılmıştır. Müvekkil görünürdeki durumun gerçekle ilgisi olmadığını yeni yeni anlamaktadır. Müvekkil davalılar tarafından iradesi sakatlanarak, aldatılmış ve vaat ettikleri ödemeleri alamadığı gibi, tüm malvarlığını, marka niteliğindeki ismini, prestijini, kariyerini, işini kaybetme noktasına getirilmiştir. Nitekim müvekkil yukarıda da açıklandığı üzere neredeyse 1 yıl boyunca … Eğitim Hiz. Dan. Yay. Ve Terc. Hiz. San ve Tic Ltd Şti’deki hizmetlerine son vermek durumunda kalmış, gelen öğrencileri doluluk gerekçesi ile reddetmiş, tüm emeği ile … şirketi için çabalamışsa da, müvekkile vaad edilen hiçbir husus davalılar tarafından yerine getirilmemiştir. Müvekkil kendi ismi ve piyasada tanınan markası nedeniyle ders alabilmek için … Eğitim Hiz. Dan. Yay. Ve Terc. Hiz. San Ve Tic Ltd Şti’ye başvuran öğrencileri “kapasitenin dolu olduğu” bahanesi ile reddetmek zorunda kalmış, ancak söz konusu öğrencilere … bünyesinde de davalıların kusurlu eylemleri nedeniyle hizmet verilemediği için müvekkil her iki taraftan da zarara uğratılmıştır. Ayrıca davalılar tarafından … bünyesinde verilecek eğitim hizmetinin ifası için “….com.tr” adlı internet sitesi kurulmuş, müvekkile eğitimlerin işbu internet sitesi üzerinden verileceği söylenmiştir. söz konusu internet sitesinde, müvekkillerin yine tescil ile koruma altına almış oldukları “…” ismi ile “… BY …” olarak reklam yapılarak dil eğitimi almak isteyen birçok kişinin başvuru yapması sağlanmış ve geniş bir öğrenci kitlesi oluşturulmuştur. Ancak haricen öğrenildiği üzere davalılar tarafından, müvekkil tarafından yaratılmış, patentli markası ve müvekkilin know how’u olan Dil Akademisi Sistemi, adı değiştirilerek “…/ ” adlı internet sitesindeki derslerde kullanılmıştır. Ancak davalılar tarafından müvekkilin işbu patentli dil sisteminin adının ve içeriğinin değiştirilmesi işbu sistemin müvekkilin markası olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Kaldı ki verilen cüzzi bazı derslerde de … ismine ve markasına yakışmayacak seviyede bir hizmet verilerek, müvekkilin markasına zarar verildiği de görülmüştür. Bu nedenle, davalılara haksız olarak kullanmakta oldukları Dil Analizi Sistemini havi YEK Metodu, müvekkiller tarafından tescil ettirilerek korumaya alınmış olduğundan, kullanımlarına son vermeleri gerektiği ihtar edilmiş ve neticesinde söz konusu internet sitesi kapatılmışsa da, davalılarına müvekkilin ismine ve markasına zarar verdikleri gerçeği de yadsınamaz. Bu nedenle de işbu huzurdaki dava ikame edilmiştir. fazlaya ilişkin dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla,
Öncelikle müvekkile ait “… İli, … İlçesi, … (…) Mahallesi, 127074 ada, 1 parselde” kayıtlı gayrimenkul üzerine ipotek konulmuş olduğundan, cebri icra ile satışının önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, akabinde davamızın kabulüne, müvekkillerin fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 350.000.00 TL zararının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıdan tahsiline karar verilmesini…”
GEREKÇE:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar belirtildikten sonra her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari davalar olarak sayılmış ve 5. maddesinde de “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü getirilerek görev hususunun kapsamı düzenlenmiştir. Buna göre bir davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olabilmesi için mezkur kanunun 4. maddesinde sayılan mutlak bir ticari dava olması veya her iki taraf tacir olup uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husustan doğması gerekmektedir.
Göreve ilişkin kurallar kamu düzeninde olup HMK’nın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır. Huzurdaki davada dava dilekçesi ve eklerinden; davalıların gerçek kişi oldukları, taraflar arasındaki uyuşmazlığın mutlak ticari nitelik taşımadığı anlaşıldığından görevsizlik kararı verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle 6100 sayılı HMK.’nın 114/1(c) ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden Reddine,
2-Kararın kesinleşmesi üzerine 2 hafta içerisinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Yargılama masraflarına ilişkin kararın HMK 331/2. maddesi uyarınca yetkili ve görevli mahkemece nazara alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesi üzerine 2 hafta içerisinde dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde davanın açılmamış sayılması yönünde karar ittihazına,
Dair; tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi. 16/03/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza