Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/33 E. 2022/971 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/33 Esas
KARAR NO : 2022/971

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 17/09/2014
KARAR TARİHİ : 29/12/2022

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından davacı aleyhine … 3.İcra Müdürlüğünün…esas sayılı takip dosyasında 100.000,00 Euro (236.000,00 TL) tanzim ve 21/03/2011 vadeli alacaklısı…Tic AŞ teminat senedi sebebiyle yapılan ihtiyati haciz işleminden 24/10/2011 tarihinde haberdar olduklarını, tebligatların davacıya ait olmayan adreslere TK 21. Maddesine göre yapılarak tebligatların usulsüz gerçekleştiğini, davacının böyle bir borcunun bulunmadığını, davalı ile davacı arasında ticari ilişkinin mevcut olmadığını, senedin teminat senedi olarak verildiğini, davacının nakden aldığı para borcuna karşılık verdiği şeklinde düzenlenen takip konusu edilen senet, davacının garantörlük sözleşmesi gereği teminat olarak verildiğini, davacının yöneticisi olduğu …’da bulunan … isimli şirketle davalı firma arasındaki bayilik sözleşmesinden doğan ticari ilişki nedeniyle …garantör olduğunu ve bu çerçevede garantörlük sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşme gereği senedin düzenlendiğini ve makbuz karşılığı davalıya teslim edildiğini, davacı bazı gayrimenkullerini davalı şirkete ipotek ettiğini ve ayrıca ipoteğin teminat olarak garantörlük sözleşmesi ve eki olan makbuz karşılığı olarak senet kısmen doldurularak ve teminat olarak davalı şirkete verildiğini, senedin vadesi borçlanma nedeni ile yetkili mahkemeler, tanzim yeri ve tanzim tarihi kısımları sonradan sözleşmeye aykırı olarak doldurulduğunu, sözleşme esnasında doldurulan yerler büyük harfle yazıldığını, sonradan doldurulan yerler ise küçük harflerle yazılarak doldurulduğunu, bayilik ilişkisinden doğacak borçlarına teminat olmak üzere verilmiş bulunan senet davacının şahsi borcu varmış gibi doldurularak kanuna aykırı olarak işleme konulduğunu, garanti sözleşmesi gereği taahhüt edilen borç için bir ihtar veya talep işlem yapılmadığını ve borcun muaccel olmadığını, sonuç olarak ise, davanın kabulü ile, … 3.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına alacak mesnedi 25/03/2010 tanzim ve 21/03/2011 vadeli 100.000,00 Euro bono sebebiyle borçlu bulunmadığının tespitini, davalı tarafından alacağı olmadığı halde yaptığı takibin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalının %40’tan aşağı olmamak üzere tazminatla cezalandırılmasını, davalının disiplin para cezasına mahkum edilmesini, ücreti vekaletin ve yargılama masraflarının davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle ödeme emrinin davalı firmaya usulüne uygun olarak yapılmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde davalıya borcu olmadığından hiç bahsetmediğini, sadece senetin teminat senedi olduğunu, davalıya ipotek verdiğinden bahsettiğini, davacı taraf … 8.İcra Hukuk Mahkemesinin …esas sayılı dosyası ile taşkın haczin iptaline yönelik bir dava açtığını, sözkonusu davada davacı taraf borca itiraz edebilecek iken borca itiraz etmediğini, borcu aşan bir haciz gerçekleştiğinden bahisle taşkın yapılan haczin iptalini istediğini, ayrıca senedin teminat senedi olarak verildiğini davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, senedin tamamen doldurulmadan tedavülü dahi mümkün olmayacağını, davacı taraf senet üzerinde tanzim yeri ve tanzim tarihi kısımlarında tahrifat olduğundan bahsettiğini, kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için davacı tarafın iddiası doğru olduğu kabul edilse dahi bir senedin tamamen doldurulmadan tedavüle çıkartılmasında hiç bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, emsal Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, sonuç olarak, haksız açılmış iş bu davanın reddi ile, davacı taraf, icra dosyasına bakılarak iş bu davanın koşullarını oluşmadığı ortada iken, haksız ve kötüniyetli olarak bu davayı açması nedeniyle kötüniyet tazminatın ve para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini, ayrıca vekalet ücretinin ve yargılama giderinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 2014/751-2017/377 E.K. sayılı 25/04/2017 tarihli kararı ile “…Davanın REDDİNE…” karar verilmiştir. Anılan karar davacı tarafça istinaf edilmiş olup İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 14. Hukuk Dairesi’nin 2019/1522-2020/1459 E.K. sayılı kararı ile “…İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı ile davacının ortak ve yöneticisi olduğu, Romanya merkezli …arasında 01.01.2007 tarihli disritübörlük sözleşmesi düzenlenmiştir. Sözleşme gereğince distiribütör davalıdan alacağı ürünlerin Romanya’da pazarlama yetkisine sahip olup yılda asgari 300.000,00 Euro mal almak zorunda olup, distribütör kendi adına faaliyette bulunacaktır. Davacı ile davalı rarasında düzenlenen 22.08.2007 tarihli garanti sözleşmesinin incelenmesinde, …’nin davalıdan almış olduğu veya bundan sonra alacağı her türlü mal, ayni yada nakdi yardımlar desteklemeler, sözleşmeli veya sözleşmesiz satışlar, her türlü kıymetli evrak ve faturadan doğan borçların tamamı ile faiz, vergi ve harçları için BK’nın 110.maddesi çerçevesinde davalı … (garantör) tarafından garanti edilmiştir. Vadesi dolduğu veya ödeme günü geldiği halde müşterinin borcunu ödememesi durumunda garantöre yapılacak ilk bildirimde, muaccel borcun tamamı garantör tarafından derhal, nakden veya tamamen ödenecektir. Alacağın talebinde önceden bir bildirime gerek olmayıp, müşterinin temerrüdü halinde, garantöründe temerrüde düştüğü kabul edilecek olup, müşterinin temerrüdü ile işleyecek her türlü faizinde garantör tarafından kabul edildiği, işleyecek her türlü faizin garanti kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Sözleşmenin 7.maddesinde garanti sözleşmesi çerçevesinde garantör tarafından kıymetli evrak verildiği takdirde, müşterinin borcunun muaccel olması durumunda verilmiş olan kambiyo senetlerinin vadesi beklenmeden tamamı tahsile verilebilir, ödenmediği takdirde yasal işleme koyulabilir. 8.maddede ise garanti sözleşmesi çerçevesinde her türlü borç ve hakkın talebinde veya yapılacak her türlü yasal işlemde satıcının her türlü muhasebe kayıtları ve sair belgelerinin kesin delil niteliğinde olacağı ve bunlar dışında delil gösterilmeyeceği kabul edilmiştir. Davacı tarafından sunulan makbuzla, 22.08.2007 düzenleme tarihli 100.000,00 Euro bedelli senedin aynı tarihli makbuzla davacıdan alındığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesine ekli bono suretinin borçlusunun davacı, lehtarının davalı olduğu miktar hanesinin yazılı olduğu, bunun dışındaki düzenleme nedeni, düzenleme tarihi, vade ve yetkili mahkeme kısmının boş olduğu anlaşılmıştır. … 3.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, 25.03.2010 düzenleme, 21.03.2011 vade tarihli 100.000,00 Euro bedelli bonoya dayalı olarak davacı tarafından davalı aleyhine takip başlatıldığı, toplam 352.671,25 TL ‘nin tahsil edildiği, davanın nispi harcı ödenerek 231.000,00 TL üzerinden açıldığı, yargılama sırasında 29.12.2015 tarihli ara kararda davanın istirdat davasına dönüştüğü belirlenerek, belirtilen miktar üzerinden harcın tamamlanmasının istenildiği, davacı tarafından 15.03.2016 tarihinde 352.671,25-TL üzerinden harcın ödendiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından davalı şirket yetkilisi hakkında suç duyurusunda bulunulmuş, … Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyasında dinlenen davalı şirketin yönetim kurulu başkanı …’ın 07.12.2011 tarihli beyanında, davalının alım karşılığı borçlarının ödememesi nedeniyle satılan ürünler nedeniyle bono alındığını ve bononun takibe konulduğunu beyan ettiği anlaşılmıştır. Diğer yandan davalı vekili cevap dilekçesinde bononun teminat niteliğinde olmadığını, kaldı ki; davacının dayandığı sözleşmelerde davacının müşterek ve müteselsil olarak borcun garantörü olması nedeniyle asıl borçluya başvurulmadan doğrudan borçlunun takip edilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığını beyan etmiştir. Mahkemece Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan 31.07.2013 tarihli rapor incelemesinde takip konusu bono ile davacı tarafından vade, düzenleme, ihdas nedeni yazılı olmayan bonodaki yazıların aynı olduğu, her ikisinin aynı senet olduğu anlaşılmıştır. Kambiyo evrakının imza dışında eksik unsurlu olarak tedavüle sokulması mümkün olup, senedin sonradan anlaşmaya aykırı doldurulduğunun kanıtlama yükümlülüğü iddia eden davacıdadır. Davacı taraf 24.04.2013 havale tarihli dilekçesi ile davalı defterleri üzerinde inceleme yapılarak, bayiinin borcunun bulunup bulunmadığının tespitini istemiştir. Davacı vekili aynı şekilde 01.10.2013 tarihli dilekçesi ile de davacı defterleri üzerinde inceleme yapılmasını talep etmiştir. Mahkemece davalının ticari defterlerinin incelenmesi için … Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmış olup, davacının defterlerinin İstanbul ilinde olması nedeniyle, inceleme yapılmadığına ilişkin 03.03.2014 tarihinde tutanak düzenlenmiştir. Mahkemece 26.03.2014 tarihli inceleme kararıyla, davalının ticari defter ve belgeleri üzerinde mali müşavir bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılmasına karar verilmiş olup, davalının belirlenen gün ve saatte kayıtlarını ibraz etmesi, aksi takdirde incelemeden vazgeçilmiş sayılacağı ihtar edilmiştir. İnceleme gününde davalının 2010 ve 2011 yılına ait yevmiye defteri ibraz ettiği, diğer defterlerin ibraz edilmediği, bilirkişi tarafından usulüne uygun düzenlenen yevmiye defterinin incelendiği, defteri kebir ve envanter defterinin sunulmadığı belirlenmiş, yevmiye defterine göre davalının takip tarihi itibariyle 159.583,50 Euro alacağı bulunduğu belirlenmiştir. Davalı vekili rapora itirazında ticari defterlerin tümünün sunulmaması nedeniyle delil vasfında bulunmadığını beyan ederek, ek rapor alınmasını istemiştir. Mahkemece 25.05.2016 tarihli oturumda itirazların değerlendirilmesi amacıyla ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişi tarafından düzenlenen ek raporda taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı, dava dışı şirketin davalıya 159.583,50 Euro borcunun bulunduğu belirlenmiştir. HMK.’nın 222.maddesi ticari defterlerin ibraz ve delil olmasını düzenlemiş olup, mahkemece, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi ile karar verilebileceği düzenlenmiştir. HMK.222/2.maddesi gereğince ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. TTK.’nın 64.maddesinde ise tacirin tutmakla yükümlü olduğu defterler düzenlenmiş olup anılan maddenin 3.fıkrasında yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defterinin tutulması zorunlu tutulmuştur. Somut olayda davacı taraf davalının ticari defterlerine dayanmış olup mahkemece ticari defterlerin ibrazı emredilmesine rağmen davalı tarafından sadece yevmiye defteri ibraz edilmiş, TTK hükümleri gereğince tacirin tutmakla yükümlü olduğu defteri kebir ve envanter defteri incelenmek üzere ibraz edilmemiştir. Mahkemece, aydınlatma yükümlülüğü kapsamında, sözleşmede münhasır delil olarak belirlenen davalı defterlerinin hangi yıllara ilişkin ve hangi defterlerin ibrazı gerektiği konusunda ara karar oluşturulmalı, TTK’nın 83.maddesi gereğince incelenmesine gerek duyulan defterlerin açık şekilde belirtilerek ibrazı istenilmelidir. Belirtilen yön dikkate alınmadan bir kısım defterlerin incelenerek karar verilmesi yerinde olmadığı gibi, davacı delilleri arasında yemin delili de bulunduğu dikkate alınarak, mahkemece yemin delilinin hatırlatılmamadan eksik incelemeyle karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Mahkemenin açık şekilde hangi yıllara ait hangi ticari defterlerin ibrazının gerektiği konusunda açıkça ihtarda bulunmaması ve yemin delilinin hatırlatılmaması karşısında HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının esaslı delillerin tam olarak toplanmadan verilmiş olması nedeniyle kaldırılması gerekmiştir. KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına…” karar verilmiş olup, dosya mahkememizin 2021/33 esas sırasına kayıt edilmiştir.
Dava, hukuki niteliği itibari ile İİK md. 72. uyarınca icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın temeli ve muhtevası davacı ile davalı arasında düzenlenen 22/02/2007 tarihli garanti sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Anılan sözleşmenin 8. maddesinde garanti sözleşmesi çerçevesinde her türlü borç ve hakkın talebinde veya yapılacak her türlü yasal işlemde satıcının her türlü muhasebe kayıtları vs. belgelerinin kesin delil niteliğinde olacağı ve bunlar dışında delil gösterilmeyeceği kabul edilmiştir. Yukarıda yazılı Bölge Adliye Mahkemesi ilamında belirtildiği üzere yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli kabul edilmemiş olup, uyuşmazlığın çözümü için davalı tarafın uyuşmazlık dönemine ilişkin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiştir. 14/06/2022 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında “…1.Rapor içeriğinde ayrıntılı açıklandığı üzere taraflar arasında ki ilişkinin başlangıç tarihi olan sözleşme ve makbuzun tarihleri itibari ile (2007 yılı) ve devam eden ilişkin mahiyetinin görülmesi için icra takibine kadar geçen süreç (2008-2009-2010 ve 2011 yılları) ile ilgili detay bilginin elde edilebilmesi için defterler ile birlikte davalı ve dava dışı …. İle olan ticari ilişkisine dair vesaikler ve cari hesapların da hazır edilmesinin gerektiği…” yönünde görüş bildirilmiştir. 21/10/2021 tarihli oturumda alınan 1 nolu ara karar uyarınca düzenlenen 14/06/2022 tarihli bilirkişi ön raporunda uyuşmazlığın çözümü açısından davalının 2007 yılından 2011 yılına kadar olan ticari defterlerinin ve davalının dava dışı … ile olan ticari ilişkisine dair vesaikler ve cari hesaplarının hazır edilmesi gerektiği belirtilmiş olup, buna göre davalı şirketin 2007, 2008, 2009, 2010, 2011 yıllarına ait ticari defterlerinin ve davalının dava dışı … ile olan ticari ilişkisine dair kayıtların ve cari hesapların üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiştir. 07/12/2022 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunun sonuç kısmında “…Tafsilen arz edilen hususlar nedeniyle, takdiri Mahkemeye ait olmak üzere, 1. Mahkemenin HMK md 222 ve TTK md 83 gereği; “Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.” Taraf defterinin 26.10.2022 tarihinde saat 14.00 da incelenmesine karar verdiği belirlenmiştir. 2. 22.09.2022 tarihli duruşmasında davalı vekili tarafından; Müvekkilin ticari defterleri saklama yükümlülüğü 10 yıldır. Bilirkişi raporunda 2007-2008-2009-2010-2011 yıllarına ait defterlerin ibrazı gerektiği belirtilmiş ise de müvekkilin 2007-2008-2009-2010-2011 yıllarına ait ticari defterlerine ulaşamadık. Davada ispat yükü davacı taraftadır. Yazılı delil ile iddiasını ispatlaması gerekmektedir.” Şeklinde beyanat verildiği, 3. Mahkemenin 22.09.2022 duruşma tutanağında;”21.10.2021 tarihli oturumda alınan 1 nolu karar uyarınca düzenlenen 14.06.2022 tarihli bilirkişi ön raporunda uyuşmazlığın çözümü açısından davalının 2007 yılından 2011 yılına kadar olan ticari defterlerinin ve davalının dava dışı … ile olan ticari ilişkisine dair vesaikler ve cari hesaplarının hazır edilmesi gerektiği belirtiğini, davalı şirketin 2007-2008-2009-2010 kayıtların ve cari hesaplarının inceleme gün ve saatinde yukarıda belirtilen ticari defterleri ve belgelerin ibraz etmesi ibraz edemiyor ise mazereti ile birlikte ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri bildirmesi için inceleme gün ve saatine kadar kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde ticari defter ve belgeleri braz edilmez ve mazeret de bildirmez ise defter ibrazından kaçınmış sayılacakları ve dosya kapsamına göre karar verileceği hususun ihtar yapıldığı,” görülmüştür.4. Mahkemenin ara kararına kaşın inceleme gününde herhangi bir defter ve belge sunulmadığı, ayrıca davalı vekilinin duruşma sırasındaki beyanı ile ilgili takdir ve hukuki değerlendirmenin Mahkemeye ait olduğu, 5. Kök rapordaki tespit, görüş ve kanaatimizi değiştirecek mahiyette yeni bir vesaikin dosya kapsamında bulunmadığı…” yönünde görüş bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi sonucunda; Davacının … 3.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına konu edilen 25/03/2010 düzenleme ve 21/03/2011 vade tarihli 100.000,00 Euro bono sebebiyle borçlu olmadığını ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Mahkememizin 25.04.2017 tarihli ve 2014/751 Esas, 2017/377 Karar sayılı kararında taraflara arasındaki ilişki ve takibe konu kambiyo senedinin hukuki durumu aşağıdaki şekilde nitelendirilmiştir:
“… Davalı … …. Ticaret AŞ ile, dava dışı … arasında distribütörlük sözleşmesi düzenlendiği, davacı ile davalı arasında ise; distribütörlük sözleşmesiyle bağlı olarak 22/08/2007 tarihli Garanti Sözleşmesi düzenlendiği ve sözleşmede davacı …’ın Garantör olarak yer aldığı, Garanti Sözleşmesinin 7. maddesinde “garanti sözleşmesi çerçevesinde garantör tarafından çek veya bono verildiği takdirde, müşterinin borcunun muaccel olması durumunda verilmiş olan kambiyo senetlerinin vadesi beklenmeksizin tamamı tahsile verilebilir ve ödenmediği takdirde yasal işleme konulabilir, bu kambiyo senetlerinin yasal işleme konulmasına karşı bir itirazının olmadığı garantör tarafından kabul ve beyan edilmiştir.” hükmünün yer aldığı, 22/08/2007 tarihli Garanti sözleşmesi çerçevesinde garantörden 22/08/2007 düzenleme tarihli 100.000 Euro bedelli bononun alındığına ilişkin 22/08/2007 tarihli makbuz düzenlendiği, … 3.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davaya konu takip konusu senedin ise 25/03/2010 tanzim tarihli 21/03/2011 vade tarihli 100.000 Euro bedelli senet olduğu, davaya konu takip konusu senedin teminat senedi olduğuna ilişkin her hangi bir beyan veya kayıt bulunmadığı, Garanti Sözleşmesinin 7. maddesinde garantörün ne şekilde sorumlu olduğunun belirtildiği, yapılan bilirkişi incelemesi ve bilirkişi raporuna göre, davacının distribütörlük sözleşmesine bağlı olarak garanti sözleşmesi düzenlediği ve garantör olduğu dava dışı … ‘nin davalı … ….AŞ ‘ye takip tarihi itibarıyla 159.583,50 Euro borcu bulunduğu, dolayısıyla garanti sözleşmesi kapsamında davacının sorumlu olduğu…” İstinaf denetimi öncesi mahkememizce taraflar arasındaki garanti sözleşmesinin varlığı, bu sözleşme kapsamında kambiyo senetlerinin tedavüle konulduğu ve davaya konu 100.000 Euro tutarlı senedin de anılan sözleşme kapsamında verildiği kabul edilmiştir. Nitekim gerek sözleşme, gerekse poliçe metninden anılan senedin “teminat senedi” mahiyetinde olduğunun kabulü mümkün değildir. Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (sebebe, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. (HGK 09.03.2022 tarihli 2019/(19)11-122 Esas- 2022/400 Karar). Kambiyo senedinin taraflar arasındaki ticari ilişki ve garanti sözleşmesi kapsamında verildiği taraflarca kabul edilmektedir. Ayıca, taraflar arasındaki Sözleşme’nin 8.maddesinde her türlü borç ve hakkın talebinde veya yapılacak her türlü yasal işlemde satıcının her türlü muhasebe kayıtları ve sair belgelerinin kesin delil niteliğinde olacağı ve bunlar dışında delil gösterilmeyeceği kabul edilmiştir. Nitekim, İstinaf Mahkemesi de aynı gerekçeyle, mahkememizin davanın reddine ilişkin kararının kaldırılmasına ve davalının ticari kayıtlarının incelenmesi gerektiğine hükmetmiştir. Mahkememizin bozma sonrası 22.09.2022 tarihli ve 3 numaralı celsesinde, istinaf ilamında belirtildiği şekilde ilgili yıllar belirtilmek suretiyle söz konusu ticari kayıtların sunulması davalıya ihtar edilmiş ancak verilen kesin süre içinde davalı tarafından kayıtlar sunulmadığı gibi bulunduğu yerde bildirilmemiştir. Davalı vekili tarafından anılan ticari defterlere ulaşılamadığı aynı duruşmada beyan edilmiştir. Somut olayda, taraflar arasında garanti sözleşmesinin yer alması, anılan kambiyo senedinin bu sözleşme kapsamında verildiğinin kabul edilmesi karşısında, alacaklı olduğunu ve alacağını tahsil edemediğini ispat yükü icra takibini başlatan davalı şirkete aittir. Davalı, bu konuda ihtar edilmesine rağmen HMK’nın 219. vd. maddeleri uyarınca ticari kayıtlarını sunmamış; anılan icra takibi kapsamında alacaklı olduğunu yazılı delille ispatlayamamıştır. Bu nedenle, davacının anılan kambiyo senedi yönünden borçlu olmadığının kabulüne, söz konusu senet kapsamında yapılan ödemenin avans faiziyle birlikte davacıya iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile davacı …’ın … 3. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına konu 25/03/2010 tanzim ve 21/03/2011 vadeli 100.000,00-€ bedelli 1 adet bono nedeni ile davalı ….A.Ş.’ye borçlu olmadığının tespiti ile davacının istirdat talebinin kabulüne; anılan icra dosyasında davalı …. A.Ş.’ye ödenen 352.671,25-₺’nin ödeme tarihi olan 26/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …A.Ş.’den tahsili ile davacı …’a ödenmesine,
Davacının kötü niyet tazminat talebinin kabulü ile 94.400,00-₺ kötü niyet tazminatının davalı … Mob… A.Ş.’den tahsili ile davacı …’a ödenmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 24.090,97-₺ harçtan peşin alınan 3.430,35-₺ harcın mahsubu ile bakiye 20.660,62-₺ karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 1.500,00-₺ bilirkişi ücreti, 88,50-₺ tebligat posta gideri ve bozmadan önce yapılan 1.443,25-₺ yargılama gideri olmak üzere toplam 3.031,75-₺ ile 3.451,65-₺ harç gideri olmak üzere toplam 6.483,40-₺ yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden davacı vekili lehine hesaplanan 52.373,98-₺ nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca davacıya iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/12/2022

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza