Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/76 E. 2022/772 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/76 Esas
KARAR NO : 2022/772

DAVA : Genel Kurul Kararının Yok Hükmünde Olduğunun Tespiti
DAVA TARİHİ : 19/04/2017
KARAR TARİHİ : 27/10/2022

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, şirketin 26/12/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısının yapılacağından müvekkilinin haberdar edilmediğini, bu nedenle müvekkilinin 26/12/2016 tarihinde toplantıya katılmadığını ancak katılmış gibi hazır bulunanlar listesinde imza atıldığını, imzanın müvekkiline ait olmadığını, muhtemelen imza yetkisi azledilen Nesip Karakaya isimli şahsın müvekkili adına imza attığını, keza imzada “…” ibaresi olmasının bu tahmini güçlendirdiğini ancak böyle bir durumda dahi ilgili tutanağa vekaleten ibaresi eklenmek zorunda olduğunu, müvekkilinin asaleten imza atmış gibi gösterildiğini, ticaret sicil gazetesinde de ortakların tamamının toplantıya katıldığının yazıldığını, bu sebeplerle müvekkilinden habersiz adına işlem yapılan dava konusu genel kurulun iptalinin zaruri olduğunu, belirterek 26/12/2016 tarihli genel kurulun iptali ve olağanüstü genel kurul yapılması kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizin 2017/402-2018/274 E.K. sayılı 15/03/2018 tarihli kararı ile “…1-Davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmamış olması nedeni ile reddine…” karar verilmiştir. Anılan karar davacı tarafça istinaf edilmiş olup, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 13. Hukuk Dairesi’nin 2018/1379-2019/1901 E.K. sayılı 25/12/2019 tarihli kararı ile “…Mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacının 26/12/2016 tarihli genel kuruluna kendisinin ne asaleten nede vekaleten katılmadığını, hazurun cetvelindeki imzanın kendisine ait olmadığını, kendisi katılmış gibi ismi altına imza atıldığını ve imzanın sahte olduğunundan alınan genel kurul kararınında yok hükmünde olduğunu iddia etmiş olup yokluk iddiasına dayalı genel kurul kararının iptali davaları süreye tabi olmayıp davacı, davalı şirketin ortağı olup toplantı ve karar nisabının sahtecilik nedeniyle oluşmadığını iddia etmekte hukuki yararı olup davacının bu iddiasının araştırılması gerekir. İmzaların sahte olduğu sabit olduğu taktirde toplantı ve karar nisabının sağlanıp sağlanmadığı araştırılmadan yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir. Bu durumda, dava konusu genel kurul tutanağının asıllarının getirtilmesi, bulunmadığı takdirde genel kurullar davalı şirkete ait olmakla asıllarının davalı şirkette bulunması gerektiğinden ve davacı bu genel kurul tutanakları ve hazirun cetvelindeki imzalarını inkar ettiğinden, imzaların davacıya ait olmaması halinde de bu husus genel kurulda alınan kararların batıl olması sonucunu doğuracağından, bu yönde araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde olmayıp davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. (Yargıtay 11 HD. Nin 2015/3849 Esas,2015/11251 Karar sayılı içtihadı) 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Yine davada tarafların iddia ve savunmalarının bir kısmının hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması da istinaf incelemesi yapılmaksızın kararın HMK 353/1-a-6 maddesine göre kararın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için mahkemeye gönderilmesi halleri arasında değerlendirilmelidir. Çünkü istinaf incelemesi için tarafların iddia ve savunmalarının mahkeme tarafından hangi gerekçe ile kabul veya reddedildiğinin belirtilmesi gerekmektedir. İstinaf incelemesi de buna göre yapılacaktır. Mahkemenin bazı talep ve savunmalar konusunda olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapmaması durumunda bu hususların ilk defa istinaf aşamasında değerlendirilmesi söz konusu olacaktır ki bu husus usul kanunumuzca kabul edilen dar istinaf usulüne de aykırıdır. HMK’nın 353/1.a6. maddesi gereğince, davanın esasını etkileyecek delil niteliğinde bulunan ve yukarıda sözü edilen hususlarda inceleme yapılarak hüküm kurulması gerekirken, bu önemli deliller hiç değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-… 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/03/2018 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA…” karar verilmiştir.
Yukarıda yazılı Bölge Adliye Mahkemesi ilamında belirtildiği üzere, dava; davalı şirketin 26/12/2016 tarihli genel kurul kararının iptali olarak açılmış isede dava dilekçesinin muhtevasından hazurun cetvelindeki imzanın kendisine ait olmadığını belirtip sahtecilik iddiası ile genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkememizce davalı şirketin ticaret sicil dosyası, 26/12/2016 tarihli genel kurul toplantı tutanağı, hazirun cetveli getirtilmiş olup, incelenmesinde; 2016 yılı olağanüstü genel kurul toplantısının 26/12/2016 tarihinde yapıldığı, “26/12/2016 tarihinde yapılan 2016 yılı olağanüstü genel kurul toplantısında hazır bulunanlar listesi”ne göre davacının, davalı şirketin toplam 50.000 adet olan hissesinin 25.500 adedine sahip olduğu, geri kalan 24.500 hissenin …’a ait olduğu, anılan hazirun cetvelinde davacının ismi karşısında imzanın yer aldığı görülmüştür. Davacı, 26/12/2016 tarihli genel kurul toplantısının yapılacağından haberdar edilmediğini, 26/12/2016 tarihli genel kurula kendisinin asaleten veya vekaleten katılmadığını, kendisi katılmış gibi hazirun cetvelinde ismi altına imza atıldığını, imzanın sahte olduğunu öne sürmüştür. Sahtecilik iddiasında imza incelemesi yapılması gerekmekte olup, mahkememizce uyuşmazlık konusu olan 26/12/2016 tarihli hazirun cetvelinin düzenleme tarihinden önceki dönemde davacının resmî kurumlar önünde atılmış imzasını içeren belge asılları toplanmış, davacının mahkeme huzurunda imza örnekleri alınmış ve tüm belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 30/05/2022 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında “…İnceleme konusu, … adına imza içeren …nin “26.12.2016 Tarihinde Yapılan 2016 Yılı Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında Hazır Bulunanlar Listesi” … adına atılmış imza ile …’a ait mevcut mukayese imzalar arasında ; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından da farklılıklar saptandığından söz konusu “26.72.2016 Tarihinde Yapılan 2016 Yılı Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında Hazır Bulunanlar Listesi” nde … adına atılmış imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla …’IN ELİ ÜRÜNÜ OLMADIĞI…” yönünde görüş belirtilmiştir. Bilirkişi raporu gerekçeli, denetlenebilir ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır. Bilirkişi raporunda 26/12/2016 tarihli hazirun cetvelinde davacının ismi karşısında yer alan imzanın davacının eli ürünü olmadığı anlaşılmıştır.
Genel kurul toplantısının hukuken geçerli olabilmesi için bütün pay sahiplerinin Türk Ticaret Kanunu’nda (md. 414), diğer özel kanunlarda ve ana sözleşmede belirtildiği şekilde toplantıya çağırılmaları şarttır. TTK 414 maddesi uyarınca genel kurulu toplantıya çağrının esas sözleşmede gösterilen şekilde ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere toplantı tarihinden en az 2 hafta önce Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanan ilan ile yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Bunun tek istisnası TTK’nun 416. maddesinde öngörüldüğü üzere bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin toplantıda hazır bulunmaları ve hiçbirinin toplantı yapılmasına ve karar alınmasına herhangi bir şekilde itiraz etmemesi halidir. Toplantı çağrısı kanun veya ana sözleşmeye göre, yetkili organ veya kişiler tarafından pay sahiplerine ve/veya temsilcilerine yöneltilen ve genel kurul toplantısına çağrı ile bu toplantının yerini, zamanını, gündemini ve katılma koşullarını içeren ilan veya mektup şeklinde yazılı bir irade beyanı veya bildirimi olup, hukuken zorunludur. Öte yandan yokluğun tespiti davası Türk Ticaret Kanunu’nda özel olarak düzenlenmemiştir. “Yokluk” kavramı hukukumuzda yerleşmiş olup, özel hukuk işlemleri için olduğu gibi genel kurul kararlarının kesin hükümsüzlüğü konusunda da kullanılmaktadır. Yokluk halinde hukukî işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeni ile şeklen dahi olsa mevcudiyet (varlık) kazanamamaktadır. Genel kurul kararlarının yokluğu, hukukî yararı bulunan herkes tarafından ve kural olarak bir süreye bağlı olmaksızın itiraz şeklinde veya dava yolu ile ileri sürülebilir. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde; davacının davalı şirketin 26/12/2016 tarihinde yapılan 2016 yılı olağanüstü genel kurul toplantısına çağrılmadığı, anılan toplantıya katılmadığı, anılan toplantıya ilişkin düzenlenen hazirun cetvelinde yer alan imzanın davacıya ait olmadığı, tüm bu sebeplerden dolayı davalı şirketin 26/12/2016 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan tüm kararların yok hükmünde olduğu kabul edilmiştir. Diğer yandan her ne kadar davacı dava dilekçesinde davaya konu genel kurulun iptali ile ivedilikle olağanüstü genel kurul yapılması kararı verilmesi talebinde bulunmuş ise de bu talebin olağanüstü genel kurula çağrıya izin verilmesi talebine ilişkin olup, ayrı bir dava konusu olması nedeni ile mahkememizce bu hususta karar verilemeyeceğinden tüm bu sebeplerden dolayı aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulüne, davalı şirketin 26/12/2016 tarihli genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine,
Fazlaya ilişkin talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-₺ maktu karar harcından peşin alınan 31,40-₺’nin mahsubu ile bakiye 49,30-₺’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 341,50-₺ tebligat posta giderleri ile 1.200,00-₺ bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.541,50-₺ yargılama gideri ile 67,40-₺ harç gideri olmak üzere toplam 1608,90-₺’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca davacı vekili lehine takdir olunan 9.200,00-₺ maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27/10/2022

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza