Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/166 E. 2021/799 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/166 Esas
KARAR NO : 2021/799

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 05/03/2020
KARAR TARİHİ : 16/12/2021

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında “…” adresinde bulunan akaryakıt istasyonunun “…” altında bayiilik yürütülebilmesi için taraflar arasında muhtelif sözleşmeler imzalandığını ve davalı bayii ile bayilik dikey ilişkisi kurulduğunu, bu kapsamda taraflar arasında 17/05/2017 tarihinde 5 yıl süreli akaryakıt bayiilik sözleşmesi ve bayiilik protokolü akdedildiğini, davalılardan …’ın ise bayiilik sözleşmesine garantör, bayiilik protokolünün 3.1.1 maddesinde belirtilen borçların 500.000,00-₺’sine olan kısmına kefil olduğunu, akaryakıt bayiilik sözleşmesi, protokol ve ekleri akdedildikten sonra davalı bayiiye 100.000,00-₺ kredi yatırımı yapılarak ticari ilişki başlamış ise de 01/11/2018 tarihinde EPDK tarafından petrol piyasası lisans yönetmeliğinin 17. maddesi gereğince lisansının sonlandırıldığını, davalı bayiinin lisansının sonlandırılması sebebi ile taraflar arasında akdedilen sözleşmenin de süresinden önce sona erdiğini ve müvekkili şirketin zarara uğradığını, davalı bayiiden kaynaklanan sebepler ile bayiilik lisansının sonlanması sebebi ile davalıların bayiilik protokolünün 4. maddesinde ön görülen 50.000,00-USD tutarındaki cezai şart tutarından sorumlu olduklarını, bayilik sözleşmesinin 46. maddesinde feshin sonuçlarına ilişkin düzenlemeler yer aldığını, sözleşmenin cezai şart başlıklı 47. maddesinde cezai şarta ilişkin düzenlemeler yer aldığını, bayiilik protokolünün “Satış Yükümlülükleri” başlıklı maddesi uyarınca bayiinin satış taahhütlerinde bulunduğunu ancak satış taahhütleri gereği satın almayı vadettiği ürünleri almadığından satış taahhütü ihlalden doğan cezai şart alacağının doğduğunu belirterek sözleşmeden ve kanundan kaynaklanan her türlü zarar ziyanın tazmini hakları ile her bir alacak kalemiyle ilgili fazlaya ilişkin tüm talep ve hataya ilişkin düzeltme hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile; bayilik sözleşmesinin, davalı bayi tarafından süresinden önce erken feshi sebebiyle Bayilik Protokolü’nün 4. maddesinde öngörülen 50.000,00-USD cezai şart bedelinin sözleşmenin sonlandığı 01.11.2018 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek bankaların dövize uyguladıkları en yüksek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, asgari satış taahhüdünü ihlalden doğan cezai şart alacaklarının ileride artırılmak üzere şimdilik 10.000,00-USD’nin temerrüt tarihinden (ihtarnamenin davalılara tebliği tarihleri) işlemiş ve işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafa yargılamanın her aşamasında usulünce tebligat yapılmış olup, esasa karşı beyanda bulunulmamıştır.
Dava, sözleşme ilişkisinden kaynaklanan cezai şart talebine ilişkindir.
Mahkememizce, davacı tarafça dosyaya delil olarak sunulan sözleşme, protokol, ihtarname vs. tüm deliller incelenmiş, davalı şirketin dava konusu döneme ilişkin BA BS formları ile dava ile ilgili … 9. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası getirtilip incelenmiştir. Somut olayda uyuşmazlığın çözümü için taraflar arasında akdedilen bayiilik sözleşmesi, protokol ve ekleri gereğince bayiilik lisansının sonlanması sebebi ile davacının davalılardan cezai şart talebinde haklı olup olmadığının, haklı ise miktarının, davalı bayiinin anılan sözleşme ve protokol kapsamında asgari satış taahhüdünü ihlal edip etmediğinin, ihlal etmiş ise davacının asgari satış taahhüdü nedeni ile cezai şart talebinde haklı olup olmadığının, haklı ise miktarının tespiti ve taraflar arasında akdedilen sözleşme ile kararlaştırılan cezai şartın ekonomik yönden davalı şirketin yıkımına sebep olup olmayacağı ve dolayısı ile TTK 22 ve BK 182 maddesi uyarınca indirim gerekip gerekmediğinin tespiti gerekmektedir. Mahkememizce, dava dosyası, davalının dava konusu döneme ilişkin ticari defter kayıtları ve dosyaya celp edilen bilançolar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 03/11/2020 tarihli bilirkişi kurulu kök raporunun sonuç kısmında “…Taraflar arasındaki sözleşmenin, davalının akaryakıt lisansının EPDK tarafından iptal edilmesi sonucu süresinden önce sona erdiği, davalırun sözleşmenin yürürlükte olduğu dönemde cari hesaptan kalan borcunu ödemediği ve satın alma yükümlülüğünü de yerine getirmediği, bütün bu hususlar dikkate alındığında sözleşmenin davalı tarafından ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle davacının sözleşmede kararlaştırılan cezai şart tazminatlarını talep etme hakkının doğduğu, Davacının dava tarihi itibariyle (05.03.2020) 103.953,04-USD karşılığı 632.886,90-₺ cezai şart alacağının hesaplandığı, Davalının ibraz edilen en son mali bilançosuna (2019 mali bilanço ) göre ödenmiş sermayesi 100.000,00-TL ve özvarlığı (eksi) -788.389,63.-TL dir. Davalı, ibraz edilen bilgiler çerçevesinde borca batık durumdadır. Diğer ifade ile borçlarının aktiflerinden fazla olduğu tespit edilmektedir. Davalı 632.886,90-TL bedeli ödemesi halinde bu bedel gider olarak ( zarar olarak ) kayıtlara almacağından davalının bu tutar kadar özvarlığı düşecektir. Şu halde davalırım 632.886,90-TL kadar davacıya ödemesi (zarar, tazminat cezai- şart bedeli vb.) davalının fazlası ile mahvına (yıkımına) neden olacağı ödenecek tutardan indirim yapılması gerektiği değerlendirilmekle birlikte nihai karar sayın mahkemeye ait olduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir. Davacı vekilinin itirazlarının değerlendirilmesi için bilirkişi kurulundan ek rapor alınmıştır. 26/03/2021 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunun sonuç kısmında “…Davacının dava tarihi itibariyle (05.03.2020) 103.953,04-USD karşılığı632.886,90-TL cezai şart alacağının hesaplandığı, Davalının ibraz edilen en son mali bilançosuna (2019 mali bilanço ) göre ödenmiş sermayesi 100.000,00.-TL ve özvarlığı (eksi) -788.389,63-₺’dir. Davalı, ibraz edilen bilgiler çerçevesinde borca batık durumdadır. Diğer ifade ile borçlarının aktiflerinden fazla olduğu tespit edilmektedir. Davalı 632.886,90 -V1. bedeli ödemesi halinde bu bedel gider olarak ( zarar olarak ) kayıtlara alınacağından davalının bu tutar kadar özvarlığı düşecektir. Şu halde davalının 632.886,90 -TL kadar davacıya ödemesi € zarar, tazminat cezai- şart bedeli vb.) davalının fazlası ile mahvına (yıkımına) neden olacağı ödenecek tutardan indirim yapılması gerektiği değerlendirilmekle birlikte nihai karar sayın mahkemeye ait olduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi sonucunda; davada uyuşmazlığın temelini ve muhtevasını teşkil eden 17/05/2017 tarihli bayiilik sözleşmesinin davacı ve davalı şirket arasında akdedildiği, anılan sözleşmenin son sayfasında yer alan “Garantör” ibaresinin karşısında davalı …’ın isim ve imzasının yer aldığı, yine sözleşmenin eki olan davacı ve davalı şirket arasında akdedilen bayilik protokolünün altında yer alan Kefil” ibaresinin üstünde davalı … isim ve imzasının yer aldığı, imzanın altında “Bayinin … nezdinde iş bu protokolün 3.1.1 maddesinde…borçların 500.000,00-₺’sine kadar garanti olduğunu kabul ve beyanla taahhüt ederim” açıklamasının yer aldığı sabittir. Somut olayda öncelikle çözülmesi gereken hukuki sorun davalı …’ın anılan sözleşmeye ve protokole dayalı borçtan sorumlu olup olmadığı sorunu olup, çözümü için sözleşmenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun kefâlet sözleşmesi ve garanti sözleşmesine ilişkin hükümlerinin incelenmesi gerekmektedir. Hukuki niteliği itibariyle üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesi niteliğinde olan garanti sözleşmesi TBK md. 128 hükümlerinde düzenlenmiş olup, herhangi bir geçerlilik şekline bağlanmamıştır. Böyle olmakla birlikte, kefalet hükümlerine ilişkin TBK md. 603 uyarınca “Kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan sözleşmelere de uygulanır.” Kefalet dışında kişisel güvence (teminat) vermeye yönelik sözleşmelerden en önemlisi (en çok rastlananı) da üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesidir. Üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesinde (garanti sözleşmesinde) uygulanacak olan kefalet hükümleri şu sonuçları doğuracaktır: TBK md. 583 hükmündeki gibi üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesinin geçerli olması için sözleşmenin yapıldığı tarih ve azami sorumluluk miktarının üçüncü kişinin fiilini üstlenenin (garantörün) el yazısıyla yazılması gerekecektir. TBK md. 603 uyarınca burada da uygulanacak olan TBK md. 584 uyarınca, eğer üçüncü kişinin fiilini üstlenen kişi evli ise ancak eşinin yazılı rızasıyla bu sözleşme geçerli olacaktır. Ancak eğer üçüncü kişinin fiilini üstlenen kişi, fiilin üstlendiği ticaret şirketinin ortağı ya da yöneticisi durumunda ise ve de bu ticaret şirketi ile ilgili olan borcu üstlenmişse, artık eşinin rızasına gerek olmayacaktır. Somut olayda bayiilik sözleşmesinin son sayfasında yer alan “Garantör” ibaresinin karşısında … isim ve imzasının yer aldığı görülmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere garanti anlaşmasının geçerli olması için, sözleşmenin yapıldığı tarihinin ve azami sorumluluk miktarının davalı/…’ın (garantörün) el yazısıyla yazılması gerekecektir. Ne var ki bayilik sözleşmesinin içeriğinde yer alan garanti anlaşmasında, sözleşmenin yapıldığı tarih ve azami sorumluluk miktarı (yani en fazla ne kadarlık borç tutarından sorumlu olacağı) davalı/…’ın (garantörün) el yazısıyla yazılmamış olduğundan, garanti anlaşmasının geçersiz olduğu kanısına varılmıştır. Anılan bayilik protokolünde yer alan “Kefil” ibaresinin üstünde … isminin ve imzasının yer aldığı görülmüştür. 6098 sayılı TBK’nun kefâlet sözleşmesinde şekil şartını düzenleyen 583. maddesi “Kefâlet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefâlet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin sorumlu olduğu azâmi miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini, kefâlet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.” hükmünü içermekte olup, buna göre kefâlet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz ve kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfat ile veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır. Somut olayda ise “Kefil” ibaresinin karşısında 583 maddede sayılı müteselsil kefillik hususunun el yazısı ile yazılmamış olduğu ve tarih de belirtilmediği anlaşılmıştır. Bu nedenle kefâlet sözleşmesinin geçerli olmadığı anlaşılmakla davalı … aleyhine açılan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. Somut olayda davalı şirketin lisansı EPDK tarafından petrol piyasası lisans yönetmeliğinin 17/g maddesi uyarınca 01/11/2018 tarihinde sonlandırılmış olup, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin “Fesih” başlıklı 45. maddesinde yer alan düzenlemeye göre bu durum davacı şirkete sözleşmeyi fesih hakkı vermektedir. Yüksek Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre düzenlenen ve mahkememizce benimsenen yukarıda yazılı bilirkişi raporlarında yer alan tespitlerden davalı şirketin 15/11/2017 tarihinden itibaren mücbir sebep bildirilmeden 6 aydan uzun süreli satış yapmadığı, yukarıda belirtildiği üzere taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalı şirketin akaryakıt lisansının EPDK tarafından iptal edilmesi nedeni ile süresinden önce sona erdiği, davalı şirketin sözleşmenin yürürlükte olduğu dönemde cari hesaptan kalan borcunu ödemediği ve satın alma yükümlülüğünü de yerine getirmediği, bu durumda sözleşmenin davalı şirket tarafından ihlal edildiğinin kabulü gerektiği, davacının bayilik protokolünün “Şart-ı Ceza Uygulaması” başlıklı 4. maddesi, bayilik sözleşmesinin “Feshin Sonuçları” başlıklı 46. maddesinde yer alan düzenlemeler uyarınca 50.000,00-USD cezai şart talebinde haklı olduğu kabul edilmiştir. Eksik ürün alımı nedeni ile davalının sorumlu tutulabilmesi için yıllık bazda getirilen miktarın eksik alımı halinde bir sonraki yıl itibari ile ihtirazi kayıt konulmadan, dağıtıcı tarafından ürün verilmeye devam edilmesi halinde önceki yıla ilişkin ceza istenemeyecektir ancak son yıl için eksik üründen kaynaklanan tazminat istenebilecektir. Yüksek Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları bu yönde olup, yüksek yargıtayın yerleşik uygulamasına göre düzenlenmiş olan bilirkişi raporuna göre davalı şirket tarafından alınmayan mal için davacı şirketin 53.953,04-USD cezai şart talebinde haklı olduğu kabul edilmiştir. Davacı şirket fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak iş bu davada 10.000,00-USD cezai şart talep etmiştir. Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/2531-5524 E.K. sayılı 30/11/2020 tarihli emsal ilamı uyarınca davalı şirketin yargılamanın herhangi bir aşamasında sözleşmede kararlaştırılan cezai şart tutarının ekonomik mahvına sebep olacağını savunmadığı ve buna dair ticari defter ve kayıtları bilirkişi incelemesine sunmadığından mahkememizce tespit edilen cezai şart tutarlarından takdiri indirim yapılmamıştır. Davacı tarafça sözleşmenin süresinden önce erken feshi sebebi ile hesaplanan cezai şart tutarı yönünden dava tarihinden önce davalı şirketin temerrüde düşürülmemiş olduğu anlaşılmakla bu tutara dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine, davacı tarafça keşide edilen ihtarnameler nedeni ile davalı şirketin alınmayan mal için hesaplanan cezai şart tutarı yönünden temerrüde düşürülmüş olduğu anlaşılmakla bu tutara temerrüt tarihi olan 10/05/2018 tarihi itibari ile faiz işletilmesine karar verilerek tüm bu sebeplerden dolayı davalı şirket aleyhine açılan davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … aleyhine açılan davanın kabulüne, sözleşmenin davalı şirket tarafından fesih edilmesi nedeni ile 50.000,00-USD cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, davalı şirket tarafından alınmayan mal nedeni ile 10.000,00-USD cezai şartın temerrüt tarihi olan 10/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davalı … aleyhine açılan davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden alınması gereken 25.001,46-₺ harçtan peşin alınan 6.250,37-₺ harcın mahsubu ile bakiye 18.751,09-₺ karar harcının davalı …Tic. Ltd. Şti.’nden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 5.400,00-₺ bilirkişi ücreti, 329,50-₺ tebligat posta gideri olmak üzere toplam 5.729,50-₺ ile 6.312,57-₺ harç gideri olmak üzere toplam 12.042,07-₺ yargılama giderinin davalı … Ltd. Şti.’nden tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı … tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden davacı vekili lehine hesaplanan 34.070,00-₺ nispi vekalet ücretinin davalı … Ltd. Şti.’nden tahsili ile davacıya verilmesine,
6-6325 Sayılı Yasa’nın 18/A-14 maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26. maddesine göre; Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-₺ arabuluculuk ücretinin davalı …Tic. Ltd. Şti.i’nden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca davacıya iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 16/12/2021

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza