Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/714 E. 2022/292 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/714 Esas
KARAR NO : 2022/292

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/11/2021
KARAR TARİHİ : 06/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava dilekçesi özetle şöyledir:
“…Davacı … Şti ile davalı … Tic. A.Ş. arasında 04.12.2017 başlangıç tarihli belirsiz süreli olarak, … adresinde faaliyette bulunmak üzere bayilik sözleşmesi imzalanmıştır. iş bu sözleşme ile davacı şirket, … markasının yukarıda belirtilen adreste ve civar adreslerde ki işletme hakkını kazanmıştır. Davacı şirketin kullandığı iş yerinin mülkiyeti davalı …’ e aittir. Davalı … ile davalı … arasında asıl kira sözleşmesi düzenlenmiştir. … alt kiralayan olarak davacı şirket ile kira sözleşmesi imzalamıştır. Bayilik sözleşmesinin koşulları ötesinde işbu kira sözleşmesine istinaden, davacı şirket her ay, davalı dönersan dönere aylık 4.100,00 TL kira bedelini resmi yolla, diğer davalı …’ e ise de 10.400,00 TL kira bedelini elden ödemiştir. Yani, iş bu kira sözleşmesi davalı …’in bilgi ve onayı dahilinde yapılmıştır. 04.12.2017 başlangıç tarihli bayilik sözleşmesine istinaden davacı şirket her türlü yükümlüğünü harfiyen yerine getirmiştir. Hem bayilik sözleşmesine istinaden olan yükümlülüklerini hem de üst kiralayan ve alt kiralayana olan kira yükümlülüklerini pandemi koşullarına rağmen süresinde süresinde yerine getirmiştir.. Taraflar arasında bayilik sözleşmesi böylelikle uzun bir dönem ihtilafsız olarak devam etmiştir. Fakat, 2020 yılı sonlarından itibaren davalı Dönersan Döner sözleşme koşullarını değiştirmek istemiştir. Sürekli davacı şirket üzerinde baskı kurarak pandemi koşullarını da dikkate almadan yeni talep ve isteklerde bulunmuştur. Bu yeni ve sözleşmeye aykırı taleplerin davacı şirket tarafından kabul edilmemesi üzerine; haksız ve hukuka aykırı olarak davacı şirket hakkında tutanaklar tutulmuş ve ilamsız icra takipleri başlatmıştır. Gaye, davacı şirketi, zorlamak ve yeni koşulları ona kabul ettirmektir. Davacı şirket her türlü baskı ve işlemlere rağmen davalı şirketin baskısına boyun eğmemiştir. Davacıyı bu yolla sindiremeyeceğini anlayan davalı şirket dönersan ve davalı …, diğer davalı …’ i de yanına alarak; aynı zamanda suç teşkil eden hukuka aykırı işlem ile davacı şirketi iş yerinden tahliye etmiştir. Şöyle ki yukarıda da izah ettiğimiz gibi mülkiyeti davalı … ‘ e ait dükkanın kira sözleşmesi üst kiralayan olarak davalı …’ in bilgi ve onayı dahilinde alt kiralayan olan … ile davacı şirket … arasında imzalanmıştır. Kira bedeli olarak her ay dönersan dönere 4.100,00 TL, …’ ise 10.400,00 TL ödenmiştir. Dolayısıyla, davacı … tahliyeye konu iş yerinde her türlü ruhsat ve işletme hakkına sahip yasal kiracıdır. Hal böyle iken davalılar kendi aralarında anlaşarak; haklı ve yasal kiracı … bilgisi dışında sanki tahliye edilen dükkanı … işletiyormuş gibi yasal takip başlatılmış ve tahliye kararı alınmıştır. … hakkında ki tahliye kararından davacı … tahliye işlemi esnasında haberdar olmuştur. Tahliye kararı için gelen icra memuruna davacı taraf kira sözleşmesini, işletme belgesini, ruhsatını göstermiş, davada taraf olmadığını, buranın kendilerine ait olduğunu, haklarında alınmış bir tahliye kararı olmadığını ifade etmesine rağmen, davacının kullanım ve işletmesinde olan dükkan tahliye edilerek, davalı …’e teslim edilmiştir. Bu haksız ve hukuka aykırı işlem nedeniyle; davacı şirket maddi olarak büyük kayba uğramıştır. Belirsiz süreli olarak imzalanan bayilik sözleşmesinin haksız yere fiilen sona erdirilmesi davacı şirketin telafisi imkansız maddi kaybına sebebiyet vermiştir. Dava konusu dükkanı devir alan davacı şirket, devir işlemi için 330.000,00 TL devir bedeli ödemesinin yanı sıra, dükkanın işletilmesi, tanzim ve düzenlenmesi içinde de 100.000,00 TL civarında para harcamıştır. Daha da ötesi pandemi koşullarına göğüs gererek, dükkanı ayakta tutan şirket; bundan sonrası telafisi imkansız gelir kaybına da uğramış, şirket bütünü ile yok olmuştur. Bu durum davacı … bütünü ile ekonomik kaybına ve maddi zararına sebebiyet verdiği açık ve ortadadır. Aynı zamanda şirket sahibi ve yetkilisi …’ nda maddi ve manevi zararına sebebiyet vermiştir. Davacı …’ın hayalleri yok olmuş, dünyası başına yıkılmıştır. Yoktan var ettiği, pandemi döneminde zorla ayakta tuttuğu iş yerini haksız bir şekilde bir anda kaybetmiştir. Günlerce kendine gelememiş ve dış dünya ile uzun süre irtibata geçmemiştir. Sürekli ağlamıştır. Hükmedilecek manevi tazminat davacının manevi zararlarını karşılamasa da bir nebze olsun hafifletebilir.
fazlaya ilişkin hak ve taleplerimiz ve sair dava ve taleplerimiz saklı kalmak kaydıyla; 10.000,00 TL maddi tazminat, 20.000,00 TL manevi tazminat, toplam : 30.000,00 TL tazminatın dava tarihinden işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraflara yükletilmesine karar verilmesini…”
CEVAP:
Davalı … vekilinin Cevap dilekçesi özetle şöyledir:
“…Müvekkilim … maliki olduğu … adresinde mukim çok katlı dükkan niteliğindeki taşınmazı diğer davalı … ile arasında akdettiği 1.3.2016 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira kontratı uyarınca diğer davalı …’ya kiraya vermiştir. Bu kapsamda yapılan kira sözleşmesi uyarınca taraflar arasındaki kira ilişkisi, kira sözleşmesi sonuna kadar devam etmiş, 1.3.2021 tarihinde yani kira sözleşmesinin bitim tarihinde son bulmuş ve yenilenmemiştir. Davalı müvekkil ile diğer davalı … arasında 02.02.2021 tarihinde imzalanan kira sözleşmesi protokolü tarafların ortak rızası ile sözleşmeyi sona erdirdiğini açık ve net olarak ispatlamaktadır. Zira kira sözleşmesinin sona ermesindeki en büyük etken, diğer davalı …’nın kira ödemelerinde acze düşmesi ve kiralananın özenle kullanma yükümlülüğüne aykırı davranılması olup, kira bedellerini hiç ve /veya gerektiği gibi kirasını tahsil edemeyen, maliki bulunduğu taşınmazın her geçen gün artan bir hasar ve zarara uğradığını tespit eden müvekkil açısından kira sözleşmesi ile bağlılık çekilmez bir hal almıştır. Söz konusu Ek.2’de Sayın Mahkemeye sunulan protokol uyarınca … müvekkilim …’e protokol tarihinde tahliye taahhüdü vermiş olup, bu kapsamda kira sözleşmesi sonunda kiralanın tahliye edilmemesi sebebi ile tarafımızca … 15. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile haciz ve tahliye talepli icra takibi başlatılmış, anılan takip dosyası kesinleştirilmiş, icra dosyasının kesinleşmesine müteakip 31.05.2021 tarihinde söz konusu kiralanana tahliyeye gidilmiş ve fakat tahliye işlemi yapılmaksızın 10 gün süre verilerek kiralanan yerden ayrılınmıştır Söz konusu kiralananın 10 günlük süre içerisinde boşaltılmaması sebebi ile 18.06.2021 tarihinde yani tahliye için uyarı yapılan tarihten tam 18 gün sonra mecura tahliye için gidilmiş, söz konusu kiralanan tahliye edilerek boşaltılmıştır İş bu dava konusu olayın açıklığa kavuşması açısından önemle belirtmek isteriz ki, müvekkil ile … arasında imzalanan 1.3.2016 Tarihli kira sözleşmesinin Hususi Şartlar bölümünün 22. Maddesi uyarınca …’nın söz konusu kiralananı ‘…TABELASI KALDIĞI SÜRECE 3. ŞAHISLARA KİRALAMA HAKKI’ bulunmaktadır. Bu kapsamda yaşanan olaylar çerçevesinde aşağıda iş bu davaya cevap verilecek olup, davanın müvekkil açısından gerek usulen gerekse esasen haklı ve hukuki bir dayanağı bulunmadığından reddi gerekmektedir. Dava dilekçesinin incelenmesinde maddi ve manevi tazminat istemine havi olduğu, tazminat istemine konu olaylar bakımından yukarıda aktarılan süreç ile kira sözleşmelerinin konu edildiği ve fakat dava konusu olarak UYAP Kayıtlarında ACENTELİK SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN ALACAK olarak yer aldığı görülmektedir. Bahsedilen bayilik sözleşmesi ile davacı ve diğer davalılar arasındaki ilişki müvekkilimin herhangi bir şekilde taraf olduğu bir ilişki değildir. Davacının Acentelik Sözleşmesinden kaynaklanan alacağını Sayın Mahkemeniz huzurunda isteme hakkı olup olmadığı bir yana müvekkilim açısından dava dilekçesinde açıklanan hususlar kira ilişkisine dayanmaktadır. Zira KESİNLİKLE KABUL ANLAMINA GELMEMEK ŞART VE KOŞULU İLE dilekçe içeriğinde haksız ve hukuka aykırı olarak nitelendirilen eylem ve fiilin ‘tahliye’ işlemi olarak betimlendirildiği görülmekte olup, itham edilen iddialar dilekçe içeriğinde haksız tahliyeye ilişkin olup, davacı tarafından haksız tahliyeye ilişkin tazminat talep edildiğine yönelik açıklamalar yapılmıştır. Bu bakımdan kira hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda HMK m.4 uyarınca görevli mahkeme SULH HUKUK Mahkemeleri olup, görev itirazında bulunuyoruz. Zira görev HMK m.114 uyarınca kamu düzenine ilişkin olup, bu konuda Sayın Mahkemenin re’sen karar vermesi gerekmektedir. Öncelikle beyan etmek isteriz ki, yukarıda da açıklandığı gibi dava dilekçesi içeriğinde dava konusu yapılan tazminat isteminin hangi hukuki ilişki kapsamında ne sıfatla talep edildiği tarafımızca anlaşılamamış ise de, dilekçe içeriğinde yer verilen bayilik sözleşmesi ve kira sözleşmesi kapsamındaki olaylar açısından iş bu davaya ilişkin ayrı sebeplerle husumet itirazında bulunuyoruz. Şöyle ki; Dava dilekçesinde tazminat istemine dayanak yapılan hukuki ilişkinin biri bayilik sözleşmesi olup, davacı yanın da beyanında açıkça belirttiği gibi müvekkilim … bu sözleşmenin tarafı olmadığı gibi, taraflar arasında kurulan bu ticari ilişkinin muhatabı da değildir. Kaldı ki müvekkilimiz … tacir dahi değildir. Dolayısıyla hiç bir şekilde taraf olmadığı, diğer yandan haberi dahi olmadığı bir ticari nitelikte sözleşme kapsamında gerçekleşen eylem, fiil, olgu ve olaylardan sorumlu olmadığı, taraf olmadığı sözleşme kapsamında bir hukuki uyuşmazlığın da tarafı bulunamayacağı açık ve net olduğundan öncelikle bu konuda HUSUMET İTİRAZINDA bulunuyoruz. Diğer yandan, müvekkil ile … arasında yapılan kira sözleşmesi uyarınca yapılan tahliye işlemini hukuka aykırı ve haksız olarak nitelendirmekte bu konuda iş bu dava ile tazminat talep etmektedir. Yukarıda yapılan genel açıklamalarda da belirtildiği gibi müvekkilim ile … arasında akdedilen kira sözleşmesi kapsamında, …’nın kiralanan taşınmazı belli şartlarda 3. Kişilere kiralama hakkı bulunmaktadır. Davacı, … Ltd. Şti. … ile yapmış olduğu 1.12.2017 tarihli alt kira sözleşmesi ile taşınmazı kiraladığını bildirmektedir. Bu olgular kapsamında önemle belirtmek isteriz ki, davacının alt kiracı olduğu halde dahi iş bu davayı müvekkilime karşı yöneltme hakkı bulunmamaktadır. Zira davacı kira sözleşmesini müvekkil ile değil diğer davalı … ile yapmıştır. Bu durumda alt kiracı sıfatında bulunan davacı … Ltd. Şti.’nin müvekkilim ile arasında sözleşmesel hiç bir bağ bulunmaması, hukuki bir ilişki kurulmaması sebebi ile dava açma hakkı da yoktur. Diğer bir anlatımla, gerek Yerleşik Yargı İçtihatları gerekse doktrinde kabul edildiği üzere, alt kiracı ile kiralayan arasında sözleşmesel hiçbir bağlantı yoktur. Bu nedenle alt kiracının ilk kiralayana karşı herhangi bir talep hakkına sahip (örneğin kiralanan şeyin teslimini dava edememesi) olmamasına karşılık, ilk kiralayanın alt kiracın da kiralanana özen göstermesini isteme hakkı ve yetkisi bulunmaktadır. İlk kiralayan konumunda bulunan müvekkilim, esasen yalnızca kiralanan şeyin özenli şekilde kullanımına yönelik alt kiracıya talepte bulunabilir iken, alt kiracı herhangi bir konuda müvekkile karşı talepte bulunamaz. Alt kira sözleşmesinin mevcudiyeti asıl kira sözleşmesine dayanmakta olup, alt kira sözleşmesinden kaynaklanan hiç bir hak ve yetkisini müvekkile karşı ileri sürme hakkı mevcut değildir. Davacı yan, dava dilekçesinde davacı olarak, …Tic. Ltd. Şti.’nin yanında aynı zamanda şirket yetkilisi olduğu bildirilen (ve fakat buna ilişkin hiç bir belge ibraz edilemeyen) …’ı da göstermiştir. Önemle belirtmek isteriz ki, dava konusu yapılan olaylar açısından davacı …’ın davacı şirket yetkilisi sıfatı ile davacı olma hak ve yetkisi bulunmamaktadır. Zira dava dilekçesi içerisinde dayanılan tüm hukuki ilişkiye yönelik sözleşmeler … Ltd. Şti. Tarafından tüzel kişilik adına tanzim edilmiştir. Davacı şirket yetkilisinin bu kapsamda ne maddi ne de manevi tazminat hakkı bulunmayıp, davacı şirket yetkilisi diğer davacının manevi tazminat talep edebileceği, kişilik haklarını ihlal eden bir eylem yada fiile dava dilekçesi içeriğinde de yer verilmemiştir. Bilindiği üzere manevi tazminat talep edilebilmesi için; talep eden kişinin kişilik haklarına yönelmiş hukuka aykırı bir fiil yada bedensel bütünlüğünün zarara uğramış olması gerekmektedir. Kesinlikle kabul anlamına gelmemek şart ve koşulu ile davacı şirket yetkilisinin, temsil ettiği şirketin hukuki ilişkisi ve sözleşmeleri nedeni ile bir zarara uğramış olması ihtimalinde dahi ne maddi ne de manevi tazminat talep hakkı mevcuttur. Davacı yanca, dava dilekçesi içeriğinde açıklanan tüm hususlar davacı şirketin akdettiği sözleşmeler yada davacı şirketin taraf olduğu ilişkiler ortaya konularak aktarılmış olup, tüzel kişiliğin faaliyetine ilişkin iş ve eylemler nedeni ile şirket yetkilisinin manevi tazminat talep hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan bu nedenle, davacı …’ın açmış olduğu maddi ve manevi tazminat davasının AKTİF HUSUMET YOKLUĞU nedeni ile reddini talep ederiz. HMK m. 10 uyarınca, sözleşmeden doğan davalarda yetki, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesindedir. Bu durumda, sözleşmelerin ifa edileceği yer taşınmazın bulunduğu yerde olduğundan, taşınmaz da Pendik/İstanbul adresinde mukim olduğundan esasen yetkili Mahkeme İstanbul Anadolu Mahkemeleri olup, bu anlamda yetki itirazında bulunuyoruz. Tüm bu açıklamalar ışığında husumete yönelik itirazlarımız baki kalmak üzere ve dilekçe içeriğinde yetkili ve görevli mahkemenin gösterilmesi zorunluluğu kapsamında davanın yetkili ve görevli İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemeleri’nde görülmesi gerektiğini Sayın Mahkemeye arz ederiz. Davacı Yan Tüzel Kişi Olup, Basiretli Tacir Gibi Davranmakla Yükümlüdür. Söz Konusu Bu Yükümlülük Kapsamında Alt Kira Sözleşmesi’ni Akdederken Asıl Kira Sözleşmesi’nin Süresi ile Bağlı Olduğunu, Süre Sonunda Alt Kira Sözleşmesi’nin de Ortadan Kalkacağını Bilmek Zorundadır. Davacı Yanın Basiretli Tacir Gibi Davranmamasının Sorumlusu Müvekkilim Olmayıp, Müvekkilimin Alt Kira Sözleşmesi’nin Varlığına Binaen Asıl Kira Sözleşmesi’ni Uzatma Zorunluluğu Yoktur. Bu Kapsamda Yapılan Tahliye İşlemi Haklı ve Dayanaklı Olup, Davacının Davasının Haklı ve Hukuki Bir Dayanağı Bulunmadığından Esastan Da Reddi Gerekmektedir. Sayın Mahkemenize yukarıda Husumet İtirazına ilişkin bölümde de kısmen bahsedildiği gibi, alt kira sözleşmesi, asıl sözleşmeye bağlı olarak akdedilebilen ve mevcudiyetini asıl kira sözleşmesine dayandırabilen sözleşmelerdir. Kiraya veren, somut olayda müvekkilimiz …, alt kiracı davası şirket ile arasında sözleşmesel hiçbir bağlantı yoktur. Bu nedenle alt kiracının ilk kiralayana karşı herhangi bir talep hakkına sahip olmamasına karşılık ilk kiralayanın ondan da kiralanana özen göstermesini isteme hakkı ve yetkisi bulunmaktadır. Alt kira sözleşmesi asıl kira sözleşmesinin süresi ile bağlı olup, asıl kira ilişkisi sona erdiğinde alt kiracı durumundaki kiracının da kiracılık sıfatı sona erer. Müvekkil ile … arasında yapılan asıl kira sözleşmesi 01.03.2016 Tarihli ve 5 yıl sürelidir. Ve fakat icra dosyasına sunulması hasebi ile muttali olduğumuz … ile davacı şirket arasında yapılan alt kira sözleşmesi 1.12.2017 başlangıç tarihli ve 5 yıl sürelidir. Asıl kira sözleşmesi 1.3.2021 tarihinde sona ererken , alt kira sözleşmesi 1.12.2022 yılında sona erecek şekilde tanzim ve imza edilmiştir. Müvekkilim, kendisine sorulmadan danışılmadan ve/veya onayı alınmadan alt kira sözleşmesinde belirlenen süre uzatımı ile bağlı değildir. Buna uygun davranmak zorunda da değildir. Açıklanan bu nedenle de davacıların bu yöndeki beyan ve iddialarının dava konusu açısından hiçbir önemi bulunmayıp hukuki ve fiili bir dayanağı bulunmayan iş bu davanın reddi gerekmektedir.
İş bu davanın konusu tarafımızca anlaşılamamış olması sebebi ile tahliye olgusuna dayandırılan bir talep olması halinde davanın görevsiz mahkemede açılması sebebi ile görev yönünden reddine,
husumet itirazımızın kabulü ile müvekkil hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine, manevi tazminat talebi yönünden aktif husumet itirazımızın kabulü ile manevi tazminat talebinin aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine, davanın yetki alanının istanbul anadolu mahkemeleri olduğunu beyanla yetkisiz mahkemede açılması sebebi ile yetkisizlik kararı verilmesini, hukuki ve fiili hiç bir dayanağı bulunmayan iş bu davanın esastan reddi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini…”
Davalı … vekilinin cevap dilekçesi özetle şöyledir: “…Müvekkile tebliğ edilen tensip zaptı, dava dilekçesi müvekkile 22.01.2022 tarihinde tebliğ olmuş olup cevap süresi-14.gün 05.02.2022 Cumartesi gününe denk gelmesi nedeniyle takip eden ilk iş günü 07.02.2022 Pazartesi günü cevaplarımız sunuyoruz. Şöyle ki; Dava dilekçesine bakıldığında müvekkile yöneltilen husumetin kaynağı kira sözleşmesi olup davacı tarafların talepleri bu doğrultuda eğer kira sözleşmesinden kaynaklı bir talep-uyuşmazlık ise davaya bakmakla görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemeleri’dir. İşbu nedenle görev bakımından itirazlarımızı sunuyoruz. Davaya konu uyuşmazlık, müvekkil açısından kira sözleşmesine konu bir uyuşmazlık ise sözleşmenin icra edildiği yer mahkemeleri yani İstanbul Anadolu Sulh hukuk Mahkemeleri görevli ve yetkilidir. İşbu nedenle davaya yetki yönünden de itiraz ediyoruz. Davacı taraf maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Fakat maddi ve manevi tazminat taleplerinin dayanağı, hangi kapsamda talep ettiği belli değildir. Kira sözleşmesinden kaynaklı mı franchise bayilik sözleşmesinden kaynaklı mı maddi tazminat talep etmektedir, belli değildir. Müvekkil sadece kira sözleşmesinin tarafıdır. İşbu nedenle kira sözleşmesi dışında ki uyuşmazlıklar bakımından husumet itirazından bulunuyoruz. Diğer varsa maddi manevi tazminat taleplerinin tarafı müvekkil değildir. Dava dilekçesinde ve tensip zaptında davacı olarak …’da taraf olarak görünmekte olup müvekkil ile davacı … arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmamakta olup uyuşmazlığa konu olabilecek sözleşme veya ihtilaf bulunmamaktadır. Davacıların maddi-manevi tazminat talepleri bakımından öncelikle diğer davacı … ile müvekkil arasında hukuki bir ihtilaf, sözleşme söz konu değildir, bu nedenle herhangi bir hak, alacak, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunması hukuka aykırıdır. Sözleşmelerin tarafları davacı şirket tüzel kişiliğidir, …’ın taraf olduğu bir durum söz konusu değildir. İşbu nedenle davacı … bakımından öncelikle aktif husumet yokluğu nedeniyle maddi ve manevi tazminat taleplerine itiraz ediyoruz. Dava dilekçesinde davacı şirket.. Şti. İle diğer davalı … A.Ş. Arasında akdedildiği iddia edilen bayilik sözleşmesinden bahsedilmektedir. Davacı şirket ile diğer davalı şirket arasında franchise sözleşmesi bulunmaktadır. Acentelik veya bayilik sözleşmesi yoktur. Bu sözleşmeye de müvekkil taraf değildir. Dava dilekçesi ile müvekkile böyle bir sözleşme veya delil tebliğ edilmemiştir. Müvekkil şahsi olarak davacılar ile böyle bir bayilik sözleşmesine taraf olmamıştır. Eğer bu dava bayilik veya franchise sözleşmesinden kaynaklı bir uyuşmazlık ise müvekkil bu davanın tarafı olamaz. Müvekkilin şahsi olarak tarafı olmadığı bir sözleşmeden dolayı müvekkile husumet yöneltilmesi haksız ve hukuka aykırı olup bu bakımdan da franchise sözleşmesine istinaden yöneltilen talepler bakımından husumet itirazımızı yukarıda belirtmiştik. Bu doğrultuda esasa yönelikde müvekkile herhangi bir maddi manevi tazminat talebi yöneltilmesi haksız ve hukuka aykırıdır. Davacı … ile müvekkil arasında da herhangi bir kira sözleşmesi bulunmamaktadır. Müvekkil ile diğer davacı … Ltd Şti arasında tek nüsha olarak düzenlenmiş olan kira sözleşmesi bulunmaktadır. Davacı tarafından işbu dosyaya dosyaya sunulmamıştır, icra dosyasına bir örneği sunulmuştur. Bu kira sözleşmesinde de davacı şirketin bir önceki ortağının-yetkilisinin …’nın imzası bulunmaktadır, yani sözleşme davacı şirketin sonraki yetkilisi olan diğer davacı … ile akdedilmemiş olup davacı şirketi devralmadan önce var olan bir kira sözleşmesidir. İşbu alt kira sözleşmesi tek nüsha olarak yapılmış olup davacı … Ltd Şti’de bulunmaktadır. Müvekkil, davacı şirketten sözleşmenin bir örneğini veya yenisinin yapılmasını istemişse de davacı şirket sözleşmeyi müvekkilden gizlemiş, sözleşmenin örneğini vermekten-paylaşmaktan imtina etmiştir. İşbu nedenle müvekkil sözleşmeden kaynaklı haklarını, taleplerini davacı şirkete karşı ileri sürememiştir. Diğer davalı … ile davacılar arasında hukuki bir ilişki bulunmamaktadır. Diğer davalı … ile müvekkil arasında asıl kira sözleşmesi bulunmaktadır. Mal sahibi … kiracısının daha kurumsal veya ödeme gücü olan birisine kiraya vermek istediğinden, müvekkil mal sahibinden kira sözleşmesine konu adresi kiralamıştır. Daha sonra asıl kira sözleşmesine uygun olarak üzere “…” işletmesi olarak alt kiraya vermiştir. Davacı şirket …Şti ile alt kira sözleşmesi akdedilmiştir. Davacı şirket asıl kira sözleşmesinin 5 yıllık olduğunu bilerek alt kira sözleşmesini akdetmiştir. Kira sözleşmesinin alt kira sözleşmesi olduğunu ve alt kira ilişkisini kabul ederek sözleşmeyi akdetmiştir, bu durum sözleşmede bellidir. İşbu nedenle bu aşamada asıl kira sözleşmesinden haberdar değillermiş gibi hareket etmeleri basiretli tacir ilkesi ve dürüstlük kuralına aykırı olup haksızdır. Davacı şirket 2019 yılından itibaren ve sonraki pandemi sürecinden beri kira ödemelerini hep eksik yapmakta ve düzensiz ödemektedir. Bu durum, asıl kira sözleşmesi ile kiralayan müvekkil olduğu için kira borcunu ödemekle yükümlü olduğu kiralayan mal sahibi diğer davalı …’e karşı müvekkili borç altına sokmaktadır. Mal sahibi ile her ay kira borcu nedeniyle müvekkil sorun yaşamakta ve bu durumla muhatap olmak zorunda kalmaktadır. Bu durum artık mal sahibi diğer davalı için çekilmez hal aldığından mal sahibi de kiraların eksik ve geç ödenmesi nedeniyle sözleşme sonunda sözleşmeyi yenilemeyeceğini müvekkile bildirmiştir. Müvekkil de daha fazla sorumluluk ve borç altına girmemek ve davacı şirketin ticari hayatın işleyişine aykırı haksız ve kötü niyetli yaklaşımı nedeniyle diğer davalının bu talebini kabul etmiş ve tahliyeye yönelik taahhüt vermiş ve sözleşmenin sona ermesine yakın ayrıca aralarında protokol yapılmıştır. Davacı şirket sonraki süreçte yine geç ve eksik kira ödemelerine devam etmiştir. Davacı şirket diğer davacı şirket tarafından devralınmadan önce müvekkil ile davacı şirketin eski ortağı arasında ki güven-iyi niyet ilişkisinden dolayı sözleşmenin bir örneği müvekkil tarafından alınmamıştır. Davacı … şirketi devraldıktan sonra müvekkil ile sözleşmeyi paylaşmamıştır, yeni bir sözleşme de yapmamıştır. Bu nedenle müvekkil, davacı şirkete yönelik alt kira sözleşmesinden kaynaklı taleplerini yöneltememiş ve müvekkilin istediği ölçüde zam ve artış talepleri karşılanmamıştır. Alt kira sözleşmesinin bir örneği müvekkil de olmadığından müvekkil kira artışı ve sözleşmeden kaynaklı taleplerini ileri sürememiştir. Davacı şirket de bu durumu bilerek kendi lehine ve kötüye kullanmıştır. Davalı mülk sahibi … tarafından … 15. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile tahliye talepli takip başlatılmıştır. Davacı şirket kira ödemelerini sürekli eksik ve geç ödemesinden dolayı ve kiralanan mecuru özensiz ve kötü kullanmasından dolayı müvekkil artık mal sahibine karşı sorumlu olmamak adına tahliyeye itiraz etmemiştir. Davacı da tahliyeden haberdar olup buna herhangi bir itirazda bulunmamıştır.Tahliye dosyasında ki tutanaklarda ve dosyaya sunulacak olan resim ve video kayıtlarında da görüleceği üzere davacının kiralanan mecuru özensiz kullandığı da sabittir. Neticesinde davacı şirket mecurdan tahliye dilmiştir. Tahliye masrafları da müvekkil tarafından icra dosyasına ayrıca ödenmiş olup dosya infaz edilmiştir. Dava dilekçesinde franchise sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlık bakımından ileri sürülen iddiaların muhatabı müvekkil değildir. Müvekkil şahsi olarak franchise sözleşmesinden kaynaklı ihtilaflarda taraf değildir. İşbu nedenle bu konuda açıklama yapılmayacaktır. Dava dilekçesinde belirtildiği gibi müvekkile bir devir bedeli vs ödenmemiştir. Müvekkil sadece alt kiraya vermiştir. Bunun dışında bir ödeme almamış olup kira aşt kira sözleşmesi dışında şahsi olarak sözleşmelere taraf değildir. Diğer davalı şirket … A.Ş.’nin kendi içerisinde işleyen kurumsal bir yapısı, sözleşmelerinden kaynaklı kuralları bulunmaktadır. Davacı şirket, pek çok kez bu sözleşmeye aykırı davranışlarda bulunmuştur. Yapmış olduğu ticari faaliyetini ve yükümlülüklerini ciddiye almamıştır. İşbu nedenle de franchise sözleşmesi feshedilmiştir. Fakat müvekkil bu feshin tarafı değildir, bu nedenle fesihten kaynaklı uyuşmazlığın da tarafı değildir. Dava dilekçesinde belirtildiği gibi müvekkil kendisi işletiyormuş gibi takip başlatılmamıştır. Tahliye-icra takibi dosyasında da görüleceği üzere davacı şirket adresine tahliye için gidilmiş, süre verilmiş, üstünden 20 gün kadar süre geçmiş, bu sürede ne bir itiraz edilmiş, ne de sözleşme ibraz edilmiştir. Davacı şirket asıl kira sözleşmesinin feshedildiğinden haberdardır. Buna yönelik itirazları olsaydı memur muamelesini şikayet yoluna gidilebilirdi, icra dosyasına itiraz edilebilirdi ve bunların dışında hukuki aksiyonlar alınabilirdi. Fakat davacı şirket tahliye işlemleri tamamlandıktan sonra tazminat talep etmek adına hukuka aykırı olarak tazminat talep etmektedir. Tahliye işlemi tamamlandıktan sonra dosyaya kira sözleşmesinin bir örneğini sunmuşlardır. Kaldı ki davacı şirket alt kiracı olup alt kiracı, asıl kiralayana karşı bir talepte bulunamayacaktır. Asıl kira sözleşmesinin süresi bitmiştir, buna mukabil alt kira sözleşmesinin süresi de asıl kira sözleşme süresinin bitimiyle sona ermiştir. Davacı şirketde basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü olup bu durumu bilerek ve kabul ederek hareket etmiştir. Bu aşamada böyle bir iddia da bulunması ve ileri sürmesi haksızdır. Davacı şirketin müvekkile 104.000 TL biriken kira borcu bulunmaktadır. Davacı şirket hep düzensiz ve eksik ödemeler yapmıştır, ayrıca sözleşmenin aslını müvekkilden gizlemiş, bunu müvekkile karşı kullanmıştır. Bir nevi mal sahibi ile aranızda olan ilişki sizi bağlar, ben kendime göre sözleşmeye devam ederim, ödeyeceğim zaman öderim gibi kötü niyetli yaklaşımıyla hareket etmiştir. Kira ödemeleri müvekkile yapılmıştır, müvekkilde mal sahibine ödemiştir. Bu arada şunu da belirtmek gerekirse davacı şirketin yetkilisi her ne kadar … ise de müvekkil … ile muhatap olmuştur. Kiralanan iş yerini fiili olarak işleten, şirket adına kira ödemelerini yapan diğer davacı …’ın akrabası …’dır. Davacı şirket yetkilisi bizzat ticari işletmesini işlerini takip etmememiştir. Belki de kendi iş içleyişlerinde ne olduklarından da haberdar değillerdir. Davacı şirket yetkilisi tahliye işlemi tamamlandıktan sonra birden ortaya çıkmış, bir takım iddialar ileri sürmüş ve neticesinde de hukuka aykırı olarak işbu davayı ikame etmiştir. Amaç aslında tahliyeye engel olmak değil de kendilerini tahliye ettirip tahliyenin haksız olduğunu ileri sürüp bu nedenle tazminat talep etmek için hareket etmektedir. Davacı taraf maddi manevi zararlarından bahsetmişlerdir fakat buna yönelik hiçbir somut delil sunulmamıştır. Davacı hangi maddi zararına karşılık müvekkilden bedel talep etmektedir belli değildir. Ayrıca kira sözleşmesinden kaynaklı bir alacak talebi için en yüksek mevduat faizi talep edilmesi de haksız olup faiz oranına da itiraz ediyoruz. Bu nedenle davacı tarafların talepleri anlaşılmamakla beraber dosyaya ibraz edilmiş herhangi bir bilgi belge olmadığından ve müvekkil ile bağlantısı olmayan maddi ve manevi zarar taleplerinin reddine karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz. Müvekkil açısından kira sözleşmesinden kaynaklı bir dava olması nedeniyle kira sözleşmesine göre Sulh Hukuk Mahkemeleri görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesini, Kira sözleşmesinden kaynaklı bir alacak olması nedeniyle kiralanan mecurun adresi itibariyle İstanbul Anadolu Adliye’si yetkili olup yetkisizlik kararı verilmesini, İşbu dava franchise sözleşmesinden kaynaklı olarak değerlendirilmesi halinde müvekkil açısından davanın husumet bakımından reddine karar verilmesini,
Davacı … yönünden aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini,
Neticeten işbu davanın ve davacıların taleplerinin esastan reddine karar verilmesini,
Yargılama giderleri ve ücret-i vekaletin davacılara yükletilmesine karar verilmesini…”
GEREKÇE:
Dava, … Şti ile … A.Ş. Arasındaki frenchise sözleşmesinin hukuka aykırı olarak feshedilip edilmediği, davalılar … ve … arasındaki kira sözleşmesine bağlı olarak imzalanan alt kira sözleşmesinin haksız olarak feshedilip edilmediği ve anılan fesih işlemleri nedeniyle maddi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı, söz konusu sözleşmelerin feshi nedeniyle davacı … yönünden manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı talebidir.
06.04.2022 tarihli ön inceleme duruşmasında, davanın iki ana talep konusu içerdiği anlaşılmıştır. Bu bağlamda, davacıların (i) franchise sözleşmesinin hukuka aykırı olarak feshedilip edilmediği, (ii) davalılar … ve … arasındaki kira sözleşmesine bağlı olarak imzalanan alt kira sözleşmesinin haksız olarak feshedilip edilmediği, hususları 03.11.2021 tarihli dava dilekçesinin özünü oluşturmaktadır. Söz konusu taleplerin farklı mahkemelerin görev alanına girmesi nedeniyle franchise sözleşmesinin hukuka aykırı olarak feshedilip edilmediği konusundaki dava tefrik edilmiş; geriye davalılar arasındaki kira sözleşmesinin hukuka aykırı olarak feshedilmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat talepleri kalmıştır.
HMK’nın “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 4. maddesi şöyledir:
(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın;
a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları,
Yukarıda yer verilen mevzuat hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları dahil olmak üzere kiralanan taşınmazla ilgili tüm uyuşmazlıklarda sulh hukuk mahkemeleri görevlendirilmiştir. Öte yandan, uyuşmazlığa konu kiralanan iş yerinin “…” adresinde bulunduğu, tarafların cevap dilekçesinde görev ve yetki ilk itirazında bulundukları anlaşılmaktadır. Somut olayda, kiracı-alt kiracı ilişkisinin hukuka aykırı olarak sonlandırılmasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemi söz konusu olup, HMK’nın 4-1.a maddesi uyarınca sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu kanaatine varılmış; HMK’nın 10. maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği “…” adresinin bağlı bulunduğu İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli ve yetkili olduğuna ve devanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Kira sözleşmesinin feshi ile bağlantılı maddi ve manevi tazminat talepli açılan davada Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE ve YETKİSİZLİĞİNE, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,
2-HMK’nın 20/1. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık hak düşürücü süre içerisinde taraflarca mahkememize başvurularak talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli ve yetkili İSTANBUL NÖBETÇİ ANADOLU SULH HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine, aksi takdirde mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3-HMK’nın 331/2. maddesi uyarınca yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususlarında görevli mahkemece karar verilmesine, mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususunda da karar verilmesine,
Dair; davacılar vekilinin ve davalı tarafların yüzüne karşı yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. . 06/04/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza