Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/272 E. 2020/572 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/272 Esas
KARAR NO : 2020/572

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 19/06/2020
KARAR TARİHİ : 05/11/2020

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı bankanın müvekkili şirketin maliki olduğu … ili … ilçesi … mahallesi 6 pafta 169 ada 18 parselde kayıtlı taşınmazlar üzerinde 44.500.000,00-USD bedelli 2. Dereceden yabancı para ipoteği tesisi için … tarih … yevmiye numaralı ipotek resmi senedi imzalandığını ve tescil edildiğini, söz konusu resmi senedin hukuka aykırı olduğunu, somut olayda yabancı para ipoteği kurulabilmesi için aranan şartlara uyulmadığını, yabancı para ipoteğinin istisnai bir ipotek türü olduğunu, yabancı para birimi ile rehin yükü altına giren taşınmazın hangi alacağı güvence altına aldığı ve söz konusu alacağın TMK m.851./2 de sıralanan şartları sağlayıp sağlamadığının denetlenebilmesi gerektiğini, bu nedenle yabancı para ipoteği kurulurken bunun hangi alacağı güvence altına aldığının rehin sözleşmesinde açıkça gösterilmesi gerektiğini, davalı banka ile dava dışı 3.kişi … arasında ipotek ile teminat altına alınacak herhangi bir kredi sözleşmesi akdedilmediğini, resmi senette hangi kredi sözleşesinden doğan alacağın yabancı para ipoteği ile teminat altına alınmak istendiğinin belirtilmediğini ve akdedilen kredi sözleşmesin tarihine veya numarasına dahi atıf yapılmadığını, resmi senedin yabancı para ipoteğinin kurulmasına ilişkin prensiplere aykırı olarak düzenlendiği gibi tamamen gerçek dışı ve hiçbir somut kanıta dayanmayan ifadeler ile resmi senedin TMK 851/2’de aranan şartlara aykırı düzenlendiğini, ipotek tesis tarihinde taşınmazın maliki olan … A.Ş tarafından …‘a yabancı para ipoteği kurma yetkisi verilmemiş olduğunu, düzenleme şeklinde vekaletnamede geçen “dilediği bedel” kelimesinin yabancı para ipoteğini kapsamayacağını, bu nedenle resmi senedin davacı şirket açısından hükümsüz olduğunu, şirketin 21.04.2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliğine …, …, … ve …’in seçildiğini, aynı tarihli Yönetim Kurulu kararı ile …’in yönetim kurulu başkanlığına seçildiğini ve şirket esas sözleşmesinin 13. maddesi uyarınca yönetim kuruluna tevdi edilmiş olan temsil ve ilzam yetkisinin kullanılmasının … ve … ile …, …’in herhangi birinin imzası ile yerine getirilmesine karar verildiğini, …’nun … 3. Noterliğinin … tarih, … yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vekaletnamede vekil eden sıfatı ile imzasının bulunduğunu, ….’nun böyle bir iradeyi açığa vurabilmesi için temsilcisi olduğu davacı şirket yönetim kurulu üyesi …’nın bu doğrultuda bir karar almış olması gerektiğinin şart olduğunu, yönetim kurulu tarafından bu yönde bir karar alınmadığından …’nun somut olayda yetkisiz temsilci sıfatı ile imza attığını, davalı bankanın istikrar kazanmış uygulamasına yer vermediğini, davacı şirket yönetim kurulunun yabancı para ipoteği ile 3. kişinin borcuna teminat vereceğine ilişkin bir yönetim kurulu ya da genel kurul kararı olmadığını, davacı esas sözleşmesinde 3. kişi lehine ipotek tesis edilebileceğine yönelik bir hükmün bulunmadığını belirterek … tarih … yevmiye numaralı resmi senedin HMK 106 md. uyarınca hukuka aykırı olduğunun tespiti ile tapuda davacı müvekkiline ait taşınmaz üzerinde kurulan yabancı para ipoteği tescilinin HMK 106 md. uyarınca yolsuz olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davacı arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerine istinaden dava dışı …’ye USD cinsinden krediler kullandırıldığını, bu kredilerin teminatı olarak mülkiyeti davacıya ait … ili … İlçesi … Mah. 6 pafta 169 ada 15-18-23-24 parselde bulunan taşınmaz üzerine 31/07/2014 tarihinde davalı … lehine 1. Derece 145.000.000,00-USD ve 11/03/2015 tarihinde 2. Derece 44.500.000,00-USD limitli ipotekler tesis edildiğini, davacının müvekkili banka ile dava dışı 3. Kişi … Arasında ipotek ile teminat altına alınacak herhangi bir kredi sözleşmesi akdedilmediği yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, anılan ipotek resmi senedinin eski maliki … A.Ş. adına … 3. Noterliği’nin …tarih ve … sayılı vekaletnamesi ile … tarafından akdedildiğini, anılan vekaletnamenin ise hem … A.Ş. temsilcisi hem de … Temsilcisi … tarafından akdedildiğini, ipotek tesis tarihinin 31/07/2014 olduğunu, bu tarihe kadar hem … A.Ş:’yi temsil eden … hem de … S.A.’yı temsil eden …’nun bu yetkiler çerçevesindeki temsile yönelik yetkilerini aynen koruduklarının ticaret sicil kayıtlarından anlaşıldığını, ipotek veren şirketin esas sözleşmesinin Amaç ve Konu başlıklı kısmının 3.5. Maddesinde şirketin taşınmazları üzerine her türlü ipotek tesis edilebileceğine yönelik açık hüküm bulunduğunu belirterek öncelikle davanın usulden reddine, mahkememizin 2020/273 esas sayılı dosyasının iş bu dosya ile birleştirilmesine, davanın kötü niyetle açılmış olduğu ve hukuki dayanaktan yoksun olduğundan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 2020/273-571 E.K. sayılı birleştirme kararı ile iş bu dava dosyası ile birleşen davanın davacısı … vekili tarafından davalı … aleyhine açılan davanın dava dilekçesinde özetle; dava dışı …’nin davalı bankadan kullanmış olduğu kredi borcunun teminatını oluşturmak adına davalı bankanın davacı müvekkili şirketin maliki olduğu … ili … İlçesi … Mahallesi 6 pafta 169 ada 15 parsel, … ili … İlçesi … Mahallesi 6 pafta 169 ada 18 parsel, … ili … İlçesi … Mahallesi 6 pafta 169 ada 23 parsel, … ili … İlçesi … Mahallesi 6 pafta 169 ada 24 parselde kayıtlı taşınmazlar üzerinde 145.000.000,00-USD bedelli 1. Dereceden yabancı para ipotek tesis etmek istediğini ve bu doğrultuda … tarih … yevmiye numaralı ipotek resmi senedi imzalandığını ve tescil edildiğini, somut olayda yabancı para ipoteği kurulabilmesi için aranan şartlara uyulmadığını, yabancı para ipoteğinin istisnai bir ipotek türü olduğunu, yabancı para birimi ile rehin yükü altına giren taşınmazın hangi alacağı güvence altına aldığı ve söz konusu alacağın TMK m.851./2 de sıralanan şartları sağlayıp sağlamadığının denetlenebilmesi gerektiğini, bu nedenle yabancı para ipoteği kurulurken bunun hangi alacağı güvence altına aldığının rehin sözleşmesinde açıkça gösterilmesi gerektiğini, davalı banka ile dava dışı 3.kişi … arasında ipotek ile teminat altına alınacak herhangi bir kredi sözleşmesi akdedilmediğini, resmi senette hangi kredi sözleşesinden doğan alacağın yabancı para ipoteği ile teminat altına alınmak istendiğinin belirtilmediğini ve akdedilen kredi sözleşmesin tarihine veya numarasına dahi atıf yapılmadığını, resmi senedin yabancı para ipoteğinin kurulmasına ilişkin prensiplere aykırı olarak düzenlendiği gibi tamamen gerçek dışı ve hiçbir somut kanıta dayanmayan ifadeler ile resmi senedin TMK 851/2’de aranan şartlara aykırı düzenlendiğini, ipotek tesis tarihinde taşınmazın maliki olan … A.Ş tarafından …‘a yabancı para ipoteği kurma yetkisi verilmemiş olduğunu, düzenleme şeklinde vekaletnamede geçen “dilediği bedel” kelimesinin yabancı para ipoteğini kapsamayacağını, bu nedenle resmi senedin davacı şirket açısından hükümsüz olduğunu, şirketin 21.04.2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliğine …, …, … ve …’in seçildiğini, aynı tarihli Yönetim Kurulu kararı ile …’in yönetim kurulu başkanlığına seçildiğini ve şirket esas sözleşmesinin 13. maddesi uyarınca yönetim kuruluna tevdi edilmiş olan temsil ve ilzam yetkisinin kullanılmasının … ve … ile …, …’in herhangi birinin imzası ile yerine getirilmesine karar verildiğini, …’nun … 3. Noterliğinin … tarih, … yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vekaletnamede vekil eden sıfatı ile imzasının bulunduğunu, …’nun böyle bir iradeyi açığa vurabilmesi için temsilcisi olduğu davacı şirket yönetim kurulu üyesi …’nın bu doğrultuda bir karar almış olması gerektiğinin şart olduğunu, yönetim kurulu tarafından bu yönde bir karar alınmadığından ….’nun somut olayda yetkisiz temsilci sıfatı ile imza attığını, davalı bankanın istikrar kazanmış uygulamasına yer vermediğini, davacı şirket yönetim kurulunun yabancı para ipoteği ile 3. kişinin borcuna teminat vereceğine ilişkin bir yönetim kurulu ya da genel kurul kararı olmadığını, davacı esas sözleşmesinde 3. kişi lehine ipotek tesis edilebileceğine yönelik bir hükmün bulunmadığını belirterek 31/07/2014 tarih 8270 yevmiye numaralı resmi senedin HMK 106 md. uyarınca hukuka aykırı olduğunun tespiti ile tapuda davacı müvekkiline ait taşınmaz üzerinde kurulan yabancı para ipoteği tescilinin HMK 106 md. uyarınca yolsuz olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davanın davalısı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın … Şubesi tarafından kredili müşterilerinden dava dışı …’ye akdedilen genel kredi sözleşmelerine istinaden krediler kullandırıldığını, mahkememizin 2020/272 esas sayılı dosyası ile açılan ipoteğin fekki davasının iş bu dava ile aynı kredi borçlusu ve aynı kredi borçlusu ve aynı kredi sözleşmesine istinaden aynı malik tarafından 1. Ve 2. Derece olmak üzere verilmiş ipoteğe ilişkin olduğunu belirterek mahkememizin iş bu dosyası ile 2020/272 esas sayılı dosyasının birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiş olup, esasa ilişkin cevaplarında; davacının müvekkili ile dava dışı 3. kiş … Arasında ipotek ile teminat altına alınacak herhangi bir kredi sözleşmesi akdedilmediği şeklindeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın … tarih ve … yevmiye numaralı resmi senedin kendi açısından hükümsüz olduğu iddiasının geçersiz olduğunu, vekil … tarafından imzalanan resmi senedin vekile verilen yetkiler kapsamında belirtilen “dilediği bedel” ifadesi kapsamında geçerli olduğunu, anılan ifadenin TL ya da USD cinsinden ipotek tesis edebilme yetkisini içerdiğini, davacının …’nun temsil yetkisini aştığı, yetkisiz temsilci sıfatı ile hareket ettiği iddiasına karşılık davacının yetkisiz temsil ile alakalı 2014 yılından bu yana hiçbir iddianın bulunmadığını, aksine taşınmaz malikinin yetkisiz hareket edildiği taşınmaz üzerine 1. derece ipotek kurulduktan sonra tekrar ipotek tesis ettirildiğini, bu sebeple yetkisiz temsil gibi bir durumun bulunmadığını, davacının yönetim kurulu kararı, genel kurul kararı olmaması sebebi ile ipoteğin geçersiz olduğuna ilişkin yönelik iddialarının geçersiz olduğunu, ipotek veren şirketin esas sözleşmesinin Amaç ve Konu başlıklı kısmının 3.5. maddesinde şirketin taşınmazları üzerine her türlü ipotek tesis edilebileceğine yönelik açık hüküm bulunduğunu, davacının iş bu davayı açmakta kötü niyeti bulunduğunu, icra takibinin durdurulmasını amaç edindiğini belirterek davanın öncelikle usulden reddine, hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu iddia edilen mahkememizin 2020/272 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava ve birleşen dava ipotek resmî senedinin hukuka aykırılığının/geçersizliğinin ve hukuka aykırı/geçersiz resmî senede istinaden yapılan tescilin yolsuzluğunun 6100 sayılı HMK md. 106 kapsamında tespiti talebine ilişkindir.
Tespit davası 6100 sayılı HMK’nun 106. md.’sinde düzenlenmiş olup, 106 md. de “1-Tespit Davası yolu ile mahkemede bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının yada yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. 2- Tespit davası açanın kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. 3- Maddi vakıalar tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” hükmü yer almaktadır. Buna göre tespit davası davacı tarafın bir hukuki ilişkinin varlığı, yokluğu veya içeriğinin belirlenmesi hakkında tespit hükmü elde etmek amacıyla açtığı davadır. Tespit davası ile sadece taraflar arasında ki hukuki ilişkinin varlığı, yokluğu yada tereddütlü içeriği tespit edilir. Kanunda belirtilen haller dışında tespit davası açmak isteyen davacı eda davası ile inşaai davalardan farklı olarak korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu açıkça ispat etmek zorunluluğu altınadır. Gerek öğretideki görüşler gerekse de Yargıtay uygulamalarına göre tespit davası açılmasında hukuki menfaatin varlığı şu üç şartın varlığına bağlıdır. Birincisi davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalıdır. İkincisi bu tehdit davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalıdır. Üçüncüsü ise verilecek tespit hükmünün bu tehditi ortadan kaldırmaya elverişli etkisi bulunmalıdır. Ayrıca kural olarak eda davası açılması mümkün olan hallerde davacının tespit davası açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması şarttır. Hukuki yararın varlığının kabulü için ise talepte bulunanın hakkının tehlike altında bulunması ve verilecek bu tespit kararının bu tehlikeyi bertaraf edici nitelikte bulunması gerekmektedir. Somut olayda davada ve birleşen davada ipotek resmî senedinin hukuka aykırılığının/geçersizliğinin ve hukuka aykırı/geçersiz resmî senede istinaden yapılan tescilin yolsuzluğunun tespiti için eda davası [ipoteğin kaldırılması (ipoteğin fekki)] açılması mümkündür. Yani tespit istemine konu hukuksal durumun varlığı eda davası içerisinde zaten zorunlu olarak değerlendirilip sonuçlandırılacaktır. Dava ile erişilmek istenilen amaç aynı güvenle fakat daha basit bir yol ile gerçekleşebilecek ise o konuda dava açılmasında hukuki bir yarar yoktur. Aynı şekilde eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Hukuki yarar HMK 114 -h md. gereği dava şartıdır. Hakim önüne gelen bir davada dava şartlarının mevcut olup olmadığını re’sen gözetecektir. Tüm bu sebeplerden dolayı davacının eda davası açabilecek iken tespit davası açmakta hukuki yararının olmadığı, davada ve birleşen davada dava şartlarından olan hukuki yararın bulunmaması sebebiyle HMK 115/1-2 md. uyarınca davanın ve birleşen davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)1-Asıl davanın reddine,
2-Harç başlangıçta peşin alındığından bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili lehine takdir olunan 3.400,00-₺ vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
B)1-Birleşen davanın reddine,
2-Harç başlangıçta peşin alındığından bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Birleşen davanın davacısı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Birleşen davanın davalısı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca birleşen davanın davalısı vekili lehine takdir olunan 3.400,00-₺ vekalet ücretinin birleşen davanın davacısından tahsili ile birleşen davanın davalısına verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 05/11/2020

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza