Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/628 E. 2022/822 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/628 Esas
KARAR NO : 2022/822

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/090/2021
KARAR TARİHİ : 15/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava dilekçesi özetle şöyledir:
“….Davalı ile davacı müvekkiller arasında akdedilmiş 27.01.2021 tarihli protokolü dilekçemizin ekinde sunmaktayız. Protokol’den kısaca bahsetmek gerekirse; Protokolün 2-b maddesinde protokole konu çeklerden bahsedilmiş olup işbu çekler şunlardır; Keşidecisi … olan 30.01.2021 vade tarihli … nolu 125.000 TL bedelli çek, Keşidecisi … olan 15.02.2021 vade tarihli … nolu 125.000 TL bedelli çek, Keşidecisi … olan 30.03.2021 vade tarihli … nolu 125.000 TL bedelli çek, Keşidecisi … olan 28.02.2021 vade tarihli … nolu 75.000TL bedelli çek Keşidecisi … olan 31.03.2021 vade tarihli … nolu 75.000TL bedelli çek (Takibe konu edilen çek) Keşidecisi … olan 30.04.2021 vade tarihli … nolu 75.000TL bedelli çek (Takibe konu edilen çek) Protokolün 3-a maddesinde; icra takibine konu çeklerden kaynaklanan borcun yapılandırıldığı, 192.000 TL’lik kısım için malzeme olarak iade edilerek fatura kesildiği, kalan toplam bedelin noter harçları dahil 414.000 TL şeklinde ödemeye konu edilerek yapılandırıldığı yazılıdır. Protokolün 4-b maddesinde, 4-d maddesinde bahsedilecek olan temlikin gerçekleştirilmesinden önce çeklerin müvekkile iade edileceği kararlaştırılmıştır Protokolün 4-d maddesinde; 414.000 TL olarak yapılandırılan borç için “Alacağın Temliki” işlemi gerçekleştirileceği, … Tic. Ltd. Şti.’nin …Tic. Ltd. Şti.’den olan ve 20.11.2020 tarihli … nolu 8.740.000.-TL bedelli faturaya müstenit alacağının 414.000 TL’lik kısmının …Tic. Ltd. Şti.’ye temlik edileceği kararlaştırılmıştır. … 5. Noterliği … tarih ve … yevmiye nolu temliknamesiyle davacı müvekkil …’ın 20.11.2020 … nolu 8.740.000.-TL bedelli faturaya müstenit alacağının 414.000 TL’lik kısmı davalı … şirketine temlik edilmiş olup işbu temlik işleminin borçlusu … Ltd. Şti.’dir. Davalı …Tic. Ltd. Şti. tarafından 07.07.2021 tarihinde müvekkiller … Ltd. Şti. ile …Ltd. Şti. aleyhine … 7. İcra Müdürlüğü…E. sayılı icra dosyası ile Kambiyo Senetlerine Özgü (…) icra takibi başlatılmıştır. İşbu dosya ile keşidecisi … olan 31.03.2021 vade tarihli … nolu 75.000 TL bedelli ve keşidecisi … olan 30.04.2021 vade tarihli … nolu 75.000 TL bedelli iki adet çek takibe konmuştur. 27.01.2021 tarihli protokolle, icra takibine konan çeklere ilişkin borç yapılandırılarak 414.000 TL olarak yeniden belirlenmiş ve müvekkil de işbu borcuna karşılık … şirketinden olan alacağını davalı … şirketine … 5. Noterliği … tarih ve … yevmiye nolu temliknamesiyle temlik etmiştir. 27.01.2021 tarihli protokolün 4-b maddesinde temlik öncesinde çeklerin müvekkile iade edileceği kararlaştırılmışsa sözleşmenin bu hükmü davalı tarafından ihlal edilmiş hatta ve hatta 05.02.2021 tarihinde temlik işleminin gerçekleştirilmesiyle dahi çekler müvekkile teslim edilmemiştir. Bedelsiz çekler müvekkile iade edilmemiş, bilakis … 7. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyayla takibe konmuştur. Öncelikle müvekkilin, telafisi güç veya imkansız zarara uğramaması için takibin tedbiren durdurulmasını talep ederiz. Ayrıca davalının bu fiili TCK m.156 uyarınca “Bedelsiz Senedi Kullanma” suçunu oluşturmakta olup işbu hususta Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde davalı hakkında şikayette bulunma hakkımızı saklı tutmaktayız. Defaatle izah edildiği üzere müvekkilin, … 7. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyayla takibe konan iki adet çekten kaynaklanan borcu, taraflarca akdedilen 27.01.2021 tarihli protokol ve … 5. Noterliği … tarih ve …. yevmiye nolu temliknamesiyle sona erdirilmiştir. Müvekkilin davalıya herhangi bir borcu bulunmamakta, hatta alacağını temlik etmiş olması sebebiyle icra takibinde taraf sıfatı dahi bulunmamaktadır. İşbu sebeple menfi tespit davamızın kabulü talebiyle eldeki davayı ikame etme zarureti hasıl olmuştur. Müvekkilin çekler dolayısıyla borçlu olmadığını bildiği halde kötüniyetle çekleri takibe koyan davalı, 02.08.2021 tarihinde gerçekleştirdiği fiili haciz işlemiyle müvekkilin hem maddi zararına hem de itibarının zedelenmesine sebep olmuştur. Öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilerek … 7. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyayla başlatılan takibin durdurulmasına , mahkeme aksi kanaatteyse İ.İ.K. 72/3 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilerek teminat karşılığında, icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine karar verilmesine,
Davanın kabulüyle birlikte müvekkilin, … 7. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosya ile başlatılan icra takibinde davalı/alacaklıya borçlu olmadığının tespitine, davalı/Alacaklı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine,
Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini…” talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Cevap dilekçesi özetle şöyledir:
“…. Protokolün 4-d maddesine bakıldığına protkolün geçerlilik şartı olarak aşağıda yer alanlar belirlenmiştir. Alacağın temlikine ilişkin sözleşmenin 1 hafta içerisinde yapılacağı ve 1 hafta içinde dava dışı temlik borçlusu …’e noter marifeti ile tebliğ edileceği, Davacı … tarafından aynı gün temlik borçlusuna (Dava dışı …’e) bildirim ve temlik teyit talebinde bulunacağı, …’den (Temlik borçlusundan) alacağın doğmuş alacak olduğuna ve ödeneceğine dair temlik teyidi alınacağı, Temlik teyidi işlemlerinin işbu protokolün salt geçerlilik şartı olduğu, Temlik borçlusu …’in temlik teyid YAZISININ alacaklı müvekkile ulaştığı tarihin protokolün yürürlülük tarihi olacağı, (4-d maddesi ikinci ve son paragraf) uyarınca protokol kapsamında belirlenen ödemelerin Borçlu davacılar ve dava dışı temlik borçlusu … tarafından yapılmaması halinde protokolün geçersiz sayılacağı tahsilde tekerrür olmamak üzere temlik borçlusu aleyhine de icra takip süreci başlatılacağı, protokolün 7. maddesine göre protokolün geçerlilik şartı olarak: Protokolün, yukarıda sayılan 4-d maddesinde belirlenen yükümlülükler ifa edildiği tarihte taraflar için geçerli ve bağlayıcı olacağı ve hüküm ifade edeceği belirlenmiştir. ancak yukarıda yer alan ve protokolün (4-d ve 7. maddesinde) geçerlilik şartı olarak öngörülen 6 adet işlemin ve ödemelerin hiç biri yapılmadığı gibi davacının iddia ve delilleri arasında söz konusu işlemlerin ve ödemelerin yapıldığına ilişkin bir iddia ve delil bulunmamaktadır. Basit yargılama ile görülen işbu davada sonradan delil sunulmasına muvafakatimiz olmadığı gibi söz konusu işlemler ve ödemeler yapılmadığından bu hususun ispatlanması ve bu hususta delil sunulması mümkün de değildir. Protokolün 4-a numaralı maddesine bakıldığında borcun sona ermesi ve protokolün geçerliliği açıkça protokolde belirtilen tarihlerde ve belirtilen tutarlarda ödemenin davacılarca yapılması şartına bağlanmış olup söz konusu ödemeler yapılmadığı gibi davacının iddia ve delilleri arasında söz konusu ödemelerin yapıldığına ilişkin bir iddia ve delil bulunmamaktadır. Yine Protokolün bu kez 4-c numaralı maddesine bakıldığında borcun sona ermesi ve protokolün geçerliliği açıkça temlik borçlusu dava dışı …’in temlik konusu ödemeyi yapması şartına bağlanmış olup söz konusu ödemeler yapılmadığı gibi davacının iddia ve delilleri arasında söz konusu ödemelerin yapıldığına ilişkin bir iddia ve delil bulunmamaktadır. Basit yargılama ile görülen işbu davada sonradan delil sunulmasına muvafakatimiz olmadığı gibi söz konusu ödemeler yapılmadığından bu hususun ispatlanması ve bu hususta delil sunulması mümkün de değildir. Ayrıca protokol 8-c maddesi uyarınca davalı borçluların müvekkil şirket yasal defter, kayıt ve belgeleri ile ticari defter, bilgisayar kayıtları ve her türlü kayıtlarını kesin delil olarak kabul edeceği kararlaştırılmış olup müvekkil şirket kayıtlarında protokolün geçerli olmadığı, protokolün geçerlilik şartı olan hiç bir ödemenin ya da işlemin yapılmadığı da sabittir.
Feshin yazılı olarak yapılmasının gerekmemesi hakkında TBK 13, 184, 132 ve 26 aşağıda paylaşımaktadır.
“MADDE 13- Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması zorunludur. Ancak, sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümler bu kuralın dışındadır.”madde 184- alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır. Alacağın devri sözü verme, şekle bağlı değildir.””MADDE 132- Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.””Sözleşme özgürlüğü MADDE 26- Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler””” .
Müvekkil, davacıların kötü niyetli olduğunu, edimlerini yerine getirmeyeceğini, zaten dava dışı …’den böyle bir alacaklarının bile bulunmadığını anlaması üzerinde zaten geçersiz olan protokolü (geçerli olduğuna ilişkin) kabul anlamına gelmemek üzere fesih de etmiştir. Zaten feshin yazılı olarak yapılmasının gerekmediği yukarıda açıklandığı gibi, ispat yükünün davacıda olduğu da unutulmamalıdır. Nitekim dava dilekçesinde de ikrar edildiği üzere protokol konusu çeklerin davacılara verilmediği hatta ve hatta takibe konulduğu, fiili haciz yapıldığı ikrar edilmiş olup bu hususlar da protokolün fesh edildiğini ispatlamaktadır. (Nitekim davacılar 5 gün içerisinde icra hukuk mahkemesinde borca da (Kambiyo takibine itiraz İİK 168 ve devamı) itiraz etmemişlerdir. O halde aksi kanaatte bile bu açıklamalarımız doğrultusunda protokolün fesh edildiği karine olarak kabul edilerek ispat yükünün davacı tarafta olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca 3 numaralı paragrafta yer alan savunmalarımız tekrarla müvekkil şirket kayıtları davacı taraflarca kesin delil olarak kabul edilmiş olup müvekkil şirket kayıtlarına göre ne borç sonlandırılmıştır, ne protokol yürürlüktedir ne de temlik yürürlülüktedir ve zaten müvekkil şirket defterlerine alacak olarak kaydedilmemiştir.
Temlikname ivazlı/iki tarafa da borç yükleyen/karşılıklı (borca mahsuben temlik) sözleşme olarak yapılmış olup dava dilekçesi ekinde sunulan temlikname incelendiğinde müvekkilin imzasının bulunmadığı yalnızca davacılardan …’ğın imzasının bulunduğu sabittir. Müvekkil tarafından söz konusu temlikname davacı … karşı öne sürülmüş olsaydı sae mimarlık imzasını taşıdığından dolayı sorumlu tutulabilirdi. (Aksini ispat etmediği sürece) Ancak işbu davada her iki tarafı da borç altına sokan ve ivazlı olarak yapılan temlikname, temliknamede imzası bile bulunmayan müvekkile karşı ileri sürülmeye çalışılmaktadır. Basitçe söylemek gerekirki tbk 184 gereği yazılı şekil şartı bulunan temlik sözleşmesi müvekkil imzasını taşımadığından müvekkile karşı ileri sürülemez. söz konusu sözleşmeye dayanarak müvekkilden talepte bulunulamaz, itiraz ve defi olarak savunma bile yapılamaz. Bu açıklamayı detaylandırmamızın sebebi ise şudur: Temlik sözleşmelerinde temlik edenin imzasının bulunması halinde söz konusu temlik sözleşmesinin temlik alan tarafından temlik edene veya temlik borçlusuna ileri sürülebilir olmasıdır. Ancak bu davada temliknamenin imzası bulunmadığı halde, temlik ivazlı/iki tarafa borç yükleyen nitelikte olduğu halde ve temlik sözleşmesinde yazılı şekil şartı olduğu halde temliknamenin temlik alan durumundaki müvekkile karşı ileri sürülmeye çalışıldığı unutulmamalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki temliknamede (3. Paragrafta) belirtildiği üzere; davacılar alacağın maliki olduklarını, münhasır tahsil yetkisine sahip olduklarını, temlik edilen alacağa konu mal ve hizmetleri tam, eksiksiz, her türlü ayıptan ari olarak yerine getirdiklerini, temlik borçlusu ile aralarında temlik, takas, mahsup yasağı bulunmadığını, temlik konusu bedelin müvekkile ait temliknamede belirtilen İBAN’a ödeneceğini, temlik edilen alacak üzerinde haciz, başkaca temlik ve benzeri hiç bir takyidat olmadığı, temlik tarihinden sonra alacak üzerinde bir tasarruf hakkı kalmadıklarını, borçlunun TBK 188 uyarınca takas dahil her hangi bir defi ileri sürmesi halinde temlik konusu borçtan ve ferilerinden sorumlu olacaklarını beyan, kabul, taaahhüt ve garanti etmişlerdir. Ancak işbu beyan, kabul, taaahhüt ve garantilerin hiç biri yerine getirilmemiş olup ödememezlik defi savunmamızı sunarız. Davanın ve tüm taleplerin reddine, aksi kanaatte takas, ödemezlik defi ve diğer savunma haklarımız kullanıldığından takas mahsup ve ilgili işlemlerin yapılmasına,
Ücreti vekaletin ve yargılama giderlerinin müştereken ve müteselsilen karşı tarafa tahmiline,
TBK 193, TBK 191, AAÜT 3. MADDE, HMK 329. MADDE, protokol 3-c, 5, 6, temlikname 3 numaralı paragraf gereği tazminat ve yargılama gideri taleplerimiz davacıların ayrı ayrı AAÜT tarifesinin 3 katı tutarında vekalet ücretine, AAÜT gereğince asgari olarak müvekkil ile anlaşılan 19.682,37 TL’lik avukatlık ücretinin de ayrıca davalı tarafa müştereken ve müteselsilen yükletilmesine, ne protokolde ne de noter temliknamesinde davacı … imzası bulunmadığından olup sadece … imzası vardır. o bakımdan aaüt 3. madde 2. fıkra gereğince davanın reddi sebepleri farklı olacağından tarafımız lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesine, İİK uyarınca davacıların ayrı ayrı %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet, icra inkar, haksız dava açılmasından ve müvekkili zarara uğratmasından kaynaklanan tazminata hükmedilmelerine karar verilmesini…” talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki protokoller ve temlikname kapsamında davalı tarafından davacılar aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle davacıların davalıya borçlu olmadığının tespiti talebidir.
Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372).
Dava konusu 27.01.2021 tarihli protokollerin imzalandığı tarihte yürürlükte olan TBK m. 133 hükmü ile düzenleme altına alınan “yenileme” kavramı ve şartları üzerinde durmakta yarar vardır. Yenileme, dar anlamda borcu sona erdiren sebeplerden biridir. Borcun yenilenmesi alacaklı ile borçlu arasında yapılacak bir sözleşme ile gerçekleşir. Bir borcun yerine yenisinin geçerek eski borcun sona erdirilmesi sözleşmesine yenileme sözleşmesi denir. Bu sözleşme tarafların önceki borç yerine yeni bir borcu geçirme iradelerinden oluşur. Borcun yenilenmesi için her şeyden önce taraflar arasında mevcut ve geçerli eski bir borç bulunması, borçlunun sözleşme ile yeni bir edim üstlenmesi (böylece yeni bir borcun doğması) ve tarafların eski borç yerine geçecek yeni bir borç kurma iradesine sahip olmaları gerekmektedir. Bahsedilen bu irade, yeni bir borç kurmak suretiyle eski borcu ortadan kaldırma, onu sona erdirme iradesidir. Borcun yenilenmesi karine olarak kabul edilemez. Yenileme, tarafların açık iradesine dayanmalıdır (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2018, s. 1293 vd.).
Borcun yenilenmesinden söz edilebilmesi için, eski borç ile yeni borcun hukukî sebepleri birbirinden farklı olması gerekmektedir. Buna karşılık her iki borcun hukukî sebebi aynı ise burada ancak bir borç ikrarından söz edilebilir. Tarafların sadece borç miktarını veya ifa şartlarını değiştirmeleri yenileme için yeterli olmamakta, ayrıca mevcut borç ilişkisinin hukukî sebebinde de bir değişiklik yapılması gerekmektedir (Tekinay, Sulhi Selahattin/Akman, Sermet/Burcuoğlu, Hâluk/Altop, Atilla: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 989).
Borcun yenilenmesi bir hukukî ilişkinin doğması, değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması (fesih) sonuçlarının bir veya bir kaçını içerebilir. Bu nedenle, yenileme sözleşmesi sadece bu sonuçlardan birini içerecek şekilde değerlendirilmemelidir. Bu itibarla yenileme sözleşmesi, taraflar arasında süregelen hukukî ilişkileri yok ederek yerine bağımsız ilişkiler kuran geniş kapsamlı bir sözleşmedir.
Yenileme işleminin geçerliliği için taraflar yeni bir borç meydana getirirken eskisini ortadan kaldırmak iradesine sahip olmalılardır. Yenileme sözleşmesi için gerekli olan irade beyanının açık bir irade beyanı olabileceği gibi örtülü bir irade beyanı da olabilir. Bu itibarla tarafların yeni bir borç kurulurken eskisini ortadan kaldırmak amacıyla hareket edip etmediklerinin yapılan işlemin muhtevasından ya da işin özelliklerinden çıkarılması gerekmektedir.
Diğer yandan, davacılar …. Ltd Şti. …Tic. Ltd. Şti. ile davalı … Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan 27.01.2021 tarihli protokollerin hukukî niteliğinin de açıklanması gerekmektedir. Anılan protokol içerikleri incelendiğinde; tarafların borçlu şirket tarafından keşide ve ciro edilip dökümü yapılan çeklerin dava dışı … şirketinde bulunan alacağın temliki ve temlik edilen alacağın dava dışı şirket tarafından temlik teyiti yapılacağı ve mevcut dava konusu çeklerin iade edileceği konusunda anlaştıkları görülmektedir. Somut olayda dava konusu 27.01.2021 tarihli protokollerin mevcut çeklerin yerine ileri tarihte dava dışı şirketten olan alacağın temlikinin sağlanmasından ibaret olduğu, bu hususun TBK m. 133) düzenlenen borcun yenilenmesi niteliğinde olmayıp, mevcut borcun vadeye yayılarak temditi (ötelenmesi) veya borcun yapılandırılması niteliğini taşıdığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında, borcun yenilendiğinin kabulü için açık bir anlaşma bulunmalıdır. (Aynı doğrultuda YHGK 2013/2244 E. , 2015/1342 K., YHGK 2015/2015/3-2591 -2584 E-K) Bu minvalde davacı vekilinin alacak-borç ilişkisinin yenilendiği iddiası yerinde görülmemiştir.
Davacı tarafından davalıya mevcut borç için başka bir alacağın temlik verilmesi ifa uğruna edim olup, takibe konu kambiyo senedinden doğan alacağı sona erdirmez. Takibe konu borcun sona ermesi için takip borcunun ödenmesi veya ifa uğruna verilen temlikin ödenmesi ile mümkün olur. Davacı taraf temlik edilen alacağın ödendiğini gösterecek bir delil ibraz etmemiştir.
Tüm oluş ve dosya kapsamına göre: Mevcut borç için temlik verilmesi , tarafların açık rızası olmadan borcun yenilenmesi sayılmayacağı, taraflar arasındaki protokolde yenilemeye yönelik açık bir irade olmadığı, mevcut borç için verilen temlikin ödendiği de ispatlanamadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın reddi ile birlikte davacı aleyhine kötü niyet tazminatı verilmesini talep etmiştir. Menfi tespit davasının reddi halinde davalı lehine tazminatı düzenleyen İİK 72/4.maddesine göre “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden” aşağı tayin edilemez.”şeklindedir. Buna göre davanın reddi halinde davalı lehine tazminata hükmedilebilmesi için menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekir. Davada ihtiyati tedbir kararı verilmediğinden davacı lehine tazminat şartları oluşmamış, bu nedenle de davacı lehine tazminata hükmedilmemiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 2.828,11-TL harçtan düşümü ile bakiye 2.747,41-TL harcın karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 25.840,59-TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı tarafa verilmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama masrafı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-6325 Sayılı Yasa’nın 18/A-14 maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26. Maddesine göre; Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00-TL arabuluculuk ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
7-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 15/11/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza