Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/202 E. 2021/1 K. 07.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/202 Esas
KARAR NO : 2021/1

DAVA : Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/03/2020
KARAR TARİHİ : 07/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davacının yaptığı masrafların, uğradığı zararların davalılardan tazmini istemine ilişkin olduğunu, davacı ve davalılar arasında yazılı sözleşme bulunmadığını, yalnızca uzun süreli olarak devam etmiş olan bir sözleşmesel ilişki olduğunu, davacı, davalıların yolculara (kullanıcı) verdiği taşıma hizmetinin gerçekleşebilmesi için minibüs tipi aracını sağladığını, davalılar, bu taşımacılık hizmetinden çok büyük miktarda gelir elde ettiğini, davacıya da hizmetin bedeli olarak komisyon ödemesi yaptığını, taraflar arasındaki hukuki ilişki bir anda davalı tarafından tek taraflı olarak sona erdirildiğini, müvekkili davalı …’le olan uzun süreli ilişkisi uyarınca, çeşitli yatırımlar yaptığını, … standartlarında araçlar temin ettiğini, bu araçları … standartlarını göre dizayn ettiğini, … standartları gereği araçlarda sürücü istihdam ettiğini, ancak davalının tek taraflı olarak ilişkiyi sonlandırması müvekkilinin birçok zarara (araç satın alınması için kullanılan krediler, aracın dekorasyonu için yapılan masraflar, kazanç kaybı, gibi) uğramasına sebep olduğunu, … bir akıllı telefon uygulaması olduğunu, IOS, Android gibi işletim sistemlerine sahip akıllı telefonlara indirilerek kullanılabildiğini, … uygulamasını indiren yolcu (kullanıcı) uygulama üzerinden gitmek istediği yeri belirleyerek kendisini oraya götürmek üzere bir aracın kendisinin bulunduğu yere gelmesini sağladığını, söz konusu taşıma hizmetinde, yolcunun GPS (konum) bilgileri yardımıyla … yolcuya en yakın aracı yolcuya yönlendirmekte, yolcu araç şoförü ile ilgili kişisel bilgilere (isim-soy isim, yolculuk puanı vs.) ulaşabildiğini, davalıların … sistemine kaydolunması için davacıdan istediği şirket kurulumu ve firmanın mutad giderleri için 2.000 TL, D2 Belgesi, Ulaştırma Bakanlığı Taşıt Kartı, TÜRSAB üyelik ücreti, Kültür ve Turizm Bakanlığı A Grubu Seyahat Acentası İşletme Belgesi ücreti, Karayolları Motorlu Araçlar zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ücreti, karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigorta poliçesi için 2.000 TL, Araç servis ve bakım, muayene ücreti, Araç Kasko ücreti, Noter ücreti, İBB Yol ve Güzergah Belgesi ücreti, taşıt kira sözleşmesi ücreti için 500 TL, davalıların şart koştuğu araç içi dizaynın yapılması için 3.300 TL, yoksun kalınan miktar için 100 TL ve eksik ödenen komisyon ve alacak bedelleri için 100 TL olmak üzere Faiz ödemesi, değer kaybı vb. masraflar için 2.000 TL şimdilik toplam 10.000 TL’nin Davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
… uygulaması yolcu, sürücü ve … arasında oluşan üçlü bir ilişki söz konusudur,
Somut olayda ise bir yerden bir başka yere gitmek için … uygulamasını kullanan kişiler yolcu sıfatını taşımaktadır. … sistemi aracılığıyla, yolcunun bir yerden başka bir yere ücret karşılığı taşınması söz konusu olduğundan … sistemini kullanarak ulaşım hizmeti alan kişiler yolcu sıfatını taşımakta olup, taraf oldukları sözleşme yolcu taşıma sözleşmesi niteliğindedir. ( Aydın Kaya, s.302)
Taşıma sözleşmesinin bir tarafının yolcu olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Somut olayımızda ise davacı yolcu konumunda değildir. O halde davacı ile davalı … arasındaki ilişkisi taşıma sözleşmesi olarak nitelendirilemeyecektir.
Yolcular ile taşıyıcıları bir araya getiren …, yolcuların internet üzerinden online almış oldukları bu hizmet karşılığında ilave ücret ödemeksizin bir yerden başka bir yere gitmesine imkan tanıyan bir platformdur. Bu platform sayesinde yolcuların taşıyıcılara ulaşması kolaylaşmaktadır. Platform taşıma ücretinin yolcu tarafından önceden bilinmesini sağlamaktadır. Yolcuların taksi duraklarına telefonla ulaşılması uzun sürmekte, ivedi taşımalarda birden çok taksi durağına ulaşmaları zorlaşmakta iken bu platformlar sayesinde taşıma hizmeti daha verimli ve düzgün çalışmakta, yolcu memnuniyeti artmaktadır. Yolcu gideceği yeri ve güzergahı taşımadan önce görebilmesi, sürücü bilgilerine ulaşabilmesi, sürücü yorumlarını değerlendirebilmesi açısından yolcu tarafından çeşitli avantajları bulunmaktadır. Bu uygulamalar sundukları hizmet bakımından geleneksel taksicilik faaliyetinden ayrılmaktadır. Müşterinin Sunulan taşımacılık hizmet bedeli davacı almakla beraber, komisyon olarak yüzdelik kısmını … almaktadır.
Benzer mobil uygulamaları olan …’ni, … ve … de Rekabet Kurulu ayrı ayrı kararlarında aracılık hizmeti olarak nitelendirmiştir.
TBK. m. 520/1’e göre simsarlığın (tellallığın) tanımı şu şekilde yapılmıştır: “Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir”. Bu hüküm, mehaza uygun olarak, “Simsarlık, simsarın bir ücret karşılığında, ya diğer tarafa bir sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir” şeklinde anlaşılmalıdır.
Simsar ile iş sahibi arasında sürekli bir hukuki bağlantı yoktur. Simsarlık sözleşmesinin geçerliliği bir şekle bağlı değildir; ne var ki TBK. m. 520/3(BK m. 404/3) taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi için bir geçerlilik şekli kabul etmiştir. Buna göre, “taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz”. Simsarlık faaliyeti sonucu kurulacak sözleşme (asıl sözleşme), herhangi bir nitelikte sözleşme olabilir.
Somut olay yönünden davalı … taşıyıcı ile yolcu arasındaki yolcu taşıma sözleşmesinin kurulmasına aracılık etmekte, sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazanmaktadır.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, …, yolcu ve sürücü arasında üçlü bir ilişki mevcuttur. Yolcunun … uygulamasını kullanarak bir yerden başka bir yere gitmek istemekte olup yolcunun taraf olduğu sözleşmenin yolcu taşıma sözleşmesi olduğu konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak somut olayda iş bu davanın tarafları yolcu ve taşıyıcı olmadığı görülmektedir. Bu halde uyuşmazlığın taşıma sözleşmesinden kaynaklandığından bahsedilemeyecektir.
Yolcu taşıma işi 6102 sayılı TTK’nun 850 vd maddelerinde düzenlenmiş olmakla aynı kanunun 4/1-a bendi uyarınca ticari iş niteliğindedir. Ancak yolcu taşıma sadece bu sözleşmenin tarafları arasındaki uyuşmazlıklar yönünden ticari iş niteliğinde olup, taşıma işini yapan kişinin tacir sayılması için tek başına yeterli değildir. Diğer bir anlatımla yolcu taşıma ilişkisinin tarafı olmayanlar arasındaki uyuşmazlıklarda taşıma işi yapan kişinin tacir sayılıp sayılamayacağı ayrıca incelenmelidir.
Dava konusu olay da ise davanın taraflarından biri yolcu olmayıp, taraflar arasında taşıma ilişkisinden doğan bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından mutlak ticari dava niteliğinde değildir. O halde uyuşmazlığın nispi ticari dava niteliği tespiti için davanın taraflarının tacir olup olmadığı belirlenmelidir. Zira davacının taşıma işiyle uğraşması tek başına tacir oldukları anlamına gelmemektedir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalılar arasındaki işin simsarlık sözleşmesinden kaynaklandığı görülmektedir. Davalılar ise ticari şirket olup TTK nun 16(1)maddesi uyarınca tacir sıfatını haizdir. Dosya kapsamına göre, gerçek kişi olan davacının tacir olduğunu ispatlayan herhangi bir delil sunulmadığı görülmektedir. Bu nedenle davanın, nispi ticari dava tanımına da uymadığı anlaşılmaktadır. Davalı taraf her ne kadar ticaret şirketi olsa da bir işin ticari iş olmasını bu konudaki uyuşmazlığın da ticaret mahkemesinde görülmesine yeterli değildir. Bu nedenle davacının tacir olup olmadığı hususunun önem arz etmektedir. Davacının yolcu taşıma amacıyla faaliyet yürüttüğü, ancak dosya kapsamında tacir olduğunu gösterir delil bulunmadığı, çalışmalarının da ticari işletme ile ilgili bir işlem sayılamayacağı, davacının mesleki amaçla, ticari şirket olan davalının ise ticari amaçla hareket ettikleri ve 6502 sayılı Yasanın 3/1-L bendi kapsamında tüketici olmadıkları ve aralarında bir tüketici işlemi bulunduğundan söz edilemeyeceği, yukarıda açıklandığı üzere aralarındaki işlemin ticari dava niteliğinde de olmadığı, nazara alınarak eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine aittir.
Bu nedenlerle davanın görev şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, HMK 114/1-c ve HMK 115/2 md. uyarınca davanın usulden reddine,
2-HMK 20/1 md. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık hak düşürücü süre içerisinde taraflarca mahkememize başvurularak talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi takdirde mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3-HMK 331/2 md. uyarınca yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususlarında görevli mahkemece karar verilmesine, mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususunda da karar verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.07/01/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza