Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/705 E. 2022/71 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/705 Esas
KARAR NO : 2022/71

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/10/2021
KARAR TARİHİ : 09/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle : Davalı … Sigorta A.Ş. tarafından müvekkili … aleyhine … 8. İcra Müdürlüğü’nün …E dosyası ile 04/02/2019 tarihinde gerçekleşen kaza dolayısıyla rücuen tazminat talepli, 2.231,79 TL bedelli icra takibi başlatıldığını, ancak davacının böyle bir borcunun bulunmadığını, takibin temelini 04/02/2019 tarihli kaza tespit tutanağı olduğunu ancak takibe konu trafik kazasına ilişkin yeterli kusur tespitinin yapılamadığını, iş bu tutanakta davacıya atfedilen kusuru kabul etmediklerini, zira kaza tespit tutanağında her ne kadar müvekkiline asli kusur izafe edilmişse de sigortalı araç sürücüsü de Ktk 52 maddesine göre kusurlu olduğunu, dava dışı sigortalı KTK 52 uyarınca kusurlu olduğunu, bu sebeple müvekkiline atfedilen kusuru kabul etmemekle birlikte, kusurlu olduğu kabul edilse dahi sigortalının kusuru oranında zararın paylaştırılmasının gerekeceğini, dolayısıyla sigortanın ödediği olduğu tüm bedeli değil kusur tenzilinden sonra davacı müvekkile düşecek miktarı tahsil etmesi hukuka uygun olacağını, alacak miktarı net olmadığından ve hesaplamaya muhtaç olduğundan likit olmadığını, bu sebeple davalı alacaklı icra takibinde kötüniyetli olduğunu, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile öncelikle kötüniyetle açılan takibin teminatsız olarak dava sonuna kadar durdurulmasına ve müvekkilinin söz konusu 04/02/2019 tarihli asıl alacak ve temerrüde düşülmeyen borcun faizi yönünden borçlu olmadığının tespitine, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmasından dolayı dava konusu alacağın %20’si üzerinden az olmamak kaydıyla davalı alacaklının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davacı, kaza günü bisikletiyle ara yolda ilerlerken sokakta motorlu araçların seyir halinde olabileceğini düşünmeden hızlı bir şekilde sokağa girdiğini ve sigortalı araca çarptığını, işbu kaza neticesinde sigortalı araç hasar gördüğünü ve aracın onarımı kasko poliçesi şartları gereğince müvekkili tarafından yaptırıldığını, kaza, davacı küçüğün kusuruyla meydana geldiği kazadan sonra olay yerine gelen trafik memurlarınca tutanak tutulduğunu, kaza tespit tutanağında sigortalı araç sürücüsünün sokakta normal hızla seyir halinde iken 12 yaşlarındaki davacının bisikletiyle ani bir şekilde arabanın önüne fırladığı, araç sürücüsünün olayda hiçbir kusurunun olmadığının tespit edildiğini, davacı vekili her ne kadar yeterli kusur tespiti yapılmadığını, sigortalı araç sürücüsünün yüksek hızda seyrettiğini ve KTK m. 52 gereğince kusurlu olduğunu iddia etmişse de somut olayda kazanın meydana geldiği yer sokak arası olup burada sigortalı araç sürücüsünün hızlı bir şekilde seyredebilmesinin mümkün olmadığını, söz konusu kaza davacının kontrolsüz bir şekilde sokağa giriş yapması ve bisikletini kontrol edemeyerek araca çarpması neticesinde meydana geldiğini, burada sigortalı araç sürücüsünün davacıya çarpması da söz konusu olmadığını, dolayısıyla sürücünün hızlı gittiğini kabul etmemekle birlikte araç yolda duruyor olsaydı dahi fren tedbiri almadan yola fırlayan davacının her şartta bu araca çarpacağı da açık olduğunu, somut olayda sigortalı araç sürücüsünün, bisikletli çocuğun kendi aracına çarpmaması için alabileceği bir önlem bulunmadığını, işbu nedenle davacı vekilinin kusura ilişkin somut olaydan bağımsız bir şekilde beyanda bulunmasına ve sigortalı araç sürücünün kusurlu olduğu iddialarına açıkça itiraz ettiklerini, meydana gelen trafik kazasında müvekkili şirketin kasko poliçesi ile sigortaladığı… plakalı araç hasar gördüğünü ve müvekkili tarafından sigortalı Uğur Kök’e 2.030,97 TL tazminat ödemesinin yapıldığını, TTK’nin 1472. Maddesi gereği müvekkili şirket, yapılan ödeme ile sigortalısının haklarına halef olduğunu, dava öncesi, davalıya oluşan hasarla ilgili rücu ihtarı gönderildiğini, davalı tarafça ödeme yapılmadığını rücu alacaklarının tahsili amacıyla davalı aleyhine … 8. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davacı/borçlu süresi içerisinde icra takibine itiraz etmiş ve takip durdurulduğunu, davacının icra takibine itirazından itibaren 1 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen taraflarınca itirazın iptali davasının açılmadığını ve icra işlemlerine devam edilmediğini, buna rağmen davacı tarafından takibin durdurulması ve menfi tespit talepli olarak huzurdaki dava ikame edildiğini, davacının işbu davayı açmasında hukuki yarar bulunmadığını, icra takibi zaten durdurulduğunu ve davacıdan herhangi bir tahsilat yapılmadığını, davacı, söz konusu kazada %100 kusurlu olduğundan, sigortalıya ödenen tazminatın tamamından sorumlu olduğu belirtilerek davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, haksız fiilden kaynaklı olarak davacı aleyhine başlatılan icra takibinden kaynaklı olarak kasko sigortacısına karşı açılan menfi tespit talebidir.
Davalı şirkete yazılan müzekkere doğrultusunda gönderilen hasar dosyası içerisinde kasko sigorta poliçesinin bulunduğu görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115 maddeleri gereğince görev hususu; kamu düzenine ilişkin dava şartlarından olmakla; mahkememizce davanın her aşamasında resen nazara alınması gerektiğinden dava dosyası öncelikle görev noktasında incelenmiştir.
Dava tarihi itibari ile yürürlükte olan TTK’nın 4 ve 5. maddeleri ile ticari davaların; ”Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medeni Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ila 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ila 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ila 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ila 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ila 554, havale hakkındaki 555 ila 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ila 580 inci maddelerinde, d) Fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” şeklinde tanımlandığı görülmüştür. Anılı kanuni düzenlemeye göre, bir uyuşmazlığın ticari dava sayılması için TTK 4/1.maddesine göre her iki tarafında tacir olması ve ticari işletmeleri ilgili hususlardan doğması, yahut tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın “a-f” bentlerinde sayılan hususlardan doğmasının gerektiği açıktır.
Tüm dosya kapsamı itibariyle; huzurdaki davada davacıların tacir sıfatlarının bulunmadığı, bu hali ile dosyanın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) niteliğinde olmadığı; davanın, zorunlu mali mesuliyet sigortacısına yönelik açılmayıp ihtiyari sigorta yapan sigorta şirketine karşı açıldığı; dolayısıyla sigorta poliçesinin TTK’nın 1483. maddesinde düzenlenen Zorunlu Sorumluluk Sigorta poliçesi olmayıp İhtiyari Mali Sigorta poliçesi olduğu tespit edilmiş olup davanın 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan da olmadığı, bu nedenlerle uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşılmakla, davanın, HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca aynı Kanunun 114/l-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK 114 ve 115/2. Maddesine göre davanın usulden REDDİNE,
2-Davaya bakmaya görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna
3-6100 sayılı HMK nın 20. maddesi uyarınca, görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içerisinde davacılar tarafından yapılacak müracat halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
4-Tarafların yukarıda belirtilen süre içerisinde başvarmamaları halinde mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak, 6100 Sayılı HMK’nın 20/1. maddesi gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verileceğinin ihtarına,
5-6100 sayılı HMK nın 331/2 maddesi uyarınca harç, yargılama gideri, vekalet ücreti ve gider avansı gibi hususların görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair; Davacı vekillerinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 09/02/2022

Katip
E-imza

Hakim
E-imza