Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/577 E. 2020/719 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/577 Esas
KARAR NO : 2020/719

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 12/11/2012
KARAR TARİHİ : 17/12/2020

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından davalılar … A.Ş. ve … aleyhine … (Kapatılan) 44. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sırasında açılan davanın dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin davalılardan … AŞ ve dava dışı diğer grup şirket ile birlikte … AŞ’nin (müflis) … AŞ’den (tasfiye halinde) kullanmış olduğu kredilere ilişkin genel kredi sözleşmelerini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, daha sonra gerek asıl borçluların gerekse müşterek borçluların içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeni ile söz konusu genel kredi sözleşmelerine ait borçlar vadelerinde ödenmeyince alacaklı Tasfiye Halinde … Bankası A.Ş. tarafından gönderilen ihtarnameler ile öncelikle kredilerin kat edildiğini, ardından hem davacı şirket hemde davalılardan … ve dava dışı borçlular hakkında ilamsız icra takibine geçildiğini, söz konusu takiplere tüm borçlular ve müşterek borçlular tarafından itiraz edilerek takiplerin durduğunu, alacaklı … Bankası tarafından açılan itirazın iptali davalarının tümünün … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında birleştirildiğini, yargılamanın devam ettiği sırada müşterek borçlu müteselsil kefillerden olan davalı …’in itirazını geri aldığını, ardından Tasfiye Halinde … Bankası ile diğer davalı … arasındaki temlik işlemi ile … Bankası … 14.İcra Müdürlüğü’nün … Esas … ve … 6.İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyalarındaki davalı kefil …’in kefaletinden doğan alacağının 2.535.000 ABD Doları miktarlı kısmını …’in hacizli ve haczedilecek mallarından bu temlik edilen kısmi alacağı temin etmek ve bununla sınırlı olmak şartı ile …’a temlik işleminin gerçekleştiğini, davalılardan temlik alacaklı …’ın temlik aldığı icra dosyasındaki …’e ait söz konusu hacizli malları icraen satarak paraya çevirmek ve yapılacak icrai satışa söz konusu temlik alacağı tutarı olan 2.535.000 ABD doları ile sınırlı olmak üzere iştirak etme hak ve yetkisini aşarak sanki tüm alacaklıları temlik almış ve icra dosyasındaki tek alacaklı kendisiymiş gibi diğer davalı … ile birlikte danışıklı olarak usulsüz işlemler yaptığını ve hacizli üst hakkı ve tatil köyü vasfındaki taşınmazı temlik alacaklısı sıfatı ile hacizleri fek etmek sureti ile 2.535.000 ABD dolı bedelle üzerine geçirdiğini, böylece … firmasının davacı şirket ile diğer müşterek borçlular aleyhine haksız kazanç sağladığını, …’in gerçek değerinin çok çok altında bir değer olan 2.535.000 ABD Doları olarak gösterilen ve diğer davalı …’ye devri sağlanan hacizli malları usulsüz olarak elden çıkartarak yaklaşık 30 Milyon dolarlık bakiye borç yükünün davacı şirket üzerine bırakıldığını, daha sonra davacı şirketin vergi daireleri ile SGK, TMSF ve … Bankası gibi kamu kurumlarına olan borçlarını ödeme çabasındayken … Bankası ile 05/05/2010 tarihli 21.000.000 ABD doları indirimli borç tutarını içeren protokol imzalandığını ve ödemenin ödeme takvimine bağlandığını, vergi dairesine olan asaleten ve kefaleten tüm borçların ödendiğini, davalılardan …’in … İli … İlçesi … Mevkiinde bulunan 42.049 m2’lik turizm tesis alanında sahip olduğu 1991 başlangıç tarihli üst hakkının üzerinde bulunan … Bankasına ait ihtiyati hacizlerin kesin hacze dönüşmesinin sağlandığını ve ardından da diğer davalı … firmasının alacaklı banka ile 13/11/2012 tarihinde icra dosyalarında düzenlenen temlik tutanağı ile … 14.icra Müdürlüğü’nün … Esas …Esas ve … 6.icra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyalarında kefil olarak bulunan …’in kefaletinden doğan banka alacağını 2.535.000 ABD Doları kısmını bu şirketin hacizli ve haczedilecek mallarından alacağını temin etmek ve bununla sınırlı olmak şartı ile temlik aldığını, 13/07/2002 tarihli temlik işleminin ardından davalı …’ın 06/07/2003 tarihinde … adına kayıtlı bulunan hacizli üst hakkını üzerindeki hacizler ile birlikte tapuda önce kendi üzerine geçirdiğini ve ardından da 11/07/2003 tarihinde söz konusu taşınmaz üzerindeki tüm hacizleri icradan fek ettiğini, böylece davalılar … ile …’in davacı şirketi aleyhine olarak gerçekleştirdikleri bu hacizli malı kurtarma operasyonu ile değeri 2.535.000 ABD dolarının çok fevkinde olduğu üst hakkına konu taşınmaz üzerine bulunan tatil köyünü 2.535.000 ABD Doları gibi çok düşük bir bedel ile hacizden kurtardığını, söz konusu hacizli mallardan 2.535.000 TL’yi aşan kısmı tahsilat olarak … Bankasında ödenmediğinden davacı şirketin 05/05/2010 tarihli protokol ile 21 Milyon Dolar gibi yüksek bir tutarda kefalet yükü ile başbaşa bırakıldığını, anılan nedenlerle … ve … Şirketlerinin haksız ve usulsüz eylem ve işlemleri sebebi ile davacı şirketin uğramış olduğu zararın tesit edilmesine, belirsiz bir alacak konumundaki alacağın tespiti ile bu alacağın zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalıların menkul ve gayrimenkul malları ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine dava sonuna kadar ihtiyati haciz konulmasına, bu mümkün olmadığı takdirde ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir konulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinin bir çok yönden eksiklik taşıdığından dava dilekçesinin anlaşılamadığını yine HMK 114/h maddesi uyarınca davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığının davacının dava dilekçesinden anlaşılamadığını, ayrıca davacının işbu davada davalı …’in fiilleri neticesinde imzası bulunduğu kredi sözleşmelerindeki kefalet borcu nedeniyle zarar gördüğünü ve kefalet yükünün arttığını iddia ettiğini, ancak ticari nitelikteki kefalet sözleşmesinden kaynaklı bir alacak davasının 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, kredi sözleşmelerinin tümünün davacı … diğer kefiller tarafından 1998 yılında imzalandığını, buna göre 2008 yılı itibari ile davacının iddia ettiği alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının davasını yanlış açtığını, davacının usulsüz bir işlem yapıldığı iddia ediyor ise işbu davayı açmak yerine … ile dava dışı Tasfiye Halindeki … Bankası AŞ arasında gerçekleşen alacak temlik işleminin geçersiz olduğunun tespitini talep etmesi gerektiğini, ancak davasının icra dosyalarındaki itirazını geri alması sebebi ile bunu yapmasının mümkün olmadığını, ayrıca bahsi geçen üç icra dosyasında …’in bu dosyalardaki kefalet borcu ödeme ile sona erdirildiğinden davalı şirketin işbu kredi sözleşmeleri nedeni ile sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, ödeme ile borcun davalı … açısından bankaya ve diğer müşterek ve müteselsil kefillere karşı sona erdiğini, ödemeyi yapan diğer davalı … yapılan ödeme nispetindeki Bankanın haklarına halef olduğunu, bu nedenle de davanın … açısından öncelikle husumet yönünden reddi gerektiğini, davacının usulsüz bir işlem yapıldığı iddiasında ise işbu davayı açmak yerine Maliye Bakanlığı ile … arasında yapılan üst hakkı sözleşmesinin iptali ile tapudan terkinini talep etmesi gerektiğini, Maliye Bakanlığı ile diğer davalı … arasında yapılan üst hakkı sözleşmesi greeği … tarih ve … yevmiye nosu ile … İli … İlçesi … Köyü 774 Parsel üzerinde … lehine 49 yıl süreli müstakil ve daimi üst hakkı tesis edildiğini, davacının öncelikle Maliye Bakanlığı ile … arasında yapılan üst hakkı sözleşmesinin ve bu sözleşmeye dayalı olarak yapılan tapuya irtifak hakkının tescili işleminin hukuka aykırı olduğunu ispat etmesi gerektiğini, bunun da ayrı bir davanın konusu olduğunu irtifak hakkının tapudan iptali talepli ayrı bir davanın konusu olacağını dolayısı ile husumetin …’e değil … ile Maliye Bakanlığı ve Tapu İdaresi’ne yöneltilmesi gerektiğini, dava konusu olayda davacının zarara uğratan davalı işlemlerinin neler olduğunu, müşterek ve müteselsil kefil sıfatı ile davacıya nasıl zarar verildiğini ve davacının kefalet yükünü ne şekilde arttığını, zararın miktarını ve zararın meydana geldiği tarihi açıklayamadığını, buna ilişkin bir belge ve bilgide sunmadığını, sadece davalılar tarafından yapılan usulsüz işlemler nedeniyle maddi zarara uğradığını iddia etmekten öteye gidemediğini, HMK 389 ve 390/3 maddeleri uyarınca mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin davanın esası yönünden davacının haklılığını ispat etmesi şartına bağlandığını, üstelik olayda meydana geldiği iddia edilen zararın ve alacak talebinin yıllar sonra yapıldığından ve alacak zamanaşımına uğradığından HMK 389.maddesi gereği gecikme sebebi ile davacı aleyhine bir sakıncanın doğmasının bahis olmadığını ve ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinin gerektiğini, anılan nedenlerle öncelikle ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin reddine, dava dilekçesinde açıklanan eksikliklerin verilecek kesin süre içinde davacı tarafından tamamlattırılmasına, aksi takdirde dava dilekçesinin reddine, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmaması nedeniyle HMK 114/h md.gereğince dava şartı yokluğundan davanın reddine, davacının talep ettiği alacağın zamanaşımına uğraması nedeniyle davanın usulden reddine, davanın davalı … açısından husumet nedeniyle reddine, işbu taleplerin reddi halinde haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, dava masrafları ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
… A.Ş.’nin talebi üzerine dava … Bankası A.Ş.’ye ihbar olunmuş olup, ihbar olunan banka vekili davanın ihbarına karşı sunmuş olduğu 14/08/2017 tarihli dilekçesinde alacağın temlikinin niteliği itibari ile hukukî bir işlem olduğunu, temlik işlemi ile birlikte alacaklı sıfatının devredenden devralana geçtiğini ve sözleşmenin aktif süjesinin değişmiş olduğunu, bu nedenle bankaca iş bu davaya müdahil olunmayacağını, zira davanın ihbarında taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde 3. kişiye veya 3. kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyor ise tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı 3. kişiye ihbar edebileceğini, taraflardan herhangi birinin davayı kaybetmesi halinde 3. kişiye yani ihbar olunan müvekkili bankaya rücunun mümkün olmadığını, davanın ihbarında hukukî bir yarar da bulunmadığını ve taraflar arasındaki hukukî ilişkinin bankayı bağlamadığını, bu nedenle davaya müdahil olunmayacağını beyan etmiştir.
… 44. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen 2012/245-2013/306 E.K. sayılı 14/11/2013 tarihli karar ile “1-Davalı …Tic.AŞ’ye karşı açılan davanın ZAMANAŞIMI nedeniyle REDDİNE, 2-Davalı … AŞ adına açılan davanın bu dosyadan tefriki ile mahkememizin ayrı bir esasına kaydına, Yargılamanın yeni esas üzerinden yürütülmesine, Davalı … Turistlik Tesisleri AŞ adına açılan davada ön inceleme aşaması tamamlandığından yeni esasın tahkikat duruşma günü verilmesi aşamasından devamına,” karar verilmiş olup, iş bu karara karşı yapılan temyiz nedeni ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/3263-2015/2615 E.K. sayılı 12.02.2015 tarihli kararı ile “…1- Davalı … A.Ş. vekilinin temyiz istemi mahkemenin 27.12.2013 tarihli kararı ile, … A.Ş. hakkında dosyanın esası ile ilgili karar verilmediği, sadece HMK’nın 167. maddesi hükmü uyarınca tefrik kararı verildiği, kararın ancak HMK’nın 167. ve 168. maddeleri uyarınca esas hükümle birlikte temyiz edilebileceği gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Oysa bu durumda temyiz isteminin reddine karar verilmesi yetkisi Dairemize ait olduğundan mahkemenin 27.12.2013 tarihli kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve davalı … A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine karar vermek gerekmiştir. 2-Davalı … A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarına gelince; HMK’nın 168. maddesi hükmü uyarınca mahkemece verilen ayırma kararlarına karşı ancak hükümle birlikte temyiz yoluna başvurulabilir. Mümeyyiz davalı … A.Ş. hakkında ayırma kararı verilmiş olduğundan ve bu karar o davada verilecek esas hükümle birlikte temyizi kabil olduğundan mümeyyiz davalının temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. 3-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacı, temlik alacaklısı … Tic. A.Ş’nin diğer davalı … Tesis A.Ş. ile birlikte danışıklı olarak yaptıkları bir dizi usulsüz ve hukuka aykırı işlemler ile hacizli üst hakkı ve tatil köyü vasfındaki taşınmazı, temlik alacaklısı sıfatıyla değerinin çok altında bir bedelle (2.535.000 USD) üzerine geçirdiğini, ardından 11.07.2003 tarihinde sözkonusu taşınmaz üzerindeki tüm hacizleri icradan fek ettiğini, davalıların müvekkili şirket aleyhine olarak gerçekleştirdikleri bu hacizli malı kurtarma operasyonu ile müvekkilinin borç yükünü artırdıklarını ve müvekkilini zarara uğrattıklarını iddia etmiştir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın davalı …Tic. A.Ş yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine, diğer davalı … Tesis A.Ş. yönünden davanın da bu dosyadan tefriki ile mahkemenin ayrı esasına kaydına karar verilmiştir. Alacağın temliki, 818 sayılı BK’nın 162-172. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, alacağın temliki ile alacak hakkı bunu devir alan üçüncü kişiye geçer. Alacağı temellük eden alacaklının mümessili değil, bizzat alacaklı olur. Temlik ile temlik eden, borç ilişkisinden çıkar ve onun yerine alacaklı sıfatıyla alacağı devir alan kişi geçer. Bu nedenle temlik alan alacaklı sıfatı ile, temlik edilen alacağın borçlusuna karşı haklarını ileri sürebilir. Aynı şekilde temlik alan, alacağın borçlusunun ileri sürdüğü hakların ve def’ilerin muhatabı olur. Üstelik temlik yalnız alacak hakkını geçirmez. Buna bağlı yan hakları da temlik alana geçirir. Borçlunun temellük edene karşı ileri sürebileceği def’iler arasında örnek olarak bilhassa ödemezlik def’i ile zamanaşımı def’i gösterilebilir. Somut olayda, davalı …Tic. A.Ş. kefalet sözleşmesine taraf değil ise de, kefalat sözleşmesinden doğan alacakları temlik alan sıfatı nedeniyle borçlu/kefil davacının temlik edene (Tasfiye Halinde … A.Ş’ye) karşı ileri sürebileceği tüm def’ileri (asıl aktin/kefalet sözleşmesinin) zamanaşımı süresi içinde, temlik alan … Tic A.Ş’ye karşı da ileri sürebilir. Bu durumda mahkemece, 818 sayılı BK’da kefalet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklar bakımından özel bir zamanaşımı öngörülmediğinden, işbu davada aynı Yasa’nın 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın …Tic A.Ş. yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … Tesis A.Ş vekilinin temyiz itirazlarının itirazlarının kabulü ile mahkemenin 27.12.2013 tarihli kararının bozularak ortadan kaldırılmasına, (2) nolu bentte yazılı nedenlerle, davalı … Tesis A.Ş vekilinin temyiz isteminin reddine, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA…” karar verilmiştir. … 44. Asliye Ticaret Mahkemesi ve 43. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 3 nolu mahkeme altında birleşmesi sonucu anılan dosya bozma sonrasında mahkememizin 2016/718 esas sırasına kayıt edilmiş ve 2016/718 esas ve 10/11/2016 tarihli birleştirme kararı ile mahkememizin 2014/661 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. 15/10/2020 tarihli ara karar ile … A.Ş. aleyhine açılan dava tefrik edilerek mahkememizin yukarıda yazılı 2020/577 esas sırasına kayıt edilerek yargılamaya bu esas numarası üzerinden devam edilmiştir. Diğer yandan 2014/661 esas sayılı davada 2014/661-2020/461 E.K. sayılı 15/10/2020 tarihli karar ile “…1-Davacı …T.A.Ş. tarafından davalı … A.Ş. aleyhine açılan davanın reddine…” karar verilmiştir. Yukarıda yazılı yargıtay ilamında ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere iş bu davada 818 sayılı eBK’nun 125. maddesinde ön görülen 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmamış olduğundan davalı ….. A.Ş.’nin zamanaşımı def’i kabul edilmemiştir.
Mahkemece dava ile ilgili genel kredi sözleşmeleri, protokoller, temlikname, icra dosyaları, dava dosyaları, tapu kayıtları ve taraflarca gösterilen deliller getirtilip incelenmiş ve talimat yolu ile ilgili taşınmazın değer tespiti yaptırılmıştır. Tüm dosya kapsamı üzerinde inceleme yapılarak davacının zarara uğrayıp uğramadığının, zarara uğramış ise davalıların sorumlu olup olmadıklarının ve sorumlu iseler her bir davalının dava tarihi itibari ile sorumlu olduğu tutarın tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 16/01/2020 tarihli bilirkişi heyeti raporunun sonuç kısmında “…a) … A.Ş, nezdinde satın alma nedeniyle ortaya çıkan yatırım maliyeti ve gider özelliğindeki harcamaların uyuşmazlık kapsamındaki miktarları yönünden, davalı şirketçe ileri Sürüldüğü gibi 2019 yılına kadar yayılan harcamaların tamamının mı, yoksa tahakkuk yılı 2003 yılı olanlarla sınırlı bölümünün mü ya da dava tarihine (13.11.2012) kadar olanların mı esas alınacağı seçenekleri mahkemenin takdirinde olmak üzere yaptığımız tespit ve hesaplama sonuçlarının aşağıdaki tabloda özetlendiği gibi olduğu; “Harcama tutarlarının 11,07,2019 tarihi dahil tamamının esas alınması” seçeneğine göre 10,262.482,10 TL “Harcama tutarlarından dava tarihine kadar olanların esas alınması” seçeneğine göre 9.589,696,86 TL “Harcama tutarlarından sadece tahakkuk yılı 2003 olanların esas alınması” seçeneğine göre 6.329.892,31 TL b) Yukarıdaki seçeneklere göre, dava konusu uyuşmazlık kapsamında, davalılardan … A,Ş, gönünden “yatırım maliyeti” ve edinme sürecine ilişkin giderler toplamı olarak esas alınabilecek tutar ile uyuşmazlığın özü itibarıyla karşılaştırılmalı analizi gereken değerin “Üst Hakkı’nın gerek devir tarihi gerekse dava tarihi itibarıyla esas alınabilecek “makul satış değeri” olduğu; fakat bu bağlamda esas alınabilecek makul satış değerinin tespiti ile ilgili olarak ise, sektör, teknik ve mali uzmanlık alanları itibarıyla incelemelere muhtaç göründüğünü değerlendirdiğimiz hususların, takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, raporumuzun (2/fb) bölümünde sıralandığı; c) Yukarıda Sayın Mahkemenin takdirlerine sunduğumuz incelenmeye muhtaç konular ile İlgili olarak yapılacak tespit ve analizlerin, davalılardan … A.Ş, nezdinde kabul edilebilir “yatırım maliyeti” ve “edinme süreci giderleri” ile ilgili toplam tutarın ne kadar olabileceğine yönelik olarak daha net bir değerlendirme yapılmasına da katkı sağlayabileceği; a) … AŞ tarafından sonrasında yapılan tüm maliyetler zaten kendisi tarafından öngörülebilir nitelikte olduğundan; tüm bu durumlar İle birlikte kullanım hakkının değerini kabul etmiş olacağı, b) Hem … AŞ hem de … AŞ açısından davanın temelinin haksız fiil olduğu; c) Huzurdaki olayda devrin iptali için herhangi bir işlem yapılmadığı, bu bakımdan, devir hukuken uygun olan bir devir olduğu; bir başka ifadeyle, devirin 2.535,000 Dolar üzerinden yapıl İniş ve iptali istenmemiş ve geçerliliğini koruyan bir devir olduğu; d) Söz konusu devrin iptalini istemeden; bir başka ifadeyle bu devrin geçersiz olduğunu hukuken tespit ettirmeden tazminat talep etmenin mümkün olmadığı, çünkü ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmadığı; e) Mahkemenin aksi kanaate varması halinde zarar hesaplamasının devir bedeliyle kullanım hakkının devir tarihi itibariyle değerinin farkının tespiti suretiyle yapılabileceğini; daha önce talimat dosyası ile tespit edilen kullanım hakkı değerinin hükme esas alınıp alınmayacağı mahkemenin kanaatinde olduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir. Bilirkişi kurulu raporu gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; Tasfiye Halinde …Bankası A.Ş. ile dava dışı … A.Ş. arasında 02/10/1997 tarihli 130.000,00-₺ miktarlı, 13/07/1998 tarihli 520.000,00-₺ miktarlı, 31/07/1998 tarihli 7.500.000,00-USD miktarlı ve 24/08/1995 tarihli 22.500.000,00-USD miktarlı genel kredi sözleşmeleri akdedildiği, davacı … T.A.Ş. ve davalı …Ş.’nin anılan sözleşmeleri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıkları, bu sözleşmelere istinaden krediler kullandırıldığı ve bu kredilere ilişkin olarak … 6. İcra Müdürlüğü’nün … esas (yeni no: …esas), …esas, …esas (yeni no:… esas), … 14. İcra Müdürlüğü’nün …, …, …, … esas sayılı dosyalarda icra takipleri başlatıldığı, 13/11/2002 tarihli temlikname ile dava dışı Tasfiye Halinde … Bankası A.Ş.’nin 14. İcra Müdürlüğü’nün …, … ve … 6. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyalarında kefil olarak bulunan davalı …Ş.’den olan alacaklarının bu şirketten hacizli ve haczedilecek mallarından alacağın temlik edilmek ve bununla sınırlı olmak şartı ile 2.535.000,00-USD’lik kısmının … A.Ş.’ye temlik ettiği, diğer yandan alacaklı tasfiye halinde … Bankası A.Ş. ile borçlu … T.A.Ş. arasında akdedilen 05/05/2010 tarihli protokolün 17. maddesinde alacaklı banka tarafından protokolde imzası bulunmayan kredi borçlusu firmalar ile diğer kefiller hakkında yasal takip işlemlerine devam edilerek yapılacak tahsilat, masraf ve kefalet ücretleri düşüldükten sonra protokol borcundan düşüleceği, bankanın asıl borçlu ve diğer kefillerden borcun tahsilatı için makul çabayı göstereceği, ayrıca borçlu … T.A.Ş. … 14. İcra Müdürlüğü’nün …, … ve … 6. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyalarından davalı …Ş.’nin kefaletinden doğan alacakların hacizli ve haczedilecek malların 2.535.000,00-USD’lik kısmının banka tarafından … A.Ş.’ye temliki nedeni ile temlik alacaklısı … A.Ş. tarafından yapılmış olan haciz fek işlemleri ve her türlü işleme ilişkin olarak … A.Ş. ve banka haricindeki 3. kişilere karşı dava açma hakkının saklı olduğunun alacaklı bankaca kabul ve taahhüt edildiğinin düzenlendiği anlaşılmıştır. Diğer yandan … ili … ilçesi … köyü 774 parselde kayıtlı 42.049 m²’lik taşınmazın tamamı turizm alanı içerisinde kaldığından Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın arazi tahsis ve kesin tahsis yazılarına istinaden 378 yevmiye numarası ile taşınmaz üzerinde 49 yıl müddetle davalı … şirketi lehine daimi ve müstakil irtifak hakkı (üst hakkı) tesis edildiği, davalı …Ş. ile … A.Ş. arasında 01/09/1999 tarihinde … Köyü’nün … A.Ş. tarafından işletilmesine ilişkin 5 yıl süreli kira sözleşmesi akdedildiği, daha sonra yukarıda da yazılı olduğu üzere T. Halinde … Bankası A.Ş.’nin … 14. İcra Müdürlüğü’nün …, … ve … 6. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyalarında davalı ….. A.Ş.’nin kefaletinden doğan 2.535.000,00-USD ile sınırlı alacaklarının bankaya yapılan ödeme nedeni ile … A.Ş.’ye 13/11/2002 tarihinde devrettiği, ilgili 3 icra dosyasında mevcut temlik tutanağının altında Tasfiye Halinde … Bankası vekili ile temlik alan … A.Ş. vekilinin imzalarının yer aldığı, bu devir üzerine davalı …Ş.’nin taşınmaz üzerindeki üst hakkının … A.Ş.’ye devri konusundaki mutabakat üzerine Maliye Bakanlığı ile … A.Ş. arasında yapılan üst hakkı sözleşmesi gereği … tarih ve … yevmiye numarası ile bahsi geçen yerin tapu kaydında … A.Ş. lehine 49 yıl süreli müstakil ve daimi üst hakkı tesis edildiği anlaşılmıştır. Somut olayda uyuşmazlığın temelini ve muhtevasını davalı …Ş.’nin icra takibindeki borca karşılık gelmek üzere yaptığı temlik sonrasında bu borcu karşılamak üzere … ili … ilçesi … köyü 774 parselde kayıtlı 42.049 m²’lik taşınmazın kullanım hakkının … A.Ş.’ye devri oluşturmaktadır. Davacı taraf, temlik alacaklısı … A.Ş.’nin davalı …Ş. ile birlikte danışıklı olarak yaptıkları bir dizi usulsüz ve hukuka aykırı işlemler ile hacizli üst hakkı ve tatil köyü vasfındaki taşınmazı temlik alacaklısı sıfatı ile değerinin çok altında bir bedelle (2.535.000,00-USD) üzerine geçirdiğini, ardından 11/07/2003 tarihinde söz konusu taşınmaz üzerindeki tüm hacizleri icradan fekettiğini, … A.Ş. ve davalı … şirketinin gerçekleştirdikleri bu işlemler nedeni ile kendisinin borç yükünü artırdıklarını ve zarara uğrattıklarını, BK 581 vd. maddelerinde düzenlenen kefâlet hükümlerine göre bir kefilin bile bile hileli işlemlerle diğer kefilin kefâlet borcunu artırıcı işlemlerde bulunmasının hukuken korunmasına imkan bulunmadığını, ayrıca … A.Ş. Ve davalı …Ş.’nin BK 592. maddede yer alan yükümlülüklere aykırı davrandıklarını iddia ederek iş bu davayı açmıştır. Dava, niteliği itibari ile bir tazminat/alacak davasıdır. Davacı taraf, yapılan devir işleminde usulsüz olarak çok aşağı sınırlarda bir bedel gösterildiğini, devir gerçek bedeli üzerinden yapılmış olsa idi kendisinin kefâlet yükünün ağırlaşmayacağını öne sürerek zararının belirlenmesini ve bu zararın … A.Ş. ve davalı …Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Uyuşmazlığın çözümü için davalı …Ş. tarafından … A.Ş.’ye yapılan devrin davacı kefilin hukukî durumunu ağırlaştırıp ağırlaştırmadığının, bu durum nedeni ile davacının temlik alacaklısı … A.Ş.’ye ve davalı …’e karşı dava açıp açamayacağının ve bunun hukukî temelinin ne olacağının tespiti gerekir. Davacı taraf TBK md. 587 ve md. 592’ye atıf yapmıştır. 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şeklindeki Kanun’un 1. maddesinde “…(1) Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmü yer almaktadır. Somut olayda davaya konu olaylar 818 sayılı eBK’nun yürürlükte olduğu dönemde gerçekleştiğinden uyuşmazlığın çözümünde eBK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Davacı tarafın atıf yapmış olduğu TBK md. 581’in karşılığı 818 sayılı eBK md. 488’dir. Md. 488’de “…Birden ziyade eşhas birlikte mütecezzi bir borca kefil oldukları takdirde bunlardan her biri kendi hisseleri miktarınca adi kefil gibi ve diğerlerinin hisseleri hakkında kefile kefil sıfatı ile mesul olur. Kefiller, gerek asıl borçlu ile beraber gerek kendi beyinlerinde müteselsil olmaklı ğıiltizam etmişler ise her biri borcun tamamından mes’ul olup ancak diğerlerinin hissesi için onlara rücu hakkı nı haizdirler. Kefaletin, aynı borca diğer kimselerinde kefalet etmesi şartiyle vaki olduğuna alacaklının vukufu bulunduğunu kabule mahal olan hallerde bu şart tahakkuk etmezse, kefil mes’uliyetten beri olur.” hükmü yer almakta olup, müteselsil kefâlette bir kefilin ödeme yapması halinde diğer kefillere rücu imkanını konu almıştır. Yine davacının atıf yaptığı 6098 sayılı TBK md. 592’nin karşılığı 818 sayılı eBK md. 500’dür. eBK md. 500’de “…Alacaklı kefaletten dolayı tahakkuk eden borcun temini için kefelatin akdi esnasında tesis yahut sonradan istihsal olunan teminatıkefilin zararı na olarak tenkis eder veya elinde bulunan delaili elden çıkarırsa kefile karşı mesul olur. Resmi memurlar ile müstahdemlere kefalet vukuunda alacaklı, bu borçlular hakkında ifasiyle mükellef olduğu nezareti icrada ihmal eylediği ve borç bu ihmalden tevellüt ettiği yahut ihmal vuku bulmamış olsaydı bu nisbette tezayüt etmeyeceği muhtemel bulunduğu takdirde dahi mesuldür.” hükmü yer almakta olup, asıl borcun temini olan teminatları konu almaktadır. Kaldı ki hem 818 sayılı eBK’da hem de 6098 sayılı TBK’da dava konusu olaya ilişkin özel bir düzenleme yer almamakta olup, her iki yasada da borcun kaynakları hukukî işlem, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme olarak düzenlenmiştir. Somut olayda birlikte müteselsil kefalet vardır. Müteselsil kefiller TBK md. 165 (818 sayılı BK md. 144’de “Kanun veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe borçlulardan biri kendi davranışı ile diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz.” düzenlemesi yer almakta olup, buna göre kefiller kendi fiilleri ile diğer müteselsil kefillerin durumunu ağırlaştıramayacaktır. Mahkememizce benimsenen, yukarıda yazılı olan 15/01/2020 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere müteselsil bir kefil kendi mal varlığındaki bir malı çok daha değeri altında alacağa mahsuben devir etmişse ve diğer müteselsil kefil bunun kendi durumunu ağırlaştırdığını iddia ediyor ise ancak haksız fiilden söz etmek gerekecektir. Davacı tarafça devrin iptali için herhangi bir işlem yapılmamıştır. Bu bakımdan devir hukûken geçerli olan bir devirdir. Devir 2.535.000,00-USD üzerinden yapılmış ve iptali istenmemiş olup, geçerliliğini korumaktadır. Devrin iptali istenmeden, devrin geçersiz olduğu hukuken tespit ettirilmeden tazminat talep edilmesi mümkün değildir. Açıklandığı üzere iş bu davanın dinlenebilmesi için öncelikle davacının anılan devir işleminin usulsüz olduğuna dair iddiasının açılmış bir davada maddi hukuk kurallarına göre ispatlanmış olması ve iptaline karar verilmiş olması gerekir. Bu yönde açılmış bir davanın varlığı öne sürülmemiştir. Anılan devir iptal edilmeden mahkememizde açılan iş bu tazminat davasının dinlenilmesi genel hükümlere aykırıdır. Tüm bu sebeplerden dolayı usul ve yasaya uygun görülmeyen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı vekili lehine hesaplanan 133.986,29-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/12/2020

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza