Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/384 E. 2020/717 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/384 Esas
KARAR NO : 2020/717

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 08/06/2012
KARAR TARİHİ : 17/12/2020

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Şirketi’nin 09.03.2012 tarihinde yapılan 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin olarak ortaklar kurulu toplantısında ortaklara şirketin mali durumu ile ilgili hiçbir bilgi verilmeden hukuka aykırı karar alındığını ve müvekkilinin ihracına karar verildiğini, Şirketin bir önceki 22.12.2008 tarihli ortaklar kurulunda 3 yıllığına müdür olarak seçilen …’in görev süresi 22.12.2011 tarihinde sona erdiğinden, 09.03.2012 tarihindeki toplantıya çağırma yetkisinin bulunmadığını, 09.03.2012 tarihindeki toplantı davetinin 3 gün öncesinden 06.03.2012 tarihinde gönderildiğini; bu bakımdan dava konusu 09.03.2012 tarihli toplantının yapılması ve karar alınmasının mümkün olmadığını, usulüne uygun çağrı yapılmadan gerçekleştirilen toplantıda alınan kararların yok hükmünde olduğunu , ayrıca toplantıya ilişkin çağrının hukuka uygun olduğu varsayılsa dahi toplantıda alınan kararların hukuka aykırı olduğunu ve iptali gerektiğini, Ortaklar kurulu toplantısının 3 nolu kararma ilişkin iptal gerekçesinin, müvekkiline şirketin defter ve kayıtlarını inceleme hakkının tanınmadığını, şirketin iş ve işlemleri ile ilgili olarak hiçbir açıklamada bulunulmadığını, şirketin hesaplarının gizli tutulduğunu, 4 yıl boyunca ortaklar kurulu toplantısı düzenlenmediğini, bu süre boyunca şirketin işlemleri ve mali durumu hakkında ortaklara hiçbir bilgi verilmediğini, hesap ve bilançoların ortaklar kurulunda dahi sunulmadığını, bilanço ve kar- zarar hesaplarının okunmadan, ortakların bilgisine sunulmadan onaylanmasının mümkün olmadığını, 4 nolu karara ilişkin iptal gerekçesinin ise; kar- zarar durumu belirlenmeden kar dağıtımı hususunda karar oluşturulması ve karın yedek akçe olarak ayrılmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca şirketin 800.000-TL sermayeye sahip olduğunu, faaliyetlerini sürdürmek için ilave kaynağa ihtiyacının olmadığını, şirketin kar payı dağıtmayarak karını yedek akçe olarak ayırmasının müvekkilinin kar payı almasını engellemek olduğunu, 5 nolu karara ilişkin iptal gerekçesinin ise; şirket müdürü …’ in Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulunun Vergi inceleme raporunda şirket kayıtlarını usulsüz bir biçimde tutmakla suçlandığını ve bu konuyla ilgili olarak ortaklar kurulunda hiçbir açıklama yapılmadığını, şirketin gerçek durumunu yansıtan bilanço ve gelir tablosu sunulmadan, şirketin işlemleri, sermaye yapısı ve sürmekte olan incelemeler nedeniyle mevcut vergi riskleri ile ilgili olarak açıklama yapılmadan şirket müdürünün ibrasının söz konusu olamayacağını, ayrıca şirket müdürünün kendisinin ibrasına ilişkin kararda oy kullanmasının hukuka aykırı olduğunu, 6 nolu karara ilişkin iptal gerekçesinin; Şirketi tek başına temsil ve ilzam etme yetkisini kötüye kullanan …’in, gerçekleştirdiği usulsüz iş ve işlemleri ile şirketi devasa boyutlarda vergi cezaları ile karşı karşıya bırakması sebebiyle ve ayrıca kendi oyları ile yine kendisini şirket müdürü olarak seçmesinin iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, 7 nolu karara ilişkin ise; iptal gerekçesinin, hiçbir gerekçe yokken müvekkilinin kötü niyetle şirketten çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürdüğünü, …’ in ortaklar kurulu toplantısına katılarak, alınan bu kararlara karşı muhalefet şerhlerini tutanağa geçirdiğini, tüm bu gerekçeler sebebiyle, hukuka aykırılıklarla malul ortaklar kurulu kararlarının uygulanmasının telafisi imkânsız sonuçlar meydana getireceği göz önünde bulundurularak 09.03.012 tarihli toplantıda alınan kararların uygulanmasının tedbiren durdurulmasını, davalı şirketin 09/03/2012 tarihli Ortaklar Genel Kurulunda alınan, 3-4-5-6 ve 7 sayılı kararların iptallerine,yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, müvekkili şirketin sadece 675 TL sermayeye sahip ortağı olup hissesi %0,084 oranında olduğundan ortaklık payından kaynaklanan hak ve yetkilerin gerçek sahibi olmadığını, davacının hissedarlığının limited şirketlerde yasanın aradığı asgari ortak sayısını temin edebilmek amacıyla karşılıksız olarak edinilmiş hissedarlık olduğundan inançlı malik olduğunu ve huzurdaki dava ve taleplerin iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını, Davacının inançlı ortaklığı, yargılandığı ceza davasının savcılık soruşturmasında … Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadesinde kabul ettiğini, Davacı hakkında, haklı sebeple şirketten çıkarmaya ilişkin … 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. Sayılı davası bulunduğunu, söz konusu davanın Yargıtay temyiz incelemesi aşamasında olduğunu, bu davada davacının ortaklıktan çıkarılması yönünde bir sonuç çıkması halinde davacının ortaklık sıfatının kaybedeceğini dolayısıyla ortak sıfatını kaybedecek olan davacının açtığı huzurdaki iptal davasının da reddi gerekeceğinden, … 1.ATM’nin … E. Sayılı davasının sonucunun beklenmesi gerektiği ve talep edildiğini, Şirket müdürünün görev süresinin belirlendiği 2.12.2008 tarihli ortaklar kurulu kararının 03.03.2009 tarihinde tescil edildiğini ve 09.03.2009 tarihinde de ilan edildiğini, davacıya ortaklar kurulu toplantısı davetiyesinin 22.02.2012 tarihinde gönderildiğini ve 23.02.2012 tarihli yeni gün gazetesinde yayınlandığını ve ayrıca da 27.02.2012 tarihinde ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, Müvekkili şirket müdürünün görevden azline dair ortaklar kurulu veya mahkeme tarafından alınmış bir karar veya azil söz konusu olmadığından, mevcut müdürün, yeni müdür seçilinceye kadar ortaklar kurulunu toplantıya çağıma konusunda görevinin devam edeceğini; Ortaklar kurulu toplantısı çağrısının usule uygun bir şekilde yapıldığı, gerekli ilanlarda bulunulduğunu, davacının ortaklar kurulu toplantısına katıldığını, bütün ortakların katılımı ile ortaklar kurulu toplantısının gerçekleştikten sonra toplantıya katılan ortağın davetin usulsüz olduğundan hareketle yaptığı itirazın iyi niyet kurallarına aykırı ve haksız olduğunu, Davacının, …’in 2003 yılında usulsüz işlemler yaptığı, vergi inceleme raporu düzenlendiği ve şirketi zarara uğrattığı şeklinde varit olmayan bir iddiaya dayanarak bilançonun onaylanmasına dair ortaklar kurulu kararının iptalini talep ettiğini, denetleme hakkının ihlal edildiği iddiasının tek başına, alınan kararların iptalini gerektirmeyeceği ve şirket bilanço içeriklerini gerçeğe aykırı hale getirmeyeceğini, kar dağıtımı yapılmamasına, karın yedek akçe olarak ayrılmasına ilişkin kararın, 799.325,00 TL’lik sermayesini temsil eden davacı dışındaki ortağın olumlu oyu ile alınmış şirketin iktisadi menfaatine ve şirket bilanço ve gelir tablolarına uygun olduğunu, şirketin kar payı dağıtımı yapmamasının nedeninin, sermaye yapısını kuvvetlendirmek ve esas itibariyle portföy yatırımı yapmakta olan şirketi ekonomik dalgalanmalara karşı koruma olduğunu, Davacının şirket müdürünün şirketi zarara uğrattığı iddiasının yerinde olmadığını, şirketin sağlıklı bir bilanço ve gelir tablosu olmadığı yönündeki iddiasının mücerret ve haksız olduğunu, Dava konusu ortaklar kurulunda müdürün ibrasına ilişkin kararın 800.000.00 TL tutarlı şirket sermayesinin 625 TL’lik sermayesini temsil eden %0,084 hisse oranına sahip davacının olumsuz oyuna karşı, 799.325.00 TL’lik sermayesini temsil eden % 99.9 hisse oranına sahip, davacı dışındaki ortağın olumlu oyu ile alındığını, dolayısıyla şirket müdürünün ibrasının objektif iyi niyet kurallarına uygun olduğunu, Müdür seçilme engellerinin TTK m. 315’te düzenlendiğini, dava konusu olayda böyle bir engel bulunmadığını, Limited şirket ortağının şirketten çıkartılmasına yönelik karar, esasen bir ortaklar genel kurulu kararı niteliğinde olmadığını, bu kararın sadece çıkarma için şirket tüzel kişiliğinin dava açabilmesi için gereken ön şart, muvafakat niteliğinde olduğunu, dolayısıyla ortağın çıkarılmasına ilişkin genel kurul kararı aleyhine iptal davası açılamayacağını, ihtiyati tedbir talebinin haklı ve hukuki bir menfaate dayanmadığını;beyan ederek, davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda mahkememizin 2014/770-2015/51 E.K. sayılı 11/02/2015 tarihli kararı ile davanın reddine karar verilmiş olup, kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/12065-2018/4267 E.K. sayılı 04/06/2018 tarihli kararı ile “…1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Dava; limited şirket genel kurul toplantısında alınan kararlarının iptali istemine ilişkindir. Davalı şirketin 09.03.2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı sırasında iptali talep olunan diğer kararların yanısıra davacının muhalif kaldığı 4 no’lu kararla şirket karının dağıtılmayıp yedek akçe olarak ayrılmasına da karar verilmiştir. Dosya içerisindeki bilirkişi raporundan ve belgelerden davalı şirketin istikrarlı bir karlılık trendinin bulunduğu, şirketin 17.5.2004, 19.7.2007 ve 22.08.2008 tarihlerinde yapılan genel kurul toplantılarında da kâr payı dağıtılmaması yönünde kararların alındığı, bu genel kurullarda alınan bir kısım kararlarla birlikte kâr payı dağıtılmamasına ilişkin kararın da davalara konu edildiği anlaşılmaktadır. İptali istenilen 4 no’lu kararda kar payının neden dağıtılmadığına dair herhangi bir açıklama bulunmadığı gibi, dava sırasında da kâr payı dağıtılmamasının nedenleri izah olunmamıştır. Limited şirket ortaklığında aslolan şirket karından pay almak olması nedeniyle somut gerekçelere dayanmayan kar payı dağıtılmamasına yönelik 4 no’lu genel kurul kararının hukuka ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğu gözetilmeden bu talep yönünden de davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.3-Ayrıca, mülga 6762 Sayılı TTK’nın 537/son maddesi uyarınca limited şirketlerde hakkında ibra kararı verilecek ortağın bu kararın ittihazında oy hakkı bulunmadığı ve diğer ortağın şirket müdürü ortak hakkındaki ibra kararına muhalefet ettiği gözetilerek ortaklar kurulunda alınan şirket müdürü olan ortağın ibrasına ilişkin 5. no’lu kararın iptaline hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA…” karar verilmiş olup, taraf vekillerinin karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/5275-2020/3146 E.K. Sayılı 24/06/2020 tarihli ilamı ile “…Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce bozulmuştur…Bu kez taraf vekilleri karar düzeltme talebinde bulunmuştur. 1-Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair karar düzeltme istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dava, limited şirket ortaklar kurulu toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir. Davacı, diğer kararların yanında 09.03.2012 tarihli toplantıda alınan 7 numaralı kararın da iptalini talep etmiştir. Anılan madde, davacının TTK 551/3. maddesi uyarınca şirketten çıkarılması için mahkemeye müracaat edilmesine izin verilmesine ilişkindir. Mahkemece, genel kurulda alınan 7 numaralı kararın, ortağın şirketten çıkarılmasına yönelik bir karar olmadığı, bu hususta mahkemeye müracaat edilmesi için müsaade edilmesi kararı olduğu, her durumda genel kurul dışında da bu muvafakatın verilebileceği gerekçesiyle anılan bu madde yönünden de davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemenin bu gerekçesinin, anılan karara yönelik istemin esastan yerinde bulunmadığına ilişkin olduğu kuşkusuzdur. 6762 sayılı Kanun’un 551/3. maddesi, bu yolda mahkemeye başvurulmak üzere alınacak kararın esas sermayenin yarısından fazlasına sahip ortakların “mutlak” ekseriyetiyle alınabileceğini öngörmüş olmakla, somut olayımızda olduğu gibi, anılan kanunun yürürlükte olduğu zaman dilimi bakımından, iki kişilik limited şirketlerde, esas sermayenin yarısından fazlasına sahip tek bir ortağın olumlu oyu ile bu yolda bir karar alınabilmesi mümkün değildir. Nitekim, 6102 sayılı TTK’nın 616. maddesinde aynı yönde alınacak kararların, ancak pay ve paydaş çoğunluğu ile alınabileceğine ilişkin aynı kanunun 641. maddesi hükmü de mülga 6762 sayılı Kanunun 551/3. maddesindeki düzenleme ile paralel niteliktedir. Şu halde, mahkemece, davalı şirketin ortaklar kurulunca alınan 7 nolu kararın da iptaline hükmedilmesi gerekirken, bu yoldaki istemin reddedilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle, davacı vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulüyle yerel mahkeme kararının bozma ilamında açıklanan nedenlere ilaveten bu nedenle de davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair karar düzeltme isteklerinin HUMK 442. maddesi gereğince REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile kararın bu yönden de davacı yararına BOZULMASINA…” karar verilmiştir.
Dava, davalı şirketin 09/03/2012 tarihli ortaklar genel kurulu toplantısında alınan 3, 4, 5, 6 ve 7 nolu kararların iptali istemine ilişkindir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanununun 2. maddesinde “Bu Kanunda aksi öngörülmemiş ve/veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse; a)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse o kanun hükümleri uygulanır. b)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukuki fiiller, bağlayıcılıkları ve hukuki sonuçları itibarıyla, bu tarihten sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tabidir. c)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara TTK hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır. Davaya konu 09/03/2012 tarihli kararlar 01/07/2012 tarihinden önce alındığından uyuşmazlığın çözümünde 6762 sayılı TTK ve 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK hükümlerinin nazara alınması gerekmektedir. Dava konusu ortaklar kurulu toplantısının yapıldığı tarihte yürürlükte olan 6672 sayılı eTK md. 536 hükmü (yeni TTK md. 622) uyarınca, anonim şirket genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümleri kıyas yolu ile limited şirketlere de uygulanır. İptal davasını açabilecek olanlar; pay sahipleri, organ olarak yönetim kurulu üyeleri ve yönetim kurulu üyelerinden her birisidir. Ortaklık hak ve sıfatına bağlı olarak açılan iptal davalarında dava açan kişinin davanın başından sonuna kadar bu ortaklık sıfatını sürdürmesi gereklidir. Şayet yargılama sırasında bu sıfatı sona erecek olursa artık davayı takiple sonuçlandırmakta hukukî yararı kalmaz. Aktif dava ehliyetine ilişkin olan bu hususların mahkemece re’sen göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Somut olayda dosyaya sunulan … 35. İcra Dairesi’nin … esas sayılı 27/10/2020 tarihli yazısı ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 04/11/2020 tarihli 10195 sayısında yer alan ilândan davacının davalı şirketteki hisselerinin icra yolu ile satıldığı ve satış işleminin 22/12/2020 tarihinde kesinleştiği, bu hususun ticaret sicil kayıtlarında tescil ve ilân edildiği sabit olup, bu durumda davacının aktif husumetinin yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Aktif husumet yokluğu nedeni ile davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 21,15-TL harcın düşümü ile bakiye 33,25-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili lehine hesaplanan 3.400,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan 200,00-₺ tebligat posta giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın HMK 333 maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; davalı vekilinin yüzüne karşı davacı tarafın yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/12/2020

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza