Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/100 E. 2023/530 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/100 Esas
KARAR NO : 2023/530

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/05/ 2017
KARAR TARİHİ : 01/11/2023

Mahkememizin 06/02/2020 tarihli duruşma zaptı ile dosya mahkememize tevdi edilmiş olup, yukarıdaki esasına kaydı yapılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle : “…. Taraflar arasında ticari iş ilişkisi bulunduğunu, ticari ilişki kapsamında 31/12/2016 tarihli mutabakat maili ve faturalara göre alacak tahsil edilemeyince müvekkili şirket tarafından … 25. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalı cari hesap kayıtları, düzenlenen faturalar ve irsaliye kayıtlarına rağmen haksız ve kötü niyetli olarak herhangi bir borcu olmadığından bahisle 17/04/2017 tarihinde icra takibine itiraz edildiğini, itiraz neticesinde takibin durduğunu belirterek davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına, davalı tarafın %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini…” talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; “….Taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, davacı şirketin alacak iddiasının dayanaksız olduğunu belirterek davanın reddi ile davacı tarafın %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini….” talep etmiştir.
DELİLLER:
… 25. İcra Müdürlüğü’nün …İcra dosyası,12/10/2018 tarihli bilirkişi raporu, 12/11/2019 tarihli bilirkişi raporu, İto’dan gelen cevabi yazı, mutabakat mektubu ve 04/11/2021 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya sapsamı.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava; ticari satımdan kaynaklanan itirazın iptaline talebine ilişkindir.
Mahkememizin 2017/434 esas sayılı dosyası ile … 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası birleşmiş ve ilgili dosyada yapılan yargılama neticesinde, asıl davanın ve birleşen davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, verilen karara karşı asıl ve birleşen dosya davacısı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi’nin 2020/1959 esas ve 2020/278 karar sayılı karar ilamı “…Asıl dava dosyası yönünden; Davacı tarafça iddia olunan ticari ilişki sebebiyle davacı tarafın … 25.İcra Müdürlüğünün … sayılı cari hesap alacağının araştırılabilmesi için, öncelikle dava dosyasına delil olarak sunulan ve itiraz edilmediği anlaşılan faturalar ile mutabakat metni de dikkate alınmak suretiyle HMK 31.madde uyarınca vakıalar ile ilgili olarak açıklama yapması konusunda süre verilmelidir.
Davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde borcun dayanağı olarak belirtilen cari hesap sözleşmesinin hukuken geçersiz olduğu ve davalı şirketin 2016 yılı finnas yöneticisini, HMK 171.maddesi uyarınca 06.02.2019 tarihli celsede isticvabında; “mutabakat metnindeki imzanın kendisine ait olmadığı “yönündeki beyanı karşısında; davacı tarafça sunulan faturalar ve iş bu faturaların hangi ticari ilişkiye istinaden düzenlendiği husu, mali müşavir tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda yer alan bilgiler de nazara alınmak suretiyle açıklığa kavuşturulmalı ve mutabakat metninde yer alan imzanın davalı tarafça inkar edildiği dikkate alınarak ; davacı tarafça, delil olarak dayanılan bu belgede yer alan imzalar yönünden de imza incelemesi yapılması gerekmektedir.
Bilindiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HMK’nun 159. maddesinin açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı Yasanın 163. maddesine göre hakimin belirlediği süreler kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, sür geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun; kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine de yasal olanak yoktur. Kesin süreye ilişkin ara kararın her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılması ve yapılacak işlerin teker teker belirtilmesi gerekmektedir.
Somut olayda ise, 25.04.2019 tarihli duruşmada tarafların ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla gün tayin edilmiş olup; davalı taraf ticari defterleri ibraz etmemiştir. Mahkemece, tarafların ticari defterlerinin ibrazına yönelik verilen ara kararda kesin sürenin hüküm ve sonuçlarını açıklayıcı ihtarat yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, davalı tarafa ticari defter ve kayıtlarının ibraz edilmesi için yeniden imkan tanınması ve bu konuda kesin süre verilecekse, bunun yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda yerine getirilmesi gerekmektedir.
Birleşen dava dosyası yönünden : Mahkemece verilen karar hakkında yapılan incelemede ise; ilamın, maddi hukuka ilişkin olduğu, yani davanın birleşen dosyasında verilen karar sonucu nazara alındığında; birleşen dosya davalısı tarafın iş bu kararı istinaf etmesinde hukuki yararı bulunmadığından istinaf talebinin HMK 352, 1/a maddesi uyarınca reddine …” karar verilerek mahkememiz kararı kaldırılarak dosya yeniden yargılama yapılmak üzere mahkememize gönderilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı sonrasında mahkememiz heyeti tarafından birleşen dava dosyası yönünden verilen kararın kesinleşmiş olduğu belirtilerek asıl dava dosyası tekli hakime ve mahkememize tevdi edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kararı öncesinde mahkememizin 09/05/2018 tarihli kararı ile dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 12/10/2018 tarihli raporunda özetle; “…. İncelenen davacı şirkete ait 2016 yılı yevmiye defterlerinin açılış tasdikleri ile yıl sonu kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırıldığı, bu anlamda ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, Davacı yanın kendi ticari defter kayıtlarına göre 12.04.2017 takip tarihi itibarıyla davalı yandan 106.855,09 TL alacaklı göründüğü, davalı yan incelemeye gelmeyip, ticari defterlerini sunmamış olmakla birlikte, davalı yan vekilinin 26.06.2016 tarihli sunmuş olduğu dilekçe ekinde hastanenin arşiv bölümünün taşınmış olması, taşınma işlerinin henüz fiilen tamamlanmamış olması sebebiyle defterler ve belgelerin hazır edilemediği, yeni bir inceleme günü tayin edilmesini talep ettiği görülmekle, takdirin Sayın Mahkemeye ait olduğu, yönündeki tespit ve değerlendirmelerimizi Sayın Mahkemenin takdirlerine saygı ile arz ederiz….” yönünde görüş bildirmiştir.
Yine Bölge Adliye Mahkemesi kararı öncesinde mahkememizin 25/04/2019 tarihli duruşma zaptının 3 nolu ara kararı gereğince; dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup;bilirkişi heyeti 22/11/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle; “…. İş bu Bilirkişi Raporundaki görüşlerimiz, takdir ve her türlü nihai kanaat ile hüküm tesisi keyfiyeti HMK 282.madde gözetilmek kaydıyla ve HMK 266/C 2.uyarınca Sayın Mahkemeye ait olmak üzere İnceleme, hesaplama ve değerlendirme bölümlerinde ayrıntılı olarak belirtildiği üzere aşağıdaki şekilde teşekkül etmiştir; Yapılan incelemeler sonucu, … Lid. Şti nin 6102 sayılı TTK’nun ilgili maddelerine göre 2015 Ticari Yılına ait Yevmiye Defterinin ticari defter noter açılışının yapıldığı ancak yevmiye kapanış tasdikinin bulunmadığı/yapılmadığı bundan mütevellit mezkur şirket lehine delil olarak kabul edilemeyeceği, 2016 Ticari Yılı yevmiye ve kebir defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süreleri içinde yapıldığı, 6102 sayılı TTK’nun amir hükümlerine göre; envanter noter tasdikinin mecburi olmadığı, 2016 yılı ticari defterlerinin lehine delil teşkil ettiği ancak nihai takdirin Mahkeme’ye ait olduğu, 2016 Yılı defterlerine göre 106.855,09 TL …A. Ş den n alacaklı olduğu, … nirı takibe konu açık faturaların borçlu … A.Ş tarafından ödendiğine dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, …Şti ye ait ait kayıtların usul ve yasaya uygun tutulduğu, … A.Ş’nin defter incelemeleri mezkur şirketin ticari defter ibrazı yapılmadığından inceleme imkanı olmadığı, … Mutabakat … Tic A.Ş tarafından da itiraz edilmeden onaylanarak gönderilen mutabakata göre; … Ltd. Şti’nin toplamda 106.855,09 TL borçlu … Tic A.Ş ‘den alacaklı olduğu, 3)İstanbul 25. İcra Müdürlüğü’nün 2017/12745 Esas Numaralı dosyasına vaki itirazını iptali ile takibin devamı ile alacaklı …nin borçlu …A.Ş’den, 106,855,09 TL asıl alacak iie 27/01/2017 mutabakat mektubu onay tarihi ile ticari faiz talep edilebileceği borçlunun %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine dair talebin Sayın Mahkemenin takdirlerinde olduğu, … 37. İcra Müdürlüğü’nün … Esas Numaralı dasyasına vaki itirazın iptali ile takibin devamı talebinde alacaklı … A.Ş borçlu … Ltd. Şti’ den, 647.226,85 TL yi talep etmesinde ,dava konusu Hekimin tıbben verdiği hizmetin yanlış olduğuna dair kesinleşmiş bir Yargı Kararı bulunmadığından, …ile …’ın İşveren ile SGK arasında akdedilen sözleşmede imzası ve onayı bulunmadığından, yine dava konusu hekimin hastalara tibbi hizmeti vermekten başka bir sorumluluğunun olmayacağı/olmaması gerektiği, SUT Kriterlerine göre Medula Programına hasta kayıt ve faturalandırma işlemlerinde sorumluluğun tamamen İşveren …Tic A.Ş sorumluluğunda olması gerektiğinden bahiste Niha-i Karar Sayın Mahkeme de olmak üzere alacaklının bu talebinin yerinde olmadığı, tarafların icra, yargılama gideri, vekâlet ücreti ile ilgili taleplerin Yüce Mahkemenizin takdirlerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır….” Ayrıca bilirkişi heyetindeki Borçlar Hukuku Uzmanı … ; iş bu raporda ek değerlendirme yapmış ve şöyle bir sonuç bildirmiştir; Asıl Dava Bakımından ; Davacı/… Şirketi’nin davalı/.. Şirketi’nden takip tarihi itibariyle 106.855,09 TL alacağı bulunduğu; bu alacağın tatep gibi takip tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi (kanaatimizce avans faizi) ile birlikte tahsili gerektiği; Birleşen dava bakımından ; Davacının bu davadaki talebinin yerinde olmadığı, davalılardan dava tarihi itibariyle herhangi bir alacağı bulunmadığı; Yönündeki kanaat ve düşüncelerimizi Mahkemenin takdirine sunarız….” yönünde görüş bildirmişlerdir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı sonrasında mahkememizin 28/05/2021 tarihli ara kararı gereğince dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti 04/11/2021 tarihli raporunda özetle; “…İnceleme yöntemi olarak; inceleme konusu imza ile mukayese belgelerdeki imzalardaki harf ve gramaların tek tek özellikleri ve birbirleriyle olan ilişkileri, kağıdın kullanımı, kişisel alışkanlıklar, hız, işleklik, baskı derecesi, istilf, eğim, doğrultu, ve tersim biçimi gibi yönlerden karşılaştırma yapılmış, dikey ve yatay kuvvetli ışıklar altında, çeşitli büyütme özelliklerinde mercekler ve … adlı cihaz kullanılmıştır. Ayrıca bilgisayarda çeşitli programlar kullanılarak üst üste çakıştırma ve yan yana getirme yönlemleriyle gramalar arasında benzerlikler ve farklılıklar değerlendirilmiştir. İnceleme konusu belgedeki imza ile …’e ait mukayese olarak gönderilen imza örnekleri arasında grafolojik tanı ursurları bakımından farklılıklar tespit edildiğinden; İnceleme konusu “… ve … Tic. A.Ş. arasında düzenlenmiş 27.01.2017 tarihli mutabakat mektubunda … Tic. Anonim Şti. kaşe izi üzerine atılmış imzanın, mukayese imza örneklerine kıyasla …’ün eli ürünü olmadığı….” yönünde görüş bildirmişlerdir.
Mahkememizin 27/04/2022 tarihli duruşmasında davalı tarafa davaya konu ticari defter ve kayıtların ibraz edilmesi, aksi takdire davacı tarafın defter ve kayıtlarının esas alınacağına ilişkin ihtarat içeren davetiye davalı asile tebliğ edilmiş, davalı tarafça ticari defter ve kayıtlar ibraz edilmediğinden inceleme yapılamamıştır.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle, HMK m.222/3’de yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “Diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi ” şeklinde değiştirilmiş, tarafların ticari defterlerini sunmaması hali de usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için yeterli görülmüştür.
Nitekim, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/1170 Esas, 2020/1325 Karar sayılı ilamı ile şu şekilde değerlendirmelerde bulunulmuştur: “…Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.” demiştir.
Bu itibarla, yukarıda yer verilen ilam ve özellikle gerekçesi ile HMK 220/3.maddesi hükmü uyarınca davalının ticari defterlerini ibrazdan kaçındığı anlaşılmakla; davacı şirketin ticari defterlerinin TTK 69 ve 213 sayılı Kanunun 216. md gereğince açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, usulüne uygun şekilde tutulduklarından TTK 85. ve HMK 222. maddesi gereğince sahibi olan davacı lehine delil niteliğine haiz olabileceği kanaati oluşmuştur.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; öncelikle taraflar arasında ticari bir ilişki bulunup bulunmadığı, davada tarafların pasif ve aktif husumetlerinin bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilmiş; davalı şirket ile dava dışı Berkant Bozdağ arasında imzalanan sözleşme uyarınca dava dışı Bekir Bozdağ tarafından verilen hekimlik hizmetine ilişkin olarak davacı tarafça aracılık/danışmanlık hizmetinin verilmiş olduğu hususunun mahkememiz dosyası ile birleşip daha sonra tefrik edilen … 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasındaki dava dilekçesi, iş bu davadaki cevap dilekçesi ve dosya kapsamı itibariyle sabit olduğu taraflar arasında ticari bir ilişkinin mevcut olduğu, dolayısıyla itirazın iptali davası açısından tarafların husumet ehliyetlerinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafça sunulan 27/01/2017 tarihli mutabakat metnindeki imzanın mahkememizce yapılan imza incelemesi neticesinde davalı şirket yetkilisi olduğu belirtilen …’e ait olmadığı, mutabakat metninin imzalandığı 27/01/2017 tarihinde şirket yetkilisi olduğu belirlenen şahıslara ait olmadığı hususununda davacı tarafça belirtildiği, dolayısıyla bu belgenin alacağa esas teşkil edemeyeceği, dosya kapsamındaki diğer delillerin değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Tacir olan taraflar arasındaki ticari ilişkiye ilişkin olarak ticari defter ve kayıtların delil niteliğinde olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesiin kaldırma kararı sonrasında mahkememizce ticari defterlerin ibraz edilmesi veya mazeret bildirerek yerinde inceleme talep edilmesi, aksi takdirde davacı tarafın ticari defterlerine itibar edileceği hususunda ihtaratıda içerir duruşma zaptının davalı tarafa tebliğ edildiği ancak davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmediği, mazerette bildirmediği; tacir olup, defter tutmak zorunda olan tarafın , resmi defterlerin bulunmadığını ileri sürmesinin mümkün olmadığı, yine HMK 222/3 maddesi uyarınca taraflarca ticari defterlerin ibraz edilmemesi halinde karşı tarafın usulüne uygun olarak tutulmuş defter ve kayıtlarının kendi lehine delil olacağının düzenlendiği, bu durumda davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defter ve kayıtlarının esas alınması gerektiği, davacı taraf ticari defter ve kayıtlarına göre davacının takip tarihi itibariyle davalı taraftan 106.855,09 TL alacağının bulunduğu, davalı tarafça bu miktarının ödendiğinin iddia ve ispat edilemediği, bu nedenle icra takibine yapılan itirazın yerinde olmadığı anlaşılmakla davanın kabulü ile takibe yapılan itirazın iptaline, alacağın likit ve hesaplanabilir olması nedeniyle davacı lehine % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın KABULÜ ile; davalının … 25. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali takibin takip talebindeki hal ve şartlar üzerinden devamına
2- 106.855,09 TL alacağın % 20’si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine
3-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 7.299,27 TL harçtan peşin alınan 1.290,54 L harcın mahsubu ile bakiye 6.008,73 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınıp hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereği takdir ve tayin olunan 17.900,00 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 6.403,00 TL yargılama gideri( bilirkişi ücreti, posta ve tebligat gideri ile 1.290,54 TL Peşin olarak ödenen harç olmak üzere toplam 7.693,54 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, verilen gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 01/11/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza