Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/106 E. 2020/600 K. 11.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/106 Esas
KARAR NO : 2020/600

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 11/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle : Davalının 2008 yılından itibaren davacı hakkında gerçeğe aykırı beyanları ile kötülediğini, sigorta şirketlerini davacı ile sözleşmelerini sona erdirerek kendisi ile sözleşme yapmaya zorladığını, davalı tarafın 2008 yılında sigorta şirketlerine gönderdiği ihtarname ile açıkça kendileri ile sözleşme yapmayan şirketleri rekabet kurumuna şikayet edeceğini beyan ettiğini, … bu ihtarnamenin ardından rekabet kurulu da dahil olmak üzere çeşitli idari kurumlara şikayetlerde bulunduğunu, idari kurumlar tarafından şikayetler red edildiği gibi, rekabet kurulu da davacı şirket ve sigorta şirketlerinin fiillerinin rekabete aykırılık teşkil etmediğine dair karar verdiğini, rekabet kurulu kararına itiraz edildiğini, rekabet kurulunun bu karara direnmesi ve kararın sadece ilgili ürün pazarının tespitine ilişkin olmasına rağmen davalının davacı şirketin gelecekte çalışma potansiyeli olan anacak halihazırda birlikte çalışmadıkları dahil olmak üzere sektörde faaliyette olan tüm sigorta şirketlerinin rekabete aykırı davrandıkları tespit edilmiş gibi gerçeğe aykırı beyanlarla davacı şirketi kötülediğini ve tazminat davaları açılacağına dair tehditkar ifadelerle Ulusal ve Uluslararası sermayeli sigorta şirketlerinin yöneticileri ve yönetim kurullarının üyelerini, Rekabet Kurumu ve Danıştay gibi kurumların isimlerini kullanarak korkutma yoluna gittiğini, davacı şirketin ismini karalamayla ve sigorta şirketleri nezdinde itibarsızlaştırma yoluna giderek halihazırdaki işlerini ve gelecekteki iş potansiyelini ciddi şekilde engellediğini, sigorta şirketlerinin davacı ile sözleşmelerini sona erdirerek kendisi ile sözleşme yapmaya zorladığını, bu durumun yazısında açıkça ifade ettiği gibi maddi çıkar sağlamaya çalıştığını, tüm bu filler haksız rekabeti teşkil ettiğini, bu nedenlerle davalının haksız rekabet teşkil eden fiillerinin tespiti ile bu fiillerin men’ine, davacının bu fiiller nedeniyle uğradığı zararın HMK 107. Maddesi uyarınca belirsiz alacak davası niteliğinde ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 5.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminata haksız fiil tarihinden itibaren Merkez Bankasının kısa vadeli avanslar için uygulandığı faiz oranı işletilmek suretiyle giderilmesini ve kararın ilanına karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP;
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; Dava konusunun 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 71. Maddesi uyarınca KHK kapsamındaki davalarda görevli mahkeme Fikri ve Sinai Hukuk Mahkemeleri olduğu, hukuk davaları içersinde marka hakkına tecaviz ve bu kapsamda haksız rekabet davalır yer aldığını, iş bu davanın Asliye Ticaret Mahkemesi yerine ihtisas mahkemesi niteliğindeki Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, ayrıca HMK 6. Maddesi uyarınca genel yetkili mahkeme davalı tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu, dava dilekçesinde belirtildiği üzere davalı şirketin yerleşim yerinin Ankara ilinde bulunduğunu, bu nedenle davanın yetkili Ankara Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini, ayrıca davacı tarafından ikame edilen bu dava haksız olup reddi gerektiğini, yine davacı ile davalı şirket 2005 yılına kadar Rekabet Kurumunca da açıkça tespit edilmiş olan “mini hasar onarımı Pazarında iş akışı itibarıyla yar ıbir pazar olarak değerlendirilen” …’nda büyük Sigorta Şirketlerine müştereken hizmet verdiklerini, ancak 2005 yılından başlayarak 2008 tarihlerine ve daha sonrasına uzanan zaman diliminde …’ın da davalıyı kapatmak için davacı şirket bir formül geliştirdiğini, ayrıca davacının ciddi şekilde haksız rekabet ile itham edilen davalı aleyhine gösterilen katılardan bir tanesi 2008 tarihli resmi bir ihtarname, ikincisi ise yine aynı şekilde aleni olarak kaleme alınarak üçüncü kişilere gönderilmiş bir yazı olduğunu, ancak davacının sözkonusu ihtarnameye dayanarak hak iddia etmesinin mümkün olmadığını, olay tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK nun 60. Maddesi uyarınca haksız rekabet, haksız fiil teşkil ettiği iddia edilen bu fiile karşı öğrente tarihinden itibaren 1 yıllık , her halükarda olay tarihinden itibaren ise 3 yıllık zamanaşımı süresi içersinde hukuki yollara müracaat etmesi gerektiği, davacının ise bu hakkını kaybettiğini, ihtarname ile gönderilen yazı içeriğnide davacı yada markasını kötüleyen yanlış bilgi veren, hukuka aykırı en ufak bir beyan bulunmadığını, bu yönüyle haksız rekabet eyleminin oluşmadığını, ayrıca davalı şirketin ticari açıdan son derece mağdur olduğu ve Danıştay kararı ile de hukuka aykırılığı saptanan keyfiyete karşı gerekli tüm yasal yollara müracaat etmesi en doğal hakkı olduğunu ve bu hakkı kullanması dolayısıyla sorumlu olmasının düşünülemeyeceğini, bu nedenlerle sonuç olarak göreve ve yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın yetkili ankara Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmesini, davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE;Davacı vekili, davalının 2008 yılından itibaren müvekkili hakkında gerçeğe aykırı beyanlarda bulunarak müvekkilini kötülediğini, sigorta şirketlerini müvekkili ile sözleşmelerini sona erdirerek kendisiyle sözleşme yapmaya zorladığını, sigorta şirketlerine ihtarname göndererek kendileri ile sözleşme yapmayan şirketleri rekabet kuruluna şikayet edeceğini beyan ettiğini ve şikayette de bulunduğunu ancak, gerek diğer idari kurumlara gerekse de rekabet kuruluna yapılan şikayetlerin reddedildiğini, karara itiraz edilmesi üzerine kurul kararının sadece ilgili ürün pazarının tespiti yönünden bozulmasına rağmen davalının müvekkilinin çalıştığı ve çalışma ihtimali olan şirketlere yazılar göndererek gerçeğe aykırı beyanlarda bulunarak müvekkilini kötülediğini, sigorta şirketlerini müvekkili ile sözleşmelerini sona erdirerek kendisi ile sözleşme yapmaya zorladığını, davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğini ve müvekkilini zarara uğrattığını ileri sürerek, haksız rekabetin tespiti, men’i ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminata haksız fiil tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsili ile hükmün ilanını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş, müvekkilinin haksız rekabet teşkil eden bir eyleminin bulunmadığını, yasal haklarını kullandığını, gönderilen ve bilgilendirme amacı taşıyan yazıların hukuka aykırı olmadığını, davacıyı kötüleyen bir yanı da bulunmadığını savunarak, davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Mahkememizce, yapılan yargılama neticesinde, davalının eylemleri nedeniyle davacının imajının bozulduğu ve manevi zarara uğradığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile men’ine, 5.000,00 TL maddi tazminat ile 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline ve hükmün ilanına karar verilmiş ve bu karar temyiz edilmekle, Mahkememizin 08/12/2015 tarihli 2014/638 E.-2015/753 K. Sayılı kararı, Yargıtay11. Hukuk Dairesi, 2016/10735 E. 2018/1343 K.sayılı karar ile, “….. 6102 sayılı TTK’nin 55. maddesinde haksız rekabet teşkil eden haller sayılmış olup, 55/1.a.1. maddesinde ”Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek”, 55/1.b.1 maddesinde de ”Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek” eylemleri haksız rekabet olarak kabul edilmiştir. Davacı tarafça, davalının kendisini, hakim durumu yıllardır kötüye kullanarak ilgili hukuk ve yasa normlarını çiğnediği gibi gerçeğe aykırı ifadelerle kötülediği, müşterilerini yanıltmaya çalıştığı, sigorta şirketlerini akdedilen sözleşmeleri sona erdirerek kendisi ile sözleşme yapmaya zorladığı, çeşitli kurumlara şikayetlerde bulunduğu, sektörde faaliyette bulunan tüm sigorta şirketlerine yazılar göndererek kendisi ve sigorta şirketlerinin rekabete aykırı hareket ettikleri ve bunun yargı kararıyla sabit olduğu yönünde gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğu, tazminat davaları açılacağına dair tehditkar ifadeler kullandığı iddiası ile açılan işbu davada, mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davalının hem davacı şirkete hem de sigorta şirketlerine benzer mahiyette ihtarnameler çektiği, bu suretle davacıya ait malları ve iş ürünlerini kötülediği, üçüncü şahıslarla davacı arasındaki sözleşmeleri sona erdirerek kendisinin üçüncü şahıslarla sözleşme imzalamaya çalıştığı, davalının işbu eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiği kabul edilerek hüküm tesisi cihetine gidilmiş ise de, şikayet ve başvuru haklarını kullanan davalının iddia edilen beyan ve eylemleri, TTK’nin 55.1.a.1 kapsamında yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici mahiyette olmadığı gibi, TTK’nin 55/1.b.1 anlamında da müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek mahiyetinde de sayılamayacağı ve bu itibarla haksız rekabet teşkil etmeyeceği nazara alınmaksızın yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…”yönlendirmesi ile bozularak yukarıdaki esasa kaydedilmiştir.
Yapılan değerlendirme de usul ve yasaya uygun olan bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ve eylemlerin yukarıda bahsedildiği üzere haksız rekabet teşkil etmeyeceği nazara alınarak davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereği alınması gereken 54.40 TL karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 256,20-TL harçtan düşümü ile bakiye 201.80-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 63,00-TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair; davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.11/11/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza