Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/604 E. 2022/425 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/424 Esas
KARAR NO : 2022/427

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/08/2020
KARAR TARİHİ : 18/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava dilekçesi özetle şöyledir:
“….Müvekkil … Şti. (“…”), davalının acentesi … Şti. (“…”) aracılığıyla davalı … ‘ye (Eski Unvanı: … Ltd.’dir) (“…”) tekstil ürünleri üretip satmaktadır. İki şirket arasındaki ilişki süregelen bir ticari ilişkidir. Bu kapsamda 13.03.2020 tarihli mailden ve faturadan da görüleceği üzere müvekkil en son 32.900.-GBP (İngiliz Sterlini) değerinde mal teslim etmiş ve faturasını kesip malları … ‘a teslim etmiştir. Ancak teslim edilen ürünlere ilişkin bedel ödenmemiştir. Bunun dışında davalının sipariş verdiği ancak üretim aşamasında iken siparişten vazgeçtiği ve üretimi tamamlandığı halde sevkiyatını talep etmediği parti mallar da mevcuttur. Bu mallara ilişkin müvekkilin uğradığı zararlardan kaynaklı taleplerimizi saklı tutuyoruz. …, … ile müvekkil arasında süregelen ticari ilişkide TTK m. 102 vd. hükümlerinde düzenlenen “acente” olarak hareket etmiştir. Siparişlerin alınmasından teslim edilmesine kadar bugüne kadarki bütün işlemler … aracılığıyla yapılmıştır. Bunun yanında yazışmalar incelendiğinde görülecektir ki, … yetkilisi … 07.02.2020 tarihinde ekte suretini sunduğumuz … ve … nolu sipariş formlarını iki ayrı maille müvekkile geçerek, üretime başlanması talimatını vermiştir. . Yine mahkeme dosyasına sunmuş olduğumuz 19.03.2020 tarihli mailde de görüleceği üzere acente … yetkilisi …’a … ve … nolu siparişlerin paketleme listeleri ) iletilmiş ve yüklemenin 01.04.2020’de gerçekleştirileceği bildirilmiştir. Ekteki tüm maillerden …’nın … adına ve hesabına hareket ederek müvekkilimize sipariş verdiği ve satış sözleşmesinin kurulmasına aracılık ettiği anlaşılmaktadır.
… aracılığı ile müvekkil ile davalı arasında satış sözleşmesi kurulmasını takiben, müvekkil aradaki satış sözleşmesi uyarınca sözleşme konusu malları göndermiş buna karşılık bedel ödenmemiş ve alıcı … siparişten vazgeçmiştir. Satış konusu malların …’a … firması aracılığıyla karayolu ile yollandığına ve … tarafından teslim alındığına ilişkin e-mailler ve gümrük ile dolaşım belgeleri ektedir.
Davalı … ile ona izafeten dava açtığımız …arasında acentelik sözleşmesi bulunup bulunmadığı tarafımızca bilinmemektedir. Ancak belirtmek gerekir ki bir ilişkiye acentelik hükümlerinin uygulanabilmesi için arada acentelik sözleşmesinin varlığı gerekli değildir. Şöyle ki;
Acentelik sözleşmesinin kuruluş şartları TTK’da açıkça düzenlenmiştir. TTK m. 102/I’e göre “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.”
Bunun yanında Kanun, bazı durumlarda belirli şartların gerçekleşmesi halinde acentelik sözleşmesinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın acentelik hükümlerinin uygulanacağını hüküm altına almıştır. Bunun yanında TTK m. 103’e göre “a) Sözleşmeleri yerli veya yabancı bir tacir hesabına ve kendi adına yapmaya sürekli olarak yetkili bulunanlar. b) Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi bulunmayan yabancı tacirler ad ve hesabına ülke içinde işlemlerde bulunanlar.” hakkında da acentelik hükümleri uygulanır. …, bir an için acentelik sözleşmesinin var olmadığı kabul edilse bile, TTK m. 103/I-b hükmüne göre acentelik hükümlerine tabidir.
Burada hüküm esasen “süreklilik” unsuruna sahip acentelik düzenlemelerini, yabancı tacirler ad ve hesabına arızi işlem yapanlara da genişletmektedir. Bu sebeple tek bir işlem yapan dahi, acentelik hükümlerine tabi olabilir . Buna göre …, Türkiye’de merkez veya şubesi bulunmayan … ad ve hesabına TEK BİR İŞLEM YAPSA dahi, acente hükümlerine tabi olmaktadır.
Ayrıca önemle belirtmek gerekir ki, acentelik faaliyetleri …’nın şirket sözleşmesinde de açıkça yer almaktadır. 11 Aralık 2017 tarihli ve 9470 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 698. Sayfasında yer alan … anasözleşmesinin 3/i maddesinde aynen “Şirketin faaliyet konusuna giren yerli ve yabancı gerçek veya tüzel kişilerden acentelik veya vekalet almak, acentelik yapmak, …” ibaresi yer almaktadır .
Yine …’nın tek ortağı ve imza yetkilisi Büyük Britanya uyruklu …, davalı … ‘un da tek ortağı ve imza yetkilisidir.
Bu sebeple işbu dava, …’a izafeten …’ya yöneltilmiştir.
müvekkile sipariş verilen … modellerine ait yüklemeler yapılmış ve sözleşme konusu mallar davalı …’a teslim edilmiştir Buna karşılık davalı … Fashion müvekkile ürettirdiği malları almaktan vazgeçtiğini bildirerek 32.900.-GBP’luk bedeli ödemekten imtina etmiştir.
Öte yandan müvekkil ile davalı arasındaki sözleşmede davalının borcu yabancı para borcu olup, davalı temerrüde düştüğünden 4095 sayılı Faiz Kanunu m. 4/a gereği Devlet bankalarının bir yıl vadeli GBP hesaplarına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizin de davalıdan tahsili gerekmektedir.
EK-1’deki faturanın kesilerek davalı şirkete teslim edilmesi üzerinden TTK md 1530 kapsamında 30 gün geçmiş olduğu için borcun muaccel olduğu açıktır. Yine TTK ‘da belirtilen 8 gün içerisinde faturaya itiraz edilmediği için sözleşme konusu hizmetin teslim edildiği karinesinden müvekkilimin yararlanması gerekmektedir. Tüm bunlar kabul edilmese dahi işbu dava ile borç muaccel hale geldiği için muaccel bir borç için talepte bulunulmaktadır. Yine aşağıda belirtilen dava şartı arabuluculuk sürecinde alacak talep edilmiş oluduğu için, alacağın muaccel olduğunda tereddüt bulunmamaktadır.
Borcun muaccel olması, ihtiyati haciz talebi için yeterli görülmüştür. Bu kapsamda İİK md 257 gereği borçlunun yedinde bulunan veya üçüncü kişiler elindeki taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarının ihtiyaten haczi talebimiz mevcuttur. Borçlu şirketin finansal durumunun bilinmemektedir, ayrıca şirket yurtdışı tabiiyetlidir ve yargılama süreci sonucuna kadar, Türkiye’deki mevcut malların diğer grup şirketlerine veya üçüncü kişilere devri kuvvetle muhtemeldir. Bu durumda müvekkilin alacağının tazmini fiilen imkansız kalacaktır. Bu nedenle de ihtiyati haciz talebimiz mevcuttur.
Dava konusu alacağın dayanağı sözleşmeden doğan borçların tamamen ifa edilmiş olması karşısında; davalının mevcut taşınır ve taşınmaz malları ve Sayın Mahkemece re’sen tespit edilecek ve tarafımızca icra müdürlüğüne bildirilecek bankalar nezdindeki tüm mevduat ve hesaplarına ve ayrıca izafeten davalı gösterdiğimiz … nezdindeki alacaklarına ihtiyati haciz konulmasını talep ediyoruz.
Yukarıda detayları ile açıklamış olduğumuz ihtilafla ilgili olarak, dava şartı arabuluculuk kanun yoluna başvurulmuştur. Taraflar arasında anlaşma sağlanamamıştır. Anlaşmanın sağlanamadığına ilişkin son tutanak sureti ekte sunulmuştur.
Fazlaya dair her türlü talep dava ve ıslah hakkımız saklı kalmak üzere;
Sözleşme konusu satış bedelinin ödenmesi borcunun ifa edilmemesi sonucu 32.900.-GBP (Ingiliz Sterlini) bedelin 4095 sayılı Faiz Kanunu m. 4/a gereği Devlet bankalarının bir yıl vadeli USD hesaplarına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden faizi ile birlikte tahsiline;
Davalı … ‘un mevcut taşınır ve taşınmaz malları ve Sayın Mahkemece re’sen tespit edilecek ve tarafımızca icra müdürlüğüne bildirilecek bankalar nezdindeki tüm mevduat ve hesaplarına ve ayrıca izafeten davalı gösterdiğimiz … nezdindeki alacaklarına ihtiyati haciz konulmasına
Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına….”
CEVAP:
Cevap dilekçesi özetle şöyledir:
“….Müvekkil Şirket ile … Şirketi arasında acentelik sözleşmesi mevcut olmadığı gibi, … tarafından herhangi bir surette acentelik kapsamına girecek bir faaliyette de bulunulmamıştır. … (İngiltere) ticaret sicilinde kayıtlı bulunan bağımsız bir şirket olup, Müvekkil Şirketi arasında davacı tarafça iddia edildiği gibi bir aracılık veya acentelik ilişkisi bulunmamaktadır.
İddia edilen acentelik ilişkisinin kanıtı olarak davacı tarafın dava dilekçesi ekinde ibraz ettiği belgeler, davalı … Global şirketi ile davacı arasındaki uyuşmazlık konusu ticari işlemlere dair teknik yazışmalardan ve bir hesap ekstresinden ibarettir. Müvekkil şirket … hiçbir şekilde davacı … ve davalı … arasındaki ticari işe aracılık etmiş değildir. Birbirinden tamamen ayrı olarak faaliyet göstermekte bulunan iki ayrı şirketin sadece imza yetkililerinin aynı kişi olmasından
yola çıkılarak sorumluluğun ticari işle alakası bulunmayan müvekkil şirkete yüklenmek istenmesi abesle iştigaldir ve hukuk sistemimize zarar verecek niteliktedir.
Belirtmek gerekir ki davacı tarafın ticari yazışmaları yürütmüş bulunduğu kişiler, müvekkil şirketin çalışanları değildir. Uyuşmazlık konusu ticari ilişkiyi davacı tarafla birlikte … şirketi adına yürütmüş bulunan kişilerin müvekkil şirket … ile iş ilişkisi mevcut değildir, işbu kimseler … şirketi adına faaliyet göstermektedir.
Davacı yanın dilekçe ekinde sunduğu ticari yazışmalarda, yazışmaları … şirketi adına yürütmüş bulunan kişilerin e-posta uzantılarının davalı şirket …’in eski ismi olan …’ı ifade edecek şekilde “@…” olması da işbu kimselerin doğrudan doğruya davalı … Şirketi için çalıştığını ve müvekkil şirket adına hareket etmediklerini açıkça ortaya koymaktadır.
Müvekkil şirket bünyesinde faaliyet göstermeyen kimselerce yürütülmüş bulunan ticari faaliyetten ötürü nasıl olup da müvekkil şirkete acentelik vasfının atfedildiği tarafımızca anlaşılamamıştır. Bir an için işbu temelsiz acentelik iddiası doğru kabul edilse dahi, davalı tarafın kendi çalışanlarının yazışmalarıyla bu ticari ilişkiyi yürüttüğü dikkate alındığında, acentenin aracılığı olmaksızın davalı tarafın bizzat akdettiği bir sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkta acentenin müvekkilini davada temsil etmesi söz konusu olamaz. Bu varsayımda dahi davalı taraf …’in yukarıda açıklandığı üzere kendi çalışanları aracılığıyla gerçekleştirdiği ticari faaliyetten Müvekkil Şirket sorumlu tutulamaz. İki şirket arasında herhangi bir acentelik ilişkisinin mevcut olmadığı açık olduğundan, dava dilekçesinin davalı … ‘e tebliğ edilmesi gerekmektedir.
Tebligat zarfının üzerinde müvekkil şirketin adı yazılmış olması hasebiyle Müvekkil Şirket çalışanlarınca sehven 12.10.2020 tarihinde tebellüğ edilmiş bulunan tebligatın, Davalı taraf ve müvekkil şirket arasında hiçbir şekilde mevcut olmayan bir sözde acente ilişkisine dayanılarak tarafımıza yapılmış olması usulsüzlüktür ve Tebligat hukukuna tamamen aykırıdır.
Yukarıda izah edildiği üzere, davalı … şirketi ile Müvekkil Şirket arasında bir acentelik ilişkisi bulunmadığından, Şirketin herhangi bir şekilde dahil olmadığı bu ticari uyuşmazlığın sonucu olarak Müvekkil Şirket aleyhine ihtiyati haciz
uygulanması talebi açıkça hukuka aykırıdır, dolayısıyla Sayın Mahkemenizce dayanaktan yoksun ve hukuka aykırı işbu talebin REDDİNE karar verilmesi gerekmektedir. 2019 yılının Aralık ayında ilk olarak Çin’de ortaya çıkan yeni tip korona virüsü, Covd-19, 12.03.2020 tarihi itibariyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi (salgın) olarak nitelendirilmiştir. Tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüs salgınının Türkiye’yi de etkisi altına almasıyla birlikte ticaret, şirketler ve ticari
işletmeler de çok ciddi risklerle karşı karşıya kalmıştır. Korona virüs nedeniyle, üretim faaliyetleri ve tedarik zincirinde meydana gelen aksaklıklar başta olmak üzere şirketlerin nakit akışlarının bozulması, daha önce akdettikleri sözleşmelerden doğan yükümlülüklerinin yerine getirilememesi gibi pek çok sorun ile karşı karşıya kalmışlardır. Korona virüs salgının Türk hukukunda mücbir sebep oluşturabilecek objektif kriterleri taşıdığı görülmektedir.
Ayrıca, belirtmek gerekir ki … ile … arasında yıllardır süregelen bir ticari ilişki mevcut olup, yapılan anlaşmalar gereğince …, ürünleri davacı …’den tedarik etmekte, ürünlerin teslimatı … (“…”) teslim şekliyle doğrudan Müşteriye yapılmaktadır.
Tedarikçilerin ödemesi, … müşterilerden satış bedelini tahsil ettikten sonra sağlanmaktadır. îşbu dava konusu satımda da, tedarikçi … ile … arasındaki sözleşme yukarıda açıklanan şekilde olup, daha önceki teslimat ve ödemeler hep bu düzende gerçekleşmiştir. Son teslimatın ödemesi henüz Müşteriden tahsil edilemediğinden davacıya ödeme gerçekleştirilmemiştir. Davacı, teslimatın yüklemesini Müşterinin adresine gönderilecek şekilde yapmış olup, bu hususu kendisi de açıkça bilmektedir. … ile … Tekstil arasında siparişe ilişkin bilgileri, teslim tarihini, tutarı ve ödeme detaylarını içeren sipariş formaları düzenlenmektedir. Ekte sunulan sipariş formlarında yer alan “…” ibaresinden de açıkça görüleceği üzere, … yapılacak ödeme öncelikle Müşteriden ödeme alınmış olması şartına bağlanmıştır.
Davalı … ve davacı arasında uzun yıllara dayanan ticari ilişkide teamül üzerine ödemeler hep bu şekilde gerçekleşmiştir. Davacı …bu durumu bilmektedir ve hem sipariş formunda hem de yıllardır devam eden ticari ilişkilerinde işlemler buna göre yapılmaktadır. Taraflar arasındaki ilişkiye dayalı ödeme şarta bağlandığı ve bu şart yerine gelmediği için, muaccel olmayan, vadesi gelmemiş alacak için davacının açtığı işbu dava kötü niyetlidir, davanın reddi ve davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, …’in işbu davayı ikame edebilmesi için öncelikle Müşterinin …’e ödeme yaptığını kanıtlaması gerekmektedir. Davacı, dava dilekçesinde buna ilişkin bir kanıt ileri sürçmediğinden işbu davanın reddi gerekmektedir.
Yukarıda açıkladığımız ve Sayın Mahkemenizce dikkate alınacak tüm bu gerekçeler itibariyle, Müvekkil şirkete yapılmış usulsüz tebligatın iadesine ve Sayın Mahkemenizce gerekli görüldüğü takdirde davalı tarafın şirket adresine tebligat yapılmasına,
Davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin REDDİNE,
Müvekkil şirket ve davalı yan arasında hiçbir şekilde acentelik ilişkisi bulunmamasından dolayı Müvekkil Şirket … bakımından pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın REDDİNE,
Haksız ve kötü niyetli işbu davayı ikame eden davacı aleyhinde ıık m. 67/2 uyarınca hükmolunan tutarın % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının ödenmesine, yargılama masrafları ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini….” talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, Ticari satımdan kaynaklı olarak davacının davalıdan 32.900,00 sterlin (321.038,02 TL) alacak talebinde bulunduğu, davalının ise husumet itirazında bulunduğu, dava dilekçesinde sözleşmenin gerçek tarafı … Ltd olduğunun belirtmesine rağmen, davalıya izafeten acentesi olduğu bildirilen davalı … Ltd. Şti ‘ye dava açıldığının, oysa ki acente olarak belirtilen davalının sözleşmenin tarafı olmadığı, davalı ile aralarında herhangi bir ticari ilişki olmadığı, … Şti ile … …Şti ‘ nin iki farklı şirket olduğu, herhangi bir uyuşmazlık için davalının yetkilendirilmediği, davacı ile davalı arasında iddia edildiği gibi aracılık ve acentecilik sözleşmesinin bulunmadığı belirtilmekle, davanın reddi savunmuştur.
20/08/2021 tarihli bilirkişi raporu özetle şöyledir:
“..
Davalı tarafından verilen siparişin ardından davacının üzerine düşen edimi yerine getirdiği halde davalının ödeme edimini gerçekleştirmediği,
Davacı yanca sunulan yasal defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu ve defter beratlarının yasal süresi içinde Maliye Bakanlığı’na varildiği,
Davacı şirket yasal defterlerine göre davalıdan dava tarihi olan 20.08.2020 tarihinde 49.271,76.-GBP (kur: 9,7580=480793,83.-TL) ve 3095,69.-USD (kur:7,3720= 22821,42-TL) alacaklı olduğu, ancak davacı tarafından bu bedelin 32.900 GBP kadar tahsili talep edildiği, (kur:9,7580,=321.038,2.-TL) yönünde….”
Yargılama kapsamı ve toplanan deliller ile taraflarca sunulan dilekçeler dikkate alındığında, davacı … Ltd. Şti.nin merkezi …’ta bulunan …Ltd. isimli şirkete 13.03.2020 tarihli ve 32. 900 GBP bedelli fatura karşılığı ürün teslim edildiği konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Nitekim, dosya kapsamına sunulan e-postalar ile 20.08.2021 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacının ticari kayıtlarından da söz konusu ürünlerin teslim edildiği ancak bedelinin ödenmediği anlaşılmaktadır. Somut davada çözüme kavuşturulması gereken mesele, davalı …’nin merkezi … Ltd. isimli şirketin Türkiye’deki şubesi veya temsilciliği statüsünde olup olmadığı ya da bu şirkete izafeten davalıya Türkiye’de husmet yöneltilmesinin mümkün olup olmadığına ilişkindir. … Ticaret Sicil Müdürlüğünden temin edilen 10.02.2021 tarihli sicil kayıtlarında görüldüğü üzere, şirketin kurucusunun … olup şirket yetkilisinin adresi …’ta bulunmaktadır. Bununla birlikte, resmi olarak bir acentelik bağı bulunmadığı ticaret sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır. Davacı, Türkiye’de mukim şirketin asıl şirketin acentesi sıfatıyla hareket ettiğini ileri sürmüş; davalı ise anılan şirket ile bir bağının bulunmadığını belirterek davanın husumet yokluğu nedeniyle reddini talep etmiştir. Dosya kapsamında mevcut e-posta kayıtlarında, davalının … üst başlığı altında her iki şirketin de unvan bilgilerini birlikte kullandığı, Türkiye’de mukim şirketin adres bilgilerini paylaştığı görülmektedir. Davaya konu siparişin de Türkiye’de mukim firma tarafından verildiği ve taraflar arasında yerleşik uygulamanın bu şekilde olduğu görülmektedir. Bu çerçevede, her ne kadar davacı, davalı firmanın ana sözleşmesinde yurt dışı firmalara acentelik yapmak şeklinde bir hüküm bulunması nedeniyle yabancı firmanın resmi acentesi olduğunu belirtmiş ise de taraflar arasında resmi bir acentelik bağı bulunduğu dosya kapsamından ispatlanamamaktadır. Bununla birlikte, davalının, yabancı menşeli firma ile aynı unvanı taşıdığı, kurucusunun aynı olduğu, yabancı firma adına Türkiye’de siparişleri verdiği, e-posta yazışmalarında her iki firmanın unvanının birlikte kullanıldığı hususları gözetildiğinde, taraflar arasında resmi acentelik bağı bulunmasa bile davalının TTK’nın 103. madedesi uyarınca yabancı firmanın fiilen Türkiye’deki acentesi olarak hareket ettiği ve huzurdaki davada husumet itirazının yerinde olmadığı sonucuna ulaşılarak davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-DAVANIN KABULÜNE, 32.900,00 İngiliz Poundu (GBP)’nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasının 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarınca uygulanan 1 yıllık en yüksek mevduat faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki TCMB efektif satış kuru TL karşılığının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 21.603,34-TL harçtan peşin alınan 5.482,53-TL harcın mahsubu ile bakiye 16.120,81-TL karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Gereği takdir ve tayin olunan 49.704,57-TL nisbi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı yargılama gideri 5.544,73-TL (ilk harç ve masraflar) ile 915,85-TL (posta/tebligat/bilirkişi) olmak üzere toplam 6460,58-TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-6325 Sayılı Yasa’nın 18/A-14 maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26. Maddesine göre; Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 18/05/2022

Katip … Hakim …
E-imza E-imza