Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/241 E. 2022/283 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/237 Esas
KARAR NO : 2022/287

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/03/2021
KARAR TARİHİ : 06/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)* davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava dilekçesi özetle şöyledir:
“….Davacı müvekkil şirket …’da bulunan “…” isimli işletmenin/otelin sahibi ve işleteni olup, davacı taraf kendi bünyesindeki … ile ilgili olarak 15/05/2020-11/10/2020 tarihlerinde oda/konaklama satışı ve rezervasyon için davalı ile sözleşme imzalamıştır. (Ek-sözleşme) Sözleşme gereğince davalı, kendisine bağlı “…” internet/web adresi üzerinden … misafirlerine/müşterilerine oda / konaklama satışı ve rezervasyon yapacak, yapılan/yapılacak satış ve rezervesyonlar için müvekkil davacı tarafından acentaya/davalıya fatura düzenlenecektir. Bu kapsamda davalı taraf bir kısım müşterilere/misafirlere otel için rezervasyon ve oda/konaklama satışı yapmış, davacı şirket de bu misafirlerin konaklama hizmetlerini vermiştir. Davalının “…” adresi üzerinden rezervasyon yapan misafirlere Konaklama hizmetini veren davacı şirket sözleşme gereğince misafirlerin konaklama bedellerinin ödenmesi için davalıya fatura/lar düzenlenmiş ve bu faturaları davalıya tebliğ etmiştir. Davalı bu faturaları teslim almış, herhangi bir itirazda bulunmamış ve ticari kayıtlarına işlemiştir. Bu nedenle fatura içeriği hizmetlerin verilmesi ve fatura bedelleri konusunda taraflar arasında uyuşmazlık ve ihtilaf bulunmamaktadır. Söz konusu fatura borcu konusunda ihtilaf bulunmamasına ve faturalar davalıya tebliğ edilip davalı kayıtlarına alınmış olmasına rağmen davalı taraf bu fatura bedellerini ve cari hesap borcunu davacıya ödememiştir. Yapılan görüşmelerde davalı borcunu ödeyeceğini beyan ederek zaman kazanmaya çalışmış ve her defasında ödeme konusunda davacıyı bekletmiş ve süreci uzatmıştır. Davalı taraf yapılan tüm görüşmelerde borcu ödeyeceğini söylemesine rağmen borcunu ödememiştir. Davalı fatura ve cari hesap borcunu ödemediğinden davalı hakkında 17 adet faturaya ve cari hesap borcuna istinaden 82.480TL asıl alacak 5.197,20TL sözleşme gereğince işlemiş faiz olmak üzere toplam 87.677, 20TL alacak üzerinden … 14.İcra Müdürlüğü’nün…Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmıştır. Ancak borçlu/davalı taraf takibe ve borca haksız yere itiraz etmiş ve takip durmuştur. Davalı borçlu, itiraz sonrasında da davacı tarafa borcu ödeyeceğini beyan etmiş ise de borç yine ödenmemiştir. Bunun üzerine söz konusu ticari alacağının tahsili ve uyuşmazlığın çözülmesi için dava şartı arabulucuya başvurulmuş ancak yapılan arabulucu görüşmesinde davalı ile anlaşma sağlanamamıştır. Davalının takibe ve borca itirazı haksız ve kötüniyetlidir. Zira, borcun varlığı ve miktarı konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Gerek taraflar arasındaki sözleşme hükümleri gerekse davacının düzenlediği faturaların davalıya tebliğ edilip davalı kayıtlarına alınmış olması söz konusu borcun varlığını ispat eder niteliktedir. Davalı taraf fatura konusu hizmetlere, fatura bedellerine itirazda bulunmadığı gibi bu faturaları kayıtlarına işlemiştir. Faturalarla ilgili BA-BS formları olduğu gibi taraflar arasında alacak/borç konusunda yapılan mutabakatlar bulunmaktadır. Bu haliyle alacağın varlığı konusunda ihtilaf bulunmamakla birlikte yargılama sürecinde tarafların ticari kayıtları ve defterleri incelendiğinde de alacağın/borcun varlığı ispat ve teyit edilecektir. Takibe konu 17 adet fatura bilgisi takip talebinde yazmakla birlikte faturalar ve cari hesap ekstresi icra dosyasına sunulmuştur. Ayrıca söz konusu Faturalar, cari hesap ekstresi ve diğer delillerimiz dilekçemiz ekinde de dosyaya sunulmaktadır. Takibe konu edilen 17 adet fatura toplamı yani asıl alacak tutarı 82.480TL olup, sözleşme gereği ödemeyen fatura bedellerine aylık %3 faiz uygulanmış ve buna göre 87.677,20TL üzerinden takip başlatılmıştır. Nitekim Sözleşmenin “ödemeler” başlıklı maddesinde fatura tarihinden itibaren 21.günde ödeme yapılacağı belirtilmiş ve gününde yapılmayan fatura ödemelerine aylık %3 FAİZ işletileceği belirtilmiştir. Buna göre aylık %3 sözleşmesel faiz oranı bağlayıcı olup, takip öncesi dönem için işletilen 5.197,20TL faiz yasaya ve sözleşmeye uygundur. Yukarıda izah edilen maddi ve hukuki nedenlerle, alacağın varlığı sabit olmakla davalının borca itirazı haksız ve kötüniyetlidir. Davalı, haksız bir şekilde borca itiraz etmiş, takibi durdurmuştur. Bu nedenle itirazın iptali için İİK 67 hükümlerine göre itirazın iptali davası açılması zorunlu olmuştur. Davalı taraf, haksız ve dayanaksız itirazıyla davacının alacağına kavuşması geciktirmeye çalışmaktadır. Ayrıca alacak fatura alacağı olup, likit ve belirlenebilir durumdadır.Bu durumda icra inkar tazminatının şartları da oluşmuştur. Açıklanan sebeplerle, davalı borçlunun haksız itirazının iptali ile %20 icra inkar tazminatı talebimiz bulunmaktadır.
davamızın kabulü ile borçlu davalının … 14.İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasındaki borca ve ferilere yönelik haksız itirazının iptaline ve takibin devamına ve borçlunun itirazı haksız olduğundan alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere davacı/alacaklı lehine davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini…”
CEVAP:
Cevap dilekçesi özetle şöyledir:
“…Yukarıda dosya numarası belirtilen mahkemeniz dosyasında dava dilekçesi müvekkil şirket tarafından tebliğ alınmış bulunulmaktadır. Davacı cevap dilekçesinde özetle, sözleşme ilişkisine dayalı cari hesap ve fatura alacağının tahsili amacıyla başlatmış olduğu icra takibinin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi taleplerinde bulunmaktadır. İşbu haksız ve mesnetsiz iddiaların kabulü mümkün olamayacaktır. İşbu dilekçemiz ile davacının haksız ve mesnetsiz iddialarına cevap ve itirazlarımızı süresinde sunmaktayız. Davacı tarafça ileri sürülen mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun talep ve iddialar gerçeği yansıtmamakta olup tarafımızca hukuken ve fiilen kabulü mümkün değildir. Şöyle ki; Müvekkil şirket yurtdışında ve Türkiye’de turizm sektöründe faaliyet göstermekte olan, Türk ticari hayatının köklü şirketlerindendir. Müvekkil şirket, İştigal konusu olan turizm ve otelcilik alanında dünyada büyük başarılara imza atmış olup, tüm dünyada ve özellikle Türkiye’de sektörel anlamda adından söz ettirmektedir. Müvekkil şirket her zaman müşteri memnuniyeti ve en güvenilir hizmeti verme anlayışı içerisinde hizmet vermektedir. Hal böyleyken müvekkil şirketin yükümlülüklerini yerine getirmediği yönündeki beyanlar ancak ve ancak itibar zedelemek niyetiyle söylenmiş olacak olup daha ötesine gidemeyecektir. Bilindiği üzere COVID-19, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11.03.2020 tarihinde pandemi ilan edilmiş olup, dünya çapında hala hızla yayılmaktadır. Bu bağlamda COVID-19 salgın hastalığının mücbir sebep teşkil ettiği söyleyenebilecektir. Kaldı ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında “Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/90 K. 2018/1259 T. 27.6.2018) demek suretiyle salgın hastalıkların mücbir sebep olduğunu kabul etmiştir. Tarafların yaptıkları sözleşme uyarınca üstlendikleri edimlerin ifası, mücbir sebep olarak nitelendirilen bu salgın hastalık ve salgın hastalıkla mücadele ederken devletlerin aldığı önlemler sebebiyle doğrudan veya dolaylı olarak etkilenmiş ve bazen de imkansızlaşmıştır. Ülkemizde ilk etapta eğlence yerleri ve kahvehanelerin kapatılmasıyla başlayan önlemler gün geçtikçe sıkılaşmış, şehirlerarası ulaşımın yasaklanması ve devamında sokağa çıkma yasağı uygulamasına kadar genişletilmiştir. Şüphesiz ki bu durum hayatın olağan akışını etkilemiş ve birçok sektörün özellikle de turizm sektörünün oldukça zarar görmesine sebep olmuştur. Türk Borçlar Kanunu’nun “Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı 138. Maddesi; “sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir…” hükmüne havidir. Somut olayda da COVID-19, sözleşme esnasında öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum olup müvekkil şirketin sözleşmede ki yükümlülüklerine uymadığı söylenemeyecektir. Zira müvekkil şirket davacı taraf ile uzun yıllardır çalışıyor olup, bu zamana kadar hiçbir sorun olmamış, taraflar uzun yıllar boyunca çalışmalarını bu zorlu döneme kadar gayet iyi bir şekilde gerçekleştirmişlerdir. Müvekkil şirket sözleşmeden kaynaklı tüm yükümlülüklerini bu zor dönemde dahi yerine getirmek için üstün çaba sarfetmiştir. Kaldı ki kesinlikle aksi iddiaların kabulü anlamına gelmemekle birlikte; sözleşme yapıldığı andaki karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge, sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. COVID-19, turizm sektörünü ağır bir şekilde etkilemiş bulunmakla müvekkil şirketin bu sektörde hizmet sunduğu değerlendirildiğinde sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hasıl olur ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet (M.K. 2., 4. md) kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelmektedir. Kuşkusuz salgın hastalığın ortaya çıkması ve de bu durumun sonuçları müvekkil şirketten kaynaklanmadığı ve aşırı ifa güçsüzlüğüne de sebep olduğu açıktır. Aksi iddiaların kabulü anlamına gelmemekle birlikte biran için müvekkil şirketin borçlu olduğu düşünüldüğünde dahi TBK md.119/f.2 hükmündeki düzenlemeye göre “Borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını…. ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir” hükmüne havidir. Bu halde de müvekkil şirketin borçlu olduğu düşünüldüğünde herhangi bir kusuru olmadan temerrüde düşmüş ve bu aşamada pandemi sebebiyle aşırı ifa güçlülüğüyle karşılaşmışsa, aşırı ifa güçlüğünün borçlu olduğu iddia edilenden kaynaklandığını söylemek mümkün olamayacaktır. Davacının icra inkar tazminatına ilişkin talepleri haksız ve usule aykırıdır. Yerleşik yargıtay karalarında kimi alacakların likit olmadığı kabul edilmiştir. Aksi iddiaların kabulü anlamına gelmemekle birlikte, davacının alacaklı olduğunu iddia ettiği cari hesaba dayalı bedeller likit alacak olamayacaktır. Yargıtay kararlarına istinaden likit olmayan alacaklara şu örnekler verilebilir. İtiraza uğrayan faturadan kaynaklanan alacak; henüz tazmin edilmemiş bulunan teminat mektubu bedelinin depo edilmesi talebi; kaybedilen teminat mektubunun tazmini talebinden kaynaklanan alacak; kaçak elektrik, su ve doğalgaz kullanımından kaynaklanan alacaklar; sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak; haksız fiilden doğan alacak; trafik kazasından doğan tazminat alacağı; sözleşmede kararlaştırılmamış bulunan faiz alacağı; munzam zarar alacağı, kat karşılığı eser yapım sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şart ve kira mahrumiyeti alacağı; bilirkişi raporuyla tespit edilme ihtiyacı olan alacak; sigorta tazminatına konu olan alacak vs. Kaldı ki icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için bazı şartlar gerekmekte olup, mezkur hadisede hiçbir şartta gerçekleşmemiş bulunmaktadır. Bu yaptırımın uygulanabilmesi için borçlunun itirazının haksız olması gerekmektedir. Davacı tarafın cari hesap kayıtlarına dayandırmış olduğu borç tutarı aksi iddiaları kabul etmemekle birlikte gerçeği yansıtmamaktadır. Davacı tarafın belirtmiş olduğu tutarlar fahiş ve hatalıdır. Bir an için müvekkil şirketin borçlu olduğu düşünülmüş olsa dahi cari hesaplara dayanılan borç miktarı yine gerçeği yansıtmayacaktır. Kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte; davacı faiz talep etmişse de, takipten evvel temerrüde düşürülmeyen borçlu için işlemiş faiz talep edilemeyeceğinden davacının işbu husustaki taleplerinin de reddi gerekmektedir. Zira 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların ne şekilde yapılacağı 18/3. maddesinde düzenlenmiş ve “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılacağı belirlenmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddede cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır. Ayrıca dava İİK’nun 67. maddesi gereğince açılan itirazın iptali davasıdır. Bu davalar, icra takibine sıkı sıkıya bağlı davalardandır. Alacaklının takipte dayandığı belgeler dışında başka belgelere dayanılamayacağı da açıktır. Yukarıda açıklandığı üzere ve re’sen tespit edilecek hususlar eşliğinde, davacının varlığını iddia etmiş olduğu hususların asılsız olduğu izahtan varestedir. Bütün bu açıklamalar doğrultusunda davacı tarafın haksız ve mesnetsiz taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmektedir. Davacı tarafından ikame olunan haksız ve mesnetsiz davanın reddine ve yargılama giderleriyle vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, haksız ve kötüniyetli takip başlatıldığından davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini…”etin borçlu olduğu düşünüldüğünde herhangi bir kusuru olmadan temerrüde düşmüş ve bu aşamada pandemi sebebiyle aşırı ifa güçlülüğüyle karşılaşmışsa, aşırı ifa güçlüğünün borçlu olduğu iddia edilenden kaynaklandığını söylemek mümkün olamayacaktır. Davacının icra inkar tazminatına ilişkin talepleri haksız ve usule aykırıdır. Yerleşik yargıtay karalarında kimi alacakların likit olmadığı kabul edilmiştir. Aksi iddiaların kabulü anlamına gelmemekle birlikte, davacının alacaklı olduğunu iddia ettiği cari hesaba dayalı bedeller likit alacak olamayacaktır. Yargıtay kararlarına istinaden likit olmayan alacaklara şu örnekler verilebilir. İtiraza uğrayan faturadan kaynaklanan alacak; henüz tazmin edilmemiş bulunan teminat mektubu bedelinin depo edilmesi talebi; kaybedilen teminat mektubunun tazmini talebinden kaynaklanan alacak; kaçak elektrik, su ve doğalgaz kullanımından kaynaklanan alacaklar; sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak; haksız fiilden doğan alacak; trafik kazasından doğan tazminat alacağı; sözleşmede kararlaştırılmamış bulunan faiz alacağı; munzam zarar alacağı, kat karşılığı eser yapım sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şart ve kira mahrumiyeti alacağı; bilirkişi raporuyla tespit edilme ihtiyacı olan alacak; sigorta tazminatına konu olan alacak vs. Kaldı ki icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için bazı şartlar gerekmekte olup, mezkur hadisede hiçbir şartta gerçekleşmemiş bulunmaktadır. Bu yaptırımın uygulanabilmesi için borçlunun itirazının haksız olması gerekmektedir. Davacı tarafın cari hesap kayıtlarına dayandırmış olduğu borç tutarı aksi iddiaları kabul etmemekle birlikte gerçeği yansıtmamaktadır. Davacı tarafın belirtmiş olduğu tutarlar fahiş ve hatalıdır. Bir an için müvekkil şirketin borçlu olduğu düşünülmüş olsa dahi cari hesaplara dayanılan borç miktarı yine gerçeği yansıtmayacaktır. Kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte; davacı faiz talep etmişse de, takipten evvel temerrüde düşürülmeyen borçlu için işlemiş faiz talep edilemeyeceğinden davacının işbu husustaki taleplerinin de reddi gerekmektedir. Zira 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların ne şekilde yapılacağı 18/3. maddesinde düzenlenmiş ve “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılacağı belirlenmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddede cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır. Ayrıca dava İİK’nun 67. maddesi gereğince açılan itirazın iptali davasıdır. Bu davalar, icra takibine sıkı sıkıya bağlı davalardandır. Alacaklının takipte dayandığı belgeler dışında başka belgelere dayanılamayacağı da açıktır. Yukarıda açıklandığı üzere ve re’sen tespit edilecek hususlar eşliğinde, davacının varlığını iddia etmiş olduğu hususların asılsız olduğu izahtan varestedir. Bütün bu açıklamalar doğrultusunda davacı tarafın haksız ve mesnetsiz taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
davacı tarafından ikame olunan haksız ve mesnetsiz davanın reddine ve yargılama giderleriyle vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, haksız ve kötüniyetli takip başlatıldığından davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini…”
GEREKÇE:
Dava, davacının davalıdan … 14. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında takip tarihi itibariyle faturadan kaynaklı cari hesap nedeniyle alacaklı olup olmadığı, alacaklıysa alacağın miktarı konularında yoğunlaştığı, davanın davalının itirazının İİK’nın 67. maddesine göre iptali ve %20 icra inkar tazminatı talebidir.
İcra dosyasının celp edilip incelenmesi özetle şöyledir:
“…Davacı alacaklının 18.11.2020 tarihinde … 14. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasında 2020 yıllarına ait asıl alacak 82.480,00 TL tutarındaki faturalara aylık %3 faizi olan 5.197,20-TL toplamda 87.677,20 TL tutarında faturalardan ve cari hesaptan kaynaklanan alacak için icra takibi başlatmış olduğunu beyan etmiştir. Takip ile ilgili tebliğin 21.11.2020 tarihinde … TİC. A.Ş. yetkilisine yapıldığı ve davalı vekili tarafıhdan 30.11.2020 tarihinde vaki takibe itirazda bulunulduğu ve de itiraz konusunun, takibe asıl alacağa, ferilerine, faize ve faiz oranlarına olduğu herhangi bir borcunun bulunmadığını itirazlarının kabulü ile icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davaci alacaklı takip talebinde alacağın asıl alacak kısmına, takip tarihinden itibaren işleyecek aylık %3 ticari faizi ile takip masraflar ile tahsil talebidir….”
01/12/2021 tarihli bilirkişi raporu özetle şöyledir:
“…Davada uyuşmazlık konusunun, davalı hakkında … 14. İcra Müdürlüğü’ nün …Esas Sayılı dosyası ile 87.677,20 TL ilamsız takibe geçtiği, davalının itirazı üzerine, itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olduğu, davacı tarafın ticari defterleri ve kaygtları ile sunulan deliller ışığında davalı tarafın davacıya hiçbir ödeme yapmadığı, Mali olarak 2020 yılına ait defterlerinin süresi içinde açılış ve kapanış tasdikinin yapıldığı ve beratların verildiği, muhasebe tekniği açısından ilgili hesapların birbirini doğruladığı ve defterlerin sahibi lehine delil niteliği taşıdığı ve davacının defter ve belgelerinde davalıdan 82.480,41 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Davacının …. 14. İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyası ile asıl alacak yönünden 82.480,00-TL faiz olarak 5.197,20-TL toplamda 87.677,20-TL takibe geçtiği, davacının asıl alacak yönünde alacağının 82.480,00-TL faiz yönünden ise 4.309,96-TL toplamda 86.789,96-TL hesap edildiği, davacının takipte 887,24-TL fazla takipte bulunduğu, davacının alacağının 86,789,96-TL takip tarihinden tahsil tarihine kadar aylık %3 faiz talep edebileceği, talep edilen icra inkar tazminatının mahkemenin takdirinde olduğuna…”
Davalı tarafından 07.02.2022 tarihinde bilirkişi raporuna karşı sunulan itiraz dilekçesinde, aylık %3 faiz oranının TBK’nın 88. maddesine aykırı olduğu belirtilmiş ise de söz konusu hükmün faiz borcunun ödenmesine ilişkin düzenleme olduğu nazara alınarak somut olay kapsamında uygulanma koşullarının bulunmadığı değerlendirilmiştir. Davalı tarafından ayrıca defter incelemesi talebinin usulüne uygun şekilde bildirilmediği öne sürülmektedir. Defter incelemesinin 15.10.2021 tarihinde mahkeme kaleminde yapıldığı, bu hususta davalı vekilinin UETS hesabına meşruhatlı tebliğde bulunulduğu, davalının belirtilen tarihte hazır bulunmadığı gibi herhangi bir mazeret de bildirmediği anlaşılmaktadır. Davalının borcun esasına ilişkin itirazının bulunmaması, ileri sürülen itirazların ise mahkememizce değerlendirilmesinin mümkün olması nedeniyle tekrar bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek görülmemiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İtirazın iptali” başlıklı 67. maddesi şöyledir:
“Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.”
Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; davacının takip tarihi itibarıyla takip bedeli kadar alacaklı olduğuna ilişkin iddiasını alacağa dayanak olarak gösterdiği e-arşiv faturası, vergi beyannamesi, ticari defter kayıtları ile ortaya koyduğu, bilirkişi raporunun davacının iddiasını destekler mahiyette olduğu, faiz talebinin alacağın türü ve dosya kapsamına uygun düştüğü, takip talebine konu edilen alacağın miktar itibarıyla hesaplanabilir olduğu anlaşılmaktadır. Davacını takip talebinde, 82.480,00 TL ana para, 5.197,20 TL faiz olmak üzere toplam 87.677,20 TL talepte bulunduğu, 01122021 tarihli mahkememizce de hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre 82.480,00 TL ana paraya ek olarak faiz yönünden 4.309,96 TL talep edilmesi gerekirken 887,24 TL fazla talep edildiği anlaşılmış olup bu kısım yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Dolayısıyla, davaya konu edilen icra takibine yapılan itirazın haksız olduğu, icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair koşullarının somut dosya bağlamında mevcut bulunduğu değerlendirilmiş ve davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, … 14. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 86.789,96-TL üzerinden devamına,
Alacağıın %20’si olan 17.357,99-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Fazlaya ilişkin istemin reddine
3-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 5.928,62-TL harçtan peşin alınan 1.058,92-TL harcın mahsubu ile bakiye 4.869,70-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınıp hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği takdir ve tayin olunan 12.082,69-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği takdir ve tayin olunan 887,24-TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan (posta/tebligat/bilirkişi) 1.670,50-TL’den kabul ve red durumuna göre davalı hissesine düşen 1.653,70-TL ile 1.126,72-TL olmak üzere toplam 2.780,42-TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-6325 Sayılı Yasa’nın 18/A-14 maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26. Maddesine göre; Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin taraflardan (13,36-TL’sinden davacı tarafın, 1.306,64-TL’sinden davalı tarafın sorumlu olması kaydı ile) tahsili ile hazineye gelir kaydına,
8-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 06/04/2022

Katip
E-imza

Hakim
E-imza