Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/288 E. 2021/704 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/288 Esas
KARAR NO :2021/704

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:11/03/2013
KARAR TARİHİ:18/11/2021

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili Davalı-Borçlu ile Akdetmiş Olduğu Sözleşme gereğince, Otelin Tüm Alçıpan İşlerini Yaptığını, davalı-borçlu ile müvekkili arasında 08.10.2008 tarihli sözleşme akdedildiğini, müvekkilinin bu sözleşme gereğince, davalı-borçlu şirket adına inşa edilen …’ın projede belirtilen tüm alçıpan işleri (alçı tavan, alçı duvar, alçı göbek, kartonpiyer, saten alçı kısacası alçıpanla ilgili tüm işleri ); su izolasyon işleri, boya ve sair işlerini yaptığını, Müvekkilinin eser sözleşmesinden kaynaklanan edimlerini eksiksiz şekilde yerine getirdiğini ve davalı-borçluya bu nedenle usulüne uygun şekilde faturalar düzenlediğini ve tebliğ ettirdiğini, Davalı-borçlunun faturalara her hangi bir itirazda bulunmadığını ve ödeme de yapmadığını, bu nedenle davalı-borçluya … 37. Noterliği vasıtasıyla 28.10.2012 tarihli ve … yevmiye no.lu ihtarnamesi tebliğ ettirildiğini, Davalı-borçlu müvekkilinin ödeme yapmasına ilişkin ihtarlarına tutarlı ve geçerli her hangi birbeyanda bulunmadığını, borcu inkâr etmediğini, ödeme yapmaktan devamlı surette ve haksız olarak kaçtığını, Davalı-borçlunun müvekkiline olan borcunu ödememesi üzerine davalı-borçlu aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı-borçluya ödeme emri tebliğ edildiğini, ödeme emrine 08.05.2012 tarihinde itiraz ederek takibi durdurdurduğunu, Müvekkili tarafından tamamlanan işlerin davalı tarafından teslim alındığını, işin yapılmış olduğu otelin açıldığını ve hizmete sunulduğunu, halen kullanılmakta olduğunu, Müvekkilinin edimlerinin karşılığı olan ödemelerin yapılması için davalı ile defalarca iletişime geçtiğini, ancak borcun ödenmediğini, takibe kötü niyetli olarak İtirazda bulunulduğunu, bu nedenle itirazın iptali ve takibin devamına ve % 40’tan az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Davacı tarafın müvekkili şirkete karşı ifa etmiş olduğu hizmetlerin müvekkili şirketin ticari defterlerinde yer alan faturalar konusu hizmetler olduğunu, bu faturalar dışında davacı tarafın müvekkili şirkete karşı ifa etmiş olduğu hizmet bulunmadığını, Müvekkili şirketin söz konusu hizmete ilişkin bedelleri davacı tarafa ödediğini, davacının aksi yöndeki iddialarının somut belgeler ve kayıtlar incelendiğinde haksız olduğunun ortaya çıkacağını, davacının haksız olarak tanzim ettiği 03.10.2011 tarihli … no.lu ve 840.898,28 TL bedelli fatura sebebi ile müvekkili şirketin borcu olmadığını, Müvekkili şirketin davacı tarafa sözleşmeden ve müvekkili şirket ticari defterlerinde yer alan faturalardan kaynaklanan tüm borçlarını eksiksiz olarak ödendiğini, ancak davacı tarafın …. Noterliği’nin 28.10.2011 tarihli … yevmiye no.lu ihtarnamesini keşide ederek ” Müvekkili şirketin 08.10.2008 tarihli sözleşme kapsamında davacıya 1.932.692,57 TL borcunun olduğunu, bu bedelin 840.898,29 TL tutarındaki kısmının ihtarname ekinde gönderilen 03.10.2011 tarihli … seri numaralı faturadan kaynaklandığını ” belirttiğinik ve 1.932.692,57 TL’nin ödenmesini ihtar ettiğini, Davacı tarafından keşide edilen işbu ihtarnameye … 38. Noterliği’nin 02.11.2011 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verildiğini, Somut olayda da davacının haksız olarak düzenlediği bu faturanın davacının alacak iddiasını ispatlamayacağını, Müvekkili şirketin davacının edimleri ile ilgili tüm borçlarını eksiksiz ödediğini, davacının haksız kazanç sağlama gayesi ile sözde alacağına ilişkin mesnetsiz faturayı düzenlediğini, Davacı tarafın müvekkilinin kendi borçlusu şirket olmadığını bilerek müvekkiline ödeme emri gönderdiğini ve icra takibine yaptıkları itirazda ve bahse konu ihtarnamede durumu açıklamalarına rağmen müvekkili şirket aleyhine dava ikame etmekle kötü niyetini ortaya koyduğunu, mahkemece yapılacak yargılama neticesinde haksız ve mesnetsiz surette açılan işbu davanın reddine, İcra takibinin haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle asıl alacağın %40’ından aşağı olmamak üzere davalı tarafın kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası getirtilmiş olup incelenmesinde; alacaklı … tarafından borçlu … aleyhine 1.932.692,57-₺ asıl alacak, 260.913,50-₺ işlemiş faiz olmak üzere toplam 2.193.606,07-₺ cari hesap alacağına dayalı olarak icra takibi başlatıldığı, borçlunun yasal süresi içerisinde takibe itirazı nedeni ile takibin durduğu, iş bu davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde mahkememizde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce, taraflarca dosyaya delil olarak sunulan sözleşme, ihtarnameler, ödeme dekontları vs. tüm belgeler incelenmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, yapılan yargılama sonucunda verilen 2013/79-2015/513 E.K. sayılı 16/09/2015 tarihli karar ile “1-Davanın KISMEN KABULÜNE, …. İcra müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında , 1.031.356,65 TL asıl alacak , 86.005,20 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.117.361,85 TL miktar üzerinden itirazın iptali ile takibin asıl alacak 1.031.356,65 TL ye takip tarihinden itibaren değişken oranlarda avans faizi yürütülmek suretiyle devamına, Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, İcra takip tarihi de nazara alınarak, hükmolunan miktar üzerinden hesaplanan % 40 icra inkar tazminatı olan 446.944,74 TL nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davalının kötü niyet tazminat talebinin şartlar oluşmadığından REDDİNE” karar verilmiş olup, iş bu kararın davalı tarafça temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2017/2677-2018/1895 E.K. sayılı bozma ilamı ile “…Sözleşmeler Hukukunun en temel ilkelerinden birisi olan sözleşmelerin nispiliği kuralı gereği sözleşme, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar. Bu nedenle, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları aynı zamanda sözleşmenin taraflarıdır. Yargıtay içtihatları ve öğretide bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır. Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacılık sıfatı, dava konusu hakkın sahibini; davalılık sıfatı ise, dava konusu hakkın yükümlüsünü ifade eder. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti; davalı sıfatı ise, pasif husumeti karşılayacak şekilde kullanılmaktadır. Dava konusu değer üzerinden kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise davanın o kişi veya kişilere karşı açılması gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının önemli özelliği, def’i niteliğinde olmayıp itiraz olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebilmesi ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile bu hususun mahkemece re’sen nazar alınmasıdır. Dairemizin 12.06.2014 tarih, 2013/6679 Esas ve 2014/4107 Karar sayılı ilâmında da bu husus açıkça vurgulanmıştır. Alacağın devri (temliki) ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, 183. maddenin birinci fıkrasında kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebileceği kabul edilmiştir. Borcun kaynağı ne olursa olsun, alacaklının, alacağını bir başkasına (üçüncü kişiye) temlik etmesi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkabilir. Alacaklı, alacağının tamamını bir üçüncü kişiye devrettiğinde, borç ilişkisinde alacaklı tarafın bir hukuksal işleme dayanan değişimi söz konusu olacaktır. Bu suretle borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının (temlik edenin) yerini yeni alacaklı (temellük eden) almaktadır. Somut olayda, davalı temyiz dilekçesinde icra dosyasındaki alacağın itirazın iptâli davası devam ederken 09.07.2014 tarihinde … isimli kişiye temlik edildiğini ileri sürmüştür. Gerçekten icra dosyasında yapılan incelemede, davacı yüklenici şirketin …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki alacağını 09.07.2014 tarihinde … 37. Noterliği’nin “alacağın devri” başlıklı onaylama şeklindeki işlemi ile …’na temlik ettiği anlaşılmaktadır. Temlik almasına rağmen mahkemece temlik değerlendirimemiş, temlik eden ve alacak ile ilgisi kalmayan davacı adına hüküm kurulmuştur. Dava konusu olayda takip alacaklı yüklenici şirket tarafından başlatılmış, dava da alacaklı tarafından açılmıştır. Dava devam ederken alacak temlik edildiğine göre ve temlik alacaklısı … 09.10.2017 tarihinde verdiği dilekçe ile davayı takip iradesini ortaya koyduğuna göre temlik edilen borç ile ilişkisi kalmayan ve davacı sıfatı olmayan davacı hakkında hüküm kurulması hatalı olmuş, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA” karar verilmiştir. Mahkememizce usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmuştur. Mahkememizce verilen 2018/624-1284 E.K. sayılı 20/12/2018 tarihli karar ile “1-Davanın kısmen kabulüne, …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında , 1.031.356,65 TL asıl alacak, 86.005,20-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.117.361,85 TL miktar üzerinden itirazın iptali ile takibin asıl alacak 1.031.356,65 TL ye takip tarihinden itibaren değişken oranlarda avans faizi yürütülmek suretiyle devamına, Fazlaya ilişkin talebin reddine, Hükmolunan miktar üzerinden hesaplanan %40 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak temlik alan davacı …’na ödenmesine, Davalının kötü niyet tazminat talebinin şartlar oluşmadığından reddine…” karar verilmiş olup, iş bu kararın davalı tarafça temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2019/1259-4442 E.K. sayılı 07.11.2019 tarihli bozma ilamı ile “…1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle sıva altı imalâtlarda eksik ve kusur bulunduğu savunmasının yargılama aşamalarında ileri sürülmemiş olup temyiz aşamasında ileri sürülen bu savunmanın dikkate alınmasının mümkün bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-20.03.2014 tarihli bilirkişi kurulu raporunun 17. sayfasında işveren ödemeleri başlıklı tablonun 53. maddesinde 15.04.2010 tarihinde işçilik açıklaması ile 250.000,00 TL yazılı olup, toplam ödeme 3.663.400,00 TL olarak gösterilmiştir. Bilirkişilerce davalı iş sahibince çekle yapılan ve davacının ibraz ettiği listede yer almayan ödemeler de hesaba katılarak raporun 21. sayfasında davalının 10.000,00 TL’lik reklam faturası da eklenerek toplam ödeme 4.663.446,35 TL olarak hesaplanmıştır. İtiraz üzerine aynı bilirkişi kurulunca düzenlenen ek raorun 9. sayfa 2. paragrafında itiraz dilekçesinde yer alan ve davacı tarafından gönderilen 25.08.2011 tarihli ihtarname ile davacının açıkça ikrar ettiği davalı tarafça yapılan 250.000,00 TL’lik elden ödemeye ilişkin ticari defter kayıtlarında herhangi bir kayda rastlanmadığından değerlendirme yapılmadığı belirtilerek takdir mahkemeye bırakılmıştır. Mahkemece her iki taraf ticari defter kayıtlarında bu ödemenin yer aldığı belirtilmiş ise de; bilirkişi kurulu ek raporundaki bu açıklama karşısında 250.000,00 TL ödemenin taraf defterlerinde kayıtlı olup olmadığı ve davalı ödemesine dahil edilip edilmediği konusunda tereddüt hasıl olmuştur. Bunun yanında İİK’nın 67/II maddesi hükmünce itirazın iptâli davalarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likid ve borçlunun itirazında haksız olması gerekir. Alacağın varlığının ve miktarının yargılama sonucu alınacak bilirkişi raporu ile belirlenmesi halinde saptanacak kısım üzerinden itirazın haksız olduğu kabul edilir ise de; alacak likid sayılamayacağından icra inkâr tazminatına hükmedilme şartları oluşmayacaktır. Bu durumda mahkemece hükme esas raporu düzenleyen bilirkişi kurulundan davacının 25.08.2011 tarihli cevabi ihtarnamesinde de kabul ettiği 250.000,00 TL davalı ödemenin, asıl raporlarının 17. sayfasında belirttikleri işveren ödemeleri icmali başlıklı bölümün 53. maddesindeki 15.04.2010 tarihinde yapılan 250.000,00 TL’lik ödeme kaydı ile aynı olup olmadığı ve davacının sözü edilen ihtarnamede kabul ettiği ödemenin davalı ödemelerine katılıp ödenmeyen iş bedeli alacağının hesaplanıp hesaplanmadığı konusunda terettüdü giderecek biçimde gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınıp sonucuna uygun karar verilmesi ile alacağın istenebilir olup olmadığı ve miktarı yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporları ile saptanmış olup koşulları oluşmadığından icra inkâr tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekir. Eksik inceleme ve yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA…” karar verilmiştir. Mahkememizce usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmuştur. Yukarıda yazılı bozma ilamına göre somut olayda yargılamanın bu aşamasında uyuşmazlığın çözümü için tespiti gereken husus davacının 25/08/2011 tarihli cevabi ihtarnamesinde kabul ettiği 250.000,00-₺ ödemenin, bilirkişi heyeti kök raporunun 17. sayfasında belirtilen “İşveren ödemeleri icmali” başlıklı bölümün 53. maddesindeki 15.04.2010 tarihinde yapılan 250.000,00-₺’lik ödeme kaydı ile aynı olup olmadığı ve davacının 25/08/2011 tarihli cevabi ihtarnamesinde kabul ettiği ödemenin davalı ödemelerine katılıp ödenmeyen iş bedeli alacağının hesaplanıp hesaplanmadığına ilişkindir. Davalı tarafın bu hususun dışında kalan sair tüm itirazları ise yukarıda yazılı bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiştir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2019/1259-4442 E.K. sayılı bozma ilâmı doğrultusunda inceleme yapılarak neticeten davacının takip tarihi itibariyle davalıdan talep edebileceği tutarının tespiti için bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır. 20/10/2021 tarihli bilirkişi heyeti 3. ek raporunun sonuç kısmında “…250.000,00-₺ ödeme davacı şirket kayıtlarında tahsilat olarak kayıtlı olup, davalı şirket defterlerinde bu ödemeye ilişkin bir kayıt bulunmadığı, Davacının 25.08.2011 tarihli cevabi ihtarnamesinde de kabul ettiği 250.000,00-₺ davalı ödemesinin, asıl raporun 17. sayfasında belirttiğimiz işveren ödemeleri icmali başlıklı bölümün 53. maddesindeki 15.04.2010 tarihinde yapılan 250.000,00-₺’lik ödeme kaydı ile aynı olduğu, Davacının sözü edilen ihtarnamede kabul ettiği ödeme, davalı şirket kayıtlarında yer almadığından, kök raporda yapılan alacak hesaplamasında davalı ödemelerine katılmadığı, Kök raporda tespit edilen 1.031.356,65-₺ tutarındaki davacı alacağının, davalı şirket kayıtları baz alınarak hesaplandığı, Bununla birlikte bozma ilamına konu 250.000,00-₺’lik nakit tahsilatı da barındıran davacı kayıtlarında hareketle hesaplama yapılması halinde, davacı alacağının 961.016,71-₺ olarak revize edilmesi gerektiği, Yukarıdaki hesaplama metodu dikkate alındığında, salt davacı yanın kabulüne dayalı olarak kök raporda davalı kayıtları dikkate alınmak sureti ile hesaplanan alacak tutarından, 250.000,00-₺’nin mahsup edilmesi halinde ise davacı alacağının 1.031.356,65 – 250.000,00=781.356,65-₺ olacağı, Terditli hesaplamaya ilişkin nihai takdirin mahkemeye ait olduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; temlik eden … İnş.. Ltd. Şti. ile davalı şirket arasında 08/10/2008 tarihli inşaat sözleşmesi akdedildiği, anılan sözleşmenin konusunun … ilçesinde bulunan …’ın projede belirtilen tüm alçıpan yapılacak yerlerin alçıpan imalatlarının yapımı işi olduğu, temlik eden davacı … Ltd. Şti.’nin yüklenici, davalının iş sahibi olduğu sabittir. Taraflar arasında akdedilen anlaşma 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 maddesinde tanımlanan eser sözleşmesi niteliğindedir. Eser sözleşmesinde kural olarak yüklenici, yükümlendiği imâlatı fen ve sanat kurallarına, sözleşmeye ve iş sahibinin amacına uygun tamamlayarak teslim etmek zorundadır. Eser sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda işin yapılıp teslim edildiğini yüklenici, iş bedelinin ödendiği savunmasını iş sahibi ispatlamak zorundadır. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; temlik eden davacı (yüklenici) … İnş.. Ltd. Şti., tarafından … İnş. Tur. San. Ve Tic. A.Ş.’ye gönderilen … 17. Noterliği’nce tanzimli 25/08/2011 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamede …’ın projede belirtilen alçıpan, tavan ve duvar imalatları ile boya işleri ve su izolasyon işleri ile diğer … otellerindeki tadilat işlerinin yüklenici sıfatı ile yapılıp teslim edildiği, tüm bu imalatların karşılığında ekte gönderilen cari hesap özetinde ayrıntısı yazılı olan muhtelif tarih ve miktarlardaki faturalar karşılığında KDV dahil toplam 4.905.194,32-₺ alacaklı olduğu, ekte gönderilen ödemelere ilişkin cari hesap özetinde ayrıntısı yazılı tarih ve miktarlarda olmak üzere toplam 3.813.400,03-₺’lik ödeme yapıldığı, halen bakiye 1.091.794,29-₺ borcun bulunduğu belirtilerek vadesinde ödenmeyen toplam 1.091.794,29-₺ tutarındaki bakiye borcun en geç 8 gün içerisinde ödenmesinin, 08/10/2008 tarihli sözleşme imzalanırken teminat olarak alınan vade tarihleri ve diğer kısımları boş olarak düzenlenmiş olan 2 adet teminat senedi ile birlikte verilen toplam 100.000,00-₺ tutarındaki 6 adet çekin en geç 8 gün içerisinde iadesi hususunun ihtar edildiği anlaşılmıştır. Temlik eden davacı (yüklenici) … İnş.. Ltd. Şti., tarafından … İnş. Tur. San. Ve Tic. A.Ş. Ve … … A.Ş.’ye gönderilen …. Noterliği’nce tanzimli 28/10/2011 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamede … İnş. Tur. San. Ve Tic. A.Ş. ile imzalanan 08/10/2008 tarihli sözleşme gereğince sözleşme kapsamı işlerin ve sonrasında istenilen ek kalemlerin teknik şartlara göre ve süresinde tamamlandığı ve teslim edildiği öne sürülerek buna istinaden düzenlenmiş bulunan 03/10/2011 tarih ve … seri numaralı 840.898,28-₺ tutarındaki faturanın tebliği, anılan fatura bedeli de dahil olmak üzere … İnş. Tur. San. Ve Tic. A.Ş.’den olan toplam 1.932.692,57-₺ alacağın ihtarın tebliğ tarihinden itibaren en geç 3 gün içerisinde ödenmesi hususunun ihtar edildiği, anılan ihtarnamenin 31/10/2011 tarihinde davalı şirkete usulünce tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Davalı … İnş.. A.Ş. tarafından temlik eden davacı yüklenici … İnş.. Ltd. Şti.’ye gönderilen … 38. Noterliği’nce tanzimli 02/11/2011 tarihli cevabi ihtarnamede ödenmemiş borcun bulunmadığı, ihtarname ekinde bulunan 840.898,28-₺ miktarındaki faturaya dayalı bir borcun bulunmadığı belirtilerek faturanın iade edildiğinin ihtar edildiği anlaşılmıştır. Yukarıda yazılı olan yargıtay bozma ilamında da geçtiği üzere davacı … Ltd. Şti., davalı şirketin 15/04/2010 tarihinde 250.000,00-₺ ödeme yaptığını kabul etmiştir. Temlik alan davacı … vekili Av. …’in “20/10/2020 tarihinde bilirkişi 3. ek raporuna ilişkin itirazlarımızdan ibarettir” konulu bila tarihli dilekçesinde anılan ödemeye ilişkin olarak 250.000,00-₺’lik ödemenin davalı kayıtlarında yer almadığını, davalının ödemeler listesinde olup da müvekkilinin tahsilatlar listesinde yer almayan 31/03/2010 tarihli 500.000,00-₺ bedelli çek ödemesi kalemi mevcut olduğunu, aradaki fark ve uyuşmazlığın da bu aşamada bundan kaynaklandığını, 31/03/2010 tarihli … nolu 500.000,00-₺ bedelli çekin davalı taraf defterlerinde olduğunu ancak müvekkilinin kayıtlarında ise bu çekin kaydının olmadığını, bunun yerine müvekkilinin kayıtlarında 14/01/2010 tarihli 44. sırada 300.000,00-₺ elden havaleye ilişkin dekont ve 15/04/2010 tarihli 53. sırada 250.000,00-₺ elden ödeme mevcut olduğunu, tarafların ödeme, tahsilat kayıtları arasında karşılaştırma yapılması halinde davalının kayıtlarında yer alan 500.000,00-₺ bedelli çek kaydının karşılığı olarak müvekkilinin kayıtlarında 300.000,00-₺ + 250.000,00-₺ nakit ödemenin yer aldığının anlaşılacağını, bu durumda müvekkilinin hesaplarında yer alan 250.000,00-₺’nin sanki ayrı ödemeymiş gibi müvekkilinin alacak toplamından indirilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyan etmiş ise de beyanda geçen 31/03/2010 tarihli 500.000,00-₺ bedelli çeke ilişkin dekontun dosyada mevcut olup, “… nolu çekle … …’e ödenen” açıklaması ile 500.000,00-₺’nin 09/04/2010 tarihinde vezneden … …’e ödenmiş olduğu, dekont altında … … isim imzasının yer aldığı görülmekle temlik alan davacı … vekilinin aksi yöndeki beyan ve itirazları kabul edilmemiştir. Tüm delillerin değerlendirilmesi neticesinde bilirkişi kök raporunun 17. sayfasında belirtilen iş veren ödemeleri icmali başlıklı bölümün 53. maddesindeki 15/04/2010 tarihinde yapılan 250.000,00-₺’lik ödeme kaydı ile temlik eden davacı … Ltd. Şti.’nin 25/08/2011 tarihli ihtarnamesinde kabul ettiği 250.000,00-₺’lik ödeme kaydının aynı olduğu görülmekle bilirkişi kök raporunda tespit edilen tutar ve 26/05/2015 tarihli ek raporda tespit edilen işlemiş faiz tutarı yönünden davanın kısmen kabulüne karar vermek gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. İİK 67 maddesi uyarınca itirazın iptali davasında kabul edilen dava değeri üzerinden alacaklı-davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun itirazında haksız ve alacağın da likit olması zorunlu olup, davacı şirketin alacağının varlığı ve miktarı ancak yargılama sonucunda belirlendiğinden alacağın likit olmadığı gözetilerek davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. İİK 67 maddesi uyarınca itirazın iptali davasında reddedilen dava değeri üzerinden borçlu-davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için davacı-alacaklının takibe geçmede ve itirazın iptali davasını açıp yürütmekte kötü niyetli olduğunun davalı borçlu tarafından ispat edilmesi gerekmekte olup, somut olayda davacı-alacaklının kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Tüm bu sebeplerden dolayı aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulüne,
…. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında, 1.031.356,65-₺ asıl alacak, 86.005,20-₺ işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.117.361,85-₺ miktar üzerinden itirazın iptali ile takibin asıl alacak 1.031.356,65-₺’ye takip tarihinden itibaren değişken oranlarda avans faizi yürütülmek suretiyle devamına,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
Yasal koşulları oluşmadığından davacı tarafın icra inkar tazminat talebinin reddine,
Yasal koşulları oluşmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden alınması gereken 76.326,99-₺ nispi harçtan peşin alınan 3.596,75-₺ harcın mahsubu ile bakiye 72.730,24-₺ nispi karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 2.499,60-₺ bozmadan önceki masraf (2.100,00-₺ bilirkişi ücreti ve 393,00-₺ sair masraf) ile 145,75-₺ tebligat posta gideri ve 6.000,00-₺ bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 8.645,35-₺ üzerinden davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 4.403,70-₺ gider ile 3.624,80-₺ harç gideri olmak üzere toplam 8.028,50-₺ yargılama giderinin davalıdan tahsili ile temlik alan davacıya verilmesine, kalan kısmın temlik alan davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 172,75-₺ bozmadan önceki masraf (tebligat posta gideri) ile 242,25-₺ tebligat posta ve fotokopi gideri olmak üzere toplam 415,00-₺ üzerinden davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 203,61-₺ yargılama giderinin temlik alan davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden davacı vekili lehine hesaplanan 71.907,66-₺ nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile temlik alan davacıya verilmesine,
6-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı vekili lehine hesaplanan 70.468,55-₺ nispi vekalet ücretinin temlik alan davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi gereğince ilgili tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 18/11/2021

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza